Teknoloji, Gayrimenkul Piyasasını Etkisi Altına Alıyor…

Teknoloji, nerede çalıştığımızdan nasıl çalıştığımıza kadar tüm piyasaları etkisi altına alıyor. Teknolojik yenilikler hayatımızı pek çok yönden değiştiriyor ve işimizi nasıl yapacağımızı dahi etkiliyor. Gayrimenkul dünyası da bundan farklı değil. Ev fiyatlarının değerine dair önceden tahminler yapmamızı sağlayan teknoloji, aynı zamanda emlak sektörü içinde bina yapım aşamasından satış kapama aşamasına kadar nasıl çalışacağımıza yönelik pek çok değişikliği bizlere zorunlu kılıyor.

Teknoloji Nerede Yaşayacağımızı Nasıl Belirleyecek?

Önümüzdeki yıllarda insanlar, bir evde yaşamanın veya bir işyerinde çalışmanın ne manaya geldiğine dair paradigmaların dramatik bir şekilde değiştiğine tanık olabilir. Daha da önemlisi gayrimenkul açısından insanlar artık işyeri ile evinin arasındaki uzaklığı pek de düşünemez hale gelebilir. Çünkü şehirler genişliyor, insanlar yayılıyor ve teknoloji ile birlikte yaşam koşulları bazı özelliklerin daha arka plana düşmesine neden olabiliyor.

Bir hukuk acentesi olan Nabarro’nun 302 tane gayrimenkul yatırımcısı, geliştiricisi ve firması üzerinden yaptığı ankete göre, dijital çağın gayrimenkul dünyasını gösteren yeni bir tablo karşımıza çıkıyor. Anket sonuçlarına göre ankete katılanların çoğunluğu çalışmaya daha elverişli bir iş yerinin olması gerektiğine inanıyor ve yüzde 88’i gelecek on yıl içerisinde esnek çalışma ortamlarına dair yapılan taleplere karşılık verileceğine inanıyor.

Redfin gayrimenkul şirketinin CEO’su olan Glenn Kelman ise, esnek çalışma düzenlemelerinin teknolojiden en üst oranda etkilendiğine ve bu durumun ev fiyatlarına yansıyacağına inanıyor. Sanal işbirlikleri sayesinde artık daha fazla kişinin bireysel anlamda güçleneceğini ifade eden Glenn, aynı zamanda geçmişin zayıf görülen yanlarının şimdilerde güvenli bir sığınak olabileceğini de söylüyor.

Glenn konuşmasını şöyle sürdürüyor:

 Evden çalışan insanların ve esnek çalışma ortamlarının arttığı teknoloji çağında, bu durum ev fiyatlarının da her yerde daha değerleneceği anlamına geliyor. Adeta pek çok ev aynı zamanda bir iş ofisi gibi olacak.

Teknoloji Binaları, Piyasayı ve Kiralık Mülkleri Nasıl Etkileyecek?

Yapılan araştırma sonuçlarına göre insanların birçoğu, gelecek iki yıl içerisinde parçaların bir araya getirilmesiyle üretilen modüler yapıların artacağına ve gelecek on yılın sonunda 3D baskılı yapıların uygulanmasının yayılacağına inanıyor. Dahası insanlar, sanal gerçekliğin gelecek dört yıl içinde gayrimenkul piyasasına tamamen entegre olacağını da düşünüyor.

Cushman & Wakefield’taki küresel teknoloji uygulamaları ortağı olan Juliette Morgan, bu konudaki fikirlerini dile getiriyor:

 Sanal gerçeklik, emlak piyasasında çok önemli aşamalar kat edecek. Çünkü sanal turlar ve sanal toplantılar artık çok daha gerçekçi bir hale bürünüyor ve seyahat zorunluluğunu dramatik bir şekilde en aza indiriyor.

Nabarro’nun kıdemli ortağı Ciaran Carvalho ise konu üzerine yazdığı bir makalede şu satırlara dikkat çekiyor:

 Araştırmalarımızın sonuçları bize gösteriyor ki artık gayrimenkul piyasası tuğlalar ve harçlar ile alakalı olmaktan uzaklaşıyor. Sanal gerçeklik, akıllı binalar ve sürücüsüz araçlar… Bir yenilik dalgası gayrimenkul sektörünü adeta içine yutuyor.

Son olarak Nabatto, yaptığı bu araştırmaların neticesinde ürettiği tahminlere göre, en çok Y kuşağı tarafından umut edilen bu tür beklentilerin 2030 yılında yüzde 75 oranında gerçekleşmiş olacağına inanıyor.

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Gelecek 5 Yıl İçerisinde Y Kuşağı X Kuşağını Tahtından Edecek…

Günümüz teknoloji çağında, yeni nesil teknoloji ile iç içe olan genç ev alıcılarının sayısı her geçen gün büyük bir artış gösteriyor. Bu duruma hazır olmak ve kazançlı treni kaçırmamak için emlakçılık işinizi artık dijital dünyaya uyarlamanız gerekmektedir.

Derlediğimiz stratejileri, bilgileri ve çalışmaları uygulamaya geçirerek yeni nesil ve her şeyden haberdar olan ev alıcıları ile işbirliği yapmanız kolaylaşacaktır.

Kısa Mesajlaşma

 Genç alıcılar, e-posta ve kısa mesaj (SMS) yoluyla iletişime yaşlı alıcılardan daha çok önem verirken, yaşlı alıcılar daha çok telefon aramalarını önemsiyorlar.

Çoğu danışman ve broker mevcut müşterilerine e-posta ve telefon aramaları yoluyla bilgilendirme yapıyor. Fakat yeni nesil alıcıların daha çok ilgisini çeken şey, kısa mesajlaşma yoluyla bilgilendirilmek. Araştırmalar, Y kuşağı ile iletişime geçmenin en iyi yolunun parmaklarınızın ucunda olduğunu gösteriyor.

Bu durumu göz ardı etmek, yeni nesil ve potansiyel müşterilerin dikkatini çekme şansınızı elinizden alacaktır(özellikle snapchat ile emlak pazarlama yöntemini Y kuşağı üzerinde etkili bir pazarlama yöntemi olarak kullanabilirsiniz.)

Kısa mesajlaşma, telefon aramalarına göre daha spontane görünmekte olduğundan bu yolla elinizdeki mülk ile ilgili bir çok konuyu direkt anlatabilmenizi sağlamaktadır. Mesajınız kesinlikle okunacaktır çünkü mesajı gönderdiğiniz cihaz, yeni neslin sosyal ve dijital dünyası ile arasında koparmadığı bir köprü görevi görmektedir.

Sosyal Medya

Y Kuşağını (Y Kuşağını Motive Etmek), internete sürekli bağlı haldedir. Dijital olsun olmasın tüm ilişkilerini sosyal mecralarda sürdürebilmektedirler. Alım-satım yaparken de kullandıkları yol budur, dolayısıyla bir emlakçı aradıklarında ilk olarak internete bakarlar.

Bu durumda, online ve sosyal medyadaki varlığınızı dikkat çekici hale getirmeniz gerekmektedir.

  • Sosyal mecralarda aktif olmanız önemlidir. FacebookTwitterLinkedin, hatta sosyal medya konusunda biraz daha önde iseniz Pinterest ve Instagram gibi alanlarda oluşturacağınız hesaplar dikkatleri çekecektir.

  • İnternet sitenizde bir emlak blogu oluşturmanız durumunda, hem yazım becerinizi geliştirirsiniz, hem de yazdığınız bloglar ile beraber bir emlak uzmanı görünümü kazanabilirsiniz. Ayrıca, semtinizde/şehrinizde bulunmayan insanlar bu bloglardan bölge ile ilgili bilgileri kolaylıkla alabilir.

  • Sosyal medyada ciddi bir tavır takınmanız zorunlu değil, hatta biraz daha espritüel ve rahat bir tavır sosyal medyada daha fazla kabul görür.

  • Gönderi sıklığınızı belirli bir düzeyde tutun, çok az ya da çok sık göndermeniz durumunda okuyucular sıkılabilirler ya da dikkatlerini çekemezsiniz. Aynı sosyal platformda iki gönderiden fazlasını yapmamaya özen gösterin.

İnternet Sitesi Optimizasyonu

 Alıcıların yüzde 50’si, ev aramalarında mobil cihazlar ve uygulamalar kullanmaktadırlar.

Dünyada internet kullanımının yüzde 60’ı mobil cihazlardan yapılmaktadır. Yeni nesil ev ararken, mobil cihazlarından ve yine bu cihazlardaki uygulamalarından faydalanmaktadır. Eğer web siteniz herhangi bir tablet ya da akıllı telefonda güzel görünmüyorsa, okuyucu başka sitelerin arayışına gidecektir.

Websitenizi optimize edebilmeniz için bazı ipuçları:

  • Siteninizin hızlıca yüklenmesini sağlayın, 1 dakikadan uzun sürede açılıyorsa siteniz yavaş demektir.

  • Site tasarımını sade bir biçimde oluşturun, süslü yazılar, görseller, videolar sitenizi de yavaşlatabilir.

  • Google arama motorunda sitenizin görünür olduğundan mutlaka emin olun. Potansiyel müşterilerinizin sitenizi kolaylıkla bulması için Google amca ile dost olmanız gerekli ve önemlidir.

Y Kuşağına Ayak Uydurmak

Artık külüstür bilgisayarlara bağlı bir biçimde hayatımızı sürdürmüyoruz. Yapılan araştırmalara göre, yetişkinlerde cep telefonu sahibi olma durumu yüzde 91 oranında artış göstermişki bu da teknolojiye hızlı uyum sağlandığı anlamına gelmektedir.

Y kuşağının dikkatini çekmek için, bir emlak profesyoneli olarak hareket halindeyken iletişimi de sürdürmeyi öğrenmeniz gerekmektedir.

Hızlıca Cevaplamak

Yine yapılan araştırma sonuçlarına göre gönderilen e-postaların %51’i mobil cihazlardan açılıyor. Müşteri sayısı fazla olan danışmanlar ve brokerler, bir e-postanın hızlı bir biçimde cevaplanmasının ne denli önem teşkil ettiğinin bilincindedirler.

Mesaj cevaplamada sorunun kaynağı, emlakçıların bir anda birden çok mesaj alması ve birden fazla müşteri ile gelişi güzel bir düzende ilgileniyor olmasıdır. Ayrıca birden fazla e-posta adresi olması da karmaşa yaratmaktadır. Bunun için, emlak sektörüne göre düzenlenmiş bir uygulama ile e-postalarınızı düzenleyebilirsiniz.

Alım-Satım Yönetimi

Emlakçıların, alım satım yaparken mobil cihazları kullanımına kolaylıkla geçiş yapmaları gerekmektedir. Mobil cihazlar hem uygun ve günceldir, hem de istenilen yer ve zamanda emlakçının gerekli veriyi alabilmesini ve Y kuşağı ile çalışırken ihtiyacı olan rekabet avantajını kazanmasını sağlar.

Belgelere Her Zaman Ulaşabilmek

Bulut (Cloud – Bulut ile Verimli Çalışmak)sayesinde mobil cihaz kullanan emlakçılar, kullanmayanlara oranlar her zaman bir adım önde olacaklardır. Depolama uygulamasında istediğiniz kadar önemli belgeyi bulundurabilmeniz ve de internet bağlantısı sayesinde bu belgelere istediğiniz her hangi bir cihazdan ulaşabilmeniz, işlerinizi ofis dışından hızlı bir biçimde halletmenize olanak sağlar. Unutmayın ki günümüz iş dünyasında hız çok önemlidir.

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Sosyal İzolasyon Nedir?

5z0o3r

Neden Bu Kadar Yalnızlaştık?

Kendimizi Platon’un mağaralarına kapatmış insanlar gibi hissediyor muyuz? Kendi gölgelerine mahkum? Instagram, facebook ve sosyal medyada paylaştığımız resimler bizim olmak istediğimiz ya da paylaşmaya değer bulduğumuz “kendimizin” yüzde kaçı? O zaman aslında bir idea halini paylaşarak sürekli öz benliğimizi saklar hale gelmedik mi?

Biz gerçekten kimiz?

Çoğu insan ölümsüzmüş gibi paylaşımlar yapıyor ve buna şaşırıyorum. (hala.) Hayat hep kuşlar çiçekler böcekler gibi. Sanki hiç hata yapmamış, canı sıkılmamış, başarısız hissetmemiş gibi.

Bir kişi sürekli mutlu, sürekli korkusuz, sürekli güçlü olamaz. Bana çok doğal gelmiyor. İtiraf ediyorum bazen ben de yapıyorum işimden dolayı, insanları motive etmek istediğim için, dolayısıyla kendim de motive olduğum için. Modum düşükken daha renkli giyiniyorum mesela daha iyi hissetmek için. Biz insanız, kırlganlığımız ve hatalarımızla varız.

Peki sen kendi olduğun halini seviyor musun? Yoksa o taktığımız maskeleri, gittiğimiz her yere, konuştuğumuz her insana göre değiştirmekten eskittik mi? Ve canımız hiç bir maskeyi takmak istemiyor mu artık? Kendi kendine mi kalmayı tercih ediyorsun? Korunmak mı istiyorsun?

Teknoloji çağının etkisi de iyice pekiştirdi bu durumu. Ayrıksılaşıp yalnızlaştık. Canımızı sıkmıyor, hemen akıllı aletlerimizde avutuyorduk kendimizi. Oysa ki bir şeyleri değiştirebilmek için can sıkıntısı gerekli. Fark edebilmek için, sorgulamak için, değiştirmemiz için bir derdimiz olmalı. Herşey iyi gidiyorsa neden değiştirelim ki? Öyle değil mi?

Peki bir parça rahatsız olmaya, problemi farkedip birlikte analiz ederek çözüme ulaşmaya ne dersiniz?

Haydi o zaman başlayalım ?

Bazen birileri hayatımıza girmek istiyor, kapıyı aralıyoruz, bakıyoruz ama sonra korkup, kapıyı kapatıp kendimizi tekrar yine içeriye saklıyoruz.

Hani bir an var, çoğumuzun başına gelmiştir. Eve ısmarladığınız yemeği getiren kişiye kredi kartınızı verdikten sonraki o sessizce bekleme anı….O garip boşluk.. O tedirginlikte yaşıyoruz sanki hayatı.

Sosyal izolasyon çoğumuzun “bilinçli” aldığı bir kararken artık biraz daha ipin ucu kaçıyor sanki. Bu durum işlerimizi ve kariyerimizi de etkiliyor. Grup projelerine ya da iş etkinliklerine katılmak istemiyoruz.

Artık kendimizi de saklayamıyoruz çünkü, göz önündeyken hata yapmak ve güçsüz görünmek istemiyoruz, insanlarla aramızdaki duvar hiç olmadığı kadar yüksek ve kalın.

Fakat bunları paylaşmak için insana ihtiyaç duymaya başladık. Evrimsel olarak eski atalarımız sürekli korunmak için gruplar halinde yaşıyordu. Kendimizi tanımak için diğer insanlara ihtiyacımız vardı. İster Himalayalara gidin, isterseniz dünyanın bir ucuna (inanın bana bunu ben de denedim) bir süre sonra şunu farkettim: İnsan kendi başına kalınca hayatını sorguluyor, başka insanlarla kendini tanıyor ve kararlar veriyor.

Yalnız olmak istemezken yalnız kalmayı seçiyoruz.

O zaman Sosyal İzolasyon 101’e hoşgeldiniz. ?

Sebebini tam olarak bilmeseniz de, açıklayamasanız da, diğer insanlardan farklı olduğunuzu düşünüyor musun? Kendini tüm dünyadan ve diğer insanlardan ayrı hissediyor musun? İnsanlarla birlikte olduğunda bile kendini yalnız hissediyor musun?

Peki aidiyet hissi? Bir gruba, ülkeye, şehire, takıma ait hissediyor musun? İki kişiyi aşan topluluklarda kendini rahatsız hissediyor, kendini bir grubun parçası, bir gruba ait olarak algılayamadığın için, kendini izole etme ihtiyacı mı duyuyorsunuz?

Peki ya işin? Uyum sağlayamadığın için terfi edemiyor, girmek istediğin projelere dahil edilmiyor musun? Öğle yemeklerindeki muhabbet seni hiç açmasa da gitmek için zorluyor musun kendini? Uyum sağlamak için diğer insanlar gibi mi davranmaya zorlanıyorsun?

Peki özel hayatında, eğer seni gerçekten tanısalar, gerçek kimliğini, zayıflıklarını ve hislerini, seni yargılayıp reddedeceklerine mi inanıyorsun? İnsanlar eğer sıra dışı yanlarını görseler, seni sevmez ya da takdir etmezler mi?

Gerçekten böyle düşünüyor musun? Onlara gerçek seni tanımalarına izin veriyor musun? Bu yönlerini kabul etmekte, kendini olduğun gibi göstermekte zorluk yaşıyor musun?

Bazen davet edildiğin etkinliklerde herkes dans edip eğlenirken, kendini eve dönmenin hayalini kurmaya başlarken buluyor musun? Ya da daha da kötüsü nasılsa eğlenemeyeceğini düşünüp hiç mi gitmiyorsun?

Sosyal olarak gruplara katılmayı ya da toplumun parçası olmaktan kaçınıyor musun? Grup içinde gevşeyip, kendin olabiliyor musun?

Toplantılarda, konferanslarda, eğitimlerde, aptal gibi görüneceğinden ya da saçmalamaktan korktuğun için zekanı göstermekten çekiniyor musun? Yanlış bir şey sormaktan ya da söylemekten korkuyor musun?

Evet oldukça fazla soru sordum farkındayım. Bazen doğru soruları sormak cevabı aramaktan çok daha önemli çünkü. Bu duygulardan kaçınmak sadece süreci uzatıyor, ne kadar erken farkına varırsak o kadar iyi.

Ekonomi bu durumdayken kar eden sektörlerden biri neymiş biliyor musunuz? Kamp malzemesi ve outdoor malzemeleri satan yerler. Yalnız olmak istiyoruz, bu çılgın kalabalıktan uzakta.

Ama bir yandan da Beşiktaş’a indiğinizde boş yer bulmak zor. Neden? Ya yalnız izole olmayı ya da kafa dağıtmayı seçiyoruz. Fakat asıl sorun şurada başlıyor sanırım, bunu bir seçim olarak benimserken daha sonra seçimlerimizi aşıp rahatsızlığa dönüştüğünde. Çünkü sosyal izolasyonun, uyku düzensizliği, bağışıklık sistemi rahatsızlıkları, stres, mide rahatsızlıkları, ve hatta kalp rahatsızlıklarına neden olduğu araştırılmış.

Yalnız yaşayan insan sayısında yükselen bir artış var. Fakat yalnız olduğumuzu itiraf etmekten çekiniyoruz. Sosyal olarak başarısız görünmek istemiyoruz, sevgi, bağ kurma, arkadaşlık, sevme, sevilme, biriyle hayatı paylaşma konusunda başarısız olduğumuzu göstermek istemiyoruz. Ve bu bizi kabuklarımıza iyice çekiyor.

Derinlemesine hasta bir topluma uyum sağlamak bir sağlık ölçütü değildir”. – J. Krishnamurti

Toplum önünde konuşmaktan çekiniyoruz. Sanki içimizde başarılı olmak istemeyen bir ses var. Çünkü başarılı olursak görünür olacağız. İnsanlar bizi daha fazla eleştirecekler ve sevmeyecekler gibi düşünüyor olabiliriz. Sırf bu yüzden bir çok harika fikir ve girişim hayat bulmuyor. Bizi kendilerinden mahrum ediyorlar.

Hani yeni bir defter alınca ilk sayfasına çok özel bir şey yazmak gerekiyormuş gibi hissettiğimiz için o deftere hiç yazmayız ya. Temiz kalsın isteriz. Sanki boş ve temiz kalınca ne oluyorsa, işte kendimize, geleceğimize, yeniliklere karşı tavrımız da çoğu zaman böyle.

İlk sayfaya ne karalamak istiyorsan karala, gülen yüz çiz, çarpı koy, adını yaz, saçmala ve devam et yazmaya. İlla ki mükemmel görünmek zorunda değil. Çoğumuz ne çekiyorsak bu mükemmellik yanılsamamızdan çekiyoruz zaten. Derdin varsa aç en yakın arkadaşına anlat, iste, yardım istemek güçsüzlük değil. Aç, en sevdiğin kitabı altını çizdiğin yerleri tekrar oku, notlarını karıştır, bak neler yazmışsın seneler önce.

Doğum gününü kutlamak için Facebook’tan yazma mesela, ara arkadaşını, değerli olduğunu hissettir. Çok takdir ettiğin birine mail yaz, teşekkür et sana katkılarından dolayı.

Korkuyor musun? Kork. Ama insan korktuğu zaman bunun için bir şeyler yapmalı demiş Rilke. Ben yazmayı, konuşmayı ve üretmeyi seçtim. Kendini kabullen ne olur. Sen de başka bir şey seç, ama seç lütfen. Üret, yarat, koş, yaz, çiz, paylaş ama bir şey yap.

Sosyal izolasyonun öyle hap bir çözümü yok, ama bilinçli paylaşım, anlamak, anlaşılmak, dinlemek, duyulmak iyi geliyor. Sevdiklerimizle ve hatta ailemizle kaliteli zaman geçirmek. Bizi anlayacağını düşündüğümüz kişilerle tanışmak, komüniteler oluşturmak, amaç edinmek. İstemekten ve inisiyatif almaktan korkmamayı öğrenmek. İnsani bağlar kurmak ve hatta yaratmak.

Ne zaman istersek yeniden kararlar alabileceğimiz, sanki doğum günü sabahıymış gibi hissedebileceğimiz günlerimiz olsun.

Çünkü güzel olan, ürpertici olanın başlangıcından başka bir şey değildir.” R. M. Rilke

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.