Emlak İşinde Durgun Dönemlerde Nasıl Aktif Kalabilirsiniz?

Gayrimenkul sektöründe, genelde yoğun koşuşturmaca içinde geçen iş hayatınız, kış aylarında, tatil zamanlarında ve yağmurlu günlerde biraz durgunlaşır. Ancak yine de bu gibi zamanlarda iş yapmak istersiniz ve rekabetten uzak kalmak istemezsiniz. Zor ve durgun dönemlerde aktif kalmak o kadar kolay olmamakla birlikte, aşağıdaki ipuçlarını uygulayarak işinizde önde olmayı başarabilirsiniz.

Pazarlama Materyallerinizi Güncelleyin

Durgun dönemlerde, pazarlama stratejileri arasında bulunan online, offline ve sosyal medya alternatiflerinin her birini gözden geçirin. Bu gözden geçirme, pazarlama stratejilerinizin ufak tefek düzeltmelere ihtiyacı olup olmadığına dair olmalıdır.

Öncelikle sosyal medya hesaplarınızın hepsinde en son güncel bilgilerinizin girilmiş olup olmadığını kontrol edin. Bu işlemi yaparken hem kişisel hem de profesyonel profillerinize göz atmayı ihmal etmemelisiniz.

Diğer bir gözden geçirmeniz gereken pazarlama materyaliniz ise dijital ve basılı kartlarınız olmalıdır. Kartvizitlerinizde de güncel bilgilerin olup olmadığını ve pazarlama stratejinizi yansıttığını kontrol edin.

Son olarak kontrol etmeniz gereken pazarlama materyalleriniz, e-posta veya e-bülten listeleriniz ile web siteniz ve blogunuzdur. Durgun dönemlerde bu listeleri gözden geçirerek, sonraki gelecek olan yoğun döneme hazırlık yapabilirsiniz.

Sürekli Ağda Kalın

Ne kadar durgun dönemde olursanız olun, müşteri ağınızla ve meslektaşlarınızla bağlantınızı kesmemeniz gerekir. Onlara hızlı bir e-posta atabilir veya kısa bir telefon görüşmesi yapabilirsiniz.

Özellikle listenizin ilk sırasında yer alan önemli müşterilerinizle – örneğin birkaç defa iş yaptığınız veya size referans olmayı kabul eden müşterilerle – bağınızı asla koparmamalısınız. Bu nedenle onları arada sırada bir öğle yemeğine veya kahve içmeye çağırabilirsiniz.

Durgun dönemlerde kendinizi müşterilerinize hatırlatmaktan ve veri tabanınızı güncellemekten çekinmeyin. Diğer gayrimenkul profesyonelleri ile daima iletişimde kalın.

Kendinizi Geliştirin

Düşüş zamanlarında veya durgun dönemlerde, bu aralıkları kendinizi geliştirmek ve işiniz hakkında eğitim almak için değerlendirebilirsiniz.

Örneğin gayrimenkul üzerine bir eğitim kursuna gidebilir, en son çıkan gayrimenkul teknolojileri üzerine araştırma yapabilir veya müşterilerle görüşmeleriniz sırasında fayda sağlayacak yeni yetenekler kazanmak için eğitim seminerlerine katılabilirsiniz.

Hedefinizde bulunan yerel pazara yönelik araştırmalar yapmak da sizin için bir alternatiftir. Yerel pazarınızdaki anlık eğilimleri inceleyebilir ve hizmet verdiğiniz bölgede herhangi bir değişiklik olup olmadığına göz atabilirsiniz. Yeni satışa sunulan evler, çevrede yapılan yeni bir bina projesi veya düzenlenen etkinlikleri takip edebilirsiniz.

Ofisten Çıkın ve Sosyalleşin

Etkinlik ağınızı geliştirmek, bir gayrimenkul profesyoneli olarak sizin işlerinizden biridir. Sosyal toplantılar, seminerler, etkinlik ağları, işinizin bir parçası olmalıdır. Eğer müşteri görüşmelerinden bu tür etkinliklere katılmaya vakit ayıramıyorsanız, durgun zamanları bu tür faaliyetler için bir fırsata dönüştürebilirsiniz.

Bu tür faaliyetlerde, emlak veya farklı endüstrilerden kişilerle bir araya gelerek, kendinizi anlamlı bir etkileşime girmek için teşvik etmeniz mümkündür. Bu sayede yeni müşteri ilişkileri kurma şansı da yakalayabilirsiniz.

Ayrıca bu tür faaliyetler, farklı bir atmosferi solumanızı sağlayarak size güç kazandırır. Adeta şarj olmanızı sağlarken verimliliğinizi arttırmanıza da yardımcı olur.

Öngörülerde Bulunun

Haftalık veya aylık olarak kendinize yapılacaklar listesi hazırlamanız çok önemlidir. Listelemeniz gereken görevleri düzenli bir şekilde hazırlamayı ve önünüzdeki aylarda uygulayabileceğiniz planları ortaya koymayı kendinize alışkanlık edinmelisiniz.

Özellikle ileride karşılaşabileceğiniz beklenmedik durumlara yönelik şimdiden hazırlayacağınız eylem planları, sizin için gelecekte hayat kurtarıcı olabilir. Bu nedenle durgun dönemleri değerlendirebileceğiniz bir faaliyet de geleceğe yönelik çalışmalardır.

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

Emlak Pazarlama Planında SWOT Analizi

Ne demişler? “Planın başarısızlığı, planlamanın başarısızlığıdır.” Bu söz, özellikle gayrimenkul firmalarının hazırladığı emlak pazarlama planları için doğru bir değerlendirme olarak kabul edilebilir.

Çok sayıda firma ve danışman zengin olma hayali ile işine gidip gelir. Ancak bunun için yapılması gereken konular üzerine fazla kafa yormaz. Örneğin müşterileri nasıl etkileyeceklerine dair herhangi bir fikirleri yoktur. Ancak bu sektörde satıcılar, müşteri potansiyeli olan alıcıları etkilemesini başarabilen ve iyi pazarlama becerisine sahip olan gayrimenkul firmaları ve danışmanlar ile çalışmak isterler.

Peki, satıcıların gözünde pazarlamadan aciz biri görünmemek için ne yapılması gerekir? Bunun en iyi yolu etkili bir pazarlama planı oluşturmaktır. Bu noktada sormamız gereken diğer soru ise şudur:  Emlak Pazarlama planınızın içerisinde neler olmalıdır?

Bir Durum Analizi

İşinizde neyin çalışıp neyin çalışmayacağını etkileyen birkaç faktör vardır. Bunların bazıları, pazar şartları veya bölgenizdeki rekabet gibi harici faktörlerdir. Diğerleri ise deneyim ve kişilik gibi dahili faktörlerdir. Bu faktörlerin bir resmini çıkardığınız zaman, bu resme göre bir planlama yapma şansınız olur. Bu noktada yardımınıza bir durum analizi veya SWOT analizi yetişir.

SWOT analizi, dört kelimenin baş harflerinden oluşur. Strengths (Güç yönler), Weaknesses (Zayıf yönler), Opportunities (Fırsatlar) ve Threats (Riskler).

Örnek resimdeki gibi iki satır ve iki sütundan oluşan bir tablo oluşturduktan sonra, sütunları olumlu ve olumsuz olarak ikiye ayırın. Satırlar ise dahili ve harici faktörler için ayrılmalı. Ardından aklınıza gelen her şeyi bu kategorilere göre yerleştirerek listelemeye başlayın. Hedefiniz, olumsuzlukları dengelemeye çalışırken, olumlu kısımları en yüksek noktaya çıkarabilmektir.

Özel Hedefler

Daha fazla müşteri edinmek veya daha fazla satış kapamak, spesifik özel bir hedef değildir. Tabi ki bunlara ulaşmak için çabalarsınız, ancak bunlar planlamanız için size bir istikamet belirlemez. Bunun için yapmanız gereken, biraz zaman ayırarak SMART adı verilen hedefleri kendinize belirlemenizdir. SMART, beş önemli hedefi ifade eder. Bunlar; specific (belirli), measurable (ölçülebilir), attainable (ulaşılabilir), relevant (konuyla ilgili) ve time-bound (zamana bağlı) olarak sayılabilir.

Diyelim ki rakibiniz sizden daha güçlü bir online varlığa ve daha iyi kaynaklara sahip olsun. Ancak sizin de çok geniş bir iletişim ağınız olsun. Bu durumda yönelmeniz gereken nokta, referans alma konusu olmalıdır. Online müşterilerinizden ne kadar çok referans alabilirseniz, rekabet ortamında o kadar öne çıkma imkanınız olur. Tam bu noktada SMART dediğimiz hedefleme yöntemi, toplayacağınız referansların sayısını yüzde 20 arttırma potansiyeline sahip olabilir.

Başarının Ölçüsünü Tanımlamak

SMART hedeflemelerinden biri olan “ölçülebilir” seçeneği, daha fazla üzerinde durulacak bir konu olabilir. Sonuçları ölçmek, her zaman pazarlama planı geliştirme aşamasında etkili olmuştur. Örneğin önceki yıla göre bu yıl ne kadar referans toplayabildiniz? Bu tür ölçümler ve istatistikler çıkarabilirsiniz.

Peki, bunlar taktiklerinize nasıl bir katkıda bulunabilir? Bu yöntem, belki potansiyel müşterilerinizin sayısını arttırmanıza neden olabilir, ancak onları satışa dönüştürmenizi de sağlayabilir mi? Bu noktada aşağıda sıralayacağımız birkaç ölçüt, emlak pazarlama çabalarınızı değerlendirmenize yardımcı olacaktır:

– Müşteri başına yaptığınız harcama

– Müşteriyi kazanmak için yaptığınız harcama

– Müşteri yaşam değeri (müşterinin size getirdiği veya getireceği gelir ne kadar)

– Satış kapama oranı (ödeme yapan müşteriler ile diğerlerinin birbirine oranı)

– Satış kapama süresi (bir muhtemel müşteriyi gerçek müşteriye dönüştürmek için harcadığınız zaman)

Tüm bu çıkaracağınız ölçümler, uyguladığınız pazarlamanın neticede eksilerini ve artılarını ortaya çıkaracaktır. Bu sayede pazarlama planınızın başarılı olup olmadığına dair bir fikir edinme şansınız olur.

Alıkoyma Planı

Mevcut müşterilerinizi unutmanız, işinize ve kendinize yapacağınız en kötü şeylerden biridir. Maalesef gayrimenkul firmalarının pazarlama planları içerisinde yaptıkları en yaygın yanlış olarak ortadadır. Halbuki sizden hizmet alarak memnun kalmış olan mutlu müşteriler, daha sonraki süreçte sizden yeniden hizmet almak isteyebilir veya en azından size referans olmak isteyebilir. Müşterilerinizi bir altın gibi işlemeniz, işinizin hayat kaynağıdır.

Son Sözler

Unutmayın ki bir emlak pazarlama planı, yalnızca bir plandır. Bu planın en önemli özelliği, değişen şartlara uyarlanabilir olması gerektiğidir. Pazar şartlarının değişmesi ve yeni fırsatların doğması gibi gelişen durumlara göre, hazırladığınız pazarlama planı esnek bir yapıya sahip olmalıdır. Bu nedenle pazarlama planınızı periyodik olarak incelemeli ve revize etmeniz gerekir.

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Teknoloji, Gayrimenkul Piyasasını Etkisi Altına Alıyor…

Teknoloji, nerede çalıştığımızdan nasıl çalıştığımıza kadar tüm piyasaları etkisi altına alıyor. Teknolojik yenilikler hayatımızı pek çok yönden değiştiriyor ve işimizi nasıl yapacağımızı dahi etkiliyor. Gayrimenkul dünyası da bundan farklı değil. Ev fiyatlarının değerine dair önceden tahminler yapmamızı sağlayan teknoloji, aynı zamanda emlak sektörü içinde bina yapım aşamasından satış kapama aşamasına kadar nasıl çalışacağımıza yönelik pek çok değişikliği bizlere zorunlu kılıyor.

Teknoloji Nerede Yaşayacağımızı Nasıl Belirleyecek?

Önümüzdeki yıllarda insanlar, bir evde yaşamanın veya bir işyerinde çalışmanın ne manaya geldiğine dair paradigmaların dramatik bir şekilde değiştiğine tanık olabilir. Daha da önemlisi gayrimenkul açısından insanlar artık işyeri ile evinin arasındaki uzaklığı pek de düşünemez hale gelebilir. Çünkü şehirler genişliyor, insanlar yayılıyor ve teknoloji ile birlikte yaşam koşulları bazı özelliklerin daha arka plana düşmesine neden olabiliyor.

Bir hukuk acentesi olan Nabarro’nun 302 tane gayrimenkul yatırımcısı, geliştiricisi ve firması üzerinden yaptığı ankete göre, dijital çağın gayrimenkul dünyasını gösteren yeni bir tablo karşımıza çıkıyor. Anket sonuçlarına göre ankete katılanların çoğunluğu çalışmaya daha elverişli bir iş yerinin olması gerektiğine inanıyor ve yüzde 88’i gelecek on yıl içerisinde esnek çalışma ortamlarına dair yapılan taleplere karşılık verileceğine inanıyor.

Redfin gayrimenkul şirketinin CEO’su olan Glenn Kelman ise, esnek çalışma düzenlemelerinin teknolojiden en üst oranda etkilendiğine ve bu durumun ev fiyatlarına yansıyacağına inanıyor. Sanal işbirlikleri sayesinde artık daha fazla kişinin bireysel anlamda güçleneceğini ifade eden Glenn, aynı zamanda geçmişin zayıf görülen yanlarının şimdilerde güvenli bir sığınak olabileceğini de söylüyor.

Glenn konuşmasını şöyle sürdürüyor:

 Evden çalışan insanların ve esnek çalışma ortamlarının arttığı teknoloji çağında, bu durum ev fiyatlarının da her yerde daha değerleneceği anlamına geliyor. Adeta pek çok ev aynı zamanda bir iş ofisi gibi olacak.

Teknoloji Binaları, Piyasayı ve Kiralık Mülkleri Nasıl Etkileyecek?

Yapılan araştırma sonuçlarına göre insanların birçoğu, gelecek iki yıl içerisinde parçaların bir araya getirilmesiyle üretilen modüler yapıların artacağına ve gelecek on yılın sonunda 3D baskılı yapıların uygulanmasının yayılacağına inanıyor. Dahası insanlar, sanal gerçekliğin gelecek dört yıl içinde gayrimenkul piyasasına tamamen entegre olacağını da düşünüyor.

Cushman & Wakefield’taki küresel teknoloji uygulamaları ortağı olan Juliette Morgan, bu konudaki fikirlerini dile getiriyor:

 Sanal gerçeklik, emlak piyasasında çok önemli aşamalar kat edecek. Çünkü sanal turlar ve sanal toplantılar artık çok daha gerçekçi bir hale bürünüyor ve seyahat zorunluluğunu dramatik bir şekilde en aza indiriyor.

Nabarro’nun kıdemli ortağı Ciaran Carvalho ise konu üzerine yazdığı bir makalede şu satırlara dikkat çekiyor:

 Araştırmalarımızın sonuçları bize gösteriyor ki artık gayrimenkul piyasası tuğlalar ve harçlar ile alakalı olmaktan uzaklaşıyor. Sanal gerçeklik, akıllı binalar ve sürücüsüz araçlar… Bir yenilik dalgası gayrimenkul sektörünü adeta içine yutuyor.

Son olarak Nabatto, yaptığı bu araştırmaların neticesinde ürettiği tahminlere göre, en çok Y kuşağı tarafından umut edilen bu tür beklentilerin 2030 yılında yüzde 75 oranında gerçekleşmiş olacağına inanıyor.

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Emlak Sektöründe Reklam Nasıl Hazırlanır?

Her alanda olduğu gibi gayrimenkul sektöründe de reklam çok önemli bir yer kaplıyor. Pazarlama ile iç içe olan bu sektörde reklam da elbette olmazsa olmazlardan birisi olarak öne çıkıyor. İster billboard, broşür, el ilanı gibi offline reklam seçenekleri olsun, ister televizyon, radyo, internet ilanları gibi online reklam seçenekleri olsun, tüm reklam seçeneklerinde ortak olarak dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır.

Bu anlamda, bir gayrimenkul firması için en etkili reklam nasıl oluşturulur ve nelere dikkat edilmelidir sorusunun cevabını, aşağıda sıralayacağımız ipuçları  üzerinden sizlere sunuyoruz.

– Reklamını yapacağınız mülkün gerçek değerini görerek ona olması gereken değeri biçen ve satın almak isteyen kişileri hedeflemek çok önemlidir. Onlara mülkünüzün gerçek değerini gösterin ve satın alım yaptıklarında sahip olacakları şeyi en gösterişli şekilde sunun.

– Kullanacağınız başlık merak uyandırıcı olmalıdır. Bir haber, bir yenilik veya güncel bir bilgi içermelidir. Reklamınızın başında sunduğunuz bu dikkat çekici başlığı, reklamınızın sonunda yeniden hatırlatmanızda da fayda var.

– Kullanacağınız ana fotoğrafı başlığınız ile bütünleşik olarak yerleştirmeniz önemlidir. Diğer kullanacağınız fotoğraflar ise gövde bölümündeki metinlerle ilişkilendirilmelidir.

– Reklamınızda mutlaka insan veya evcil hayvan resimleri kullanın. Bu, insanlara nasıl bir ortamda yaşayacaklarına dair olumlu fikirler aşılar.

– Reklamınızda onları kişiselleştiren isimler kullanın. Örneğin kendi isminizi veya müşterinizden izin alarak bir satıcının ismini koyabilirsiniz. “Cem bu bölgeden bir ev aldığı için çok şanslı olduğunu söylüyor.” gibi…

– Belli kesimleri hedef alarak reklamınızı ilgi çekici hale getirin. Örneğin ilk defa bir ev satın alacak olanları hedef alın ve onlara yönelik bir reklam içeriği hazırlayın.

– Reklamınızda internet ortamındaki diğer medyalarınıza atıfta bulunarak, daha fazla ortam üzerinden size ulaşılmasını sağlayın.

– Harika bir reklam hazırladınız diyelim. Bu reklamınızı en az dört defa belli aralıklarla yayımlayın. Onları saklı tutun ve çöpe atmayın.

– Reklamınızda, potansiyel alıcıların bilgi edinmek isteyeceği üç şeye özellikle yer verin. Fiyat, konum, oda sayısı ve QR Kodu… Bu bilgiler onlara mülkünüze dair en önemli bilgileri sunacaktır.

– Reklamınızı yayımlamadan önce mutlaka, diğer firmaların reklamları arasında sizin ürettiğinize benzer veya tıpatıp olan bir reklam var mı diye kontrol edin ve pişti olmayın.

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Bilgisayarınızı Kapatın Ve Satışlarınızı Arttırmaya Koşun!

Altın madenine yalnızca online yollardan ulaşılmaz! Son on yıldır gayrimenkul sektöründekiler her şeyi internet ve teknoloji üzerinden yapmaya gayret gösteriyorlar. Özellikle bu işe yeni girenler ve amatör olanlar, internet üzerinden verilen eğitimleri son derece dikkate alıyorlar ve bu eğitimler üzerinden kendilerine bir yol belirliyorlar.

İnternetin sektöre ve sektör çalışanlarına büyük katkıları olduğunu biliyoruz elbette. Ancak bu durumun dezavantajlarını da göz ardı etmemek gerek. Özellikle son on yıl içerisinde bazı şeylerin değiştiğine tanık oluyoruz. On yıl önce insanların kullandığı metin mesajlarında, messenger uygulamalarında ve daha pek çok uygulamada gürültü faktörü henüz yoktu. Ancak o günler geride kaldı. Bugün internet ortamında istediğiniz mesajı almak istediğinizde karşınıza çok fazla gürültü niteliğinde veri geliyor. Hangisi doğru, hangisi yanlış? Hangi yolu izlemeniz gerek veya neyden sakınmanız gerek? İnsanın kafasını karman çorman edebilecek pek çok veri ve fikir mevcut.

Oysaki “eski okulun” yöntemine göre kafanızda hiçbir belirsizlik olmaz. İşi ya kaynağından ya da tecrübe edinerek öğrenirsiniz ve zaman içerisinde harcadığınız çabayla geldiğiniz nokta son derece tatmin edici olur. Eğer müşterilerinizle yüz yüze görüşmeye başlarsanız, onunla anlaşma yapma şansınız katlanarak artacaktır.

Ancak bu demek değil ki teknolojiyi hiçe sayalım ve ilkellik içinde işimize bakalım. Eğer bir yandan teknolojinin nimetlerinden faydalanırken diğer yandan teknolojiye bağımlı kalmadan işinizi yürütebilmek isteyenlerdenseniz, hiç sorun değil! Aşağıdaki sıralayacağımız tüyolar, hem müşterilerinizle göz göze temas kurmanızı sağlayacak hem de teknolojiden geri kalmanızı engelleyecektir.

Gayrimenkul sektörü hakkında bir toplantı grubu oluşturun: Her ay en az bir kere gayrimenkul sektörünün farklı yönlerini ele alan etkinlikler düzenleyin. Alım satım yapmak isteyenler mutlaka bu etkinliklere katılmak isteyecektir. Katılım sayısını arttırmak için veritabanınızda ki müşterilere etkileyici birer mail gönderin.  Ayrıca, Facebook etkinlik takvimini kullanarak toplantı ile ilgili kişi listeniz haricindeki herkese duyuru yapabilirsiniz.

Finansal planlamacılar, avukatlar tarafından düzenlenen çalışma sınıflarını bulun: İnsanlar bu tür workshoplara katılmak için para harcarlar. Çünkü bu sınıflarda, sektördeki ağın nasıl kurulduğuna dair bir şeyler öğrenebilir ve bazen de potansiyel müşterileriyle karşılaşma imkanı bulabiliyorlar. Bir taşta iki kuş!

Mülklerini satanlar için bir ev partisi düzenleyin: Onlara bir kapanış hediyesi vermek yerine, evlerine emin bir şekilde ‘güle güle’ diyebilecekleri bir parti düzenleyin. Ardından onlara evlerindeki güzel hatıralarının hikayesini anlatacak bir video hazırlayın. Bu durumda herkes, sizin müşterilerinize olan ilginizden ne kadar etkilendiğini etrafına yaymaya başlayacaktır.

Listeniz için açılış sayfaları özelleştirin: Web sitenizdeki her listenin açılışında bir pop-up yardımıyla videonuzu ekleyin. Bu videoda alım satım işleri ile ilgili bilgiler ve uyarılardan bahsedebilirsiniz. Unutmayın ki buradaki asıl amaç, müşterilerinizle konuşuyormuş havası yaratmaktır. Sadece textten oluşan bir ilanı konuşur yapmak sizi tanımalarının ilk adımı olacaktır. 

Bölgenizdeki derneklere gidin: Dernekler her zaman kendinizi tanıtabileceğiniz maliyetsiz bir yol olabilir. Dernekler aracılığıyla edindiğiniz çevrede sorulan soruları cevaplayarak, bilgiler vererek ve hatta blog yazılarınızı onlara yönlendirerek sektörde adınızı duyurma aşamasında bir adım atabilirsiniz. Ayrıca, derneklerin düzenleyeceği organizasyonlarda mutlaka yer almaya çalışın ve organizasyon tarihini takviminize eklemeyi unutmayın. 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Emlak İşinde Kullanılan Yaratıcı 4 Uzlaşma Taktiği…


Neden bir gayrimenkul danışmanıyla görüşülmeli sorusunun cevabı; kesinlikle danışmanların sahip olduğu uzlaşma yetenekleri. Bu yüzden bu yeteneğinizi kullanmaktan çekinmemeli ve müşterilerinize neler başarabileceğinizi göstermelisiniz.

Gayrimenkul danışmanı olarak muhabbet ederek başladığınız sunumlarla yüksek fiyatlı ürünler satıyorsunuz. Üstelik bu satışı yaparken hem ev sahibinin hem de alıcının mutlu olacağı şartlar yaratıyorsunuz. Belki farkında değilsiniz ama bu inanılmaz bir yetenek.

Uzlaşma sağlamak bu mesleğin en zorlu taraflarından birisi (üstelik söz konusu olan ticaret “Taşınmaz”…) . Para veren ve para alan tarafları orta noktada buluşturmak hiç kolay değil. Bu yüzden de uzlaşma sürecinde parayı tartışmamalısınız. Konu kazanç olunca uzlaşma sağlanması mümkün değildir.

Müşterilerinizi iyi tanımanız ve her iki tarafın da önceliklerinin ne olduğunu anlamanız gerekiyor.

Bir ev satış aşamasına geldiğinde sözleşme için üstünden geçmeniz gereken bazı önemli noktalar var:

  • Tarafların finansal durumu

  • Kapora miktarı

  • Evin fiyatı

  • Evcil hayvan durumu

  • Tadilat durumları

Bu saydıklarımız açıklığa kavuşturmanız gereken noktalardan sadece birkaçı. Bu yüzden uzlaşma konusunda taktiksel davranmanız gerekiyor ki süreç yorucu olmadan kolayca atlatılabilsin.

Gelin şimdi 4 farklı ve yaratıcı uzlaşma metoduna göz atalım:

  1. Küçük Lokmalar

İlgili resimHem satıcı hem de alıcı tarafında isteklerinizi küçük küçük söyleyeceksiniz. İsteklerin hepsini aynı anda söylerseniz müşterinizin gözü korkar. Ama genel konseptte göze batmayan küçük parçalara bölerseniz yavaş yavaş hepsini kabul ettirirsiniz.

Diyelim ki 700,000 Dolar değerinde bir konut satışı yapmak üzeresiniz ve alıcınız çatının yenilenmesini ve evin boyanmasını istiyor. Konut sahibine önce çatı masrafının 700,000 Dolar’a kıyasla ne kadar az olduğunu gösterecek ve kabul ettireceksiniz. Başka bir zamanda da aynısını boya işlemleri için yapacaksınız.

  1. Sorun Sahibinindir

İlgili resimUzlaşma masalarında yaşanılan en büyük sıkıntı taraflardan birisinin sahip olduğu sıkıntıyı diğer tarafa mâl etmesidir. Bir gayrimenkul danışmanı olarak herkesin kendi problemini çözmesini sağlamalısınız. Gereğinden fazla problemle uğraşmak müşterilerinizi bezdirebilir.

Diyelim ki aynı 700,000 Dolarlık satış için taraflarla masaya oturdunuz. Alıcı evi beğendiğini ve alacağını söylüyor. Şu an için ise kaporayı ödeyecek parası yok. Burada müşteriye alternatif yöntemler sunmak satıcının görevi değildir. Alıcı bu ayarlamayı sizin tavsiyelerinizle kendisi yapmalı.

  1. İyi Polis, Kötü Polis

İlgili resimBir uzlaşma masasında kendinizi iyi polis, diğer tarafı da kötü polis olarak göstermelisiniz. Kötü polis duruma göre alıcı ya da satıcı olabilir. Şartları, konuştuğunuz tarafın iyiliğini düşünerek yumuşatmaya çalıştığınız izlenimini verirseniz orta yolu bulabilirsiniz.

Diyelim ki aynı 700,000 Dolarlık ev için alıcının bir istek listesi var. Eğer ki ev sahibi bu istekleri direkt reddederse alıcının hevesi kırılabilir. Bu yüzden siz bu istekleri en iyi şekilde aktaracak ve minimal kesintilerle satıcıya kabul ettireceksiniz. Minimal kesintileri de alıcınız kabul edecek.

  1. Teklifi Geri Çekme

withdrawn offer ile ilgili görsel sonucuBazen asla uzlaşma sağlayamayabilirsiniz. Alıcı ya da satıcı taviz vermek konusunda çok keskin davranıyorsa teklifin artık masada olmadığını söyleyin. Bunu satıcıya müşterinin vazgeçmek üzere olduğunu ya da alıcıya satıcının vazgeçtiğini söyleyerek yapabilirsiniz. İnsanlar için ulaşılmaz olan her zaman daha çekicidir. Ellerinden kaçtığını düşündükleri bir teklif için istekleri daha yüksek olacak.

Diyelim ki alıcınız evi çok beğendi ama fiyatın düşmesi için satın alma işlemini yapmakta ayak diretiyor. Ona evin artık satışta olmadığını söylemeniz endişelenmesine neden olacak ve daha uzlaşmacı davranacak. Artık yapacak bir şey kalmadığında gayrimenkul danışmanına rus ruleti oynamaktan başka çare kalmıyor.

Başarılar Dilerim…

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Emlakçının Ya Da Ev Sahibinin Pazarlık Yapmaya Hazır Olduğunun Belirtileri Nelerdir?

emlakta pazarlık

Bir yer kiralamadan veya satın almadan önce satıcınızın pazarlık yapmaya hazır olup olmadığını öğrenmek istemez misiniz? Çoğu kişi bu durumlarda, karşısındakinin anlık durumuna göre karar veriyor. Eğer karşınızdaki kişi işini gerçekten bilen birisi ise pazarlık imkanınız ya hiç olmuyor, ya da çok az pazarlık yapılabiliyor. Bu durumların önüne geçmek ve ev sahibinizin gerçekten pazarlık yapıp yapmak istemediğini öğrenmek istiyorsanız bu yazı tam size göre!

Ev sahibi veya emlak ile ilgili bilgiler edinin

Bu bilgileri edinmek, emlakta pazarlık yapmadan önce işinize yarayabilir. Zira ev sahibinin hiç olmadığı kader acelesi olabilir. Bu yüzden evini bir an önce satmak istiyor olabilir. Örneğin acil olarak ödemesi gereken bir borcu var ise, bu borcu da evini satarak ödemeyi düşünüyorsa, bu durumda, bir an önce sizden alacağı paraya ihtiyacı vardır. Belki de ev sahibinin önüne çıkan ilk alıcı olduğunuzda sizin teklifinizi kabul edebilir.

Rekabetin az olduğu zamanlarda ise emlaklar biraz daha insaflı olabilir. Örneğin kış zamanlarında ülkemizde ev arayan kişiler genellikle az olur. İnsanlar kış koşulları altında taşınmak istemeyeceği için genellikle bahar veya yaz aylarını tercih ederler. Geriye kalan aylarda ise emlaklar veya ev satıcıları evlerini satarken rekabet az olduğu için daha fazla pazarlık yapmak isteyebilirler. Böylece pazarlıkta güçlü olan taraf siz olabilirsiniz.

Fiziki özellikleri ihmal etmeyin ve ilanları dikkatli tarayın

Emlakta pazarlık yapmadan önce satın almak istediğiniz yerin durumuna bakın. Ev hor kullanılmış görünüyorsa, bu durum pazarlıkta elinizi güçlendirmeye yetecektir. Evin eksiklikleri ev sahibini pazarlık yapmaya itebilir.

Ev sahibi için zaman paradan önemli ise bu durumda satacağı ev için düşük fiyat verme olasılığı yüksektir. Yani bu tarz ilanlar gördüğünüzde pazarlık aralığınızın geniş olduğunu unutmayın. Fakat ortalamanın çok altında bir fiyat ile satışta ise, dikkatli olmakta fayda var.

Evin ne kadardır satışta olduğunu önceden öğrenin

Evin ne kadardır satışta olduğunu bilmek ev sahibi veya emlak ile görüşmeden önce elinizi güçlendirebilir. Zira ev uzun süredir satışta ise satıcı yine bir an önce evi elinden çıkarmak isteyecektir. Bu durum da pazarlıkta daha iyi fiyatlar ile ayrılmanızı sağlayabilir.

Son adım olarak yukarıdaki maddelere uyduktan sonra teklifinizi yapın. Bu teklif ne sizin dilediğiniz kadar düşük, ne de satıcının istediği kadar yüksek bir miktar olsun. Daha sonra satıcının tekliflerine göre kendiniz için en uygun fiyatı bulmaya çalışın.

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Emlakçıdan Arsa ve Konut Almanın Avantajları Nedir?


İnsanlar ev almak veya kiralamak, arsa, arazi satın almak için emlakçılara başvurmaktadırlar. Bunu yaparken de genellikle arkadaşlarına akrabalarının tavsiyesi üzerine gideceği emlakçıya seçmektedir.

Bölgedeki Emlakçıları Takip Edin Karlı Çıkın

İnsanlar ev almak veya kiralamak, arsa, arazi satın almak için emlakçılara başvurmaktadırlar. Bunu yaparken de genellikle arkadaşlarına akrabalarının tavsiyesi üzerine gideceği emlakçıyı belirlemektedir. Eskiden insanlar sokak sokak kiralık ev, satılık ev bakarlardı. İnsanların vakitlerinin daha çok değerli olduğu günümüzde ise, birçok insan direkt olarak emlakçılara gitmektedirler. Ev alacak veya kiralayacak insanlar ilk önce hangi bölgede ev almak veya kiralamak istediğine karar vermelidir. Bundan sonra ilk olarak o bölgedeki emlakçıyı veya emlakçıyı tercih etmesi gerekmektedir. 

Emlakçıya Uğrayın Piyasayı Daha İyi Tanıyın

O bölgede bulunan emlakçılar oradaki ev piyasasına daha çok hakim olacağından sizlere daha fazla yardımı dokunacaktır. Ayrıca bir emlakçı yardımıyla ev gezerken, aynı emlakçının sizi daha farklı ev göstermesine izin verirseniz, seçme şansınız daha çok artacaktır. Bir diğer yandan internetten de emlakçıları takip edebilirsiniz. Emlak ofisine uğramadan emlak ilan sitelerinden istediğiniz bölgeyi seçerek o bölgedeki emlak ofislerini görüntüleyebilir ve bu emlakçıların portföyünde bulunan evlerin fiyatını, kirasını, oda sayısını, resimlerini, bina yaşını ve özel durumları bu ilan sitelerinden öğrenip takipte kalabilirsiniz.

TANJU HAN’DAN SATILDI

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Emlak İşinde Harakiri Yapmanıza Sebep Olan Davranışlar

Emlak piyasasında da her piyasada olduğu gibi dikkat edilmesi gereken önemli konular var. Bu konulara dikkat etmezseniz müşterilerinizi kaybetmeniz an meselesidir. Bu önemli konuları sizler için derledik.

Bazen emlak uzmanları arasında zor müşteriler ile ilgili sohbetlere kulak misafiri oluruz. Ev almadan önce 20 emlak ofisi gezen ya da 20’den fazla ev gören müşterilerden bahsedildiği doğrudur.

Evet, bazı müşteriler zorlu olabilir, sizi yorabilir hatta yıldırabilir ama bu müşterilerin de özünde diğer müşterilerden farklı olmadıklarını sadece istedikleri ve aradıkları özelliklere daha zor ulaşabildiklerini düşünmeniz gerekir. Sizin bu tür müşterilere daha farklı davranmanız ve onları anlamaya çalışmanız son derece önemlidir. Oyunu doğru oynarsanız kazanılmayacak müşteri yoktur.

Emlak piyasasında ölümcül günahlar olarak adlandırılabilecek bazı konular var. Bunlardan herhangi birini müşterinize uygularsanız müşterinizi kaybedersiniz. Çok iyi bir emlak profesyoneli olabilirsiniz, ama size önerimiz bu konulara özen gösterip göstermediğinizi bir kere daha düşünmenizdir. 

Şimdi sırayla bu harakiri konularına bakalım;

Terk Etmek

Müşterilerinizin güvenini kazandınız ve onların işini aldınız. Sizinle tüm özel detayları paylaştılar ve onların sırdaşı oldunuz. Peki, satış sonrası ne olacak? Nereye gideceksiniz? Onları öylece ortada mı bırakacaksınız? Satışı yap ve terk et. Bu en büyük hata olur.

Satış sonrası da müşterilerinizi aramayı, email atmayı ve mesajlaşmayı bırakmayın. Onları artık dostlarınız olarak görün ve mütemadiyen hallerini hatırlarını sorun, kendinizi sürekli onlara hatırlatın. Çocuklarının nasıl olduğunu, işlerinin nasıl gittiğini sorun. Evlerinin bulunduğu alanla ilgili bir geliştirme ya da bir durum olduğunda onlarla iritibata geçin. Onlar için her zaman bir kaynak konumunda olun, sizi her konuda çekinmeden arayabilsinler.

Size hayatta olduğunuz müddetçe güvenebileceklerini bilsinler. Bu yalnızca bir sonraki işi de size vermelerini sağlamaz çevrelerindeki insanlara size referans vererek iş göndermelerini de sağlar.

Nitelikli Müşterileri Seçme

Eğer sadece yüksek fiyatlı gayrimenkullerle ilgileniyorsanız bir çok potansiyel müşteriyi ve referansı kaçırıyor olabilirsiniz. Niş bir alanı seçmedikçe müşteriler arasında ayrım yapmak zamanla belirli bir grup müşterinin size hiç gelmemesine neden olabilir.  

Evet hacizli ya da yıpranmış evlerle uğraşmak emlak piyasasının en zorlu kısmı olabilir. Fakat bu tarz kimseler ihtiyacı olduğunda yanında olan kişileri unutmaz ve gerçekten iyi işler almanıza ön ayak olabilirler.

Bu nedenle bütün gayrimenkullere ve sahiplerine eşit ilgi ve saygıyı göstermeniz gerekir. Bu akılcı bir iştir. Eğer çok yoğunsanız ve ilgilenecek zamanınız yoksa bu kişilerle tanıdığınız bir emlak profesyonelinin ilgilenmesini sağlayabilirsiniz. Önemli olan kendilerini yalnız hissetmemeleridir.

Yeterli Soru Sormamak

Müşterilerinize doğru hizmeti sunabilmeniz için önemli olan sadece fiyat aralıkları yada kaç odalı bir eve ihtiyaçları olduğu değildir. Neden taşınmak istediklerini, bu alım satımla hedeflediklerinin ne olduğunu, onlar için gerçekte neyin önemli olduğunu bilmedikçe onlara iyi hizmet sunamazsınız. Her şeyi öğrenebilmek için yeterli miktarda soru sormalı ve dinlemeyi bilmelisiniz.

Müşterilerin genellikle üçüncü sorudan sonra sizinle gerçek duygu ve düşüncelerini paylaşmaya başladıkları söylenir. Bu nedenle çokça soru sormalı ve gerçekleri öğrenmelisiniz. Eğer müşterilerin istediği bilgiler konusunda yardımcı olamıyorsanız onları yardımcı olabilecek kişilere ya da kaynaklara yönlendirin. Örneğin, bölgedeki okullar hakkında detaylı bilgi istiyorlarsa onları yerel okulların internet sitelerinden araştırma yapmaya yönlendirebilirsiniz.

Sormaktan çekinmeyin ve alıcı ve satıcılara internette bulamayacakları, deneyim ve uzmanlığınızla harmanladığınız profesyonel tavsiyelerde bulunun.

Çok Fazla Ego

Kişinin kendini milyonluk emlak uzmanı ya da bir numara olarak görmesi, diğerlerini aşağılar tavırlar sergilemesi çok fazla egoya sahip olduğunun bir göstergesi olabilir.

Kendine güven makul miktarda mutlaka olması gereken bir özelliktir. Ancak kendine güvenle kendini beğenmişlik arasında ince bir sınır vardır. Bu sınıra çok dikkat edilmesi gerekir.

Milyonluk emlak uzmanlarından biri olabilirsiniz ve sizin gibi pek çok kişi olabilir. Bu sizin diğerlerinden farklı olduğunuz anlamına gelmez. Bir numara olduğunuzu söyleyebilirsiniz ama sizin gibi pek çok kişi bir numara olabilir. Üstelik bu başarılar, kalıcı başarılar da olmayabilir. Her gün bir şeylerin değiştiği emlak piyasasında başarılar da gelip geçici olabilir.

Üstelik artık müşteriler şimdiye kadarkinden çok daha fazla bilgi ve donanımla bize gelirler. Ancak hala emlak piyasasındaki veri gruplarını anlayabilmek için bizim profesyonel rehberliğimize ve tavsiyelerimize ihtiyaç duyarlar. Onların hedeflerine ulaşmaları için nasıl yardım edebileceğinize odaklanın, kendi hedeflerinizi sonradan planlayın.

İsteksiz Aramalar

Dünyada en çok korkulan iki şey halk önünde konuşmak ve ölümdür. Hemen bu ikisinin arkasından gelen üçüncü şey ise bir telefonu açmaktır. Her gün giden çağrıdan çok daha fazla gelen çağrı almaktayız. Bunların pek çoğunu de cevaplamadığımız görülür.

Oysa, özellikle Y kuşağı müşteriler aradıklarında hemen emlak uzmanına erişmek isterler. Telefonlarınızı açamadığınız durumlar için telesekreter mesajı bırakarak telesekretere yönlendirebilir ve bırakılan mesajlara uygun bir zamanınızda bakabilirsiniz.

Birini aradığımızda ya da telefonu açtığımızda kullandığımız ses tonu son derece önemlidir. Telefonu açtığımızda sesimizin tonu konuşmanın devamı için büyük farklılık yaratır ve etkisi bir email ya da metin mesajından daha fazladır. İsteksiz ve bezgin bir ses tonu ile açılan telefonlarda bu isteksizlik müşteriye de yansıyarak siz ya da şirketiniz hakkında olumsuz bir görüş oluşmasına neden olabilir.

Abartmak ve Dürüst Davranmamak

Hepimiz internetteki emlak sitelerinde neon yeşili çimler ve gerçekçi olmayacak kadar mavi gökyüzü görüntüleri görmüşüzdür. Photoshopla değiştirilmiş fotoğraflar, abartılı pazarlama ve satış metinleri müşterilerin güvenlerini sarsar ve yalnız bu yayınları yapanlara değil tüm emlak piyasasına karşı olumsuz duygular beslemelerine neden olur.

Müşteriler yanıltıcı reklamlardan hoşlanmazlar. Bu nedenle artık akılcı ve dürüst pazarlama faaliyetlerinde bulunmak gerekir. Eğer müşterilerin bize güvenmelerini istiyorsak dürüst, içten ve akılcı metinler ve gerçek, üzerinde oynanmamış fotoğraflar kullanmamız gerekir. Bu hem bizim için hem de mesleğimiz için yapılabilecek en doğru davranıştır.

Ters Çevrilmiş Öncelikler

Reklam metni hazırlıyorsunuz ve bir telefon geldi. Metni bırakıp telefonu alıyorsunuz. Akşam eşinizle gitmeniz gereken bir yemek var ama bir toplantı için onu erteliyorsunuz. Çocuklarınızın futbol maçlarını ya da gösterilerini bir ev ziyareti nedeniyle kaçırıyorsunuz. Çok meşgulsünüz evet, her şeyi erteliyor ve ertelediklerinizi de kaçırıyorsunuz.

Hayatınızdaki önemli şeyleri önceliklendiremiyor ve kısa zamanda hayatınızın içinden çıkılması zor bir hal almasına neden oluyorsunuz.

İşlerinde gerçekten çok iyi olan emlak profesyonelleri hayatlarındaki her şeyi bir düzene koymuşlardır. İşlerini planlarlar ve genellikle planları dışına çıkmazlar. En önemli şeyler olan, aile, arkadaşlar ve kendileri için mutlaka zaman ayırırlar, önemli günleri kaçırmazlar.

Tüm zamanlarını işe ayıran emlak profesyonelleri ise planlı çalışmadıkça bir yerden sonra takılmaya ve sorunlar yaşamaya başlarlar.

Kendiniz ve aileniz en önemli müşterileriniz. Hayatınızı planlarken mutlaka size ve ailenize yeterli zaman ayırın aksi takdirde ne kendinize ne de müşterilerinize yararınız dokunmaz. Takviminizde her zaman kendinize ve ailenize zaman ayırın, bunu aynı bir müşteriye yapar gibi yapın ve bu zaman dilimini kimsenin almasına izin vermeyin.

Kendinize hem fiziksel hem de ruhsal olarak sağlıklı bir ortam yaratın. Çünkü, siz sağlıklı ve mutlu olduğunuzda bu ilişkilerinize de yansıyacaktır.

TANJU HAN’DAN SATILDI

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

“Süper Gayrimenkul Danışmanı” Nasıl Olunur?

Her zaman iş peşinde koşan, haftada en az iki kere tapuda işlem yapan, aldığı portföyü çabucak sattığı herkes tarafından bilinen bazı emlak danışmanları var. Nasıl oluyor diye için için soruyor musunuz? Hemen söyleyeyim, bu danışmanların süper güçleri yok. Sadece üşenmeyip sürekli işleriyle uğraşıyorlar. Her gün bölge çalışması yapanı da var, durmadan hediye dağıtanı da var. İşiyle ilgili her eğitime koşup, eğitimde öğrendiklerini sahada nasıl uygulayacağını bulanı da var.Alacakları sonuçlardan önce, kendi verdikleri emekle ilgileniyorlar.

Bir diğer grup ise kendini bu kadar harap etmenin boşuna olduğuna daha işin en başında karar vermiş. Sisteme uysun uymasın karınlarını doyuracak kadar işlemi yapıp, çok çaba gösterenlere oturdukları yerden gülüyorlar. Çorbayı hızlıca kaynatmak ve bugünü kurtarmak onlar için daha önemli. Bu tarz danışmanların genellikle istikrarsız ve piyasa koşullarından fazlasıyla etkilenen bir iş hacimleri oluyor. Üstelik işe yeni başlayanlara moral bozucu şeyler söylemeyi kendilerine görev sayıyorlar. En sevdikleri cümle “o öyle olmaz”

Birinci gruba dahil olmak isteyen ama nerden başlayacağını bilmeyenler için birkaç önerim var:

  • İlk olarak iş biriktirme huyunu bırakmanız gerekiyor. Biri sizden telefon bekliyorsa en geç bir saat içinde ona dönüş yapmalısınız. Zor bir telefon konuşması yapacaksanız en iyi zaman hemen şimdi”dir. Bir değerleme raporunun etkili olması için görüşmeden en geç yirmidört saat sonra teslim edilçesi gerekir (tabii bir fabrika ya da dev bir turizm tesisi söz konusu değilse).

  • Eski, kullanmadığınız, köşede tozlanan geçmiş yıl ajandalarınız hazine değerindedir. Düzenli olarak kurcalanmalı, işinize yarayacak bilgiler yeni ajandaya not edilmeli, artık işinize yaramayacak bilgiler, işe yeni başlamış danışmanlara anı ve tecrübe olarak anlatılıp değerlendirilmelidir

  • Belirsizliğini koruyan işler için durum değerlendirmesi yapmalısınız . Müşterilerinizi, başkasına devretmeniz gerekenler, artık vazgeçilmesi gerekenler ve tekrar harekete geçirilmesi ya da demlenmesi gerekenler diye sınıflandırmalısınız.

  • Elinizdeki işlerin durumunu belirleyip öncelik listesi yapılmalısınız. Bu hafta mutlaka satılması gereken portföy ile geniş zamanda değerlendirilecek portföy için yapmanız gerekenler aynı değil tabii ki.

  • Özellikle kafa dağınıklığı, işinizi her şeyden daha çok sabote eder. Her hafta için üzerinde çalışacak bir portföy ya da müşteri belirleyin. Geri kalan zamanınızın tamamını planlayamazsanız bile o haftanın MUTLAKA’sı hep belli olsun. Bu hafta gelişme kaydedeceğim konu” başlığını da seçmeyi unutmayın.

Bölge çalışması yapın, her gün en az 3 yeni kişiyle tanışın, bir hobi edinin, karşınıza çıkan her portföye inatla değerleme raporu hazırlayın demiyorum bile…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 


Gayrimenkul Danışmanı Adaylarına Açık Mektup…

karikatür-131

Sevgili Gayrimenkul danışmanı adayları

Bu sektöre girmeyi düşünüyorsunuz ya da yeni girdiniz. Gayrimenkul satmanın çocuk oyuncağı olduğunu düşünüyorsunuz değil mi? Hiçbir şey yapmadan para kazanılan bir sektör. Satılık evleri göster, sat, parayı cebine koy, git. Herkes yapabilir. Ne güzel iş. Hımm… Olabilir tabii.

Size kötü bir haberim var. Kazın ayağı dışarıdan göründüğü gibi değil. Diğer meslekler için ne kadar çaba ve beceri gerekiyor tam olarak bilmiyorum ama gayrimenkul sektörünü iyi bilirim. Bu sektörde var olma savaşı vermiş, başarmış ve başaramamış bir çok danışmanla beraber çalıştım ben. Her meslek gibi gayrimenkul sektöründe bir kariyer yapmak da, emek, tecrübe, iş ahlakı ve gerçekçi beklentiler gerektiriyor. Bu yüzden kendinize bir sorun bakalım

Haftanın 7 günü belirsiz saatlerde hizmet vermeye hazır mısınız?

Başkası size yapılacak işler listesi vermeden de organize olup, işinize karşı sorumluluklarınızı yerine getirebilir misiniz?

İşler berbat giderken ve hiç parasal karşılık görmeden geçireceğiniz belirsiz sürelere rağmen (2- 3 aydan bahsediyorum. Evet yazıyla iki-üç ) moralinizi ve enerjinizi kaybetmeden çalışmaya devam edebilir misiniz?

Aynı anda pek çok müşterinin birbirinden tamamen farklı isteklerini karşılayabilir ve kafanız karışmadan kaliteli hizmet vermeye devam edebilir misiniz?

İnsanları seviyor musunuz? Daha da önemlisi, çok da fazla hoşlanmadığınız insanlara bu duygunuzu belli etmemeyi başarabilir misiniz?

Gayrimenkul sektöründe iş size gelmez, siz işe gitmelisiniz. Dışarı çıkıp raflarınızı kendiniz doldurmalısınız. Her gün tanıdığınız ve tanımadığınız onlarca insandan iş istemeye hazır mısınız?

Bu sorulara cevabınız EVET ise gayrimenkul sektöründe bir kariyer şansınız olabilir.

Gayrimenkul piyasası istikrarsız ve stresli bir sektördür. Bu yüzden en başarılı gayrimenkul danışmanları dışa dönük, kolayca sosyalleşebilen, girdiği ortamda hemen dikkat çeken ve değişken programlara kolayca uyum sağlayabilecek esnekliğe sahip kişilerin arasından çıkar. Siz de her tür değişime hızlıca ayak uyduracak esnekliğe, soluksuz çalışacak enerjiye ve her çeşit acayip insana şaşırmadan ve yargılamadan hizmet verebilecek sosyal beceriye sahip olmalısınız.

Tüm anlattıklarımdan sonra eğer hala gayrimenkul danışmanı olabileceğinizi düşünüyorsanız, size söylemem gereken bir kaç cümle daha var.

Gayrimenkul danışmanları kendi işlerinin patronudurlar. Aynı zamanda kendi işlerinin muhasebecisi, reklamcısı, sekreteri, arşivcisi, planlamacısı, koçu ve menajeridirler. Eğer bir markete girdiğinizde yanınızdan geçerken gayrimenkulden bahseden birine kartınızı veremeyecek kadar utangaçsanız bilin ki bu iş size göre değil.

Gözünüzü mü korkuttum. Az bile anlattım. Bunların bir çoğunu sizi gayrimenkul sektörüne sokmaya çalışan brokerlardan ya da işe yeni başladığınız markanın eğitimlerde duymayacaksınız.

Peki neden bu kadara çok insan bu sektörde tutunmaya çalışıyor? Ah işte burada durum biraz karışık. Bir kere gayrimenkul sektörüne girmek sahne tozu yutmaya benzer. Kendi adıma söyleyeyim, bu sektörle tanıştığım anda bu işe aşık oldum. Bu işi seviyorum. Bir çok insanın hayatta verdiği en önemli kararı vermesine yardım etmek, o karardan mutluluk duymalarını ya da yardımımızla yaptıkları yatırımdan ciddi maddi kazanç elde etmelerini sağlayabilmek paha biçilmez bir tecrübe. Üstüne yaptığımız işten kazandığımız para da cabası. Önümüz açık. Gayrimenkul sektöründe yapabileceğiniz kariyerin, kazanabileceğiniz paranın bir limiti yok. Maddi ve manevi tatmin olabileceğiniz, kendi iş planınızı ve gelişme hızınızı belirleyebileceğiniz nadir mesleklerden biri gayrimenkul danışmanlığı.

Doğru plan yapan, gerçekçi beklentilerle yola çıkan, gelişmek için her fırsatı değerlendiren, gayrimenkul danışmanlığının hizmet vermek olduğunu kavrayan ve iş ahlakının tüm mesleklerde olduğu gibi bu meslekte de sizi kalıcı kılacak şey olduğunu anlayanların önünde gerçekten harika bir kariyer var.

Atlamamanız gereken önemli bir nokta daha var. Gayrimenkul danışmanları olarak terfi edip. broker, ofis yöneticisi olmazsınız. Onlar gayrimenkul sektöründe başka pozisyonlardır.

Gayrimenkul danışmanının terfi etmiş olanına tek bir şey denir: zengin gayrimenkul danışmanı!

Dilerim bu yolculukta yanınızda size doğru yolu gösterecek tecrübeli danışman arkadaşlarınız ve sizi gerçekten destekleyecek borkerlarınız olur. Yolunuz açık olsun…

Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden ….

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Emlak İşinde Patron Kim?

Her insanın her konuda uzman olması mümkün değildir. İnsanların ilgi alanları birbirinden farklılık gösterir. Bu yüzden de bir konuda çok bilgili bir insan başka bir konuda aynı bilgi dağarcığına sahip olmayabilir.

İnsanlar uzman olduklarını hissetmedikleri konularda başkalarının kendilerine liderlik etmesini bekler. Bu isteği açıkça göremeyebilirsiniz, çünkü kimse bilgisiz olduğunu açık etmek istemez. Ama işin doğrusu bir insan kendisini bir konuda eksik hissediyorsa başkası tarafından yönlendirilmeye ihtiyaç duyuyor demektir.

Satış süreçlerinin müşteri isteklerine göre ilerlemesi gerektiğine inanıyorsanız, bu inancınız doğru değil. Tabi ki de müşterinize kontrolün kimde olması gerektiğini sorsanız “ben” cevabını verecek. Ama işin doğrusu, emlak konusundaki lider sizsiniz ve müşterileriniz sizden bu liderlik yetilerinizi kullanmanızı bekliyor.

Müşterilerinizin doğru seçimi yapabilmek için sizin profesyonel yönlendirmelerinize ihtiyacı var. Özellikle ekonomik dalgalanmalar ve piyasanın geleceği konusunda genel bir bilgisizlik mevcut. Bu yüzden kendinizi satış süreçlerinde yardımcı olarak görmemelisiniz. Bazen danışmanlar kötü haberleri vermek ve sıkıntılı konuları konuşmak konusunda geri duruyorlar. Ama sorumluluk almaktan çekinmeyin, bu süreçte yönetici sizsiniz.

Sorumluluk almayı öğrenmek için önce düşünce yapınızı değiştirmelisiniz. Müşteriler sürece tamamen hâkim olduğunuzu ve müşterinizi önemsediğinizi görmek istiyor. Her şeyin kontrolünüz altında olduğuna ve süreci en iyi şekilde yöneteceğinize inanmalılar.

Siz liderlik yetisine zaten sahipsiniz, ama geri durmamak için patronun kim olduğunu kendinize hatırlatmanız gerekiyor.

 Lider başarıya giden yolu bilen, bu yoldan giden ve bu yolu öğreten kişidir.” – John C. Maxwell

Aşağıdaki iki nokta üzerinde durmak, sorumluluk alırken daha rahat hissetmenizi ve müşterilerinize uzmanın kim olduğunu göstermenizi sağlayacak:

1. Uzmanın Kim Olduğunu Önce Siz Hatırlayın

Müşteri her zaman haklı değildir”

Müşterinin yaşayacağı satış sürecinin nasıl olacağından gayrimenkul danışmanı sorumludur. Tabi ki de müşterinizi satıştan dışlamayacak ya da kaba davranarak patronluk taslamayacaksınız. Ama karşınızdakinin her isteğini yerine getirmeye çalıştığınızda o işin sonlanma ihtimali pek yoktur.

İnternet kullanımının yaygınlaşmasının sonucu olarak, müşterileriniz size gelmeden önce saatlerce muhit, kredi oranları ya da piyasa hakkında araştırma yapıyor. Ama bu konuların hiçbirisinde uzman değiller ve öğrenmeye çalıştıkları bilgiler kendileri için kafa karıştırıcı. Bu konuda müşterileriniz yerine siz düşünmeli, öğrenmek isteyeceği bilgileri mümkünse önceden vermelisiniz. Konu hakkında yeterince bilgili olduğunuz ve söyleyeceklerinizin müşteri için önemli olduğu konusunda özgüvenli olun.

Otoriter davrandığınız zaman müşterileriniz güvende hisseder. Gerçekten uzman olun ve bilgi paylaşımına paradan daha çok önem verin. Araştırmacı olun ve müşterinizi mutlu edebilecek şeyleri saptamaya çalışın.

Neredeyse her zaman müşterinizin farkında olmadığı ama onları mutlu edecek şeyler bulabilirsiniz. Söylediğimiz gibi, uzman sizsiniz ve süreci siz yönlendireceksiniz.

2. Ritme Siz Karar Verin

Lider olmanız tüm konuşmayı sizin yapacağınız anlamına gelmez. Aksine, iyi bir lider iyi sorular soran ve cevapları dinleyen kişidir. Müşterinizin düşüncelerini rahatça ifade etmesine izin vermeli, onunla empati kurmalı ve doğru çözüme yönlendirmelisiniz. Bu yaklaşım sürecin doğru şekilde ilerlemesini sağlayacak.

Tüm konuşmayı siz yapmayacaksınız, ama sürecin lideri olarak akışa ve ritme siz karar vereceksiniz. Bu da önceden planlama yapmanızı ve planlarınızdan müşterinizi haberdar etmenizi gerektiriyor. Müşterinize şu an ne yaptığınızı, bir sonraki adımın ne olacağını ve gelecek aksiyonun sebebini her zaman söyleyin. Müşterinizin düşünmesine gerek kalmaması size sonsuz bir güven duymasını sağlayacak.

Müşterinizden bir şeyler saklamayın. Vereceğiniz bilgi kötü bile olsa söyleyin. Hatta gereksiz ayrıntıları da paylaşın. Duvarlardaki boyanın renk kodunu söylemek gereksiz ama etkileyici bir ayrıntıdır mesela. Böylelikle müşteriniz sorumluluk almak istemeyecek ve sizin kararlarınıza güvenecek.

Liderliği müşterinize bırakırsanız süreç oldukça yavaşlar ve mutlu sona ulaşamayabilirsiniz. Başarılı bir gayrimenkul danışmanı olarak kabul edilmek için sorumluluktan kaçmayın.

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

9 Alışkanlıkla Yeni Başarılar Kazanın…


”Para Avcısı” adlı filmden alıntı olup, başarı mizahi olarak yansıtılmak istenmiştir 🙂

Başarılı emlak ofislerinin nasıl başarılı olduklarını hiç düşündünüz mü?

Belki şu an mevcut durumunuzun iyi olmasından ötürü kullandığınız taktikleri yeterli buluyor olabilirsiniz ancak hayatınızda bir üst levele çıkmak istiyorsanız, çalışma performansınızı katlamalı ve tüm bildiklerinizi tekrar düşünerek, şu an ne yaptığınızı ve ne yapmadığınızı tam olarak anlamalısınız.

TANJU HAN’DAN SATILDI

Aşağıdaki bu 9 ipucunu kontrol ederek kendinize başarılı olma yolunda yeni bir şans tanıyın.

1) Sabahları Çok Erken Kalkın!

Dün geceyi düşünelim, saat 10 ile 12 arasında ne yaptınız? 

Bir televizyon programı mı izlediniz?

Bir film mi izlediniz? Hangi kitabı okudunuz?

Bir süre rahatlamak için komik youtube videoları mı izlediniz?

Hadi birbirimize dürüst olalım, bu aktivitelerin hangisi işimizi geliştirmek veya kendimizi bir üst sekmende çıkarmak için faydalı olacak?

Hiç bu aktivitelerle değerli zamanınızı harcamadan erkenden yatıp erkenden kalkmayı düşündünüz mü?

Hiç en verimli olacağınız sabah saatlerinde işinizle alakalı bir çalışma yapmayı denediniz mi?

Bence deneyin ve size garanti ederim ki, “erken kalkan, yol alır” deyiminin ne kadar haklı bir deyim olduğunu anlayacaksınız.

Biz 8.15’de ofiste oluyoruz, keyifli bir kahvaltıdan sonra, günlük iş planımızı oluşturan eylemleri koordine ediyoruz. Bu çok zor gibi gözükse de alıştıktan sonra inanılmaz bir deneyim oluyor. Sonra içerik yazılarımıza odaklanıyor ve büyük bir keyifle bilgisayarımızın başına geçerek yeni hazırladığımız yazıları sizlerle paylaşıyoruz.

2) Her Zaman Güncel Kalın!

Gün içerisinde tempolu bir koşuşturmacaya hepimiz alışıkız. Aynı anda birçok şeyi kontrol etmemiz ve yön vermemiz gerekiyor. Kariyer basamaklarını tırmanırken eğitici bilgilerle kendimizi beslemeliyiz. Güncel kalmak, bilgiyi her zaman için edinme, başarılı emlak profesyonelleri için olmazsa olmazlardan.

Gün içerisinde veya iş bitiminde aşağıda ki soruların hangisine olumlu cevap vereceksiniz.

Emlak dünyasıyla ilgili bir internet sitesinde ne kadar vakit geçirdiniz?

Mesleki makale ve yazıları, haber kaynaklarını ne kadar okudunuz?

Hangisine yorum yaparak etkileşimde bulundunuz?

İçlerinden hangisini sık kullananlara eklediniz, notlar aldınız, paylaştınız?

Deneyimli bir arkadaşınızla buluşup hem yemek yemek, hem de iş sohbeti yapmak için en son ne zaman bir araya geldiniz?

3) Güzel Hikayeleriniz Olsun

Hikayeden kastımız, anılarınızı anlamlı kılan yaşanmışlıklar. Bunlar, güzel bir tecrübe, bazen ders alınmış bazen de hiç aklınızdan çıkmayacak olaylar olabilir.

İşimiz gereği birçok görüşmenin içerisinde bulunuyoruz gün içerisinde. Görüşme aralarında veya sohbetlerde anlatacak bir konu bulmakta hepimiz zorlanıyoruz. Hemen hemen hepimizin yaşadığı, doğal olarak görüşmede karşı tarafı da ilgilendiren sıkıcı bir moda kısa sürelide olsa girmiş oluyoruz. Bu durumda, ortak bir dili yakalama çabası görüşmenin heyecanını ve ahengini daha renkli bir hale getirecektir. Dikkat etmeniz gereken nokta, görüşme konunuzun bütünlüğünü bozmadan bu sohbetleri gerçekleştirmeniz.

Güzel hikayeler, fantastik bir iş yemeğiyle sıkıcı bir iş yemeği arasındaki en ayırt edici özellik olabileceği gibi, başarılı bir iş bitirme veya başarısız bir iş bitirme arasındaki fark anlamına da gelebilir.

İlginç hikayeleriniz sayesinde karşılaştığınız insanların gözünde farklı bir değer kazanabilir ve ilişkileriniz de karşı tarafla daha sıcak diyaloglar kurabilirsiniz.

Bir emlak profesyoneli, müşteri ilişkilerindeki güven ve sıcaklık ilişkisinin iş hayatına nasıl olumlu yansıdığının farkındadır. 

4) Brokerlara Özel!

Sadece patronun bildiği ve diğer tüm çalışanlarının hiç bir şey bilmediği sadece işçi arı konumunda değerlendirildiği bir emlak ofisinde çalıştınız mı?

Evet, ise sorunuzun cevabı, sanırım güzel bir iş deneyimi yaşamamışsınız.

İş yerinizde çok sesliliğe önem vermeniz, çalışanlarınızın yaratıcılığını gelişmesine katkı sağlayacağı gibi aynı zamanda, onları işlerine karşı motive edip, sorumluluk almasına da olanak sağlayacaktır. 

Patron olmuş olsanız bile, bu şekilde çalışanlarınıza yaklaşarak onları, kendinize ve işine karşı minnettarlık hissi yaratmış olacaksınız.

Böyle bir yardımlaşmanın sağlandığı iş ortamının müşterilere vereceği güven sayesinde müşterileriniz, birbirini takip ederek bu güven dolu yapıya yine güven hissiyatıyla gelecektir.

Fakat bu söylemler sadece düşüncede kalmamalı, uygulanmadığı takdir de herhangi bir olumlu gelişmeyi beklemek tamamıyla hayalperestlik olur.

5) Başarısızlık… ve Ondan Öğrenilenler

Bize göre başarısızlığın başlıca kaynağı plansızlık. Planlama yapılmadan hareket etmenin, bozuk bir pusulayla denize açılmakla eşdeğer olduğunu anlatmamıza gerek yok sanırım.

Pek çok kez etrafımızda, 1000. başarısızlığından sonraki denemesinde başarılı olan girişimci hikayelerini duymuşuzdur.

Bu hikayeleri, iş dünyamızı kurmaya, yeniden şekillendirmeye çalışırken asla unutmamalıyız.

Her şeyin güllük gülistanlık olmayacağını hepimiz gayet iyi biliyoruz, başarı basamaklarını tırmanırken karşılaşacağımız sorunlardan dersler çıkarmasını bilmeliyiz ki tekrara düşmeyelim ve tecrübelerimizle başarı basamaklarını tırmanmaya devam edelim. 

6) Her zaman meraklı olun!

Emlak profesyonellerinin bir numaralı tam bilgi edinme aracı sorgulama teknikleridir. (Bu konuyu yakın zamanda sizlerle paylaşacağız)

Meraklı zihinler her zaman bulunduğu konumu ve şartları daha iyi anlamak adına, kendileriyle ya da çevreleriyle ilgili sorular sorarlar.

Eğer devamlı olarak işinizi ve işleyiş sisteminizi sorgularsanız, olası sorunları önceden tespit edebilir ve sorunlarla karşılaştığınız zaman ya da daha karşılaşmadan onları bir çözüme kavuşturabilirsiniz.

İş dünyanızı ne kadar çok sorgularsanız ve nasıl daha başarılı olabileceğinize dair karmaşık yapıları anlamaya çalışırsanız, profesyonel gelişim için göstermiş olduğunuz bu azimli çalışmanız, size gelecekte faydasını çok fazla gösterecektir.

7) Dürüst Olun

Bu kesinlikle bir yöneticinin seçimine kalmış bir durum değildir. Dürüstlük emlak sektörünün en temel yapı taşlarından biridir.

Eğer müşterilerinizle aranızda bir güven inşa etmek istiyorsanız ve müşteri portföyünüzü geliştirmek istiyorsanız, öncelikle iş dünyanızda davranışlarınızla, vereceğiniz bilgilerle dürüst olmanız gerekmektedir.

Özellikle satış sürecini bitirdikten sonra müşteri ilişkileriniz çok önemlidir. “Sattım gitti” mantığıyla hareket etmeniz, sizi piyasada ihtiyacınız olan güvene muhtaç edecektir.

Satışlarınızın çoğu, size referans olan eski müşterilerinizden geleceğini unutmayın.

8) Mola Verin

Sadece sıkı bir çalışma temposuyla iş yaşantınıza devam ettiğiniz taktir de başarıyı yakalayabilirsiniz. Ancak bu sıkı çalışma temposu için ihtiyacınız olan dinlenmeyi es geçmemeniz gerekmektedir, bu sayede ihtiyacınız olan gücü tekrar kazanabilirsiniz.

Bir boks maçı düşünün, orda bile maç başladığı gibi bitmez, maç boyunca kaç defa mola verildiğini hepimiz biliyoruz.

Gün içinde molalar vermeyi alışkanlık edinin. Aşırı bilgisayar aktivitesinden sonra gözlerinizi dinlendirebilir, düşüncelerinize odaklanmak adına egzersizler yapabilirsiniz. İş arkadaşlarınızla dışarıda bir kahve molası vermek size de iyi gelebilir.

Yapıcı bir dinlenme her zaman işinize fayda sağlayacaktır.

Kısa yürüyüşlerin faydasını biz çok gördük size de tavsiye ederiz.

9) Yeni Bir Bakış Açısı Oluşturun

Bazen kendinizi, hiç çözülmeyecek sandığınız problemlerin içinde bulabilir veya bir monotonluğun içinde sıkışmış hissedebilirsiniz. Farklı bakış açısıyla bu tür durumlardan rahatlıkla kurtulabilirsiniz.

Kendinizi, rahat hissettiğiniz, sizi miskinleştiren, alıştığınız durumlardan çıkartıp yeni pozisyonlara sokmaya çalışın. Online bir forumda gruplara katılabilir, kaliteli içerik sağlayan mesleki sitelerden makaleler okuyabilir, oradaki insanların deneyimlerinden faydalanarak kendi bakış açınızı besleyebilirsiniz. Bu sayede kendi görüş açınızı geliştirmiş olur ve iş dünyasındaki çeşitli farklı görüş açılarını da anlamış olursunuz.

Ağınızda ki, diğer emlak profesyonelleriyle bilgi paylaşımında bulunarak etkileşim içerisinde olmanız bazen bakış açınızı değiştirmek için ideal yöntemlerden biri olabilir.

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Emlak Sektöründe Pazarlama Faaliyetleri Kapsamında Satış Süreci


Pazarlama ve satış kavramının karıştırılması emlak sektöründe de sıkça rastlanılan bir durum. Pazarlama kavramı, satış sürecini de içine alarak gerçekleşen pek çok alt bileşimin (reklam, kampanya, ürün geliştirme, promosyon vs.) oluşturduğu bütünsel bir hareket planıdır.

Pazarlama faaliyeti, satış sürecinden önce başlar, satış esnasında ve satış sürecinden sonra da devam eder.

Emlak sektöründe pazarlama faaliyetlerini bu çerçevede değerlendirdiğimiz zaman, emlak dünyasının hizmet sektörünü de kapsayan bir sektör olduğu ortaya çıkar. Netice itibariyle sunulmak istenen hizmet, bir malın kiralanması veya satışıyla gerçekleşir. Emlak ofislerinin temel gelir modeli, alıcı-satıcı arasında satış/kiralama sürecine aracılık ederek bu işlemlerin olumlu sonlanmasıyla oluşur.

TANJU HAN’DAN SATILDI

Bu beklenen olumlu sürecin gerçekleşmesi, satış sürecini de kapsayan,  birkaç adımdan oluşan pazarlama faaliyetleri neticesinde sağlanır.

Öncelikli olarak müşterinin neden ve hangi amaçla gayrimenkul firmasını tercih ettiğini algılamamız gerekir.

1) Tercih Sebebi Olmak

-Bazı potansiyel emlak müşterilerinin, gayrimenkul firmalarını tercih ederken, kurumsal şirket imajına dikkat ettiği gözlemlenmiştir. Bu tür müşteriler için güven duygusu ilk tercih sebepleridir. Kurumsal firmaların şirket yapıları, prensipleri, uyguladığı stratejiler bu tip müşterilerin güven duygusunu tetikleyen detaylardır.

-Bazı emlak müşterileri ise, kurumsal yapının sunduğu hizmetlerden ziyade kendi bütçesine göre istediği gayrimenkulün, hangi firmanın portföyünde olduğunu önemsemeden, sadece ihtiyacı doğrultusunda, karşılaştığı ilan vasıtasıyla veya herhangi bir şekilde haberdar olarak,  firma tercihinde bulunabilir.

-Potansiyel emlak müşterileri, çevresindeki insanların, aile veya akrabalarının tavsiyeleri üzerine de gayrimenkul firmalarını tercih ederler. Bu tercih sebebinin en güzel yanlarından biri de firmaya karşı direk bir güvenle gelmiş olmasıdır. Bu reklam gücünü yaratmak kolay bir iş değildir. Bu noktada kavranması gereken, pazarlama faaliyetinin satış sürecinden sonra da nasıl devam ettiği noktasıdır.

-Kimi emlak müşterileri ise, yeni hizmetlerin sunulduğu gayrimenkul firmalarından yana tercihlerini kullanırlar. Satış sürecinin bitiminin ardından müşterisiyle ilişkisini koparmadan, satış sonrası oluşabilecek sorunlara anında müdahale edebilecek sistemler yaratan emlak firmaları da tercih sebepleri olabilir.

2) İlk Temas

-Gayrimenkul firması tercihini yapan potansiyel müşterilerin, tercih ettikleri firmalarla yaptığı ilk temas, mevcut güven duygusunu ya da oluşması beklenen güven duygusunu olumlu/olumsuz etkileyecek ilk noktadır.

-Potansiyel emlak müşterisi, ilk temasını kapıdan girerek yüz yüze yapabileceği gibi, telefon, mail yoluyla da yapabilir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken en önemli detaylardan biri de müşteriye karşı gösterilen ilgidir.

-Emlak müşterileri, diğer sektör müşterilerinden daha fazla ilgi ve alaka bekler. Bu ilgi kapsamında emlak müşterilerinin akıllarında firmayla ilgili bir imaj durumu da ortaya çıkar.

– İmaj, gayrimenkul firmasında çalışan emlak profesyonellerinin yaklaşımları, ofis içerisindeki düzenin anlaşılır ve ferah olup olmamasıyla alakalı olarak değişkenlik gösterir.

-Bu noktada, müşteri ihtiyacını algılayan, emlak müşterilerinin sorunlarını kavrayan ve onlara tatminkar cevaplar veren,  işine hakim olan, mesleki eğitimlerini almış emlak profesyonelleri, gayrimenkul firmasının imajını olumlu yada olumsuz etkileyecek diğer faktörlerdir.

3) Alım/Kiralama Süreci

-Potansiyel emlak müşterilerinin, ilk temasının olumlu geçmesi halinde, istediği gayrimenkulü portföylerinde bulunduran emlak firmaları, özellikle müşterinin seçimleri ve karar aşaması esnasında onlara objektif ve yardımcı amaçlı müdahalede bulunmalıdır. Aksi takdirde en ufak bir yönlendirme yapıldığını sezen müşteri, bütün o süreçler etrafında oluşturulan güven duygusunu kaybedebilir.

-Yapılan gayrimenkul seçiminin ardından, müşterilere alım/kiralama ile ilgili prosedürler izah edilmeli ve izlenecek yol haritası doğrultusunda yapılacak tüm işlemler eksiksiz ve tam gerçekleştirilmelidir.

-Potansiyel müşterilerin satış sonrası gerçek müşteri olması, satış sürecinin sonlandığı fakat pazarlama sürecinin devam ettiği bir noktadır. Bu çerçevede müşteri memnuniyeti her daim önemini korumaktadır. Artık gerçek müşteri, yukarıda tercih sebeplerinden bahsederken kullandığımız, reklam ve pazarlama bölümüne ait bir birey olarak emlak firmasının organik bir yapısı haline gelmiş bulunur.

Pazarlama aktiviteleri satış ekibinizin önünü açan, satışa olumlu/olumsuz etkileri olan güçlü bir araçtır.

Emlak sektöründe ayakta kalabilmek, satış performansını sürekli artırmak isteyen emlak ofisleri ve şirketleri için pazarlama yönetimi yazılarımız size yeni yöntemler ve bakış açıları sunuyor.

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Hedef Kitlenizi Belirleyin, Etkili Kampanyanızı Kendiniz Oluşturun

 

Emlak pazarlama sırasında kendinize bir hedef kitle belirlemezseniz, pazarlama kampanyanız rüzgarda nereye gideceği belli olmayan uçurtma gibi olur; bir o tarafa bir bu tarafa savrulur.

Herkes için cazip olabilecek bir kampanya yaratabilmek hem çok geniş bir alana hitap etmeyi gerektirir hem de uygulanabilir değildir. Portföyünüzdeki gayrimenkulleri satabilmek için müşterinizi tanımanız gerekir. Hedef pazarınızı tanımlamak söylendiğinden daha zor bir faaliyettir. Kendinize ne yapmak istediğinizi belirlemek için zaman tanımanız gerekir.

TANJU HAN’DAN SATILDI

Yapmak istediğiniz niş (arsa, villa, konut, turistik, kiralama) ne? Deneyiminiz ne üzerine? Hedef kitleniz olacak demografik kitleyi belirlerken güçlü yönlerinizi bilmek size yardımcı olacaktır.

Hedef Pazarınızı Belirleme

Hedef pazarınızı belirlerken hangi kriterler kullanılmalı? Potansiyel müşterilerinizi belirlerken coğrafi, ekonomik ve sosyal kriterler kullanılarak alanın daraltılması gerekiyor. Hedef pazarınızı iyi olduğunuz alanları göz önünde bulundurarak belirlemek, başarıya giden anahtarlardan biridir. Bir emlak profesyoneli için lüks gayrimenkuller pazarlamak daha büyük başarılar getirirken, bir diğeri için küçük çocuklu ailelere satış yapmak da daha başarılı olabilir. Bu iki farklı emlak profesyoneli, müşterilerinin ihtiyaçlarına göre satış materyalleri kullanmalı ve planlamasını bu doğrultuda yaparak çaba harcamalıdır.

Müşterilerin talep kriterlerine çözümler üretmekle zaman kaybetmeyi bırakın, sizin coğrafi bölgenizde neler alındığını ve satıldığını araştırın. Kendinizi bölgenize adapte edin.

Araştırma

Kendi bölgenizdeki emlak piyasası hakkında asla çok fazla şey bilemezsiniz. Ancak kendi niş alanınızı bulabilmeniz için araştırma zorunludur.

Örneğin yaşadığınız bölgede çoğunlukla apartman daireleri bulunuyorsa çok fazla müstakil ev yok ise hedef kitlenizi apartman dairesinde yaşamak isteyecek müşteriler üzerinde yoğunlaştırmanız gerekecektir.

Pazarlama stratejisini herhangi bir gayrimenkul türü üzerinde oluşturmak istemeyen bir başka emlak profesyoneli ise hedef pazarını bölge seçerek oluşturabilir. Gelişme vadeden ve şehrin diğer bölgelerine göre daha çok işlem hacmine sahip bir bölgede satış yapmak üzere bir pazarlama faaliyeti geliştirebilir.

Bazı ekstrem örneklerde hedef kitlesini müşterilerin ideolojik gruplarına göre seçmek isteyen emlak profesyonelleri olabilir. Muhafazakar müşterilerin tercihlerine göre pazarlama stratejileri oluşturarak satış yapmayı planlayan emlak uzmanları olabileceği gibi liberal görüşe sahip müşterileri kendine hedef pazar seçen ve bu kitleye hitap edecek evleri satmayı amaçlayan uzmanlar da olabilir.

Pazarlama Planı Oluşturma

Hedef kitleniz pazarlama stratejinizdeki yaklaşımınızı belirler. Pazarlama planı, örneğin yazlık ev arayan müşterileri kendine hedef kitlesi olarak seçen bir emlak profesyoneli aylık tanıtım maili gönderimi, sosyal medya reklamları ve online reklamlar aracılığı ile müşterilerine ulaşmayı tercih edebilir. Bu klasik cümleler içeren ve geniş kitleleri hedefleyen bir reklam kampanyasından hem daha az maliyetli olacaktır, hem de hedef pazara daha kolay ulaşılacaktır.

Pazarlama dünyasındaki pek çok sorun gibi, hedef kitlenize ulaşana kadar bazı sorunlarla karşılaşmanız normaldir. Hedef kitlenize ulaşacak doğru pazarlama kombinasyonunu bulana kadar bazı deneme ve hatalar olacaktır. Yaptığınız her pazarlama planı sizin hedef kitlenizi ne kadar tanıdığınızın bir pusulası olacaktır. İlanlar, reklamlar, bloglar, makaleler, web sitesi içerikleri, doğrudan mailler ve haber gönderileri sizin deneyiminizin kanıtı olan birer alan olacaktır.

Örneğin yazlık evleri kendine niş bir pazarlama alanı olarak belirleyen bir emlak profesyoneli hazırladığı blogda yazlık evler ile ilgili çeşitli makalelere yer vererek hedef kitlesinin ilgisini çekmeyi başarabilir.  

Başarıyı Ölçmek

Yeni bir pazarlama kampanyası yapıyorken tabii ki nasıl gittiğini, hedef kitleniz tarafından kampanyanızın doğru algılanıp algılanmadığını da kontrol etmeniz gerekmektedir.

Hedef kitlenizi oluşturma konusunda ne kadar başarılı olduğunuzu ölçmenin çeşitli yöntemleri var;

  • Daha çok müşteri sizi aramaya ya da ofisinize gelmeye başlar.

  • Daha çok ev sahibi tarafından beraber çalışmak üzere aranmaya başlarsınız.

  • İnternet sitenizin ziyaretçi trafiğinde artış gözlenir.

  • Sosyal medya ağlarından daha çok müşteri ile iletişime geçersiniz. 

  • Müşteri tabanınız genişlemeye başlar.

  • Bölgenizde marka farkındalığınız artar. Müşteriler markanızı daha iyi tanımaya başlarlar. O zamana kadar farkınızda olmayan müşteriler bile sizinle iletişime geçmeye başlar.

  • Daha çok gayrimenkul satmaya ve portföyünüze daha çok gayrimenkul eklemeye başlarsınız.

Hedefleriniz gelirlerinizi bir yıl içerisinde iki katına çıkarmak olmamalı. Bazı emlak şirketleri memnun olmuş müşterilerle yetinmeyi de bilirler. Çünkü memnun müşteri yeni müşteriler getirecektir. Memnun müşteri size pazar payı getirecektir. Emlak piyasası tavsiye üzerine işleyen bir piyasadır, memnun müşteriler sizi yakınlarına tavsiye ettikçe sizin müşteri sayınızda artacaktır. Pazar payınız müşterilerinizi memnun tutmayı başardıkça zamanla daha çok artacaktır.

Hedef kitlenize odaklanan bir pazarlama kampanyası gelirlerinizin artmasını sağlar. Küçük niş bir gruba odaklanmak pazarlama stratejilerinize müşterilerden hızlı geri dönüş almanızı sağlayacak, satışlarınız artacak bu da gelirinize yansıyacaktır. Hedef kitlenizin küçük bir grupla sınırlı kaldığını düşünüyor iseniz onu genişletmek de mümkün. Sizin deneyiminizden yararlanmak isteyecek hedef kitlenize yakın gruplar bularak onları da hedef kitlenize katabilirsiniz.

Örneğin, yazlık ev almak isteyen kişiler gibi sahil kentlerinde ev almak isteyen başka kişiler de sizin hedef kitlenizin içerisine dahil edilebilir. Hedef kitlenizi genişletmek konusunda özgür olun ancak hedef kitlenizi çok fazla genişletmemeye dikkat edin.

Unutmayın müşterilerin talep ve ihtiyaçları farklı olacağı için çok kalabalık hedef kitlelere seslenmek her zaman çok daha zor ve maliyetlidir.

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Niş Pazarlama: Başarılı Satışların Arkasındaki Tek Gerçek

nis-pazar-1.png

Niş Pazarlama Nedir?

Dalgıç ve Leeuw’un (1994) çalışmalarında bahsettikleri gibi, II. Dünya Savaşı sonrası yaşanan toplumsal gelişmelerden biri de; çalışan kadınlarla birlikte çocuksuz ve çift gelirli ailelerin sayısının artması, bunun neticesinde de kişilerin kendilerine daha fazla zaman ayırabilmeleriydi. Bu durum, kişilerin marka sadakatinin kırılmasına ve sonuç olarak da kitlesel pazar anlayışının parçalanmış, bireyselleşmiş pazar anlayışına yönelmesini sağlamıştır. Zaman içinde oluşan bu parçalanmış pazarlardan daha küçük pazarlara geçiş yaşanmış ve bu küçük pazarlar niş pazarlar olarak adlandırılmıştır.

Sizi, bölgenizdeki diğer tüm emlak profesyonellerinden ayıran nedir? Bu soruya vereceğiniz cevap yıldız olabilmenizin önemli bir parçası. Uzmanlar için niş pazarlama bölgenizde emlak piyasasında hizmetin az olduğu alanlarda hizmet sunmak demektir.

Bu alan bölgenizdeki bankaların ya da kredi kuruluşlarının ellerinde olan ve satmak istedikleri konutlar olabileceği gibi, yeni projelerdeki lüks evler de olabilir. Bir uzmanlık alanına odaklanma yeteneğiniz size sadece tüm enerjinizi bir alanda yoğunlaştırma imkanı sağlamayacak aynı zamanda daha yüksek kalitede iş yapma imkanı sunacaktır.

Bu yazımızda niş odaklı konut pazarlamayı ele alacağız. Uzmanlık alanları arsa, ticari, turistik gayrimenkul türleri olan emlak profesyonelleri konumuzda ki benzerliklerini kendi uzmanlık alanları için geliştirip uygulayabilirler.

Şimdi kısaca niş pazarlama ile emlak piyasasında yıldız olmanızı sağlayacak ip uçlarına bakalım;

Boşlukları Doldurun

Her ne kadar bölgenizde çok sayıda emlak şirketi ya da emlak profesyoneli olsa da hala hizmet verilmeyen bir müşteri grubu olabilir. Eğer bu boşluğu doldurarak piyasada belirli bir pazarı ele geçirebilirseniz, yeni müşterilerle çalışma şansını da yakalamış olursunuz.

Niş alanlar;

  • Bakımsız Gayrimenkuller,

  • İpotekli / Hacizli Gayrimenkuller,

  • Yazlık Evler (villa) / İkinci Evler,

  • Tarihi yerler,

  • Yeni evliler,

  • Boşananlar,

  • Memurlar,

  • Eğitim kurumları (öğretmen, öğrenci, görevliler),

  • 55 Yaş üzeri müşteriler,

  • Genç müşteriler olabilir.

Değerinizi Kanıtlayın

Sadece sizin bu niş alanında en iyi olduğunuzu söylemeniz yeterli değil, bunu kanıtlamanız gerekmektedir. Bu sizin kendi topluluğunuz içindeki insanları tanıyabilmeniz için derine inmeniz, bölgenizin alanlarını belirlemeniz ve kendi yerel ağınızı inşa etmeniz ile başlayacaktır.

Yerel işletmeler ile sürdürülebilir iletişim sağlayın ve yerel festival ya da fuarlarda kartınızı, broşürünüzü dağıtın, tanıtımınızı yapın. Pazarlama planınız çalışmak istediğiniz niş alana odaklanmalı. Yazlık evler ile ilgili bir alana odaklanmak istiyorsanız sahil kasabalarındaki yerel esnaf ile iletişime geçin. Çiftlik almak ya da satmak istiyorsanız yerel hayvan sahipleri ile görüşün.

TANJU HAN’DAN SATILDI

Niş alanınızın hedef kitlesine uygun insanlar ile tanışmalı ve onlara ne yaptığınızı anlatmalısınız. Onlara aradıkları çözümleri sunma konusunda ne kadar iyi olduğunuzu planlı ve hedef kitleye odaklanmış medya stratejileri ile gösterebilirsiniz.

Daha Spesifik Olmaya Çalışın

Lüks gayrimenkul alım satım işlemleri ile uğraştığınızı söylemek biraz belirsiz bir ifadedir. Hangi tür lüks gayrimenkullerin satışını yaptığınız konusunda daha spesifik olmalısınız. Daha niş alanlar seçmeli ve onları ifade edebilmelisiniz. Milyon dolarlık geniş alanlara yayılan gayrimenkuller mi satıyorsunuz yoksa sadece lokasyonu nedeni ile değerli olan yalılar mı satıyorsunuz?

Daha da önemli olanı belirlediğiniz bölgeden ne kadar iş çıkarabilecek olmanızdır. Hedef kitleniz 55 yaş üzeri müşteriler iken bölgenizdeki müşteri profili 30’lu yaşlarda olan kişiler ise umutlarınızın gerçekleşme ihtimali düşüktür.

Bunun yanı sıra Antalya sahil şeridi gibi binlerce denize sıfır sahil evinin olduğu bir yerde çalışıyorsanız yazlık ev alım satımı üzerine niş pazarlama çalışması yapmak zordur. Çünkü sahilde pek çok ev varken yapacağınız denize sıfır reklamları niş bir pazarlama olmayacaktır. Geniş kapsamlı emlak yönetimi hizmeti sunulan kiralık tatil evleri sitesi ya da villalar üzerine uzmanlaşmayı düşünebilirsiniz.

Diğer bazı niş kategoriler ise şunlardır;

  • Apartman daireleri,

  • Şehir merkezleri,

  • Yeni projeler,

  • Lüks evler,

  • Doğa evleri,

  • Sahil evler,

  • Manzaralı evler.

Yerel Uzman Olmak

İlk kez ev almak isteyen kişiler kendilerine sadece mevcut evleri göstermek yerine çevredeki yerler hakkında da bilgi verecek, rehberlik edecek yerel bir uzman ile çalışmak isterler. Niş pazarlama alanınız da güvenli olabilmeniz için yerel bir uzman olmanız gerekir.

Eğer niş alanınız ilk kez ev alan insanlar ise müşterileriniz için bilgi çeşmesi olmanız gerekir. Nereden mobilya alabileceklerinden, en leziz döneri nerede yiyeceklerine kadar pek çok konuda sizden bilgi isteyebilirler. Hangi alanda niş pazarlama yapmak istiyorsanız o alanın uzmanı olmak zorundasınız.

Kendi alanınızda yerel uzman olmayı çevrenizdeki topluluklara katılarak kolaylıkla sağlayabilirsiniz. Bu çok çeşitli yollardan bazıları;

  • “Emlak Dünyasına Giriş” veye “Emlak Çiftliği” isimli bir oturum düzenleyerek yakın çevrenizdeki insanlara emlak hakkında genel bilgiler verebilirsiniz.

  • Okullarda Kariyer Günlerinde konuşabilirsiniz.

  • İnternet sitenize bilgilendirici makaleler koyabilirsiniz.

  • Yerel festivallere katılabilirsiniz.

  • Organize edeceğiniz barbekü partisine konuklarınızı davet edebilirsiniz.

Gerçekten İstediğiniz Şey İçin Çabalayın

Para niş bir pazar için tek ölçüt olmayacaktır. Tabii ki lüks emlak piyasasında çok fazla kişinin çalışması ancak bir kısmının başarılı olması bu nedenledir. Seçtiğiniz niş pazar, gayrimenkulleri ve insanları ile sizin seveceğiniz bir pazar olmalıdır.

İletişim kuramayacağınız müşteri tiplerinin ya da tam olarak anlamadığınız gayrimenkullerin bulunduğu bir pazarda rahat edemeyeceğiniz gibi başarılı da olamazsınız.

Örneğin; size kaliteli müşteriler getireceğini düşünerek bir golf topluluğunu kendinize hedef kitle seçtiniz. Ancak golfu sevmiyor ve onu oynayan kişilerin hayat tarzlarını beğenmiyorsunuz. Müşterilerinizle sadece onların ilgi duyduğu şeyleri konuşamazsınız. Onlarla konuşurken aynı zamanda keyif almanız gerekir. Aksi takdirde sahte davrandığınız izlenimi oluşur ki bu zaten sizi başarısızlığa götürür.

Niş pazarlar seçerken gerçekten zevkle keyifle yapabileceğiniz alanlar seçin. Alıp satmaktan keyif aldığınız ve tutkuyla bağlı olduğunuz gayrimenkul türleri üzerinde çalışmayı tercih edin. Sevdiğiniz bir şeyi keyifle yaparsınız bu da müşterinize yansır ve sizi başarıya götürür.

Bağlantılar Kurmaya Devam Edin

Bir emlak profesyonelinin işi hiçbir zaman bitmez. Her görüşme, her yeni tanıştığınız kişi bağlantı kurmak için yeni imkanlar sunar. Sizi daha fazla kişi tanıdıkça ve ne iş yaptığınızı bildikçe daha çok kişi size yönlendirilir. Bu da daha çok müşteri kazanmanızı ve dolayısıyla gelirinizin artmasını sağlar.

Pek çok emlak profesyoneli önemli kariyer bağlantıları kurmaya daha çok odaklanır. Yerel emlak birimlerinin toplantılarına katılmak diğer sektör profesyonelleri ile bağlantılar kurmak tabii ki önemlidir. Ancak yerel bağlantılar kurmak da aynı derecede önemlidir.

Topluluğunuzdaki insanlarla iletişim kurmanın en kolay yolu yerel sporlardır. Eğer sporda iyi değilseniz bölgenizdeki tiyatroda birkaç oyun izlemeyi deneyin. Topluluk ile paylaşabileceğiniz bir ilgi alanı bulun. Sizi insanlarla yakınlaştırarak kaynaştıracak ve yeni iş alanları açacak bir ilgi alanı bulun.

Kendi Bölgenizi araştırın

Belirli bir alanı niş alanınız olarak belirlemeden önce kendi bölgenizi iyice araştırın. Hizmet vereceğiniz alanda kaç alt bölüm var? En iyi okullar hangileri? Lüks evler ya da yalı daireleri için geniş bir pazar var mı?

Unutmayın! sadece işi bilmeyenler suya balıklama dalar. Belki de suyu biraz test etmek gerekmektedir. Bölgeyi kontrol edin, ev sahipleri ile hangi alanlarda hizmet olmadığını düşündüklerini konuşun. Sonra kendi araştırmanızı yapın, eğer niş bir alan olduğunu tespit ederseniz o alanı doldurun.

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Başarılı Emlak Profesyonelliğine Giriş


Emlakçılıkta nasıl başarılı olunur?

Emlakçılık işiyle uğraşmak her şeyden önce çok yönlü bir kariyer. Yetenek parçalarının birleşmesiyle başarı basamaklarını hızla tırmanmanız kaçınılmaz olacak. Bir kısmınız piyasa sihirbazı, bir kısmınız pazarlamacı, bir kısmınız satış elemanı, bir kısmınız müzakereci, bir kısmınız teknolojik ve bir kısmınız aynı zamanda bir yığın işle uğraşmaktır.

Emlakçılıkta başarılı olmanın ilaç niteliğinde bir çözümü yok, fakat eğitim, tutarlılık, planlı ve hedef odaklı çalışma, odaklanma, satış ve pazarlama zekasıyla sektörde kendinize iyi bir yer edinebilirsiniz.

TANJU HAN’DAN SATILDI

Emlak profesyonelliğine giriş

  • Emlakçılığa profesyonelce yaklaşın, bir hobi veya ek iş olarak görmeyin

  • Bölgeniz ve uzmanlık alanınızı seçin

  • Hem  portföye hem alıcılara/ satıcılara odaklanın

  • Saatlerinizi verimli çalışmalarla doldurun

  • Zamanınızın çoğunu bölgenizde saha çalışmalarıyla geçirin

  • İyi bir yorumcu iyi bir hikaye anlatıcısı olun

  • Performansınızı ölçün ve değerlendirin

  • Somut ve zaman odaklı hedefler koyun

  • Yerel pazarlama alanınızdaki trendleri, çalışmaları ve raporları araştırın

  • Hafta sonları da çalışabileceğinizin bilincinde olun

  • İlk altı aylık süreç için kenarda birikmiş bir miktar paranız olsun

  • Her zaman dinamik ve coşkulu olun

  • Pedalı her zaman çevirin, daha iyisini aramaya başlayın ve durmayın

  • Reklamcılık konusunda bilgi edinin

  • İşinize ve eğitiminize yatırım yapın

  • Her zaman burnunuz iyi koku almalı özellikle fırtınalı havalarda

  • Yönetmelikler hakkında her zaman güncel olun

  • Kendinize ait bir bütçe oluşturun

  • Mesleki kitapları okuyarak kendinizi geliştirin

  • Emlak sektöründeki şirketleri ve iş dünyasındaki itibarlarını, başarılarını araştırın

Ağınızı İnşa Edin

  • Sosyal bir çevreye dahil olun

  • Bölgenizdeki emlakçı topluluklarına katılın

  • Tapu, belediye, noter gibi kurumlarda devlet memurlarını tanıyın

  • İlgilendiğiniz ve desteklediğiniz organizasyonlara katılın

  • Karşılaştığınız her kişiye potansiyel müşteri gözüyle bakin

  • Eski müşterilerinizle kişisel olarak iletişimde kalın

  • Onlara her an ulaşabileceğiniz bir yapı oluşturun

  • İtibarınızı kalite odaklı olarak koruyun, nicelik odaklı değil

  • Profesyonel kişiliğinizi benimseyin

  • Sektörel organizasyonları destekleyin, aktif görevler üstlenin

  • Arkadaş canlısı olun ama profesyonelliğinizi koruyun

  • İş arkadaşlarınızla aranızda bir arkadaşlık inşa edin ve bunu koruyun

  • Meslekte başarılı olan danışabileceğiniz kişileri bulun

  • Sizden daha tecrübeli olan profesyonellerden fikirler alın, deneyimlerinden yararlanın

  • Bulunduğunuz bölgede emlak sektöründeki üst düzey yöneticileri ve meslek sahiplerini (mimar, inşaat mühendisi vb.) araştırın, arkadaş olun ve konuşun

Teknolojiyi Kabullenin

  • Markanızı oluşturmak için kişisel bir web sitesi edinin

  • Akıllı telefon, tablet, laptop sizin olmazsa olmazlarınız, mutlaka bu üçlüye sahip olun

  • Listelemelerin, müşterilerin ve pazarlıkların tutulduğu bir veri tabanı programı kullanın

  • Yeni alıcı ve satıcılara sahip olmak için yurt dışı ilan sitelerinde varlığınızı gösterin

  • Nasıl SEO yapılmalı öğrenin

  • Emlak ilan sitelerini inceleyin, bölgenizdeki ilanları raporlayın

  • Mesleki mobil uygulamalara sahip olun, nasıl kullanılır öğrenin

  • Önde gelen sosyal medya sitelerinde kendinize bir profil oluşturun

  • Emlak haber ve blog yayını yapan siteleri takip edin

  • Excel, Word, Power Point ve sektörel programları iyi kullanabilmek için kurslara katılın

  • Bulut tabanlı, diğer mobil cihazlarınızlada uyumlu bir ajanda uygulamasına sahip olun

  • Gelişmekte olan trendlerle paralel ilerleyebilmek için konferanslara, toplantılara katılın

  • Sosyal medya ve ağlarda kendinizi abartmadan pazarlayın, ölçülü olun

  • Akıllı telefon kullanımı ve mobil teknoloji konusunda iyi bir seviyeye gelin

  • Dijital pazarlamayı etkili kullanın

  • Video pazarlamasını keşfedin

  • Teknolojiden korkmayın!

Emlakçılık işine başlamak ve bu işte başarılı olmak için neler gereklidir, sizin fikirlerinizi de merak ediyorum.

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Bir Emlak Profesyonelinin En Etkili Gücü ve Silahı: Sorgulamak !


Sektörde bilgi kirliliğini had safhaya getiren olayların özü de, kaynağı da sorgulamamak. Ya da sorgulamayı bilmemek, ya da becerememek. İnanıyoruz ki, sorgu yapma yetkinliğine sahip profesyonellerin çokluğu, sektördeki bu bilgi kirliliğini minimum düzeye indirecektir.

Amacımız da bu zaten, çıldırtıcı bilgi kirliliğinden bir an önce kurtulmak.

Biz, emlak broker ve danışmanları için portföy/mal sahibi/müşteri üçgeninde tam ve güvenilir bilgiye sahip olmamız gerekiyor.Tam bilgiye ulaşmak ve doğruluğunu sorgulamak bizim işimizin en önemli parçası.  

İster sözleşmeli, ister sözleşmesiz olsun portföyümüze dahil edeceğimiz bir gayrimenkulü mutlaka sorgulamamız gerekir. Gayrimenkulü sorgulama aşamasında, mal sahibi/vekalet sahibi veya gayrimenkulü paylaşıma açan meslektaşlarımızın pek hoşuna gitmeyeceği bir durum söz konusu olsa da, siz yine de sorgulama tekniklerine devam ederek işinizin gerekliliğini yapın.

Kendimizden örnek vermek gerekirse; İşini ciddiyetle yapan, tek gelir kaynağı portföyündeki gayrimenkuller olan bizler, bu sorgulama kriterlerine uymayan hiç bir gayrimenkulü portföyümüze almıyoruz. Neresi olursa olsun, kim olursa olsun hiç fark etmiyor bizim için. Bu sorgular ışığında yol  haritamızı çiziyor ve (+ – ) değerlendirmemizi ona göre yapıyoruz. Sorgulama sonucunda, ( + ) değer fazla ise portföyümüze dahil ediyor, ( – ) değer çoğunlukta ise hiç zaman ve enerji kaybetmeden satılabilir diğer ürünlere, diğer işlerimize odaklanıyoruz. Biz bu duruma kısaca ”Hızlı Geçelim” diyoruz 🙂 

TANJU HAN’DAN SATILDI

Gayrimenkulü  sorgulamadan, hemen portföyüne dahil ederek paylaşıma açanların müşterileri karşısında yaşadıkları olumsuzlukları da çok iyi biliyor ve gözlemliyoruz. Bu olumsuz tablo maalesef emlak dünyasında oldukça fazla yaşanmakta.

Aslında her şey o kadar basit ki.

Sorgulamak, bir emlak profesyonelinin en etkili gücü ve silahı. Herşey bu sorgu teknikleri ile belirginleşir. Sorgu teknikleri, satış süreci içerisinde olası bir olumsuzluk yaşamanızı engelleyecek emniyet kemerinizdir. Bu emniyet kemeri satışı garantiler, müşterinizi elinizde tutmanızı sağlar.

Kendi çalışma planımıza ait, çok uzun bir sorgulama listemizi kısalttık ve içlerinden en önemli sorgu tekniklerini sizler için derledik. Örnek sorgulamamız, sözleşmeli veya sözleşmesiz, size gayrimenkul paylaşımını sunan, meslektaşınız, mal sahibinin vekalet verdiği şahıslar baz alınmıştır. Farklı gayrimenkul türleri için farklı sorgulama teknikleri değişkenlik gösterir.

Bu arada, görmediğiniz bir gayrimenkulü kesinlikle portföyünüze dahil etmeyin.

Paylaşımda bulunan kişiyi çok iyi tanımanız ve sorgulamanız gerekir.

Gayrimenkulü paylaşıma açan, size sunan kim?

  • Daha önce bir çalışmanız oldu mu?

  • Sektörde hangi konumda?

  • Güvenilir mi? 

  • Yetki/Vekaletname belgesini gördünüz mü?

  • Gayrimenkulün fiyat değerlemesini kontrol ettiniz mi?

Gayrimenkulü paylaşıma açan kişi bu konuda ne kadar yetkili?

  • Tek satış yetki sözleşmesine sahip misiniz? Evet ise; 

  • Yetki sözleşmenizin bitimine ne kadar süre var?

  • Süre sonunda satış gerçekleşmez ise tekrar sözleşme yenileyecek misiniz?

  • Satış sizin tarafınızdan gerçekleştiği takdirde bizi (acil)) bilgilendirecek misiniz?,

  • Komisyon paylaşım sözleşmesi imzalayacak mısınız?

  • En son ne zaman mal sahibiyle görüştünüz? Tüm bu bilgiler güncel mi?

Ne kadar çok sorgu var değil mi? Eğer ki, bu sorguyu yapmaz, kazancınızı, müşterinize karşı oluşacak olumsuzluğu garanti altına almaz, direk balıklama atlar, gayrimenkulü portföyünüze ekler ve de müşterilerinize sunmak için iletişime geçerseniz, en iyisi mi siz bu mesleği bırakın 🙂 Ya da kaçırdığınız goller için, saçınızı, başınızı yolmayın, bırakın duvarlar da sağlam kalsın, kafanız da.

Ne kadar zamandır satışta?

  • Yeni satışa açılmış bir gayrimenkul ise; sorun yok, fiyat değerlemesi ve diğer sorguları yapın.  ( + )

  • Uzun süreli paylaşımda ise bu süre içerisinde ciddi görüşmeler gerçekleşti mi? Evet ise;

  • Neden satılamıyor? Anlaşmazlık konularının içeriği aşağıdakilerden hangisi? 

  • Fiyatı piyasa değerlemesinin çok üzerinde olduğu için mi satılamıyor? ( – )

  • Hissedarlar arasında anlaşmazlık mı var? (sözleşmesiz durumda sorulacak) ( – )

  • Yargı yolu açık bir mahkemesi mi var?  Uzun yıllar sonuçlanmamış devam eden mahkemelik birçok yapı mevcut. Hiç bir yatırımcı bu olumsuz durumda parasını çöpe atmak istemez. 

  • Yasal olmayan bir gayrimenkul mü? Kaçak bir yapılaşma mı söz konusu? ( – ) Turistik tesis, ticari gayrimenkul ve konutlarda sıkça rastlanılan  bir durum. 

Eğer ki, uzun süredir satışa açık bir paylaşım söz konusu ise bu sorular karşı taraf için inanın saunadan beter.

Bu kadar süre içerisinde illa ki ciddi bir takım görüşmelerin olduğunu ya siz soracaksınız ya da karşı taraf sizi bilgilendirecek. Bu yazıyı yazma amacımız da bu zaten, siz sormadan karşı tarafın size bu bilgileri verme lüksü yok. 

Şimdi sorgulama zamanı

  • Bu kadar uzun süredir satışta olan bir yerde, ciddi görüşmeler gerçekleşmiştir öyle değil mi?

  • Ve  illaki ciddi pazarlıklar yapılmıştır ve anlaşmazlıkla masadan kalkılmıştır doğru mu? Tabii ki doğru, tüm bu görüşmeler anlaşmazlıkla sonuçlanmış olmasa size paylaşıma niye sunulsun?

  • Bu süreçte ciddi görüşmeler sağlayan, masadan anlaşamayarak kalkan o kadar müşteri yanılıyor olabilir mi?

  • Neden satılamadığını sorun bu kadar süredir? Verecekleri tek bir cevap var, fiyatta anlaşamadık.  

Bu kadar uzun süreli paylaşımda olup, elden ele dolaşan ve nihayetinde satılamayan bir gayrimenkul için net bir sonuç ortaya çıkıyor; ya fiyat değerlemesi çok şişirilmiş ya da sorunlarından bir türlü kurtulamamış bir gayrimenkul paylaşımda. Gerçekten sizden gizlenen bir şeyler var!

Kaç kişide paylaşımda

Uzun süredir satılamayan ve çok kişide paylaşımda olan bir gayrimenkul çok tehlikeli sonuçları da beraberinde getirebilir. Bu gayrimenkulü almak isteyipte masadan anlaşmazlıkla kalkan müşterilerden biri yeni arayışlar sonucunda size gelmiş olabilir. Ve siz bunun hiç farkında bile değilsinizdir. Olmanıza da imkan yok.

Müşteriniz size talep kriterlerini sunduğunda, siz de kendisine, talebine uygun bir gayrimenkul olduğunu söylersiniz. İşte burada pişti sürecini de başlatmış olursunuz. Müşteriniz size gelmeden, daha önceki emlak profesyonelleri veya kişiler aracılığıyla bu gayrimenkulü gezmiştir. Mal sahibiyle sıkı bir pazarlık sonucu sizin müşteriye söyleyeceğiniz fiyatın çok altında bir fiyat oluşmuştur, bu görüşmeler sonucunda.

Mal sahipleri müşteriyi her zaman için son nokta görür, diğer aracıları ise virgül. Son nokta karşısında sözleşmede yazan fiyatı öyle bir indirimli hale getirirler ki sizi bir anda taca atmış olurlar. Fiyatı sizden duyan müşteri siz ne olduğunu bile anlamadan notunuzu vermiştir. 

Belki de yorgun olan bu gayrimenkulü portföyünüze dahil etmeden iyice sorgulayıp düşünseydiniz, portföy listenizdeki diğer ürünlerden biri müşterinizin talebiyle eşleşecek ve satışı gerçekleştirecektiniz.

Biz herkeste paylaşımda olan ve uzun süredir satılamayan bu gayrimenkul türlerine ”Jaws” diyoruz. Bir sonraki adımınızın önünü keserek kolunuzu kaptırıyorsunuz, hem de müşteriye, hem de ne olduğunu anlamadan. Sizi ısırıp gidiyorlar.

Suçlu kim sizce? 


En önemli sorgulama tekniklerinden üçünü yukarıda inceledik. Sorgu listemizde olan bazı önemli detayları da sizinle paylaşmak istiyoruz. Eminiz içlerinden bir çoğu işinize yaracak.

  • Gayrimenkul tapuda ne gözüküyor? En çok yaşanılan durumlardan biri. Bölgenizin en iyi yerinde olan bir arsa, tarla olarak karşınıza çıkabilir, işyeri daire olarak gözükebilir.

  • Belediye/tapu bilgileri eksiksiz mi?

  • İmar durumu? İmara açılmamış bir arazi yatırımcının gözünü epey korkutur. Özel imarlı veya imara açıldıktan sonraki kalacak net yeri hesaplayarak yatırımını gerçekleştirmek ister. 

  • İskan Durumu?  Ülkemizde iskanı alınmamış bir çok yapı mevcut. Bu yüzden size piyasa değerinin çok altında gelen bir gayrimenkulün (işyeri, konut) ucuz olmasının tek sebebidir belki de. 

  • Yabancıya satış söz konusu mu? Özellikle turistik bölgelerde sıkça karşılaşılan bir durum. Bazı mal sahipleri uzun bir süreç olarak gördükleri bu satışa sıcak bakmamaktadır. Beklemek istemezler ve bir an önce satışın gerçekleşmesini isterler.

  • Tapu üzerinde herhangi bir şerh/icra/haciz/ipotek/vergi borcu veya başka bir mahkeme kararı var mı?

  • Gayrimenkul kaç hisseli? 

    • Hissedarların vekaletleri kimde? Kaç kişide vekalet var?

    • Vekalet sahipleri/hissedarlar nerede yaşıyorlar? Satış için tüm hissedarlar veya vekalet sahibi kişiler hazır mı? Bu sık karşılaşılan bir durum. Yurtdışında yaşayan Mal sahibi/vekalet sahibi ile müşteri, satış günü belirlenen bir tarihte bir araya gelemiyorlar. Kimse kimseyi beklemek istemiyor. Bu da satışın olumsuzlukla sonuçlanmasına yol açıyor. Satış sürecinde her şeyi kontrol etmeniz gerektiğini unutmayın.

    • İntikal/Vasi işlemleri ile ilgili bir durum söz konusu mu? Evet ise, son durum nedir? Mahkemeden satış kararı alınmış mı?

    • Satış işleminin gerçekleşmesi kaç günde biter? 

    • Hissedarlar arasında anlaşmazlık var mı? Sözleşmesiz ve çok hisseli olarak paylaşıma açılmış gayrimenkullerde, hissedarların dokuzu ile anlaşmaya varılmış, bir kişi ise  ortalığı bulandırma, diğer hissedarlar arasında huzursuzluk çıkartma görevini üstlenmiştir. Anlaşılan satış fiyatını sonradan çok az bulan veya ekstra bir ödeme kendisine yapılması gerektiğini söyleyen birçok huysuz hissedar yüzünden imza aşamasındaki çoğu satış olumsuz bitmiştir.

  • Gayrimenkulün emsal/rayiç değeri nedir? Doğru değerleme yapabilmeniz için gerekli. Gayrimenkulün önünde, arkasında, sağında, solunda değerini düşürecek veya değerini arttıracak neler var? 

  • Sözleşmesiz paylaşıma açılmak istenen bir gayrimenkul ise;

    • Müşteri bulmamız halinde fiyatta ki herhangi bir artışı nasıl önleyeceksiniz?

    • Çok hisseli bir yerde çok sesli koro olması durumunda hissedarlar arasındaki anlaşmazlıkları/daha fazla fiyat isteyenleri nasıl ikna edeceksiniz? Garantiyi nasıl vereceksiniz? Yukarıda bu konuya değindik.

  • İlana çıkılmış mı? Bazı yerler paylaşıma açılırken bol makyajlı size sunulur, kimsede yok türünden. Birkaç kişiye söyledim yalnız demesi yeterli sizin için. Siz bunun ne anlama geldiğini çok iyi biliyorsunuz. Hemen internetin başına, hemen araştırmaya.

  • Hızlı satış fiyatı ile normal satış fiyatını belirleyin? Çok acil satılması gereken bir gayrimenkul size paylaşıma sunulabilir. Burada izlenecek çok basit bir yol var. Normal satış fiyatı ve hızlı satış fiyatı. Yüz bin liralık normal satış değerine sahip olan bir yeri doksan bin liraya paylaşıma açarak çok acil bir satış beklemek işgüzarlıktan başka birşey değildir. Ancak kupon emlaklarda hızlı satış gerçekleşir.

  • Kupon değerlemesi? Kupon emlak diye bir ürün gelebilir size. Kupon emlak piyasada dolaşıp durur ama çoğu emlak profesyoneli bunun ne anlama geldiğini bilmez. Yine yüz bin lira olan bir yer yetmiş bin liraya veya altına satılacaksa kupon damgasını yer. Yoksa normal satış sürecinde işlem görür ve beklemekten başka şansı olmaz.

 

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Gayrimenkul Yatırım Danışmanlığında Efsane Olmanın 10 Püf Noktası!

GFTJgU

Herhangi bir konuda Efsane olmak denince , aklımıza hep gerçek dışı şeyler gelir. Sanki bizim yapmamızı engelleyen, doğa üstü birşeyler varmış gibi…

Kendi alanınızda rol model olmuş kişileri görürsünüz , belki de siz de onlar gibi olmak istiyorsunuz…

Bizim de gayrimenkul sektöründe rol model aldığımız kişiler ve mentörlerimiz var. Bu işin doğası böyledir. Onlar gibi olmak istersiniz ve ne yaptıklarını dikkatle incelersiniz.

Bu yazıda efsane dediğimiz kişiler gibi olmanın 10 püf noktasına değineceğim.

Gayrimenkul Danışmanlığında Efsane Denilen Saygınlığı İnşa Etmenin 10 Püf Noktası.

1. Kibar Olun

Ünlü şair Maya Angelou’ın güzel bir sözü var:

İnsanlar onlara ne söylediğini hatırlamaz, insanlar onlara ne yaptığını hatırlamaz fakat insanlar onlara nasıl hissettirdiğinizi asla unutmaz”

Çocukken öğrendiğimiz en önemli şeylerden biri paylaşmaktır. Fakat kibarlık, paylaşmanın da bir adım ötesindedir. Kibarlık karşıya yapılan bir nezaket göstergesi gibi görünsede aksine sizi yüceltir. Gayrimenkul danışmanlığı tamamen insan merkezli bir iştir. İnsanlara nasıl davrandığınız sizin kazanacağınız saygıyı belirleyen en önemli faktördür.

Maalesef son zamanların en büyük eksikliklerinden biri olan kibarlık, sizin en güçlü silahlarınızdan biri olacak.

Kibar olmaya başladığınızda efsaneliğe ilk adım attığınızı çok çabuk fark edeceksiniz!…

2. Bir Konuda Uzman Olun

Hem kiralayayım , hem satayım , hem küçük ölçekli işlere bakayım , hem arsa , tarla , dükkan , fabrika …. derseniz sonunuz pek de aydınlık olmaz. Bu yüzden kendinize bir alan seçin ve onun üzerine çalışın. Uzmanlık dediğimiz seviye 1-2 senelik bir iş değildir. Uzmanlık 5 – 10 sene çalışmayı gerektirir.

3. Alçakgönüllü Olun

Profesyonel danışmanlar iyi bildiklerini konuların farkında olup o konularda mangalda kül bırakmazken , bilmediklerini de kabul ederler. Mütevazi olun.

Her zaman bilmediğiniz bir şeyler karşınıza çıkacak. Bölgenizde sizden daha fazla bilgi sahibi olan kişilerin olduğu gibi… Bu kişilerden faydalanmalısınız. İyi bir dinleyici olun. Meslekte 20 – 30 sene geçirmiş olabilirsiniz, lakin öğrenmenin yaşı yoktur.

Mütevazilik sizin kalitenizin göstergesidir. Alçakgönüllü olun ve heryerde öğrenecek bir şeyler arayın.

4. Asla Öğrenmekten Vazgeçmeyin!

Üniversitede de hocalarımdan (profesörler dahil) öğrendiğim en önemli ders , öğrenmenin sonunun olmadığıdır. Dünya çok hızlı değişiyor. Asla herşeyi bildiğinizi ya da karşınızdakilerin sizden daha az bildiğini düşünmeyin. Belki de onlardan öğreneceğiniz çok önemli şeyler vardır. Öğrenmek için sürekli araştırmanız gerekmektedir. Bilgiler çoğu zaman bir yerlerde onları bulmanızı bekler.

5. Kendinize Bir Lider Bulun!

Buna ister üstat deyin ister yol gösterici… Öğrenmenin diğer bir yolu da sizden daha iyi biriyle çalışmaktır. Sadece teknik bilgi değil, işin raconunu ve davranış şekillerini de öğrenmelisiniz. Mümkünse bu konuda eğitim veren özel danışmanları, eğitmenleri bulun. Unutmayın bu kişilerin görevi sizlere yardımcı olmak. Çevrenizdeki insanları seçmek de bu konuda çok önemlidir. Kimlerle çalışır ve arkadaşlık ederseniz onlardan iyi / kötü kazanımlarınız olur.

6. Gerçek Bağlantılar Kurun!

Network yani bağlantı her işte başarıyı getirdiği gibi danışmanlar için de çok önemlidir. Profesyonel bir network ağı kurmalısınız. Bu ağın içinde müşteriler, yatırımcılar ve size iş sırasında yardımı olacak kişiler bulunmalı. Network kurmak kartvizit dağıtmak değildir. İnsanları tanımaya, onlarla ortak noktalar bulmaya çalışın.Tabiri caizse tanıştığınız kişilerin, varsa torunlarının adlarına kadar öğrenin. Samimi dokunuşlar gerçek bağlantılar kurmanıza yardımcı olacaktır.

7. İnsanları Şaşırtın!

Efsane ünvanını almış tüm iş adamlarının ortak noktası; çalıştıkları diğer insanları sürekli şaşırtmaları olmuştur. Müşterilerinizi; verdiğiniz hizmetler ile, yatırımcılarınızı sunduğunuz yatırım fırsatları ile ve iş arkadaşlarınızı da çalışma disiplininiz ve gösterdiğiniz efor ile şaşırtmalısınız. Tabi bunu yapabilmek için atacağınız her adımdan önce plan ve ön hazırlık yapmalısınız.

8. Detaycı Olun!

Detaycı olmak kimileri tarafından kötü bir huy gibi düşünülsede, aksine müşterilerin ve yatırımcıların bayıldığı bir özelliktir. Sizin küçük detaylara dikkat ettiğinizi fark edenler keskin zekanıza hayran kalacaktır. Bu bazen eski bir ismi hatırlamak, bazen evin küçük bir ayrıntısını yakalamak ya da bazen tuttuğunuz notlar olabilir. Bir gayrimenkule keşif için gittiğinizde olay yeri inceleme uzmanı gibi davranmalısınız. Hiç bir detay sizden kaçmamalı…

9. Hatalarınızı Kabul Edin!

İtibar yönetiminin en önemli kısmı hataların üstesinden nasıl gelindiğidir. Her hatanızda başkalarını mı suçluyorsunuz? Bırakın efsane olmayı, bu mantık ile ortalama bir pazarlamacı bile olamazsınız. İhmalkarlığınızdan meydana gelen problemleri inkar etmeyin. Durumu kabullenin ve hatalarınızdan ders çıkarın.

10. Gelişmeye Devam Edin!

Gelişmeyi asla bırakmayın. Yerinde sayan insanlar mutsuz ve başarısız olur. Eğitim ve kişisel gelişime bütçe ve zaman ayırın.

İş hayatınızda karşınıza çıkacak sıkıntılara ve krizlere önceden hazırlıklı olmalısınız. Gelişiminiz, size kariyeriniz boyunca rehberlik edecektir. Yeni teknolojileri, yeni trendleri takip edin ve gelecek için etrafınızdakilere öncü olmaya çalışın.

Başarılı tüm girişimciler para yerine eğitim ve fayda odaklıdır. Sektördeki konferans , etkinlik ve seminerlerin sıkı takipçisi olun.

 

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Gayrimenkul İşinizde Fark Yaratacak Satış İstatistikleri


Bazen sadece bir emlakçı olarak düşünmek yerine kendimizi müşterilerin yerine de koymamız gerekiyor. Bunun için aslında farklı kaynaklar çok değerli veriler sunarken, biz de fikir vermesi ve kendi yararınıza kullanmanız için bu bilgileri derledik.

  • İnternetteki potansiyel müşterileri takip edin ve onlarla beş dakikanın altında bir süre içinde iletişime geçin. Satışların yüzde 50’si müşteriyle ilk temasa geçen danışmanlar tarafından gerçekleştiriliyor, işi kapan taraf oluyorlar.

  • Müşteriyle e-posta yoluyla iletişime geçmek için en iyi saat sabah 8 ve öğleden sonra 3 olarak bilinir.

  • Müşteriyi telefonla aramak için en iyi saatler akşam 4-5 arası olurken, en kötü saatler ise 11 ile öğleden sonra 2.

  • Perşembe en verimli müşteri edinme günü olarak bilinirken, ardından Çarşamba geliyor ve en kötü gün olarak da Salı gösteriliyor.

  • Günümüzde mülk sahiplerinin ve satış yapacak kişilerin büyük çoğunluğu LinkedIn kullanıyor, ya siz?

  • 2007 yılında müşteri bulana kadar ortalama 3.68 arama yapmak gerekirken, günümüzde bu rakam 9’a yükseldi.

  • Ortalama bir gayrimenkul danışmanı müşteriyi ikna için iki deneme yaparken, yüzde 45’i ise sadece bir kez deniyor. Fakat eğer deneme sayısını arttırırsa, işi alma oranı da aslında 9 kat artıyor.

  • Cevap alamadığınız aramaların sadece yüzde 2’sinden bir randevu koparma şansınız oluyor. Dolayısıyla istenmeyen çağrıları bir kenara koymalı ve müşteri adayına ulaşmak için yeni yöntemler aramalısınız.

  • Ortalama bir gayrimenkul danışmanı saatte 8 kişiyle iletişime geçebilir. İdeal sayı her 50 kişiden biriyle görüşme sağlayabilmektir. Müşteri elde etmek için yeteri kadar çabalıyor musunuz?

  • En rahat cevap yazı ile alınıyor ve mesajların yüzde 97’sine yanıt geliyor. Dolayısıyla müşteri adayınızın en azından telefon numarasına sahip olun.

  • Bir müşteriyle iletişime geçtiğinizde ya da satış sunumu hazırladığınızda, görsellik yazıya göre beyinde 60 bin kat daha hızlı etki yapıyor. Dolayısıyla resimlerin gücünü kullanın ve anlatmak yerine göstermeyi deneyin.

  • Tüm sunumların en akılda kalan kısmı son 5 dakika oluyor. Dolayısıyla sunumlarınızı hep etkileyici şekilde bitirin.

  • İstatistiklere göre müşterilerin yüzde 91’i gayrimenkul danışmanına referans veriyor fakat danışmanların sadece yüzde 11’i böyle bir talepte bulunuyor.

  • Her yıl emlakçılar müşterilerinin yüzde 14’ünü kaybederken, bunun en büyük nedeni ise iletişimde kalmamak. Dolayısıyla daima müşterilerinizle arayı sıkı tutun.

 

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Satış Yeteneklerinizi Geliştirmenin 10 Yöntemi


Yeni yılda gayrimenkul danışmanlarının kendilerini yenilemesi, satış yeteneklerini geliştirmesi gerekiyor. Bu yüzden 2018’de işinize yarayacak 10 püf noktası;

1. Gün boyunca olasılıkları kovalayın, uygulayın: Çalışmak istediğiniz kişilerin listesini yanınızda her yere götürün ve bir randevu alana kadar gün boyunca arayın.

2. Bir uygulama takvimi yaratın: Takviminizde bulunmayan şeyler geçerli değildir. Emlak işinde satış yapmanın sırrı, konuşma sanatında uzman hâle gelmekte yatar. Kelimeler bizim aracımızdır ve tıpkı bir zanaatkar gibi devamlı bunları yenilemeli, geliştirmeliyiz. Bunun için her gün vakit ayırın.

3. Eğitiminizi izlemesi için yöneticinize sorumluluk yükleyin: Yaşadığınız bir sorunu çözmeyen bir eğitim almak size hiç bir şey katmaz. Almış olduğunuz eğitimlerin uygulamada işe yarayıp yaramadığını geribildirimde bulunarak broker ve yöneticinizle paylaşmaktan çekinmeyin. 

4. Satış amaçlı, hizmet odaklı bir zihniyetiniz olsun: Hayalinizdeki bir arabayı satın aldıktan sonra gittiğiniz her yerde aynı modeli gördüğünüz oldu mu? Ne arıyorsak onu buluruz. Bir emlak ilanı ile ilgili müşteri görüşmesine gittiğinizde zihniyetiniz ‘Bu evi satmak için buradayım’ olsun, ‘Bu evi göstermek için buradayım’ değil.

5. Sunumunuzu devamlı geliştirin: İlan sunumlarınızı sesli ve görüntülü olarak kaydedin. Daha sonra kendinizi dinleyin, varsa bir kopyasını yöneticiniz ya da koçunuza gönderin. Bazen daha uzman kişiler sizin göremediklerinizi görür.

7. Görüşmelerden sonra geliştirebileceğiniz noktalarda çalışın: Rol yaparak kendi kendinize sunumlar yapın çünkü bir dahaki sefer aynı senaryo karşınıza çıktığında hazır olacaksınız.

8. Öğrendiklerinizi pekiştirmek için diğer kişilere de öğretin: Bilgi paylaştıkça çoğalır ilkesini edinmeniz sizin faydanıza. Öğreteceğiniz her bilgiyi karşınızdaki kişinin farklı bakış açısıyla yeniden değerlendirme şansına sahip olacaksınız. 

9. Standartlarınızı yükseltin: Bir randevu almak için 60 kişiyle görüşmeniz gerekiyorsa, bunu geliştirmek ve sayıyı azaltmak için daha çok çabalayın.

10. Beraberlik hissi yaratın:

Bunun ne demek olduğuna dair birkaç örnek verelim;

Müşteri görüşmelerinde cümlenin başında; 

Bir araya geldiğimizde…’

Evrak işlerini hallettiğimizde…’

Beraber çalışacağımız zaman…’

Evi gösterirken burada olacak mısınız, yoksa anahtara ihtiyacım olacak mı?’

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Amerika’da Gayrimenkul Sahibi Olmak

AMERIKADA-EV-SAHIBI-OLMAK.png

Yıllardır medyada A.B.D.’de ev sahibi olan ünlüler, sanatçılar, sporcular ve hatta politikacıları görmekteyiz. Bu çoğu zaman insanların zengin olduktan sonra yapacakları ufak şımarıklıklar olarak gösterilse ve magazinsel bir anlam taşısa da, aslında Amerika’da bir gayrimenkul sahibi olmak sağlam bir yatırım. Bir çok ülkenin ve İstanbul başta olmak üzere bir kaç büyük şehir dışında Türkiye’nin de emlak piyasasının oldukça değişken olduğu göz önüne alındığında; hatta gayrimenkullerin güvenliği açısından değerlendirildiğinde, Amerika’nın sağlam emlak piyasası yatırımcılar için uygun bir ortam yaratıyor.

Özellikle 2008’deki mortgage krizi sonrası yaşanan gayrimenkul fiyatlarının A.B.D. içinde dibe vurması dünya çapında bir çok yatırımcıya inanılmaz fırsatlar yarattı ve dünya ekonomisine bir çok yeni milyoner kazandırdı. Şu an gayrimenkuldeki fiyat yükselişi dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi Amerika’da da hızlanmaya başlamış ve haliyle zamanında gayrimenkul alan kişiler buradan kâr etmeye başlamışlardır. Ancak hala bu trene atlamak için geç değil; zira faizler oldukça düşük ve fiyatlar görünen o ki yükselmeye devam edecek.

Bu makalede A.B.D.’de gayrimenkul sahibi olmakla ilgili bilinmesi gereken teknik detayları ele aldık. Her yatırımda olduğu gibi, Amerika’da gayrimenkul alma fikri size de cazip göründüğünde sistemin nasıl işlediğini ve bir yabancı olarak yatırımınızı en güvenli şekilde nasıl gerçekleştireceğinizi bilmeniz gerekir.

Türk vatandaşları A.B.D.’de yaşıyor olmasa dahi A.B.D.’den ev alabilir mi?

Her şeyden önce unutmamalısınız ki: söz konusu dünyanın en iyi işleyen kapitalist sistemi olduğunda, parayı veren düdüğü çalıyor. Dolayısıyla dilediğiniz takdirde, gayrimenkul sahibi, daha doğrusu A.B.D.’li emlakçı ve ya emlak ofisi ile fiyatta anlaştığınız sürece siz de Amerika’da ev sahibi olabilirsiniz.

Amerika’da tapu işlemleri nasıl gerçekleşir? Orada bulunmam gerekir mi?

Amerika’da ev satın alırken en sağlıklı yöntem gayrimenkul şirketleri ile çalışmak olacaktır. Buradaki sistemi tıpkı profesyonel sporlardaki menajerlik sistemi gibi düşünebilirsiniz. Evi alan ve evi satan tarafların kendileri için tuttukları emlakçılar ve ya emlak firmaları vardır. Bu tip bir sistem içerisinde de her iki tarafın da hakkı işini iyi bilen ve sorumlulukları üst seviyede olan kişiler tarafından doğal olarak korunur. Peki siz internet çağında emlakçıya para vermeye ne gerek var diye düşünerek kendiniz hareket etmeyi düşünerseniz? Bu da elbette bir seçenektir, ancak unutmayın ki iyi yatırımlar doğru ve güvenilir süreçleri sonrasında çıkar; ve oturmuş olan sistem düşünüldüğünde gelecek getirisi yüksek olacak olan evleri emlakçısız bulmanız kolay olmayacaktır.

Peki sistemi bu sorunun altında neden anlamamız gerekti?

İşlemler emlakçılar ve ya emlak firmaları tarafından gerçekleştirildiği için eğer yaptığınız işlemlere güveniniz tamsa orada bulunmanıza gerek kalmayacaktır; ancak önemli bir yatırımı kendi gözlerinizle görmeden yapmamanızı tavsiye ederiz.

Orada bulunmanızın gerekmemesinin bir diğer sebebiyse tapu işlemlerinin ülkemizde alıştığımız şekilde devlet dairelerinde gerçekleşmiyor oluşu. A.B.D.’de bir çok işte olduğu gibi tapu işlemleri de özel “title” şirketleri tarafından gerçekleştirilir. Tüm işlemlerin yapılmasının ardından gidilen “title” şirketinde para teslimi ve tapu değiş-tokuşu; yani “closing” işlemi yapılır.

Ev bulunduktan sonra satın alma süreci nasıl gerçekleşir?

Amerika’da ev alma süreci oldukça kolay ve birazdan da anlatacağımız gibi çok güvenilirdir. Burada tek kilit nokta; daha doğrusu ayrım, evi nakit mi yoksa kredilendirme ile mi alacağınızdır. Eğer A.B.D.’de yaşamıyorsanız ve bir banka hesabınız da yoksa kredilendirmeyi Türkiye’deki bir bankadan yapmanız gerekecektir -ki bu da süreci oldukça karmaşık hale getirebilir.

Nakit satın alım yapacağınızda ise işlem kısa sürede hallolacaktır.

Alınacak evde karar kılındıktan sonra ilk adım emlakçınız aracılığıyla sizin seçeceğiniz bir denetimci tarafından evin iç denetim; yani “inspection“ının yapılmasıdır. Bu aslında çoğu zaman sizin lehinize işleyecek olan bir adımdır. Bu aşamada denetimci evi kapı kollarına kadar inceleyerek size oldukça uzun bir rapor sunar ve denetimcinin bulduğu eksiklikler ya da ev sahibinin beyanındaki hatalar size ilk etapta anlaştığınız fiyat üzerinde son bir pazarlık yapma imkanı tanır.

Bu aşamadan sonra evin tam yerinin tespiti için yapılması gereken “survey” aşaması gelir. Burada da yine sizin emlakçınız aracılığıyla seçeceğiniz bir memur evin tam yerini tespit eder tapuya o şekilde kaydını sağlar. Bu aşamada çoğunlukla sorun yaşanmamaktadır ve prosedüreldir.

Tüm bunların ardından “appraisal” aşaması gelir. Burada da banka tarafından evin gerçek değerinin tespiti yapılır. Bu aşama daha çok banka ile sizin aranızdaki ilişki için gereklidir. Eğer A.B.D.’deki bir bankadan kredi alıyorsanız banka sizin başvuru yaptığınız miktar ile evin gerçek değeri arasında bir karşılaştırma yapıp kredinizin çıkıp çıkmamasına karar verecektir.

Son aşama ise az önce bahsettiğimiz “closing“; yani evin satın alımının gerçekleşmesi aşamsıdır.

Özetle, özellikle nakit alı yapacağınızda A.B.D.’de ev almak çok basit bir süreçtir.

Ev alırken hangi belgeler gerekir?

Amerika’da ev alırken ibraz etmeniz gereken belgeler evin bedelini ne şekilde ödeyeceğinize göre değişmektedir. Eğer nakit ödeme yapacaksanız, yalnızca pasaportunuzun fotokopisi yeterlidir.

Ancak evi kredi/mortgage ile alacaksanız çok daha fazla belgeye ihtiyaç vardır. Bu belgeler eyaletten eyalete ve krediyi alacağınız bankalara göre değişiklik gösterir; fakat genel itibariyle tıpkı ülkemizde yükü miktarda kredi istenirken talep edilen belgeler gibi düşünebilirsiniz. Bu belgeler sizin finansal durumunuz hakkında bankaya ve ev sahibine kanıtlar sunma amaçlı olacaktır.

A.B.D.’de ev alırken nelere dikkat edilmeli?

A.B.D.’de ev almak bir yatırım olarak mantıklı olsa da dikkat edilmesi gereken çok fazla husus vardır; aksi halde bu yatırımın astarı yüzünden pahalıya gelebilir. Her şeyden önce şunu bilmelisiniz ki A.B.D.’de ev sahibi olmak ülkemizde ev sahibi olmaya göre daha büyük sorumluluklar ve maddi yükümlülükler getirir.

A.B.D.’de satın alacağınız evin yüksek ihtimalle müstakil bir ev olacağı düşünüldüğünde, evin arazisi içerisinde gerçekleşen her şeyden sizin de sorumlu tutulacağınızı belirtmemiz gerek. Bu sizin özen göstermediğiniz bir zamanda bahçenizde açılmış olan bir çukur ya da deliğe ayağı takılarak düşen bir çocuğun bacağının kırılmasından sizin sorumlu tutulabileceğiniz anlamına geliyor. Dolayısıyla evinizin bakımı konusunda oldukça hassas olmalısınız. Buna ek olarak, A.B.D.’de işçiler ve emek ile çalışan kişilerin saatlik ücretleri ülkemizdekinin aksine oldukça fazladır. Yani evinizde oluşacak bir elektrik arızasında beklediğinizden çok daha fazla meblağları ödemeniz gerekebilir.

Amerika’da vergi kanunları eyaletler arasında farklılıklar gösterir. Ayrıca evlerin de özelliklerine, büyüklüklerine göre ödeyeceğiniz yıllık vergiler tahmininizden çok olabilir. Dolayısıyla iyi bir emlakçı/emlak firmasıyla çalışıp, beğendiğiniz evler hakkında da bilgi alırken bu konuyu sormayı unutmamanız önemlidir. Beklemediğiniz bir şekilde yatırımınız size aylık yüksek masraflara sebep olabilir.

Bunlar dışındaki değerlendirmeler genel itibariyle yatırımınız başarılı olması için gereken maddeler olarak düşünülebilir. Evin konumu, kaç odalı olduğu, sosyal alanları, bulunduğu muhit gibi özellikler elbette yatırımın sonu için önemlidir.

A.B.D.’de alınan ev kiraya verilebilir mi?

Amerika’da ev alma yatırımını yalnızca yıllar sonra değeri yükselen bir gayrimenkulu satmak olarak düşünmek hata olur. Kira/Evin Değeri dengesi daha düşük olan; yani evin değerine göre daha yüksek kiraların talep edildiği bir yer olan A.B.D.’de evinizi kiraya vermek de iyi bir seçenektir. Ancak ev tutarken bir emlakçı tutma zorunluluğunuz olmasa da evinizi kiraya vermek için bu zorunluluğa sahipsinizdir. Dolayısıyla yine bu işlemler sırasında da A.B.D.’de bulunmanıza dahi gerek yoktur. Sizi temsil edecek olan emlakçı ya da emlak firması sizin uygun gördüğünüz kişilere evinizi kiraya verme işlemlerini tamamlayabilir.

 

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.


BEŞİNCİ BÖLÜM: GAYRİMENKUL FİNANSMANI VE ARAÇLARI

5.1. Gayrimenkul Finansmanı ve Kapsamı

Gayrimenkul finansmanı, gayrimenkul (taşınmaz) sektörüne yönelik çalışmaların kapsamı ile doğrudan ilişkilidir. 2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda gayrimenkulün kapsamına; arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler girmektedir (Md. 704). Belirtilen taşınmaz türlerinin ayrı ayrı veya birlikte finansman konusu olabilmeleri için öncelikle tapu siciline tescil edilmeleri gerekmektedir.

Tanıma göre gayrimenkuller; oturmaya elverişli olan konut tipindeki yapılar ve oturmaya elverişli olmayan yapılar (ofis, alışveriş merkezleri gibi ticari yapılar; fabrika, imalathane gibi sınaî yapılar; hastane, kreş gibi sıhhi ve sosyal yapılar; dini yapılar; idari yapılar gibi) ile araziler şeklinde gruplara ayrılmaktadır. Konut olarak kullanılan yapılar ise belirtilen türler içinde en fazla önem verilmesi gereken gayrimenkul türüdür. Arsa piyasası, yapı malzemesi, araç gereç, dayanıklı tüketim ve işgücü piyasaları ile olan bağlantıları nedeniyle geniş anlamda gayrimenkul ve dar anlamda ise konut, ülke ekonomisinin lokomotif sektörlerinden biridir.

Gayrimenkul finansman sistemi ile konut arzının artışı ve konut niteliğinin geliştirilmesi beklenmektedir. Bu beklentilerin gerçekleşmesi; devlet, mali kuruluşlar, konut üreticileri ve hane halkı arasında oluşturulacak dengeli bir ilişkinin varlığına bağlıdır438. Amaç, konut sahibi olmayan hane halkının nitelikli konut edinebilecekleri bir ortamı tesis etmek olduğuna göre, bunun ön şartı iyi işleyen gayrimenkul finansman sisteminin varlığıdır. Bu sistemin başarısı da belirli faktörlere bağlıdır. Bu faktörleri; (i) sistemin gayrimenkul satın alınacak ve talepleri karşılayacak düzeyde kredi arz etmesi, (ii) kredilerin ödenebilir şartlarla sunulması ve (iii) kredi geri ödeme sürelerinin uzun vadeye yayılması olarak sıralamak mümkündür.

Gayrimenkul finansman piyasalarının gelişmiş ve etkin olduğu ülkelerde, mali kuruluşlar yalnızca hane halkı tasarrufları yoluyla sağladıkları fonlarla değil, düzenlemiş oldukları kredileri satarak ya da bu kredilere dayalı menkul kıymet ihraç ederek kendilerine fon sağlama imkanına kavuşmaktadırlar.

Gayrimenkul finansman sisteminin başarısını belirleyen diğer bir unsur ise, piyasaya mali kurumlar tarafından arz edilecek olan kredilerin hem ödenebilecek koşullarla hane halkına sunulması, hem de bu kredilerin kuruluşların temel mali tablolarını olumsuz yönde etkilememesidir. Uzun vadeli, sabit faiz oranlı, eşit geri ödemeli krediler hane halkı tercihi bakımından olumlu iken, bu tür bir kredinin vadesi boyunca piyasa faiz oranlarında meydana gelebilecek artışlar da kredi kullandıran kurumları olumsuz etkilemektedir. Bu bakımdan etkin işleyen bir gayrimenkul finansman piyasası bir taraftan kredi arz eden kurumların piyasadaki sürekliliğini sağlamayı amaçlarken, diğer yandan da kredi geri ödemelerinin devamlılığının sağlanmasına yönelik denge sağlamak zorundadır.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde gayrimenkul finansmanının gelişiminde, enflasyon oranları ve buna bağlı olarak faiz oranlarındaki düşük düzey ve istikrar, ülkelerin büyüme hızları ve ülkeye gelen yabancı sermayenin etkisi büyüktür. Gayrimenkul finansmanı, yapısı gereği uzun vadeli fon bulmayı ve kredi geri ödeme sürelerinin uzun bir vadeye yayılmasını gerektirir. Uzun vadeli fon, hem konutu finanse edecek kredi kurumu, hem de konut edinmek isteyen hane halkı tarafından istenen bir kolaylıktır.

Türkiye’de modern anlamda konut finansman sisteminin başlangıcının, Sermaye Piyasası Kurulu’nun gayrimenkul finansmanı için yayımladığı üç önemli Tebliğ olduğu söylenebilir. Bu Kanun ve tebliğler ile konut finansman sisteminin altyapısı oluşturulmuştur444. Konut finansman sisteminde köklü değişikler öngören 5582 Sayılı Kanun 2007 yılında kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. 5582 Sayılı Kanun ile birlikte Türkiye’de gelişmiş ülkelere benzer bir konut finansman sistemi oluşturulmak istenmiştir. Ancak 28.07.1981 tarihinde yürürlüğe giren mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda birçok değişiklik yapılmış ve ardından 06.12.2012 tarih ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (Md. 139) ile söz konusu düzenleme yürürlükten kaldırılmıştır. Günümüzde gayrimenkul finansmanını düzenleyen temel hükümler 6362 Sayılı Kanun ile öngörülmüş bulunmaktadır.

6362 Sayılı Kanunda gayrimenkul finansmanına girdi sağlayan sermaye piyasası araçları; menkul kıymetler, türev araçlar ile yatırım sözleşmeleri de dahil olmak üzere Sermaye Piyasası Kurulu’nun bu kapsamda olduğunu belirlediği diğer sermaye piyasası araçlarıdır. Sermaye piyasası araçlarının satışında ihraç olunan paylarının bedellerinin tamamen ve nakden ödenmesi zorunludur. Kurul, satış süresi içinde satılamayan payların tamamının satın alınacağı ve bedellerinin ödeneceğinin ortaklığa karşı taahhüt edilmesini isteyebilir. Kurul; birleşme, bölünme, hisse değişimi ve benzeri şirket yapılandırmalarında yapılacak sermaye artırımları gibi pay bedellerinin nakden ödenmesinin zorunlu olmadığı durumları belirlemeye yetkilidir (6362 SK, Md. 12).

5.2. Gayrimenkul Finansmanı Açısından Sermaye Piyasası Kurumları

Türk sermaye piyasalarının, mevzuat altyapısı bakımından ciddi eksikliğinin olmadığı, ancak faaliyet hacmi açısından, dünya sermaye piyasaları ile karşılaştırıldığında henüz gerilerde yer aldığı ve bunun nedeninin ise büyük ölçüde, ülkemizin içinde bulunduğu genel ekonomik koşullarla bağlantılı olduğu belirtilmektedir. Bu süreçte, sistemin sağlıklı oluşumu bakımından kurumsallaşmanın da gerçekleşmesi gerekmektedir. Türkiye’de sermaye piyasası kurumları; (i) yatırım kuruluşları, (ii) kolektif yatırım kuruluşları, (iii) sermaye piyasasında faaliyette bulunacak bağımsız denetim, değerleme ve derecelendirme kuruluşları, (iv) portföy yönetim şirketleri, (v) ipotek finansmanı kuruluşları, (vi) konut finansmanı ve varlık finansmanı fonları, (vii) varlık kiralama şirketleri, (viii) merkezi takas kuruluşları, (ix) merkezi saklama kuruluşları, (x) veri depolama kuruluşları ve (xi) kuruluş ve faaliyet esasları Kurulca belirlenen diğer sermaye piyasası kurumları olarak sıralanmaktadır. 6362 Sayılı Kanunun 35’inci maddesinin (c) bendinde, “Sermaye piyasasında faaliyette bulunacak değerleme kuruluşları” ifadesi ile “Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği” ve bu birliğe üye olan Gayrimenkul / Taşınmaz Değerleme Uzmanları ve Şirketleri olarak ifade edilmektedir.

5.3. Gayrimenkul Finansmanında Kullanılan Yöntemler ve Etkinliklerinin Değerlendirilmesi

Konut finansman yöntemleri, genel olarak bireylerin ihtiyaç duydukları konutları satın alabilmeleri için gerekli olan fonun nasıl sağlandığını, başka bir ifade ile satın alınacak konut değerinin nasıl ve nereden karşılandığını ifade etmektedir. Konut finansman sisteminin etkinliği, tasarruf sahiplerinden fonları toplayarak konut satın almak isteyen bireylere aktarma fonksiyonunu yerine getirmesine bağlı olarak artmaktadır. Ayrıca bu sistemin etkinliği için arz edilebilir yeterli hacimde uzun vadeli konut kredilerinin varlığı da büyük önem taşımaktadır. Konut yatırımı; bireyler için uzun vadeli ve hacim olarak büyük bir yatırım türü olduğundan, konut satın almak isteyen bireylerin ihtiyaç duydukları fonları tasarruf sahibinden alarak bireylerin fon ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla çeşitli konut finansman sistemleri geliştirilmiştir. Ancak her sistemin temel özelliği, tasarruf sahiplerinin ve yatırımcıların fonlarının kendi konutlarını satın almak isteyenlere aktarılmasıdır. Karmaşık yapısı nedeniyle ülkeden ülkeye farklılık gösteren konut finansman sistemleri bulunmaktadır.

Toplanan fonların nasıl organize edildiğine ve temel sermaye kaynaklarına göre yapılan bir sınıflandırmaya göre konut finansman yöntemleri; (i) mevduata dayalı konut finansman sistemleri, (ii) bono piyasasına dayalı ipotek kuruluşları (ipotek bankaları), (iii) menkul kıymetleştirme, (iv) ulusal konut acentalarınca sağlanan konut kredileri, kamu konut (emlak) bankaları ve konut fonları ile finansman sağlama (v) diğer finansal kaynaklar kullanılarak fon sağlayan yöntemler olarak gruplandırılabilir445. Ancak ülkeler arasında ciddi farklılıklar bulunmakta olup, bazı ülkelerde mevduat bankalarının piyasadaki payı daha büyükken, diğer bazı ülkelerde ise ipotek bankaları piyasadan en yüksek payı almaktadır. Avrupa’da temel konut finansman kuruluşları; mevduat bankaları ve ipotek kredi kurumlarıdır.

Mevduata dayalı konut finansman sistemlerinde; sermayelerinin büyük kısmını mevduat yoluyla toplayan mevduat bankaları yer almaktadır. Bu kurumlar mevduat toplama faaliyetlerine ilave olarak kredi vermek için gerekli olan fonu, bono ihraç etmek ve sahip oldukları kredileri menkul kıymetleştirme yoluyla toplamaktadır. Bankalar, finansmanlarının büyük bir kısmını mevduat hesapları yoluyla karşılamakta ve ayrıca bazı ülkelerde sözleşmeye bağlanmış tasarrufları da kabul etmektedir. Bölgesel ve ulusal tasarruf bankaları ile ticari bankalar da bu grupta yer almaktadır. Uzmanlaşmış özel ihtisas konut (veya emlak) bankaları ise sözleşmeye dayalı tasarruf sistemi kanalıyla tüketicilere konut kredisi kullandırmaktadırlar. Bono piyasasına dayalı ipotek bankacılığı sisteminde; ipotek kredi kurumları ve emeklilik fonları gibi kurumsal yatırımcılara ve bireysel yatırımcılara bono satarak fon toplamaktadırlar. Konut finansmanı alanında sermaye piyasalarından fon toplamak, ipotek bonosu ya da ipoteğe dayalı menkul kıymet ihraç etmek suretiyle iki türlü olmaktadır. İpotek bonoları, kredi kuruluşları tarafından fon toplamak amacıyla ihraç edilmekte, ihraç eden kuruluşun bilançosunda kalmaya devam etmekte ve kredi kalitesi ise, kredi kuruluşlarının kredibilitesinedayanmaktadır.

Menkul kıymetleştirme finansman yöntemi, bankalar ve kamu kesimi tarafından oluşturulan konut fonları tarafından kullanılmaktadır. Menkul kıymetleştirme işlemindeki fon kaynakları, ipotek bonolarındaki fon kaynaklarına benzemektedir. Aslında menkul kıymetleştirme açık bir şekilde ipotek bonolarının bir alternatifi olarak kabul edilmektedir. Devlet konut bankaları ve konut fonları tarafından açık piyasa işlemleri yoluyla bono satma ya da menkul kıymetleştirme yoluyla konut kredileri için gerekli olan fonlar toplanmaktadır. Devlet konut fonlarının büyük bir kısmı sosyal konut projelerine aktarılmaktadır.

Amacı çok basit olmakla birlikte konut finansman sistemlerinde fonların ne şekilde verileceği ve geri ödemelerin nasıl yapılacağı hususlarına bağlı olarak birçok ülkede farklı ve karmaşık yapıda konut finansman sistemleri bulunmaktadır. Ancak, yukarıda belirtilen sınıflandırma dışında, genel olarak konut finansman sistemleri; “doğrudan finansman yöntemi (the direct route), sözleşme karşılığı birikim yöntemi (the contractual route), mevduat finansman yöntemi (the deposit financing route) ve ipotek bankacılığı yöntemi(the mortgage bank route) olarak ta gruplandırılabilir. Genel olarak doğrudan finansman yöntemi ve sözleşme karşılığı birikim yönteminde finansal aracıya ihtiyaç duyulmaması nedeniyle finansal aracıların yer aldığı mevduat finansman yöntemi ve ipotek bankacılığı yöntemlerine göre bu yöntemlerin başarısı daha düşük düzeyde kalmaktadır.

5.3.1. Doğrudan Finansman Yöntemi

Bu yöntemde bireyler kendi tasarrufları ile ya da kişisel ve iş ilişkilerini kullanarak yakınlarından almış olduğu kaynaklarla ihtiyaç duyduğu konutu satın almaktadırlar. Özellikle gelişmiş bir konut finansman sisteminin bulunmadığı bir ülkede konut alıcılarının ihtiyaç duyduğu fonlar, doğrudan doğruya kendi ihtiyacından fazla fona sahip olan diğer kimselerden sağlanmaktadır. Yaş olarak nispeten büyük (olgun gençler) insanlar, gençlerin ve çocuklarının konut sahibi olmalarını sağlamak için onlara fon sağlamaktadır. Daha çok kurumsal konut finansman sisteminin yeterince gelişmediği ya da finansman sistemlerinin verimli olarak çalışmadığı ülkelerde görülen bu yöntem, ortada kurumsal bir aracının olmaması ve konut için gerekli olan fonu sağlayan tarafların beklentileri ile konut alıcılarının beklentilerinin bire bir uyuşmaması nedeniyle kaynak kullanımı açısından oldukça verimsizdir.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde hane halkının önemli kısmının ortalama gelir düzeyi standart sayılabilecek bir konutu satın alamayacak düzeyde olduğundan, bu kişilerin kurumsal bir finansman sistemi ile konut edinmesi mümkün olamamaktadır. Bu nedenle nispeten düşük gelir düzeyine sahip kimseler ihtiyaç duydukları fonları; ailenin diğer üyeleri, arkadaş ve iş çevresinden sağlamakta ya da seçtikleri konutun değerinin bir kısmını peşin ve kalanı için müteahhide borçlanmakta veya altın gibi varlıkların satılması yoluyla konut için gerekli fon temin edilmeye çalışılmaktadır.

Doğrudan finansman yönteminin bir türü olarak konut alıcılarının ihtiyaç duyduğu fonun konut satıcıları tarafından sağlanması yöntemine gelişmiş ülkelerde bile rastlanmaktadır. Aslında konut satıcıları alıcılara herhangi bir ödeme yapmamakta, sadece sattıkları konutun bedelinin tamamını peşin olarak almak yerine bir kısmını peşin almakta ve kalan kısmı için alıcı taraf satıcılara borçlanmaktadır. Ortada gerçekte bir konut kredisi kullandırımı olmasa bile etkisi bakımından konut satıcıları, müşterisini dolaylı olarak da olsa kredilendirmiş olmaktadırlar. “Yaratıcı finansman” (creative financing) olarak da bilinen bu yöntemin, çeşitli nedenlerden dolayı geleneksel konut finansman sisteminin çalışmaması sonucu 1970’lerin sonları ile 1980’lerin başlarında Amerika Birleşik Devletleri’nde yaygın şekilde kullanıldığı görülmektedir.

5.3.2. Sözleşme Karşılığı Birikim Yöntemi

Gelişmiş ve kurumsallaşmış şekilleri Almanya’daki Bausparkassen (bina birlikleri veya toplulukları) ile Fransa’daki tasarruf kurumları olan bu sistem, gelişmiş birçok Avrupa ülkesinde uygulama alanı bulmuştur. Bu sistemde konut sahibi olmak isteyen kişiler piyasa faiz oranlarının altında faiz getirisi elde edecek şekilde ellerinde mevcut olan tasarruflarını bu konuda uzmanlaşmış kredi kurumlarına yatırırlar. Daha sonra bu kişiler birikimleriyle orantılı olarak konut satın almak için gerekli krediye hak kazandıklarında, kullandıkları krediler için piyasa faiz oranlarının altında bir faiz öderler. Başka bir ifade ile bu yöntemle kişiler belirli sürelerle, piyasa faiz oranlarının altındaki maliyetler üzerinden birbirlerini finanse etmektedirler. Bu yöntem, konut edinmek isteyen kişilerin birikimleriyle birbirlerine destek olmaları ve böylece üretimi ya da satın almayı sırasıyla yararlanmak üzere hızlandırmaları esasına dayanır. Diğer bir ifade ile bu sistemin karşılıklı yardımlaşma (mutual help) esasına dayandığı vurgulanmalıdır.

Sözleşme karşılığı birikim yöntemi, nispeten belli bir yaşa ulaşıncaya kadar henüz ilk konutlarını satın alamayan kişilerin bulunduğu ülkelere uygun düşmektedir. Bu yöntem, ilk konutlarını genç yaşlarda elde eden İngiltere gibi ülkelerde kullanılmamakta, kiralama sektörünün yoğun olması nedeniyle genç yaştaki bireylerin konut satın alma yerine konut kiralamasını tercih ettikleri Almanya ve Fransa’da ise yaygın ve verimli olarak kullanılmaktadır.

Sözleşme yöntemi ile satın alınacak konutun bedelinin tamamı karşılanmamakta, belki alıcının ihtiyaç duyduğu fonun en fazla % 40’lık kısmı sağlanmaktadır. Bu nedenle konut alımında bu yöntemin diğer başka yöntemlerle birlikte kullanılması gerekir. Konut kredilerine fon sağlamak için sözleşme karşılığı birikim yönteminin değişik türleri gelişmekte olan ülkelerde uygulanır.

5.3.3. Mevduat Finansman Yöntemi

Birçok ülkede yaygın biçimde kullanılan bu finansman sisteminde; ticari bankalar, yatırım bankaları, konut finansmanı alanında gelişmiş tasarruf ve kredi birlikleri, yapı birlikleri ve dernekleri gibi çeşitli kuruluşlar, piyasa faiziyle tasarruf sahiplerinden topladıkları fonları (mevduatları), devletçe sağlanan özel vergi, disponibilite indirimi ve muafiyetlerle piyasa faiz oranının altında bir oranla konut alıcılarına konut kredisi olarak kullandırırlar. Konut kredisini sağlayan kuruluşlar söz konusu krediye esas teşkil edecek fonun büyük bir kısmını mevduat yolu ile toplamakta olup, fon temini amacıyla tahvil ya da ipoteğe dayalı menkul kıymetler gibi borçlanmayı temsil eden kıymetler ihraç etmektedirler.

Mevduat finansman sisteminde mevduat toplayan kurumlar, bu fonları konut satın almak isteyenlere konut kredisi olarak kullandırmaktadır. Özellikle İngiltere’de Bina Toplulukları veya Dernekleri (Building Societies) ve ABD’deki Kredi ve Tasarruf Birlikleri (Loan and Savings Associations) bu şekilde fon toplayıp tüketicilere konut kredisi kullandıran kurumlardan başlıcalarıdır456. Bu sistem, değişken faizli konut kredilerinin uygulaması olarak görülebilir. Çünkü mevduat finansman kurumları uzun vadeli sabit faizli fon toplayamadıkları halde, topladıkları fonları uzun vadeli sabit faizli kredi olarak kullandırmaktadırlar.

5.3.4. İpotek Bankacılığı Yöntemi

Bu yöntemde; ipotek bankaları ve konut finansman kurumları sermaye piyasalarında ipoteğe dayalı menkul kıymet ihraç etmek suretiyle toplamış oldukları fonları, genellikle sabit faiz oranıyla konut satın almak isteyen bireylere konut kredisi olarak kullandırmaktadır. Farklı faiz ve vade yapısında olan ipoteğe dayalı menkul kıymetler, ikincil ipotek piyasasında uzun dönemli yatırımcıları tercih eden emeklilik fonları ve sigorta şirketleri tarafından satın alınmaktadır. Bu yöntem, özel sektör kurumlarının da yer aldığı aktif bir tahvil ve bono piyasasının varlığı halinde etkin bir şekilde çalışmaktadır. Bu sistem, mevduat finansman sistemindeki gibi kısa vadeli mevduata bağlı olmadığından, fon kaynak ve kullanım dengesi, vade ve faiz açısından daha güçlü durumdadır.

Konut alıcılarına kullandırılan konut kredilerinden doğan alacağa likidite kazandırılması, bu kredilerden doğan risklerin başka taraflara aktarılmasını sağlayan ikincil konut kredi piyasası sistemi olarak da adlandırılan bu yöntemde, verilmiş olan kredileri devralarak ve bunlara dayalı olarak menkul kıymet ihraç eden ipotek finansman kuruluşları önemli fonksiyonları yerine getiren kuruluşlardır. Genellikle ipotek bankalarınca ihraç edilen bonolar; sigorta şirketleri, emeklilik fonları ve bankalar gibi finansal aracılar tarafından satın alınmaktadır. Hatta İsveç gibi bazı ülkelerde finansal kuruluşların belli bir miktarda ipotek bonosu satın alma zorunluluğu bulunmaktadır.

Kavramsal olarak “mortgage” taşınmaz ipoteği karşılığı uzun vadeli kredi verilmesi işlemini tanımlamak için kullanılmaktadır. Ancak ülkemizde son on yılda “mortgage”, ipoteğe dayalı konut finansman sistemi olarak dar kapsamda ele alınmaktadır. Bireylerin uzun vadede ve uygun ödeme koşullarıyla konut sahibi olmaları ve ekonomilerin düşük maliyetli fon yaratması açısından oldukça önemlidir. Alışılagelmiş konut kredilerinden farkı, krediyi veren banka veya diğer kurumların kredilerini ikincil piyasada satabilmeleridir459. Buna ilave olarak birçok ülkede genellikle 20 veya 30 yıl gibi uzun vadeli ve arazi ipoteğine dayalı kredi uygulaması konut sektörü dışında tarım, sanayi ve ticaret kesimlerindeki yatırımlarda da büyük ölçüde kabul görmektedir.

İkincil konut kredisi piyasası sisteminde, bankalar veya diğer tasarruf kuruluşları kullandırdıkları konut kredilerini servis ücreti keserek tüm hakları ile birlikte ikincil piyasa kuruluşları veya ipotek merkezlerine devrederler. İpotek merkezi kuruluşu bankalardan devraldıkları kredilere dayanarak ipotek tahvili çıkarmakta ve bunları kurumsal yatırımcılara garanti ücreti keserek ihraç etmektedirler. Konut edinimini kolaylaştıran bu sistemin başarısı; makro-ekonomik istikrar, düşük ve istikrarlı faiz oranları, hukuki ve teknik altyapı, vergi teşvikleri, tüketicinin konut finansmanı konusunda bilgi eksikliğinin giderilmesi gibi faktörlere bağlıbulunmaktadır.

İpotek düzenleyen kurumları; ticari bankalar, uzman konut finansman kurumları (thrifts) ve ipotek bankaları şeklinde sınıflandırmak da mümkündür. Belirtilen kurumların düzenlemiş oldukları ipotek kredilerine ilişkin kendilerine kaynak oluşturabilmeleri için kullanabilecekleri üç farklı yöntem mevcuttur. Kurumlar, düzenlemiş oldukları kredileri ya kendi portföylerinde tutabilmekte, ya bu krediyi talepte bulunan Fannie Mae, Ginnie Mae ve Freddie Mac gibi kurumlara satabilmekte ya da kendi bünyelerinde havuz oluşturarak bunlara dayalı menkul kıymetleri ihraç edebilmektedirler. Böylece bu kurumlar hem ipotek kredisi düzenlemek yoluyla birinci el piyasada, hem de kendilerine kaynak sağlamak amacıyla ikinci el piyasada aktif rol oynarlar.

İpotek bankacılığı sisteminin temelinde mortgage sistemi adı verilen bir konut finansman sistemi yatmaktadır. Mortgage sistemi ipotek teminatına dayalı konut kredisi alacaklarının ikincil piyasalarda menkul kıymet olarak ihracı ile sermaye piyasalarından fon temin etme esasına dayalı konut finansman sistemi olarak da ifade edilebilir. Bir konut kredisinin mortgage olarak adlandırılabilmesi için, ikincil piyasalar aracılığıyla sermaye piyasalarından fonlama yapılması gerekmektedir. Mortgage için “uzun vadeli konut kredisidir” demek doğru olmadığı gibi “bir konut kredisinin vadesi ne kadar uzarsa, o kadar mortgage’ye benzer” demek de doğru değildir.

Mortgage sisteminin temeli, ikincil piyasalar aracılığıyla sermaye piyasalarından fon temin etmeyi içeren süreçlerden oluşmaktadır.

Mortgage sistemi; özel bir konut finansman modeli olup, sistemin özelliği kredi veren ve alanlar arasındaki birincil piyasalardaki işlemlerden değil, kredi kullandıran ve kullananlar arasındaki ilişkilerin geçtiği ikincil piyasalardaki sürecin değiştirilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu sistem, bankaların gayrimenkullerin teminat gösterilmesi karşılığında konut edindirme için tüketiciye kredi sağlayan bir sistemdir. Bu sistemdeki kredilerin özelliği ise vadelerinin uzun olması olup, bu uzun vadeyi sağlayan finansman sistemi ise ikincil piyasalar olarak adlandırılan gayrimenkullerin menkul değere dönüştürülerek sermaye piyasalarında mübadele aracı haline getirilmesi aşaması ile ilgilidir.

5.3.4.1. İpotek Piyasaları ve Fonksiyonları

İpotek işlemi bir süreçler bütünüdür. İpotek piyasası; konut üretimi ve satışından başlayarak para ve sermaye piyasalarından geçerek tasarrufların değerlendirilmesi aşamasına kadar uzanan bir dizi işlemlerden oluşmaktadır. Bu süreçler ise ipotekli krediyi arz eden bir finans kurumunca resmi ipotek işleminin kurulması veya kaldırılması, konut, ticari yapı ve diğer tesislerin üretimi ile bu tür taşınmazlar ve arazilerin el değiştirmesi, kredi fon ödemelerinin menkul değere dönüştürülmesi, ipoteğe dayalı menkul değerlerin derecelendirilmesi ve garanti edilmesi, yine bu değerlerin ve ipotekli emlakların piyasada el değiştirmesi (ikincil piyasa işlemleri), vergilendirme ve teşvik uygulamaları, birikimlerin etkin değerlendirilmesi, konut ve fonların pazarlanmasındaki kolaylıklar olarak sıralanabilir.

İpotek piyasası ve ona özgü fon kurumları ve özellikle ipotek bankacılığı gerçek fonksiyonları ve boyutları ile ülkemizde gelişme gösterememiştir. Buna karşılık gelişmiş ülkelerde yıllardan beri faaliyette bulunan gerçek ipotek piyasalarına bakıldığında, bu piyasaların ipotek kredileri arz edilmesi için şu fonksiyonları yerine getirdiği görülmektedir: İpoteğin tesis edilmesi, kredinin yönetilmesi, yatırım, transformasyon ve sigorta hizmetleri466. İlke olarak ipotek piyasaları; birincil ve ikincil ipotek piyasaları olmak üzere iki farklı piyasadan oluşmaktadır.

Birincil piyasalar: Tüketici – banka/diğer finansman kuruluşları

İpotek piyasalarındaki birincil piyasa; konutların el değiştirdiği ve alıcıların konut satın almak için kurumsal konut finansmanından faydalandıkları piyasadır. Bireylerin ya da tüketicilerin, bankalar ya da diğer çeşitli finansman kuruluşlarından konut kredisi alması ile oluşur. Ülkemizde birincil piyasa mevcuttur. Büyük oranda bankalar tarafından verilen konut kredisi hizmetleri, bu piyasayı oluşturmaktadır. Bazı kuruluşlarca uzun vadeli oldukları için “mortgage” olarak adlandırılan konut kredileri de esasında birincil piyasa kapsamında verilen konut kredilerinden öte bir ürün değildir ve bunların mortgage kredisi olarak adlandırılabilmeleri için aşağıda açıklanan ikincil piyasa ve sermaye piyasaları unsurlarının da mevcut olması gerekmektedir.

Birincil piyasada öncelikle tüketici satın almak istediği konutu belirleyerek kredi kuruluşlarına (bankalar ya da diğer finansman kuruluşları) kredi edinmek amacıyla başvurmaktadır. Kredi verecek kuruluşlar, alım konusu konut ile ilgili değerleme çalışması yapmakta ve değerleme raporu hazırlamaktadır. Konut ile ilgili değerleme çalışması yapıldıktan sonra konut, bedelinin belli bir kısmı peşin olarak ödenmek koşulu (konut bedelinin en az % 25’i) ile söz konusu konut ilgili kredi kuruluşları tarafından satın alınmaktadır. Konutun mülkiyeti müşteriye verilmekte ancak, müşterinin aldığı kredinin güvencesi olarak da söz konusu konutun kat mülkiyeti kütüğüne ipotek tesis edilmektedir. Konut bedelinin kredi tutarı ile ödenen kısmı uzun vadeli taksitlere bölünen kredi ile finanse edilmektedir. Kredi veren kuruluşlar açısından kredi ödemeleri ile kredi taksit tutarının belirlenmesi ve tüketicilerin güvenilirliği açısından ise bu taksit bedelleri ile tüketicinin aylık sabit geliri arasında belli bir oran sınır olarak alınmaktadır. Finansal kurumlara zaman içinde değişmekle birlikte genel olarak % 30 oranı kabul edilen bir sınır değerdir. Bu süreçte tüketiciler sabit ya da değişken faizli konut kredileri arasında bir tercih yaparak talep etmiş olduğu krediyi kullanmaktadır. Genel olarak birinci el ipotek piyasalarının etkinliği ülkede kullandırılan uzun vadeli ipotekli konut kredilerinin GSMH’ya oranı ile ölçülmektedir.

İkincil piyasalar: Banka – yatırımcı/aracı kurumlar

İkincil ipotek piyasaları, ipotek belgesine dayalı olarak menkul kıymet ihraçlarının yapıldığı, bu menkul kıymetlerin alınıp satıldığı piyasalardır. Bu piyasalar kredi verenden kredi alana ipotek transferlerinin gerçekleştiği piyasalardır. Borçlu, ödemelerini ipotek tesis eden kuruma yapmaya devam eder, ipotek tesis eden kurum bu ödemeleri, ipoteği devrettiği kuruma veya kurumlara aktarır.

Borç verenler aralarında ipoteğe dayalı menkul kıymetleri sık sık satar veya satın alırlar. Bu faaliyetler ikincil ipotek piyasası olarak adlandırılır468. İkincil piyasaların oluşturulmasının esas amacı, sermaye piyasalarından birincil konut finansmanı piyasasına fon sağlanmasıdır. İkincil piyasa araçlarının verimi, sağlıklı yapılandırılmış bir birincil piyasa ve ipoteklere konu gayrimenkullerin likiditesine doğrudan bağlı bulunmaktadır.

Mortgage konut finansman sistemindeki ikincil piyasalar, bu sistemi, diğer konut finansman sisteminden ayıran en büyük özelliktir. İkincil piyasalar, bankalar tarafından alınan ipoteklerin yatırım amacıyla aracı kurumlara ve yatırımcılara uzun vadeli olarak satıldığı piyasalardır. Bu piyasalarda konut üzerine ipotek konduktan sonra banka tarafından konut bedeli tutarında tahvil, bono ya da fon gibi menkul kıymet çıkarılmakta ve bu menkul kıymetler ya doğrudan yatırımcılara uzun vadeli olarak satılmakta ya da yatırımcı ile banka arasında kurulan bir ipotek finansman kurumuna satılarak nakde çevrilmektedir. Sistem belirtilen işleyişe bağlı olarak gayrimenkulleri menkul haline getirerek ihracı ve dolaşımı kolaylaştırmaktadır.

İkincil piyasa, sermaye piyasalarından birincil konut piyasasına fon sağlayan piyasa özelliği de taşımaktadır. Bu piyasanın etkinliği, sağlıklı yapılandırılmış bir birincil piyasaya ve ipoteklere konu olan gayrimenkullerin doğrudan likiditesine bağlıdır. Gelişmiş ekonomilerde ipotek teminatlı alacaklara dayalı olan kıymetler, devlet iç borçlanma senetlerinden sonra en az riskli araçlardandır. Getirileri de taşıdıkları riskle orantılı olarak, devlet iç borçlanma senetleri getirilerinden yüksek ve hisse senetlerinden düşük olmaktadır.

İkincil piyasalar, ekonominin geneline fayda sağlamaktadır. Bu piyasalar sayesinde ipotek kredisi kullanımına ayrılmış özkaynakların devir hızının artırılması, özkaynakların verimli değerlendirilmesini sağlamaktadır. Aynı şekilde, menkul kıymetleştirmeye konu ipotek kredisi havuzunun çok sayıda kredinin katkısıyla oluşması, kredilerin gayrimenkul teminatı ile tahsis edilmesi nedeni ile düşük riskli menkul kıymetlerin yaratılmasına imkan tanımaktadır. Risk transferi yoluyla ipotek kredilerinin vadeleri ile kaynak vadesinin yakınlaşması sağlandığından verimli bir aktif pasif yönetimi gözlemlenir. İkincil piyasalar yoluyla oluşturulan ipoteğe dayalı menkul kıymetler, uzun vadeli sorumlulukları bulunan yatırımcılar tarafından risk yönetimi amaçlı kullanılabilmektedir471.

5.4. Gayrimenkul Piyasalarında İpotek İşlemleri ve Türlerinin Sınıflandırılması

İpotek, 22.11.2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda taşınmaz rehninin (Md. 850) türlerinden biri olarak sayılmış ve TMK 683 ile 972 inci maddeleri arasında yer alan ayni haklardan biri olarak tanımlamıştır. Taşınmaz üzerinde kurulan rehnin türleri; ipotek, ipotekli borç senedi veya irat senedi şeklinde kurulabilir. İpoteğin tapu siciline tesciline ilişkin kurallara, 17.08.2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Tapu Sicili Tüzüğü’nde (Md. 31-36) yer verilmiştir.

5.4.1. Türk Medeni Kanunu’na Göre İpotek

Halen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir. İpoteğe konu olacak taşınmazın, borçlunun mülkiyetinde bulunması gerekmemektedir (Md. 881).

5.4.1.1. İpoteğin Kurulması ve Sona Ermesi

İpotek, tapuya kayıtlı taşınmazlar üzerinde kurulabilir (Md. 853). Taşınmaz tek ise, ipotek kurulurken, söz konusu olan taşınmazın belirtilmesi gerekir. Bölünen taşınmazın parselleri, tapu kütüğüne ayrı ayrı kaydedilmedikçe ipoteğe konu olamaz (Md. 854). Taşınmaz birden çok ise, birden çok taşınmazın aynı borç için teminat kabul edilmesi (rehnedilmesi), taşınmazların aynı malike veya borçtan müteselsilen sorumlu olan maliklere ait olmalarına bağlıdır. Aynı alacak için birden çok taşınmazın ipoteğe konu olduğu diğer hallerde, her taşınmazın alacağın ne miktarı için güvence oluşturduğu ipotek kuruluşu aşamasında belirtilir. Aksine bir anlaşma bulunmadıkça, tapu idaresi, re’sen güvenceyi taşınmazların her birine değeri oranında dağıtarak işlem tesis eder (Md. 855).

İpotek, tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklıdır. İpoteğin tapuya tesciline ilişkin sözleşmenin geçerliliği, resmî şekilde yapılmış olmasına bağlıdır (Md. 856).

Birden çok kişiye ait taşınmazlarda (veya paylı mülkiyette), her paydaş kendi payı üzerinde ipotek tesis edebilir. Pay üzerinde ipotek kurulduktan sonra paydaşlar malın tamamını ipotek edemezler. Elbirliği mülkiyetine tabi taşınmaz, ancak bütün olarak ve maliklerin tamamı adına ipoteğe konu olabilir (Md. 857).

Miktarı belirli olmayan veya değişebilen alacaklar da, belli rehin derecesine yerleştirilir ve tescilden sonra alacak miktarında meydana gelecek değişmelere bakılmaksızın sırasını korur. Tapu memuru istem üzerine alacaklıya ipoteği gösteren bir belge verir. Sadece tescilin yapıldığını ispata yarayan bu belge kıymetli evrak niteliği taşımaz. Tescilin yapıldığının sözleşme üzerine yazılıp onaylanması, ipotek belgesi yerine geçer (Md. 882).

Alacak sona erince ipotekli taşınmazın maliki, alacaklıdan ipoteği terkin ettirmesini isteyebilir (Md. 883). Borçtan şahsen sorumlu olmayan rehinli taşınmaz maliki, borçluya ait koşullar içinde borcu ödeyerek taşınmazın üzerindeki ipoteğin kaldırılmasını isteyebilir. Alacak, borcu ödeyen malike geçer (Md. 884).

5.4.1.2. İpoteğin Kapsamı

İpotek, taşınmazı bütünleyici parçaları ve eklentileri ile birlikte yükümlü kılar. İpoteğin kuruluşu sırasında makine ve otel döşeme eşyası gibi açıkça eklenti olarak gösterilen ve tapu kütüğünde beyanlar sütununa yazılan şeyler, kanuna göre bu nitelikte olamayacakları ispat edilmedikçe eklenti sayılır. Üçüncü kişilerin eklentiler üzerindeki hakları saklıdır (Md. 862).

5.4.1.3. İpoteğin Kurulmasında Güvence Altına Alınan Alacak

İpotekte anapara miktarı, Türk parası ile gösterilen belli bir alacak için kurulabilir. Alacağın miktarının belli olmaması halinde, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır taraflarca belirtilir. Yurt içinde veya dışında faaliyette bulunan kredi kuruluşlarınca yabancı para üzerinden veya yabancı para ölçüsü ile verilen kredileri güvence altına almak için yabancı para üzerinden ipotek kurulabilir. Bu halde her derecenin ifade ettiği miktar, ipoteğin konusu alacağın tespit edildiği para türü üzerinden gösterilir. Ancak, aynı derecede birden fazla para türü kullanılarak ipotek kurulamaz. Yabancı para üzerinden kurulan ipoteğe ait bir derecenin boşalması halinde, yerine, tescil edileceği tarihteki karşılığı Türk parası veya yabancı para üzerinden ipotek kurulabilir. Türk parası ile kurulmuş bir ipoteğe ait derecenin boşalması halinde ise, yerine tescil edileceği tarihteki karşılığı yabancı para üzerinden ipotek kurulabilir. Yabancı veya Türk parası karşılıklarının hesabında hesap günündeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının döviz alış kuru esas alınır. İpoteğin hangi yabancı paralar üzerinden kurulabileceği, Bakanlar Kurulunca belirlenir (Md. 851). Sınırlayıcı hükümler saklı kalmak kaydıyla, taraflar faiz oranını diledikleri gibi kararlaştırabilirler (Md. 852).

5.4.1.4. İpoteğin Dereceleri

İpoteğin sağladığı güvence, tescilde belirtilen rehin derecesi ile sınırlıdır. Taşınmaz üzerinde ipotek, sırada kendisinden önce gelecek olanın miktarının tescilde belirtilmesi kaydıyla ikinci veya daha sonraki derecede de kurulabilir (Md. 870). Aynı taşınmaz üzerinde farklı sıralarda kurulmuş bulunan rehin haklarından birinin terkin edilmiş olması, sonraki sırada yer alan rehinli alacaklıya boşalan dereceye geçme hakkı vermez. Terkin edilen rehin hakkı yerine yeni bir rehin hakkı kurulabilir. Sonraki sırada yer alan rehinli alacaklılara boşalan dereceye geçme hakkı veren sözleşmelerin geçerliliği, resmî şekilde yapılmalarına; aynî etki sağlamaları, tapu kütüğüne şerh verilmelerine bağlıdır (Md. 871). Sonraki sıralarda kurulmuş bir rehin hakkından önce gelen bir rehin mevcut değilse veya borçlu önceki bir rehin senedi üzerinde tasarruf etmemişse ya da önceki sırada bulunan rehinli alacak, o derece için tescilde belirtilen miktardan az ise; taşınmazın paraya çevrilmesinde satış bedeli, boş derece hesaba katılmaksızın sonraki alacaklılara sıralarına göre dağıtılır (Md. 872).

5.4.1.5. İpotek Borcunun Ödenmemesi

Borç ödenmezse alacaklı, alacağını ipotekli taşınmazın satış bedelinden elde etme hakkına sahiptir. Borcun ödenmemesi halinde ipotekli taşınmazın mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine ilişkin sözleşme hükmü geçersizdir. Aynı alacak için birden çok taşınmazın ipotekli olması halinde, ipoteğin paraya çevrilmesi istemi, taşınmazların tamamı hakkında yapılır. Bununla birlikte, icra dairesi onlardan ancak gerektiği kadarını paraya çevirir (Md. 873). Rehinli taşınmazın satış bedeli, alacaklılar arasında sıralarına göre dağıtılır. Aynı sırada olan alacaklılar arasında o sıraya düşen satış bedeli alacakları oranında dağıtılır (Md. 874).

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na göre borcun ödenmemesi halinde, icra dairesi taşınmazın kıymetini takdir ettirecek ve taşınmazın kıymetinin takdirinde, taşınmaz üzerindeki mükellefiyetlerin kıymete olan etkisi de dikkate alınacaktır. Taşınmazın önceden takdir edilen kıymetini etkileyen mükellefiyetlerin ortaya çıkması halinde, icra dairesi satışa esas olmak üzere taşınmazın değerleme hizmeti yeniden yapılacaktır. Kıymet takdirine ilişkin rapor borçluya, haciz koydurmuş alacaklılara ve diğer ipotekli alacaklılara tebligatın yapıldığı icra dosyasındaki, ayrıca bildirilmiş bulunması hali müstesna olmak üzere, tapudaki mevcut adresleri esas alınmak sureti ile tebliğ edilir. İcra dairesi, mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, satışı istenen taşınmaz için kıymet takdirini, yetki verilmiş kişi veya kurumlara yaptıracaktır (Md. 128).

Satışa çıkarılan taşınmazda eklenti niteliğinde teşvikli mal varsa icra müdürlüğü bu malların kıymetini ayrıca takdir ettirir. Satıştan önce ilgili kurumlardan bu mallar üzerindeki vergi, resim, harç gibi yükümlülükler sorulur. Satış isteyen alacaklının talebi üzerine bu mallar satış dışında tutulabileceği gibi, üzerlerindeki vergi, resim, harç gibi malın aynından kaynaklanan kamu alacakları dikkate alınarak 2004 Sayılı Kanunun 129’uncu madde hükümlerine göre taşınmazla birlikte ihale de edilebilir.

2004 Sayılı Kanuna göre kıymet takdirinin tebliğ edildiği ilgililer, raporun tebliğinden itibaren yedi gün içinde raporu düzenleten icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesinde şikayette bulunabilirler. Şikayet tarihinden itibaren yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretin mahkeme veznesine yatırılması halinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılabilir; aksi halde başka bir işleme gerek olmaksızın şikayet kesin olarak reddedilir. Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemez. Ancak, doğal afetler ve imar durumundaki çok önemli değişiklikler meydana getiren benzer hallerde yeniden kıymet takdiri istenebilir. Kıymet takdirine ilişkin şikayet yetkisiz icra mahkemesine yapılırsa, icra mahkemesi evrak üzerinde inceleme yaparak başvuru tarihinden itibaren en geç on gün içinde yetkisizlik kararı verir (Md. 129).

5.4.1.6. İpoteğin Alacaklıya Sağladığı Güvencenin Kapsamı

Taşınmaz rehninin alacaklıya sağladığı güvencenin kapsamına; anapara, takip giderleri ve gecikme faizi ile iflasın açıldığı veya rehnin paraya çevrilmesinin istendiği tarihe kadar muaccel olmuş üç yıllık faiz ile son vadeden başlayarak işleyen faizi girer. Daha önce belirlenmiş olan faiz oranı, sonradan gelen alacaklıların zararına olarak artırılamaz (Md. 875).

5.4.1.7. Taşınmazın İpotekten Kurtarılması

Değerini aşan bir borç için ipotek edilmiş olan taşınmazı edinen kimse, borçtan şahsen sorumlu değilse, icra takibine başlanmadan önce, satın alma bedelini ödeyerek taşınmazı ipotekten kurtarabilir. Taşınmazı karşılıksız olarak edinen kimse de, takdir edeceği bedeli ödeyerek bu hakkı kullanabilir. İpotekten kurtarma hakkı, alacaklılara altı ay önce yapılacak yazılı ihbarla kullanılabilir. İpotekten kurtarma bedeli alacaklılar arasında sıralarına göre dağıtılır (Md. 885).

İpotekten kurtarma ihbarına karşı alacaklılar, ihbarın tebliğinden başlayarak bir ay içinde giderleri peşin ödemek suretiyle, ipotekli taşınmazın açık artırma yoluyla satılmasını isteyebilirler. Satış, icra dairesince 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılır. Açık artırmada elde edilen miktarın satış bedelinden veya malik tarafından takdir edilen bedelden fazla olması halinde, bu miktar ipotekten kurtarma bedeli sayılır. Artırma bedelinin fazla olduğu hallerde, açık artırma giderleri malike, aksi halde açık artırmayı isteyen alacaklıya ait olur (Md. 886). İpotekli taşınmazın maliki borçtan şahsen sorumlu değilse, alacaklının ödeme isteminin ona karşı etkili olması, bu istemin hem borçluya, hem kendisine karşı yapılmış olmasına bağlıdır (Md. 887).

5.4.1.8. İpotekli Taşınmazın Bölünmesi

Yetkili kamu kurum veya kuruluşu tarafından gerçekleştirilen parsel birleştirilmesi ve dağıtımı işlemi sonucunda birleştirilen parsel üzerindeki rehinler, sıralarını koruyarak o parselin yerine verilen taşınmaz üzerine geçer. Birleştirme sonucunda oluşan taşınmaz, değişik alacaklar için rehinli veya bazıları rehinsiz birden çok parselin yerini alırsa; bu taşınmaz üzerine geçen rehin hakları, taşınmazı bütün olarak kapsar ve olanak ölçüsünde sıralarını korurlar (Md. 859).

5.4.1.9. İpotekli Taşınmazın Devri

İpotekli taşınmazın devri, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, borçlunun sorumluluğunda ve güvencede bir değişiklik meydana getirmez. Yeni malik borcu yüklendiği takdirde alacaklı, kendisine başvurma hakkını saklı tuttuğunu bir yıl içinde yazılı olarak önceki borçluya bildirmezse, borçlu borcundan kurtulur (Md. 888).

İpotekli taşınmazın bir kısmının veya aynı malike ait olan ipotekli taşınmazlardan birinin başkasına devredilmesi ya da ipotekli taşınmazın bölünmesi halinde, aksine bir anlaşma yoksa, rehin taşınmazlara değerleri oranında tapu idaresince re’sen dağıtılır. Bu dağıtımı kabul etmeyen alacaklı, dağıtımın kesinleştiğinin kendisine tebliğinden başlayarak bir ay içinde yazılı bildirimde bulunmak suretiyle alacağın bir yıl içinde ödenmesini borçludan isteyebilir. Yeni malikler, kendilerine ait taşınmaza düşen borcu yüklendikleri takdirde alacaklı, kendisine başvurma hakkını saklı tuttuğunu önceki borçluya bir yıl içinde yazılı olarak bildirmezse, borçlu borcundan kurtulur (Md. 889).

Taşınmazın yeni maliki borcu yüklenirse, tapu idaresi bunu alacaklıya bildirir. Alacaklıya tanınan hakkını saklı tuttuğuna ilişkin bir yıllık beyan süresi, tapu idaresince yapılan bildirimin tebliği tarihinden işlemeye başlar (Md. 890). İpotekle güvence altına alınan alacağın devrinin geçerli olması, devrin tapu kütüğüne tescil edilmesine bağlı değildir (Md. 891).

5.4.1.10. İpoteğin Sona Ermesi

İpotek, tescilin terkini veya taşınmazın tamamen yok olmasıyla sona erer. Kamulaştırma işlemlerine ilişkin kanun hükümleri saklı olacaktır (Md. 858). Kamulaştırılan taşınmazın tapu kaydı üzerinde olan rehin hakları, irtifak hakkı, taşınmaz yükü, kamu haczi ve vakıf şerhi gibi bütün kayıtlamaların dikkate alınması koşulu ile değerleme sürecinde tespiti yapılacaktır. Diğer bir ifade ile tapu kaydı üzerindeki varsa bütün kayıtlamaların öncelikle araştırma konusu olması zorunluluğu bulunmaktadır. Taşınmazın maliki tarafından, herhangi bir hukuki ilişki sebebi ile taşınmaz teminat gösterilerek ipotek edilmiş olabilir veya malikin herhangi bir borcu nedeniyle yapılan bir icra takibi sırasında taşınmaz haczedilmiş olabilir. Bu işlemler taşınmazın değerini doğrudan etkilemez. Ancak taşınmazın satılmak istenmesi halinde, potansiyel alıcı(lar), talep edilen taşınmaz bedeline, ipotek, irtifak hakkı veya haciz şerhine sebep olan borç miktarını da eklemek suretiyle işlem yapma eğiliminde olacaktır. Bu borç karşılıklarını alacaklılarına ödemek suretiyle bu şerhlerin kaldırılması da mümkün olabilir.

Taşınmazın tapu kaydında rehin şerhi bulunup devam ediyorsa, kamulaştırma karşılığına aktarılmaması veya kamulaştırma parasının doğrudan malik adına açılacak banka hesabına yatırılması doğru bulunmamaktadır. Örneğin, taşınmaz üzerindeki intifa hakkı, kamulaştırma ile bedele intikal ettiğinden, intifa hakkı sahibi, intifa payına tekabül eden ve bankaya yatırılmış bulunan kamulaştırma bedelini talep etme hakkına sahiptir472. Belirtilen biçimde işlem yapılmaması halinde, tapu kütüğüne tescil edilen haklar ve şerhlerin neden olacağı yükümlülüğün kamulaştırma yapan idare tarafından yüklenilmesi zorunlu olacak ve bu da ikinci defa bedel ödenmesi anlamına gelecek ve yapılan ikinci ödeme kamu zararı olarak kabul edilecektir.

5.4.2. İpoteğin Türleri

İpotek, Türk Medeni Kanunu ve Tapu Sicili Tüzüğü ile düzenlenen diğer ayni haklar gibi geçerli bir hukuki nedene dayanarak tapu siciline tescil ile kurulmaktadır. İpotek, tarafların iradesine bağlı bir hukuki işlemle ya da kanun hükmü gereği kurulabilir. Bu durum, ipoteğin türlere ayrılmasının sebeplerinden biridir. Ayrıca, teminat miktarının belirlenmesi de ipotekte çeşitliliğe sebep olmaktadır. İstem ve işlemin niteliği de tapuda tescil edilen ipotek türlerinde etkili olmaktadır.

Özetle ipotek, güvence miktarının belirleniş tarzından ve kaynağından (hukuki sebebinden) hareketle sınıflandırılabilir473. Güvence miktarının belirleniş tarzına göre ipotek, “anapara ipoteği” ve “üst sınır ipoteği” şeklinde ikiye ayrılır. Kaynağına göre ise, “iradi ipotek” ve “kanuni ipotek” olmak üzere ikiye ayrılır. Bu ayrım, Türk Medeni Kanunu’nda da açıkça belirtilmiştir. Kanuni ipotek te kendi içinde, “doğrudan doğruya kanundan doğan ipotek hakları” ve “dolayısıyla kanundan doğan ipotek hakları” şeklinde iki gruba ayrılır.

5.4.2.1. İpoteğin Kaynağına Göre Türleri

İpotek, taşınmaz rehninin temel ilkelerinden biri olan “kamuya açıklık ilkesi” gereğince geçerli bir hukuki sebebe bağlı olarak tapuya tescil ile kurulur. İpoteğin hukuki sebebi, tarafların iradesine bağlı olarak oluşturulabileceği gibi bir kanun hükmü de olabilir.

İradi ipotek:

Tarafların, yani alacaklı ve borçlunun, birlikte tapu memuru huzurunda ipotek sözleşmesine veya borçlunun ölüme bağlı tasarrufuna dayanarak resmi şekilde yaptıkları ve tapu kütüğüne tescille kurdukları bir ipotek türüdür.

Kanuni ipotek:

İpoteğin bir özel yasa ile kurulmasının öngörülmesi halidir. 4721 Sayılı Kanunda ipoteğin tapuya tescil ile doğacağı belirtilmiş olmasına karşın, bunun istisnasına da yer verilmiştir. Bu durumda, 4721 Sayılı Kanuna göre kanuni ipotek ikiye ayrılmaktadır.

Tescile Tabi Olmayan Kanuni İpotek: 4721 Sayılı Kanuna göre “kanuni ipotek haklarının doğumu, aksi kanunda öngörülmüş olmadıkça, tapu kütüğüne tescil edilmelerine bağlı değildir” hükmünü amirdir (Md. 892). Bu durum, alacaklının ipotekli taşınmazın değerinin azalmasını önlemek (Md. 865/III ve 867/II) ve taşınmazın korunmasının sağlanması bakımından malikin ödemekten kaçındığı sigorta ücretlerini ödemek (Md. 876) için yapılan masrafları güvence altına almayı amaçlamaktadır. Bu tür ipotekler istemde bulunulmadıkları sürece tapuya tescil edilmezler.

Tescile Tabi Kanunî İpotek: 4721 Sayılı Kanunda, aşağıdaki alacaklıların, kanuni ipotek hakkının tescilini isteyebilecekleri belirtilmiştir:

Satıştan doğan alacağı için satılan taşınmaz üzerinde satıcı, • Elbirliği ortaklığına giren taşınmazlarda paylaşmadan doğan alacakları için birlikte mirasçı olanlar veya diğer elbirliği ortakları,

Bir taşınmaz üzerinde yapılan yapı veya diğer işlerde malzeme vererek veya vermeden emek sarf ettikleri için malzeme ve emek karşılığı olarak malik veya yükleniciden alacaklı olan alt yüklenici veya zanaatkarlar.

Alacaklıların, bu kanuni ipotek hakkından önceden feragat etmeleri geçerli değildir (Md. 893). Satıcıların, mirasçıların ve diğer elbirliği ortaklarının kanuni ipotek haklarının, mülkiyetin naklini izleyen üç ay içinde tapu kütüğüne tescil edilmiş olması gerekir (Md. 894). Zanaatkarların ve yüklenicilerin kanunî ipotek hakları, çalışmayı veya malzeme vermeyi yüklendikleri andan başlayarak tapu kütüğüne tescil olunabilir. Tescilin yüklenilen işin tamamlanmasından başlayarak üç ay içinde yapılmış olması gerekir. Tescilin yapılması için alacağın malik tarafından kabul edilmiş veya mahkemece karara bağlanmış olması şarttır. Malik yeterli güvence gösterirse tescil istenemez (Md. 895).

Doğrudan Doğruya Kanundan Doğan İpotek Hakları: Doğrudan kanundan doğan ipotek hakları;

a) İpotekli Taşınmazın Değerinin Azalmasını Önlemek İçin Yapılan Masraflardan Doğan İpotek Hakkı Hakkı

(i) Malikin Kusurlu Davranışından Kaynaklanan Değer Azalmaları ve Alacaklının İpotek

(ii) Üçüncü Kişilerden ve Tabiat Olaylarından Kaynaklanan Değer Azalmaları ve Alacaklının İpotek Hakkı

b) İpotekli Taşınmazın Korunması İçin Yapılan Zorunlu Masraflardan Doğan İpotek Hakkı

olarak sınıflandırılabilir.

Dolayısıyla Kanundan Doğan İpotek Hakları: Dolayısıyla kanundan doğan ipotek hakları ise;

a) Satıştan Doğan Alacağı İçin Satılan Taşınmaz Üzerinde Satıcının Kanuni İpotekHakkı

b) Elbirliği Ortaklığına Giren Taşınmazlarda Paylaşmadan Doğan Alacakları İçin Birlikte Mirasçı Olanlar veya Diğer Ortakların Kanuni İpotek Hakkı

c) Alt Yüklenici veya Zanaatkarların Kanuni İpotek Hakkı

d) Üst Hakkından Doğan Kanuni İpotek Hakları

1) Arazi Malikinin Kanuni İpotek Hakkı

2) Üst Hakkı Sahibinin Kanuni İpotek Hakkı

e) Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinde Bakım Alacaklısının Kanuni İpotekHakkı

f) Kat Mülkiyetinde Ortak Giderlerin Güvencesi Olan Kanuni İpotek Hakkı

olarak sınıflandırılabilir.

Yapı İpoteği: 4721 Sayılı Kanunun 893’üncü maddesinin birinci fıkrasının üçüncü bendinde, çalışmalarının karşılığı olan alacaklarını elde edememe riski altında olan, fakat buna rağmen çalışmak zorunda kalan yapı alacaklılarına, yapı sahibine karşı sahip oldukları alacaklarını güvence altına almaları için kanuni ipotek hakkı tanınmıştır476. Bu işlem özellikle taahhüt yoluyla inşaat işini yaptıran kişi ve kurumlarda sıklıkla uygulama alanı bulmaktadır. Benzer biçimde tersanelerde inşa edilen gemilerin edinim bedelinin ödenmemesi halinde, gemi üzerinde de ipotek tesisi yapılması uygulamasına sıklıkla rastlanmaktadır.

5.4.2.2. İpoteğin Teminat Miktarının Belirlenmesine Göre Türleri

Taşınmaz rehninin temel ilkelerinden biri olan “belirlilik ilkesi” gereğince, ipoteğin kurulmasında, taşınmazın ne miktar alacak için güvence teşkil edeceği tapu kütüğünde açıkça gösterilmelidir. Bu husus 4721 Sayılı Kanunun 851’inci maddesinde; “taşınmaz rehni, miktarı Türk parası ile gösterilen belli bir alacak için kurulabilir. Alacağın miktarının belli olmaması halinde, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır taraflarca belirtilir” şeklinde ifade edilmiştir.

4721 Sayılı Kanunun 851’inci maddesinden de anlaşıldığı üzere, ipotek, güvence altına alınması düşünülen alacağın miktarının belli olup olmamasına göre, iki şekilde kurulabilir. Buna göre, ipotekle güvence altına alınması düşünülen alacağın miktarı belli ise “anapara ipoteği” ve belli değilse “ üst sınır ipoteği” biçiminde tesis edilecektir.

Anapara ipoteği:

İpoteğin kurulması anında güvence altına alınmak istenen alacak miktar itibariyle belli ise, bu miktar tapu kütüğüne tescil edilir. Bu durumda, bir “anapara ipoteği” veya “sabit ipotek” söz konusu olur.

Üst sınır ipoteği:

İpoteğin kurulması esnasında güvence altına alınmak istenen alacağın miktarı belli değilse, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır taraflarca belirlenmelidir. Bu şekilde, miktarı belli olmayan alacaklar için kurulan ipoteğe, “üst sınır ipoteği” veya “azami meblağ ipoteği” adı verilir.

Üst sınır ipoteği, genellikle rehnin kurulduğu anda miktarı bilinmeyen ve ilerde doğacağı zamanda da miktarının ne olacağı tahmin edilemeyen alacaklar için kurulur. Henüz gerçekleşmemiş olmakla birlikte doğma ihtimali bulunan tazminat alacakları, kredi hesabı veya cari hesaptan doğan alacaklar ile şarta bağlı alacaklar bu tür alacaklara örnek olarak gösterilebilir.

5.4.2.3. İpoteğin İstem ve İşlemin Niteliğine Göre Türleri

Uygulamada tapu siciline tescil edilen ipoteklerin istemde bulunan kurum ve ipoteğin kuruluş amacı dikkate alındığında aşağıda belirtildiği şekilde çeşitli türlere de ayrılabileceği değerlendirilmelidir:

Banka ipoteği

Matbu resmi senetle ipotek tesisi

Onama suretiyle ipotek tesisi (Kredi veya borç sözleşmesi ile ipotek tesisi)

Kooperatiflerin ipotek işlemleri

Şirket taşınmazının ipoteği

Şahıs lehine ipotek

Müşterek ipotek

Payın ipoteği

Korunmuş miktar ipoteği (Mahfuz meblağ)

Garame ipoteği (Garama anlaşması)

Kanuni ipotek tesisi

İpotekte bedel artırımı ve azaltılması

5.5. İpotek Kredileri ve Gayrimenkul Piyasalarındaki Uygulamaları

Gayrimenkul finansmanının gelişmiş olduğu ülkelerde, gayrimenkul finansmanı için başvurulabilecek birçok ipotek kredisi türü bulunmaktadır. İpotek kredisi kullanıcıları kullanacakları ipotek kredisini seçerken bazı unsurları göz önünde bulundurmaktadır. Bunlar: kredilere uygulanan faiz oranı, geri ödeme biçimleri, kullanıcıya sağlanan hizmetler ve kredi değerlendirme süreci gibi unsurlardır. İpotek kredilerinin de faiz yapısı ve geri ödeme biçimleri bakımından birçok türü bulunmaktadır. Başlıca kullanılan ipotek kredilerini dört grupta toplanabilir. Bunlar; (i) sabit oranlı ipotek (Fixed Rate Mortgage), (ii) fiyat seviyesine göre ayarlanan ipotek (Price Level Adjust Mortgage), (iii) ayarlanabilir oranlı ipotek (Adjustable Rate Mortgage) ve (iv) iki endeksli ipotek (Dual Index Mortgage) olarak sıralanabilir.

5.5.1. Sabit Faizli ve Eşit Taksitli İpotekli Konut Kredileri

İpoteğe dayalı menkul kıymetler yoluyla bir konut satın alınırken, hane halkı satın alacağı konutun piyasa fiyatının % 10’u ile % 20’si arasında peşinat depozitosu ödemekle yükümlüdür. İpotek, kredi alan kişinin konutunu güvence olarak gösterdiği teminatlı bir kredi türüdür. İpotek işlemi, içinde üç önemli değişken barındırır. Bunlar; faiz oranı, ödeme planı ve amortizasyon süresi yani kredinin bitme süresidir. Bu üç değişken, kredi alan kişinin bu süre içinde ne kadar ödemesi gerektiği ve anapara geri ödemelerinin ne kadar zamanda yapıldığını gösterir.

Sabit oranlı ipotek kredisi, sabit faiz oranlı, eşit geri ödemeli, tamamen amortize edilen bir ipotek kredisi türüdür483. Bu şekilde ödenen krediler geleneksel ipotekli krediler (traditional mortgage loan) olarak da isimlendirilmektedir.

Sabit oranlı ipotek kredisinde, kredi alan, kredi verene her ay aynı miktarda ödeme yapar ve ödeme süresi dolduğunda kredi kapanır. Vade ise 20 yıldan 30 yıla kadar sürelerde değişmektedir. Bununla birlikte son yıllarda 15 yıl vadeyle düzenlenen ipoteklerin hacmi artmaktadır.

Aylık ödemeler vadesi gelen faiz ödemesi ve anaparanın bir kısmını kapsar. İpotek ödemelerinde öncelikle ödemelerin çoğu faize gider. Anapara ödenirken vadesi gelen faiz miktarı azalır ve ödemelerin çoğu anapara ödemesi olur. Süre sonunda anapara da faiz ödemesi de yapılır.

Uygulama deneyimlerine göre belirtilen standart aracın, hem borç alan, hem de borç verenler için enflasyonist bir ortamda sorun yarattığı ifade edilebilir. Yüksek enflasyon ortamlarında, borç verenler yatırımlarından pozitif bir geri dönüş sağlamak için verdikleri krediye yüksek oranlı bir nominal faiz oranı uygulamaya mecbur kalmaktadırlar. Bu yüksek nominal faiz oranı da, sabit dönem ve sabit oranlı kredide yüksek geri ödemelere sahip olmaktadır. Ancak yüksek enflasyon sebebiyle, zaman içerisinde kredi geri ödemelerinin reel değeri azalmaktadır. Bu ipotek kredisinin genel bir özelliği olarak, krediyi almış olan taraf vade içinde her zaman, kredi bakiyesini ödeyerek kredi kapatma hakkına sahiptir. Bu nedenle piyasa faiz oranları ipotek kredisi faiz oranlarının altına indiği zaman, kredi alan taraf bu krediyi kapatarak daha uygun koşullarda yeniden borçlanacaktır. Faizlerde düşüş olduğu zaman krediyi alan mevcut krediyi kapatarak daha düşük faiz oranı ile borçlanabilme imkanına sahip iken; krediyi veren faizlerin yükselmesi durumunda krediyi sona erdirme ve faiz oranını yükseltme imkanına sahip değildir.

Sabit oranlı ipotek, kredi alan açısından hiçbir risk doğurmaz iken, kredi veren açısından risklidir. Bu nedenle geleneksel ipotek kredileri ekonomik istikrarın olduğu ülkelerde uygulanabilir. Özellikle enflasyon oranının yüksek olduğu ülkelerde geleneksel ipotek kredileri riskli olup, finansal kurumlar bu tür kredilerden kaçınmaktadırlar.

5.5.2. Değişken Faizli İpotekli Konut Kredileri

Bu tür kredilerde, verilen ipotek kredisinin faiz oranları, kredi vadesi boyunca sözleşmede önceden belirlenen sürede değiştirilebilmektedir488. Bu kredi türü kredi veren tarafın karşılaştığı faiz oranlarındaki değişme riskine karşılık korumak amacıyla ortaya çıkmıştır489. Ayarlanabilir oranlı ipotek kredisi olarak da adlandırılmakta olan bu ipotek kredisinin faiz oranı dönemsel olarak yeniden belirlenebilmektedir. Bu dönemler 6 ay, 1 yıl, 2 yıl ya da 3 yıl gibi süreler olabilmektedir. Bununla beraber ekonomik göstergelerin çok değişken olduğu ülkelerde faiz oranının yeniden belirlenme dönemleri daha da kısa döneme çekilebilmektedir.

Ayarlanabilir oranlı ipotek kredilerinde faiz oranına dayalı bir indeks kullanılmaktadır. Bu da kreditörlere reel faiz oranlarında meydana gelebilecek değişimlere ilişkin riski de borçlu tarafa kaydırma imkanı sağlamaktadır491. Ayarlanabilir oranlı ipotek işleminde kredi miktarını amortize edecek şekilde ödenmesini sağlayacak bir başlangıç faiz oranı uygulanmaktadır. Bu oran, ilk yılın sonunda belirlenen faiz oranı indeksine göre yeniden ayarlanır ve ikinci yıl için amortisman planına göre yeni bir ödeme planı belirlenir. Bu işlem kredinin tamamen ödendiği son yıla kadar devam etmekte ve faiz oranlarının yeniden belirlenmesinde endekslemeye çok dikkat edilmesi gerekmektedir. Kullanılan bu endeksler sayesinde sağlanan fonların maliyeti sağlanmaktadır. Kredi veren kurumların, ayarlanabilir oranlı ipotek kredilerinde, kredi alanlar tarafından da benimsenmiş olan ve piyasada kullanılan endeksler dışında başka endeks kullanılması güveni azaltır. Bu tür kredilerde yaygın olarak kullanılan referans endeksler; bir yıl vadeli hazine bonosu faiz oranı, bir yıl vadeli LIBOR ya da ülke genelinde önde gelen gayrimenkul finansman kurumlarının uyguladığı sabit faizli ipotekli konut kredilerinin faiz oranlarının ağırlıklı ortalaması olabilir.

Özellikle borç veren kuruluşların fonlama maliyetlerindeki değişimleri karşılamak amacıyla ya taksit tutarının enflasyon farkına göre ayarlandığı veya faiz oranının belirli bir endeks (benchmark index) değer artı bir marj konularak elde edilen ve vade boyunca değişen bir oran olduğu, ipoteğe dayalı gayrimenkul kredileridir. Bu tür kredilerde faiz oranına bağlı olarak aylık taksit tutarları değişir. Faiz oranlarının sıklıkla değiştiği ekonomilerde, sabit faizli kredilerin temin edilemediği durumlarda kullanılmaktadır. Borçlu açısından faiz oranları düştüğünde bu kredi avantaj yaratsa da yükseldiğinde riskli olacaktır.

Bankacılık sistemi içinde uygulanan diğer değişken faizli kredilere benzer şekilde faiz oranı değişimlerine karşı kredi faiz oranının tavan ve taban değerlerini önceden saptamak bu kredilerde de mümkündür. Tavan saptanması durumunda borçlu ödeme gücünün ötesindeki faiz artışlarına karşı kendini korurken, taban borç veren için faiz düşüşlerinde bir korunma sağlayacaktır.

Yukarıda kısaca açıklanan ipotekli krediler dışında; eşit anapara ödemeli (sabit amortismanlı), artan ödemeli, ayarlanabilir faizli, balon ödemeli, indirimli ipotekli ve karma ipotekli konut kredisi uygulamalarına da rastlanmaktadır. Bunlar kısaca aşağıdaaçıklanmıştır:

Eşit Anapara Ödemeli (Sabit Amortismanlı) İpotekli Konut Kredisi: Bu tür bir kredi yapısında aylık anapara geri ödemeleri kredi vadesi boyunca sabit olarak belirlenmekte ve eşit miktarlar halinde geri ödenmektedir. Bunun için ilgili kredi yapısında kredi miktarı geri ödemenin yapılacağı vade sayısına bölünerek aylık anapara taksitleri bulunur. Kalan kredi borç bakiyesi ile kredi dönemsel faiz oranının çarpımı şeklinde hesaplanan aylık faiz miktarı ise değişkendir ve azalan bir eğilim gösterir. İlgili kredi yapısında için hesaplanan aylık faiz miktarı aylık anapara geri ödeme tutarına ilave edilerek aylık taksit ödeme tutarı bulunmaktadır. Eşit anapara ödemeli kredi yapısında ödenen ilk taksit en yüksek kredi taksiti olurken, vade ilerledikçe taksit miktarları azalmaktadır. İlgili kredi yapısının bir diğer önemli özelliği kredi faiz oranının sabit olarak belirlenmesidir.

Artan Ödemeli İpotekli Konut Kredisi: Bu tür kredilerde gelirlerinin yükseleceğini ya da tasarruf eğilimlerinin artacağı beklentisi olan kişiler için hazırlanmış bir kredi ödeme planı söz konusudur. Dolayısıyla, geri ödeme tutarları başlangıçta düşük tutulmakta, daha sonraki dönemlerde ise kademeli olarak arttırılmaktadır. Bu kredi yapısı hem belirlenen sabit faiz oranı nedeniyle sabit faizli ipotekli konut kredisine benzemekte hem de geri ödeme tutarlarının kademeli olarak arttırılması nedeniyle sabit faizli ipotekli konut kredisinden ayrılmaktadır. İlk defa ipotekli konut kredisi almak isteyen kişiler ile gelir ya da tasarruf düzeyleri yıllar geçtikçe artacağına inanılan gayrimenkul alıcıları için iyi bir alternatif olmaktadır.

Ayarlanabilir Faizli İpotekli Konut Kredisi: Bu tür kredilerde vade uzun tutulmakla birlikte kredi faiz oranları 3-5 yıl gibi dönemler itibariyle periyodik olarak taraflarca yeniden pazarlık konusu edilmekte ve ayarlanmaktadır. Burada faiz oranları değiştikçe geri ödemelerde değişmektedir.

Balon Ödemeli İpotekli Konut Kredisi: Bu tür kredilerde düşük peşinatlı ve düşük geri ödemeli bir plan hazırlanmakta, anapara ve faiz ödemelerinin sözleşmede belirtilen vadede sonlandırılabilmesi için ara dönemlerde (örneğin 3 ayda bir, 6 ayda bir ya da tüketicinin talebine göre belirlenen sıklıkta) yapılacak toplu ödemelere ihtiyaç duyulmakta ya da vadenin sonunda kalan borç tek bir seferde ödenmektedir. Kredi faiz oranı sabittir.

İndirimli İpotekli Konut Kredisi: İndirimli ipotekli konut kredisinde kredi kullanım aşamasında belirlenen değişen komisyon tutarı (örneğin % 1 ile % 5 arasında) ödenerek kredi faiz oranının daha düşük oranda belirlenmesi söz konusu olup, tüketici bu sayede indirimli faiz oranından kredi kullanarak taksit tutarlarını da düşürebilecektir. Kredi faiz oranı sabittir.

Karma İpotekli Konut Kredisi: Karma ipotekli konut kredilerinde vade dönemi içerisinde başlangıçta belirlenen bir dönem içerisinde (örneğin ilk 5 yıl) sabit faizli bir yapı uyarınca kredi taksitleri ödenir iken, devam eden süreçte ise kredi faiz oranı değişken yapıda belirlenmektedir. Karma kredilerin değişken faizli yapısında faiz oranları ise bulunulan aydan iki önceki ayda Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) yıllık yüzde değişim oranı baz alınarak hesaplanacaktır.

5.5.3. İpotekli Ticari ve Yatırım Kredileri

Türkiye’de 1958 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile Emlak Bankası ve Vakıfbank dışındaki bankaların konuta ilişkin kredi açmaları, 1979 yılına kadar engellenmiş ve daha sonra bütün bankalara kredilendirme yetkisi verilmiştir. Bu yıllarda bankalarda ucuz ve uzun vadeli konut kredisi vermek karlı olmadığından, bu alana ilgi göstermemişlerdir. 1989 yılından itibaren Pamukbank, 1990 yılından itibaren Dışbank ve İmar Bankası, 1991 yılından itibaren, Yapı Kredi Bankası, Akbank ve Halk Bankası bireysel kredi kapsamında konut kredisi vermeye başlamışlardır. Bunun nedeni bu dönemde bankaların karlı olan ticari kredileri satamamaları ve riski dağıtmak için alternatif alanlara yönelmeleridir. Ayrıca konut kredisi faizinin mevduat faizinden yüksek olması ve anapara ve faiz tahsilatını aynı anda yapabilmesi ve ödemelerde başlangıçta faiz payının daha yüksek olması gibi yollarla bankaya yeni kaynak yaratılması söz konusu işlemin bankalara cazip gelmesine imkan vermiştir.

Ticari bankalar kısa vadeli mevduat toplayabildikleri için bu bankaların uzun vadeli konut kredilerini finanse edebilmesi oldukça güçtür. Toplanan mevduat kısa vadeli olduğu için uzun vadeli kredilerde vade uyumsuzluğu sorunu ortaya çıkmaktadır. Bunun için farklı ipoteğe dayalı menkul kıymetlerle konut finansmanı gibi farklı finansman yöntemlerini uygulamak uygun olabilir.

Ticari kredi, işletmenin kendini geliştirmek için yapacağı yatırımlar veya borçları için kullanabilecekleri kredilerdir. Bununla birlikte, yatırım kredileri ise, projeye dayalı olan (baraj, altyapı, otoyol, demiryolu ve enerji gibi) büyük yatırımlar yanı sıra konut, turizm, sanayi, tarım, ticaret ve benzeri alanlarda gerçekleştirilecek faaliyetlerin finansmanında kullanılan kredilerdir.

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na göre kredi; “Bankalarca verilen nakdî krediler ile teminat mektupları, kontrgarantiler, kefaletler, aval, ciro, kabul gibi gayrinakdî krediler ve bu niteliği haiz taahhütler, satın alınan tahvil ve benzeri sermaye piyasası araçları, tevdiatta bulunmak suretiyle ya da herhangi bir şekil ve surette verilen ödünçler, varlıkların vadeli satışından doğan alacaklar, vadesi geçmiş nakdî krediler, tahakkuk etmekle birlikte tahsil edilmemiş faizler, gayrinakdî kredilerin nakde tahvil olan bedelleri, ters repo işlemlerinden alacaklar, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri ile benzeri diğer sözleşmeler nedeniyle üstlenilen riskler, ortaklık payları ve Kurulca kredi olarak kabul edilen işlemler…” (Md. 48) şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre ticari krediler kredinin geri ödenme sıklığına göre (spot veya rotatif), vade uzunluklarına göre (kısa, orta veya uzun vadeli), teminat bazlı (açık veya kefalet karşılığı) şeklinde farklı gruplara ayrılmaktadır. Ticari ve yatırım amaçlı krediler, küçüklüğü veya büyüklüğüne bakılmaksızın bütün şirketlere bankalarca kullandırılmakta ve böylece işletmelerin çeşitli amaçlarla kullanabilecekleri finansal kaynak sağlanmış olmaktadır.

5.5.4. İpotekli Kredilerde Riskler ve Risk Analizleri

Risk kavramına ilişkin farklı tanımlama yapılsa da genel olarak risk; meydana gelebilecek bir olayın hedeflerin gerçekleşmesi üzerinde bir etkiye sahip olup olamayacağına dair belirsizlik” olarak ifade edilebilir. Kelime anlamı ile “bir zarara, bir kayba, bir tehlikeye yol açabilecek bir olayın ortaya çıkma olasılığı veya tehlike” anlamlarına gelmektedir. Finansal kurumlar açısından risk genel olarak “istenmeyen durumlarla karşılaşma olasılığı” olarak ifade edilebilir.

Finans kuramı çerçevesinde risk, finansal işlemlerin sağlayacağı getiri ile bu işlemlerle ilgili nakit akışlarının beklenen bugünkü değeri arasındaki fark olarak tanımlanmaktadır. Risk teknik olaraksa, “getirilere ilişkin olasılık değerlerinin ortalama değer etrafındaki dağılımını” ifadeeder.

Konut finansmanına yönelik oluşan yüksek risk düzeyinin başlıca nedenleri olarak;

Sosyo-ekonomik faktörler,

Politik belirsizlikler,

Genellikle var olan kamu sektöründe yozlaşma,

Piyasalara dayalı ekonomi eksikliği, yani aracı finansman kurumların tam olarak gelişmemiş olması,

Özel mülk sahibi olmayı engelleyici sosyal faktörler,

Sektör bazında kamunun ağırlığı,

Sosyal barış düzeyinin tam oluşturulamamış olması,

Çok yüksek ve engelleyici nitelikte vergi yapısı sayılabilir.

Sayılan faktörlerin risk oluşturma düzeyleri veya önem derecelerinin ülkelere göre değişim gösterebileceği ve doğal olarak önem derecesinin değişken olduğu açıktır.

Konut finansman sisteminin etkin bir şekilde kullanılabilmesini etkiyen bazı unsurlar bulunmaktadır. Özellikle bir ülkedeki; (i) konut ve gayrimenkul sektörünün ülke ekonomisindeki ağırlığı, (ii) konut alımlarında kullanılan kurumsal finansman yöntemleri, (iii) konut finansman sektörünün GSMH içindeki payı, (iv) kredi alan ve verenlere karsı sigorta mekanizması ve (v) ekonomik istikrar gibi faktörler, söz konusu ülkenin konut finansman sisteminin sağlıklı bir şekilde uygulanmasını etkiler.

Konut finansman sistemine ilişkin riskler çeşitli kategorilere göre farklı şekillerde sınıflandırılabilir. Söz konusu riskler ekonomik anlamda “makro riskler” ve ”mikro riskler” ana başlıkları altında toplanabilir. Konut finansman sistemindeki mikro riskler; tüketici kredilerindeki irrasyonel dağılım, inşaat sektörü istihdamındaki süreksizlik, ipoteğe dayalı menkul kıymetler piyasası için derin sermaye piyasasının gerekliliği, reel sektörde kar marjlarının azalması ve kur baskısı olarak sıralanabilir.

Konut finansmanındaki riskler; “yatırımcı riskleri, “yatırımlarda ikame etkisi ve sistemik risk” başlıkları altında toplanabilir. Yatırımcı riskleri arasında; bilgi eksikliği, değerlendirme eksikliği, sosyal sorumluluk ve etik değerler, sistematik ve sistematik olmayan riskler ile sistemik riskler olarak sınıflandırılabilir.

Konut finansman sisteminde yatırımcıların karşı karşıya olduğu risklerin başında bilgi eksikliği riski gelmektedir. Bilgi eksikliği; tüketicilerin konut finansman yöntemleri, kullanılan konut kredisinin özellikleri, konut kredisi sözleşmesi yapılmadan önce sunulacak bilgiler ile kredinin ödenmesi sürecinde yapılan yasal değişiklikler hakkındaki bilgileri edinme biçim ve seviyesinden kaynaklanmaktadır.

Konut finansmanı, sosyal ve ekonomik önemi nedeniyle gelişen ve gelişmekte olan ülkelerde en önemli olgu durumundadır. Konut kredileri miktar olarak düşük, ihtiyaç sahiplerinin çok zor ulaşabildiği ve mevduata dayalı kredilerdir. Birçok ekonomide sermaye piyasaları konut finansmanı için önemli ölçüde uzun vadeli fon sağlamaktadır.

Bütün ekonomilerde uzun vadeli konut kredilerinin önemli ölçüde kredi, likidite ve faiz oranı riskleri içermesi nedeniyle kredi veren kurumlar konut finansmanı konusunda kredi vermekten kaçınırlar. Gelişmekte olan ülkelerdeki enflasyon oynaklığı ve faiz oranlarının kontrol edilmesindeki politik baskılar konut kredilerini daha riskli hale getirmektedir. İpotekli konut finansmanı sisteminin arz/talep tarafında yer alan oyuncuların çeşitli risklerle karşılaşabilecekleri ve bu kapsamda konut edinilmesinin riskleri; konut kredisi tüketicileri, kredi kurumları, menkul kıymet yatırımcıları ve kamu girişimcileri” olarak sınıflaması yapılmıştır.

5.5.4.1. Konut Üreticilerinin Riskleri

Konut fiyatları sabitken malzeme ve işgücü maliyetlerindeki artış, konut arzını olumsuz ve artan konut maliyetleri, konut üreticilerinin karlılığını azaltarak konut üretiminin azalmasına neden olur503. Konut yatırımlarının taşıdığı riskler aşağıdaki gibi özetlenebilmektedir:

Likidite: Likidite menkul kıymetlerle karşılaştırıldığında, konutların en önemli dezavantajı olarak görülmektedir. Konutun elden çıkarılması zaman alıcı bir iştir ve çaba gerektirir. Bunun yanında gayet planlı bir şekilde piyasa koşulları dikkate alınarak ve konutun yaşam devri göz önünde tutularak konut elden çıkarılabilmektedir.

Anapara Kaybı: Konuta yatırılan sermaye konutun tahrip olması, ekonomik koşullardaki değişiklikler ve sahiplik haklarının yitirilmesi gibi durumlarda kaybedilebilmektedir.

Getiri Kaybı: Yatırımcılar gelir ve maliyet tahminlerinin beklenenden farklı olması durumunda getiri kaybına uğrayabilirler. Böyle bir risk nedeniyle nakit akımındaki düzensizlik ihtimali, borç veren kuruluşlara belirlenen dönemlerde ödeme yapılmaması riskini beraberinde getirmekte, böyle bir durumda da yapılan sermaye yatırımları da risk altına girebilmektedir.

Akım Gücü Kaybı: Yüksek enflasyon dönemlerinde yatırımların tamamlanması durumunda dahi alım gücünün düşmesi nedeniyle yatırım değer kaybedebilmektedir. Ancak böyle bir riskin oluşma ihtimali düşüktür. Çünkü konutlarla ilgili geçmiş dönem verileri konutların enflasyon oranları üzerinde getiri sağladıklarını göstermektedir.

5.5.4.2. Hane Halkı ve Tüketici Açısından Risklerin Değerlendirilmesi

Aralarında akrabalık bağı bulunsun ya da bulunmasın aynı konutta veya konutlarda, aynı konutun bir bölümünde yaşayan, kazanç ve masraflarını ayırmayan bir veya birden fazla kişiden oluşan topluluklar olarak tanımlanan hane halkı, firmaların ürettikleri mallara yönelik talebi yaratması ve üretim aşamasında emek girdisinin arzını sağlaması açısından ekonomideki en önemli birimlerden birini meydana getirmektedir.

Hanelerinde, yatırım ve tasarruf eğilimlerinin, gelir ve varlık yapılarının ve yükümlülük kompozisyonunun incelenmesi bankacılık sektörünün analizi için gereklilik arz etmektedir. Zira, tasarrufları ile bankalara kaynak yaratan, işgücü piyasası ve ekonomik konjonktüre göre gelecek beklentilerini şekillendiren hane halkının tüketim ve tasarruf kararları finans sektörünü de etkilemektedir.

Ekonomide gelişmelerden en çok etkilenen kesimlerden biri olan hane halkının kredi talebini etkileyen faktörler; makro faktörler, tüketim ve borçlanma tercihleri, emek ve varlık gelirleri, tasarruflar, işsizlik, faiz oranı, demografik faktörler ve toplumun sosyokültürel yapısı gibi sıralanabilir.

5.5.4.3. Kredi Kurumlarının Riskleri

Kredi kurumlarının maruz kaldıkları riskler ve karşılaştıkları sorunlar özet olarak; faiz oranı riski (interest rate risk), erken ödeme riski (prepayment risk), kredi riski (ödememe riski – default risk) ve likidite riski (liquidity risk) olarak sıralanabilir. Belirtilen risk kaynakları kısaca aşağıda açıklanmıştır:

Faiz oranı riski:

Faiz riski, piyasa faiz oranlarındaki değişmelere bağlı olarak kredi veren kurumların uğradığı zararı ifade etmektedir. Faiz oranı riski; kredi veren kurumların karlılıkları üzerinde çok etkili olan bir risk türüdür. Burada, kurum sabit faizli ipotek kredisi vermiş ve daha sonra para piyasalarında faiz oranları yükselmişse, parasını düşük getiri ile bağlamasından ötürü zarara uğramaktadır. İpotek kredilerinin vade yapılarının genellikle uzun süreli olmaları, kredi veren kurum açısından faiz oranı riskinin önemini artırmaktadır. Olaya enflasyon açısından yaklaşıldığında ise, ipotek kredilerinin uzun vadeli olmaları nedeniyle hem kredi veren kurum, hem de kredi borçlusu açısından ayrıca bir satın alma gücü riski (enflasyon riski) de söz konusu olmaktadır. Faiz oranı riski ve satın alma gücü riski sabit faizli ipotek kredilerine alternatif olarak yaratılan değişken faizli ipotek kredileri ile azaltılmaya çalışılmaktadır.

Erken ödeme riski:

İpotek kredilerinde krediyi veren kurum açısından ortaya çıkabilecek bir risk unsuru erken ödeme riski, diğer bir ifadeyle peşin ödeme riskidir. Piyasa faiz oranlarının düşüş eğiliminde olduğu dönemlerde erken ödeme riski artmaktadır508. Kredi veren kurumun karşılaşabileceği erken ödeme riski, faiz oranı riskine benzer olarak, yaratılan değişken faizli ipotek kredileri ile azaltılmaktadır. Piyasa faiz oranlarının yüksek olduğu dönemlerde kredi veren kurumun maruz kalacağı erken ödeme riski düşük, düşük olduğu dönemlerde ise risk yüksek olmaktadır. Bunun nedeni ise kredi borçlularının re-finansmana gitmeleri olarak ifade edilebilir.

Kredi riski (temerrüt riski):

Temerrüt riski, konut kredilerinin tam ve zamanında ödenmemesinden kaynaklanır509. Kredi riski olarak da isimlendirilen geri ödememe riski kredi kullanan kişinin ödeme alışkanlığını terk etmesi olarak tanımlanabilir. Ödeme alışkanlığının terk edilmesinin nedeni, kredi kullananın ödeme güçlüğüne düşmesi olabileceği gibi, faiz oranı riskinin tamamen kredi kullanan tarafa aktarılması, satın alınan gayrimenkullerin piyasa değerinin düşmesi veya anapara borç para bakiyesin artması gibi nedenler olabilir.

Temerrüt durumunun yaygınlaşması, söz konusu teminatların (satışa sunulan konutların) değerinin düşmesine neden olarak, bu kredilere dayalı olarak üretilen menkul kıymetleri değersizleştirmekte ve sistemi genel bir krize sürükleyebilmektedir. Ödenmeme riski, hem sabit faizli hem de değişken faizli krediler için geçerli olan ve son derece titizlikle fiyatlaması gereken bir risk unsurudur.

Likidite riski:

Gayrimenkullerin istenildikleri anda nakde dönüştürülememesi, nakde dönüşüm için belirli bir sürenin beklenmesi ya da gayrimenkulün piyasa değerinin altında bir tutarla nakde dönüştürülmesi likidite riski olarak değerlendirilmektedir. Gayrimenkulün fiziki durumu, piyasanın hareketliliği ve piyasadaki arz-talep dengesi likidite riskini doğrudan etkilemektedir.

Risk analizleri:

Risk yönetimi hangi risklerin önemli olduğunun belirlendiği ve bu riskleri bertaraf edebilmek için strateji ve planların geliştirildiği proaktif süreçtir. Bu süreç içerisinde; riskler tanımlanır, bu riskleri önleyici tedbirler alınır, risklerin büyüklüğü sayısallaştırılır ve kabul edilebilir risk düzeyi belirlenir. Dolayısıyla risk yönetimi potansiyel risklerin sistematik olarak değerlendirilerek, olası zararların etkisini azaltıcı yönde verilere dayalı karar vermeyi sağlayan bir disiplindir.

Risk yönetimi belirsizlikleri ve belirsizliklerin getireceği olumsuz etkileri mümkün olan en alt düzeye indirmeyi hedefleyen bir disiplindir. Zarar ya da kaybı oluşmadan önce önlemeyi amaçlayan proaktif bir süreçtir. Bu kapsamda risklerin oluşmadan önce belirlenmesi, meydana gelme olasılığının ve oluşum sonrası etkilerinin minimuma indirilmesi için yapılacak işlemler büyük önem taşır. Risk yönetimin stratejileri ilk aşamada gider veya zararlardan sakınılma üzerinde odaklanmışken, daha sonra zamanla kurumsal yönetim ve raporlama, riskin sayısal hale getirilmesi, stratejik amaçlar ile alınan riskin hizaya konulması, risk yönetiminin performans ve sermaye verimliliği ile bağının kurulması ve hissedar değeri üzerine odaklanmıştır.

Risk yönetimi anlaşılması zor ve oldukça karmaşık bir kavramdır. Literatürde riskin ölçülmesi ve yönetimine ilişkin birçok teorik ve pratik görüş bulunmaktadır. Ancak temelde risk yönetimine ilişkin dört ortak ana faktör bulunmaktadır:

  1. Risk yönetimi bir süreçtir.
  2. Risk yönetimi firmadaki herkese aittir.
  3. Risk yönetimi niceliksel ve niteliksel veri gerektirir.
  4. Risk yönetimi üst yönetimin desteğini almalıdır.

Detaylı bir tanımla risk yönetimi; gelişmiş sayısal yöntemler, süreç verimliliği, güçlü bir iç kontrol sistemi, bilgi paylaşımı, iç ve dış verilerin toplanması yoluyla kaynakların verimli olarak kullanılması hakkındadır. Her önemli iş süreci gibi risk yönetimi de yönetilmeye ve gözden geçirilmeye ihtiyaç duyar. Sonuç olarak risk yönetimi süreci, iyi bir iş yönetimi süreci ile aynı özelliktedir.

Risk yönetim süreci temelde beş temel aşamadan oluşmakta olup, bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Risklerin tanımlanması, risk politikaları ve uygulama usullerinin oluşturulması,

Risklerin ölçülmesi, sayısallaştırılması,

Risklerin izlenmesi ve analizi,

Risklerin raporlanması,

Risklerin araştırılması, teyidi ve denetimi

Konut kredi tahsisinde risk yönetim ilkelerinin etkin olarak hayata geçirilememesi; hane halkı için temerrütlerin ve bankalar için de kredi/menkulleştirme risklerinin artmasına sebep olmaktadır. Bu bağlamda taşınmaza piyasa değerinden oldukça farklı bir değer biçilmesi, kredi tahsisi kararının yeterli belgelendirmeye dayanmaması ve geri ödeme gücünün etkin olarak ölçülmemesi gibiolaylar hane halkının konut finansmanından kaynaklanan riskleri birlikte tekil/sistemik risklerinde artmasına neden olabilmektedir.

5.5.5. İpotekli Kredilerde Menkul Kıymetleştirme ve Değerleme İlişkileri

İpotekli konut finansmanı ikincil piyasalara dayalı konut finansmanı modeli sermaye piyasalarında finansmanı temel almaktadır. Bu sistemde kaynak akışını sağlayan finansman mekanizması piyasaya likidite kazandırmasına dayanmaktadır.

5.5.5.1. İpotekli Kredilerde Menkul Kıymetleştirme

İpotekli konut kredilerinde sürecin sağlıklı işleyebilmesi ve sistemin kendini finanse edebilmesi için menkulleştirmenin yapılması şarttır. Sistem basitçe birincil piyasalarda konut sahibi olmak isteyenlere kredi verilmesi ve ikincil piyasalarda bu kredilerin ve kredilere dayalı olarak ihraç edilen menkul kıymetlerin alınıp satılarak sisteme dahil edilmesini sağlayan döngü olarak tanımlanabilir.

Konut finansman sisteminin finansal altyapısını oluşturan ikincil piyasa mekanizmasına henüz işlerlik kazandırılmamış olması, Türkiye’de konut kredilerinin toplam hacminin göreli olarak sınırlı kalmasındaki en önemli etkenlerden biridir.

İkincil ipotek piyasalarında likiditenin artırılması ve yeni piyasa araçlarının oluşturulması yönünden menkul kıymetleştirme büyük önem taşımaktadır. Finans kurumlarının aktiflerinde bulunan alacak portföylerinin menkul değerler haline getirilerek satılması ile oluşturulan ikincil piyasa süreci “menkul kıymetleştirme” olarak adlandırılmaktadır.

Bankacılık işlemlerinin genel olarak kredi riski, piyasa riskleri, likidite riski ve operasyonel risklere maruz kaldığı kabul edilmektedir. Söz konusu bankacılık işlemleri yanında menkul kıymetleştirme işlemleri de bu tür risklerle karşı karşıya kalabilmektedir.

Menkul kıymetleştirme işleminde başlıca iki tür menkul kıymet ihracı şekli vardır521: Başka bir ifade ile menkul kıymetleştirme işlemleri ile ilgili olarak dünyada yaygın olarak uygulanan bilanço dışı ve bilanço içi diye adlandırılan iki ana ikincil piyasa sistemi bulunmaktadır.

5.5.5.2. İpotekli Kredilerde Değerleme

Değerleme hizmetini, lisanslı gayrimenkul değerleme kuruluşlarından alan bankalar, piyasa değerine yakın olan bu değerleme neticeleri üzerinden kredi vermektedir. Değerleme işlemlerinde farklı bankalarca uygulanan standartlar birbirine yakın dahi olsa, genel anlamda bir standardizasyon eksikliği bulunmaktadır.

Yakın gelecekte menkul kıymetleştirilmesinden söz edilecek konut kredilerinin likiditesini sağlayacak olan esas unsur, altında yatan ipotekli tapu belgesinin ifade ettiği nakit değerdir. Bu nakit değer ise gayrimenkul değerleme işlemi ile tespit edilen değerdir. Bu değer, her türlü menkul kıymet ihracını doğrudan etkileyecektir.

İpotek düzenlenme sürecinde üzerinde önemle durulması gereken diğer bir husus da, verilen ipotek kredilerinin geri dönüşünü güvence altına almak ve ipotekli konut kredilerinin geri dönüşünü güvence altına almak kurumlar açısından bazı risk yönetimi araçlarının modele entegre edilmesi gerekmektedir. Kredi veren kurum tarafından hem kendi kredi riskini azaltmak, hem de kredi talebinde bulunan tarafa kredi verilip verilmeyeceğine karar vermek için; İpotek Ödemelerinin Gelire Oranı (Payment to Income Ratio-PTI) ve Kredi Tutarının Gayrimenkulün Değerine Oranı (Loan to Value Ratio-LTV) gibi iki temel ölçüt kullanılarak müşterinin kredibilitesi irdelenmektedir.

İpotek ödemelerinin gelire oranı (PTI), gayrimenkul almak isteyen kişilerin başvurdukları kredinin geri ödeme tutarının, kişilerin aylık gelirlerine oranını ifade etmektedir. Müşteriler kredi geri ödemelerini mevcut gelirleri ve varsa önceki tasarrufları ile ödemek zorundadırlar. Bu durumda PTI oranı ne kadar düşük ise, kredi geri ödemeleri de o ölçüde düzenli yapılmaktadır. Bir başka ifade ile bu oranın düşüklüğü alınan kredinin kişinin geliri içinde payının düşük olmasına ve dolayısıyla bu kredinin ödenmeme riskinin az olmasına neden olmaktadır. Kişilerin satın alacakları gayrimenkulün fiyatı ile alacakları kredi arasındaki farkı, gayrimenkulün satın alınması sırasında peşin ödemeleri (down payment) gerekli olmakta ve PTI oranı müşteri için de bir güvence veya emniyet aracı olarak görülmektedir. PTI oranının % 30 olması, ipotekli konut kredisi talep eden kişinin yiyecek ve barınma gibi temel ihtiyaçları da düşünüldüğünde, kabul edilebilir bir oran olarak gözükmektedir.

5582 sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 13/A maddesi uyarınca, konut finansmanı kuruluşları tarafından verilen ipotekli konut kredilerinin ipotek teminatlı menkul kıymete konu olabilmeleri için, konut değerinin en fazla % 80’i oranında kredi açılmasını zorunlu kılmıştır. Buna göre gayrimenkul finansmanında kredi değer oranı en fazla % 80 olarak belirlenmiş olup, kişilerin kalan % 20’lik kısmı kişisel birikimleri ile sağlaması hedeflenmiş ve bu yolla bir tür risk azaltma stratejisi geliştirilmiş olmaktadır.

Müşteriye verilecek olan ipotek kredisinin geri ödemelerini güvence altına almaya çalışan bir diğer kriter ise, kredi tutarının gayrimenkulün değerine olan oranıdır (LTV). LTV oranı, kredi talebinde bulunan kişilerin alacakları kredilerin, gayrimenkulün satış fiyatına olan oranı şeklinde ifade edilmektedir. Dolayısıyla, kişilerin satın alacakları gayrimenkulün fiyatı ile alacakları kredi arasındaki kısmı gayrimenkulün satın alınması sırasında peşin ödemeleri gerekmektedir. LTV oranının düşüklüğü, kredi veren kurum açısından daha yüksek bir koruma ifade etmektedir; çünkü kurum tarafından gayrimenkul değerinin tamamı kadar kredi açılmamakta ve bu sayede oluşabilecek risklere karşı bir miktar emniyet payı bırakılmaktadır.

5.5.6. İpotekli Krediler ve Sigorta İlişkileri

İpotekli kredi sigortası uygulamaları, 1800’lü yılların sonlarına kadar uzanabilen oldukça eski bir tarihe sahiptir. Başta ekonomik krizler olmak üzere, bu süreç boyunca yaşanan ve mortgage piyasasını ve onun taraflarını (bileşenlerini) olumsuz etkileyen tüm tecrübeler, bu piyasada sigorta işlevinin gelişmesine ve ürünlerin çeşitlenmesine temel teşkil etmiştir. Sigorta işlevi, bankaları ipotekli kredi kullandırmaya teşvik ederek hem ipotekli kredi piyasasının gelişmesine katkı sağlamakta, hem de orta ve düşük gelirli kesimin konut sahibi olmasını kolaylaştırmaktadır.

Birinci el ve ikinci el ipotek piyasalarının temelinde, kredi veren kurumların ihraç ettikleri menkul kıymetler ile fon sağlamaları ve bu sağladıkları fonları tüketicilere ipotekli konut kredisi şeklinde kullandırmaları yatmaktadır. Bu bağlamda, söz konusu menkul kıymetlerin nakit akışlarının düzenli gerçekleştirilmesi kredi ödemesinin zamanında ve kesintisiz olarak yapılmasına bağlıdır. Ödemelerde bir sorunla karşılaşılması durumunda, kredi veren kurumlar gayrimenkul üzerine konan ipoteğin biran önce nakde çevrilmesini sağlamak zorunda kalmakta, bu süreç ise kurum tarafından vakit ve para kaybı anlamına gelmektedir. Bu durumda, ipotekli konut kredilerine dayalı gayrimenkul finansman sisteminin temel amacı olan kişilerin daha kolay şartlarda gayrimenkul sahibi olabilmesinden de uzaklaşılmış olmakta ve ikinci el ipotek piyasalarında ihraç edilen menkul kıymetlere yönelik talep ve menkul kıymetlerin değeri de olumsuz etkilenmektedir. Şöyle ki, 2006 yılının sonundan itibaren özellikle ABD gayrimenkul finansman piyasasında yüksek riskli ipotekli konut kredilerinin kredi borçlusu tarafından zamanında geri ödenmemesi sonucunda, ikinci el ipotek piyasasında bu kredilere dayalı ihraç edilen menkul kıymetlerin nakit akışlarında da sorunlarla karşılaşılmıştır. İşte bu noktada, gayrimenkul finansman sisteminin sağlıklı işleyebilmesi için ülkenin makroekonomik istikrarının yanı sıra, ipotek piyasalarında rol alan tüm unsurların risklerinin çeşitlendirilmiş sigorta ürünleri ile güvence altına alınması önemli olmaktadır.

İpotekli konut finansman sisteminde sigorta, yasal bir zorunluluk değil, aslında sadece risk yönetimi açısından bir gerekliliktir. Nitekim düşük dereceli konut kredileri büyük ölçüde yeterli kapsamda sigortaları yapılmamış kredilerden oluşmaktadır. Türkiye’de sadece doğal afet sigortası (DASK), kentlerde konutlar için zorunlu bir sigorta türüdür526. Ancak kredilere güvence oluşturmak üzere yeterli rizikoları kapsayacak sigortaların yaptırılması gerekir.

ABD’de hükümetin konut finansman piyasasında kredi akışını sağlamak için sarf ettiği çabaların başında uygulamaya koymuş olduğu ipotek sigortası ve garanti programı gelmektedir. Federal Konut İdaresi tarafından 1934 yılında başlamış olan ipotek sigortası programının, konut edinimi üstünde çok önemli bir etkisi olmuştur. Bu program sayesinde, kredi verenler ipotek sigortası ücreti ile kredi risklerini azaltmışlardır. Böylece, konut piyasasına daha fazla kredinin akması sağlanmış ve konut edinimi artmıştır.

Konut finansmanı en önemli unsurlarından biri olan sigorta işlevinin sağlıksız çalışması halinde ise; tüm sistemi etkileyebilecek ölçekte önemli sorunlar yaşanabilmektedir. Son yıllarda finansal piyasalarda yaşanan bazı olaylar ve özellikle 2008 yılında ortaya çıkan küresel finansal kriz, ipotekli konut sigortası sisteminin de kuyruk etkisine konu olabileceğinigöstermiştir.

İpotek kredisi almak isteyen tarafların yararlanabileceği genel anlamda iki grup sigorta bulunmaktadır. Birinci grup kredi alanlar tarafından ve diğeri de kredi veren tarafından yaptırılır. Bütün sigortaların kredi alanın kredibilitesi üzerinde olumlu etkisi olmakla beraber, kredi veren açısından kendisinin yaptırdığı sigortanın önemi daha büyüktür.

Müşteri tarafından sigorta yaptırılması halinde, kredi kurumlarınca istenen ön ödeme tutarı azalabilir. Bu nedenle kredi alanlar daha düşük ön ödeme yapmak ve kredi kurumları tarafından seçilebilir olmak için, gerek özel gerekse kamusal sigorta şirketlerine sigorta yaptırmaktadırlar.

Bazen kredi kurumlarının kullandırdıkları konut kredisine ilişkin sigortaları da kendileri yaparlar. Bu durumda sigorta maliyetleri yine kredi kullanan müşteriye yansıtılmaktadır. Sigorta, verilen kredinin tamamını ya da bir bölümünü kapsamakta olup, kredi alanın borcunu ödeyememesi halinde, ipotek ödemelerinin sigorta kurumu tarafından yapılmasını sağlamaktadır.

Kredi veren açısından ipotek sigortasının net etkisi, geri ödenmeme riskini azaltmasıdır. Sigorta şirketleri kredi kurumları tarafından yapılan başvuruları değerlendirirken birçok faktörü göz önünde bulundurmaktadırlar. Kredi verenin karşı karşıya olduğu risk, kredi verilen tutarla, mülkün değeri ve sigorta tutarı arasındaki farka eşittir. Bu bakımdan sigorta, ön ödeme gibi, kredi verenin riskini azaltıcı bir unsurdur. İpotek sigortası kredi alan açısından da yarar sağlamaktadır. Bu sigortanın sayesinde kişiler daha az ön ödeme yaparak kredi verenleri ikna etmekte ve ipotek kredisini almaktadırlar; çünkü sigorta ile ön ödemenin kredi veren açısından önemi aynıdır.

Sigorta maliyeti genellikle kredi alan taraflara yansıtılmaktadır. Bu yansıtma farklı şekilde olabilmektedir. Bazı durumlarda sigortadan kaynaklanan maliyet, ipotek kredisinin verilişi aşamasında kredi tutarının içine eklenebildiği gibi, işlem masrafları arasında da alınabilmektedir. Bu yansıtma zamanı ve şekli, o anki piyasa koşullarına ve finansal kurumlar arasındaki rekabet durumuna göre belirlenmektedir. İpotekli konut finansman sisteminde uygulama alanı bulan başlıca sigorta türleri aşağıda belirtilmiştir532.

İpotekli konut kredilerine dayalı gayrimenkul finansman sistemindeki önemli fonksiyonlardan biri de ipotek sigortacılığı fonksiyonudur. Sistemin ve dolayısıyla ipotek piyasalarının nakit akışlarının devamlılığını sağlamak açısından gerekli olan ipotek sigortası, kredi veren kurum ve kredi alan taraf tarafından yapılabilmektedir. Gayrimenkul finansman sisteminin geliştiği ülkelerde ipotek piyasalarında ortaya çıkabilecek riskleri kontrol altına alan çok sayıda sigorta ürünü bulunmakta olup, ABD’de ve Avrupa’da uygulanan temel sigorta ürünlerinin; “İpotekli Konut Kredisi Ödemelerini Koruma Sigortası”, “İpotekli Konut Kredisi Koruma Sigortası”, “Tapu Sigortası” ve “İpotekli Konut Kredisi Garanti Sigortası” gibi isimlerle tanımlandığı görülmektedir.

Başlıca sigorta türleri özellikle gelişmiş bir ipotekli konut finansman sistemine sahip ABD’de uygulanan ürünler olup, aşağıda bunlardan başlıcaları özet açıklanmıştır:

Mortgage Hayat Sigortaları ve Mortgage Koruma Sigortası: Kredi veren kuruluşların alacaklarını teminat altına alabilmek amacıyla kredi alan kişilerden yaptırmalarını istedikleri sigortaların başında hayat sigortaları gelmektedir. Bu sigortalar ile teminat altına alınan temel risk kredi alan kişinin ölümüdür. Risk gerçekleştiğinde ipotekli konut kredisi borcuna tekabül eden miktar sigortacı tarafından kredi veren kuruluşa ödenmekte ve bu şekilde kredi veren kuruluşun alacaklarını tahsil etmesi kolaylaşmaktadır.

Mortgage Ödemelerini Koruma Sigortası: Esas olarak kredi alan kişileri korumaya yönelik bir ürün olan mortgage ödemelerini koruma sigortası ile teminat altına alınan risk, kredi taksitlerinin geçici olarak ödenememesi ve bu nedenle de ipoteğin paraya çevrilmesidir. Kredi alan kişinin işsiz kalması, hastalanması veya bir kaza geçirmesi gibi nedenlerle gelirinde geçici bir süre için azalma olması durumunda, eğer varsa bu sigorta devreye girecek ve poliçede belirtilen süreler için kişinin kredi taksitleri sigorta şirketi tarafından ödenecektir.

Mortgage Değer Kaybı Garanti Sigortası: Bu sigorta ile sağlanan koruma temelinde kredi veren kuruma yöneliktir. Mortgage değer kaybı garanti sigortası veya kısaca mortgage sigortası kredi alanın ipotekli konut kredisi geri ödemelerinde temerrüde düşmesi ve bu nedenle üzerinde ipotek tesis edilmiş olan gayrimenkulün satılarak alacağın tahsil edilmesi yoluna gidilmesi sonucunda, borç bakiyesi ile satış sonucu elde edilecek miktar arasında kredi veren aleyhine oluşabilecek zararı teminat altına alan bir ürün olarak tanımlanabilir.

Yapı Sigortası: Kredi veren kurumlar tarafından yaygın olarak talep edilen sigortalardan biri de yapı sigortalarıdır. Bu şekilde söz konusu kuruluşlar binanın göreceği fiziksel zararlara ilişkin olarak gayrimenkulün yeniden inşa maliyetine ilişkin teminat elde etmektedirler.

Nakit Akışı ve Finansal Garanti Sigortası: Nakit akışı sigortası, özellikle ipoteğe dayalı menkul kıymetler söz konusu olduğunda kurumsal yatırımcılar için mortgage garanti sigortasına eşlik eden son derece önemli bir sigorta ürünüdür. Bu sigortanın temel fonksiyonu, yatırımcıların yaptıkları yatırımın getirisini tamamen ve vaktinde alınmasını garanti etmektir. Nitekim mortgage sigortası ile verilen teminat ister özel sigorta şirketlerince, isterse konut idaresi (Federal Housing Administration – FHA) tarafından verilmiş olsun, temel olarak yalnızca kredinin tam olarak geri ödenmesini sağlamaya yöneliktir. Kredi kullananın ilk temerrüde düştüğü tarihten gayrimenkule el konulup yeniden satılmasına dek geçen süre içerisinde ödenmeyen aylık ödemeleri ise ihtiva etmez.

Hata ve İhmal Sigortası ve Mortgage Kayıp Sigortası: Kapsamı daha da genişletilmiş olan hali mortgage kayıp sigortası olarak da bilinen hata ve ihmal sigortası, bir takım mutat işlemlerin yapılması esnasında yapılacak hata ve ihmaller dolayısıyla meydana gelecek zararlara karşı, kredi verenleri ve onların ikincil ipotek piyasasındaki yatırımlarını koruyan özel bir mesleki sorumluluk sigortası ürünüdür.

Yönetici ve İdarecilerin Sorumluluğu Sigortası: Yönetici ve idarecilerin sorumluluğu sigortası, kredi veren veya yatırımcılar için hizmet sağlayanlar başta olmak üzere çeşitli finansal kurumların ihtiyaçları için geliştirilmiş bir tür mesleki sorumluluk sigortasıdır. Bu sigorta yönetici ve idarecilerin yaptığı haksız eylemler dolayısıyla ortaya çıkan zararlara karşı, konut alımına yönelik ipotekli kredi verilmesi, satılması ve bu hizmetlerin sunulmasına ilişkin işlemleri yapan kurumları koruma altına almaktadır.

Konut Sahibinin Sigortası: Bu sigorta yangın başta olmak üzere konut sahiplerinin maruz kalabilecekleri bir takım riskleri teminat altına almakta olup, mülke gelebilecek zararlar yanında, kişisel sorumluluk ve hırsızlık gibi bir takım risklerin de bu sigorta ile teminat altına alınabilmesi mümkündür. Bu şekilde ipotekli konut kredisi alacağının teminatı olan gayrimenkulün değerinin korunması hedeflenmektedir.

Sel Sigortası: Bir tür doğal afet sigortası olan sel sigortası, özellikle ABD örneğinde son derece önemli bir üründür. Bu sigorta türü, ABD’de mali riskin hesaplanması ile ilgili olarak federal hükümetin çalışmalar yürüttüğü tek sigorta ürünü olarak dikkat çekmektedir.

Tapu Sicili Sigortası: Bu sigorta türü temelinde, kredi verenler ve yatırımcılara, poliçe üzerindeki gayrimenkul üzerinde geçerli ve icra edilebilir bir rehne sahip olduklarına ve rehinlerinin diğerlerine nazaran öncelikli olduğuna ilişkin teminat veren bir sigorta ürünüdür.

Tapu ve kredi işlemleri yapan acentenin hata ve ihmali sigortası: Bu sigorta ürünü, tapu ve kredi işlemlerini yapan acentelerin hata ve ihmalleri dolayısıyla ortaya çıkan zararlara ilişkin riskleri teminat altına almaktadır.

Mortgage Bankerleri – Finansal Kurumlar Kefalet Senedi: Bu sigorta, kredi veya hizmet veren şirketlere, bu kurumların yönetici ve çalışanlarının sahte, hileli ve suç teşkil eden fiillerine karşı koruma sağlayan bir çeşit kefalettir. Bu sigorta çerçevesinde belirlenen fiiller, nerede yapıldıklarına ve başkalarının işbirliği ile yapılıp yapılmadıklarına bakılmaksızın teminat kapsamı içinde değerlendirilmektedirler.

Özel Tehlike Sigortası: Bu sigorta türü, ABD’de hükümet tarafından desteklenmeyen özel nitelikteki ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin kredi derecesini desteklemek için kullanılan üründür.

5.6.Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları

Sermaye piyasası mevzuatında yer alan taşınmaz finansmanına yönelik araçlar veya aracılık sistemi, geniş anlamda konut finansmanı ile de ilişkilidir. Gayrimenkul yatırım ortaklıkları (GYO) da bu kapsamda gündeme gelen ve aktif olarak kullanılan araçlar arasında yer almaktadır533.

GYO’nın ilk yasal dayanağını yürürlükten kalkan 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 32’inci, 35’inci ve 36’ıncı maddeleri oluşturmuştur. Belirtilen maddelerde sermaye piyasası kurumları arasında sayılan GYO’ların “faaliyetlerinin kapsamı” ile “kuruluş ve faaliyet koşulları” düzenlenmiştir. Mülga 2499 Sayılı Kanun; gayrimenkul yatırım ortaklıklarının, portföy işletmeciliği ve yöneticiliği faaliyetinde bulunmak üzere Sermaye Piyasası Kurulu’na (Kurul) başvurmalarını zorunlu kılmıştır (Md. 30/1-f). 30.12.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’na göre GYO; 6362 Sayılı Kanunun 35’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki “b) kolektif yatırım kuruluşları” adıyla sermaye kuruluşları arasında sayılmıştır.

6362 Sayılı Kanun ile verilen yetki uyarınca ve yurt dışında yaygın bir finansman aracı olan altyapı fonlarına benzer bir şekilde, altyapı yatırım ve hizmetlerine de yatırım yapılmasını sağlamak için 1998 yılından başlayarak yürürlüğe giren Seri: VI, No: 11 sayılı Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği, 28.05.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan “Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin EsaslarTebliği” (III-48.1) ile yürürlükten kaldırılmıştır534.

Yeni tebliğde 23.01.2014 tarihli ve 28891 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan kapsamlı değişiklik ile yürürlüğe giren Tebliğin amacı; “gayrimenkul yatırım ortaklıklarının kuruluşlarına ve kurucularına, paylarının ihracına, satışına ve devrine, faaliyet esaslarına, yönetim ilkelerine, portföy sınırlamalarına, portföylerinde bulunan varlıkların ve hakların değerlemesine, varlıkların saklanmasına, imtiyazlı pay ihracına, ortaklarında ve yöneticilerinde aranacak niteliklere, kamuyu aydınlatma ve yatırımcıların bilgilendirilmesi yükümlülüklerine, kar dağıtımına, gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsünden çıkmalarına, tabi olacakları diğer yükümlülüklere ve anonim ortaklıkların gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüşümüne ilişkin esasları düzenlemek” şeklinde açıklanmıştır (Tebliğ, Md. 1).

5.6.1. Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarının Çalışma Alanları

GYO faaliyetlerini; 28.05.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği (III-48.1) ile belirlenmiş usul ve ilkeler çerçevesinde yürütmektedir. GYO’ların çalışma alanları; gayrimenkuller, gayrimenkul projeleri, gayrimenkule dayalı haklar, altyapı yatırım ve hizmetleri, sermaye piyasası araçları, Takasbank para piyasası ve ters repo işlemleri, Türk Lirası cinsinden vadeli mevduat veya katılma hesabı, yabancı para cinsinden vadeli ve vadesiz mevduat veya özel cari ve katılma hesapları ile iştirakler ve Kurulca belirlenecek diğer varlık ve haklardan oluşan portföyü işletmek amacı ile paylarını ihraç etmek üzere kurulan ve Sermaye Piyasası Kanunu (Md. 48) ile sınırı çizilen faaliyetler çerçevesinde olmak kaydı ile Tebliğde izin verilen diğer faaliyetlerdir.

Altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işleten ortaklıkların yalnızca bu faaliyette bulunmak üzere kurulmaları/dönüşmeleri zorunlu olup, ortaklık esas sözleşmesinde bu yönde hüküm bulunması zorunludur. Münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklar altyapı yatırım ve hizmeti ile ilişkili olmayan gayrimenkuller, gayrimenkul projeleri ve gayrimenkule dayalı haklara yatırım yapamazlar. Tebliğ kapsamındaki diğer ortaklıklar da, ana faaliyet konularına ilişkin gayrimenkul veya gayrimenkul projelerine bağlı olarak yürütülen ve arızi nitelik taşıyanlar hariç olmak üzere, altyapı yatırım ve hizmetleri ile bunlar kapsamındaki varlık ve haklara yatırım yapamazlar (Tebliğ, Md. 4).

Mevzuata göre GYO’lar; (i) “münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan bir portföyü veya Tebliğ’in 4’üncü maddenin birinci fıkrasında belirtilen diğer varlık ve haklardan oluşan bir portföyü işletmek üzere kurulabileceği gibi belirli bir projeye, gayrimenkule veya altyapı yatırım ve hizmetine yatırım yapmak ya da belirli bir alanda faaliyet göstermek amacıyla da kurulabilmekte” ve (ii) belirli alanlarda faaliyet göstermek veya belirli bir projeye, gayrimenkule veya altyapı yatırım ve hizmetine yatırım yapmak üzere kurulan ortaklıkların aktif toplamlarının en az % 75’i bu faaliyet kapsamında yapılan yatırımlardan oluşmakta ve bu ortaklıkların unvanlarında söz konusu faaliyete, projeye, gayrimenkule veya altyapı yatırım ve hizmetine ilişkin bir ifadeye yer verilmesi” ile tanımlanmaktadır (Tebliğ, Md. 5).

GYO’ların kurulmasında aşağıdaki koşulların bulunması gerekli olmaktadır:

Başlangıçta GYO olarak kurulabileceği gibi, anonim ortaklıklar esas sözleşmelerini 6362 Sayılı Kanun ve III-48.1 Sayılı Tebliğ hükümlerine uygun olarak değiştirerek GYO’na dönüşebilirler. Yalnız altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıkların gerek kuruluşlarında, gerekse dönüşümlerinde esas sözleşmelerinde ortaklık aktif toplamının asgari % 75’inin altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşacağının açıkça belirtilmesi zorunludur. Sadece altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklara yalnızca altyapı şirketleri dönüşebilir.

Kuruluş ve dönüşüm başvurularının Kurulca uygun görülebilmesi için GYO’ların; a) Kayıtlı sermayeli anonim ortaklık şeklinde kurulması veya anonim ortaklık niteliğinde

olup kayıtlı sermaye sistemine geçmek için Kurul’a başvurması,

b) Kuruluşta başlangıç sermayesinin, dönüşümde ise mevcut ödenmiş veya çıkarılmış sermayesi ile öz sermayesinin her birinin 30.000.000 TL’den, münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ise 100.000.000 TL’den az olmaması,

c) (b)bendinde belirtilen sermaye miktarının;

1) 60.000.000 TL’den az olması durumunda, sermayeyi temsil eden paylarının en az % 10’unun,

2) 60.000.000 TL ve daha fazla olması durumunda ise, sermayenin 6.000.000 TL’lik, münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ise 10.000.000 TL’lik kısmını temsil eden paylarının kuruluşta nakit karşılığı çıkarılmış olması ve nakit karşılığı çıkarılan pay bedellerinin tamamının ödenmesi, dönüşümde ise nakit karşılığı çıkarılmış olması veya son hesap dönemine ait bağımsız denetimden geçmiş konsolide olmayan veya bireysel finansal tablolarında dönen varlıklar grubu altında yer alan nakit ve nakit benzerleri ile finansal yatırımlar kalemlerinin toplamının bu bentte belirtilen oran ya da tutar kadar olması,

Ticaret unvanında “Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı” ibaresini taşıması veya unvanını bu ibareyi içerecek şekilde değiştirmek üzere Kurula başvurmuş olması,

Kurucu ortakların veya var olan ortakların Tebliğde öngörülen koşullara sahip olması,

Esas sözleşmesinin Kanun ve Tebliğ hükümlerine uygun olması veya var olan esas sözleşmesini Kanun ve Tebliğ hükümlerine uygun şekilde değiştirmek üzere Kurula başvurmuş olması,

Genel müdür ile yönetim kurulu üyelerinin Tebliğde öngörülen koşulları taşımaları, genel müdürün kuruluş ve dönüşüm başvurularında belirlenmiş ve en geç kuruluşun veya esas sözleşme değişikliklerinin ticaret siciline tescili tarihi bakımından, münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ise tescil tarihini izleyen altı ay içinde atanmış olması,

Portföyünde yer alan/alacak varlıkların niteliklerinin ve ortaklık aktif toplamı içinde sahip oldukları/olacakları ağırlıkların Tebliğde belirtilen niteliklere ve sınırlamalara uygun olması,

Kuruluşta ayni sermaye konulması durumunda, 9’uncu madde çerçevesinde ayni sermaye değerinin saptanmış olması,

Başlangıç sermayesinin veya çıkarılmış sermayesinin % 25’i oranındaki paylarının, Tebliğde belirlenen süre ve ilkeler çerçevesinde halka arz edileceğinin, münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ise halka arz edileceğinin veya nitelikli yatırımcıya satılacağının Kurula karşı taahhüt edilmiş olması,

Sermayesinin, son iki yıl içinde, varlıkların rayiç değere taşınması yoluyla oluşan fonlardan artırılmamış olması,

(i)Diğer yatırım ortaklıklarının ve halka açık ortaklıkların gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüşüm başvurularında, ikinci fıkranın (g) bendinde yer alan, portföydeki varlıkların ortaklık aktif toplamına oranının bu Tebliğdeki sınırlamalara uygun duruma getirilmesi koşulunun, dönüşüme ilişkin esas sözleşme değişikliklerinin ticaret siciline tescilini izleyen en geç altı ay içerisinde sağlanması gerekir. Söz konusu süre içinde gerekli uygunluğu sağlamayan ortaklıkların, gayrimenkul yatırım ortaklığı olarak faaliyette bulunma hakları ortadan kalkar. Ortaklıklar, ilgili sürenin bitiminden başlayarak en geç üç ay içinde esas sözleşme hükümlerini gayrimenkul yatırım ortaklığı faaliyetini kapsamayacak şekilde değiştirmek üzere Kurula başvurmakla yükümlüdürler. Söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmesinden ortaklık yönetim kurulu veya yönetim kurulunca yetkilendirilmiş olması durumunda ilgili murahhas üye sorumludur.

(ii)Münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklarda; (a) Ortaklardan en az birinin kamu kurum ve kuruluşu niteliğinde tüzel kişi olması ve ortaklık sermayesine en az % 20 oranında iştirak etmesi durumunda;

(1) İkinci fıkranın (b) bendinde yer alan başlangıç sermayesi 5.000.000 TL olarak uygulanır. Ancak, 11/A maddesi kapsamında yapılacak pay satışının sermaye artırımı şeklinde yapılması sonucunda çıkarılmış sermayenin asgari 100.000.000 TL’ye ulaşması zorunludur.

(2) İkinci fıkranın (c) bendinde yer alan sermayenin asgari 10.000.000 TL’sinin nakit karşılığı olması koşulu uygulanmaz.

(b) İkinci fıkranın (d) bendinde yer alan koşullar, kamu kurum ve kuruluşu niteliğindeki tüzel kişilerde aranmaz.

(c) Ortakların kendi özel mevzuatları uyarınca başka bir makam veya organın karar veya onayı gerekiyor ise, kuruluş veya dönüşüm başvurusunda bu karar veya onayın bulunması

şartı aranmaktadır.

5.6.2. GYO Paylarının Kurul Tarafından Kayda Alınması

Kurulacak veya dönüşecek olan ortaklıkların, şekli ve esasları Kurulca belirlenecek standart form ve bu formda belirtilen belgelerle birlikte Kurula başvurmaları zorunludur. Kurul, başvuruyu 6362 Sayılı Kanun ve Tebliğ hükümlerine uygunluk yönünden inceler. Kurulca başvurunun uygun görülmesi durumunda; altyapı faaliyetlerine ilişkin olarak ilgili makamlardan alınması gerekli diğer izin ve onaylara ilişkin mevzuat hükümleri saklı kalmak üzere, kuruluş aşamasında kuruluşun, dönüşümde ise esas sözleşme değişikliklerinin onaylanması talebi ile Bakanlığa başvurulur. Kuruluş işlemlerinde esas sözleşmenin konuya ilişkin Kurul izninin tebellüğ edildiği tarihi müteakip en geç 30 gün içinde ticaret siciline tescil ettirilmesi, dönüşüm işlemlerinde ise esas sözleşme değişikliğinin onaylanacağı genel kurulun, konuya ilişkin Kurul izninin tebellüğ edildiği tarihten sonra en geç 30 gün içinde gerçekleştirilmesi ve genel kurul kararının genel kurul toplantısını izleyen en geç 15 gün içerisinde ticaret siciline tescil ettirilmesi zorunludur. Ortaklıklar, kuruluş esas sözleşmesinin veya dönüşüme ilişkin genel kurul kararının ticaret siciline tesciline ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilanına ilişkin belgeleri, ilan tarihini izleyen altı iş günü içinde Kurula gönderirler.

5.6.3. GYO Kuruluşu ve Sermaye Artırımlarında Ayni Sermaye Konulması

Ortaklık kuruluşlarında ve sermaye artırımlarında, ancak üzerinde ipotek bulunmayan veya gayrimenkulün değerini doğrudan ve önemli ölçüde etkileyecek nitelikte herhangi bir takyidat şerhi olmayan gayrimenkuller ve gayrimenkule dayalı ayni haklar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 342’inci ve 343’üncü maddeleri çerçevesinde ayni sermaye olarak konulabilir. Münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklarda bu fıkrada sayılan varlıklara ek olarak Kurulca uygun görülecek varlıklar da ayni sermaye olarak verebilir. Ancak, gerek kuruluşta gerekse sermaye artırımı sonrasında, çıkarılmış sermayenin nakden ödenen kısmının 6’ıncı maddenin ikinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen oranın veya tutarın altına düşmemesi zorunludur.

Kuruluşta ayni sermaye konması durumunda, konulan ayni sermayeye 6102 Sayılı Kanunun 343’üncü maddesi çerçevesinde değerleme işlemi yapılır. Buna ilave olarak Tebliğin 8’inci bölümünde belirtilen esaslar çerçevesinde ayni sermayenin değerleme hizmetine yönelik rapor hazırlatılması gerekmektedir. Hazırlanan raporlarda ulaşılan tutarlardan düşük olanı ayni sermaye olarak esas alınır. Değerleme çalışmasında kullanılacak yöntemlerin açıkça ikincil düzenlemede bulunmaması nedeni ile farklı raporlarda kullanılan yöntemler ve ulaşılan sonuçların yorumlanmasında önemli farklılıkların ortaya çıktığı ve sermaye piyasasına yönelik değerleme çalışmalarının muhasebe (Türkiye Finansal Raporlama Standartları) ve değerleme standartlarına uygun olma zorunluluğunun bulunduğu vurgulanmalıdır.

Ayni sermaye artırımlarında 6102 Sayılı Kanunun 343’üncü maddesi kıyasen uygulanır. Ayni sermaye artırımı için Kurula yapılacak başvuru öncesinde bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen bilirkişi ve değerleme raporlarının hazırlatılması gerekir. Ayni sermaye artırımı kararı sadece genel kurulda alınabilir. Ortaklıkların esas sözleşmelerinde bu hususa yer verilmesi zorunludur. Şirkete sermaye olarak konulacak gayrimenkuller ile sınırlı ayni haklar, ortaklığın tüzel kişilik kazanması veya sermaye artırımının tescilinden başlayarak en geç 10 iş günü içinde tapu sicilinde ortaklık adına tescil ettirilir. Diğer varlıklar için ise ilgili mevzuatta öngörülen süre ve koşullara uyulur. Bu işlemin süresi içinde yaptırılmasından ortaklık yönetim kurulu veya yönetim kurulunca yetkilendirilmiş olması halinde ilgili murahhas üye sorumludur.

5.6.4. GYO’larda Halka Arz Yoluyla Satış

GYO olarak kurulan veya esas sözleşme tadili yoluyla gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüşen ortaklıkların, paylarını halka arz yoluyla satabilmek için, kuruluşlarının veya esas sözleşme değişikliklerinin ticaret siciline tescilini izleyen üç ay içinde faaliyetlerin yürütülebilmesi için gerekli olan mekan, donanım ve personeli sağlamaları ve organizasyonu kurmaları, GYO olarak kurulan ortaklıkların Tebliğin 6’ıncı maddesinin ikinci fıkrasının (f) ve (g) bentleri kapsamında genel müdürün atanmasına ve portföye dahil edilecek varlıklara ilişkin taahhütlerini yerine getirmeleri, şekli ve ilkeleri Kurulca belirlenecek halka arz standart formunu ve formda belirtilen belgeleri tamamlayarak çıkarılmış sermayesinin asgari % 25’ini temsil eden payların halka arzına ilişkin izahnamenin onaylanması talebiyle Kurula başvurmaları zorunludur.

Halka arz sonrasında, ortaklığın çıkarılmış sermayesinin asgari % 25’i oranındaki paylarının halka açık pay niteliğinde olması zorunludur. Birinci fıkrada belirtilen süre içinde halka arz standart formunu ve formda belirtilen belgeleri tamamlayarak Kurula başvurmayan veya gerekli koşulları sağlamadığı için başvurusu Kurulca onaylanmayan ortaklıkların, gayrimenkul yatırım ortaklığı olarak faaliyette bulunma hakları ortadan kalkar. Ortaklıklar, ilgili sürenin bitiminden veya Kurulun olumsuz görüşünün kendilerine bildirildiği tarihten başlayarak en geç üç ay içinde esas sözleşme hükümlerini GYO faaliyetini kapsamayacak şekilde değiştirmek ve kayıtlı sermaye sisteminden çıkmak üzere Kurula başvurmakla yükümlüdürler. Ortaklıklar bu değişiklikleri yapmadıkları takdirde, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 529’uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri hükümleri gereğince sona ermiş sayılır.

5.6.5. Borsaya Kotasyon Yapılması ve Payların Türleri

Paylarını halka arz eden ortaklıklar, satış süresinin bitimini izleyen 15 gün içinde paylarının Borsa İstanbul A.Ş. (BİAŞ) kotuna alınması için gerekli belgenin verilmesi istemiyle Kurula başvururlar. Bu belgenin alınmasını izleyen 15 gün içinde de payların kote edilmesi isteği ile BİAŞ’a başvurulması zorunludur.

GYO paylarının türleri; (i) ortaklık payları nama veya hamiline yazılı olarak ihraç edilebilmesi ve (ii) nama yazılı ihraç edilmiş olup borsada işlem gören paylar hakkında 6102 Sayılı Kanunun 414’üncü maddesinin birinci fıkrası uygulanmaz.

GYO; yönetim kurulu üyelerinin seçiminde aday gösterme imtiyazı tanıyan paylar dışında imtiyaz veren herhangi bir menkul kıymet ihraç edemezler. Aday gösterme imtiyazının yaratılmasında 6102 Sayılı Kanunun 360’ıncı maddesi hükümleri uygulanmaz. Halka açılma sonrasında, hiçbir şekilde yönetim kurulu üyeliğine aday gösterme imtiyazı da dahil olmak üzere imtiyaz yaratılamaz. Tebliğin yayımı tarihinden önce oyda imtiyaz veren pay ihraç etmiş olan ortaklıklar için 6102 Sayılı Kanunun 479’uncu maddesinin ikinci fıkrası hükmü uygulanmaz. Kurulun belirlediği esaslar çerçevesinde, faaliyetlerinin makul ve zorunlu kıldığı durumlar saklı kalmak kaydıyla, Kurul düzenlemelerine uygun olarak hazırlanmış finansal tablolarına göre üst üste beş yıl dönem zararı eden halka açık ortaklıklarda, birinci fıkra kapsamındaki imtiyazlı paylar Kurul kararı ile ortadan kalkar. Bu hükmün uygulanmasında, konsolide finansal tablo hazırlama yükümlülüğü bulunan halka açık ortaklıklar için konsolide finansal tablolar esas alınır. İmtiyazlı payların kamu kurum ve kuruluşlarına ait olması durumunda bu fıkra hükmü uygulanmaz.

Payların halka arzından veya nitelikli yatırımcıya satışından önce ortaklık sermayesinin % 10 ve daha fazlasını temsil eden payların devirleri ile herhangi bir orana bakılmaksızın imtiyazlı payların devirleri Kurul iznine tabidir. Bu kapsamdaki pay devirlerinde, ortaklıkta pay edinecek yeni ortaklar için 7’nci maddenin birinci fıkrasının (e) bendi dışındaki bentlerinde yer alan koşullar aranır. % 10’dan daha az orandaki pay edinimlerinde ortaklıkta pay edinecek yeni ortaklar, 7’inci maddenin birinci fıkrasının (e) bendi dışındaki bentlerinde yer alan koşulları taşıdıklarını belgeleyen belgeleri, pay devrini izleyen 10 iş günü içinde Kurula iletmekle yükümlüdürler.

Ortaklık paylarının halka arzından veya nitelikli yatırımcıya satışından sonraki dönemde, yönetim kontrolü sağlayan paylara sahip olan ortakların 7’nci maddenin birinci fıkrasının (e) bendi dışındaki bentlerinde yer alan koşulları sağlamaları zorunludur. Yönetim kontrolünün elde edilmesini sağlayan miktardaki imtiyazlı payların devri Kurul iznine bağlıdır. İmtiyazsız paylarla yönetim kontrolünün elde edilmesi durumunda ise, bu paylara sahip olan ortakların söz konusu koşulları sağladıklarını belgeleyen belgeleri pay edinimini izleyen 10 iş günü içinde Kurula iletmeleri zorunludur. Yönetim kontrolü sağlayan paylara sahip olan ortakların, söz konusu koşulları sağlayamamaları durumunda; yönetim kontrolü sağlayan paylarını, koşulları sağlayamadıkları tarihten başlayarak en geç üç ay içerisinde elden çıkarmaları zorunludur.

Yönetim kontrolünün elde edilmesini sağlayan miktardaki imtiyazlı payların devrinde, imtiyazlı payları devralacak ortakların, Kurulun pay alım teklifi zorunluluğuna ilişkin hükümleri kapsamında devir sonrası diğer ortakların paylarını satın almayı sağlayacak mali güce sahip olmaları ve bu durumu belgelemeleri zorunludur. Kurulun pay alım teklifi zorunluluğundan muafiyete ilişkin hükümleri saklıdır. Bankaların bu madde kapsamındaki pay edinimlerinde 7’nci maddenin beşinci fıkrasında yer alan koşulların sağlanması zorunludur. Birinci, ikinci ve dördüncü fıkralarda belirtilen ilkelere aykırı olarak gerçekleştirilen devirler pay defterine kayıt olunmaz. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak pay defterine yapılan kayıtlar hükümsüzdür.

5.6.6. GYO’ların Yönetim Organları ve Oluşumu

Yönetim kurulu, Kurul düzenlemeleri ile 6102 Sayılı Kanunun ilgili maddeleri çerçevesinde seçilir ve görev yapar (Md. 16). Ortaklıklarda görev alacak yönetim kurulu üyelerinin, 7’nci maddenin birinci fıkrasının (e) bendi dışındaki bentlerinde yer alan koşulları taşımaları gerekmektedir. Ayrıca yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunun dört yıllık yükseköğrenim kurumlarından mezun olmaları ve ortaklığın faaliyet konusunu yakından ilgilendiren; gayrimenkul, altyapı, hukuk, inşaat, bankacılık ve finans gibi alanlarda en az üç yıllık deneyime sahip olmaları zorunludur. Yalnızca gayrimenkul alım satım işi ile uğraşmak bu alanda edinilmiş tecrübe sayılmaz. Kurul düzenlemeleri dikkate alınarak yönetim kurulu nezdinde kurulan komitelerde yalnızca dört yıllık yükseköğrenim kurumlarından mezun olmuş yönetim kurulu üyeleri görev alabilir. Yönetim kurulu üyeliği görevine yeni bir atama yapılması durumunda atamaya ilişkin karar, atanan kişinin birinci fıkrada yer alan koşulları sağladığını belgeleyen belgelerle birlikte atamayı izleyen en geç 10 iş günü içinde Sermaye Piyasası Lisanslama Sicil ve Eğitim A.Ş. (SPL)’ne gönderilir.

Yönetim kurulu üyeleri, yönetim kurulunun alacağı kararlarda taraf olan kimselerden Kurul tarafından belirlenen kurumsal yönetim ilkelerine göre bağımsız olmaması durumunda, bu konuyu gerekçeleri ile birlikte yönetim kuruluna bildirmek ve her halükarda toplantı tutanağına işletmekle yükümlüdür. Bu hususta 6102 Sayılı Kanunun “müzakereye katılma yasağı” başlıklı 393’üncü maddesi hükmü saklıdır.

GYO’larda genel müdür olarak görev yapacak kişinin; (i) dört yıllık yükseköğrenim kurumlarından mezun olması, (ii) 7’nci maddenin birinci fıkrasının (e) bendi dışındaki bentlerinde yer alan koşulları taşıması ve (iii) altyapı, hukuk, inşaat, bankacılık, gayrimenkul ve finans gibi alanlarda en az beş yıllık deneyime sahip olması zorunludur. Yalnızca gayrimenkul alım-satım işi ile uğraşmak bu alanda edinilmiş deneyim sayılmaz. Belirtilen koşulları taşıyan genel müdürün münhasıran ve tam zamanlı olarak bu görev için istihdam edilecek/edilmiş olması zorunludur. Genel müdür, başka kurum ve kuruluşlarda, icrai nitelikte olmaması ve ortaklıktaki görevinin ifasında zafiyete neden olmaması kaydıyla, yönetim kurulu üyeliği yapabilir. 6102 Sayılı Kanunun 396’ncı madde hükmü saklıdır.

Genel müdürlük görevine son 12 aylık süre içerisinde altı aydan fazla vekalet edilemez. Bu sürenin sonunda bu göreve yeniden vekaleten atama yapılamaz. Genel müdürlük görevine yeni bir atama yapılması durumunda atamaya ilişkin karar, atanan kişinin birinci fıkrada yer alan koşulları sağladığını belgeleyen belgelerle birlikte atamayı izleyen en geç 10 iş günü içinde Kurula ve SPL’ye gönderilir.

Ortaklık bünyesinde faaliyetlerin etkin bir şekilde yürütülmesini sağlayacak sayıda nitelikli personelin istihdam edilmesi ve sermaye piyasası mevzuatında belirtilen görevleri yerine getirecek ihtisas personelinin seçiminde Kurulun ilgili düzenlemelerine uyulması zorunludur. Kurul düzenlemeleri uyarınca oluşturulması gereken komitelerde görevli personelin atanmaları ve görevden ayrılmaları, atamayı veya görevden ayrılmayı izleyen en geç 10 iş günü içinde SPL’ye bildirilir. Bu kapsamındaki personelin 7’nci maddenin birinci fıkrasının (h) bendinde yer alan koşulu taşıması zorunludur.

5.6.7. GYO’ların Yatırım Faaliyetleri ve Yatırım Faaliyetlerine İlişkin Sınırlamalar

Tebliğde belirtilen sınırlamalar saklı kalmak üzere, ortaklıklar veya ortaklıkların; alım-satım karı veya kira geliri elde etmek amacıyla; arsa, arazi, konut, ofis, alışveriş merkezi, otel, lojistik merkezi, depo, park, hastane ve benzeri her türlü gayrimenkulü satın alabilir, satabilir, kiralayabilir, kiraya verebilir ve satın almayı veya satmayı vaat edebilirler. Yalnız altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklar bu bentte yer alan işlemleri gerçekleştiremezler. (ii) Portföylerine alınacak her türlü bina ve benzeri yapılara ilişkin olarak; yapı kullanma izninin alınmış ve kat mülkiyetinin tesis edilmiş olması zorunludur. Ancak, mülkiyeti tek başına ya da başka kişilerle birlikte ortaklığa ait olan otel, alışveriş merkezi, iş merkezi, hastane, ticari depo, fabrika, ofis binası ve şube gibi yapıların, tamamının veya bölümlerinin yalnızca kira geliri elde etme amacıyla kullanılması durumunda, anılan yapıya ilişkin olarak yapı kullanma izninin alınması ve tapu senedinde belirtilen niteliğinin taşınmazın var olan durumuna uygun olması yeterli kabul edilir.

Portföylerine ancak üzerinde ipotek bulunmayan veya gayrimenkulün değerini doğrudan ve önemli ölçüde etkileyecek nitelikte herhangi bir takyidat şerhi olmayan gayrimenkuller ile gayrimenkule dayalı haklar dahil edilebilir. Bu hususta 30’ncu madde hükümleri saklıdır.

Kendi mülkiyetlerindeki arsa ve arazilerin yanı sıra, hasılat paylaşımı veya kat karşılığı arsa satışı sözleşmeleri akdettiği başka kişilere ait arsalar üzerinde, gayrimenkul projesi geliştirebilirler veya projelere üst hakkı tesis ettirmek suretiyle yatırım yapabilirler. Yapılacak sözleşme hükümleri çerçevesinde bir veya birden fazla tarafla ortak bir şekilde yürütülecek projelerde, ortaklık lehine mülkiyet edinme amacı yok ise, ortaklığın sözleşmeden doğan haklarının Kurulca uygun görülecek nitelikte bir teminata bağlanmış olması zorunludur.

Gerçekleştirecekleri veya yatırım yapacakları projelerin ilgili mevzuat uyarınca gerekli bütün izinlerinin alınmış, projesinin hazır ve onaylanmış, inşaata başlanması için yasal gerekliliği olan tüm belgelerinin tam ve doğru olarak var olduğu konularının bağımsız gayrimenkul değerleme kuruluşları tarafından tespit edilmiş olması gerekir (Tebliğ, Md. 22/d. Mülkiyeti ortaklığa ait olmayan ve ipotek tesis edilmiş arsalar üzerinde proje geliştirilebilmesi için, tesis edilen ipoteğin bedelinin söz konusu arsa için en son hazırlanan değerleme raporunda ulaşılan arsa değerinin % 50’sini geçmemesi ve her halükarda üzerinde proje geliştirilecek ipotekli arsaların ipotek bedellerinin, ortaklığın kamuya açıkladığı bağımsız denetimden geçmiş son finansal tablolarında yer alan aktif toplamının % 10’unu aşmaması gereklidir.

Faaliyete geçirilebilmesi için belirli asgari donanıma gereksinme duyan otel, hastane veya buna benzer gayrimenkullerin kiraya verilmeden önce tefrişini temin edebilirler. Mülkiyeti başka kişilere ait olan gayrimenkuller üzerinde kendi lehine üst hakkı, intifa hakkı ve devre mülk irtifakı kurabilir ve bu hakları üçüncü kişilere devredebilirler. Mülkiyetine sahip oldukları gayrimenkuller üzerinde başka kişiler lehine; üst hakkı, intifa hakkı ve devre mülk irtifakı kurabilir ve bu hakların üçüncü kişilere devrine izin verebilirler.

Özel düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla Yap-İşlet-Devret modeli ile geliştirilecek projeleri, birinci fıkranın (d) bendinde belirtilen koşulların sağlanması kaydıyla kendisi veya başkaları lehine üst hakkı tesis ettirmek suretiyle gerçekleştirebilirler. Dördüncü maddenin üçüncü fıkrası hükümleri saklı olacaktır. Mülkiyetlerini edinmek kaydıyla yurt dışındaki gayrimenkullere ve yabancı sermaye piyasası araçlarına yatırım yapabilirler.

Gayrimenkullere ve gayrimenkul projelerine ilişkin ayni haklar Medeni Kanun hükümlerine göre kurulur. İrtifak haklarından tapuya tescil edilmesi koşuluyla yalnızca intifa hakkı, devre mülk irtifakı ve üst hakkı tesis ettirilebilir. Üst hakkı ve devre mülk hakkının devredilebilmesine ilişkin olarak bu hakları doğuran sözleşmelerde herhangi bir sınırlama getirilemez. Ancak özel yasa hükümleri saklıdır. Herhangi bir şekilde, devredilebilmesi konusunda bir sınırlamaya tabi olan varlıklara ve haklara yatırım yapamazlar. Yüksek Planlama Kurulundan izin alınması koşulu bu hüküm kapsamında devir kısıtı olarak değerlendirilmez.

Aracılık faaliyeti kapsamında olmamak kaydıyla yerli ve yabancı sermaye piyasası araçlarını alabilir ve satabilir, Takasbank para piyasası ve ters repo işlemi yapabilir, Türk Lirası cinsinden vadeli mevduat veya katılma hesabı, yabancı para cinsinden ise vadeli ve vadesiz mevduat veya özel cari ve katılma hesabı açtırabilirler, sermaye piyasası araçlarını ödünç verebilirler. Ortaklıklar, Kurulun ilgili düzenlemeleri çerçevesinde yapılacak bir sözleşme ile herhangi bir anda portföylerindeki sermaye piyasası araçlarının piyasa değerinin en fazla % 50’si tutarındaki sermaye piyasası araçlarını ödünç verebilir. Ödünç verme işlemi en fazla 90 iş günü süreyle ve ödünç verilen sermaye piyasası araçlarının en az % 100’ü karşılığında nakit veya kamu borçlanma araçlarından oluşabilecek teminatın ortaklık adına Takasbank’ta bloke edilmesi koşuluyla yapılabilir. Teminat tutarının ödünç verilen sermaye piyasası araçlarının piyasa değerinin % 80’inin altına düşmesi durumunda teminatın tamamlanması istenir. Ortaklığın taraf olduğu ödünç verme sözleşmelerine, sözleşmenin ortaklık lehine tek taraflı olarak feshedilebileceğine ilişkin bir hükmün konulması zorunludur.

Hiçbir şirkette sermaye veya oy haklarının % 5’inden fazlasına sahip olamazlar. Ortaklığın tek bir şirketteki para ve sermaye piyasası araçları yatırımlarının toplamı ortaklığın aktif toplamının % 10’unu aşamaz.

Altın, kıymetli madenler ve diğer emtialar ile bunlara dayalı vadeli işlem sözleşmelerine yatırım yapamazlar.

Yatırım fonları payları ve türev araçlar hariç, borsalarda veya borsa dışı teşkilatlanmış piyasalarda işlem görmeyen sermaye piyasası araçlarına yatırım yapamazlar, sermaye piyasası araçlarının alım satımlarının Borsa kanalıyla yapılması zorunludur.

Sermaye piyasası araçlarını açığa satamazlar, kredili menkul kıymet işlemi yapamazlar ve sermaye piyasası araçlarını ödünç alamazlar.

Türev araçları kullanarak korunma amacını aşan işlemler yapamazlar.

Yasa gereği ödemekle yükümlü oldukları vergi, harç ve benzeri diğer giderler hariç olmak üzere varlıkların portföye alımı ve portföyden satımı sırasında varlık değerinin % 3’ünü aşan komisyon ücreti ve benzeri giderler yapamazlar. Bu hüküm yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklar için uygulanmaz.

Ortaklık portföyüne dahil edilecek gayrimenkullerin tapudaki niteliğinin, fiili kullanım şeklinin ve portföye dahil edilme niteliğinin birbiriyle uyumlu olması esastır.

Münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklarca ayrıca aşağıdaki esaslara uyulur:

Altyapı yatırım ve hizmetlerine ilişkin projelerin portföye dahil edilmeden önce kapsamlı talep, nakit akımı ve risk analizlerini de içeren ekonomik ve mali fizibilite etütlerinin yapılmış ve ilgili mevzuata göre onaylanmış olması, bunlara ek olarak yatırımların değerlemelerinin de yapılmış olması gereklidir.

Gerçekleştirilecek veya yatırım yapılacak projelerin ilgili mevzuat uyarınca gerekli tüm izinlerinin alınmış, projesinin hazır ve onaylanmış, proje kapsamında gereksinme duyulan arazi ve zemin etütlerinin yapılmış, projenin çevresel ve kültürel varlıklara etkilerinin değerlendirilmiş ve gerekli önlemlerin alınmış, yasal gerekliliği olan tüm belgelerin tam ve doğru olarak var olduğu konularının gayrimenkul değerleme kuruluşları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından tespit edilmiş olması gereklidir.

Altyapı yatırım ve hizmetleri ile projelerinin genel kamu yararına hizmet eden ve sosyoekonomik faydaları bulunan nitelik taşımalarına, uzun dönemli, karlı ve öngörülebilir nakit akımlarına sahip olmalarına özen gösterilmesi gereklidir.

Özel mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla; özelleştirme, Yap-İşlet-Devret modeli veya diğer kamu-özel işbirliği modelleri kapsamındaki altyapı yatırım ve hizmetlerine yatırım yapılabilir.

Özel mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla; merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları, yerel yönetimler ve kamu iktisadi teşebbüsü tarafından yürütülen altyapı yatırım ve hizmetlerine yatırım yapılabilir.

Yurtdışında gerçekleştirilen altyapı yatırım ve hizmetleri ile bunlara ilişkin projelere yatırım yapılamaz.

Altyapı yatırımı veya hizmeti kapsamındaki tesislerin işletmeciliğini yürütmek üzere işletmeci şirket kurulabilir, kurulmuş olanlara iştirak edilebilir.

Ortak olmak veya borçlanma aracı satın almak suretiyle altyapı şirketlerine yatırım yapılabilir.

Ortak olmak veya borçlanma aracı satın almak suretiyle yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işleten diğer ortaklıklara yatırım yapılabilir.

GYO’lar; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda tanımlandığı üzere, mevduat veya katılım fonu toplayamazlar ve mevduat veya katılım fonu toplama sonucunu verecek iş ve işlemler yapamazlar. Bu Tebliğde izin verilen işlemler dışında ticari, sınai veya zirai faaliyetlerde bulunamazlar. Hiçbir şekilde gayrimenkullerin, altyapı yatırım ve hizmetlerinin inşaat işlerini kendileri üstlenemez, bu amaçla personel ve ekipman edinemezler. Yürütülen projelerin kontrol işleri dahili olarak yürütülecekse bu amaçla istihdam edilen personel kapsam dışındadır.

Hiçbir surette otel, hastane, alışveriş merkezi, iş merkezi, ticari parklar, ticari depolar, konut siteleri, süper marketler ve bunlara benzer nitelikteki gayrimenkulleri ticari maksatla işletemez ve bu amaçla personel istihdam edemezler. Ancak, 27’nci maddenin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları kapsamındaki faaliyetler ve bu faaliyetler nedeniyle istihdam edilen personel bu bent kapsamında değerlendirilmez.

Kendi personeli vasıtasıyla portföye konu olan veya olacak projeler hariç olmak üzere başka kişi ve kuruluşlara proje geliştirme, proje kontrol, mali fizibilite, yasal izinlerin takibi ve buna benzer hizmetler veremezler. Kredi veremezler. İlişkili taraflarıyla herhangi bir mal veya hizmet alım satımı işlemine dayanmayan borç alacak ilişkisine giremezler. Belgeye dayandırılmayan ve piyasa rayicinden bariz farklılık gösteren bir harcama veya komisyon ödemesinde bulunamazlar. Sürekli olarak kısa vadeli gayrimenkul alım-satımı yapamazlar.

5.6.8. GYO’ların Portföy Sınırlamaları

Gayrimenkullere, gayrimenkul projelerine ve gayrimenkule dayalı haklara aktif toplamının en az % 51’i oranında yatırım yapmak zorundadırlar. Şu kadar ki yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıkların aktif toplamının en az % 75’inin bu varlıklardan oluşması zorunludur. % 75 oranının hesaplanmasında Tebliğ’in 22’nci maddenin birinci fıkrasının (s) bendinin (8) ve (9) numaralı alt bentlerinde yer alan varlıklar da dikkate alınır. Tebliğin 22’nci maddenin birinci fıkrasının (k) bendinde yer verilen varlıklar ile 28 inci maddede belirtilen iştiraklerin tamamına, yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklarda en fazla aktif toplamının % 25’i, diğer ortaklıklarda ise en fazla aktif toplamının % 49’u oranında, bu varlıklar içerisinde yer alan yatırım amaçlı Türk Lirası cinsinden vadeli mevduat veya katılma hesabı, yabancı para cinsinden vadeli ve vadesiz mevduat veya özel cari ve katılma hesabına ise en fazla aktif toplamının % 10’u oranında yatırım yapabilirler. Portföye alınan varlıkların veya projelerin maliyetlerine ilişkin bedel ödemeleri belirli hakedişler karşılığında veya taksitler halinde yapılıyorsa, bunlara karşılık gelen nakit fazlaları da 22’nci maddenin birinci fıkrasının (k) bendinde yer verilen varlıklar aracılığıyla değerlendirilebilir. Finansal tabloların hazırlandığı yıl ile izleyen iki yıl içinde bu kapsamda yapılacak harcamaların tutarı, birinci fıkranın (a) bendinde yazılı oranların hesaplanmasında, portföyde yer alan 22’nci maddenin birinci fıkrasının (k) bendinde yer verilen varlıkların toplam tutarından indirilir ve birinci fıkranın (a) bendi kapsamında yapılacak hesaplamaya dahil edilir. Ancak, finansal tablonun hazırlandığı tarihten önceki dönemlere ilişkin planlanan harcamalardan gerçekleştirilmemiş olanlar, indirim konusu yapılamaz. Belirtilen indirimin yapılabilmesi için projenin finansal tablolara dahil edilmesinden önce, projenin tamamlanmasına kadar olan süre için planlanan yıllık harcama tutarları Kurula bildirilir. Harcamalara ilişkin planlarda yapılan değişiklikler nedeniyle, söz konusu oranların hesaplanmasında dikkate alınmak üzere önceden Kurula bildirilmiş olan tutarın değiştirilmesi Kurul iznine tabidir.

Portföyünde bulunan ve alımından başlayarak beş yıl geçmesine karşın üzerlerinde proje geliştirilmesine yönelik herhangi bir tasarrufta bulunulmayan arsa ve arazilerin oranı aktif toplamının % 20’sini aşamaz. Gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüşen ortaklıkların sahip olduğu bu nitelikteki arsa ve araziler için söz konusu süre dönüşüme ilişkin esas sözleşme değişikliğinin ticaret siciline tescil edildiği tarihten başlayarak başlar.

Ortaklıkların hesap dönemi sonunda hazırlayıp kamuya açıkladıkları finansal tablolarına göre birinci fıkranın (a) bendinde tanımlanan asgari oranın sağlanamaması durumunda, ortaklığın talebi üzerine Kurulca uygun görülmesi durumunda söz konusu oranın sağlanması için aykırılığın oluştuğu hesap döneminin sonundan başlayarak ortaklıklara bir yıl süre verilebilir. Kurulca verilen sürenin sonunda da asgari oranın sağlanamaması durumunda, sürenin bitiminden başlayarak en geç üç ay içinde ortaklıkların esas sözleşme hükümlerini gayrimenkul yatırım ortaklığı faaliyetini kapsamayacak şekilde değiştirmek üzere Kurula başvurmaları gerekmekte olup bu değişikliklerin yapılmaması durumunda gayrimenkul yatırım ortaklığı 6102 Sayılı Kanunun 529’ncu maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri hükümleri gereğince sona ermiş sayılır. Şu kadar ki, yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklarda birinci fıkranın (a) bendinde belirtilen % 75’lik oranın altyapı yatırımlarının tamamlanması, imtiyaz süresinin veya kullanım hakkının dolması gibi nedenlerle sağlanamaması durumunda, ortaklığın talebi üzerine Kurulca uygun görülmesi durumunda söz konusu oranın sağlanması için olayın gerçekleştiği hesap dönemi sonundan başlayarak iki yıl süre verilebilir. Ancak bu süre % 75’lik oranın sağlanamadığı yıl da dahil olmak üzere son 5 yıl içinde en fazla bir defa kullanılabilir. Kurulca verilen sürenin sonunda da asgari % 75’lik oranın sağlanamaması durumunda, sürenin bitiminden başlayarak en geç üç ay içinde ortaklıkların esas sözleşme hükümlerini gayrimenkul yatırım ortaklığı faaliyetini kapsamayacak şekilde değiştirmek üzere Kurula başvurmaları gerekmekte olup, bu değişikliklerin yapılmaması durumunda ortaklık TTK’nın 529’ncu maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri hükümleri gereğince sona ermiş sayılır.

Yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklar dışında kalan ortaklıklar 22’nci maddenin birinci fıkrasının (ı) bendinde belirtilen yabancı gayrimenkuller ve yabancı sermaye piyasası araçları ile 28’inci maddenin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilen iştiraklere aktif toplamının en fazla % 49’u oranında yatırım yapabilirler.

5.6.9. GYO’larda Tapuya Şerhi Zorunlu Sözleşmeler

Ortaklık lehine sözleşmeden doğan alım, önalım ve geri alım haklarının, gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri, kat karşılığı inşaat sözleşmeleri ve hasılat paylaşımı sözleşmeleri gibi ortaklık lehine haklar sağlayan sözleşmelerin, rehinli alacakların serbest dereceye ilerleme haklarının ve ortaklığın kiracı konumunda olduğu kira sözleşmelerinin tapu siciline şerhi zorunludur. Söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmesinden ortaklık yönetim kurulu veya yönetim kurulunca yetkilendirilmiş olması durumunda ilgili murahhas üye sorumludur. Bu maddede sayılan sözleşmelerin karşı tarafının Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve iştirakleri olması durumunda bu sözleşmelerin tapu siciline şerhi zorunlu değildir.

5.6.10. GYO’lara İştirak Edebilecek Kişi ve Kuruluşlar

GYO’lar; sadece işletmeci şirketler, diğer gayrimenkul yatırım ortaklıkları, Yap-işlet-devret projeleri kapsamında kurulan şirketler, belirli gayrimenkullerin ya da gayrimenkule dayalı hakların portföye alınması amacıyla sınırlı olarak faaliyet konusu yalnızca gayrimenkul olan yurt dışında kurulu şirketler, gayrimenkullerin ya da gayrimenkule dayalı hakların değerinin, iştirak edilecek şirketin tabi olduğu mevzuat hükümlerine göre hazırlanan finansal tablolarındaki aktif toplamının devamlı olarak en az % 75’ini oluşturduğu Türkiye’de kurulu şirketlere ve portföylerinde yer alan ve/veya yer alması planlanan gayrimenkul, gayrimenkule dayalı hak veya gayrimenkul projelerine ilişkin yol, su, elektrik, gaz, kanalizasyon, peyzaj, çevre gibi hizmetlerin ilgili mevzuatta yer alan yasal zorunluluklar gereği yalnızca bu hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla sınırlı olarak kurulmuş veya kurulacak şirketler tarafından gerçekleştirilmesinin zorunlu olması durumunda bu şirketlere iştirak edebilirler.

Münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işleten ortaklıklar ise; (i) işletmeci şirketlere, (ii) altyapı şirketlerine, (iii) yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işleten diğer ortaklıklara ve (iv) yap-işlet-devret projeleri ve diğer kamu özel işbirliği modelleri kapsamındaki şirketlere iştirak edebilir. Bu kapsamda iştiraklere yapılacak yatırımlarda Tebliğin 22’nci maddenin birinci fıkrasının (l) ve (n) bentleri uygulanmaz. Ortaklıklar tarafından işletmeci şirketlere yapılacak iştirak, ortaklıkların hesap dönemi sonunda hazırlayıp kamuya açıkladıkları finansal tablolarında yer alan aktif toplamının % 10’undan fazla olamaz.

5.6.11. GYO’ların Sigortalanmaları Zorunluluğu

Ortaklık portföyünde yer alan arsa, arazi, haklar ve henüz inşaatına başlanmamış projeler ve sermaye piyasası araçları hariç olmak üzere tüm varlıkların oluşabilecek her tür hasara karşı, rayiç değerleri dikkate alınarak sigortalanması zorunludur. Yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işleten ortaklıklarda sigorta yaptırılması ihtiyaridir (Tebliğ, Md.29).

5.6.12. GYO’larda İpotek, Rehin ve Sınırlı Ayni Hak Tesisi

Kat karşılığı ve hasılat paylaşımı yapılan projelerde, projenin gerçekleştirileceği arsaların sahiplerince ortaklığa, bedelsiz veya düşük bedel karşılığı ortaklık lehine üst hakkı tesis edilmesi veya arsanın devredilmesi durumunda, projenin teminatı olarak arsa sahibi lehine ortaklık portföyünde bulunan gayrimenkuller üzerine ipotek veya diğer sınırlı ayni haklar kurulması olanaklıdır. Ayrıca gayrimenkullerin, gayrimenkul projelerinin ve gayrimenkule dayalı hakların satın alınması sırasında yalnızca bu işlemlerin finansmanına ilişkin olarak ya da yatırımlar için kredi temini amacıyla portföydeki varlıklar üzerinde ipotek, rehin ve diğer sınırlı ayni haklar kurulabilir. Portföydeki varlıkların üzerinde bu amaçlar dışında hiçbir yolla üçüncü kişiler lehine ipotek, rehin ve diğer sınırlı ayni haklar tesis ettirilemez ve başka herhangi bir tasarrufta bulunulamaz. Bu konuya ortaklıkların esas sözleşmesinde yer verilmesi zorunludur. Bu kapsamda sağlanacak krediler de Tebliğin 31’inci maddesi kapsamında değerlendirilir.

5.6.13. GYO’ların Borçlanma Sınırı

Ortaklıklar, fon gereksinmelerini veya portföyleri ile ilgili maliyetleri karşılamak amacıyla hesap dönemi sonunda hazırlayıp kamuya açıkladıkları konsolide olmayan veya bireysel finansal tablolarında yer alan öz sermayelerinin beş katı kadar kredi kullanabilirler. Söz konusu kredilerin üst sınırının hesaplanmasında ortaklığın finansal kiralama işlemlerinden doğan borçları ve gayri nakdi kredileri de dikkate alınır. Ortaklıklar sermaye piyasası mevzuatındaki sınırlamalar kapsamında borçlanma aracı ihraç edebilirler. Ancak ihraç edecekleri borçlanma araçları için sermaye piyasası mevzuatı uyarınca hesaplanacak ihraç limitinden birinci fıkrada sözü edilen krediler düşülür.

Ortaklıklar, Kurul düzenlemeleri çerçevesinde gayrimenkul sertifikası ve portföydeki gayrimenkullerin satışından veya satış vaadi sözleşmelerinden kaynaklanan senetli alacakları ile kira gelirlerinin teminatı altında varlık teminatlı menkul kıymet ihraç edebilirler. Kurul, münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işleten ortaklıklar için altyapı yatırım ve hizmetlerinin niteliğini dikkate almak suretiyle borçlanma sınırını artırabilir.

5.6.14. GYO’ların İnşaat Hizmetlerini Gerçekleştirmeleri ve Adi Ortaklık Oluşturulması

Ortaklığın yürüttüğü projelerin her türlü inşaat işleri ile ihzarat, imalat, sondaj, tesisat, değiştirme, iyileştirme, yenileştirme, geliştirme, montaj ve benzeri yapım işlerinin tarafların inşaat işlerinden doğan karşılıklı hak ve yükümlülüklerini içeren bir sözleşme dahilinde müteahhitlerce yapılması zorunludur. Sözleşmenin kapsamı taraflar arasında serbestçe belirlenir. Ancak asgari olarak müteahhidin borçlarını, ödeme koşullarını, ayıba karşı yükümlülüğün koşullarını, sözleşmeden rücunun koşullarını, iş sahibinin tazminat isteme hakkını ve sözleşmenin sona ermesinin koşullarını kapsaması zorunludur. Müteahhidin seçiminin ve sözleşme koşullarının yönetim kurulu tarafından onaylanması zorunludur.

Ortaklıklar münhasıran bir projeyi gerçekleştirmek amacıyla, bir veya birkaç ortakla adi ortaklık oluşturabilir. Ortaklığın bu amaçla adi ortaklığa katılımı iştirak kapsamında değerlendirilmez. Adi ortaklık tarafından yürütülecek projelere ilişkin inşaat işlerinin 32’nci madde hükümleri kapsamında, müteahhitlerce yapılması zorunludur.

5.6.15. GYO’larda Taşınmaz Değerleme İşlemleri ve Uygulamaları

GYO’ların aşağıda sayılan işlemler için, işleme konu olan varlıklar ve hakların rayiç değerlerini ve rayiç kira bedellerini tespit ettirmekle yükümlüdürler (Md.34/1):

Gayrimenkuller, gayrimenkule dayalı haklar, gayrimenkul projeleri, altyapı yatırım ve hizmetleri ile projelerinin portföye dahil edilmesi veya portföyden çıkarılması,

Portföyde yer alan gayrimenkullerin kiraya verilmesi, • Kiraya verilmek üzere gayrimenkul kiralanması,

Portföydeki gayrimenkullerden kiraya verilenlerin kira sözleşmelerinin yenilenmesi veya uzatılması,

Gayrimenkul ipoteği kabul edilmesi,

Projelerin inşaatına başlanabilmesi için, yasal prosedüre uyulduğunun ve gerekli belgelerin tam ve doğru olarak mevcut olduğunun saptanması,

Kurulca değerleme yaptırılması uygun görülecek diğer varlıkların portföye dahil edilmesi ve portföyden çıkarılması,

Portföyde yer alan ve ortaklığın hesap döneminin son üç ayı içerisinde herhangi bir nedenle rayiç değeri tespit edilmemiş olan varlıkların yıl sonu değerlerinin tespiti,

Birinci şıkta yer alan varlıkların niteliğinin veya cinsinin değiştirilmesi,

Ortaklığa ayni sermaye konulması.

Ortaklık portföyünde bulunan devam etmekte olan veya tamamlanmış gayrimenkul projeleri kapsamında yer alan bağımsız bölümlerin satış işlemlerinde, söz konusu bağımsız bölümlerin rayiç değerlerinin ortaklığın hesap döneminin son üç ayı içerisinde tespit ettirilmiş olması halinde, portföyde yer alan ve ortaklığın hesap döneminin son üç ayı içerisinde herhangi bir nedenle rayiç değeri tespit edilmemiş olan varlıkların yıl sonu değerlerinin tespiti için yaptırılacak değer tespiti işlemine kadar anılan değerleme raporunun kullanılması mümkündür. Ortaklık portföyünde bulunan ve kiraya verilen alışveriş merkezi, iş merkezi, ticari depo, ofis binası, şube gibi yapıların kira değerlerinin tespitinin bölüm bazında ayrı ayrı yaptırılması yerine yapının bütünü için tek bir değer takdir edilmesi şekliyle de yaptırılması mümkündür. Kiracının ortaklığın ilişkili tarafı olması halinde ise ilişkili tarafa kiraya verilen bölüme ilişkin kira değerinin tespitinin yaptırılması zorunludur. Anılan yapıların rayiç kira bedellerinin ortaklığın hesap döneminin son üç ayı içerisinde tespit ettirilmiş olması halinde, portföyde yer alan ve ortaklığın hesap döneminin son üç ayı içerisinde herhangi bir nedenle rayiç değeri tespit edilmemiş olan varlıkların yıl sonu değerlerinin tespiti için yaptırılacak değer tespiti işlemine kadar kiracı değişikliği ya da kira sözleşmesinin yenilenmesi durumlarında anılan değerleme raporunda tespit edilen değerin kullanılması mümkündür.

Portföye alınacak varlıkların ve hakların rayiç değerleri ile rayiç kira bedellerinin değer tespitinin Kurulca nitelikleri belirlenen kurum ve kuruluşlara yaptırılması zorunludur. Ortaklık portföyünde yer alan ve ortaklığın hesap döneminin son üç ayı içerisinde herhangi bir nedenle rayiç değeri tespit edilmemiş olan varlıkların yıl sonu değerlerinin tespiti için yapılacak değer tespitlerinde, gayrimenkul değerlemesinin en geç ilgili yılın son günü itibarıyla tamamlanmış olması zorunludur. Yapılacak değerleme çalışmalarının bitiş tarihi ile rapor tarihi arasındaki sürenin beş iş gününü aşmaması ve gayrimenkul değerleme raporunun rapor tarihini takip eden iki iş günü içinde ortaklığa teslimi zorunludur. Münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işleten ortaklıkların portföyündeki altyapı yatırım ve hizmetlerine ilişkin gayrimenkul ve gayrimenkule dayalı haklar dışındaki varlıkların portföye dahil edilmesinde, portföyden çıkarılmasında, kiraya verilmesinde ve kiralanmasında değerlemeye ilişkin usul ve esaslar Kurul tarafından belirlenir.

Portföye alınacak varlıkların ve hakların rayiç değerleri ile rayiç kira bedellerinin değer tespitinin Kurulca nitelikleri belirlenen kurum ve kuruluşlara yaptırılması zorunludur. Portföyde yer alan ve ortaklığın hesap döneminin son üç ayı içerisinde herhangi bir nedenle rayiç değeri tespit edilmemiş olan varlıkların yıl sonu değerlerinin tespitinde, gayrimenkul değerlemesinin en geç ilgili yılın son gününün fiyatları üzerinden tamamlanmış olması zorunludur. Gayrimenkule ilişkin değerleme çalışmalarının bitiş tarihi ile rapor tarihi arasındaki sürenin beş iş gününü aşmaması ve gayrimenkul değerleme raporunun rapor tarihini izleyen iki iş günü içinde ortaklığa teslimi zorunludur. Bu hükümler, ortaklık ile gayrimenkul değerleme kuruluşu arasında yapılacak sözleşmede yer verilir. Münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işleten ortaklıkların portföyünde bulunan altyapı yatırım ve hizmetlerine ilişkin gayrimenkul ve gayrimenkule dayalı haklar dışındaki varlıkların portföye dahil edilmesinde, portföyden çıkarılmasında, kiraya verilmesinde ve kiralanmasında değerlemeye ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir.

Tebliğin 34’üncü maddesi uyarınca değerleme yapacak değerleme kuruluşlarının; (i) Kurulca listeye alınmış olması ve (ii) Tebliğin 21’inci maddenin (a) bendinde sayılan taraflardan, sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde gayrimenkul değerleme kuruluşlarına ilişkin Kurul düzenlemelerinde yer alan hükümler çerçevesinde bağımsız olması gerekir.

Ortaklıkların hesap döneminin bitimini izleyen bir ay içerisinde, portföyünde 34’üncü maddesi uyarınca değerleme yaptırılması gereken her bir varlık için değerleme hizmeti alınacak bir değerleme kuruluşunu ve portföyüne o yıl içerisinde alınabilecek ve değerleme gerektirecek varlıklar için değerleme hizmeti alınacak en fazla iki adet değerleme kuruluşunu yönetim kurulu kararı ile belirlemeleri, söz konusu yönetim kurulu kararını Kurulun özel durumların kamuya açıklanmasına ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde kamuya açıklamaları ve bir örneğini Kurula göndermeleri gerekmektedir. Belirlenen değerleme kuruluşları ancak değiştirilme gerekçesinin Kurula gönderilmesinin ardından Kurul onayı ile değiştirilebilir.

Ortaklıklar, portföylerinde değerleme yaptırılması gereken her bir varlık için aynı gayrimenkul değerleme kuruluşundan üst üste en fazla üç yıl hizmet alabilirler. Üç yıllık sürenin dolmasından sonra ortaklığın aynı gayrimenkul değerleme kuruluşundan tekrar hizmet alabilmesi için en az iki yılın geçmesi zorunludur.

Yurt dışındaki gayrimenkullerle ilgili olarak Tebliğin 34’üncü madde kapsamında yapılacak değerlemelerde, birinci fıkranın (a) bendindeki koşul aranmaz. Ancak, yurtdışında yer alan gayrimenkullere ilişkin olarak yapılacak değerlemenin, varsa Kurulun eşdeğeri olan kurum listesinde yer alan değerleme kuruluşlarına yaptırılması zorunludur. Bu maddeye aykırı olarak yapılacak işlemlerden ortaklık yönetim kurulu veya yönetim kurulunca yetkilendirilmiş olması durumunda ilgili murahhas üye sorumludur.

Tebliğin 34’üncü madde uyarınca hazırlanacak değerleme raporlarında, sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde gayrimenkul değerleme hizmeti verecek kuruluşlar ile bu kuruluşların Kurulca listeye alınmalarına ve Sermaye Piyasasında Uluslararası Değerleme Standartlarına ilişkin Kurul düzenlemelerinde yer alan esaslara uyulur.

GYO’larda değerleme raporlarındaki değerlerin kullanılması zorunluluğu Tebliğin 37’inci maddesinde aşağıdaki biçimde düzenlenmiştir:

Ortaklığın portföyünde yer alan veya alması planlanan gayrimenkuller, gayrimenkul projeleri, gayrimenkule dayalı haklar, altyapı yatırım ve hizmetlerine ilişkin olarak yapılacak alım satım, kiralama ve benzeri işlemler tespit edilen ekspertiz değerleri dikkate alınarak gerçekleştirilir. Mevcut piyasa veya ödeme koşulları dikkate alınarak yapılacak alım işlemlerinde ekspertiz değerlerinden daha yüksek, satım ve kiralama işlemlerinde ise ekspertiz değerinden daha düşük değerler esas alınırsa, bu durumun Kurulun özel durumların kamuya açıklanmasına ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde kamuya açıklanması ve yapılacak ilk genel kurul toplantısının gündemine alınarak ortaklara bilgi verilmesi zorunludur.

Ortaklık portföyündeki varlıkların uzun süreli kiralama sözleşmesine konu edilmeleri durumunda, beş yıllık dönemler itibarıyla kira ekspertiz değerleri Tebliğin 36’ıncı maddesi kapsamında hazırlanacak bir değerleme raporu ile tespit ettirilir ve ekspertiz değerinden düşük kiralama işlemi söz konusu ise, bu durum Kurulun özel durumların kamuya açıklanmasına ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde kamuya açıklanır ve yapılacak ilk genel kurul toplantısının gündemine alınarak ortaklara bilgi verilir.

5.6.16. GYO’ların Bilgi Verme ve Kamuyu Aydınlatma Görevleri

GYO’lar; (a) Tebliğ hükümleri uyarınca veya ihtiyari olarak hazırlanan ortaklık portföyünde yer alan varlıklara ilişkin değerleme raporlarını ekleriyle birlikte, kendilerine teslimini, (b) gayrimenkullerin, gayrimenkule dayalı hakların, gayrimenkul projelerinin, altyapı yatırım ve hizmetlerin ve iştirak paylarının portföye dahil edilmesi veya portföyden çıkarılmasına ilişkin yönetim kurulu kararını, alınmasını, (c) projelere ilişkin fizibilite raporunu, projeye ilişkin yasal izinlerin alınmasını, (d) Tebliğin 26’ıncı madde kapsamında imzaladıkları sözleşmeleri, imzalanmasını, (e) Tebliğin 22’inci maddenin (e) bendi uyarınca üzerinde proje geliştirilecek her bir ipotekli arsanın ipotek bedelinin, ilgili arsa için en son hazırlanan değerleme raporunda ulaşılan arsa değerine oranını ve bu kapsamdaki ipotekli arsaların ipotek bedellerinin toplamının ortaklığın kamuya açıkladığı bağımsız denetimden geçmiş son finansal tablosunda yer alan aktif toplamına oranını gösterir bilgileri, sözleşmelerin imzalanmasını ve (f) sigorta sözleşmelerini, hesap dönemi bitimini izleyen üç iş günü içinde Kurula göndermek zorundadır. Kurul, söz konusu bilgi ve belgelerin Kurulca belirlenecek kurallar çerçevesinde elektronik ortamda ilan edilmesini yeterli görebilir.

Tebliğin 34’üncü madde uyarınca hazırlanan değerleme raporlarının, ekleri hariç, kendilerine teslimini izleyen üç iş günü içinde; 38 inci maddenin birinci ve ikinci fıkralarında sayılan finansal tabloların ise Kurulun finansal tablolarına ilişkin düzenlemelerinde belirtilen sürelerde KAP’ta ilan edilmesi zorunludur. Bu raporların birer örnekleri ortaklık merkezinde yatırımcıların incelemesi için hazır bulundurulur, talep etmeleri durumunda masrafları ortaklarca karşılanmak üzere ortaklara da gönderilir. Kurulun özel durumların kamuya açıklanmasına ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde kamuya duyurmakla yükümlü oldukları konulara ek olarak ortaklıklar; (i) Tebliğin 40’ıncı maddesinin birinci fıkranın (c), (ç) ve (d) bentleri kapsamına giren işlemlerini konuya ilişkin olarak Kurula yapılacak bildirimle eş zamanlı olarak, (ii) Tebliğin 24’ncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi kapsamına girip asgari oranları sağlayamamaları durumunda bu durumun gerekçelerini ve bu durumun düzeltilmesi için uygulayacakları planlarını, hesap dönemi sonuna ilişkin finansal tablosunun kamuya açıklanmasını izleyen 3 iş günü içinde, (iii) ilişkili taraflardan danışmanlık, işletmecilik veya inşaat hizmetleri alınması durumunda; alınan hizmetin türü ve niteliği, hizmet alınan şirket, ortaklıkla hizmet alınan şirket arasındaki ilişkinin niteliği, sözleşme tarihi, sözleşme süresi, hizmetin portföyde bulunan hangi varlıklarla ilgili olduğu ve ödenen ücrete ilişkin bilgileri, hizmet sözleşmesinin imzalanmasını izleyen 3 iş günü içinde, (iv) Tebliğin 37’inci maddenin birinci fıkrası kapsamına giren işlemleri, alım, satım veya kiralama işleminin yapılmasını izleyen ilk iş günü içinde ve (v) Tebliğin 37’inci maddenin ikinci fıkrası kapsamına giren işlemleri, kira ekspertiz değerinin tespitine yönelik olarak hazırlanan değerleme rapor tarihini izleyen üç iş günü içinde Kamuyu Aydınlatma Platformu (KAP) yoluyla ilan edeceklerdir.

GYO’lar gerek duyduğunda ortaklık değerini tespit ettirerek kamuya açıklayabilir. Ortaklık değerinin tespiti, Kurulun konuya ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde hazırlanacak bir rapor ile yapılır ve bu değer ancak söz konusu raporla birlikte kamuya açıklanabilir. Bu şekilde kamuya açıklanacak ortaklık değerinin dışında, bu kapsamda değerlendirilebilecek başkaca bir değer açıklaması yapılamaz. Kurulun finansal raporlamaya ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde finansal raporlardan türetilmiş özet bilgilerin kamuya açıklanması durumları saklıdır. Ortaklıkların Tebliğin 28’inci madde kapsamındaki yatırımlara ilişkin alış ve satış işlemlerinde, Kurulun değerlemeye ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde, Kurulca nitelikleri belirlenen kuruluşlara değerleme yaptırılması, değerleme sonuçlarına, satın alma veya satış tutarına, satın alma tutarının değerleme raporunda belirtilen tutarın üstünde ve satış tutarının değerleme raporunda belirtilen tutarın altında gerçekleşmesi durumunda bunun gerekçesine ilişkin olarak KAP’ta açıklama yapılması, satın alma tutarının değerleme raporunda belirtilen tutarın üstünde ve satış tutarının değerleme raporunda belirtilen tutarın altında gerçekleşmesi durumunda yapılacak ilk genel kurul toplantısının gündeminde yer verilerek bu hususların ortakların bilgisine sunulması zorunludur. Ayrıca, ortaklığın gözetim ve denetimi ile kamunun etkin bir şekilde aydınlatılmasına yönelik olarak Kurulca talep edilecek her türlü bilgi ve belgenin Kurulca belirlenecek süre ve esaslar çerçevesinde gönderilmesi ve Kurulca gerekli görülen hususların kamuya duyurulması zorunludur.

5.6.17. GYO Ünvanının Kullanımı ve GYO Statüsünden Çıkma

Kanun Hükümleri ve bu Tebliğ esasları dahilinde kurulan ve faaliyet gösteren ortaklıklar dışında hiçbir kuruluş ticaret unvanında veya ilan ve reklamlarında “gayrimenkul yatırım ortaklığı”, “GYO” veya aynı anlama gelebilecek başka bir ibare kullanamaz.

Gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsünden çıkmak isteyen halka açık gayrimenkul yatırım ortaklıklarının, esas sözleşme değişikliği yapmasına Kurulca uygun görüş verilebilmesi için genel kurul toplantılarında, gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsünden çıkma sonucunu doğuracak esas sözleşme değişikliklerine olumlu oy kullanan ortaklar dışındaki tüm ortakların sahip oldukları payların statüden çıkma hakkındaki yönetim kurulu kararına ilişkin özel durum açıklamasının kamuya ilan edildiği tarihten önceki 30 günlük ve altı aylık dönem içinde oluşan, günlük ağırlıklı ortalama borsa fiyatlarının ortalanmasından yüksek olanı ile satın alınacağı yönünde ortaklık dışındaki kişi veya kişilerce bir pay alım teklifinin yapılması zorunludur.

Ortaklık yönetim kurulu tarafından asgari olarak GYO statüsünden çıkılmasına ilişkin gerekçeleri, ortaklığın statüden çıktıktan sonraki faaliyet konusunu, projeksiyonlarını, statüden çıkışın ortaklığa etkilerinin analizini içeren bir rapor hazırlanır ve bu rapor Kurula yapılacak başvuru tarihinden geç olmamak üzere KAP’ta ilan edilir.

Payları borsada işlem gören halka açık ortaklıkların gayrimenkul yatırım ortaklıklarına dönüşümlerinde ve halka açık gayrimenkul yatırım ortaklıklarının gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsünden çıkışlarında, dönüşüme ya da statüden çıkmaya ilişkin esas sözleşme değişikliklerinin tescil edildiği tarih itibarıyla, mevcut sermayede % 10 ve üzeri pay sahibi olan ortaklar ile pay sahipliği oranına bağlı olmaksızın yönetim kontrolünü elinde bulunduran ortaklar sahip oldukları payları, statüden çıkmaya ilişkin esas sözleşme değişikliklerinin tescil edildiği tarihten başlayarak bir yıl süreyle tescil işleminin gerçekleştiği tarihteki Borsa ikinci seans kapanış fiyatının altındaki bir fiyattan Borsada satamazlar. Söz konusu kişilerin Borsa dışında satacakları payları alanlar da bu sınırlamaya tabidir. Bu kişilerin ortaklığın paylarının statüden çıkmaya ilişkin esas sözleşme değişikliklerinin tescil edildiği tarihten sonra edindiği ortaklık payları, satış yasağının kapsamında değerlendirilmez.

Statüden çıkışın onaylandığı genel kurul kararlarının ilan edildiği Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin bir nüshasının ilan tarihini izleyen altı iş günü içinde Kurula gönderilmesi zorunludur. Gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsünden çıkılmasına ilişkin Kurul izninin ortaklık tarafından tebellüğ edildiği tarihi izleyen üç ay içerisinde gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsünden çıkma sonucunu doğuracak esas sözleşme değişikliklerinin ortaklık genel kurul toplantısında karara bağlanmaması durumunda gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsünden çıkılmasına ilişkin Kurul izni geçersiz hale gelir. Bu madde kapsamında yapılacak işlemler bakımından ayrılma hakkı doğmaz.

5.6.18. GYO Olarak Faaliyette Bulunma Hakkının Ortadan Kalkması

Ortaklıkların; (i) süreli olarak kuruldukları durumlarda esas sözleşmede belirtilen süre dolduğu halde süre uzatımı talebi ile Kurula başvurulmaması ve (ii) münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletmek için kurulmaları durumunda, portföydeki altyapı yatırım faaliyetine ilişkin lisans iptali, idare ile yapılan sözleşmelerin feshi ve sözleşme süresinin sona ermesi veya projenin tamamlanması gibi ortaklığın amaç ve faaliyet konusunun tamamlanması veya faaliyetinin gerçekleştirilmesinin olanaksız hale gelmesine neden olan bir durumunun ortaya çıkması halinde gayrimenkul yatırım ortaklığı olarak faaliyette bulunma hakları ortadan kalkar. Ortaklıklar, bu durumun ortaya çıktığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde esas sözleşme hükümlerini gayrimenkul yatırım ortaklığı olarak faaliyette bulunmayacak şekilde değiştirmek üzere Kurula başvurmakla yükümlüdürler. Ortaklıklar belirtilen değişiklikleri yapmadığı takdirde, 6102 Sayılı Kanunun 529’uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri hükümleri gereğince sona ermiş sayılır.

5.6.19. GYO’ların Bildirim Yükümlülüğü ve Diğer Hükümleri

GYO’lar; (i) ortaklığa murahhas üye tayinine ve bunların yetki ve sorumluluklarının belirlenmesine ilişkin yönetim kurulu kararları ile bunda yapılan değişiklikleri, ilgili yönetim kurulu kararının alınmasını izleyen, (ii) iletişim bilgileri, internet sitesi, vergi kimlik numarası ve ticaret sicil numarası bilgileri ile bunlarda meydana gelen değişiklikleri, değişikliğin meydana geldiği tarihi izleyen, (iii) Kurulun bağımsız denetime ilişkin düzenlemeleri kapsamında seçtiği bağımsız denetim kuruluşuna ilişkin bilgiler ile buna ilişkin değişiklikleri keyfiyeti izleyen, (iv) Merkez adresi ile bunda meydana gelen değişiklikleri izleyen, (v) mevcut imza sirkülerlerini ve değişiklik meydana gelmesi durumunda güncel imza sirkülerlerini konuya ilişkin yönetim kurulu karar tarihini izleyen, (vi) ortakları, yöneticileri, personeli ve diğer kurumlar aleyhine açtığı dava ve takipler ile bunların ortaklık aleyhine açtığı dava ve takipleri ve sonuçlarını öğrendikleri tarihi izleyen, (vii) Tebliğ uyarınca yapılan ilanların yayımlandığı gazeteleri, ilanı izleyen 10 iş günü içinde Birliğe bildirmek zorundadır.

Birlik ve SPL bu Tebliğ uyarınca kendilerine yapılan bildirimler kapsamında bir veri tabanı oluşturur ve söz konusu veri tabanını anlık olarak birbirlerinin ve Kurulun erişimine açar. Birliğe ve SPL’ye yapılacak tüm bildirimler elektronik imzalı olarak da alınabilir. Birlik, bu madde uyarınca kendisine yapılan bildirimler kapsamında ortaklık, yönetim kurulu üyeleri ve personeli hakkında bu Tebliğ hükümlerine aykırı bir durum tespit etmesi durumunda üç iş günü içinde Kurula yazılı olarak bildirimde bulunur. Ortaklıklara ilişkin olarak bu Tebliğde hüküm bulunmayan durumlarda Yasa, TTK ve ilgili mevzuat hükümlerine uyulur.

Kurul ortaklıklara nakit kar payı dağıtım zorunluluğu getirebilir. Buna ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir. Ortaklıklar, paylarının halka arzından veya nitelikli yatırımcıya satışından önce nakit kar payı dağıtımı yapamazlar.

Ortaklıkların esas sözleşme değişikliklerinde Kurulun uygun görüşünün alınması zorunludur. Ortaklıklarca Kurula yapılan başvurularda şekli ve esasları Kurulca belirlenen başvuru formları ve standart metinler kullanılır.

Ortaklıkların 6362 Sayılı Kanunun 130’uncu maddesi uyarınca yatırmak zorunda oldukları Kurul ücretinin hesaplanmasında Kurulun ilgili düzenlemelerine uyulur. Yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıkların paylarının halka arzından veya nitelikli yatırımcıya satışından önce sermaye artırımı yapılması durumunda, yapılacak ilk sermaye artırımında, ortaklık sermayesini temsil eden paylar ile ihraç edilecek payların tamamının nominal değeri üzerinden Kurul ücreti alınır. Payların halka arzından veya nitelikli yatırımcıya satışından önce yapılacak daha sonraki sermaye artırımlarında ihraç edilecek payların nominal değeri üzerinden Kurul ücreti alınır.

5.7.Gayrimenkul Yatırım Fonları

Gayrimenkul yatırım fonu, taşınmaz ve finansal varlıklarından oluşan portföyün, yatırım fonu işleyiş mekanizması kapsamında işletilmesine dayanır. Mevzuatta ilk defa 08.12.2004 tarih ve 5273 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile (mülga) 29.04.1969 tarih ve 1164 sayılı Arsa Ofisi Kanununun 2’nci maddesi (g) bendi ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü’ne (mülga) 2499 Sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde gayrimenkul yatırım ortaklıkları veya fonları kurma ve işletme yetkisi verilmiştir. Gayrimenkul yatırım fonuna ilişkin sermaye piyasası mevzuatı mülga 2499 Sayılı Kanun ile bu kanunu yürürlükten kaldıran 6362 Sayılı Kanun ile yeniden düzenlenmiş ve ardından Gayrimenkul Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliği (III-52.3) ile de kapsamlı düzenleme yapılmıştır.

5.7.1. Gayrimenkul Yatırım Fonu ve Portföyün Yönetimi

Fon, Kanun hükümleri uyarınca nitelikli yatırımcılardan katılma payları karşılığında toplanan paralarla, pay sahipleri hesabına inançlı mülkiyet esaslarına göre üçüncü fıkrada belirtilen varlık ve işlemlerden oluşan portföyü işletmek amacıyla Kuruldan faaliyet izni alan portföy yönetim şirketleri ve gayrimenkul portföy yönetim şirketleri tarafından bir içtüzük ile süreli veya süresiz olarak kurulan ve tüzel kişiliği bulunmayan malvarlığıdır. Bununla birlikte, fon, tapuya tescil ve tescile bağlı değişiklik, terkin ve düzeltme işlemleri ile sınırlı olarak tüzel kişiliği haiz addolunur. Fon, bilgilendirme dokümanlarında belirtilmek kaydı ile belirli bir gayrimenkule yatırım yapmak ya da belirli bir sektörde faaliyet göstermek amacıyla kurulabileceği gibi amacında herhangi bir sınırlama olmaksızın da kurulabilir.

Fonlar; (i) gayrimenkuller ve gayrimenkule dayalı haklar, (ii) özelleştirme kapsamına alınanlar dahil Türkiye’de kurulan anonim ortaklıklara ait paylar, özel sektör ve kamu borçlanma araçları, (iii) 7/8/1989 tarihli ve 89/14391 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar hükümleri çerçevesinde alım satımı yapılabilen, yabancı özel sektör ve kamu borçlanma araçları ve anonim ortaklık payları, (iv) vadeli mevduat ve katılma hesabı, (v) yatırım fonu katılma payları, (vi) repo ve ters repo işlemleri, (vii) kira sertifikaları ve gayrimenkul sertifikaları, (viii) varantlar ve sertifikalar, (ix) Takasbank para piyasası işlemleri, (x) türev araç işlemlerinin nakit teminatları ve primleri, (xi) Kurulca uygun görülen özel tasarlanmış yabancı yatırım araçları ve ikraz iştirak senetleri, (xii) Kurulca uygun görülen diğer yatırım araçları gibi varlık ve işlemlerden oluşan portföyü işletmek amacı dışında herhangi bir işle uğraşamazlar.

Fonun malvarlığı kurucunun, portföy saklayıcısının ve portföy yöneticisinin malvarlığından ayrıdır. Fon malvarlığı; fon hesabına olması, içtüzük ve ihraç belgesinde hüküm bulunması şartıyla 23 üncü madde kapsamında kredi alınması ve koruma amaçlı türev araç işlemleri haricinde teminat gösterilemez ve rehnedilemez. Fon malvarlığı kurucunun ve portföy saklayıcısının yönetiminin veya denetiminin kamu kurumlarına devredilmesi halinde dahi başka bir amaçla tasarruf edilemez, kamu alacaklarının tahsili amacı da dahil olmak üzere haczedilemez, üzerine ihtiyati tedbir konulamaz ve iflas masasına dahil edilemez. Kurucunun ve/veya portföy yöneticisinin üçüncü kişilere olan borçları ve yükümlülükleri ile fonun aynı üçüncü kişilerden olan alacakları birbirine karşı mahsup edilemez.

Kurucu veya portföy yöneticileri, fon malvarlığını yatırımcı lehine ve yatırımcının çıkarını gözetecek şekilde, portföy yönetim tebliğindeki düzenlemeler çerçevesinde, Kanun, bu Tebliğ, içtüzük hükümleri ve ihraç belgesinde belirlenen yönetim ilkelerine göre yönetmekle yükümlüdür. Fon portföyünün yönetiminde birden fazla portföy yöneticisi ile sözleşme yapılabilir. Portföy yönetim sözleşmesinde, portföy yöneticilerinin portföy yönetiminin devralınmasından kaynaklanan hak ve yükümlülüklerine de yer verilmesi zorunludur.

Katılma paylarının nitelikli yatırımcıya satışına başlandığı tarihi müteakip en geç bir yıl içinde fon portföy değerinin en az 10.000.000 TL büyüklüğe ulaşması ve katılma payı sahiplerinden toplanan paraların bu Tebliğde belirtilen portföy sınırlamaları dahilinde yatırıma yönlendirilmesi zorunludur. Kurul bu tutarı her yıl yeniden belirleyebilir. Bu durumda yeniden belirlenmiş tutar Kurul Bülteni ile ilan edilir. Birinci fıkrada belirtilen süre sonunda fon portföy değerinin Kurulca belirlenen asgari değere ulaşmaması halinde fonun yatırım faaliyetlerine son verilerek en geç altı ay içinde fon içtüzüğü kurucu tarafından ticaret sicilinden terkin ettirilir. Buna ilişkin belgeler altı iş günü içinde Kurula gönderilir.

5.7.2. Yatırımlara İlişkin Esaslar ve Uygulamalar

Fon kurucusu ve portföy yöneticisi, bu Tebliğdeki sınırlar saklı kalmak üzere fon adına aşağıdaki işlemleri yapabilir:

a) Alım satım karı veya kira geliri elde etmek amacıyla; arsa, arazi, konut, ofis, alışveriş merkezi, otel, lojistik merkezi, depo, park, hastane ve benzeri her türlü gayrimenkulü satın alabilir, satabilir, kiralayabilir, kiraya verebilir ve satın almayı veya satmayı vaadedebilir.

b) Fon portföyüne alınacak her türlü bina ve benzeri yapılara ilişkin olarak yapı kullanma izninin alınmış ve kat mülkiyetinin tesis edilmiş olması zorunludur. Ancak, mülkiyeti tek başına ya da başka kişilerle birlikte fona ait olan otel, alışveriş merkezi, iş merkezi, hastane, ticari depo, fabrika, ofis binası ve şube gibi yapıların, tamamının veya ayrı bölümlerinin yalnızca kira ve benzeri gelir elde etme amacıyla kullanılması halinde, anılan yapıya ilişkin olarak yapı kullanma izninin alınması ve tapu senedinde belirtilen niteliğinin taşınmazın mevcut durumuna uygun olması yeterli kabul edilir.

c) Fon bilgilendirme dokümanlarında yer alması şartıyla üzerinde ipotek bulunan veya gayrimenkulün değerini etkileyecek nitelikte herhangi bir takyidat şerhi olan bina, arsa, arazi ve buna benzer nitelikteki gayrimenkuller ve gayrimenkule dayalı haklar fon portföyüne alınabilir. Bu hususta, 19 uncu maddenin birinci fıkrasının (c) bendi saklıdır.

ç) Mülkiyeti başka kişilere ait olan gayrimenkuller üzerinde tapuya tescil edilmesi şartıyla 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre fon lehine üst hakkı, intifa hakkı ve devre mülk irtifakı tesis edebilir ve bu hakları fon adına üçüncü kişilere devredebilirler.

d) Fon portföyünde yer alan gayrimenkuller üzerinde fon adına başka kişiler lehine tapuya tescil edilmesi şartıyla üst hakkı, intifa hakkı ve devre mülk irtifakı tesis edebilir ve bu hakların üçüncü kişilere devrine izin verebilirler.

e) Üst hakkı ve devre mülk hakkının devredilebilmesine ilişkin olarak bu hakları doğuran sözleşmelerde herhangi bir sınırlama getirilemez. Ancak özel kanun hükümleri saklıdır

Kurucu ve portföy yöneticisi fon portföyünün yönetimine ilişkin düzenlemeler de aşağıdaki gibi sayılmıştır (Tebliğ Md. 18):

a) Hiçbir şekilde gayrimenkul projelerine yatırım yapamaz, gayrimenkullerin inşaat işlerini kendileri üstlenemez, bu amaçla personel ve ekipman edinemezler.

b) Kendi personeli vasıtasıyla başka kişi ve kuruluşlara proje geliştirme, proje kontrol, mali fizibilite, yasal izinlerin takibi ve buna benzer hizmetler veremezler.

c) Hiçbir surette otel, hastane, alışveriş merkezi, iş merkezi, ticari parklar, ticari depolar, konut siteleri, süpermarketler ve bunlara benzer nitelikteki gayrimenkulleri ticari maksatla işletemez ve bu amaçla personel istihdam edemezler.

ç) Birinci fıkranın (c) bendi hükümleri saklı kalmak kaydıyla, devredilebilmesi konusunda bir sınırlamaya tabi olan varlıkları ve hakları fon portföyüne dahil edemezler.

d) Fon portföyünden sürekli olarak kısa vadeli gayrimenkul alım satımı yapamazlar.

e) Altına, kıymetli madenlere ve diğer emtialara ve bunlara dayalı vadeli işlem sözleşmelerine yatırım yapamazlar.

f) Fon portföyünde yer alan sermaye piyasası araçlarını açığa satamazlar, kredili menkul kıymet işlemi yapamazlar ve sermaye piyasası araçlarını ödünç alamazlar.

g) Türev araçları kullanarak fon portföyüne korunma amacını aşan işlemler yapamazlar. Türev araçlar nedeniyle maruz kalınan açık pozisyon tutarı fon toplam değerinin % 20’sini aşamaz. Bu bent kapsamında fonun son tarihli fon net varlık değeri esas alınır.

ğ) Yurtdışında gayrimenkul alım, satım ve kiralama faaliyetinde bulunamazlar.

Fon lehine sözleşmeden doğan alım, önalım ve geri alım haklarının, gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri, kat karşılığı inşaat sözleşmeleri ve hasılat paylaşımı sözleşmeleri gibi fon lehine haklar sağlayan sözleşmelerin, rehinli alacakların serbest dereceye ilerleme haklarının tapu siciline şerhi zorunludur. Söz konusu sözleşmelerin karşı tarafının Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve iştirakleri olması halinde bu sözleşmelerin tapu siciline şerhi zorunlu değildir (Tebliğ, Md.20).

Fon portföyünde yer alan gayrimenkullere ilişkin işletme hizmetleri işletmeci şirketlerden alınır. Fon portföyünde kira geliri elde etme amacına yönelik gayrimenkuller olması halinde, söz konusu gayrimenkullere veya onların bağımsız bölümlerine ilişkin olarak güvenlik, temizlik, genel idare ve buna benzer nitelikteki temel hizmetlerin verilmesi de, ancak kurucu ile bir işletmeci şirket arasında bu tür hizmetlerin sunulmasına yönelik bir sözleşme imzalanması ile mümkündür. Fon portföyünde yer alan gayrimenkullerin pazarlanmasına ve değerinin artırılmasına yönelik olarak yapılacak reklam ve promosyon faaliyetlerinin yürütülmesi için işletmeci şirketten veya bu konuda hizmet veren diğer şirketlerden yapılacak bir sözleşme çerçevesinde hizmet alınır (Tebliğ, Md. 21).

Fon portföyünde yer alan gayrimenkullere ilişkin onarım, tadilat gibi inşaat işlerinin, tarafların inşaat işlerinden doğan karşılıklı hak ve yükümlülüklerini içeren ve fonu temsilen kurucu ile müteahhit arasında imzalanacak bir sözleşme dahilinde müteahhitlerce yapılması zorunludur. Sözleşmenin kapsamı taraflar arasında serbestçe belirlenir; ancak asgari olarak müteahhidin borçlarını, ödeme koşullarını, ayıba karşı tekeffülün şartlarını, sözleşmeden rücunun şartlarını, iş sahibinin tazminat isteme hakkını ve sözleşmenin sona ermesinin şartlarını kapsaması zorunludur. Müteahhidin seçiminin ve sözleşme koşullarının kurucu yönetim kurulu tarafından onaylanması zorunludur (Tebliğ, Md. 22).

Fonlar, son hesap dönemi itibarıyla hesaplanan fon toplam değerinin azami % 50’si oranında kredi kullanabilirler. Kredi alınması halinde kredinin tutarı, faizi, alındığı tarih ve kuruluş ile geri ödendiği tarihe ilişkin bilgiler hesap dönemini izleyen 30 gün içinde Kurula ve en uygun haberleşme vasıtasıyla katılma payı sahiplerine bildirilir. Birinci fıkra kapsamında alınacak kredilerin temini için portföydeki varlıklar üzerinde rehin ve diğer sınırlı ayni haklar tesis edilebilir. Tebliğin 18’inci maddenin birinci fıkrasının (c) bendi saklı kalmak kaydıyla, portföydeki varlıkların üzerinde bu amaçlar dışında hiçbir suretle üçüncü kişiler lehine tasarrufta bulunulamaz. Kredilerin temini amacıyla portföydeki varlıklar üzerinde tesis edilen rehin ve diğer sınırlı ayni haklar 19’uncu maddenin birinci fıkrasının (c) bendindeki % 30’luk sınırın hesaplanmasında dikkate alınmaz. Fon portföylerinde yer alan repo işlemine konu olabilecek varlıkların rayiç değerinin % 10’una kadar borsada veya borsa dışında repo yapılabilir veya borçlanma amacıyla Takasbank Para Piyasası işlemleri yapılabilir (Tebliğ, Md. 23).

5.7.3. Fonun Alması Gereken Değerleme Hizmetleri ve Değerleme Esasları

Fon portföyünde yer alan varlıkların değerleme esaslarına ilişkin olarak Kurulun yatırım fonlarının finansal raporlamalarına ilişkin düzenlemelerinde yer alan değerlemeye ilişkin esaslara uyulur (Tebliğ, Md. 24). Fonlar, aşağıda sayılan işlemler için işleme konu olan varlıkların ve hakların rayiç değerlerini ve rayiç kira bedellerini tespit ettirmekle yükümlüdürler (Tebliğ, Md.27):

f) Portföydeki gayrimenkullerin ve gayrimenkule dayalı hakların satımı, bunların niteliğinin veya cinsinin değiştirilmesi veya portföye gayrimenkullerin ve gayrimenkule dayalı haklarınalımı,

g) Portföyde yer alan gayrimenkullerin kiraya verilmesi,

h) Kiraya verilmek üzere gayrimenkul kiralanması,

ç) Portföyde yer alan gayrimenkullerden kiraya verilenlerin kira sözleşmelerinin yenilenmesi veya uzatılması,

i) Gayrimenkul ipoteği tesis edilmesi,

j) Portföye Kurulca değerleme yaptırılması uygun görülecek diğer varlıkların dahil edilmesi ve portföyden çıkarılması,

k) Portföyde yer alan ve fonun hesap döneminin son üç ayı içerisinde herhangi bir nedenle rayiç değeri tespit edilmemiş olan varlıkların yıl sonu değerlerinin tespiti.

Portföye alınacak varlıkların ve hakların rayiç değerleri ile rayiç kira bedellerinin değer tespitinin gayrimenkul değerleme kuruluşlarına yaptırılması zorunludur. Yukarıda (f) bendi kapsamındaki değerlemede, değerleme faaliyetinin en geç ilgili yılın son günü itibarıyla tamamlanmış olması zorunludur. Gayrimenkule ilişkin değerleme çalışmalarının bitiş tarihi ile rapor tarihi arasındaki sürenin beş iş gününü aşmaması ve değerleme raporunun rapor tarihini takip eden iki iş günü içinde kurucuya teslimi zorunludur. Söz konusu değerlemelere dayanak teşkil eden bilgi ve belgeler ile değerleme raporları değerleme tarihinden itibaren en az 10 yıl boyunca, ihtilaf olması durumunda ihtilaf sonuçlanıncaya kadar kurucu ve varsa portföy yöneticisi nezdinde saklanır. Tebliğin 28’inci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkra hükümlerine, kurucu ile değerleme şirketi arasında yapılacak sözleşmede yer verilir.

Fon portföyüne alım işlemleri, portföyden satış işlemleri ve kiralamalar bu madde çerçevesinde tespit edilen değerleri dikkate alınarak gerçekleştirilir. Mevcut piyasa veya ödeme koşulları dikkate alınarak yapılacak alım işlemlerinde değerleme faaliyeti sonucu bulunan değerlerden daha yüksek, satım ve kiralama işlemlerinde ise daha düşük değerler esas alınırsa, bu durumun ilgili yıl içinde en uygun haberleşme vasıtasıyla katılma payı sahiplerine bildirilmesi zorunludur.

Tebliğin 28’inci madde uyarınca gayrimenkullere ve gayrimenkule dayalı haklara ilişkin değer tespiti yapacak olan gayrimenkul değerleme kuruluşlarının; (i) Kurulca listeye alınmış olması, (ii) Sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde gayrimenkul değerleme hizmeti verecek kuruluşlara ilişkin Kurul düzenlemelerinde yer alan hükümler çerçevesinde; (1) Kurucunun ve varsa portföy yöneticisinin sermayesinin % 10 veya üzerinde paya veya bu oranda oy hakkına sahip ortaklarından, (2) Kurucunun ve varsa portföy yöneticisinin yönetim kuruluna aday gösterme imtiyazını içeren pay sahibi ortaklarından, (3) Kurucudan ve varsa portföy yöneticisinden, (4) (1), (2) ve (3) numaralı alt bentlerde sayılanların % 10’dan fazla paya veya bu oranda oy hakkına sahip oldukları diğer şirketlerden ve (5) Kurucunun ve varsa portföy yöneticisinin ilişkili taraflarından bağımsız olması gerekmektedir.

Kurucunun her yıl sonunu takip eden bir ay içerisinde, fon portföyünde değerleme yaptırılması gereken her bir varlık için değerleme hizmeti alınacak en az bir değerleme kuruluşunu ve portföyüne o yıl içerisinde alınabilecek ve değerleme gerektirecek varlıklar için değerleme hizmeti alınacak en fazla iki adet değerleme kuruluşunu yönetim kurulu kararı ile belirlemesi ve bir örneğini Kurula göndermesi gerekmektedir. Belirlenen değerleme kuruluşu ancak değiştirilme gerekçesinin Kurula gönderilmesini müteakip Kurul onayı ile değiştirilebilir. Fonlar, portföylerinde değerleme yaptırılması gereken her bir varlık için aynı gayrimenkul değerleme kuruluşundan üst üste en fazla üç yıl hizmet alabilirler. Üç yıllık sürenin dolmasından sonra fonun aynı gayrimenkul değerleme şirketinden tekrar hizmet alabilmesi için en az iki yılın geçmesi zorunludur.

Tebliğin 28’inci madde uyarınca hazırlanacak değerleme raporlarında, sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde gayrimenkul değerleme hizmeti verecek kuruluşlar ile bu kuruluşların Kurulca listeye alınmalarına ve sermaye piyasasında uluslararası değerleme standartlarına ilişkin Kurul düzenlemelerinde yer alan esaslara uyulur (Tebliğ, Md. 30).

5.8. Gayrimenkul ve Kira Sertifikaları 5.8.1. Gayrimenkul Sertifikasının Kapsamı ve Konu ile İlgili Düzenleme

Gayrimenkul sertifikaları, ilk olarak, Kurul tarafından 20.07.1995 tarih ve 22349 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, Seri: III, No:19 sayılı Gayrimenkul Sertifikalarının Kurul Kaydına Alınmasına İlişkin Esaslar Tebliği ile düzenlenmiştir. 30.12.2012 tarih ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile getirilen yenilikler, gayrimenkul sertifikalarının hukuki altyapısının günümüzün şartlarına uygun hale getirilmesi ile piyasalarının şeffaf, etkin, güvenilir ve rekabetçi bir ortamda işleyişinin sağlanması amaçları dikkate alınarak; gayrimenkul sertifikalarının nitelikleri ve bunların ihracında uyulması gereken esaslar, Kurulun VII-128.2 sayılı “Gayrimenkul Sertifikaları Tebliği” ile yeniden düzenlenmiştir. Anılan Tebliğ 05.07.2013 tarih ve 28698 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş, uygulamada karşılaşılan ihtiyaçlar çerçevesinde, 2016 yılında bir tebliğ (VII-128.2a) ve 2017 yılında 2 ayrı tebliğ (VII-128.2b ve VII-128.2c) ile “Gayrimenkul Sertifikaları Tebliği”nde değişiklikler yapılmıştır.

Tebliğ’in 3’üncü maddesinde gayrimenkul sertifikası; “ihraççıların inşa edilecek veya edilmekte olan gayrimenkul projelerinin finansmanında kullanılmak üzere ihraç ettikleri, gayrimenkul projesinin belirli bağımsız bölümlerini veya bağımsız bölümlerin belirli bir alan birimini temsil eden nominal değeri eşit sermaye piyasası aracı ” olarak tanımlanmıştır. Anılan Tebliğ uyarınca, Tebliğ’de yer alan koşullara uyulması kaydıyla, sadece anonim ortaklıklar ile kendi mevzuatları uyarınca sermaye piyasası aracı ihraç etmeye yetkili kamu kurum ve kuruluşları gayrimenkul sertifikası ihraç edebilir.

Ayrıca, Tebliğ çerçevesinde aşağıda sayılan kişi, kurum ve kuruluşlar tarafından kentsel dönüşüm amaçlı projeler kapsamında gayrimenkul sertifikaları ihraç edilebilir;

a) 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca talep etmeleri ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yetki devri yapılması ve projenin uygun görülmesi durumunda İller Bankası Anonim Şirketi ve TOKİ veya bunlar tarafından anlaşma suretiyle belirlenecek tüzel kişiler,

b) 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yetki devri yapılması ve projenin uygun görülmesi durumunda belediyeler veya belediyeler tarafından anlaşma suretiyle belirlenecek tüzel kişilerden İller Bankası Anonim Şirketi tarafından garantör olunanlar,

c) 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından anlaşma suretiyle belirlenecek tüzel kişiler,

ç) 20/7/1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu ve 2/3/1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu uyarınca TOKİ ile TOKİ’nin anlaşma yapacağı bağlı ortaklıkları ve iştirakleri ile tüzel kişiler.

Gayrimenkul sertifikaları yurt içinde halka arz edilerek veya halka arz edilmeksizin nitelikli yatırımcıya satış suretiyle veya yurt dışında ihraç edilebilir. Sadece halka arz yoluyla yapılan ihraçlarda, izahnamede belirtilmesi kaydıyla fiyat istikrarını sağlayıcı işlemlerde bulunulabilir.

Asli edim ifa süresi içerisinde, ihraççı tarafından gayrimenkul sertifikası sahipleri adına kat mülkiyetinin tesis edilmesi ve bağımsız bölümün teslim edilmesine asli edim; tali edim ifa süresi içerisinde, ihraççı tarafından tali edime konu gayrimenkul sertifikalarına karşılık gelen bağımsız bölümlerin satılması ve elde edilen satış tutarının gayrimenkul sertifikası sahiplerine, sahip oldukları gayrimenkul sertifikaları oranında dağıtılmasına ise tali edim denir. Edimlerin ifa süreleri izahname veya ihraç belgesinde belirtilir.

Gayrimenkul sertifikaları ihraççı tarafından asli veya tali edimin yerine getirilmesi ve cezai şartın ödenmesini gerektiren hallerde cezai şartın da ödenmesi suretiyle itfa edilir. Projenin gerçekleşmemesi sebebiyle edimlerin yerine getirilememesi durumunda ise gayrimenkul sertifikalarının itfa bedeli ve oluşabilecek cezai şartın ödenmesi suretiyle itfa edilmesi esastır.

Diğer yandan, ihraççı tarafından öngörülmesi halinde gayrimenkul sertifikaları, talep eden yatırımcılardan, proje bitiş tarihinden önce, izahname veya ihraç belgesinde belirtilen esaslar çerçevesinde ihraççının belirleyeceği tutar veya borsada oluşan fiyat üzerinden, piyasada yeniden satılmamak şartıyla geri alınabilir.

Kurul itfa bedelinin ve oluşabilecek cezai şartın yatırımcılara ödenmesinin bir banka tarafından garanti altına alınmasını, yurt içinde satışın yalnızca nitelikli yatırımcılara yönelik olarak yapılmasını veya gayrimenkul sertifikalarının derecelendirilmesini talep edebilir. Gayrimenkul projesinin tamamlanması için sigorta yaptırılması durumunda, Kurul tarafından söz konusu ek yükümlülükler aranmaz.

Yurt içinde satılan gayrimenkul sertifikasına konu bağımsız bölümlerin tamamlanma düzeyi ile ilgili dönem içerisinde talep edilen ve gerçekleştirilen asli edimlere ilişkin bilgileri içeren yatırımcı raporu, söz konusu gayrimenkul sertifikası itfa edilene kadar her 6 aylık hesap dönemleri itibarıyla ihraççının internet sitesinde ve KAP’ta raporun imzalandığı gün ilan edilir.

Yurt dışında satılmak üzere ihraç edilen gayrimenkul sertifikasına konu bağımsız bölümlerin tamamlanma düzeyi ile ilgili dönem içerisinde talep edilen ve gerçekleştirilen asli edimlere ilişkin bilgiler, söz konusu gayrimenkul sertifikası itfa edilene kadar 6 aylık hesap dönemleri itibarıyla Kurula ve yatırımcılara iletilir.

5.8.1.1. Gayrimenkul Sertifikalarına İlişkin Genel Esaslar ve Uygulamalar

Tebliğ çerçevesine gayrimenkul sertifikaları, bir veya birden fazla gayrimenkul projesinin belirli bağımsız bölümlerini veya bağımsız bölümlere ilişkin belirli bir alan birimini temsilen aşağıdaki esaslar çerçevesinde ihraç edilebilir;

a) Gayrimenkul projesinin belirli bağımsız bölümlerini temsilen gerçekleştirilen ihraçlarda, her bir bağımsız bölüme karşılık gelen gayrimenkul sertifikası adedinin ihraç öncesinde belirlenmesi zorunludur.

b) Gayrimenkul projesinin bağımsız bölümlerine ilişkin belirli bir alan birimini temsilen gerçekleştirilecek ihraçlarda ise, ihraççı tarafından asli edimin yerine getirilmesi sırasında aynı alan birimine sahip bağımsız bölümler arasında blok, kat, cephe ve malzeme farklılıkları gibi nedenlerle şerefiye talep edilebilir.

c) Gayrimenkul sertifikası ihracına konu edilen bağımsız bölümler üzerinde edimlerin yerine getirilmesini engelleyecek nitelikte ayni veya şahsi bir hak, haciz kaydı ile gayrimenkul projesinin esaslı unsurlarına yönelik herhangi bir ihtilafın bulunmaması gerekmektedir.

ç) Bir bina veya blok gibi ancak bütünü tamamlandığında kullanılabilecek yapılarda yer alan bağımsız bölümlerin bir kısmı ihraca konu edilemez, bunların tamamının gayrimenkul sertifikası ihracına konu edilmesi ve aynı projedeki sertifika ihracına konu edilmeyen yapılarda yer alan bağımsız bölümler ile aynı kalite standartlarında inşa edilmesi zorunludur.

Gayrimenkul sertifikası ihraç tutarı, ihraca konu bağımsız bölümler için Tebliğ çerçevesinde hazırlanan değerleme raporunda takdir edilen değer referans alınmak suretiyle ihraççı tarafından belirlenir.

İhraç edilecek gayrimenkul sertifikalarının borsada işlem görmesi zorunludur.

İhraççılar tarafından gayrimenkul sertifikalarının ihracının ve itfasının sermaye piyasası araçlarının halka arzında yüklenimde bulunularak satışa aracılık edilmesi faaliyetinde bulunabilecek bankalar ile portföy aracılığı, genel saklama hizmeti veya aracılık yüklenimi faaliyetinden herhangi birini yürütecek olan aracı kurumlar vasıtasıyla yerine getirilmesi zorunludur.

5.8.1.2. Arsa Sahibi ve İhraççıya İlişkin Esaslar ve Uygulamalar

Gayrimenkul sertifikası ihraç etmek isteyen ihraççıların,

a) Gayrimenkul projesinin satış değerinin en az yarısı büyüklüğünde satış değerine sahip bir projeyi, sözleşmesi ve teknik şartnamelerine uygun olarak Kurula başvuru tarihinden önceki 5 yıl içerisinde tamamlamış veya ihraççının gayrimenkul yatırım ortaklığı olması durumunda aynı şartlardaki bir projeyi tamamlatmış olması,

b) Gayrimenkul projesinin gerçekleştirileceği arsanın mülkiyetine münferiden sahip olması ve arsa tapusunun kat irtifakı tapusuna çevrilmesi veya arsa üzerinde ihraççı lehine kat irtifakı tesis edilmiş olması,

c) Kurulun sermaye piyasası araçları bir borsada işlem gören ortaklıklar için belirlediği finansal tablo ve raporlamaya ilişkin düzenlemelerine göre hazırlanmış ve bağımsız denetime tabi tutulmuş son yıllık finansal tablolara göre özkaynaklar toplamının ödenmiş veya çıkarılmış sermayesinden yüksek olması,

ç) Derecelendirme kuruluşlarından talebe bağlı olarak, notlandırma ölçeğine göre yatırım yapılabilir seviyeye denk gelen uzun vadeli derecelendirme notu almış olması zorunludur.

İhraççının gayrimenkul sertifikası ihraç etmek amacıyla kurulmuş bir anonim ortaklık olması durumunda; gayrimenkul projesinin satış değerinin en az yarısı büyüklüğünde satış değerine sahip bir projenin, sözleşmesi ve teknik şartnamelerine uygun olarak Kurula başvuru tarihinden önceki 5 yıl içerisinde tamamlanmış veya ihraççının gayrimenkul yatırım ortaklığı olması durumunda aynı şartlardaki bir projenin tamamlatılmış olması şartının, ihraççının Kurulun ilgili düzenlemelerine göre yönetim kontrolüne sahip olan ortağı veya müştereken sahip olan ortaklarından en az birisi tarafından karşılanması gerekmektedir.

TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi veya bunların bağlı ortaklıkları ve iştiraklerinin ihraççı olması durumunda ise;

a) İhraççının, gayrimenkul projesinin satış değerinin en az yarısı büyüklüğünde satış değerine sahip bir projeyi, sözleşmesi ve teknik şartnamelerine uygun olarak Kurula başvuru tarihinden önceki 5 yıl içerisinde tamamlamış veya ihraççının gayrimenkul yatırım ortaklığı olması durumunda aynı şartlardaki bir projeyi tamamlatmış olması,

b) İhraççının, Kurulun sermaye piyasası araçları bir borsada işlem gören ortaklıklar için belirlediği finansal tablo ve raporlamaya ilişkin düzenlemelerine göre hazırlanmış ve bağımsız denetime tabi tutulmuş son yıllık finansal tablolara göre özkaynaklar toplamının ödenmiş veya çıkarılmış sermayesinden yüksek olması,

c) İhraççının, derecelendirme kuruluşlarından talebe bağlı olarak, notlandırma ölçeğine göre yatırım yapılabilir seviyeye denk gelen uzun vadeli derecelendirme notu almış olması,

ç) Bir bina veya blok gibi ancak bütünü tamamlandığında kullanılabilecek yapılarda yer alan bağımsız bölümlerin bir kısmının ihraca konu edilememesi, bunların tamamının gayrimenkul sertifikası ihracına konu edilmesi ve aynı projedeki sertifika ihracına konu edilmeyen yapılarda yer alan bağımsız bölümler ile aynı kalite standartlarında inşa edilmesi,

d) Asli edimin proje bitiş tarihinden önce talep edilmesi durumunda ihraççı ile yatırımcılar arasında asli edimin yerine getirilmesi amacıyla imzalanabilecek gayrimenkul satış vaadi veya alım hakkı sözleşmelerinin tapu kütüğüne şerh edilmesi ve bu sözleşmelerde mülkiyet devrinin gecikmesi veya gerçekleştirilememesi durumlarına ilişkin olarak, gayrimenkul sertifikalarına ilişkin öngörülen cezai şartlara yer verilmesi,

e) Tali edim ifa süresi bitiş tarihine kadar tali edime konu bağımsız bölümlerin ihraççı ve ihraççının ilişkili taraflarına satılamama,

f) Tebliğ’de yer alan ihraçtan elde edilen fonların kullanım

şartları aranmaz. Bu durumda, yatırımcıların, aynı projeden doğrudan konut edinen kişiler ile eşit haklara sahip olacağına ilişkin gerekli sözleşme veya düzenlemelerin yapılması veya Kurulca kabul edilebilecek diğer tedbirlerin alınması zorunludur. Ayrıca, talep edilmesi halinde Kurulca Tebliğde aranan diğer şartlardan muafiyet verilebilir.

TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi ve bunların bağlı ortaklıkları ve iştiraklerinin ihraççı olmadığı ancak tamamen veya kısmen sahip olduğu arsa ve arazilerin gayrimenkul projesine konu edildiği ihraçlarda;

a) İhraççının, gayrimenkul projesinin gerçekleştirileceği arsanın mülkiyetine münferiden sahip olması ve arsa tapusunun kat irtifakı tapusuna çevrilmesi veya arsa üzerinde ihraççı lehine kat irtifakı tesis edilmiş olması,

b) Bir bina veya blok gibi ancak bütünü tamamlandığında kullanılabilecek yapılarda yer alan bağımsız bölümlerin bir kısmının ihraca konu edilememesi, bunların tamamının gayrimenkul sertifikası ihracına konu edilmesi ve aynı projedeki sertifika ihracına konu edilmeyen yapılarda yer alan bağımsız bölümler ile aynı kalite standartlarında inşa edilmesi,

c) Asli edimin proje bitiş tarihinden önce talep edilmesi durumunda ihraççı ile yatırımcılar arasında asli edimin yerine getirilmesi amacıyla imzalanabilecek gayrimenkul satış vaadi veya alım hakkı sözleşmelerinin tapu kütüğüne şerh edilmesi ve bu sözleşmelerde mülkiyet devrinin gecikmesi veya gerçekleştirilememesi durumlarına ilişkin olarak, gayrimenkul sertifikalarına ilişkin öngörülen cezai şartlara yer verilmesi,

ç) Tali edim ifa süresi bitiş tarihine kadar tali edime konu bağımsız bölümlerin ihraççı ve ihraççının ilişkili taraflarına satılamama,

d) Tebliğ’de yer alan ihraçtan elde edilen fonların kullanım

şartları aranmaz. Bu durumda; TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi veya bunların bağlı ortaklıkları ve iştirakleri ile ihraççı arasında yapılacak sözleşmelerde, yatırımcıların, aynı projeden doğrudan konut edinen kişiler ile eşit haklara sahip olacağına ilişkin hükümlere yer verilmesi veya Kurulca kabul edilebilecek diğer tedbirlerin alınması zorunludur. Ayrıca, ihraççının gayrimenkul projesinin ihraca konu edilen bağımsız bölümlerini tamamlayamaması durumunda bu bölümler TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi veya bunların bağlı ortaklıkları ve iştiraklerinin projenin tamamlanması için imzaladıkları sözleşmedeki esaslara göre tamamlanır.

Sermayelerinin veya toplam oy haklarının % 51 veya daha fazlası doğrudan veya dolaylı olarak kamuya ait olan ihraççılarca gerçekleştirilecek gayrimenkul sertifikası ihraçları için Kurulca Tebliğde aranan şartlar, istenilen bilgi ve belgeler ile Kurulun diğer düzenlemelerinde aranan şartlardan talep üzerine muafiyet verilebilir.

5.8.1.3. Değerleme, Fizibilite ve İnşaat İlerleme Raporları

Kurula başvuru ve proje bitiş tarihleri ile Tebliğde belirtilen durumlarda veya Kurulca uygun görülecek diğer aşamalarda, değerleme kuruluşlarınca gayrimenkul projesine ilişkin olarak bir değerleme raporu hazırlanır. Kurulun ilgili düzenlemeleri uyarınca hazırlanacak bu raporda gayrimenkul sertifikalarına konu edilen bağımsız bölümlerin tahmini satış bedeli ile bu bedelin belirlenmesinde esas alınan emsal değerlere bağımsız bölümlerle ilişkilendirilmek suretiyle yer verilmesi zorunludur. Değerleme raporunda gayrimenkul projesindeki emsal satış bedellerine yer verilmesi zorunludur.

Edimlerin ilgili ifa süreleri içerisinde yerine getirilemeyeceğinin anlaşılması durumunda veya Kurulca uygun görülecek diğer aşamalarda, yapı denetim kuruluşları tarafından projeye ilişkin olarak bir fizibilite raporu hazırlanır. Bu raporda asgari olarak, projenin mevcut tamamlanma düzeyi ile bitirilmesi için gerekli olan süre ve tahmini maliyet hakkında bilgi verilir.

İhraçtan elde edilen fonların inşaat ilerleme esasına göre ihraççıya aktarılabilmesini teminen yapı denetim kuruluşları tarafından inşaat ilerleme raporları düzenlenir.

TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi veya bunların bağlı ortaklıkları ve iştiraklerinin ihraççı olduğu veya TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi ve bunların bağlı ortaklıkları ve iştiraklerinin ihraççı olmadığı ancak tamamen veya kısmen sahip olduğu arsa ve arazilerin gayrimenkul projesine konu edildiği ihraçlarda, fizibilite ve inşaat ilerleme raporları yapı denetim kuruluşları yerine başka kurumlarca hazırlanabilir.

5.8.1.4. Edimlerin Kullanılması

Asli edim ifa süresi içerisinde, ihraççı tarafından gayrimenkul sertifikası sahipleri adına kat mülkiyetinin tesis edilmesi ve bağımsız bölümün teslim edilmesine asli edim denir.

Gayrimenkul sertifikası sahiplerinin asli edim talebini bildirmesi için, ilk günü gayrimenkul sertifikasının borsada işlem görme tarihinden önce olmamak üzere, ihraççı tarafından belirlenen ve izahname veya ihraç belgesinde açıklanan süre asli edim kullanım süresi; asli edimin yerine getirilmesi için, ihraççı tarafından belirlenen ve izahname veya ihraç belgesinde açıklanan süre ise asli edim ifa süresidir.

Asli edim kullanım süresi içerisinde yatırımcıların asli edim talepleri, MKK tarafından belirlenen ve Kurulca uygun görülen esaslar çerçevesinde ihraççıya iletilir. Asli edim talep eden yatırımcılar, asli edim ifa süresi içerisinde almak istedikleri bağımsız bölümlerin gerektirdiği sayıda gayrimenkul sertifikasını ihraççının hesaplarına aktarmak ve gerekli olması durumunda şerefiyeyi ödemek; ihraççı ise izahname veya ihraç belgesinde belirlenen esaslar çerçevesinde yatırımcı adına bağımsız bölümlerin mülkiyetinin devrine ilişkin hukuki işlemleri tamamlamak zorundadır. İhraççı, birden fazla yatırımcının aynı bağımsız bölümü talep etmesi durumunda hangi yatırımcıya öncelik verileceğini izahname veya ihraç belgesinde belirler. Böyle bir belirlemenin yapılmamış olması durumunda zaman önceliği esas alınır.

Asli edimin, izahname veya ihraç belgesinde belirlenen asli edim ifa süresi çerçevesinde proje bitiş tarihinden önce talep edilmesi durumunda,

a) Bağımsız bölümün tapuda devir işlemi yapılır veya ihraççı ile yatırımcılar arasında asli edimin yerine getirilmesi amacıyla gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ya da alım hakkı sözleşmesi imzalanır. Bu sözleşmelerin tapu kütüğüne şerh edilmesi zorunludur. Gayrimenkul satış vaadi veya alım hakkı sözleşmesine konu edilen bağımsız bölümler, ihraççı tarafından üçüncü kişilere satılamaz. Gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinde, mülkiyet devrinin gecikmesi veya gerçekleştirilememesi durumlarına ilişkin olarak, gayrimenkul sertifikalarına ilişkin öngörülen cezai şartlara yer verilmesi zorunludur.

b) MKK tarafından belirlenen ve Kurulca uygun görülen esaslar çerçevesinde gayrimenkul sertifikaları, asli edim ifa edilinceye veya itfa bedeli yatırımcıya ödeninceye kadar bloke edilir.

Tali edim ifa süresi içerisinde, ihraççı tarafından tali edime konu gayrimenkul sertifikalarına karşılık gelen bağımsız bölümlerin satılması ve elde edilen satış tutarının gayrimenkul sertifikası sahiplerine, sahip oldukları gayrimenkul sertifikaları oranında dağıtılmasına tali edim denir.

Asli edim kullanım sürelerinin bitimini takiben asli edim talebiyle başvurmayan veya başvurmasına rağmen izahname veya ihraç belgesinde asli edimin yerine getirilmesi için öngörülen şartları yerine getirmeyen yatırımcıların, tali edimi talep ettikleri kabul edilir. Tali edimin yerine getirilmesi için, ihraççı tarafından belirlenen ve izahname veya ihraç belgesinde açıklanan süre tali edim ifa süresidir.

Diğer yandan, ihraççı tarafından izahname veya ihraç belgesinde öngörülmesi ve esaslarının açıkça belirtilmesi şartıyla, tali edimi talep ettiği kabul edilen yatırımcılar tali edim ifa süresi içerisinde asli edimi talep edebilirler. Bu durumda yatırımcılar tarafından gayrimenkulün bağımsız bölümleri için verilmesi gereken sertifika sayısı, ihraç öncesi yayınlanan izahname veya ihraç belgesinde ilgili bağımsız bölüm için öngörülen sertifika sayısı ile aynı olacak şekilde belirlenir.

Tali edime konu bağımsız bölümlerin satışından elde edilen satış tutarı, tali edim ifa süresi boyunca tali edime konu bağımsız bölümlerin tamamı satılıncaya kadar vekilin özen borcu çerçevesinde yetkili kuruluş tarafından devlet tahvili, hazine bonosu, Hazine Müsteşarlığınca ihraç edilen kira sertifikaları, mevduat veya katılma hesabı olarak veya Kurulca uygun görülecek diğer sermaye piyasası araçlarına yatırılmak suretiyle yatırımcılar adına değerlendirilir ve bağımsız bölümlerin tümünün satışının tamamlanmasını takip eden 2 iş günü içerisinde yatırımcıların hesaplarına sahip oldukları gayrimenkul sertifikası oranında aktarılır.

Tali edime konu bağımsız bölümlerin satışından elde edilen satış tutarı, tali edim ifa süresinin bitmesi beklenmeden gayrimenkul sertifikalarının kısımlar halinde itfasında da kullanılabilir. Kısmi itfa işlemi, elde edilen satış tutarının tali edimi talep eden tüm yatırımcılara sahip oldukları gayrimenkul sertifikaları oranında aktarılması suretiyle gerçekleştirilir. Kısmi itfa işleminin hangi periyotlarla gerçekleştirileceği, nakdin yatırımcılara aktarım süresi gibi esaslar izahname veya ihraç belgesinde belirtilir.

Tali edim ifa süresi bitiş tarihine kadar, tali edime konu bağımsız bölümler ihraççı ve ihraççının ilişkili taraflarına satılamaz.

Tali edim ifa süresi bitiş tarihi itibarıyla satılamayan bağımsız bölümlerin olması durumunda, bu bağımsız bölümlere karşılık gelen gayrimenkul sertifikalarının itfasına ilişkin olarak ihraççı tarafından yatırımcılara yapılacak ödemelerde, gayrimenkul sertifikalarının vade tarihinden önceki üç aylık dönemde borsada oluşan ağırlıklı ortalama fiyatların ortalaması esas alınır. Bu fiyatların hesaplanamaması veya hesaplanan fiyatların sağlıklı oluşmadığının Borsa veya Kurulca tespiti halinde söz konusu bağımsız bölümlerin değerinin tespiti için bir değerleme raporu hazırlanır ve yatırımcılara yapılacak ödemelerde bu değerleme raporunda tespit edilen değer esas alınır. Ayrıca söz konusu bağımsız bölümler, hazırlanacak değerleme raporunda tespit edilen değerden aşağı olmamak şartıyla ihraççının ilişkili taraflarına satılabilir. Bu bent kapsamında yatırımcılara yapılacak ödemeler, tali edim ifa süresinin bitimini takip eden 10 iş günü içerisinde gerçekleştirilir.

Edimlerin, izahname veya ihraç belgesinde belirtilen ifa sürelerinde ve esaslar çerçevesinde yerine getirilemeyeceğinin anlaşılması projenin gecikmesi durumudur. Bu durumda,

a) Bu durumun anlaşıldığı tarihten itibaren 15 iş günü içerisinde Tebliğ çerçevesinde bir fizibilite raporu hazırlanır ve bu raporda projenin tamamlanması için gerekli olduğu belirtilen süre için Kurula ek süre talebiyle başvurulur. Kurulca verilecek bu ek süre genel zorlayıcı sebepler haricinde hiçbir şekilde proje bitiş tarihini izleyen 180 günü aşamaz.

b) Projenin geciktiği bilgisi, fizibilite raporunun sonuç bölümü, Kurulca verilen ek süre, bu kapsamda yeniden belirlenen edim kullanım ve ifa süreleri ile yatırımcılara bu süre boyunca ödenecek cezai şarta ilişkin esaslar, izahname veya ihraç belgesi ile aynı usuller çerçevesinde duyurulur.

c) Kurulca verilen ek süre çerçevesinde yeniden belirlenen ifa süreleri içerisinde asli ve tali edimler yerine getirilir ve cezai şart ödenir.

Projenin gecikmesi durumu nedeniyle Kurulca verilen ek süre sonunda veya ek süre talebinde bulunulmaması halinde vade sonunda edimlerin yerine getirilememesi veya getirilemeyeceğinin anlaşılması projenin gerçekleşmemesi durumudur. İhraççının, gayrimenkul sertifikalarının itfa bedelini ve cezai şartı yatırımcılara ödeme yükümlülüğünü yerine getirememesi durumunda,

a) İlk iş günü Kurula bilgi verilir ve konu hakkında KAP’ta özel durum açıklaması yapılır.

b) Tebliğ çerçevesinde hazırlanan güncel fizibilite raporu ile gayrimenkul sertifikası sahipleri toplantısının yeri ve tarihi en geç 30 gün içerisinde yetkili kuruluş tarafından KAP’ta ilan edilir. Anılan fizibilite raporunun hazırlanması ve gayrimenkul sertifikası sahipleri toplantısının düzenlenmesine ilişkin işlemler yetkili kuruluş tarafından yerine getirilir ve bu işlemlerden doğan masraflar yetkili kuruluş nezdinde bloke edilen fondan karşılanır.

c) Tebliğ çerçevesinde hazırlanan güncel fizibilite raporu ile gayrimenkul sertifikası sahipleri toplantısının yeri ve tarihinin KAP’ta ilan edildiği tarihten itibaren en geç 30 gün içerisinde, projenin tamamlatılması veya yetkili kuruluş nezdinde bloke edilen fonun ve gayrimenkul projesinde ihraca konu olan ancak tamamlanmayan kısmın satılarak bedelinin sahip olunan gayrimenkul sertifikaları nispetinde yatırımcılara iadesi hususunun görüşülerek karara bağlanacağı gayrimenkul sertifikası sahipleri toplantısı yapılır. Gayrimenkul sertifikası sahipleri toplantısına mahiyetine uygun düştüğü ölçüde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun anonim şirketlerin genel kurul toplantılarına ilişkin hükümleri uygulanır. Gayrimenkul sertifikası sahipleri toplantısında toplantı nisabı aranmaksızın toplantıya katılanların çoğunluğunun alacağı karara göre hareket edilir.

ç) Gayrimenkul sertifikası sahipleri toplantısında başka yönde bir karar alınmadıkça;

– Projenin tamamlatılması yönünde karar çıkması halinde, yatırımcılar tarafından anlaşma sağlanacak üçüncü kişilerce proje tamamlatılarak edimler bu kişi tarafından yerine getirilir.

– Yetkili kuruluş nezdinde bloke edilen fonun ve gayrimenkul projesinde ihraca konu olan ancak tamamlanmayan kısmın satılarak bedelinin sahip olunan gayrimenkul sertifikaları nispetinde yatırımcılara iadesi yönünde karar çıkması halinde, kalan fon ile tamamlanmayan kısmın satışından elde edilen tutar, yatırımcılara sahip oldukları gayrimenkul sertifikaları nispetinde dağıtılarak gayrimenkul sertifikaları itfa edilir.

5.8.1.5. İhraçtan Elde Edilen Fonların Kullanım Şekli

Gayrimenkul sertifikası ihracı karşılığında elde edilen fon yetkili kuruluş tarafından, bir banka nezdinde açılan özel bir hesapta toplanır ve vekilin özen borcu çerçevesinde devlet tahvili, hazine bonosu, Hazine Müsteşarlığınca ihraç edilen kira sertifikaları, vadeli mevduat veya katılma hesabı olarak veya Kurulca uygun görülecek diğer sermaye piyasası araçlarına yatırılmak suretiyle ihraççı adına değerlendirilir.

İhraçtan elde edilen toplam fonun yalnızca Tebliğ çerçevesinde hazırlanacak değerleme, fizibilite ve inşaat ilerleme raporlarının yetkili kuruluş tarafından hazırlatılması için asgari ücret tarifesi dikkate alınarak hesaplanan kısmı yetkili kuruluş tarafından bloke edilir.

İhraçtan elde edilen fonun yüzde yirmi beşlik kısmı inşaat başlamadan önce doğrudan; yüzde altmış beşlik kısmı inşaat ilerleme raporlarında belirlenen oranlar ölçüsünde ve geriye kalan yüzde onluk kısmı ise tüm edimler ifa edildikten sonra yetkili kuruluş tarafından ihraççıya aktarılır. Bağımsız bölümlerin başka bir kişi veya kurum tarafından tamamlanması durumunda ise bu fon aynı usul ve esaslar çerçevesinde söz konusu kişi veya kuruma aktarılır. İnşaat ilerleme raporlarına göre aktarımın hangi esaslar çerçevesinde yapılacağı ihraççı tarafından izahname veya ihraç belgesinde belirtilir.

İtfa bedelinin ve oluşabilecek cezai şartın yatırımcılara ödenmesinin bir banka tarafından garanti altına alınması, bu ödemelere ilişkin olarak banka teminat mektubu alınması veya gayrimenkul projesinin tamamlanması için sigorta yaptırılması durumlarında, ihraçtan elde edilen fonun tamamının doğrudan ihraççıya aktarılması mümkündür.

5.8.2. Kira Sertifikası

Kira sertifikası son yıllarda gündeme gelen taşınmaz ekonomisi ile ilişkili önemli bir finansal araçtır. Kira sertifikasının yasal dayanağı 6362 Sayılı Kanunun 61’nci maddesi ve buna dayanılarak 13.06.2013 tarih ve 28670 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kira Sertifikaları Tebliği’dir. Kira sertifikaları; sahipliğe, yönetim sözleşmesine, alım-satıma, ortaklığa, eser sözleşmesine dayalı olarak veya bu sayılanların birlikte kullanılması yoluyla oluşturulan portföy çerçevesinde varlık kiralama şirketlerince ihraç edilebilmektedir. Kira sertifikasının ihraca dayanak varlıkları arasında gayrimenkuller de bulunmaktadır (Tebliğ, Md. 5/4). Kira sertifikalarına yönelik düzenlemenin yapıldığı 2010 yılı sonrasındaki piyasa gelişmeleri incelendiğinde, 2011 ve 2013 yıllarında kira sertifikası ihracının yapıldığı görülmektedir.

4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 7/A maddesinde kira sertifikası düzenlenmiştir. Bunun dışında 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ve Kira Sertifikaları ve Varlık Kiralama Şirketlerine İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (Seri :III, NI: 43; 1 Nisan 2010) temel esasları açıklamaktadır. Amaç; kira sertifikalarının SPK kaydına alınması, ihracı ve satışı ile varlık kiralama şirketlerinin kuruluş ve faaliyetlerine ilişkin esasları düzenlemek olarak tespit edilmiş, Tebliğ adı ve kapsamı kira sertifikası olarak belirtilmesine rağmen, tanımlar bölümünde kira sertifikası kira sukuku olarak tanımlanmış ve tebliğ ile sukuk işleminin hukuksal altyapısı hazırlanmıştır.

Hazine Müsteşarlığı’nın bağlı olduğu Bakan’a; Kanun kapsamındaki halka açık olmayan kurum ve kuruluşlara ait taşınır ve taşınmazlar ile kullanma, yararlanma, işletme ve sair haklar gibi maddi olmayan varlıklara ilişkin, ilgili kurumların görüşleri alınarak alım, satım, geri alım, kiraya verme, geri kiralama, bedelli veya bedelsiz devir ve benzeri işlemleri mevzuatta yer alan şekil kurallarına tabi olmaksızın tesis etmeye ve bu işlemleri aynı usule tabi olarak yapmak üzere kuruluş, tescil, denetleme, sermaye, tasfiye ve işleyişe ilişkin mevzuat hükümlerine bağlı olmaksızın varlık kiralama şirketleri kurma veya varlık kiralama şirketleri kurmak üzere kamu sermayeli kurumları görevlendirme yetkisi verilmiştir.

Uluslararası genel kabul gören sahipliğe, yönetim sözleşmesine, alım-satıma, ortaklığa ve eser sözleşmesine dayalı olmak üzere toplam 5 yeni kira sertifikası türü tanımlanmış ve bu işi yapmak için öncelikle Varlık Kiralama Şirketinin kurulması ve finansman ihtiyacı olan başka şirketlere de kira sertifikası ihraç edebilmelerine imkan sağlanmıştır. Bir Varlık Kiralama Şirketinin aynı anda birden fazla kira sertifikası ihracı yapabilmesine imkan tanınmış ve varlık tanımı; 6362 Sayılı Kanuna uygun olarak varlık ve hakları kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Kiralama şirketleri; bankalar, portföy aracılığı, genel saklama hizmeti veya aracılık yüklenimi faaliyetinden herhangi birini yürütecek aracı kurumlar, ipotek finansmanı kuruluşları, payları borsada işlem gören gayrimenkul yatırım ortaklıkları, kurulun kurumsal yönetime ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde belirlenen birinci ve ikinci gruptaki halka açık ortaklıklar, derecelendirme kuruluşlarından talebe bağlı olarak notlandırma ölçeğine göre ihracın para birimi cinsinden yatırım yapılabilir seviyeye denk gelen uzun vadeli derecelendirme notunu alan ortaklıklar ile sermayelerinin % 51 veya daha fazlası doğrudan Hazine Müsteşarlığı’na ait olan ortaklıklar tarafından kurulabilir.

Sahipliğe, yönetim sözleşmesine, alım-satıma, ortaklığa ve eser sözleşmesine dayalı olmak üzere sukuk ihraçlarında, sukuka konu olan taşınmaz veya hakların değerinin belirlenmesinde Sermaye Piyasası Kurulunun ilgili düzenlemeleri uyarınca değerleme şirketleri tarafından değerleme raporu ile tespiti zorunludur.

5.9. Gayrimenkule İlişkin Diğer Sertifikalar ve Kullanımı

5.9.1. Konut Sertifikası

Kronolojik olarak 1980 sonrası Türkiye’de gayrimenkul finansmanında kullanılması düşünülen piyasa mekanizmasına dayalı ilk araçlar konut ve arsa sertifikaları olmuştur. Bu araçlar sırasıyla; gayrimenkul yatırım ortaklıkları ve gayrimenkul sertifikalarıdır.

Konut sertifikaları; mevzuatta ilk olarak 1989 yılında düzenlenmiştir. Konut sertifikası, belli bir konut projesinin finansmanında kaynak yaratılması amacıyla, değeri bir metre karelik brüt konuta eşdeğer olarak hamiline düzenlenmiş menkul kıymettir. Konut sertifikası ile; tasarrufların konut maliyetlerindeki artışa göre korunması ve küçük tasarruf sahiplerinin uzun vadede konut sahibi olması sağlanmaktadır. 15.10.1989 tarih ve 20313 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Halkalı Konut Sertifikaları Yönetmenliği çerçevesinde Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi 1989 yılında hamiline yazılı 5 yıl vadeli 1 m2’lik konut karşılığı olan konut sertifikalarını, Halkalı Toplu Konutları’nın 250.000 m2’si için borsaya kote etmiştir. Konut sertifikası ihracı yoluyla sağlanan kaynak Toplu Konut Fonuna aktarılmıştır. Sertifikalar 120 m2’den büyük olmayan Toplu Konut Yönetimince desteklenen toplu konut projelerinde kullanılabilecek ve bu konutların en çok 30 m2’lik bölümü için konut kredisi verebilecektir.

Konut sertifikasının ilk uygulaması; ilk ihraç fiyatının yüksek oluşu, konut ediniminde şerefiye istenmesi, konut edinimi için 5 yıllık bir sürenin gerekmesi ve sertifikası getirisinin altında kalması gibi nedenlerle istenen sonucu vermemiştir. Borsada işlem görmesine rağmen, sertifika fiyatının her ay TOKİ tarafından yeniden belirlenmesinin gerçekçi fiyat oluşumuna engel olması, sertifikaların ihracı sırasında bir metre kare konut sertifikası için belirlenen 735.000 TL’nin (resmi birim fiyatlarına ve rayiç metrekare konut fiyatlarına göre) değer olarak yüksek belirlenmiş olması sonucunda küçük tasarruf sahiplerinin enflasyon karşısında korunamaması ve konut sahibi olabilmek için ihraç tarihinden itibaren konut alımı için belirlenen 5 yıllık sürenin yetersiz kalması gibi unsurlar Halkalı konut sertifikası sisteminin başarısız olmasından etkiliolmuştur.

Son olarak 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 6’ncı maddesinde de konut sertifikası düzenlenmiştir. Konut ve işyeri sahibi, ayni hak sahibi veya kiracılarına bir uzlaşma aracı olarak teklif edilebilecek bir araç olarak görülmektedir. Bu araç; konut, işyeri, arsa veya dönüşüm projeleri özel hesabından kredi veya mülkiyet ya da sınırlı ayni hak sağlayan bir sertifika olarak tanımlanmıştır.

6306 Sayılı Kanunun 6’ncı maddesinin 3’üncü fıkrasında “anlaşma ile tahliye edilen, yıktırılan veya kamulaştırılan yapıların maliklerine ve malik olmasalar bile bu yapılarda kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi olarak en az bir yıl ikamet ettiği veya bunlarda işyeri bulunduğu tespit edilenlere konut, işyeri, arsa veya dönüşüm projeleri özel hesabından kredi veya mülkiyet ya da sınırlı ayni hak sağlayan ve usul ve esasları Bakanlıkça belirlenen konut sertifikası verilebilir” denilmektedir. Mevzuatta açıkça tanımlanan konut sertifikası ile Sermaye Piyasası Mevzuatında yer alan gayrimenkul sertifikası gibi araçların dönüşüm projelerinde rasyonel biçimde uygulanabilmesi için sertifikaya esas değerleme işleminin güvenli biçimde yapılması ve özellikle sertifikanın nakde dönüşümünün kamu bankalarınca garanti edilmesi ve gerektiğinde TOKİ, belediyeler ve diğer kamu kurumlarının konut ve diğer taşınmazlarının ediniminde sertifikanın ödeme aracı olarak işlem görmesi zorunlu görülmektedir. Dönüşüm projelerinde bu biçimde uygulama, Bakanlık ve yerel yönetimlerce günümüze kadar yapılamamış olup, bunun temel nedeninin mevzuat altlığının yetersizliği olduğu ifade edilmektedir. Benzer durumun kira sertifikası (sukuk) ve imar hakkı aktarımı gibi araçların gayrimenkul piyasalarında rasyonel kullanımı açısından da geçerli olduğunun vurgulanması gerekmektedir.

Dönüşüm alanındaki maliklere taşınmazların bedelinin ödenmesi yerine öncelikle uygulama alanında yapılacak konut ve işyeri verilebileceği gibi, yapılacak olan değerleme çalışması sonrası malikin alacağının olması durumunda ise taşınmaz mülkiyetinin menkul değere dönüşmesi, taşınmazın yerine ilgili kurumun kamu hizmetine tahsis edilmemiş taşınmazlarından verilmesi veya imar hakkı transferi yolu ile denkleştirme işlemlerinin yapılması da mümkündür. İlke olarak dönüşüm projelerinde maliyetin geri kazanılması ve proje sonucunda başabaş noktasında olunması, ideal bir sonuç olacaktır. Ancak özellikle sosyal amaçlı dönüşüm projelerinde maliyetin tamamı yerine belirli bir oranının geri kazanılması da hedeflenebilir. 6306 Sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği’nin 13’üncü maddesine göre uygulama alanında yapılıp malike verilecek olan konut ve işyerinin inşaat maliyet bedelinin saptanmasında ihale bedeli, arsa edinim bedeli, proje giderleri, yıkım ve nakliye giderleri, değerleme hizmetinin masrafları, zemin iyileştirme giderleri ve müşavirlik giderleri kalemlerinden oluşmaktadır. Bu işlemde sıklıkla proje maliyetinin, üretilen işyeri ve konutun piyasa değerinin altında kalması sorunu ile karşılaşılacağından, proje uygulama maliyetinin, uygulama sonrası eşdeğeri olan konut ve işyeri alanına karar verilmesi gerekecektir. Ancak inşaat alanı veya puan bazlı işlemde, proje sonrası bulunulan yer, blok, kat ve yön ile diğer etkenlere bağlı olarak konut ve diğer yapıların değerlerindeki değişimin analize katılması veya şerefiyelendirme uygulamasında sıklıkla sorunlarla karşılaşılmaktadır.

5.9.2. Arsa Sertifikası ve Bazı Bina Sertifikaları

Sertifikalaştırmaya dayalı gayrimenkul finansman denemesinin bir başka örneği ise arsa sertifikalarıdır. Arsa sertifikası, belediye sınırları içinde imar ve tevzi planları ile parselasyonu yapılmış konut üretimine müsait, altyapı projeleri tamamlanmış arsaların birim yüz ölçümlerini temsil eden menkul kıymetlerdir. Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünce, 1989 yılında uygulamaya konulan kentsel arsa üretim projesi ile sertifika karşılığı arsa satışı hedeflenmiştir. Bu amaçla müstakil ve çok katlı blok türündeki konut arsaları için toplam 18.930 adet arsa edinme sertifikası satılmıştır. Sistemin işleyişinde arsaların parsel üretiminin yapılması ve bunların kira çekilişi yoluyla hak sahiplerine dağıtımı söz konusudur. 15.12.2004 tarih ve 5273 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca mülga Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü’nün arsa edinme sertifikaları ile ilgili yükümlülükleri de Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nca yerine getirilmektedir.

Binalar ve özellikle konut yapıları için üretilen enerji verimliliği ve güvenlik sertifikalarının da güvence olarak kullanılması ve sermaye piyasalarında işlem görmeleri mümkündür. ABD Yeşil Bina Konseyi tarafından geliştirilen yeşil bina sertifikası (LEED) ve İngiltere’de Yapı Araştırma Kurumu tarafından verilen BREEAM adlı sertifika bu alanda en sık bilinen örneklerdir. Binaların sertifika alınarak yeşil bina kriterlerine göre tasarımı ve inşası için öncelikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca çalışma yapılması ve sertifika uygulamasının yaygınlaşmasından sonra söz konusu aracın para ve sermaye piyasalarına entegrasyonu yoluna gidilebilecektir. Enerji performansı değerlendirme çalışmalarına yönelik olarak kullanılan; tekil aile konutu, standart apartman, standart apartman ve rezidans veya lüks konutlar için standartlar geliştirilmiş olup, bu amaçla birçok kurum tarafından geliştirilmiş standartlar ve sertifika uygulama çalışmaları bulunmaktadır. Ancak Türkiye’de konut sertifikalarının uygulanması ve mali piyasalara entegrasyonu alanında henüz yeterli bir çalışmanın yapılamamış olduğu gözlenmektedir.

5.9.3. Türkiye Varlık Fonu Kurulması ve Faaliyet Alanları

Genel olarak nakit ve bütçe fazlası ve/veya petrol gibi doğal kaynak gelirine sahip ülkeler tarafından, gelecek yıllara matuf rezerv tutmak için kurulan, 2016 Haziran sonu verilerine göre kontrollerindeki aktif büyüklük tutarı yaklaşık olarak 6 trilyon 84 milyar ABD Dolarına ulaşan ve dünyada üzerinde genel kabul sağlanan, Ulusal Varlık Fonu, Ulusal Yatırım Fonu, Devlet Refah Fonu, Ulusal Refah Fonu, Ülke Yatırım Fonu, Egemen Varlık Fonu veya Bağımsız Varlık Fonu gibi isimlerle tanımlanan, ülkelerin resmi rezervleri haricindeki milli varlıklarını ve birikimlerini ifade eden ‘Sovereign Wealth Funds’ benzeri bir yapının Türkiye’de kurulması 6741 Sayılı Kanun ile gerçekleştirilmiştir.

2016 tarih ve 6741 Sayılı Kanun ile Türkiye Varlık Fonunun kurulmasının yanı sıra genel olarak vergi, enerji, kamulaştırma ve yatırımların teşviki gibi önemli alanlarda düzenlemeler yapılmaktadır. Başlangıçta kamu kaynakları ve çeşitli fonlardan aktarılarak oluşturulacak Türkiye Varlık Fonu kaynakları, zamanla kendi kaynağını yaratan bir yapıya sahiptir. Bu çerçevede, ilk aşamada devlete ait çeşitli fon ve gelirlerin belirli bir yüzdesi alınarak Türkiye Varlık Fonu kaynaklarının oluşturması planlanmıştır. Ulusal Varlık Fonları, kamuya ait çeşitli varlıkların belirli kurumsal yönetim ilkelerine bağlı olarak yönetileceği şekilde düzenlenen özel amaçlı yatırım fonlarıdır. Bu fonlar ile kalkınmanın lokomotifi olan reel sektör yatırımlarına, stratejik sektör, şirket ve projelere uzun vadeli kaynak sağlanması yoluyla kalkınmanın hızlandırılması, ekonomide sürdürülebilir büyüme oranlarının yakalanması ve ekonomik istikrarın sağlanması hedeflenmektedir. Sürdürülebilir büyüme ve finansal kalkınmayı sağlamak üzere son on yıllık süreçte Körfez ülkeleri, Norveç, ABD, Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya ve Singapur gibi gelişmiş ülkelerde Ulusal Varlık Fonu (UVF) modeli ön plana çıkmaktadır.

Türkiye, G-20 ülkeleri içerisinde Ulusal Varlık Fonu olmayan tek ülkedir. Türkiye, özellikle kamu otoritesi olarak oldukça çeşitli ve büyük bir varlık portföyüne sahiptir. Ayrıca verilen teşvikler ile emeklilik sistemi üzerinden büyüyen bir fon pazarı bulunmaktadır. Mevcut durumda kamuya ait gelir ve fon fazlalarının çeşitli yatırım araçlarına yönlendirildiği görülmektedir. Bu fonların, reel sektöre uzun vadeli yatırım çerçevesine olanak sağlayacak bir üst fonda birleştirilmesi ile ülkemizin 2023 hedeflerine sağlıklı bir şekilde ulaşması sağlanacaktır. Varlık fon, bir çarpan etkisi ile sadece ülkemizde planlanan büyük ölçekli sabit sermaye yatırımlarının finansmanını sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda sermaye piyasalarının da gelişimine katkı yapmaktadır. Bu yolla, bankacılık sisteminin finans sektöründeki hakim rolü azaltılarak, altyapı ve gayrimenkul fonları gibi sermaye piyasası ürünleri de ön plana çıkarılabilecektir542. Diğer taraftan, yurtiçi ve yurtdışında finansal risklerin artması ile yaşanan ekonomik dalgalanma dönemlerinde, yabancı yatırımcıların gerçekleştirdikleri fon çıkışlarının varlık fiyatlarında sert düşüşlere yol açması ve yerli yatırımcıların spekülatif döviz talebinin artması, piyasalarda likiditenin azalmasına ve finansal istikrara yönelik endişelere yol açmaktadır. Bu sorunların çözümü için, finansal stres ortamında piyasalarda stabilize edici bir görev üstlenecek, kamu fonlarının konsolide olarak yönetildiği, güçlü bir Ulusal Varlık Fonunun oluşturulması, ülke tasarruflarının büyüklüğünü ve gücünü görünür kılarak piyasalarda gerekli güven ortamını yaratacak ve ülkemizin uluslararası kredibilitesinin artmasını katkı yapacaktır.

Ulusal Varlık Fonlarının dünyadaki örnekleri incelendiğinde, tasarrufların emeklilik sistemi aracılığıyla ulusal varlık fonlarına aktarıldığı, kamusal fonların konsolide edilerek uzun vadeli yatırım perspektifleri ile değerlendirildiği ve bu yolla büyümeye katkı sağlandığı, Ulusal Varlık Fonu yönetimlerinin Merkez Bankaları ile koordinasyonunun sağlanması ile finansal istikrarın gözetildiği görülmektedir543.

26.08.2016 tarih ve 6741 sayılı Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun “Türkiye Varlık Fonu” başlıklı 3’üncü maddesinde; (i) Şirketin yapısına ve işleyişine ilişkin usul ve esaslar Bakanlar Kurulu tarafından belirleneceği ve Şirket tarafından hazırlanan Türkiye Varlık Fonu İçtüzüğünün ticaret siciline tescili ile Türkiye Varlık Fonunun kurulacağı, (ii) gerek görülmesi hâlinde Türkiye Varlık Fonuna bağlı alt fonların kurulabileceği, (iii) Şirket ve bağlı şirketleri ile Türkiye Varlık Fonu ve Türkiye Varlık Fonu bünyesinde kurulacak alt fonları kapsayan üç yıllık stratejik yatırım planı yönetim kurulu tarafından hazırlanacağı ve Bakanlar Kurulunun onayı ile yürürlüğe gireceği ve (iv) Bu fonların kuruluşu, yapısı, işleyişi, yönetimi ve yapacağı işlemler Türkiye Varlık Fonu İçtüzüğü ile Şirket esas sözleşmesi hükümleri dâhilinde belirleneceği hususları hüküm altına alınmıştır.

6741 Sayılı Kanunun 1’inci maddesi ile Türkiye Varlık Fonunun kurulması, yönetimi ve faaliyetlerine ilişkin esasların belirlenmesi; 2’inci maddesi ile Türkiye Varlık Yönetimi Anonim Şirketinin kuruluşu, statüsü, özellikleri, tabi olduğu hukuk, kuruluş sermayesi, sermaye sahibi; 3’üncü maddesi ile Türkiye Varlık Fonu ile Türkiye Varlık Fonuna bağlı alt fonların Türkiye Varlık Yönetimi Anonim Şirketi tarafından kurulacağına dair düzenleme yapılmıştır. Aynı Kanunun “Türkiye Varlık Fonunun kaynakları ve finansman sağlanması” başlıklı 4’üncü maddesine göre Türkiye Varlık Fonunun kaynakları; (i) Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca özelleştirme kapsam ve programında bulunan ve Türkiye Varlık Fonuna devrine karar verilen kuruluş ve varlıklar ile Özelleştirme Fonundan Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına karar verilen nakit fazlasından, (ii) Kamu kurum ve kuruluşlarının tasarrufu altında bulunan ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlıklardan; Bakanlar Kurulu tarafından Türkiye V arlık Fonuna aktarılmasına veya Şirket tarafından yönetilmesine karar verilenlerden, (iii) Türkiye Varlık Fonu tarafından yurtiçi ve yurtdışı sermaye ve para piyasalarından ilgili mevzuat kapsamında yer alan izin ve onaylar aranmaksızın sağlanan finansman ve kaynaklardan, (iv) Para ve sermaye piyasaları dışında diğer yöntemlerle sağlanan finansman ve kaynaklardan oluşmaktadır. Finansman sağlamada Türkiye Varlık Fonu portföyü üzerinde teminat, rehin, kefalet ve ipotek tesis edilebilecektir.

6741 Sayılı Kanunun 4’üncü maddesi ile Türkiye Varlık Fonu kaynakları ile kaynakların fona aktarılmasına karar verecek mercii belirlenmiştir. Ayrıca belirtilen kaynaklar haricinde Türkiye Varlık Fonuna iç ve dış piyasalardan finansman sağlanması imkanı da tanınmıştır. “Muafiyet ve İstisnalar” başlıklı 8’inci maddesinin 6’ıncı fıkrasına göre Şirket tarafından kurulacak varlık kiralama” 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Şirketleri Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 7/A maddesi çerçevesinde kurulan varlık kiralama şirketlerine tanınan bütün hak, istisna, indirim ve muafiyetlerden yararlanacaktır. Bu madde uyarınca kurulan varlık kiralama şirketleri, ihraç etmiş oldukları menkul kıymetlere ilişkin, ihraççıların tabi olduğu Borsa İstanbul Anonim Şirketine ödenmesi gereken kayıt ücreti ve kotasyon ücretinden muaf olacaktır. 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 7/A maddesine göre söz konusu Kanun kapsamındaki halka açık olmayan kurum ve kuruluşlara ait taşınır ve taşınmazlar ile kullanma, yararlanma, işletme ve sair haklar gibi maddi olmayan varlıklara ilişkin, ilgili kurumların görüşleri alınarak alım, satım, geri alım, kiraya verme, geri kiralama, bedelli veya bedelsiz devir ve benzeri işlemleri mevzuatta yer alan şekil kurallarına tabi olmaksızın tesis etmeye ve bu işlemleri aynı usule tabi olarak yapmak üzere 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun kuruluş, tescil, denetleme, sermaye, tasfiye ve işleyişe ilişkin hükümlerine bağlı olmaksızın özel hukuk tüzel kişiliğini haiz varlık kiralama şirketleri kurmaya veya özel hukuk tüzel kişiliğini haiz varlık kiralama şirketleri kurmak üzere kamu sermayeli kurumları görevlendirmeye Bakan yetkili kılınmıştır. Bu şirketler söz konusu taşınır ve taşınmazlar ile maddi olmayan varlıklara dayalı olarak, hasılatı Müsteşarlığa aktarılmak üzere yurt içi ve yurt dışı piyasalarda kira sertifikası ihraç edebilir. Bu ihraçlara konu olan varlıklar üzerinde, ihracın vadesi süresince ihraç koşullarına aykırı herhangi bir hukuki işlem tesis edilemez. Bu husus, ilgili taşınmazın tapu kütüğüne şerh edilir. İlgili kurumlar, varlık kiralama şirketlerinin bu madde kapsamındaki taşınır ve taşınmazlar ile haklar ve diğer maddi olmayan varlıklarda tasarruf etmesini teminen tapu sicilinde değişiklik dahil gerekli her türlü işlemleri münhasıran Müsteşarlığın yazılı başvurusu üzerine gerçekleştirirler.

Bakan tarafından kurulmasına karar verilen ve tamamı Hazine Müsteşarlığına ait olan varlık kiralama şirketlerinin denetimi Hazine Müsteşarlığının denetimi çerçevesinde yürütülecektir. Bu madde kapsamında kurulan varlık kiralama şirketlerine ait her türlü taşınmazlar, 9/5/2012 tarihli ve 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu ile ihdas edilen zorunlu deprem sigortasına tabi olmayacaktır. Kurulan varlık kiralama şirketlerine ait mallar ve her çeşit varlıklar, ceza ve takip hukuku başta olmak üzere ilgili diğer mevzuat uygulaması bakımından devlet malı hükümlerine tabidir. Bu madde uyarınca yapılacak kiralama işlemleri, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun kira sözleşmelerine ilişkin hükümlerine tabi değildir ve söz konusu işlemler hakkında bu madde uyarınca taraflar arasında düzenlenecek sözleşme hükümleri uygulanır. Bu maddenin birinci fıkrasındaki iş ve işlemler ile Devlet iç borcu, Devlet dış borcu ve nakit yönetimi kapsamında yapılan iş ve işlemler, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine tabi olmayacaktır. Belirtilen hususlara ilişkin uygulama usul ve esasları Bakan tarafından belirlenecektir. 4749 Sayılı Kanunun 7/A maddesi uyarınca kurulan varlık kiralama şirketlerine tanınan tüm hak, istisna, indirim ve muafiyetler, Şirket tarafından kurulacak varlık kiralama şirketlerine de kıyasen uygulanacaktır.

6741 Sayılı Kanunun 8’inci maddesi ile Türkiye Varlık Fonu ile kurulacak olan bağlı şirketin, ulusal ve uluslararası finans piyasalarında faaliyet göstermesi hedeflenmektedir. Finansal piyasaların dinamik yapısına uygun olarak bu kuruluşların esnek yapıda oluşturulması hedeflenmiştir. Bu kapsamda şirket ile bağlı ortaklıklarına, iştirakleri ile Türkiye Varlık Fonu ve alt fonlarına muafiyet ve istisnalar getirilmiştir. Türkiye Varlık Fonunun kurulması ile ekonominin yapısal sorunlarına katkı sağlamasının yanı sıra, Türkiye’nin uluslararası piyasalardaki etkinliğine de katkı sağlayacaktır. Ulusal V arlık Fonları, devlet kontrolünde kaynakların toplandığı bir çeşit havuz özelliğini taşımaktadır. Bu kapsamda, Türkiye Varlık Fonu ile alt fonların ve bağlı şirketin birçok konuda muafiyete sahip olarak düzenlenmesi yerli ve yabancı yatırımcılar için yatırım ortamının istikrarını ve uluslararası kredibilitesinin artmasına katkı yapacaktır. Bunun dışında kurulan varlık fonuna alınan taşınmaz, taşınmaz projesi ve sınırlı ayni haklara ilişkin değerleme çalışmaları ile taşınmazların kira tespitlerinin değerleme uzmanları tarafından yapılması zorunlu olacaktır. Bu bakımdan varlık kiralama şirketlerinde olduğu gibi gayrimenkul fonları ve varlık fonu, değerleme uzmanları için yeni bir çalışma alanı olarak görülmektedir.

Emlakçıları Bekleyen En Büyük Zorluklar Nelerdir?


Alex Pilarski, 40 yılı aşkın bir süredir gayrimenkul sektöründe ve şüphesiz böylesine uzun bir zaman diliminde sayısız başarı ve tecrübe edinen başarılı bir danışman. Gayrimenkul danışmanları kariyerleri boyunca çok sayıda zorluk yaşarken, uzun yıllardır bu sektörün içerisinde yer alan ve bir çok zorlukla mücadele ederek başarılı bir gayrimenkul danışmanı olmayı başaran Alex Pilarski yaşadığı deneyimleri bu sektörde kariyer yapmak isteyen danışmanlar için sıralıyor.

 ZorIukIar, başarının değerini arttıran süsIerdir. – MoIiere

 Her şey, koIay oIana kadar zordur. – Dan MiIIman

 İnsanIar fırtınaIardan sonra, bitkiIerde oIduğu gibi daha taze, daha canIı görünür. – Stefan Zweig

 Hiçbir şey zor değiIdir, yeter ki onu ufak parçaIara ayırmasını biIeIim. – Henry Ford

1. Günlük, Haftalık ve Aylık Döngüde Yeteri Kadar Müşteri Adayıyla Konuşmamak

Günlük kendinize minimum bir sayı belirlemeli ve her gün bunu gerçekleştirmek için çabalamalısınız. Ben günlük olarak 99 sayısını seçerdim ve Pazartesi’den Cuma’ya sabah 5 – akşam 9 arası bunu uygulardım. Her 99 kişide bir tane önemli iş çıkarken, aynı zamanda aranmaması gereken kişilere de dikkat etmelisiniz.

2. Müşteri Ararken Motivasyonu Sürdürmek

Hareketlilik beraberinde motivasyonu da getirir. Kimse uyanır uyanmaz 100 kişiyle görüşmek istemez. Başarınızı sonuca değil, yaptığınız aramalara odaklayın. Sonuçlara odaklanmanız motivasyonunuzu düşürecektir.

3. İşi Takip Etmek ve Sorulara Zamanında Yanıt Vermek

Bu zorluğun üstesinden gelmek için yılın her günü için bir dosya ayırın ya da bir CRM sistemi kullanın. Bu hatırlatıcıları ayırarak potansiyel müşterileri de daha kolay takip edeceksiniz. Bir fırsat oluştuğunda çabuk cevap vermeye çalışın çünkü istatistiklere göre satışların yüzde 50’sini ilk yanıt verenler gerçekleştiriyor.

4. Diğer Danışmanlarla Rekabette Kalabilmek İçin Düşük Komisyonla Çalışmak

Farkınızı müşterilere göstermek için ayrıntılı bir pazarlama planı oluşturun, onlara neler katacağınızı hissettirin. Bu planda yüksek satış rakamlarına ulaşmak için kullanacağınız tüm taktikler yer almalıdır. Kilit nokta olabildiğince çok müşteriyi kendinize çekmek ve bunun için de tekliflerinizi ayrıntılı sunmalısınız.

5. Abartma ve Sunumlarda Gereğinden Fazla Konuşma

Kilit nokta her zaman için müşterilerinizi dinlemek ve sunumdan önce soruları sormak. Birçok gayrimenkul danışmanı sadece sunum yapıyor ve yeteri kadar soru yöneltmiyor.

6. Daima İşi Geliştirme Yollarını Arama

Başta da dediğimiz gibi günlük, haftalık ve aylık programlar yapın, işlerinizi analiz edin. Günlük yapacaklarınıza ve bunları nasıl geliştireceğinize odaklanın. Hedefiniz her zaman için daha az zamanda, daha az masrafla daha iyi sonuçlara ulaşmak olmalı.

7. Tencere Yuvarlanmış Kapağını Bulmuş!

Kimlerle takılıyorsunuz? Ofisinizdeki en üretken kişiler kimler? Eğer onlar gibi başarılı olmak istiyorsanız doğru yerdesiniz fakat değilse, çevrenizdeki kişileri yeniden değerlendirmelisiniz.

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: GAYRİMENKUL PİYASALARI VE KURUMLARI

4.1.Gayrimenkul Piyasaları ve Yatırımlarının Analizi ve Sınıflandırılması

Teorik olarak gayrimenkul ya da varlık piyasalarında (hisse senedi, tahvil ve döviz piyasaları gibi) meydana gelen aşırı fiyat hareketlilikleri her durumda finansal krize neden olmamakla birlikte, yapılan bilimsel çalışmalar hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülke piyasalarında oluşan aşırı fiyat artışları ve sonrasında yaşanan hızlı değer kaybı süreci ile finansal krizler arasında önemli ilişkilerin bulunduğuna dair kanıtlar içermektedir.

Ekonomide finans, gayrimenkul ve sigortacılık sektörünün gelişimi ve özellikle finans Bankacılık sektörünün sadece teminata güvenerek borçlunun yeterli düzeyde mali analizini yapmadan, kredilerini büyük oranda ipotekli konut kredileri şeklinde kullandırması ve ülke ekonomilerinde yaşanan büyüme ile düşen faiz oranlarına paralel olarak artan konut talebine bağlı olarak gayrimenkul fiyatlarında aşırı fiyat artış (köpük) olması ve yeni yatırımların gözden geçirilmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Ancak birçok ülkede gayrimenkul piyasalarında piyasa verilerine dayalı gayrimenkul kira ve değer endeksinin olmaması ve buna paralel olarak ulusal istatistik kurumlarının yapı stoku ve arzı kapsamlı olarak analiz etmeye yönelik veri sunamamaları nedeni ile kısa ve orta vadede sağlıklı değerlendirme yapmak oldukça güç olmaktadır.

Gerek sayılan nedenler, gerekse diğer nedenlerle gayrimenkul piyasalarında yaşanan köpük oluşumu aşağıda aşamalarına göre gösterilmiştir:

1

Yakın dönemde 1980’li yıllarda Japonya’da gayrimenkul piyasalarındaki aşırı fiyat artışlarının 1990 yılında zirve değerine ulaşması ve devamındaki sönme aşamasında ülke ekonomisinde yaşanan kriz ve istikrarsızlık dönemini, İsveç’te 1991 yılında yaşanan benzer kriz deneyimini, Güneydoğu Asya ülkelerinde çeşitli dönemlerde oluşan fiyat şişkinliklerini ve sonrasında yaşanan finansal kriz deneyimlerini de gayrimenkul piyasalarının finansal krizler üzerindeki etkilerine örnek olarak saymak mümkündür.

ABD’de yıllara göre artan gayrimenkul fiyatlarındaki aşırı fiyat artışlarının sönmesiyle başlayan ve 2006 yılının ortalarından itibaren ipotekli konut kredilerinin geri ödemelerinde yaşanan sorunlarla devam eden süreçte, kredi veren kuruluşlardan menkul kıymet ihraç edenlere kadar ve aslında bir bütün olarak finansal sisteme duyulan güven tamamen sarsılmış olup, ABD gayrimenkul piyasaları kaynaklı kredi krizi bugün küresel bir finansal krize dönüşmüş durumdadır.

Gayrimenkul piyasalarında yaşanan ani fiyat artış ve azalış süreçleri, birinci el ipotek piyasasında konut kredilerinin geri ödemelerinde yaşanan sorunlar, ikinci el ipotek piyasasında menkul kıymet yatırımcılarına ödemelerin tam ve zamanında yapılamaması ülke ekonomileri açısından riskli bir süreç oluşturmaktadır. Ülke gayrimenkul piyasalarında yaşanan bu tür olumsuzlukların sonucunda ise finansal sektör kuruluşlarında sermaye yeterlilik sorunları ortaya çıkmakta, bankaların sağlamlığı konusunda şüpheler oluşmaktadır. Finans sektöründe yaşanan problemler daha sonra reel ekonomiyi ve sonuç olarak da ekonomik büyüme ve istikrarı olumsuz yönde etkilemektedir.

Gayrimenkul ya da varlık piyasalarında yaşanan aşırı fiyat artışlarının (köpük-bubble) ya da azalışlarının (sönme-bust) belirlenmesinde öncelikli adım tanımlama olmaktadır. Piyasalarda gözlemlenen aşırı fiyat artış ve azalışları (boom-bust cycles) için literatürde farklı tanımlamalar yapılmaktadır336. Bu tanımlamada ortak olarak aşırı fiyat artışları, ekonomik birimlerin geleceğe yönelik gerçekçi olmayan beklentilerinin sonucunda, gayrimenkul ya da varlık fiyatlarının piyasanın ve ekonominin temelleri ile açıklanamayacak bir hızda artması şeklinde ifade edilmektedir. Fiyat azalışları ise, piyasalarda yaşanan bu dengesizliğin düzeltilmesidir.

Gayrimenkul piyasalarında fiyatların ne zaman tepe noktasına (peak) yükseleceğini, ne zaman dibe (trough) vuracağını başlangıçta net olarak belirlemek zordur. Bu iki olgu arasında ne kadar zaman geçeceğini tahmin etmek daha da zordur337. Bu yönde yapılan bazı akademik çalışmalarda ise, gayrimenkul piyasalarında enflasyondan arındırılmış reel fiyatların en az altı çeyrek dönem boyunca sürekli olarak artması (devamında aynı şekilde azalması) ve bu artışın (devamında yaşanan azalışın) kümülatif olarak % 15’i aşması durumunda fiyatlarda “tepe noktasının” oluştuğu ifade edilmektedir338. Burada önemli olan husus, özellikle gayrimenkul piyasalarındaki köpük ve sönme oluşumlarının, bir başka ifade ile fiyatların tepe noktasına erişmesinin ve devamındaki azalışların endeksler kullanılarak tespit edilmesidir. Türkiye’de gayrimenkul piyasalarındaki temel bilgi eksikliği, resmi gayrimenkul fiyat ve kira endeksinin uzun süre oluşturulamamış olmasından kaynaklanmıştır. Ancak 2010 yılından bu yana TC Merkez Bankası tarafından bankalardan alınan değerleme raporları kullanılarak gayrimenkul değer ve kira parasına ilişkin endeksler yayınlanmakta ve her iki endeks de gerçekleşen değer ve kira parasına dayanmamakla birlikte piyasanın eğilimi ve gayrimenkul değerinde şişme veya aşırı artış olup olmadığı konusunda karar organlarına fikir vermesi bakımından önemli bulunmaktadır.

Gayrimenkul piyasalarında yaşanan fiyat hareketliliğine yönelik süreç genellikle fiyatların aşırı yükselmesi ile köpüğün oluşması, sonra bu köpüğün ani bir şekilde sönmesi ve fiyatların durağan seyrini devam ettirmesi şeklinde üç aşamadan oluşmaktadır. Özellikle gayrimenkul piyasalarında yaşanan ani fiyat hareketliliklerinin ekonomiye olan olumsuz etkileri daha fazla olabilmektedir. Gayrimenkul piyasalarında yaşanan fiyat hareketliliğinin ekonomiye olası etkileri aşağıda özet halinde verilmeye çalışılmıştır:

2

Geçen 10 yılda köklü bir ekonomik dönüşüm geçiren Türkiye’nin ekonomik göstergelerine göz atılacak olursa 2014 yılı itibarıyla yaklaşık 800 milyar ABD doları GSYİH ile dünyanın en büyük 17’inci, Avrupa’nın ise en büyük 6’ıncı ekonomisi konumundadır. Coğrafi konum, kapsamlı kentsel dönüşüm ve gelişim, inşaat sektöründeki yüksek kapasite ve güç, nüfus artışı ve demografik avantaj ve giderek artan kişi başına düşen gelirinin yanı sıra ticaret kolaylığı Türkiye gayrimenkul sektöründe talep oluşturan etmenlerdendir. 2014 yılında gayrimenkul sektörü bir önceki yıla göre % 2,6 artışla GSYİH’nin % 4,6’sını oluşturmuştur. Yatırım tarafında, 2014 yılında doğrudan yabancı yatırım girişi 12,5 milyar ABD dolara yükselerek bu tutarın 4,3 milyar ABD doları gayrimenkul ve inşaat sektörlerinden elde edilmiştir. 2014 yılında emlak piyasasında satılan toplam konut sayısı 1.165.381’e ulaşarak 2644 sayılı Tapu Kanunu’nda yabancıların taşınmaz ediniminde aranan koşullardan mütekabiliyet ilkesinin 2012 yılında yürürlükten kaldırılmasını takiben yabancılara gayrimenkul satışlarında artış gözlenmiştir. Mevcut durum, stratejik planlar ve üzerinde çalışılmakta olan geleceğe yönelik projelerle birlikte, Türkiye gayrimenkul sektörü yatırımcılar için büyük bir potansiyel sunmaktadır. Dünya çapında yatırımcılara ve geliştiricilere belli başlı konut piyasalarının performanslarını izleme ve karşılaştırma imkanı sağlayan Knight Frank Küresel Konut Fiyat Endeksi’ne göre Türkiye 2015 yılının ilk çeyreğinde 56-lokasyonluk indekste Hong Kong’un ardından 2’inci sırada yer almıştır. Türkiye, yıllık fiyat artışı endeksi bakımından % 18,5 artışla İrlanda, Lüksemburg, Estonya ve İzlanda’yı gerisinde bırakarak Avrupa’daki en iyi performans gösteren konut piyasası konumuna yükselmiştir. Marmaray, Kanal İstanbul, üçüncü Boğaz köprüsü ve İstanbul’daki üçüncü havalimanı gibi projelerle özellikle İstanbul’daki kentsel dönüşüm projeleri ve mega projeler yakın gelecekteki faaliyetlere yön vermektedir.

Gayrimenkul sektörünün en önemli dinamiklerinden biri olan Türkiye’deki ofis piyasası, yatırımcılar için çok büyük bir potansiyel barındırmaktadır. Türkiye genelinde alınan iş yeri inşaatı ruhsatları 6,84 milyon m2 büyüklüğe ulaşarak % 27 oranında artmıştır. İstanbul Finans Merkezi gibi projelerin tamamlanmasıyla birlikte 2017 yılı sonu itibarıyla A sınıfı ofis alanlarına yönelik arzın 6,5 milyon m2 alana ulaşması beklenmektedir. Yapımına 2009 yılında başlanan İstanbul Finans Merkezi, İstanbul’da bir finans bölgesi oluşturmak ve geliştirmek üzere tasarlanmış, hem bölgesel hem de küresel bir finans merkezi haline gelecek bir projedir. Maliyetinin yaklaşık 2 milyar ABD doları olması beklenen İstanbul Finans Merkezi’nin 30.000 kişiye istihdam sağlayacağı tahmin edilmektedir. Proje tamamlandığında finans bölgesi, New York ve Londra’daki benzerlerinden daha büyük olacaktır.

İyi bilenen turizm destinasyonu olarak Türkiye, dünyanın en popüler 6’ıncı turizm merkezidir. 2002 ve 2014 yılları arasında ülkeyi ziyaret eden yabancı turist sayısı % 200 artarak 39,8 milyona ulaşmıştır. 2014 yılı sonu itibarıyla 13.436 adet kayıtlı konaklama tesisi bulunmakta ve bu tesislerin toplam yatak kapasitesi 1.250.000’in üzerindedir. Şu anda Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu 74.130 yatağı sağlayacak 281 projenin yapımı devam etmektedir. 2014 yılı itibarıyla, % 15’i uluslararası yatırımcılara ait olmak üzere Türkiye’de 165’in üzerinde otel zinciri bulunmaktadır.

Perakende piyasasına bakıldığında ise yüksek talep kaynaklı dikkat çekici bir büyüme görülmektedir. Oxford Economics’in tahminleri, 2014 ve 2018 yılları arasında perakende satışlarında % 3,2 ile Avrupa’nın olgun piyasalarının üzerinde bir büyümeye işaret etmektedir. Perakende piyasasında kiralık alanlarda 9,49 milyon m2 büyüklükten 10,24 milyon m2 büyüklüğe ulaşılarak % 7’lik artış görülmüştür. 2014 yılı sonunda Türkiye’de faal durumda olan 350 adet alışveriş merkezi bulunmaktadır. Hali hazırda duyurulmuş olan projeler de dahil olmak üzere 2017 yılı itibarıyla alışveriş merkezi sayısının 400’ü geçmesi beklenmektedir. Bu alışveriş merkezleri toplamda 12,5 milyon m2 kiralanabilir alana karşılık gelmektedir. İstanbul, gelecek yıllarda perakende yatırımcıları için çekiciliğini korumaya devam edecektir. İstanbul metropoliten alanında toplam brüt 3.809.736 milyon m2 kiralanabilir alana sahip 104 alışveriş merkezi bulunmaktadır. JLL 2015 Sınır Ötesi Perakende Çekicilik Endeksi’ne göre İstanbul, bu rakamsal verilerle Londra, Paris, Moskova, Milano, Madrid ve Roma’dan sonra Avrupa’da çekim gücü en yüksek 7’inci pazardır. Bununla birlikte, kişi başına düşen kiralanabilir toplam alanın Avrupa ortalamasına kıyasla, Türkiye ortalamanın altında seyretmektedir. Bu durum, Türkiye’nin perakende alanında taşıdığı büyüme potansiyeline işaret etmektedir.

Yukarıda belirtilen faktörlerin yanı sıra, yakın gelecekte gayrimenkul piyasası potansiyelini oldukça olumlu yönde etkileyecek en önemli alt-sektörlerden biri de kentsel dönüşümdür. Büyük şehirlerdeki nüfus artışı ve hızlı kentleşme eğilimi, kentsel dönüşüm projelerinin hacmi ve konut yenileme süreçlerini artırmada hayati roller oynamaktadır. Ülke çapında gelecek 20 yıl içinde yaklaşık 6,7 milyon adet binanın yıkılarak yeniden inşa edileceği tahmin edilmektedir; bu da yılda ortalama 334.000 birime karşılık gelmektedir. Kentsel dönüşüm projeleri için her yıl yaklaşık 44 milyar TL (15 milyar ABD $) finansman gerekecektir. Özel sektörün başrolü üstlendiği bu girişim için toplamda 400 milyar ABD $ tutarında bir bütçe ayrılmıştır. Uluslararası kamuoyunun dikkatini çeken çok sayıda projeyle Avrupa’nın en umut verici gayrimenkul piyasalarından biri olarak Türkiye’nin 2014 yılında MIPIM’de (dünya gayrimenkul piyasası) üst üste ikinci kere Onur Ülkesi seçilmesi şaşırtıcı değildir.

Türkiye gayrimenkul sektöründeki önemli unsur ve rakamlardan bazıları şunlardır:

Türkiye’de 10,24 milyon m2 toplam brüt kiralanabilir alanı olan350 adet alışveriş merkezi hizmet vermektedir.

İstanbul’da 3.809.736 milyon m2 toplam brüt kiralanabilir alana sahip 104 alışveriş merkezi, Türkiye’deki toplam kiralanabilir alışveriş merkezi alanının % 37’ sini oluşturmaktadır .

Türkiye genelinde alınan iş yeri inşaat ruhsatları 6,84 milyon m2 alana ulaşmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) yatırım programına göre lojistik merkezlerin inşasına 240 milyon ABD $ harcanacaktır.

Kayıtlı konaklama tesisi sayısı 2014 yılı sonunda 13.436 olmuştur. Bu tesislerden 9188 adedi ilgili belediyeler tarafından ruhsatlandırılmışken, geriye kalan 4248’i turizm işletmesi ruhsatına sahiptir. Bu tesislerin toplam yatak kapasitesi 1.250.000’i aşmasına rağmen özellikle İstanbul’da arz ve talep arasında hala boşluk bulunmaktadır.

Halen Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu 74.130 yatağı sağlayacak 281 projenin yapımı devam etmektedir .

Stratejik olarak Avrupa, Orta Doğu ve Orta Asya’nın kesişim noktasında bulunan ve yaklaşık 78 milyonluk nüfusa sahip Türkiye, 1,5 milyar tüketiciye kolayca erişebilmekte olup geçtiğimiz on yılda köklü bir ekonomik dönüşüm geçirmiştir. Türkiye aynı zamanda önemli bir enerji koridoru olarak Avrupa, Orta Asya ve Orta Doğu arasındaki bağlantı noktası konumundadır. Elverişli konumu, mevcut potansiyeli, mega projeleri ve 2023 yılına yönelik büyük hedefleriyle Türkiye, güçlü inşaat sektörünü artan ticari ve sınai üretimiyle bir araya getirerek yatırımcılar için önemli fırsatlar sunmaktadır.

Türkiye gayrimenkul sektöründe konut, ofis ve ticari yapı yatırımları 2008 yılından beri ön plana çıkmıştır. Perakende ve konut sektöründeki gayrimenkul kira ve satış gelirlerinin son 3 yılda artış gösterdiği görülmektedir. Bu kapsamda gayrimenkul piyasaları konut piyasası, ticari mülk (ofis, perakende) piyasası, sanayi ve lojistik piyasası, otel piyasası, GYO piyasası gibi ana başlıklar halinde ve bunlara bağlı olarak arsa, alt yapı, yapı malzemesi, iş gücü gibi alt piyasalar olarak değerlendirilebilir.

4.1.1. Konut Piyasası

Özellikle 1950’li yıllardan itibaren görülen sanayileşme ve hızlı nüfus artışı nedeniyle konut ihtiyacı önemli ölçüde artırmıştır. Kişilerin gelir düzeyi ve servet unsurlarındaki artışlar konut talebini etkileyen önemli faktörlerden biridir. Türkiye tahvil ve hisse senedi piyasasının çok geniş ve yaygın olmayışı ve de gayrimenkul yatırımlarındaki getirinin görece daha yüksek olması nedeniyle, gayrimenkul Türkiye’de geleneksel bir yatırım aracı haline gelmiştir. 2009-2014 yılları arasında Türkiye genelinde satılan konut sayısı oldukça yüksektir. Bu artışın önemli nedeni 2009 yılında faiz oranlarında yaşanan keskin düşüşler olduğu düşünülmektedir. Düşük faiz oranları gayrimenkul yatırımlarını gerek bireysel, gerekse kurumsal yatırımcılar açısından daha cazip bir hale getirmiştir. Konut arz ve talebi arasındaki fark, sektörün büyüme potansiyeline ilişkin önemli bir göstergedir. Gayrimenkul ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları Derneği (GYODER)’nin konut ihtiyacı ile ilgili çalışmasının sonuçlarına göre ülkemizde konut arzı, mevcut talebi karşılayamamaktadır.

Konut talebine etkiyen faktörlerin başlıcaları nüfusun büyümesi, kentleşmenin artması, kentlerdeki hane halkı sayısının azalması ve yaşanan göçler olmak üzere sıralanabilir. Nüfusun artışı veya göçler durma noktasına gelse dahi hane halkı yapısının değişmesi, evlenme, boşanma, yalnız yaşama, çalışma alışkanlıklarının değişimi nedeni ile konuta olan talep devam edecektir.

Konut piyasalarında talebe etki eden faktörlerden bazıları aşağıda sıralanmıştır:

Hedeflenen piyasanın yerel nüfusu (hane halklarının büyüklüğü ve sayısı, hane halkı oluşumunda artış veya azalışlar, bileşimi ve yaş dağılımı),

Gelir (hane halkı ve kişi başına),

İstihdam türleri ve işsizlik oranı,

Mal sahipliği ve kiracılık oranları,

Tasarruf düzeyleri ve borç verme şartları gibi finansal hususlar,

Arazi kullanım düzenleri ve kentin büyüme ve gelişme yönü,

Çevrenin fiziksel çekiciliğini etkileyen faktörler, coğrafya ve jeoloji (örneğin, iklim, topografya, drenaj, kaya zemin ve doğal veya insan yapısı engeller, flora ve fauna alanları),

Vergilerin yapısı ve yönetimi, vergi oranları ve özel vergiler, • Kültürel tesisler, eğitim tesisleri, sağlık tesisleri vb. noktalara olanmesafeleri.

Etkili bir konut finansman sistemi, hem bireylerin konut ihtiyacının karşılanması hem de inşaat ve finans sektörleri ile bunlarla ilişkili sektörlerin gelişimi açısından kilit öneme sahiptir. Konut finansmanı sorununun çağdaş finansal yöntemlerle çözümü, konut sahipliğinin artırılmasının getirdiği olumlu sosyal etkilerin yanı sıra, ekonomik kalkınmaya ve planlı kentleşmeye de olumlu etkilerde bulunacaktır. Konut Finansman Sistemi, Türk kamuoyunda, AB ülkelerinde ve özellikle Amerika’da uygulanan “mortgage” olarak lanse edilen, uzun vadeli konut edindirme ve finansman sistemidir. Konut finansman sistemi (Mortgage), ülkemizde uzun yıllar tartışma konusu olmuş, enflasyon ve faiz oranlarındaki düşüşle birlikte, 5582 sayılı “Konut Finansman Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun”un kabulü ile Türk Hukuk Sistemine dahil olmuştur. 5582 Sayılı Kanun ile getirilen en önemli özelliklerden birisi; mortgage kredilerine dayalı menkul kıymet yani “ipotek teminatlı menkul kıymet” piyasasının oluşturulmasıdır. Konut Finansman Sistemi, uzun vadeli konut edindirme ve finansman sistemidir. 5582 Sayılı Kanun ile getirilen işleyiş özetlenecek olursa: Sistem, iki aşamadan oluşmaktadır. İlk aşama, tüketicilerin konut edinmek için aldıkları krediler karşılığında, satın alınan taşınmazın kredi veren kuruluş lehine ipotek ettirilmesine veya ileride mülkiyeti elde etmek amacıyla tüketicinin finansal kiralama yoluyla konut kiralamasına dayanmakta; ikinci aşama ise kredi alacağının veya finansal kiralamada varlık olarak gözüken taşınmaz değerinin fonlar (konut finansman veya varlık finansman fonu) aracılığıyla menkul kıymete bağlanarak (ipoteğe veya varlığa dayalı menkul kıymet elde edilmesi), bu menkul kıymetlerden elde edilen gelirin tekrar kredi vermek için kullanılmasına dayanmaktadır bir başka deyişle ikincil piyasaların oluşturulması hedeflenmektedir.

Konut finansman sistemleri ülkelerin ekonomik ve sosyal yapılarına göre farklılaşmaktadır. Tüm ülkeler tarafından tercih edilmiş evrensel bir konut finansman sistemi bulunmamaktadır. Uygulamada beş ayrı yöntemin varlığından söz edilebilir. Bunlar; doğrudan finansman sistemi, sözleşme sistemi, mevduat finansman sistemi, ipotek bankası sistemi ve ipotek karşılığı menkulleştirilmiş krediler sistemidir.

Türkiye’deki konut finansmanı hem kurumsal hem de kurumsal olmayan kaynaklarla gerçekleşmektedir. Proje finansmanı ve ipotekli konut kredileri (mortgage kredileri) konut finansman kurumları (bankalar) tarafından sağlanmaktadır. Diğer taraftan, kooperatifler ve hisse paylaşımı anlaşmaları ise kurumsal olmayan finansman kaynaklarına örnektir. Kooperatifler, üyelerini konut sahibi yapmak için kurulan yasal tüzel kişiliklerdir. Kooperatifler özellikle orta gelir düzeylerindeki vatandaşlar tarafından çok tercih edilen gayrimenkul edinme yöntemlerinden biridir. Hisse paylaşımı anlaşmaları da Türkiye’de yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu tür anlaşmalarda arazi sahibi sermaye payının bir bölümü (örneğin inşa edilecek dairelerin yarısı) karşılığında müteahhite arazisini vermektedir. Son yıllarda en hızlı büyüyen konut finansmanı kaynağı mortgage kredileridir. Türkiye’de ipotekli konut kredisi olarak bilinen mortgage kredisini, taşınmaz veya gayrimenkul finansmanın temel ve klasik borçlanma kontratı olarak tanımlamak mümkündür. Mortgage kredisi özünde iki adet yasal dokümandan oluşmaktadır. Birincisi, borç senedi (kredi sözleşmesi), ikincisi ise mortgage kredisine konu olan konutun tapusudur. Borçlanan taraf, borcunu ödemekte gecikir ya da ödemez ise kredi veren banka ipotek altında bulunan konutu geri alma hakkına sahiptir.

Türkiye’deki konut kredileri ağırlıklı olarak (% 99’lar civarında) mevduat bankaları tarafından sağlanmaktadır. Ancak uygulamada ikincil piyasaların oluşturulmasına yönelik “ipotek finansman kuruluşları” ve “konut finansman ve varlık finansmanı fonları” tam olarak işlerlik kazanmamıştır.

5582 Sayılı Kanun ile on yasada değişiklik yapılmış olup, kanunun amacı; konut finansmanını ve inşaat sektörünü teşvik ve daha kaliteli yapılaşmayı sağlamaktır. Değişiklik yapılan Kanunlar; “İcra ve İflas Kanunu, Sermaye Piyasası Kanunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, Finansal Kiralama Kanunu, Toplu Konut Kanunu ve Çeşitli vergi kanunları (Gelir Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Harçlar Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu)” olmuştur. 5582 sayılı “Konut Finansman Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun” uygulanmasına yönelik birçok düzenleme çıkarılmıştır. Yürürlüğe giren Yönetmelikler aşağıdaki gibidir:

Konut Finansmanı Sisteminde Erken Ödeme İndirimi ve Yıllık Maliyet Oranı Hesaplama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik,

Konut Finansmanı Kuruluşlarınca Verilecek Sözleşme Öncesi Bilgi Formu Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik,

Değişken Faizi İçeren Konut Finansmanı Sözleşmelerine Dair Tüketicilerin Bilgilendirilmesi Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik,

Konut Finansmanı Kapsamındaki Kredilerin Yeniden Finansmanına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik.

Konut finansmanına ilişkin olarak yürürlüğe giren Tebliğler şunlardır:

Değişken Faizli Konut Finansmanı Sözleşmelerinde Kullanılabilecek Referans Faizler ve Endekslere Dair Tebliğ,

Konut Finansmanı Fonlarına ve İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetlere İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ,

İpotek Teminatlı Menkul Kıymetlere İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ,

Sermaye Piyasası Mevzuatı Çerçevesinde Değerleme Hizmeti Verecek Şirketlere ve Bu Şirketlerin Kurulca Listeye Alınmalarına İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ,

Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği (III-48.1),

Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliği,

Gider Vergileri Genel Tebliği.

Konut finansmanına yönelik olarak yapılan diğer yasal düzenlemeler de aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Harçlar Kanunu Sirküler/2,

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı,

Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu Kesintisi Sirküleri/2,

Değişken Faizli Konut Finansmanı Sözleşmelerinde Kullanılacak Referans Faizler ve Endeksler,

Değişken Faizli Konut Finansmanı Sözleşmelerinde Kullanılabilecek Referans Endeksler Hakkında Basın Duyurusu.

Türkiye’de hane halkı ve birçok işletmenin gayrimenkul yatırımları içinde konut ve arsa-arazi yatırımları önemli yer tutmaktadır. Ofis, rezidans, perakende gibi ticari gayrimenkul yatırımları daha çok geliştirme şirketleri ve iş adamlarının yatırım alanları içinde yer almaktadır. Türkiye’de genel olarak hanelerin gayrimenkulü uzun vadeli bir yatırım aracı olarak gördükleri ve buna göre gayrimenkul seçimi yaptıkları bilinmektedir. Başta konut olmak üzere gayrimenkulün uzun vadeli yatırım aracı görülmesinin temel nedenleri arasında; (i) sosyal güvenlik sistemindeki çarpıklıklar, (ii) büyük şehirlere olan yoğun göç sebebi ile söz konusu yerleşimlerde arzın talebi karşılayamaması, (iii) gelişime açık alan üretilememesi, (iv) halkın yeni finansal araçlara güven duymaması, (iv) gayrimenkul yatırımının enflasyondan korunmak amacıyla için kullanılması, (v) resmi değerlerin gerçek değerlerden düşük olması ve reel olmaması ve dolayısıyla vergilendirilecek kazancın saptanmasındaki güçlük, (v) kayıt dışı gelirin aklanması için gayrimenkulün iyi bir araç olması ve (vi) gayrimenkulün kredi karşılığı teminat olarak kullanılması sayılabilir367. Ancak belirtilen nedenlerin yatırım yeri, yatırımın türleri ve yatırımcının özelliklerine göre değişmesinin normal olacağının gözden uzak tutulmaması gerekir.

4.1.2. Ofis Piyasası

Ofisler fiyatlarına ve konumlara göre A, B ve C olarak sınıflandırılmaktadır. Ofis piyasaları yerli ve yabancı yatırımcıların ihtiyaçları doğrultusunda farklılıklar göstermektedir. Ofis sınıfları başlıklar halinde incelenecek olursa:

A+ sınıfı ofis yapıları: Son 10 yıl içerisinde yapılmış olan ofis binalarıdır. Eşsiz ve dikkat çekici bir mimari tasarımları vardır. En son teknoloji, kalite ve konfor koşulları sunarlar. Mükemmel bir bina yönetimi, kaliteli ve prestijli kiracılar, yüksek ulaşılabilirlik ve ortalamadan yüksek kiralar diğer önemli özellikleri arasındadır.

A sınıfı ofis yapıları: 0-15 yaşında, çok iyi kalitede malzemelerle tasarlanmış binalardır. Profesyonel bina yönetimi, yeterli otopark, minimum 2,7 metre net tavan yüksekliği, iç mekan esnekliği, 24 saat kullanım ve güvenlik, güneş korumalı camlar ve yüksek ulaşılabilirlik özelliktedir.

B+ sınıfı ofis yapıları: Son 10 yıl içerisinde yapılmış, tasarım açısından iyi niteliklere sahip binalardır. Teknolojik açıdan A sınıfı kadar olmasa da B sınıfından daha donanımlı olan bu binalarda profesyonel bina yönetimi vardır. Ancak ulaşılabilirlik açısından pek güçlü değildir.

B sınıfı ofis yapıları: 2000 yılı öncesine ait yıpranmış A sınıfı binalardır. Teknolojik açıdan donanımlı olup, kalite ve konfor özelliklerine sahiptir. Profesyonel bina yönetimi, minimum 2,7 metre net tavan yüksekliği ve iç mekan esnekliği gibi özellikleri vardır.

C sınıfı ofis yapıları: Çoğunlukla 20-25 yıl önce yapılmış ve herhangi bir tadilattan geçmemiş olan binalardır. Mimari tasarım açısından modası geçmiştir. Düşük kalite ve konfor koşulları vardır. Enerji verimliliği açısından iyi durumda değildir.

Ticari taşınmaz yatırımları içinde ofis binaları ve özellikle karma gayrimenkul geliştirme projeleri için ayrılan ofis alanları ve özellikleri hızla gelişmekte ve ofis yatırımlarının sahip olması gereken bazı standartların oluştuğu gözlenmektedir.

A sınıfı ofis binalarının en az 15, B sınıfı ofis binalarının en az 11 kriteri sağlaması gerekmektedir. Ofis geliştirme süreçleri sınıf, inşa tipi, kullanım amacı, mülkiyet ve yerleşke olarak kategorize edilmektedir. Sınıf; bir ofis alanı için en temel göstergelerdendir. Binanın görece kalitesi, ihtiyaçlara, yaşa, konuma, inşaat materyallerine, inşaat sistemlerine, şerefiye parasına, kiralama oranlarına, meşguliyetine/doluluğuna, yönetimine ve kiracı profiline göre belirlenmektedir. Ofis piyasası iniş ve çıkış dönemlerinin olduğu yüksek devirli bir piyasa özelliği taşımaktadır. Ofis geliştirme süreci birçok unsuru içermekte ve ofis piyasaları; güncel trendlerin, bölgesel ekonomik göstergelerin, teknolojik değişimlerin, şehrin gelişme yönünün, kurumsal kampüslerin, alt kiralık alanların, kiralama oranlarının, yer seçiminin ve proje fizibilitenin birçok piyasada olduğu gibi dikkatlice izlenmesi ve analiz edilmesi gereken bir piyasa özelliğindedir. Şirketler öncelikle beş nedenden biri için yeni bir alan aramaktadır: “İlave çalışanlar veya yeni bir iştiraki karşılamak, mevcut işi genişletmek veya yeni bir alana dahil olmak, kendi ofis ortamının kalitesini artırmak, dağılmış faaliyetlerini tek bir alanda birleştirmek ve kurumsal imajını geliştirmek (böylece satış ve müşteri ilişkileri iyileştirilmesi ve çalışanların moralini arttırmak)” için. Piyasa talebi analiz edildikten sonra geliştirme uzmanları ve geliştirme firmaları izleyen aşamada piyasanın rekabetçi ofis alanlarına odaklanmalıdırlar. Bunlar; “konum, brüt ve net inşaat alanı, metrekare başına aylık tarife, kiralama şartları, kiracılık bitiş ödeneği, yapı hizmetleri, park alanı (varsa), bina ve çevresinin koşulları, faaliyetler (restoran, konferans tesisleri, sağlık kulübü gibi), kiracıların listesi ve iletişim uzmanı” olarak sıralanır. Bu bilgiler, piyasa taleplerini belirleme ve geliştirme projelerinde rekabetin ölçülmesinde kullanılabilir.

4.1.3. Perakende Piyasası

AVM konusunun literatürde farklı disiplinler tarafından farklı bakış açılarıyla ele alınması, birçok AVM tanımını beraberinde getirmiştir: “…AVM’ler, tek yapı veya yapılar grubundan oluşmuş; kapsamında, niceliği ve formatına göre modern alışveriş yapılarının türlerinin hepsi veya birkaçı ile diğer çarşı öğelerinin de bulunduğu kapalı veya açık mekanlı bağımsız çarşılardır…” veya “…AVM’ler, merkezi bir yönetim altında merkezden sorumlu olan bir yönetici tarafından idare ve kontrol edilen, ayrıca merkez içindeki her birimin kiralanma yoluyla işletildiği büyük komplekslerdir”. Genel olarak ele alındığında AVM yatırımlarına etki eden faktörler aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Erişilebilirlik/ulaşılabilirlik,

  • Görünebilirlik,

  • Rekabet ortamı,

  • Arsa/arazi durumu,

  • Altyapı olanakları,

  • Sosyo-ekonomik ve demografik yapı,

  • Yakın çevresel etkenler,

  • Gelecekteki gelişmeler olarak gruplandırmak mümkündür.

    Organize perakende sektörünün (alışveriş merkezleri-AVM) hızla büyüdüğü son yıllarda, gayrimenkul sektörünün perakende bölümü daha fazla önem kazanmıştır. Türkiye ve Rusya, Avrupa’nın en hızlı gelişen perakende piyasalarıdır.

    Türkiye’de 2000’li yılların başından itibaren hızlı bir gelişim seyri izleyen perakende sektöründe alışveriş merkezi, büyük mağaza ve zincir mağaza sayılarının artışıyla organize perakendeciliğe doğru yaşanan dönüşüm süreci, bir yandan ülke ekonomisine katkı sağlarken; diğer yandan da birtakım ekonomik, sosyal ve çevresel sorunlara neden olmuştur. İşletmelerin açılışında standardı bulunmayan karmaşık işlemler ile ödemelerde gecikmeler, markalaşamama ve haksız rekabet oluşturan uygulamalar bu sorunların başında gelmektedir. TÜİK verilerine göre, perakende ticaret sektörü 2011 yılsonu itibarıyla 343 milyar Türk Lirası tutarında bir ciroya ulaşmıştır. Perakende sektöründe ulaşılan bu büyüklüğe rağmen, sektörde kullanılan kavramların kanuni bir dayanağının bulunmaması ve bunun da uygulamada kavram karmaşasına neden olması Tasarının hazırlanmasında bir diğer hareket noktasını teşkil etmiştir. Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı 14 Ocak 2015 tarihinde kabul edilerek kanunlaşmıştır373. 6585 Sayılı Kanun kapsamında AVM’lerle ilgili öne çıkan düzenlemeler aşağıdaki gibidir:

Perakende işletmelerin bir kısmının veya tamamının çalışma saatleri, ilgili esnaf ve sanatkar odasının görüşü alınarak vali tarafından belirlenebilir.

AVM’lerde kiralanabilir alanın minimum % 0,5’i (binde beşi) büyüklüğünde sosyal ve kültürel alan oluşturulması zorunlu hale getirilmiştir.

AVM’lerde engelliler, yaşlı ve çocukların ihtiyaçları dikkate alınarak ortak kullanım alanları (acil tıbbi müdahale ünitesi, ibadet yeri, bebek bakım odası, çocuk oyun alanı gibi) oluşturulmalıdır.

AVM’de toplam kiralanabilir alanın minimum % 5’inin (yüzde beşinin) esnaf ve sanatkarlar için ayrılması zorunlu hale getirilmiştir. Ancak alanın duyuru tarihinden itibaren 20 gün içinde doldurulamaması durumunda diğer ticari işletmelere kiralanabilir.

AVM’de toplam kiralanabilir alanın minimum % 0,3’ü (binde üçü) geleneksel, kültürel veya sanatsal değeri olan kaybolmaya yüz tutmuş meslekleri icra edenler için ayrılacaktır. Bu yerler için kira bedeli, rayiç bedelinin dörtte birinden fazla olmayacaktır.

Hızlı tüketim malları satışı yapan büyük mağaza ve zincir mağazalarda kiralanabilir alanın minimum % 1’i yöresel ürünlerin satışına ayrılacaktır.

Sürekli İndirimli Satış Mağazası kabul edilen işletmelerdeki ürünlerin % 75’inin seri sonu, sezon sonu, ihraç fazlası, kusurlu ve benzeri mallardan oluşması durumunda işletmeler ön cephesinde bu satış türünü gösterir işaretlere yer verecektir. Bu işaretlerin AVM cephesinde de kullanılması için içerisinde yer alan tüm işletmelerin Sürekli İndirimli Satış Mağazası olmasıgerekmektedir.

6585 Sayılı Kanun kapsamında örneğin 20.000 m2 kiralanabilir alana sahip olan bir AVM’de kira rayiç bedeli aylık 80 TL/m2 ise, söz konusu AVM’de açılması gereken kültürel veya sanatsal değeri olan, kaybolmaya yüz tutmuş meslekleri icra edenler için işyerinin aylık toplam kira tutarı en fazla aşağıdaki gibi tespit edilecektir:

AVM’de toplam kiralanabilir alanın minimum % 0,3’ü (binde üçü) geleneksel, kültürel veya sanatsal değeri olan kaybolmaya yüz tutmuş meslekleri icra edenler için ayrılması zorunlu olduğuna göre söz konusu yerler için kira bedeli, rayiç bedelinin dörtte birinden fazla olmayacaktır. Buna göre AVM’de söz konusu amaçla ayrılması gereken alan; 20.000*0.003 = 60 m2, ödenmesi gereken kira; 80/4 = 20 TL/ay ve aylık maksimum kira bedeli ise; 60*20 = 1.200 TL/ay olarak uygulanacaktır.

4.1.4. Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarının Yatırımları

Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları (GYO), Sermaye Piyasası Kanunu çerçevesinde, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından düzenlenen gayrimenkul yatırım ortaklıkları, gayrimenkullere, gayrimenkul projelerine, gayrimenkule dayalı haklara ve sermaye piyasası araçlarına yatırım yapabilen, belirli projeleri gerçekleştirmek ya da belirli bir gayrimenkule yatırım yapmak amacıyla kurulabilen ve izin verilen diğer faaliyetlerde bulunabilen, gelirleri kurumlar vergisinden istisna tutulmuş (Kurumlar Vergisi Kanunu Md. 5/1-d-4) sermaye piyasası kurumlarıdır. Başlangıçları yaklaşık 45 yıl önceye dayanan GYO’ların bugünkü sayısı 300’ün üzerindedir. Üç tür GYO bulunmaktadır. Birinci tür, belirli bir proje için kurulan; ikinci tür, belirli alanlara yatırım yapmak için süreli veya süresiz kurulan; üçüncü tür ise, amaçlarında ve kurulma sürelerinde sınırlama olmaksızın kurulan GYO’lardır. Türkiye’de kurulan GYO’lar genellikle üçüncü türe girmektedir. Avrupa ve Uzakdoğu’da yaygın olan GYO’lar ise, gayrimenkul sektörüne finansman yaratan yatırımcı şirketlerdir. Türkiye’de, Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Anonim Şirketleri, anonim şirket biçiminde kurulmakta olup tüzel kişiliği haizdirler. Fon statüsüne sahip olmayıp mütevelli heyeti tarafından yönetilmemektedirler. Sermayeleri nama yazılıdır ve hisse ihraç ederler. Hisselerinin nakit karşılığı ihraç edilmesi ve menkul kıymetler borsasında işlem görmesi gerekmektedir375.

GYO’lar aşağıda gösterilen alanlarda faaliyet gösterebilmektedirler:

  • Yüksek potansiyelli gayrimenkul yatırımları,

  • Gayrimenkule dayalı menkul kıymet yatırımları,

  • Portföylerinden kira geliri elde edilmesi,

  • Gayrimenkul satışları.

    GYO’lar, sadece gayrimenkule dayalı portföy işletmeciliği kapsamında faaliyet göstermekte ve başka şirketlerin gerçekleştirdikleri projelere finansman sağlamaktadırlar376. Türkiye’de GYO’lara ilişkin ilk olarak SPK Seri VI-11 sayılı “Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği377”yayınlanmıştır. Daha sonraki süreçte SPK Seri III-48.1 sayılı “Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliğ3780” ve SPK Seri III-48.1a sayılı “Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ379” yayımlanmıştır. Son düzenleme ile birlikte altyapı gayrimenkul yatırım ortaklıklarına ilişkin esaslar GYO Tebliği’nin içinde yeniden düzenlenmiştir. Yüksek miktarda sermaye gerektiren projelerin finansmanında “gayrimenkul yatırım ortaklığı” modeli alternatif bir finansman aracı olarak düzenlenerek yabancı yatırımcıların bu modele ilgisinin artırılması amacıyla yatırımcılara satış imkanı sunulmuştur. GYO’lar, Türk AŞ olarak, Türk gelir vergisi düzenlemelerine tabidir. Ancak, Sermaye Piyasası Kanunu ile Sermaye Piyasası Kurulu tarafından konulan kurallar kapsamında GYO olarak tanınmasının ardından, bütün gelirleri, Türk Kurumlar Vergisi Kanunu altında kurumlar gelir vergisinden muaf olmakta ve GYO statüsünü muhafaza ettiği sürece söz konusu muafiyet devam etmektedir. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-d-4 maddesi gereğince GYO’ların kazançları kurumlar vergisinden istisnadır. Kurumlar vergisinden istisna tutulan bu kazançlar üzerinden KVK 15/3 gereğince yapılacak stopaj oranı da % 0’dır. GYO’ların münhasıran gayrimenkul portföylerine ilişkin alım satım sözleşmeleri ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri damga vergisinden istisna edilmiştir. İstisna kapsamında olmayan tüm diğer yazılı imzalı sözleşmelerin orijinal kopyaları (kira sözleşmeleri dahil) damga vergisine tabi olacaktır. GYO’lara ilişkin genel bir harç istisnası bulunmamaktadır. Dolayısı ile özellikle tapu ve kadastro harçlarına tabidirler.

    Gayrimenkul projesinin finansmanında kullanılacak yöntem; projenin büyüklüğüne, kullanım ve inşaat haklarına, şirketin karlılık potansiyeline, finansman maliyetine bağlıdır. Devletin konut ve gayrimenkul sorununu kamusal bir olgu olarak algılaması nedeniyle uygulanan vergi teşvikleri, gayrimenkul projelerinin finansmanında gayrimenkul yatırım ortaklıklarını cazip hale getirmektedir. Yatırımcılar üzerinde gayrimenkul ve gayrimenkule dayalı yatırımlar bir güven unsuru oluşturmaktadır. Ayrıca, portföy oluşturma yoluyla riskin azaltılabilmesi, yatırımın borçlanma ile finanse edilebilmesi ve amortisman ayrılabilmesi gibi hususlar yatırımcılar için gayrimenkul yatırımını cazip kılan unsurlardandır. Yatırımcılar gayrimenkul yatırım ortaklığı paylarını borsada alıp satabilmelerinin yanı sıra, bu payların borsada oluşan olası fiyat artışlarından da yararlanma imkanına sahiptirler. Ayrıca, şirket portföyü gayrimenkul alanında uzman kişiler tarafından yönetildiğinden, herhangi bir kişinin kendi başına yatırım yapmasından daha etkin sonuçlar elde edilebilmektedir. Bu şirketlere yatırım yapan yatırımcıların bir kısmının da uluslararası kuruluşlar olduğu görülmektedir. Bu kuruluşlar, gelişmekte olan ülkelerdeki gayrimenkul getirilerinden faydalanmak amacıyla, organize bir şekilde işleyen ikincil piyasalarda işlem gören gayrimenkul yatırım ortaklığı paylarını almayı, doğrudan gayrimenkul yatırımına tercih etmektedirler. Bunlara ilave olarak bir GYO paylarına yatırım yapan yatırımcı, Türk Ticaret Kanunu’ndan kaynaklanan aşağıdaki haklara sahip olmaktadır:

  • Ortaklığın elde ettiği kardan, kar dağıtımı yapılması halinde, payına düşen kısmını alma hakkı,

  • Ortaklığın tasfiyesi halinde tasfiye payı hakkı,

  • Ortaklığın kendi kaynaklarından yapacağı sermaye artırımı nedeniyle çıkaracağı payları bedelsiz olarak alma hakkı,

  • Ortaklığın sermaye artırımında yeni payları edinmede öncelik (rüçhan) hakkı,

  • Genel kurul toplantılarına katılma, konuşma ve öneride bulunma hakkı,

  • Genel kurul toplantılarında oy kullanma hakkı,

  • Ortaklığın faaliyetleri ve hesapları hakkında bilgi alma, inceleme ve denetleme hakkı.

4.1.5. Sanayi ve Lojistik Piyasası

Lojistik, ikili pazarlama fonksiyonlarından müşteri siparişlerinin işyerinde veya müşterinin kapısında teslimatı anlamına gelen ama sadece teslimattan ibaret olmayan, içinde her birinin bilimi olan birçok araç (stok yönetimi, sipariş işleme, depolama, kuruluş yeri seçim ve yönetimi, trafik ve rut yönetimi, elleçleme, tahminleme, ulaştırma, koruyucu ambalajlama vs) barındıran ve çok ciddi entegre bilimsel hazırlıklar ve stratejiler gerektiren bir faaliyettir. Lojistik için genel kabul görmüş bir tanım verilmek istenirse, en büyük profesyonel lojistik organizasyonu olan CSCMP (Council of Supply Chain Management Professionals) tarafından yapılmış olan tanım verilebilir. Tanıma göre; lojistik yönetimi, müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere her türlü ürünün, servis hizmetinin ve bilgi akışının, başlangıç noktasından tüketildiği son noktaya kadar olan tedarik zinciri içindeki hareketinin etkili ve verimli bir şekilde planlanması, uygulanması, taşınması, depolanması ve kontrol altında tutulmasını sağlamaktadır.

Lojistik alanlarının yer seçimi kararında dağıtım odaklı faaliyetlerde erişim kolaylığı öne çıkarken, üretim sektöründe lojistik ve dağıtım maliyetlerinden daha çok öne çıkan iş gücü maliyetleri esas belirleyicilerden biri olarak görülmektedir. Tarih boyunca üretimin yüksek maliyetli coğrafyalardan, düşük maliyetli coğrafyalara doğru kayması, maliyetin temel belirleyici olduğunun en güzel göstergesi olarak aktarılabilir. Ancak günümüzde maliyet avantajlarındaki azalmayla birlikte, bu eğilimde terse dönüşün işaretleri gözlemlenmektedir. Farklı pazarlara yatırım yapan şirketler için çekici unsur, yatırımı yüksek koruma beklentisi (özellikle lojistik faaliyetlere göre üretim yatırımlarında daha öne çıkmaktadır) ve yerel pazarda iş gücü gereksinimlerinin karşılanabilmesi (iş gücü ve işsizlik oranı hacimlerinin bileşimiyle ölçümlemesi) ve de yasal düzenlemeler açısından yerel pazar olanakları daha yüksek ağırlıkta değerlendirilmektedir.

4.1.6. Otel Piyasası

Dünya genelinde seyahat ve konaklama faaliyetlerinin kökeni uzun yıllar öncesine dayanmaktadır. Önceleri daha çok ticaret ve keşif amaçlı gerçekleştirilen seyahatler günümüzde tatil ve ticaret amaçlı hale gelmiştir. Dünyadaki turizm faaliyetleri değişen sosyal, ekonomik ve politik koşullar doğrultusunda şekillenmektedir. Benzer şekilde konaklama şekilleri de zaman içerisinde değişiklik göstermektedir. Farklı sebeplerle seyahat eden insanlara konaklama imkanı sağlayan oteller “asli fonksiyonları müşterilerin konaklama ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra yeme-içme, spor ve eğlence ihtiyaçlarına yönelik yardımcı birimleri de bünyelerinde bulundurabilen tesisler” olarak tanımlanmaktadır. Tanımdan da anlaşıldığı üzere günümüzde oteller konaklama haricinde eğlence, yemek, spor faaliyetleri, kongre ve toplantı gibi farklı imkanlar sunmaktadır. Mevcut durumda faaliyette olan otellerin birçoğunda iş yaşamına yönelik faaliyetlerin de gerçekleştiriliyor olmasına rağmen, dünyada ve Türkiye’de otelcilik sektörünün gelişmesi turizm sektöründe meydana gelen gelişmelerle doğru orantılıdır. Türkiye’de otelcilik sektöründe faaliyet gösteren işletmeler “Turizm Tesislerinin Belgelendirilmesine ve Niteliklerine İlişkin Yönetmelik” çerçevesinde sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırmalar şu şekildedir: Bir Yıldızlı Oteller, İki Yıldızlı Oteller, Üç Yıldızlı Oteller, Dört Yıldızlı Oteller, Beş Yıldızlı Oteller. Bu sınıfların hepsi moteller, tatil köyleri, pansiyonlar, apart oteller, kampingler ve hosteller ile birlikte Asli Konaklama Tesisleri kategorisi altında yer almaktadır. Sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi yüksek olan, turistik çekicilikleri öne çıkan, ticaret anlamında gelişmiş olan illerde dört ve beş yıldızlı oteller çoğunlukta olmak üzere tüm otel çeşitlerinden bulunduğu gözlenmiştir.

2015 yılının ilk altı ayında İstanbul’daki 5 yıldızlı oteller ile üst ve üst-orta sınıf otellerde gerçekleşen doluluk oranları 2014 yılı ilk yarısına göre % 2,1 oranında artarken ortalama oda fiyatları % 6 oranında gerileme göstermiştir. 2015 yılı istatistiklerine göre İstanbul’da Kültür ve Turizm Bakanlığı İşletme Belgeli tesislerde toplam 48.085 oda ve 98.745 yatak bulunmaktadır.

Bunlara ek olarak Belediye Belgeli tesislerde bulunan yaklaşık 90.000 yatakla birlikte İstanbul’da toplam yatak kapasitesi 186.731 civarındadır. Yakın gelecekte bu arza eklenmesi beklenen Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım Belgesine sahip 46.515 yatak kapasitesi daha bulunmaktadır.

Turistik otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği (TUROB)’nin dünyanın önde gelen veri ve analiz şirketlerinden biri olan STR Global ile ortaklaşa hazırladığı “Konaklama Sektörü Temmuz 2014” adlı raporuna göre;

İstanbul: 2014 Ocak-Temmuz döneminde toplam; Occupancy (doluluk oranı) – % 62 (2013 – % 67), ADR (Ortalama Günlük satılan oda bedel) – 135,23 Euro (2013 – 149,82 Euro), RevPAR (Oda başı elde edilen gelir) – 83,85 Euro (2013 – 100,43 Euro) olarak gerçekleşmiştir.

Antalya Bölgesi:2014 Ocak-Temmuz döneminde toplam; Occupancy (doluluk oranı) – % 56,9 (2013 – % 60,1), ADR (Ortalama Günlük satılan oda bedel) – 84,41 Euro (2013 – 79,03 Euro), RevPAR (Oda başı elde edilen gelir) – 48,07 Euro (2013 – 47,51 Euro) olarak gerçekleşmiştir.

Ankara:2014 Ocak-Temmuz döneminde toplam; Occupancy (doluluk oranı) – % 57,4 (2013 – % 59,9), ADR (Ortalama Günlük satılan oda bedel) – 75,82 Euro (2013 – 76,27 Euro), RevPAR (Oda başı elde edilen gelir) – 43,52 Euro (2013 – 45,67 Euro) olarak gerçekleşmiştir385.

Otel veya genel olarak konaklama sektörü yatırımlarının doluluk oranı zaman içinde birçok faktöre bağlı olarak değişmektedir. Dünyanın önde gelen veri ve analiz şirketlerinden STR Global’in hazırladığı “Temmuz 2014 Ülke Performans Raporuna” göre Türkiye’nin Temmuz 2014 otel dolulukları, 2013 yılının aynı dönemine oranla % 7,2’lik bir düşüş ile % 49,1 olarak kaydedilmiştir (Türkiye, Temmuz 2013 – % 53). Dönemin en yüksek artışı % 11,2 ile Romanya’da yaşanmıştır. Buna kıyasla Temmuz ayı doluluk oranlarında en büyük düşüş % -16,7 ile İsrail’de yaşanmıştır (İsrail, Temmuz 2014 – % 74,7). Temmuz 2014’ün en yüksek doluluk oranı ise % 89,5 ile Malta ve % 83,9 ile İngiltere’ye aittir. Çalışmada Temmuz 2014 döneminde, tüm Avrupa ülkelerindeki en düşük doluluk oranı % 49,1 ile Türkiye’yi işaret etmektedir. Temmuz 2014’de, Türkiye ADR (Ortalama günlük satılan oda bedeli) oranında, geçen yılın aynı dönemine göre % 2 artış görülmüştür.

Avrupa Turizm Piyasasının ana destinasyonlarına bakıldığında Lizbon’da görülen % 15,4’lük artış, Lizbon’u Temmuz 2014 destinasyon performansında lider yapmaktadır (Temmuz 2013: % 70,6 – Temmuz 2014: % 81,5). Bununla beraber Temmuz 2014 döneminde en büyük düşüş % -33 ile Tel Aviv (% 52,1) ve % -10,5 ile Moskova’ya (% 59,6) aittir. Çalışmada Temmuz 2014 döneminde bütün ana destinasyonlardaki en düşük doluluk oranı % 47,2 ile İstanbul’u işaret etmektedir. Temmuz 2014’ün en yüksek doluluk oranı ise % 90,6 ile Edinburgh ve % 86 ile Londra’yaaittir.

Ticari taşınmaz yatırımlarının doluluk oranlarında yıllara göre gerçekleşen değişim, yatırımın geri dönüş süresi ve işletmecinin mali yükümlülüklerinin yerine getirilmesi yönlerinden risk oluşturmakta ve yatırım projesinin değerini de olumsuz yönde etkilemektedir. Yüksek doluluk genellikle avantaj olmakla birlikte ve özellikle otel yatırımlarında günlük ortalama oda/yatak geliri (Average Daily Rate-ADR) ve işletme giderlerinin brüt satış geliri içindeki payı gibi parametreler de yatırım değeri üzerinde doğrudan etkili olmaktadır.

4.1.7. Uluslararası Ticari Gayrimenkul Yatırımları

Dunning’in387 eklektik teorisine göre, herhangi bir uluslararası yatırımcı, yerel firmalarla rekabet edebilmek için spesifik ve tekelci avantajlara ihtiyaç duyar veya sahip olmak ister. Holsapple, Ozawa ve Olienyk, Dunning’in teorisini gayrimenkul yatırımlarına uyarlamıştır. Yazarlar, çeşitli avantajların ve geri dönüş beklentilerinin yatırımcıları yabancı lokasyonlara yatırım yapma konusunda motive edeceğini savunmaktadır. Ancak, tüm bu avantajların toplamı yabancı olmanın ve döviz yükümlülüğünün dayattığı işlem maliyetlerinden daha fazla olmalıdır. Yatırımcılar karar vermeden önce, hedef piyasanın içsel ve dışsal fırsat analizini yaparak piyasaya dahil olmanın ideal türünü seçmelidir. Yatırım yapılması düşünülen ülkenin çekici yönlerini değerlendirmek anahtar noktalardan birisidir. Bu aynı zamanda yabancı bölgelerde başarı sağlanabilmesi yönüyle de önemlidir. Van Doorn ve Lee’ye göre kurumsal düzenlemeler, farklılıklar yatırımcıların uluslararası karar verme sürecinde etkili olmakta ve uzun vadeli planlamalar için doğrulanması gerekmektedir. Gayrimenkul yatırımlarını teşvik eden ve ulusal piyasalara şekil veren en önemli faktörler, ev sahibi ülkelerin “yatırım çekiciliği” çerçevesinde benzersiz istatistiki verilerle ispatlanacaktır. Elde edilen sonuçlara göre ekonomik büyüme, hızlı kentleşme ve farklı gayrimenkul yatırımları haricinde uluslararası gayrimenkul yatırımcılarının yerel piyasalardaki yasal düzenleme eksiklikleri, idari zorunluluklar, sosyo-kültürel sorunlar ve siyasi istikrarsızlıklar nedeniyle yatırımdan vazgeçme süreci ortaya konulacaktır. Mevcut bilgilere göre gayrimenkul piyasasında kanıtlara dayanan böylesi kapsamlı bir deneysel analiz bulunmamaktadır. Böylelikle, küresel gayrimenkul varlıklarına yönelik tahsislerin ve yatırım kararlarının belirleyicileri açıklanacaktır.

Gayrimenkul piyasalarının cazibesini belirleyen faktörler, arz ve talep koşullarında ve kendi terminolojisi içinde ele alınmaktadır. Bu faktörler; sosyo-ekonomik özelliklere göre gruplandırılarak, ticari gayrimenkul yatırımlarını etkileyen altı ana başlık altında toplanmıştır. Bunlar; (i) ekonomik faaliyet; (ii) gayrimenkul yatırım fırsatları; (iii) derinlik ve sermaye piyasalarının gelişmişliği; (iv) yatırımcı koruma ve yasal çerçeve; (v) idari yükler ve düzenleyici kısıtlamalar ve (vi) sosyo-kültürel ve politik ortam olarak sıralanabilir. Bu ana başlıklar çalışmanın yapısını ve sonuçların daha iyi yorumlanmasını sağlamaktadır.

4.2. Gayrimenkule Dayalı Yatırımların Avantaj ve Dezavantajları

Gayrimenkul alanındaki herhangi bir yatırımın hedefi, gerçekte belirlenen bir statüye göre sağlanmalıdır. Gayrimenkul yatırımlarında gayrimenkulün gelecekteki nakit akımları ön plana çıkmaktadır. Yatırımcıları gayrimenkulün gelecekteki nakit girişini satın alırlar. Bu nakit girişleri kira gelirleri, mülk getirisinin faizleri ya da mülkün yeniden satışından elde edilecek net karlar sonucunda olabilir. Yatırımcının belirli bir mülk için ödemeye hazır olduğu fiyat, bu beklenen nakit girişlerinin miktarlarına, zamanlamasına, ve bu beklentilerin gerçekleşme olasılığına bağlıdır394.

4.2.1. Gayrimenkul Yatırımlarının Avantajları

Gayrimenkulün yatırım hem haneler, hem de işletmeler için en güvenli yatırım aracı olarak görülmektedir. Genel olarak gayrimenkul yatırımlarının temel avantajları aşağıdaki şekilde sıralanabilir:

Gayrimenkul değerinde artış görülmesi: Gayrimenkul piyasası birçok alt bölüme ayrılmakla birlikte, ana başlıklar halinde sıralanacak olursa; arazi, farklı kullanımlara yönelik yapılar, varlıkları ve yatırım amaçlı varlıklar olmak üzere sınıflandırılabilir. Sınırlı arazi arzına karşılık piyasalarda oluşan talep baskısı, kentsel alanlardaki gayrimenkullerin zaman içinde değer kazanmasına neden olmaktadır. Kazanılan değer: konum, alternatif kullanım gibi faktörlere bağlı olarak talebin bir fonksiyonudur.

Enflasyona karşı korunma: Gayrimenkul yatırımlarının bir diğer avantajı, enflasyon etkilerine karşı koruma sağlamasıdır. Bu durum, yeni inşaat maliyetlerinin genel fiyat endeksine eşit ya da büyük olması ve kiralamaların yeni yapım maliyetine getiri fiyatlama mekanizması yolu ile bağlı olmasından kaynaklanır. Talebin yüksek, arzın yetersiz olduğu bir piyasada, kiralar yeni inşaat maliyetini aşabilir. Gayrimenkulün enflasyona karşı iyi bir korunma olmasının bir diğer nedeni de pek çok ticari kiralamanın belirli aralıklarla fiyat endeksleriyle ya da piyasayla ilişkilendirilmesidir. Son faktör ise işletme giderlerinin kiracı tarafından karşılanmasıdır. Tüm bu unsurların birleşimi, gayrimenkulün fiyat düzeyindeki gelişmelere adapte olmasını sağlar (Yeniden kiralama bir gecikmeye sebep olur ancak bu göz ardı edilebilecek niteliktedir).

Nakit getiri: Yatırım amaçlı gayrimenkuller gerçek değer artışı ve enflasyon korumasının yanı sıra nakit getiri sağlamaktadır. Gayrimenkule sahip olma dönemindeki enflasyon oranı çıkarılarak, yatırımın gerçek getirisini belirlemek mümkündür.

Azalan gelir belirsizliği/değişkenliği: Gayrimenkul gelirlerinin menkul kıymet gelirlerinden daha az değişkenlik gösterdiği saptanmıştır. Birçok yatırım malı, kar payından önce kira ve tahvil faizi ödemek zorunda olan şirketlere kiralandığından, kira ödemeleri kaçınılmaz bir harcama türüdür. Bir şirket basit anlamıyla iş dünyasında kalabilmek için kira ödemelidir. Kiracının kredisini değerlendirmek mümkün olmadığından ve kira dönemi boyunca ödemelerin tahmin edilebilir olması nedeniyle, gayrimenkul nakit akımlarının şirket karından daha az değişken olması gerekir. Gelir getiren bir varlık genellikle nakit akımlarının toplamı kadar bir fiyattan satılacağından piyasa fiyatının daha az değişken olması beklenir.

Sistematik riskin azaltılması: Gayrimenkul fiyatları diğer menkul kıymetlerin fiyatları ile ters yönde hareket etmektedir. Bunun anlamı hisse senetlerinin değeri arttığında gayrimenkul fiyatlarının azalması veya tam tersi durumda gayrimenkul fiyatlarının artmasıdır. Gayrimenkullerin hisse senedi portföylerinde yer alması bu ters hareketleri azaltacak ve portföylerin sistematik riskini en aza indirecektir.

Finansal kaldıraç: Gayrimenkullerin en önemli avantajları, yabancı kaynak kullanımı yoluyla finansmanının sağlanabilmesi özetle kaldıraç yaratabilmesidir. Kaldıraç yoluyla borç alınan fonlar yardımıyla özkaynak getirisi artabilecektir. Kaldıracın büyüklüğü, borcun toplam içindeki oranına ve gayrimenkul projesinin getirisine bağlıdır. Genellikle kaldıracın büyüklüğü borç alınan kaynakların ve projenin senelik getirilerinin indirgenmesi yoluyla hesap edilir. Eğer borçlanma maliyeti gelirden daha düşük ise pozitif kaldıraç, yüksekse negatif kaldıraç söz konusudur.

Vergi avantajları: Gayrimenkuller üzerinde diğer yatırım araçlarına göre daha çok vergi muafiyeti bulunmaktadır. Bu durumun doğal bir sonucu olarak projenin getirisi diğer yatırım araçlarına göre göreceli olarak artmaktadır.

Amortisman: Gayrimenkullerde en önemli vergi avantajı amortisman ayrımı nedeniyle oluşmaktadır. Cari yıl amortismanları harcamaları arttırıp vergi konusu geliri azaltmaktadır. Amortisman sadece bir muhasebe uygulaması olması nedeniyle herhangi bir nakit çıkışı gerektirmemektedir.

4.2.2. Gayrimenkul Yatırımlarının Dezavantajları

Bütün yatırım araçlarında olduğu gibi, gayrimenkul yatırımları da bazı dezavantajlara sahiptir. Bu dezavantajların başlıcaları; likidite riski, anapara kaybı, getiri ve alım gücü kaybıdır:

Likidite riski: Menkul kıymetlerle karşılaştırıldığında, gayrimenkullerin en büyük dezavantajı likit olmamasıdır. Gayrimenkullerin elden çıkarılması zaman alıcı bir iş olup, aynı zamanda belirli bir çaba ve değer tespiti gerektirmektedir.

Anapara kaybı: Gayrimenkule yatırılan sermaye, gayrimenkulün tahrip olması, ekonomik koşullardaki değişiklikler ve sahiplik haklarının yitirilmesi gibi durumlarda kaybedilir.

Getiri kaybı: Yatırımcılar gelir ve maliyet tahminlerinin beklenenden farklı olması durumunda, getiri kaybına uğrayabilirler. Özellikle uzun dönemli projelerde gelir ve maliyetlerin proforma tablolarda hazırlanması ve belli varsayımlar içermesi bu riskin gerçekleşme olasılığını arttırmaktadır. Ayrıca böyle bir risk nedeni ile nakit akımında düzensizlik ihtimali, borç veren kuruluşlara belirlenen dönemlerde ödeme yapılmaması riskini beraberinde getirmekte. Bu da yapılan sermaye yatırımlarını risk altına sokmaktadır.

Alım gücü kaybı: Yüksek enflasyon dönemlerinde, yatırım tamamlansa dahi, alım gücünün düşmesi nedeniyle gayrimenkulde reel anlamda değer kaybı olabilir. Ancak bu ihtimalin oluşma ihtimali düşüktür. Çünkü gayrimenkule ilişkin geçmiş döneme ait veriler, gayrimenkulün genelde enflasyonun üzerinde getiri sağladıklarını göstermektedir.

4.2.3. Gayrimenkul Yatırımlarının Riskleri ve Değerlendirilmesi

Gayrimenkul yatırım riskleri, diğer yatırım araçlarından farklı özellik gösterir. Gayrimenkul yatırımlarının dezavantajlarına ilişkin önceki bölümlerde değerlendirmeler yapılmıştır. Gayrimenkul projeleri; projeden, ülkeden ve pazardan kaynaklanan pek çok riski bünyesinde barındırmaktadır. Bu risklere belirsizlik de eklendiğinde gayrimenkul projelerinde ayrıntılı risk analizinin yapılması ve risk yönetimi tekniklerinin uygulanması gerekmektedir. Gayrimenkul geliştirme firmasının, bir projeyi başarıyla tamamlayabilmesi büyük ölçüde, teklif fiyatını hazırlarken uygun risk primi miktarını belirlemesine bağlıdır. Bunun için karşılaşılabilecek olası bütün risklerin tanımlanarak analiz edilmesi ve sistematik bir şekilde yönetilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu bölümde gayrimenkul geliştirme, risk ve risk yönetimi kavramlarının açıklanması, gayrimenkul geliştirme projelerinde risklerin ve risk yönetiminin nasıl algılandığının ortaya konulması amaçlanmıştır.

Ekonomik ve finansal açıdan risk, belirsizlik ya da belirsizliğin sonuçlan olarak tanımlanabilir. Risk, karar ya da planlama ortamında sonuçların kestirilememesine ilişkin olup, olasılık kavramıyla açıklanmaktadır.

Karar alma sürecinin gerçekleştiği çevre kesinlik, risk ve belirsizlik olmak üzere üç bölüme ayrılabilir. Kesinlik durumu, yalnızca projenin kapsadığı süre zarfı içinde ne olacağı kesin olarak söylenebiliyorsa mevcuttur. Karar alıcı ister sezgileriyle olsun, ister akılcı yolu kullanarak olsun; belli bir olayın gerçekleşme olasılığı için bir değer belirliyorsa, alınacak kararın risk altında alındığı konusunda genel bir fikir birliği mevcuttur. Belirsizlik, hiçbir tarihsel verinin veya geçmişte karar alıcı üzerinde düşünmekte olduğu, yaşanmış durum ile bağlantı taşıyan bir olayın bulunmadığı bir durum olarak tanımlanabilir.

Günlük kullanımı ve ekonomi alanında ele alınış şekli ile risk; bir yandan hasar, zarar, kayıp ile özdeşleşirken bir yandan da fırsat ve kazanç olarak da görülebilmektedir. Ayrıca risk, “belirsizlik” ve “olasılık” kavramları ile de iç içe kullanılmaktadır. Al-Bahar ve Crandall risk kavramını olumlu ve olumsuz yönleriyle ele alarak; “Risk, bir belirsizlik nedeniyle, projenin amacını olumlu ya da olumsuz etkileyecek olaylara maruz kalma olasılığının gerçekleşmesidir” şeklinde tanımlamıştır. Bu tanım ile risk; risk olayı, olayın belirsizliği, potansiyel kazanç/kayıp olarak ifade edilmektedir. Risk olayı, ortaya çıkması durumunda projeyi olumlu ya da olumsuz etkileyecek olaydır. Bu olayın meydana gelme olasılığı olmalıdır. Sonucu kazanç ya da kayıp olsun, eğer bir olayın meydana geleceği kesin ise, bu durum risk yaratmaz. Kazanç kavramı fayda ya da kar kavramlarını, kayıp kavramı da hasar ya da zarar gibi kavramları kapsamaktadır. Risk ve belirsizlik kavramlarının karıştırılıp birbirinin yerine kullanılması sıkça karşılaşılan bir durumdur. En basit ifadesi ile, kesin olmayan bir durum belirsiz demektir. Riskli durumda olayın meydana geleceği kesin değildir ve riskli olay belirsizlik içerir. Diğer bir ifade ile risk, belirsizliğin olduğu durumlarda da geçerli olmaktadır.

Yatırım projeleri arasında seçim yapılırken, risk unsurunun dikkate alınmaması, farklı türdeki yatırımların aynı ölçüde riskli olduğu varsayımının rasyonelitesi tartışmalıdır. Yatırım projelerinin kendisine özgü koşulları nedeniyle taşıdığı risklerin ve risk derecelerinin nicel ölçümü ile risklere özgü süreç yönetimi önemli bir sorundur. Risk yönetimi, iş ya da projenin açık olduğu tüm riskleri tanımlamayı ve incelemeyi, daha sonra da bu risklerin nasıl yönetileceği ile ilgili sağlıklı kararlar alınabilmesini amaç edinen bir sistemdir. Risk yönetimi, proje amaçlarının yerine getirildiğinden emin olmak için yapılabilecek her şeyin, kesin olarak yapılmasının garanti altına alınmasını amaçlamaktadır. Bir risk ortaya çıkarıldıktan ve tanımlandıktan sonra artık bir yönetim problemi haline gelmektedir.

Risk yönetim sürecinin genel uygulamadaki aşamaları aşağıda gösterilmiştir:

Riskin Tanımlanması: Riskin kaynak ve tipi tanımlanmaktadır.

Riskin Sınıflandırılması: Risk tipi göz önünde bulundurularak bunun kişi veya kuruluş üzerindeki etkisi değerlendirilir.

Risk Analizi: Riskin ve risk gruplarının tipine bağlı sonuçlar, analitik teknikler kullanılarak değerlendirilir. Çeşitli risk ölçüm teknikleri kullanarak riskin etkilerine değer biçilir.

Risk Tutumu: Risk hakkındaki herhangi bir karar, karan alan kişi veya kuruluşun tutumundan önemli ölçüde etkilenecektir.

Risk Tepkisi: Riskin ne şekilde yönetilmesi gerektiği elealınmaktadır.

Risk yönetimi ile iki açıdan yarar elde edilir: Birincisi, sorunların oluşmadan önlenmesi ya da sonuca olumsuz etkilerinin en aza indirgenmesiyle performans, maliyet ve firmanın karlılık hedeflerine ulaşılması, ikincisi; büyük risklerin temel nedenlerini belirleyerek önleme çalışmaları ile atılım niteliğinde kazançlara ulaşmaktır. Yüksek riskli kararlar, risklerin iyi yönetilmemesi durumunda önemli kayıplara neden olmaktadır.

4.3. Proje Sürecinin Yönetimi, Finansmanı ve Denetimi

Bir gayrimenkul geliştirme projesinin verimi, projenin toplam maliyetine ve gelecekte sağlayacağı nakit girişlerinin bugünkü değerine bağlıdır. Gayrimenkul geliştirme projeleri değerlendirilirken, yatırım projelerini değerlendirmede de kullanılan geri ödeme süresi, net bugünkü değer ve iç verim oram gibi yöntemler kullanılmaktadır. Gayrimenkul yatırımlarının net bugünkü değeri, yatırımın sağlayacağı olası nakit girişlerinin önceden saptanmış belirli bir iskonto oranı üzerinden bugüne indirgenmiş değeri toplamı ile yatırımının gerektirdiği nakit çıkışlarının belirlenen iskonto oranı üzerinden bugünkü değeri toplamı arasındaki farktır. İskonto oranı üzerinde olabilecek küçük bir değişiklik, gayrimenkul yatırımının veriminde önemli değişikliklere yol açabilmektedir. Böyle bir durumda yatırımcı, iskonto oranında oluşabilecek olası değişiklikleri bilmek istemektedir. Net bugünkü değer veya iç verim oranı gibi değerleme ölçütlerinin risk analizinin yapılmasıyla bu istek karşılanabilir. Duyarlılık analizi, temel değişkenlerin, net bugünkü değer veya iç verim oranı gibi değerleme ölçütlerine olabilecek etkilerini göstermektedir.

4.3.1. Fizibilite Analizi

Gayrimenkul yatırımcıları yatırdıkları paranın geri dönüşündeki beklentileri sürecinde risk alırlar. Bir yatırımın getirilerinin hesaplanması için önceden belli varsayımlar yapılması gerekmektedir. Çünkü buna bağlı olarak yatırımcı proje içinde bulunup bulunmama kararını verecektir. Bu nedenle yatırım öncesinde yapılan fizibilite çalışmaları büyük önem taşımaktadır. Bir gayrimenkul projesi, seçilen hareket yönü için, belirli kısıtlamalar ve mevcut kaynaklar dahilinde, açıkça tanımlanmış hedefe ulaşılmasında makul bir olasılık olması halinde fizibl olarak tanımlanır. Bu tanımdan çıkarılan sonuçlar; “Fizibilite çalışmaları hiçbir zaman kesinlik göstermez ve projenin başarısını garantilemez, fizibilite çalışmasından önce kesin hedefler belirlenmiş olmalıdır, fizibilite çalışmasında belirlenmiş hedefler için alternatifler oluşturulmalı ve bu alternatiflerin uygunluğu test edilmelidir , uygun bulunan alternatifle hedeflenen bir ürüne dönüşümün sağlanıp sağlanamayacağına cevap aranmalıdır, seçilen alternatifin çeşitli kısıtlara da fiziksel ve yasal sınırlamalarda içerecek şekilde uygunluğu sınanmalıdır. Bir projenin fizibl olması için, çeşitli kısıtlamalar karşısında da fizbl olması ve kullanılacak sermaye ile projeye tahsis edilen insanların miktarının optimize edilmesi gerekmektedir”. Bir gayrimenkul yatırımının fizibl olarak kabul edilmesi için; “Fiziksel olarak mümkün olmalıdır, yasal olarak izin verilebilir olmalıdır, finansal olarak yapılabilir olmalıdır, azami düzeyde verimli olmalıdır”. Bir fizibilite çalışmasında, yönetici özeti, pazar analizi, ön çizimler, maliyet hesapları, finansman kaynakları yer alır. Bu bilgiler pazar analizinin içeriğini oluşturur. Bir sonraki süreç finansal fizibilite çalışmasının yapılmasıdır. Fizibilite analizi sürecindeki genel aşamalar şu şekildedir; “Gayrimenkulün ve yakın çevresinin tanımlanması, talep analizi, pazar analizi, arz analizi, satılacak/kiralanacak alanların belirlenmesi, maliyet analizi, finansman maliyeti, finansal analizler, değerlendirme”.

4.3.2. Kamu Altyapı Yatırımlarının Finansmanı

İçme suyu, atıksu arıtma tesisleri, kanalizasyon işleri, barajlar ve göletler, sulama ve drenaj tesisleri, elektrik üretim tesisleri (hidroelektrik, jeotermal, nükleer, rüzgar santralleri, biyoenerji tesisleri), elektrik iletim ve dağıtım hatları, yeraltı kablolama işleri, demiryolu, raylı sistem, karayolu vb. her türlü ulaşım, haberleşme gibi alanlara yapılan yatırımlar, kamu altyapı yatırımları olarak adlandırılmaktadır. Ülke ekonomisinin gelişmişlik göstergeleri içerisinde (kişi başına karayolu, demiryolu, enerji tüketimi gibi) yer alan altyapı yatırımları, sanayileşme ve hayat standartlarının yükseltilmesi açısından önemli bir işlevi de sağlamaktadır. Altyapı yatırımlarının en belirgin özellikleri: Yüksek maliyetli yatırımlardır, ilerleyen teknoloji nedeniyle sürdürülebilir altyapı için büyük miktarlarda kaynak gerektiren yatırımlardır, gelişmiş veya gelişmekte ülkelerin tümünde büyük ölçüde kamu sektörü (mahalli idareler, merkezi hükümet) tarafından yapılan yatırımlardır, tamamlandıktan sonra hizmet sunumunun büyük ölçüde bir ücret karşılığı sunulması mümkün olan yatırımlardır.

Türkiye’de kamu yatırımları büyük ölçüde bütçe ve dış kaynaklı finansman yöntemiyle finanse edilirken, Toplu Konut Fonu ve Kamu Ortaklığı Fonu, menkul kıymet ihracı (Gelir Ortaklığı Senetleri ve Tahvil) ve Kamu-Özel İşbirliği (Yap-İşlet-Devret ve Yap-İşlet) gibi bütçe dışı kaynak sağlama yöntemleri de kullanılarak altyapı yatırımları finanse edilmiştir.

Toplu Konut Fonu (TKF): 1984 yılında yürürlüğe giren 2983 sayılı Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanun ile kurulmuştur. Kurulma amacı, istikrarlı ve güvenilir gelir sağlanması suretiyle tasarrufları teşvik ederek, sağlanacak ek finansman kaynakları ile kamu yatırımlarını süratle gerçekleştirmektir. Toplu Konut Fonu’nun kullanım alanları:

Ferdi ve toplu konutlar için konut yapımcılarına (Belediyeler dahil) kredi verilmesi, toplu konut iskan sahalarına arsa temini, araştırma, turizm altyapıları, konut altyapıları, sosyal tesisler ile konut sektörü sanayiini teşvik için yatırım ve işletme kredisi verilmesi,

  • Konut kredisi açılmış olan toplu konut yapımcılarına, talep etmeleri halinde altyapı tesislerinin yapımı için, bu tesislerin teklif edilen keşif bedellerinin TOKİ tarafından uygun görülen kısmına altyapı kredisi açılması,

  • Belediyelere teknik altyapı kredisi açılması (teknik altyapı, yol ve ulaşım amaçlı yapılar, su, elektrik, kanalizasyon başta olmak üzere iletişim, merkezi ısıtma ve benzeri tesisler ile bunların gerektirdiği inşaat, teçhizat ve yapıların bütünüdür).

    Kamu Ortaklığı Fonu (KOF): Bu fonda TKF gibi, 1984 yılında yürürlüğe giren 2983 sayılı Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanun ile aynı amaç için kurulmuştur. Kamu ortaklığı fonunun kullanım alanları aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Gelir Ortaklığı senedi (GOS) çıkarılacak altyapı tesislerinin işletme, bakım, onarım, idame ve her türlü masraflarının karşılanması,

  • Gelir Ortaklığı senedi, hisse senedi ve işletme hakkı uygulamasına dahil edilecek altyapı tesisleri ve bu tesislerin finansmanı,

  • Kalkınmada öncelikli yörelere yapılacak yatırımların finansmanı olarak sıralanır.

    KOF’nun kaynakları ise (bütçe dışı kaynak); işletme hakkı verilmesinden sağlanan gelirler, GOS ihracından elde edilen gelirler, altyapı tesislerinin işletilmesinden elde edilen gelirler, akaryakıt tüketim vergisinden alınan paylardır. KOF’nun altyapı yatırımlarının finansmanında kullandığı araçlar ise; Gelir Ortaklığı Senetleri ve İşletme HakkıDevridir.

Gelir Ortaklığı Senetleri (GOS):Gelir Ortaklığı Senetleri, Kamu Ortaklığı Fonu tarafından finanse edilen altyapı tesislerinin (köprü, baraj, elektrik santrali, karayolu, demiryolu, telekomünikasyon sistemleri ile sivil kullanıma yönelik deniz ve hava limanları vb.) gelirlerine gerçek ve tüzel kişilerin ortak olması için ihraç edilen menkul kıymetlerden oluşmaktadır. Gelir ortaklığı senetleri, altyapı yatırımlarının finansmanına bütçe dışından kaynak sağlanmasının yanı sıra, sermaye piyasasına yeni bir yatırım aracının kazandırılması ve enflasyon hızının düşüş dönemlerinde, yüksek ve sabit getirili devlet tahvillerinin Hazineye getirdiği faiz yükünün azaltılması gibi avantajlara da sahiptir. Kamu Ortaklığı tarafından gerek KOF’na kaynak temini için ihraç edilen ve gerekse başka kurumlar adına ihraç edilen olmak üzere iki türlü olan gelir ortaklığı senetlerinin özelliklerini de aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür:

    • Birden fazla altyapı tesisin birleştirilmiş gelirlerine ortak olmayı sağlamak üzere “Grup Senetleri” olarak çıkarılabilir.

    • Tek bir altyapı tesisinin gelirine ortak olmayı sağlamak üzere “Münferit Senet” olarak çıkarılabilir.

    • GOS’lar Menkul Kıymetler Borsasına kote edilebilir.

    • GOS’lara ödenecek gelir payı veya bu gelirin hesaplanmasına ilişkin usuller önceden tespit ve ilan edilir.

    • Gelir payı ödemeleri, gelir vergisinden muaftır.

Yap-İşlet-Devret (YİD): Bu model; altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesinde kullanılan önemli bir proje finansman modeli olarak görülmektedir. Model daha çok kamu kaynaklarının yetersiz olduğu az gelişmiş ve/veya gelişmekte olan ülkelerde, kamu ve özel sektör işbirliğini hedefleyen ve projelerin gerçekleştirilmesinde, özel sektör ve uluslararası kuruluşlardan sağlanacak kaynakların kullanılarak ihtiyaç duyulan büyük ölçekli yatırımların bütçe dışı kaynaklarla gerçekleştirilmesine olanak sağlamak amacıyla geliştirilmiştir. Bu model yardımıyla tüneller, limanlar, elektrik santralleri, barajlar, atıksu arıtma tesisleri, doğal gaz ve petrol boru hatları, havaalanları, otoyollar gibi büyük çaplı yatırım projelerinin gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır. Bilindiği gibi gelişmekte olan ülkelerin kalkınması yatırıma, yatırım ise bu amaca tahsis edebilecek kaynaklara bağlıdır. Gelişmekte olan ülkelerde, başta yatırım sermayesi olmak üzere kaynak sıkıntısı çekilmekte bundan dolayı da eldeki kaynakların planlı, programlı, dengeli ve akılcı bir şekilde yatırımlara yönlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle kamu kaynaklarının yetersiz olduğu ülkelerde ve Türkiye’de YİD modeli uygun bir çözüm olarak görülmektedir. YİD modeli yoluyla gerçekleştirilecek yatırım projelerine, uluslararası kuruluşlar, özel sektör ve yabancı sermayenin katılımını sağlayan birçok faktör söz konusudur.

Yap-İşlet (Yİ): Yap-İşlet modeli, 08.06.1996 tarih ve 96/8269 sayılı Elektrik Enerjisi Üretim Tesislerinin Kurulması Hakkında Bakanlar Kurulu Kararı ile düzenlenmiş ve buna dayalı olarak bir tebliğ çıkarılmıştır. Ancak hem bu BKK ve hem de tebliğle yapılan düzenlemelerin yasal dayanağı bulunmadığı nedeniyle Danıştay tarafından yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Bunun üzerine 16.07.1997 tarih ve 4283 sayılı “Yap İşlet Modeli ile Elektrik Enerjisi Üretim Tesislerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışının Düzenlenmesi Hakkında Kanun” çıkarılmıştır. Bu yasa ile hidroelektrik, jeotermal, nükleer santraller ve diğer yenilenebilir enerji kaynakları ile çalıştırılacak santraller kapsam dışında tutulmuş olup, sadece termik santrallerin kurulması işletilmesi ve üretilecek elektrik enerjisinin belli esaslar ve usuller çerçevesinde satışını öngören bir model getirilmiştir. Yap-işlet modeli çerçevesinde inşa edilecek tesisler özel sektörün sahipliğinde olacaktır.

Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ): Türkiye’de sağlık ve eğitim sektöründe büyük ölçekli sabit sermaye yatırımlarının bütçeden ayrılacak yatırım fonu ile finanse edilmesi oldukça güç olacak ve uzun zaman alacağından alternatif finansman yöntemi olarak KÖİ (public-private partnership-PPP) modeli gündeme gelmiştir. 6428 sayılı Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İş Birliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Sağlık Bakanlığı’nın KÖİ projeleri kapsamında uymakla yükümlü olduğu temel ilkeler tanımlanmıştır. Bu model ile yapılacak sağlık tesisleri; Sağlık Bakanlığı tarafından verilecek ön proje ve belirlenecek temel standartlar çerçevesinde, kendisine veya Hazineye ait taşınmazlar üzerinde ihale ile belirlenecek gerçek kişilere veya özel hukuk tüzel kişilerine belirli bir süre ve bedel üzerinden kiralama karşılığı yaptırılacaktır. Bu amaçla Maliye Bakanlığı tarafından Hazineye ait taşınmazlar üzerinde gerçek kişiler veya özel hukuk tüzel kişileri lehine bedelsiz olarak üst hakkı tesis edilecek ve bu şekilde taşınmazlar devredilecektir. Projeyi yürütecek olan şirket belirlenen bir dönem yapım aşaması, bir dönem işletme aşaması olmak üzere hizmetin, ürünün veya yapım işlerinin sunulmasını temin eder. Devlet ise şirkete bunun karşılığında uzun dönemlere yayılan bir ödeme planıyla kira öder. Proje kapsamında sunulan hizmetin devlet tarafından sunulduğu kabul edilir, ancak işletme özel sektör tarafından gerçekleştirilir. Bu projelerin, özellikle eleştiriye maruz kalan kısmı ise belli alanların ticari alan olarak kabul edilip şirket tarafından ayrıca işletilebilecek olmasıdır. Sağlık Bakanlığı tarafından KÖİ modeli ile yaptırılan projelerden Ankara’da Bilkent ve Etlik, Elazığ ve Kayseri Sağlık Kampüsleri yapım aşamasında bulunmaktadır. Bunların dışında farklı olarak ihale, teklif, nihai teklif veya sözleşme aşamalarında olan 20 dolayında proje bulunmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın da halen KÖİ modeli ile gerçekleştirilecek projeleri mevcuttur.

6428 Sayılı Kanun ile ihale yoluyla özel hukuk hükümlerine göre KÖİ modeli çerçevesinde; Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarınca yapılmasına ihtiyaç duyulan tesislerin ön proje, ön fizibilite raporu ve belirlenecek temel standartlar çerçevesinde, Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazlar üzerinde sözleşmede belirtilen sabit yatırım dönemi hariç 30 yılı geçmemek üzere bağımsız ve sürekli nitelikte üst hakkı tesis edilerek yaptırılması, mevcut tesislerin yenilenmesinin sağlanması ve bu projeler için alınacak danışmanlık, araştırma-geliştirme hizmetleri ile ileri teknoloji ya da yüksek mali kaynak gerektiren bazı hizmetlerin gördürülmesi hedeflenmiştir. Halen inşa edilmekte olan projelerde kapsamlı ve çok yönlü fizibilite çalışmasının yapılıp yapılmadığı bilinmemekte, idarenin ödemesi gereken kullanım, kira parası ve hak sahibi ile yapılan sözleşmenin kapsamı genellikle tartışma konusu yapılmaktadır. Bedelin bir unsuru olup tesislerin kullanımı karşılığında dönemsel olarak idare tarafından yükleniciye ödenen ve sözleşmede belirlenen bedel olan kullanım bedelinin tespiti, işletme veya kamu kesimi tarafından kiralanma süresi ile yatırım tutarının büyüklüğünün kapsamlı analizi veya proje değerleme çalışması, bu modelin özünü teşkil etmektedir. Ancak 6428 Sayılı Kanunda ön fizibilite raporunun; Kanun hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilmesi öngörülen projenin teknik, finansal, ekonomik, çevresel, sosyal ve hukuki açıdan yapılabilirliğini analiz eden, öngörülen kullanım bedeli, hizmet bedeli ve garantiler de dâhil olmak üzere risk analizlerini ve paylaşımını içeren ve yatırımın geleneksel tedarik yöntemleri yerine KÖİ modeli ile hayata geçirilmesinin gerekçesini karşılaştırmalı ekonomik ve finansal analizlerle ortaya koyan raporu olarak tanımlanmıştır. Esasen yapılan tanımlama ve uygulama görülen az sayıdaki raporun gayrimenkul proje geliştirme ve değerleme raporu formatı ve kapsamına uygun olmadığı ve bu alanda önemli eksikliğin olduğu dikkati çekmektedir.

4.3.3. Finansman Kaynakları ve Yöntemleri

Gayrimenkul sektöründe, geliştirme projelerinin gerçekleştirilmesi için gerekli fonların hangi kaynaklardan sağlanacağı ve bu kaynakları yönlendirmek amacıyla hangi yolların izlenebileceği, geliştirme sürecinin finansman ayağı için büyük önem taşımaktadır. Sektörde, gerekli fonlar ve fonların sağlanacağı yollardan önce, bir gayrimenkul geliştirme şirketi için önemli olan, teminini istediği kaynağın hangi yolla elde edileceğini etkileyen faktörleri iyi analiz etmektir. Teker (1996)’e göre gayrimenkul finansmanı için yöntem seçimini etkileyen temel faktörler bulunmaktadır. Genel olarak gayrimenkul finansman kaynakları, literatürde dört başlıkta incelenmektedir:

  • Kurumsal olmayan finansman (hane halkı, işveren, gayri resmi krediler, tasarruf ve kredi birlikleri, kooperatifler),

  • Kurumsal finansman (genel finansman kurumları “ticari bankalar, sigorta şirketleri, emeklilik fonları”, uzman konut finansman kurumları “kamu kurumları, özel kurumlar”),

  • Kamu finansmanı,

  • Uluslararası finansman olarak sıralanabilir.

Hane halkının cari gelirinden yapmış olduğu tasarruflar, kurumsal olmayan bir finansman kaynağıdır. Gelişmekte olan ülkelerde gelir düzeyi değişken olduğundan konut sahibi olmak isteyen kişiler yapabildikleri kişisel tasarrufları, bina malzemesi almak için kullanmaktadırlar. Yakın çevreden sağlanan fonlar, akrabalardan, arkadaşlardan, esas olarak yakın aile ilişkileri ile elde edilen ve insanların karşılıklı yardım amacıyla verdikleri, genelde faiz bile uygulanmayan fonlardır. İşveren veya çalışma arkadaşlarından sağlanan ve genel olarak faiz uygulanmayan fonlarda kurumsal olmayan finansman kaynaklarındandır. Bunların dışında, kurumsal olmayan finansman kaynağı olarak, hane halkları, ihtiyaç duyduklarında geçmişte yaptıkları tasarruflarla elde ettikleri altın gibi değerlerini satma yoluna gitmektedirler veya tefeci gibi bazı kişilerden sağlanan, vadesi düşük ve faiz oranları çok yüksek olan, finansman için elverişli olmayan bir kaynağa yönelmektedirler.

Bir diğer kaynak tasarruf ve kredi birlikleri sisteminde bir araya gelen 50 ila 150 arasında katılımcı belirli esaslarla tasarruf yaparlar. Konut edinimi için uygulanan sistemde, üyeler sahip oldukları mevduat payına bakılmaksızın kararlarda bir oya sahiptir ve birliklerin borçlarından birlikte sorumludur. Üyeler arasında yönetim için bir komisyonun seçildiği sistemde, bu komisyonun kararı ile gerektiğinde üyelere kısa vadeli kredi de verilmektedir. Birliğin olağan idare işleri ise üyeler tarafından gönüllü olarak yerine getirilir. Üyeler genelde aynı işyerinde çalışan, aynı sosyal grupta yer alan, aynı inançları paylaşan, aynı çevrede yaşayan kişilerdir. Üyelerin çoğunluğu düşük gelir grubundan olmaktadır. Üyelerin birikim sağlamasının nedeni konut edinimi dışında başka amaçlar da olabilmektedir. Üyelere verilen konut kredileri genelde konutun tam değerini karşılamayabilecek belirli bir tutarda ve 5 yıl gibi orta vadede geri ödemeli olarak düzenlenmektedir. Bu koşullar birliğin yönetmeliğinde veya esas sözleşmesinde yer almaktadır. Bu tür birlikler tarafından sağlanan kredi faiz oranlarının piyasa koşullarından düşük olduğu söylenebilir.

Nakit fonun sağlanmadığı fakat alıcı ile satıcı arasında belirlenecek vade ve vade farkı gibi koşullarla peşinattan geriye kalan miktarın tasfiye edildiği müteahhit kredileri yöntemi kurumsal olmayan finansman sisteminde önemli bir paya sahiptir. Türkiye’de yap-satçı olarak bilinen müteahhitler vadeli konut satımıyla alıcıları finanse etmektedirler. Yapımı tamamlanmış konutların satın alımından ziyade, yapıma başlama ve yapımın devamı aşamalarındaki alımlarda kullanılan bir yöntemdir. Piyasa koşullarında konut kredisi faizlerinin çok yüksek olması ve ortalama bir kişinin kredi bulmadaki zorlukları nedeniyle cazip bulunmaktadır.

Konut kooperatifleri, tasarruf ve kredi birliklerine çok benzemekle birlikte çok amaçlı olan birliklere karşın konut işinde uzmanlaşmışlardır. Tek amaç konuttur ve üretilen konutlar kooperatif mülkiyetinde bulunur. Birliklerde ise konut tek amaç olmayıp, konut üretiminde mülkiyet üyelere ait olur. Kooperatiflerde, konut inşa döneminde mülkiyet kooperatife aitken inşaat bitiminde çoğu zaman kooperatiflerin işlevlerini tamamlamasıyla mülkiyet üyelere geçmektedir. Genelde gelişmiş ülkelerde görülen bu uygulama az da olsa gelişmiş ülkelerde de uygulanmaktadır. Konutların tahsisinde belirli esaslara uyulmakla birlikte en çok kullanılan yöntemler “ilk üye olan ilk seçer” veya “kura” yöntemidir. Gelişmekte olan ülke hükümetlerinin çoğu konut edinimi için bu uygulamayı etkin görmüş ve teşvik için vergisel düzenlemeler yapmıştır.

Kurumsal olmayan finansman kaynağı olarak, işveren çalışanlarını finanse edebilir. İşveren maliyetlerin tamamını karşılayabileceği gibi bir bölümünü çalışanların ücretlerinden belirli şartlarla kesebilmektedir. Bazı ülkelerde hükümetler, düşük gelirlilerin konut edinimi için işverenlere bu tür yatırımlar yapmaları konusunda teşvikler getirmişlerdir. İşveren doğrudan yatırım yapabileceği gibi, çalışanlara piyasa koşullarına göre daha uygun şartlarla konut kredisi de tahsis edebilmektedir.

Kurumsal finansman, gayrimenkul geliştirme sektörünün ideal yapıya kavuşması için gerekli olan sistemdir. Kurumsal finansman, kamu otoriteleri tarafından onaylanmış ve hukuki temellere dayanan bir finansman sistemidir. Sistemde yer alan kurumların faaliyetleri incelemeye tabi olup, kamuya açıklanmaktadır. Resmi, bilinen ve görülen kuruluşlardan oluşan kurumsal sektörün finansman kaynaklarını; bu alanda uzmanlığı ile bilinen konut finansman kurumları ve genel finansman kurumları oluşturmaktadır.

Uzman konut finansman kurumları kamu tarafından kurulan banka ve şirketleri, aynı zamanda özel sektör tarafından kurulan finansman kurumlarını içermektedir. Kamu tarafından kurulan bankalar ve şirketler, sahip oldukları fonun büyük bölümünü hükümetlerin sağladığı tahsislerden, konuyla ilgili konulan vergi ve benzeri uygulamalardan edinmekte ve fonlarını özellikle konut finansmanında kullanmaktadırlar. Özel ya da kurumsal mevduat toplayabilir, düzenlenmiş olan ipotek kredilerinin menkul kıymetleştirilip satılmasıyla sermaye piyasalarından da borçlanabilirler. Özel sektör tarafından kurulan finansman kurumları, esas fon kaynakları, topladıkları mevduatlar ve ihraç ettikleri ipoteğe dayalı menkul kıymetler olmakla birlikte hükümet kaynaklı veya uluslararası fon da sağlayabilirler. Kamu tarafından kurulan kurumlar ile aynı avantajlara sahip olmalarına rağmen hükümetten sağladıkları finansal yardımlar oldukça düşük düzeydedir. Özel sektör tarafından kurulan kurumlar arasında gelişmiş ülkelerde örnekleri görülen Konut Birlikleri (İngiltere) ve Kredi ve Tasarruf Kurumları (ABD) gibi yapılar bulunmaktadır. Bu kurumların dışında ipotek bankaları, tasarruf bankaları ve vadeli konut satışıyla finansman sağlayan konut şirketleri uzman konut finansman kurumları arasında sayılabilir.

Gayrimenkul ve özel olarak konut finansmanı alanı uzmanlaşmış finansman kurumları, isimleri ve faaliyetleri bakımından farklılık gösterseler bile, esas itibari ile bunların hepsi konut satın almak ya da inşa etmek isteyenlere ipotek kredisi tahsis etmektedirler. Kurumlar vermiş oldukları ipotek kredilerini topladıkları mevduatlarla finanse edebilecekleri gibi, düzenlemiş oldukları ipotek kredilerini menkul kıymetleştirerek veya bu iki yöntemi bir arada kullanarak fon sağlayabilirler. Gelişmiş ülkelerde hacimli bir şekilde faaliyette bulunan bu kurumlar, gelişmekte olan ülkelerde oluşum aşamasındadır.

Farklı uzmanlık alanlarına rağmen uzman konut finansman kurumlarına göre daha geniş bir hizmet portföyüne sahip olan ticari bankalar, sigorta şirketleri ve emeklilik fonları genel finansman kurumları olarak tanımlanır. Bu kurumlar uzman konut finansman kurumlarıyla rekabet edebilmek için son yıllarda bünyelerinde gayrimenkul finansmanıyla ilgili ayrı birim oluşturma eğilimindedir. Bu tarz girişimler mevzuatla kurumlardan herhangi birine avantaj sağlanmaması durumunda faydalı olacaktır.

Ticari bankalar, esas itibariyle ticari ilişkileri finanse etmekte ve gayrimenkul kredilerinin uzun vadeli olması sebebiyle gayrimenkul finansmanına yönelmemekte, yönelseler bile gayrimenkul kredileri genel kredi hacimlerinde çok sınırlı kalmaktadır. Kısa vadeli mevduat topladıkları için, kısa vadeli kredilere daha uygun yapıdadırlar. Bu sebepten dolayı ipotek kredisi hacimleri oldukça düşüktür.

Sigorta şirketleri, kamu, özel veya çok ortaklı olmak üzere üç şekilde kurulmakta ve belirli ölçüler ve koşullarla gayrimenkul finansmanı sağlayabilmektedirler. Sigorta şirketleri gayrimenkul sektörüne doğrudan değil, düzenlenmiş ipotek kredilerini ya da ihraç edilmiş olan ipoteğe dayalı menkul kıymetleri satın alarak ve portföylerinde gayrimenkul bulundurarak dolaylı bir şekilde fon sağlamaktadırlar. Uzun vadeli mevduat topladıkları için uzun vadeli finansman için çok uygundurlar. Emeklilik fonları da, uzun vadeli fona sahip oldukları için gayrimenkul sektörüne finansman sağlayabilecek kurumlardır. Sigorta şirketleri ile benzer şekilde dolaylı finansman sağlamaktadırlar.

Konut ihtiyacı, sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik ile birlikte sosyal politikanın en önemli unsurlarından biri olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle kamu tarafından özellikle konut sektörüne özel ilgi gösterilmekte ve dolaysız yatırımlardan teşviklere uzanan bir yelpazede bu sektöre fon aktarılmaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede, kamu konutları düşük gelir gruplarına gerekli bir sosyal hizmet olarak düşünüldüğünden bu alana yatırım yapılmıştır. Ancak dolaysız yatırım çok maliyetli olduğundan zaman içinde bu uygulamadan vazgeçilerek teşviklere ağırlık verilmeye başlanmıştır. Bunun sebeplerinden biri de, başlangıçta çok büyük fon aktarılan bu yatırımlarda, konutların bakım, onarım ve diğer cari giderlerinin kendisine tahsis edilmiş olanların ödediği kiralarla finanse edilmemesi ve bu konutlara kamunun sürekli fon aktarmasının gündeme gelmesidir. Talebe göre sınırlı yatırım yapılabilmesi, bunun usulsüzlüklere sebep olması dolaysız yatırımın diğer bir sakıncasıdır. Bütün bu koşullar düşünüldüğünde kamunun sektöre fon aktarma yollarından kamu konutu ve kamuca inşa edilen konut projeleri gibi dolaysız yatırımlar yerine, kamu sübvansiyonları ve teşvikler gibi piyasa mekanizmasına daha yatkın dolaylı fon aktarımı uygulamaları gündeme gelmiştir.

4.4. Gayrimenkul Piyasa Çevrimleri (Döngüleri)

Ekonominin reel üretim hacminde gözlenen iniş ve çıkışlar konjonktür olarak tanımlanır. Diğer bir ifade ile konjonktür ekonomideki büyüme ve daralma dönemlerinin dönüşümlü olarak yaşanmasını ifade etmekte ve genellikle konjonktür dönemleri; tepe, daralma, dip ve genişleme olmak üzere dört aşamadan oluşmaktadır. Makro düzeyde gayrisafi milli hasılada asgari altı ay süren azalış, daralma veya durgunluk olarak adlandırılmakta, çok daha uzun süreli ve çok daha fazla şiddetli daralma dönemlerini ifade etmek üzere bunalım veya depresyon deyimleri kullanılmaktadır. Ekonomide olduğu gibi ticari gayrimenkuller de döngüsel bir piyasa özeliği göstermektedir. Gayrimenkul döngüsünün de dört evresi bulunmakta olup, bunlar; iyileşme (düzelme), gelişme, yüksek seviyeli arz ve durgunluk olarak sıralanabilir.

Yukarıdaki şekilde gösterilen tek bir döngüdür. Duraklama aşaması sürekli dalga modelinin oluşturulması için toparlanma aşamasının başlangıcına bağlanır. Döngüdeki aşamaların anlaşılması, yatırım fırsatlarının yanı sıra ortaya çıkabilecek riskleri belirlemek için kritik önem taşımaktadır. Ticari gayrimenkulün benzersiz yönlerinden biri, yatırımcıların döngünün dört aşamasında da yatırım yapabilmesidir. Bununla birlikte, bir döngü tepe noktada veya en düşük seviyede çeşitli faktörlerden etkilenebilmektedir. Buna göre; yatırım stratejisinin aşama ile eşleştirilmesi, bekleme dönemi ve çıkış stratejileri, geri dönüş beklentileri, gelir ve beğeniyle bağlantılı performans, sermaye yatırımları geliştirme zamanlaması gibi alternatifler gündeme gelir.

  • İyileşme Aşaması: Döngünün alt kısmıdır. Doluluk oranlarının, talebin ve kiralama hızının düşük olması ya da minimuma yakın olması muhtemeldir. Genellikle yeni inşaatlar devam etmemekte ve kira artış hızı enflasyon oranının altındaki seviyelerde olmaktadır. Piyasanın durgunluk döneminde olduğu düşüncesiyle toparlanma sürecinin başlangıcının belirlenmesi zordur.

  • Genişleme Aşaması: Artan alan talebi açısından yükseliş eğilimi görülür. Makroekonomik açıdan bakıldığında, GSYİH büyümesi normal seviyelere geri döner ve çeyreklik verilere göre istihdam artışı güçlenir. Doluluk oranlarında ve kiralarda artış görülür. Kiralar yeni inşaatları haklı kılacak seviyelere yaklaşır ve bazı piyasalarda, aşırı hızlarda artar. Geliştirme faaliyeti toparlanma aşamasına geri dönmeye başlar. Arz ve talebin dengede olduğu en yüksek noktaya (dalganın tepesi) bu aşamada erişilir.

  • Aşırı Arz Aşaması: Çevrim dalgası üzerinde arz ve talep arasındaki denge sıklıkla aşılır. Boşluk arzının gereğinden fazla olması, ekonomide bir değişikliğin neden olduğu aşırı büyüme veya talebin geri çekilmesinden kaynaklanabilir. Aşırı arz, artan boşluklarla işaretlenmiştir. Kira artışı olumlu, ancak düşük seviyelerde kalabilir.

  • Durgunluk Aşaması: Arz, talep edilenin çok üzerinde gerçekleşir ve yüksek boşluk üretir. Durgunluk döneminde kira artışı olumsuz veya enflasyon oranının altındaki seviyelerde gerçekleşir. Buna ilave olarak, kiracıların cezbedilmesi için operatörler çoğu zaman daha fazla imtiyaz ve kira indirimleri teklif eder.

Gayrimenkul çevrimi, inşaat sektöründeki hareketlilik, satılık ve kiralık gayrimenkul arzı, finansman için kredi varlığı, faiz oranları, nüfus, demografik yapı, alıcı ve satıcıların tutumlarındaki değişiklikleri tanımlamaktadır. İnşaat ve gayrimenkul alt sektörleri, makroekonomik göstergelerdeki değişikliklerden hızla etkilenen sektörlerdir. Ekonomik çevrimde gayrimenkul yatırımlarını etkileyen konulardan en önemlileri arz ve taleptir. Yatırım tercihi, alım ve satım zamanlaması, bir yatırımın diğerlerine karşı seçilmesinde arz ve talep düzeyi etkilidir426. Gayrimenkul piyasalarındaki trendler piyasa göstergelerinin birbirleri ile olan ilişkileri ile ölçülebilir. Bunlar; türlerine göre taşınmaz boşluk oranları, kira büyüme oranları, kapitalizasyon oranları, gayrimenkul fiyatlarındaki değişikler ve arzdaki değişiklikler gibidir. Bu durum şu şeklide açıklanabilir; eğer piyasadaki boş yerlerin oranı artarsa kiralar düşmeye başlar ve buna bağlı olarak kapitalizasyon oranları artar. Eğer boşluk oranlarında azalma görülürse, yukarıdaki durumun aksine kira paraları yükselmeye başlar ve kapitalizasyon oranları düşer ve yatırımın geri dönüş süresi veya çarpan katsayıları yükselir.

Çevrimin dört aşaması anlaşıldıktan sonra, bu dört aşamanın varyanslarının anlaşılması önem kazanır. Bunlardan birincisi, aşamalar eşit periyotlarda gerçekleşmez. Toparlanma aşaması kısa olabilir ve hızlı bir şekilde genişleme aşamasına geçebilir veya yıllarca sürebilir. Genişleme aşamalarının süresini yansıtmak zordur ve aşamaların toplam süresi farklı olabilir. Bir önceki döngünün dokuz yıl olduğu konusunda genel bir fikir birliği olması, bir sonraki döngünün aynı toplam süreye yaklaşacağı anlamına gelmemektedir. İkinci olarak, döngüler coğrafya ve varlık sınıfına göre değişir. Bazı piyasalar, durgunluk sonrası toparlanma aşamasına geçiş sürecinde ikinci ve üçüncü basamak piyasalarını kullanabilir. Ayrıca, farklı varlık sınıfları, varlık sınıfının kendisine atfedilebilecek varyansların bir kısmıyla farklı oranlarda iyileşir, genişler, aşırı tedarik eder ve düşer. Örneğin, ofis varlıkları belirli bir piyasada genişleme aşamasında olabilir, ancak şehir dışı ofis varlıkları hala iyileşme aşamasında olabilir. Bu nedenle, gayrimenkul döngüsünün dört evresini belirli bir varlığa uygularken, varlıkların coğrafi konumunun ve sınıfının dikkate alınması gerekmektedir. Gayrimenkul döngüsünün farklı aşamalarındaki farklar, dengeye ulaşmak için farklı bir gayrimenkul yatırım portföyü yaratmanın önemine işaret etmektedir.

Yerel gayrimenkul piyasalarında fiyatların artması veya düşmesi arz ve talep seviyeleri ile ilişkilidir. Talep artarsa, arz üzerinde baskı oluşur ve fiyatlar artar. Diğer bir ifadeyle alıcı, sınırlı sayıda bulunan veya satışa hazır olan gayrimenkulü almak isterse, bu durum fiyatın artmasına sebep olur. Yerel piyasada bunun tam aksi bir durum da söz konusu olabilir. Belirli bir dönemde arz miktarındaki artış ve buna bağlı olarak fiyatlarda düşme gözlenebilir. Yerel düzeyde değerleme çalışması yapan uzman piyasa dinamiklerini dikkate almalı ve özellikle satış amaçlı değerleme çalışmasında gayrimenkul döngüsünün hangi aşamasında olduğu dikkate alınarak nihai değere karar vermeyi tercih etmelidir. Diğer yandan yatırım analizi ve özellikle etkin ve verimli kullanım analizi yapan uzmanlar da pazar analizinde piyasadaki arz veya talep fazlasını dikkate alarak senaryo geliştirmeli ve yatırım kararının verilmesi için karar organına gerçekçi doküman sunmalıdır. Yerel ve ülke düzeyindeki gayrimenkul çevrim aşamaları, özellikle satış amaçlı değerleme, teminat amaçlı değerleme (kredi-değer oranın değişmesi) ve yatırım değerleme çalışmaları açısından özel önem taşımakta ve uzmanların piyasa dinamiklerini analiz ederek işlem yapmaları zorunlu görülmektedir. Bununla birlikte uygulamada belirtilen amaçlarla değerleme raporlarının hazırlanması için finans ve diğer kurumların verdikleri süre genellikle yeterli olmadığından, değerleme uzmanlarınca hazırlanan raporun pratikte değeri tartışmalı olabilmekte ve değerleme raporunun neden olabileceği risklerin sorumluluğu da yine değerleme uzmanı ve firmasına kalmaktadır. Türlerine göre gayrimenkul piyasalarında dalgalanmaların olması, değişen yerel koşulların algılanması ve değerleme çalışmasına yansıtılmasında, değerleme deneyimi yetersiz olan uzmanın önemli hataları yapmasına ve nihai değerin hatalı bulunmasına neden olabilecek önemli sorunların başında gelmektedir.

4.5. Gayrimenkul Alanında Görevli Kurumlar İle Görev Alanları

Gayrimenkul alanında farklı kamu ve özel kurumların faaliyette bulunduğu ve mevzuata açıkça görev ve yetkilerin tanımlanmış olduğu görülmektedir. Gayrimenkul alanında görev alan kurumlar; kamu kurumları, meslek örgütleri ve özel kurumlar olarak sıralanmakta olup, bunların temel görev ve yetkileri aşağıda kısaca açıklanmıştır:

4.5.1. Görevli ve Yetkili Kamu Kurumları

Taşınmaz yönetimi; sürekli artan nüfusu destekleyecek arazi ve diğer varlıkların etkili kullanımını sağlamak, doğal ve kültürel çevrenin bozulmasını önlemek, yeni ve yaşanabilir yerleşim alanları oluşturmak, su havzalarını ve sulak alanları korunmak, sosyal ve teknik altyapı alanları geliştirmek, arazi gayrimenkul piyasasının ekonomik getirilerine eşit erişim sağlamak, arazi ve yapılarla ilgili vergi ve harçlar yoluyla devlet hizmetlerini desteklemek gibi temel politikalara yönelik karar verme süreçlerini kapsar. Gayrimenkul yönetimi hem arazi yönetimi, hem de tesis ve kaynak yönetimi konularını içerir. Ancak Türkiye’de tesis ve kaynak yönetimi, açıkça hiçbir kamu kurumunun görev ve yetki alanı içinde sayılmamış iken, arazi yönetimi konuları birçok kurumun görevleri arasında yer almaktadır.

Arazi yönetimi birçok sosyal ve çevresel hedefi içermekle birlikte gelişmekte olan ülkelerin çoğunda ekonomik amaçlara öncelik verilmektedir. Günümüzde arazi kaynakları ile ilgili mülkiyet haklarının kamu tarafından düzenlenip güvence altına alınmasına yönelik bir arazi yönetimi serbest piyasa ekonomisin ana bileşeni ve gelişmiş bir yaşam standartlarına erişimin öncelikli adımı olarak görülmektedir. Arazi bilgi yönetimi ve yönetim düzeneklerinin oluşturulmasının gerekliliği; bilgi toplamak için gerekli teknolojiyi sağlama, bilgilerin etkili biçimde kullanılması yollarının aranması, bilgi sistemlerinin oluşturulması ve geliştirilmesine neden olmuştur.

Taşınmazlara ilişkin politika üreten kurumların ilgili kanunlarından doğan görev ve yetkilerini ortak bir formata uygun hale getirmeleri, taşınmazlar üzerindeki mülkiyet haklarının güvenliğini sağlayan etkili, erişilebilir ve şeffaf bir arazi yönetimi sisteminin kurulması, taşınmaz yatırımları ve devirlerinde etkili ve şeffaf taşınmaz değerlemesi, arazi kullanım planlaması ve sürdürülebilir arazi gelişiminin sağlanmasına olanak tanınması açısından önemlidir. Arazi mülkiyet haklarının korunması ve arazi geliştirme çalışmaları yönünde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı gibi kurumlar öne çıkmaktadır. Arazi mülkiyeti, kullanımı ve bunlardaki değişime ilişkin veriler, kırsal ve kentsel alan düzenlemeleri, taşınmaz değerlemesi, yatırım kararlarının verilmesi, arazi veya mülkiyet anlaşmazlıklarının çözümü, altyapı tesislerinin planlaması, büyük ölçekli projelerin yapımı, korunması gerekli doğal ve kültürel alanların (sit alanları, milli parklar, orman, mera, su havzaları) idaresi gibi konularda açısından yaşamsal önem taşımaktadır. Bununla birlikte bu alanda görevli ve yetkili çok sayıda kurumun olması nedeni ile farklı kurumlar arasında yaşanan koordinasyon sorunları arazi varlıklarının etkin yönetimini zorlaştırmaktadır.

Taşınmaz yönetiminin yapısal sorunları dışında bu alanda yetişmiş nitelikli eleman eksikliği önemli konulardan bir diğeridir. Örnek olarak Bakanlar Kurulu’nun aksi yönde bir kararı yoksa, dört yılda bir gerçekleştirilen yeniden değerleme çalışmaları, mevzuat gereği kurulan komisyonların profesyonel gayrimenkul değerleme uzmanlarından oluşmaması nedeni ile eski değerlerin bilimsel olarak belirlenmemiş bir oran ile çarpılması sonucu elde edilmektedir. Sonuç olarak, sağlıklı işleyen bir sistemin kurulabilmesi için etkin ve etkili bir taşınmaz yönetim sisteminin kurulması hususu sürdürülebilir kalkınma konusuna büyük bir katkı sağlayacaktır.

Konut yapım hamlesinin en önemli hareket noktası, yaşanan büyük depremler olmuş, 1990 yılında 412 ve 414 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanlığı ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı şeklinde iki ayrı idare olarak örgütlenmiş, 1993 yılında da Toplu Konut Fonu’nun Genel Bütçe kapsamına alınması ile kaynaklarının azalması ve idarenin konut üretiminden uzaklaşması ile ülkemizin nitelikli konut ihtiyacı tam olarak karşılanamamıştır. 17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan Marmara Depremi ile bir kez daha kamunun konut yapımındaki işlev, görev ve eksiklikleri gündeme gelmiştir. Toplu Konut İdaresi, 2002 yılına kadar 19 yılda 43.145 konutu tamamlamış ve yaklaşık 950.000 konutu kredilendirmiştir. 2985 sayılı Kanun ile tanımlanan yetkiler çerçevesinde Toplu Konut İdaresi Başkanlığı; yurt içi ve yurt dışında doğrudan veya iştirakleri aracılığıyla proje geliştirmek; konut, altyapı ve sosyal donatı uygulamaları yapmak veya yaptırmak, konut sektörüyle ilgili şirketler kurmak veya kurulmuş şirketlere iştirak etmek, konut inşaatı ile ilgili sanayii veya bu alanda çalışanları desteklemek, doğal afet meydana gelen bölgelerde gerek görüldüğü takdirde konut ve sosyal donatıları, altyapıları ile birlikte inşa etmek, teşvik etmek ve desteklemek, Bakanlıkların talebi ve bağlı bulunduğu Bakanın onayı halinde talep konusu proje ve uygulamaları yapmak veya yaptırmak, İdareye kaynak sağlanması için kar amaçlı projelerle uygulamalar yapmak veya yaptırmak, Devlet garantili veya garantisiz iç ve dış tahviller ile her türlü menkul kıymetler çıkarmak, ferdi ve toplu konut kredisi vermek, köy mimarisinin geliştirilmesine, gecekondu alanlarının dönüşümüne, tarihi doku ve yöresel mimarinin korunup yenilenmesine yönelik projeleri kredilendirmek ve gerektiğinde tüm bu kredilerde faiz sübvansiyonu yapmak, yurt dışından, görev alanıyla ilgili harcamalarda kullanılmak üzere Hazine Müsteşarlığının uygun görüşü üzerine kredi almaya karar vermek, konutların finansmanı için bankaların iştirakini sağlayacak tedbirleri almak, bu amaçla gerektiğinde bankalara kredi vermek, ve bunun uygulanmasına ilişkin usulleri tespit etmek gibi görevleri yürütmektedir.

TOKİ Başkanlığı tarafından üretimi gerçekleştirilen konut projeleri incelendiğinde; 2002- 2016 döneminde üretimi yapılan yaklaşık 700.000 konutun 2002-2011 yılları arasında yaklaşık 500.000 adetinin üretimin yapıldığı belirlenmiştir. Konut üretiminin yaklaşık 600.000 adedinin sosyal konut olduğu, kalan konutların ise kaynak geliştirme amaçlı olarak geliştirilen konut projeleri içinde yer aldığı tespit edilmiştir. Üretimi gerçekleştirilen konutların 300.896 adedini oluşturan ve yaklaşık % 42,58’i olan kısmının dar ve orta gelir grubu için yapılan konutlar olduğu belirlenmiştir. Konutların yaklaşık % 15,12’sini oluşturan 106.865 adet konutun gecekondu dönüşüm projesi olarak gerçekleştirildiği, yaklaşık % 21,01’lik kısmını oluşturan 148.486 adet konutun alt-yoksul gelir grubu için üretildiği tespit edilmiştir. Projelerin yaklaşık % 5,34’ünü oluşturan 37.734 adedinin afet konutu uygulaması kapsamında üretildiği ve yaklaşık % 0,82’lik kısmını oluşturan 5.747 adet konutun ise tarım köy uygulaması kapsamında üretildiği tespit edilmiştir. TOKİ tarafından konut projelerinin haricinde kamu projeleri de yapılmış olup, toplam 1.006 adet okul, 16 adet üniversite, 991 adet spor salonu, 42 adet kütüphane, 184 adet yurt pansiyonu, 175 adet kamu hizmet binası, 266 adet hastane, 95 adet sağlık ocağı ve 8.094 adet sosyal amaçlı proje üretimi gerçekleştirilmiştir.

TOKİ dışında belediyelerin kurdukları şirketlerin arsa geliştirme ve konut üretimi alanında önemli başarılara imza attıkları görülmekle birlikte söz konusu kurumların kamu kurumu olarak tanımlanması mümkün değildir. TOKİ’nin konut üretimindeki payı % 9,1 ve TOKİ iştiraki olan Emlak Konut GYO’nun payı % 1,7 olmak üzere iki kurumun toplam payının % 10,8 gibi oldukça düşük düzeyde kaldığı görülmektedir. Konut Geliştiricileri Derneği üyesi olan 17 büyük şirketin payı % 1,6 ve geleneksel girişimcilerin payı ise % 87,7 olmuştur. Türkiye konut sektöründe ağırlıklı geleneksel işletmeler ve altyapı projelerinde ise büyük ölçekli özel şirketler ve yabancı firmaların etkili olduğu ikili bir yapılanma görülmektedir.

4.5.2. Özel Sektör Gayrimenkul ve İnşaat İşletmeleri

Özel sektör kurumları arasında; adi ortaklıklar, şahıs işletmeleri (yap-satçılar ve müteahhitler) ve kooperatifler gibi geleneksel işletmeler ile kurumsal inşaat ve gayrimenkul işletmelerinin olduğu görülmektedir. Geleneksel işletmelerin temel özellikleri arasında; kayıt dışılık profesyonel yönetim olmaması, faaliyetin sürekliliğinin olmaması ve yenilikçilik kapasitesinin sınırlılığı öncelikle sayılmaktadır. Aşağıda özel sektör kurumları geleneksel ve kurumsal işletmeler olarak iki grup halinde incelenmiştir:

i. Geleneksel İşletmeler: Türkiye’de yaygın kayıt dışılık olmakla birlikte TÜİK verilerine göre 1985 yılından günümüze kadar kurulmuş olan inşaat firmasının sayısında kapanan şirketlerin sayısı düşülerek yapılan hesaplama ile toplam firma sayısının 203.516 olduğu görülmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen toplam müteahhitlik yetki belgesi sayısı ise toplam 287.760 kişi olmuştur. İnşaat sektöründe hem şahıs işletmeleri, adi iş ortaklıkları, hem de kooperatifler ve sermaye şirketleri bulunmakta, portföy işletmeleri ve fonlar yer almamaktadır. Geleneksel işletmeler içinde en yüksek paya sahip olan kesim yap-satçı ve şahıs işletmeleri olup, bunların kesin sayıları ile toplam imalat miktarlarına ilişkin yeterli veri bulunmamaktadır. Geleneksel işletme modelleri içinde konut-yapı, küçük sanayi sitesi ve toplu işyeri kooperatiflerinin sayısı 57.858 adet ve birlik sayısı ise 350 adet olmuştur. Cumhuriyet döneminde, sadece konut yapı kooperatiflerinin konut ve yazlık konut imalatında 1,5 milyon adet ile büyük paya sahip olduğu tahmin edilmektedir.

Gayrimenkul piyasalarında kayıt dışılığın en yaygın olduğu, mesleki gelişmenin zayıf, etki değerlerin oluşmadığı, kurumsallaşmanın çok yetersiz olduğu ve kamunun etkin düzenleme yapamadığı alanların başında gayrimenkul piyasa aracıları (emlak ofisleri, broker ve danışmanlar gibi) gelmektedir. Meslek odaları ve ticaret odaları kayıtlarına göre 31.049 emlakçı bulunmakta ve bunun yanı sıra hiçbir yerde kaydı olmayan ve sayıları yaklaşık 100.000 olduğu tahmin edilen kaçak çalışanların sektörde yoğun faaliyetlerde bulunduğu bilinmektedir (Kapusuz 2015). Denetim mekanizmalarının eksikliği ve lisanslama, sicil, akreditasyon gibi altyapı sorunları nedeniyle sektörel aktörlerin yasal olmayan unvanlar elde etme çabasında olduğu görülmektedir. Benzer şekilde mevcut görev tanımlarında da bir anlam karmaşası yaşanmaktadır.

ii. Kurumsal İnşaat ve Gayrimenkul İşletmeleri: Birçok ülkede gayrimenkul ve inşaat alanlarındaki işletme modelleri hızlı değişim göstermektedir. Bu alanda özellikle gayrimenkul yatırım ortaklıkları, irtifak hakkı sahibi sermaye şirketleri, varlık ve tesis yönetimi işletmeleri, varlık kiralama şirketleri, gayrimenkul yatırım fonları ile değerleme şirketleri, yeni işletme modelleri olarak gelişmektedir.

Dört yıllık fakülte ve yüksekokul mezunu olanlardan Kurul tarafından yapılan sınavda başarılı olanlar ile deneyim koşulunu sağlayan kişilere değerleme uzmanlığı lisansı verilmekte olup, değerleme Mesleğini icra edecek/etmekte olan kişiler, ilgili düzenlemede belirlendiği üzere mesleki yeterliliğe haiz olması ve bu hususu tevsik etmeleri gerekmektedir. Mesleki yeterliliğin tevsiki hususunda sayılan koşullardan olan Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı Lisansı, Sermaye Piyasası Kurulu’nun Seri VIII No: 128.7 sayılı “Sermaye Piyasası Alanında Faaliyette Bulunanlar Hakkında Lisanslama ve Sicil Tutmaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ” hükümleri çerçevesince düzenlenmektedir. Sınavların amacı, sınavlara katılan adayların katıldıkları sınav tipindeki mesleki yeterliliklerinin, bilgi ve becerilerinin tespit edilmesi, başarılı olanlara mesleki yeterliliği gösterir lisans verilmesidir.

5582 Sayılı Kanun ve 6362 Sayılı Kanun hükümlerine göre değerleme uzmanlarının meslek örgütü olarak Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği kurulmuş olup, değerleme uzmanlığı lisansına sahip olan gerçek kişi ile Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yetkilendirilen tüzel kişi Değerleme Kuruluşu Birlik üyesi olmak zorundadır. 2017 yılı itibariyle Birliğin 3.455 gerçek kişi üye değerleme uzmanı ve 131 adet tüzel kişi değerleme kuruluşu üyesi olmak üzere 3.586 üyesi bulunmaktadır. Gayrimenkul değerleme lisansı sınavından başarılı olmakla birlikte lisans almak üzere başvuru yapmayan ve bu nedenle Birliğe henüz üye olmayan kişiler de dikkate alınırsa bu sayı 4.240 kişi olmaktadır.

Türkiye’de gayrimenkul sektöründe günümüze kadar; kamu kuruluşları, kooperatifler ve inşaat firmalarının kısıtlı olanakları çerçevesinde gelişebilmiştir. Mevcut konut açığı, metropol kentlerin değişimden daha hızlı etkilenmesi şehir planlaması, imarlı arsa ve alt yapı planlama eksikleri, gayrimenkul sektörüne ilişkin istatistiklerin yetersizliği, üniversitelerde akademik çalışmalarda gayrimenkul konusuna gerektiği kadar yer verilmemesi, kaçak yapılaşma, metropollerdeki kontrolsüz imar hareketlerinden doğan gecekondu alanları gayrimenkul sektörünün başlıca sorunları arasında görülmektedir. Benzer şekilde, inşaat üretiminde proje ve imalatı sırasında denetimsizlikler yaşanması sorun yaratmaktadır. Buna ek olarak hızlı nüfus artışı, yenileme talebi, istihdam sorunu nedeniyle kırsal kesimlerden kentlere göç sektörü olumsuz yönde etkilemektedir.

İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerde çarpık yapılaşma ve gecekondulaşma yüksek seviyelerdedir. Büyük şehirlerde artan imarlı arsa talebine ve özelikle konut ihtiyacına yeterli cevabın verilememesi, düzensiz ve plansız gelişimlere, ehliyetsiz kişi ve kuruluşların bu sektöre el atmasına neden olmuştur.

Arsa Yatırımının Püf Noktaları Nelerdir?

indir

Son zamanlarda mega projelerle daha çok gündeme gelen “arsa yatırımı”, doğru bir araştırmayla arsayı bulma, bekleme ve satma sürecinin ardından uzun vadede kazandıran bir yatırım türü. Eğer bu alana yatırıma karar verdiyseniz sadece arsa seçimi ve satış sürecinde değil, satmayıp elde tuttuğunuz dönemde bile bilmeniz gereken detaylar var. İşte uzmanından arsa yatırımının en kritik noktaları…

Arsa yatırımındaki işte o 3 kritik aşama

Arsa yatırımlarının genelde en az 5-10 yıl, tercihen daha uzun vadeli düşünülerek yapılması gerekir. Arsa yatırımından beklentilerinizi düşürmeli ve bu beklentilerle eşleşecek arazi aramalısınız. Ama arsa yatırımı sadece satın almak ve beklemekten oluşan bir yatırım türü değildir. Temelde bu yatırım süreci üç temel evreden oluşmaktadır. Bunlar, doğru yerin tespiti ve arsanın satın alınması, arsanın doğru zamana kadar bekletilmesi ve arsanın doğru zamanda satılmasıdır. Bu üç evrede yatırımcının dikkatli olması gerekir. Bu tür bir yatırımı yapmadan önce bir gayrimenkul profesyoneli ile çalışmanızı öneririm.

1- Arsa seçimi neden zor, nelere dikkat etmek gerekir?

Arsa yatırım sürecinin ilk ve en zor kısmı, aslında doğru yer ve doğru arsa seçimidir. Değerli araziler pahalı ve sınırlıdır. Önemli olan ve esas gelir sağlayan, arazi geliştirme yöntemleri kullanılarak plansız arazilerden planlanmış ve altyapısı sağlanmış arsalar elde etmektir. Sonra da bu arsalara doğru yatırımları yapmak, yapacak olana satmak ya da hasılat paylaşımı üzerinden anlaşma yapmak, ciddi kar getiren bir yaklaşımdır. Bu da “gayrimenkul geliştirme” adını verdiğimiz bilimdir.

2- Arsa satın alırken araştırılması gereken en kritik bilgiler neler?

  • · Arsa almadan önce yerini mutlaka görmeli, görmekle de yetinmeyip üzerine ayak basmalısınız. Arsayı beğendiyseniz arsanın tapusunu edinin, imar durumu ve mülkün yeri gibi konularda satıcının sözlü beyanı yerine kendi araştırmalarınıza güvenin.

  • · Taşınmazın üzerinden yüksek gerilim hattı geçip geçmediği, altında altyapı tesislerinin olup olmadığı, heyelan bölgesi, sit alanı, dere yatağı, ya da geleceğe yönelik yapılaşmaya engel teşkil edebilecek bir husus olup olmadığını araştırın.

  • · Mülkün tapusunda ‘arsa’ mı yoksa başka bir ifade mi yazıyor dikkat edin.

  • · Gayrimenkuller imar parseli haline gelirken Düzenleme Ortaklık Payı-DOP denen imar terklerini yapmak durumundadırlar. Bu nedenle arazilerden imar kanuna göre % 40’a kadar terk alınabilmektedir. Elinizde tapu, henüz terki yapılmamış bir mülke aitse aldığınız metrekarenin imar uygulamasına göre bir miktarını kaybedebileceğinizi bilmelisiniz. İmar uygulaması görmüş bir taşınmazın geçmişte kesilen DOP oranını araştırın. Örneğin 2008 yılında uygulama görmüş, bir araziden DOP % 30 kesilmiş ise, bu arsadan belediyenin bedelsiz olarak % 10 daha kesme hakkı vardır.

  • · Arsayı-araziyi almadan ilgili resmi dairelerde araştırmaları düzgün şekilde yapmalısınız. En önemli ve en çok yanılabileceğiniz noktalardan biri gösterilen arsa ile satılan tapunun aynı gayrimenkule ait olup olmadığının anlaşılmasıdır. Tapu senedini, kadastral açıdan da kontrol ederek ada, pafta, parseli belirtilen arsanın size gösterilen arsaya tekabül edip etmediğini anlamanızdır. Bu kontrolü yaklaşık olarak kendiniz de yapabilirsiniz, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nün, akıllı telefonlara indirilebilen ve GPS desteği bulunan programı ile arazide bu kontrolü yapabilirsiniz. Ancak zaman zaman veri hataları olabildiği ve bu kontrolün resmi bir bağlayıcılığı olmadığı için, bu konuda profesyonel yardım almanız gerekmektedir. Özel harita mühendislik büroları ve LİHKAB (Lisanslı Harita Kadastro Mühendislik Büroları) bürolarından yardım alabilirsiniz.

  • · Arsanın ilçe hudutlarında bulunduğu belediyesinde imar ile ilgili araştırmalar yapılmalıdır. Arsanın imar planının olup olmadığı, var ise onaylı imar planının yapılaşma koşulları öğrenilmelidir. Kontrol edilen imar planından arazinin kullanım türü (örneğin konut, ticari, sanayi vb.), yapılaşma koşulları (toplam inşaat alanı, izin verilen kat adedi) pazarlama sırasında bildirilenle aynı olup olmadığı değerlendirilmelidir. Eğer imarsız bir parselse imar ile ilgili belediyenin bir hazırlığı olup olmadığını sormalısınız. Aslında en ideali belediyesinden alınmış “Resmi İmar Durumu Belgesini” temin edebilmenizdir.

  • · Arsa yatırımı yapanlar için, yatırımın yani alınacak arsanın konumu, eğimi, büyüklüğü, inşaat yapılabilme imkânları bakılmalıdır. Bazı eğimli araziler ilave inşaat hakları imkanı sağlayabilir, imar durumları iyi değerlendirilmelidir. İmar plan notları doğru şekilde okunarak yorumlanmalıdır.

  • · Bunların dışında arsanın bağlı bulunduğu Tapu Müdürlüğü’ne giderek mülkiyet haklarını sınırlayacak bir kısıtlamanın olup olmadığını mutlaka kontrol etmelisiniz. Arsa üzerindeki bir irtifak hakkı veya şerh (orman, su havzası, kamulaştırma…..vs) arsanın kullanımını olumsuz etkileyebilir; hatta arsayı kullanılamaz hale getirebilir.

  • · Eğer planlaması yapılmış bir alansa planlama sırasında ilgili kurum görüşlerinin alınıp alınmadığını araştırmanızı tavsiye ederiz. Genellikle su koruma havzaları yakınında ya da orman arazileri yakınında yapılan planlamalarda bu tür eksiklikler nedeni ile imar plan iptalleri yapılabilmektedir.

  • · Bunların dışında ayrıca taşınmazın hisseli mi, müstakil tapu mu olduğuna dikkat edilmelidir. Hisseli arsalarda diğer malikler ile her metrekarede ortaksınızdır. Bu nedenle, diğer hissedarlarla parselin rıza-i taksiminde anlaşılmadıkça hissedarı çok olan parseller tercih edilmemelidir.

  • · Satıştan önce tapudan emlak vergisi borcu olmadığına dair evrak istenmektedir. Borcu varsa zaten satış yapılmamaktadır. Borç satıcıya aittir bu nedenle işaretlenmiştir.

  • · Eğer alacağınız arsa hisseli arsa ise daha dikkatli olmalısınız. Alınan hissenin, hissedar olunan arsa üzerinde tespitini yapmak mümkün değildir. Yani başka bir deyişle hisseli bir arsada, taşınmazın belli bir bölümüne değil, taşınmazın değerinin hisseniz oranındaki karşılığına sahipsiniz. Arsanın yola cepheli hissesi benim, sokak cephesi benim, ya da benim hissem manzaralı kısma tekabül ediyor gibi bir durum söz konusu değildir. Dolayısıyla hisseli arsalarda yatırım daha risklidir.

  • · Tapu işlemi sırasında alacağınız gayrimenkulün harçlarını “devir ve iktisap bedeli” üzerinden hesaplayarak beyan etmeli ve ödemelisiniz. Çünkü beyanınız eksikse ödenen alım satım harçları cezalı olarak size geri dönecektir. Yeni düzenlemelerde bu çok sıkı takip edilmektedir.

3- Arsayı elinizde tutarken neleri göz önünde bulundurmalısınız?

Arsayı satmadan elinizde tuttuğunuz süre boyunca imar bilgilerinin sık sık güncellenmesi ve bir değişiklik olup olmadığının kontrol edilmesi gerekir. Bu değişiklikler için yerel yönetimlerin imar planları askı süreçlerini takip etmelisiniz. Gayrimenkul, yani yeni medeni kanundaki adına göre adı “taşınmaz” ama şuyulandırıp “taşıyıverirler” ne olduğunu bile anlayamazsınız. (Şuyulandırma, var olan bir arsanın belediye tarafından kullanım hakkına bağlı olarak ele alınması ve farklı parseller ile birleştirme çalışması ile birlikte hisseli bir şekilde mal sahibine ya da başkalarına kat mülkiyeti olarak sunulması demektir)

Bu süreçte başkaca riskler de bulunmaktadır. Örneğin plansız bir arazi, imarlı bir arsaya dönüşürken, imar planlarına göre hangi lejanta tekabül ettiği takip edilmelidir. Arazi imar planlarında uygunsuz bir şekilde yeşil alan, camii, okul, sağlık tesisi ya da diğer kamu alanlarında kalmış olabilir .İmar planlarının askı süreçlerin takip etmeli, planlarla ilgili profesyonel yardım almalı, uygun olmayan bir durum tespit edildiğinde yasal süreler içerisinde gerekli itirazları yapmalısınız.

4- Arsanızı satmak için neyi beklemelisiniz?

Artık yeteri kadar beklemiş olduğunuzu düşündüğünüzde arsayı satmalı veya alternatif şekilde değerlendirmelisiniz. Bunun için de pazarı yakından takip etmeli, çevre gelişiminin ve fiyatların uygun olduğu bir noktada satışı gerçekleştirmelisiniz. Arsanın satış aşamasında değerin maksimum olduğu noktayı iyi tespit etmeli, geleceğe yönelik tahminler yapmalısınız. Örneğin ticari alanı az olan/ olmayan, ancak nüfus yoğunluğu bulunan bir toplu konut bölgesinde arsanız var ise, arsanızın ticari özelliği de var ise bu sizin için doğru zaman olabilir. Ya da yeni yapılaşan bir bölgeye rağbet çok ise, imar planlarına göre fiziksel olarak genişlemeyi kısıtlayan bir durum var ise bölgedeki yapılaşmanın bitmesini beklemek doğru bir zaman olabilir. Az olan her zaman kıymetlidir. Rağbet gören bir bölgede yapılaşmaya müsait arsa kalmadığında sizin arsanız oldukça kıymetlenecektir.

5- Arsa satış fiyatını neler belirler?

  • · Toplam arsa alanı büyüklüğü (net ve/veya brüt parsel alanı),

  • · Arsa payı ve mülkiyet yapısı (hisseli veya tek malik, vs),

  • · Yeri, bölgesi, konumu, çevre gelişimi, komşuları, yol bağlantıları, ulaşım imkanlarından yaralanma ve ulaşılabilirlik durumu, gelecekte gelişim gösterme potansiyeli, manzarası gibi özelikleri,

  • · Fiziksel özellikleri: boyutu, şekil-biçimi (köşe etkisinde olup olmaması, yola bakan cephesinin uzunlukları, vs), topografyası, zemin durumu, genel altyapı hizmetlerinden yararlanma imkanları,

  • · İmar durumu, kullanım biçimi, imar hakları ve sağladıkları,

  • · Satış şartları (peşin, vadeli, vs)

  • · Arazi kullanım kısıtlamaları olup olmadığı, varsa bunların nedenleri ve boyutları

 

 

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

 

Gayrimenkul Sektöründe Rakiplerinizi Nasıl Nakavt Edeceğinizi Muhammed Ali’den Öğrenin

Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren efsane boksör Muhammed Ali, uzun yıllar kırılamayacak rekorları elde etmesinin yanı sıra kişiliğiyle de tüm dünya için bir ilham kaynağıydı. Muhammed Ali, bir boksör olmanın da ötesine geçerek bir idol haline dönüştü.

Ona bakanlar ve onu sevenler, onun gibi olabilmek için ellerinden gelen tüm çabayı gösterdiler. Muhammed Ali, kendi zamanında ringleri kasıp kavururken aynı zamanda gayrimenkul sektöründekilere de örnek olmayı nasıl başardı?

Yavaş Adımlarla Harekete Geçin

Profesyonel boksörler ringe çıktıklarında korkuyu ve zarar görme hissini unuturlar. Eğer boksörlere ringe çıkmadan önce ‘hemen saldırma, ani bir yumruk alırsan maçı kaybedersin’ uyarısı yapılmasaydı boks maçları çok kısa sürerdi.

Bu hatayı yapmamaları için idmanlarda eğitilir ve ne zaman harekete geçmeleri gerektiği konusunda ciddi dersler alırlar. Riski en aza indirmenin taktiklerini alan boksör, görebileceği zararı en aza indirgedikten sonra yavaş ve emin adımlarla harekete geçer.

Sizde müşterilerinize kazandırmak ve bu sayede müşterinizi kazanmak için yavaş yavaş acele etme tekniğini öğrenin. Her parıldayanın altın olmadığını bilmeniz gereken bu teknikte her ürünü (makas farkı hariç) aceleyle yatırımcılarınıza sunmayın. Bu teknik sizi rekabet halinde olduklarınızdan daha iyi yapacaktır.

Henüz vaktin varken git dostum. Kaybetmenin acısı, yumruğumdan daha dayanılmazdır.

Doğru Yumruk İçin Doğru Zamanlamanın Önemi

Eğer bir profesyonel gibi ringe çıkmaya karar verirseniz, profesyonel bir boksörün yapacağı gibi doğru yumruğu vurmak için hazır olmalısınız. Ali’nin yaptığı gibi rakipten gelecek zararı en aza indirmeyi ve rakibe en büyük hasarı vermeyi istiyorsanız onun hareketlerini takip etmelisiniz.

Ali ringe çıktığında durdurulamaz ve karşı koyulamaz kendine has taktikler kullandı ve rakiplerinin ona karşı ringde hiçbir şansı yoktu. 

Gayrimenkul piyasasında her zaman büyük fırsatlar var, özellikle kriz ortamlarında. Piyasa=Ring olduğunu düşünürsek daha ilk rauntta fırsatı büyük kazanca çevirebilirsiniz, fakat maçın 12 raund olduğunu hiçbir zaman unutmayın.

Eğer kazanacağımı bilmiyorsam, asla ringe çıkmam.

Hızlı Olun

Kelebek gibi uçar, arı gibi sokarım.— Muhammed Ali

Herkesin ezbere bildiği bu söz, gayrimenkul sektörü için de birebir geçerlidir. Gayrimenkul sektöründe yatırım yapmak sanıldığı kadar kolay değildir. Tüm yatırımcıların yöneldiği ve zenginlerin de milyonlarca dolar ödeyerek edindikleri gayrimenkullerden bir tane satın almak hiç de kârlı bir yatırım değildir.

Emlak danışmanı büyük fırsatları önceden hissetmeli ve onu elde edebilmek için hızlı davranmalıdır. Bu işteki sır; hedefi belirlemek için bir kelebek gibi sakin uçmayı başarmak ve hedefi belirledikten sonra bir arı gibi çevik ve hızlı uçarak ona konmaktır.

https://youtu.be/j8b-9NPfu7k

Boksun Ruhu Sert Olsa da Nezaketi Elden Bırakmayın

İşinizde başarılı olmak için bazen sert olmanız gerekse de kaba bir karakter sergilemenize gerek yok. Bunun en güzel örneği Muhammed Ali’dir. Boks gibi bir sporun içerisinde olan Ali, her zaman gülen yüzü ve esprileriyle sıcak yönünü öne çıkarmış ve nezaketi ile tüm dünyanın hayranlığını kazanmıştır.

Vietnam Savaşı’nda askere gitmeyi reddedecek kadar cesur olan Ali, unvanını kaybetse de asla ayrımcılığa ve zulme karşı olan duruşunu bozmadı. Tüm imkanlarını zor durumda olan insanlar için seferber eden efsane boksör, diğer insanlar için de ilham kaynağı olmayı başardı. Boksu bıraktıktan sonra dahi insanların gözünde değeri hiç azalmayan Ali, nerede bir çocuk görse kucaklamayı ihmal etmedi ve insanlarla iç içe olduğu tüm zamanlarda onlara sevgisini gösterdi.

Ringlerde rakiplerini yerlere seren Muhammed Ali, hayatının geri kalanı boyunca onu bir kere bile canlı görme fırsatı olmayacak, kendinden kilometrelerce uzak olan insanların gönlünde taht kurmayı başardı.

Çalıştığınız sektör ne olursa olsun, kazancınız ne kadar yüksek olursa olsun mutlaka çevrenizdeki insanlarla iyi ilişkiler kurun. Unutmayın ki insanlar saygılarını parası olanlara değil iyi bir kalbe sahip olanlara gösterirler.

Boks sadece mesleğim. Çimenler uzuyor, kuşlar cıvıldıyor, dalgalar sahili dövüyor. Ben de insanları yumrukluyorum.

Vur, Savun, Vur!

Ringe çıkan boksör hızlı bir sağ kroşe vurarak rakibini devirmek için acele etmez. Boksör bilir ki rakibini ölçüp tartmadan onun zayıf yönünü anlayamaz ve nakavt için doğru yumruğu rakibine sallayamaz. Boksör rakibin etrafında dönerken sahte yumruklar atarak onun açığını kollar.

Siz de gayrimenkul sektöründe başarıya ulaşmak istiyorsanız acele etmeyin. Hiçbir boksör tek bir yumrukla yere serilmez. Siz de asla büyük bir anlaşmayı ilk işinizde başaramazsınız. Yatırımcınıza, büyük bir yatırım yapmadan önce küçük bütçelerle denemeler yaptırmalı ve doğru stratejiyi önceden belirlemelisiniz.

Rakibini iyice yoran ve açığını anlayan boksörün yaptığı gibi doğru zamanda doğru noktaya yatırım yaparsanız sektördeki ilk nakavtınızı gerçekleştirmiş olursunuz.

VİDEOYU İZLEMEK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ…

Sözcüklerin Gücüne İnanın

Muhammed Ali, onu kimse tanımazken ve hiçbir rakibini yere sermemişken dahi en büyük olduğunu söylemekten asla çekinmedi. Evet, o dünyanın en büyüğü oldu. Hala onun gibisi yeryüzüne gelmedi. Ama o, sözcüklerin gücünü kullanarak tüm bunları başarmadan önce “DÜNYANIN EN BÜYÜĞÜ BENİMdiyerek bunu başarmıştı.

Eğer gayrimenkul sektöründe bir Muhammed Ali olmak istiyorsanız sözcüklerin gücüne inanmalı, sıkı ve tempolu bir şekilde amacınız uğruna çalışmalısınız. Sizde bölgenizde ve uzmanlık alanınızda kendinize güvenmeli ve her zaman rakiplerinizden bir adım önde olacak çalışmaları gerçekleştirmelisiniz.

Kendinizi motive edici bir söz mutlaka bulun ve bu sözü görüşme öncesinde, sabah uyandığınızda, aynaya baktığınızda, enerjinizin bittiğini hissetiğinizde içinizden yüksek sesle bağırmaya başlayın.

Sıkı çalışmanın başarı için ne kadar önemli olduğu Muhammed Ali’nin sözlerinde gizli. Sıkı çalışmanın başarı için ne kadar önemli olduğu Muhammed Ali’nin sözlerinde gizli.

Muhammed Ali’den Unutulmaz Motive Edici Sözler

  • O kadar hızlıyım ki dün gece odamda yerimden kalktım, ışığı söndürdüm ve daha oda karanlık olmadan yerime dönebildim.

  • Büyük bir şampiyon olmak için en iyisi olduğuna inanmalısın. Değilsen bile, öyleymiş gibi davran.

  • Sizi yıpratacak olan tırmandığınız dağlar değil, pabucunuza kaçmış taşlardır.

  • Tüm sahip olduğun bu mu George? (Ali, Rumble in the Jungle maçının son raundunda George Foreman’ın kulağına böyle fısıldadı)

  • Vietnam savaşına gitmiyorum çünkü benim onlarla bir alıp veremediğim yok, hiç bir Vietkonglu bana zenci demedi…

  • Bakışlarım size asla yalan söylemez.

  • Ben boksun astronotuyum. Joe Louis ve Dempsey sadece jet pilotu. Ben kendi yarattığım dünyadayım.

  • Bana sadece iyi olduğumu söylemeyin. Çünkü Ben en iyiyim. Ben en iyisinin de iyisiyim. Bütün dünyaya haykırmak istediğim şey bu.

  • Ben boksun Elvis’iyim.

  • Ben en iyisiyim. Bunu gözlerimle görmeden önce de söylüyordum. Sakın bana şu işi yapamazsın demeyin. Olanaksız olduğunu anlatmayın. En iyisi olmadığımı söylemeyin. Ben en iyinin de iyisiyim.

  • Ben sigara içmem, fakat her zaman kibrit paketini cebimde taşırım. Ne zaman bir günah işlemeye kalksam, bir kibriti yakıp elimi o ateşle ısıtırım ve kendime derim ki: Ali, sen bu ateşe dayanamıyorsun, cehennem ateşine nasıl dayanacaksın?

  • Boks sadece mesleğim. Çimenler uzuyor, kuşlar cıvıldıyor, dalgalar sahili dövüyor. Ben de insanları yumrukluyorum.

  • Çalışmanın her saniyesinde nefret ediyordum fakat kendime hep ‘’ Dayan!’’ diyordum. Bugün çalışacağım ve ömrümün sonuna kadar bir şampiyon olarak yaşayacağım.

  • Eğer benim gözlerime korkusuzca bakamıyorsan, kaybettin demektir.

  • Eğer en iyi değilsem, hiçbir şey değilim demektir.

  • Eğer kaybedeceksen bile, bir şampiyon gibi kaybet. Çünkü ringe çıktığında karşında bir şampiyon göreceksin.

  • Elli yasındaki bir adam kendini otuzunda hissediyorsa, yirmi yılını boşa harcamış demektir.

  • Eğer yalnızca bir tane şampiyon olacaksa, bu benden başkası olamaz.

  • Eğer korkuyorsan, bittin demektir.

  • Eğer kazanacağımı bilmiyorsam, asla ringe çıkmam.

  • Gözlerime asla korkusuzca bakamazsın. Çünkü benim gözlerim, bu dünyadaki bütün gözlerden daha korkusuzca bakar.

  • Henüz vaktin varken git dostum. Kaybetmenin acısı, yumruğumdan daha dayanılmazdır.

  • Kelebek gibi uçar, arı gibi sokarım.

  • O kadar hızlıyım ki, odamda ışığı söndürmeye kalktığımda, ışık sönmeden oturduğum yere dönebiliyorum.

  • Söylediklerinizi yiyin şimdi, yiyin. Ben en muhteşemim işte. (Ona “boşboğaz” diyen ve Sonny Liston’a yenileceğini öngören gazetecilere…)

  • Sporda başarı çalışmaktan öte istemekle olur.

  • Şampiyon benden başkası olmayacak. Bütün rakiplerime söyleyin. Eğer korkuyorlarsa, hiç çıkmasınlar karşıma. Kazansın ya da kaybetsinler, ama mutlaka bir şampiyon gibi oynasınlar. Çünkü korkaklarla asla işim olmaz benim.

  • Şampiyon olduğum zaman, eski kot pantolonumu üzerime geçirip, eski bir şapka takıp, sakal bırakarak, beni kimsenin tanımadığı bir kasabanın sokaklarında yürüyüşe çıkacağım ve beni, sadece ben olduğum için sevecek bir insan bulana kadarda yürüyeceğim. Bulduğumda da onu 1 milyon dolarlık arazime tepeden bakan 250bin dolarlık evime götürüp, Cadillac arabalarımı, havanın yağmurlu olduğu günlerde kullandığım kapalı havuzumu göstereceğim ve ona işte bunların hepsi senin, çünkü beni ben olduğum için seviyorsun diyeceğim.

  • Şampiyonlar salonlardan çıkmaz. Şampiyonlar içlerinde tutku, hayal ve amaç olan insanlardan çıkar.

  • Şimdi acı çek sonra hayatın boyunca rahat et.

  • Egzersizler sırasında tekrarları asla saymam! Sadece acımaya başladıktan sonrakileri sayarım. Çünkü tek işe yarayacak olanlar o acıtanlardır!

  • Zorluklar beni asla yıldıramaz, çünkü ben imkansıza bayılırım.

  • Aklım kesiyor ve yüreğim inanıyorsa, başarabilirim.


Muhammed Ali’yi saygıyla anıyorum.

 

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

BİRİNCİ BÖLÜM: DEĞERLEME BİLİMİ VE DEĞERLEME UZMANLIĞINA İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR VE ÇERÇEVE

BİRİNCİ BÖLÜM:

DEĞERLEME BİLİMİ VE DEĞERLEME UZMANLIĞINA İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR VE ÇERÇEVE

1.1. Değerleme Konusu Olan Malların Sınıflandırılması ve Değerleme İlişkisi

İlke olarak bütün ekonomik malların değerleme işlemi yapılabilir. Teoride ve hatta uygulamada sıklıkla ekonomik olmayan veya piyasası olmayan mal olarak bilinen çevresel varlıkların (temiz hava, peyzaj ve tarihsel varlıklar gibi) değerleme işlemleri de mümkün olmaktadır. Değerleme uygulaması bakımından mallar genel olarak aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir.

a) İnsanların sahip oldukları maddi mallar: Bunlar elle tutulabilen, gözle görülebilen ve insanlara yararlı olan bütün taşınmaz ve taşınır malları kapsar.

b) Maddi malların hizmetleri veya bunların insanlara sağladıkları gelirler: Özellikle arazi ve binaların maliklerine sağladıkları gelir ve kira parası, bu grupta ele alınabilir. Hatta arazi üzerinde geliştirilecek projenin gelirinin tespiti de yapılabilmektedir.

c) Maddi malın hizmet veya gelirinin tamamı veya bir kısmından yararlanma yetkisi veren haklar: Özellikle taşınmaz üzerindeki sınırlı ayni haklar bu kapsamda ele alınmaktadır.

Yukarıdaki üç kategoride yer alan mal veya varlıklar değerlemenin konusuna girer. Değerleme uzmanı; arazi, bina veya işletmenin değerini biçmek için (kategori a), arazi, işletme veya binanın kira bedeli veya işgalcinin ödemesi gereken tazminat tutarının (ecrimisil) tespiti için (kategori b) ve son olarak da arazi veya binadan yararlanma yetkisini veren hakkın değerlemesini gerektiren işlem için (kategori c) çalışma yapmak üzere başvuru yapılabilir. Yasal gereklilik, piyasa koşulları ve gayrimenkule dayalı işlemlerin gelişme düzeyine bağlı olarak müşterilerin değerleme uzmanından talep edeceği değerleme konuları da gelişme gösterecektir.

Maddi malları değerleme yönünden bazı gruplara ayırmak yararlı olacaktır. Maddi mallardan bazıları doğrudan doğruya insanların gereksinimlerini gidermeye yaramakta olup, bunlar tüketim malları (gıda ve giysi gibi) olarak adlandırılmaktadır. Bazı maddi mallar ise, dolaylı olarak veya tüketim mallarının üretimine hizmet ederek insanlara yararlı olmakta ve üretim malları (arazi, makine ve üretim tesisleri gibi) olarak tanımlanmaktadır. Değerleme yönünden malların kullanım amacı veya hizmetlerinin yanında kullanım süresi veya ömürleri de önem taşımaktadır. Malın ömrü ve özelliğinin bilinmesi, değerlemede yöntem seçimi ve uygulanacak değerleme aşamalarının tespiti bakımından gerekli olmaktadır.

Tüketim ve üretim mallarından bazıları bir defa kullanılınca yok olmakta (gıda maddeleri, yakıt gibi) veya başka mallara dönüşmektedir. Bu tür mallar; bir defa kullanılabilen (süreksiz) mallar olarak tanımlanır. Birçok defa yararlı olarak kullanılabilen veya uzun ömürlü (bina, arazi, alet ve makine gibi) mallar ise sürekli mallar olarak isimlendirilir. Süreksiz ve sürekli mallar arasındaki temel farklılık; değerleme yöntemlerinin seçimi ve kullanımında ortaya çıkmaktadır. Süreksiz mallarda malın değeri, o maldan sağlanabilecek hizmetlerin değerinden ayrı olarak tespit ve takdir edilememektedir. Örneğin, gıda maddelerinin sağlamış olduğu hizmete, onun bizzat kendisinden ayrı olarak tespit yapılamaz. Sürekli mallarda ise, malın kendisinin ve hizmetlerinin değerleri ayrı ayrı tespit ve takdir edilebilir. Buna göre bir konut veya işyerinin bizzat kendisinin değeri tespit edilebileceği gibi, bu malların maliklerine sağladıkları hizmetler veya gelirler (kira gibi) de değerleme konusu olabilmektedir.

Bütün malları değerlemek için kullanılacak başlıca yöntemler; geleneksel yöntemler ve ileri yöntemler olarak iki ana başlıkta toplanmaktadır. Türkiye’de geleneksel yöntemlerle değerleme çalışması yapılmakta ve mevzuatta da sıklıkla bu yöntemlerin kullanımı öngörülmektedir. Bir defa kullanılan malların değerleme işlemleri geleneksel yöntemlerden piyasa değeri ve maliyet bedeli ile yapılabilir. Bir defa kullanılan malın sürekli bir gelirinin olmaması nedeni ile gelir değeri de olamaz. İşletmelerde girdi ve satılacak ürünlerin değerleme çalışmaları, ağaç ve ürün değerleme işlemleri sıklıkla bu biçimde yapılır. Sürekli malları değerlemede; değerleme amaçları, yasal düzenlemeler ve değerleme için kullanılabilir veriler ve veri kalitesi gibi ölçütlere bağlı olarak yerine göre gelir değeri, yerine göre piyasa değeri ve maliyet bedeli kullanılarak işlem yapılabilir.

Sürekli ve bir defa kullanılan malların piyasa değerlerinin analizinde; öncelikle malın bulunduğu yerel piyasada, değerlenen malın özelliklerine uygun (aynı grupta bulunan) ve benzer malların son zamanlarda gerçekleşmiş alım-satım fiyatları üzerinden karşılaştırma yoluyla malın değerleme işlemi yapılır (karşılaştırmalı satış analizi). Yerel piyasalarda aynı grup veya benzer malların hiç alım-satım yapılmamış veya gerçekleşmiş alım-satım fiyatlarına ulaşılamaması halinde, malın değeri, onun üretiminde kullanılan üretim araçlarının fiyatlarına göre (maliyet kriteri) ya da onu ikame edebilecek diğer malın fiyatına göre (ikame fiyatı kriteri) tespit edilebilir. Gelir değerinin tahmininde ise; taşınmaz, proje ve işletmenin ekonomik ömür boyunca malikine sağlayacağı brüt gelir, net (artık) gelir ve kira parası üzerinden işlem yapılmakta ve genellikle indirgeme çalışmasının sonuçlarına göre malın değeri ya da yatırım değeri ortaya konulmaktadır.

Değerleme çalışmaları yönünden öncelikle taşınmaz ve taşınır malların genel olarak çerçevesi çizilmiştir. Değerlemede kullanılacak yöntem veya yöntemlerin seçimi; malın özelliği, değerleme amacı ve bu amaca yönelik mevzuatın amir hükümleri ve piyasa koşulları gibi etkenlere göre değişim göstermektedir. Buradan bütün mallar ve hatta maddi olmayan varlıklar ile çevresel varlıklara bile değerleme yapmanın mümkün olduğu ve bu geniş yelpaze içinde her malı değerlemede kullanılabilecek yöntemlerin; veri gereksinimi, veri toplama ve analiz yöntemleri ile değerleme çalışması için gerekli olan zaman yönlerinden farklılık göstermesinin doğal olacağı ortaya çıkmaktadır. Özellikle gayri maddi varlıklar, eski eserler, antika ve sanat eserleri ile çevresel varlıkların değerleme işlemlerinin, geleneksel değerleme yöntemlerinin dışındaki yaklaşımlarla yapılması gerektiği vurgulanmalıdır.

1.2. Taşınmaz Mülkiyeti, Kapsamı ve Değerleme İlişkisi

Mülkiyet, sahiplikle ilgili bütün menfaatler, haklar ve faydaları kapsayan hukuki bir kavramdır. Fiziksel bir kavram olan gayrimenkul ile hukuki bir kavram olan mülkiyet arasında bir ayrım yapmak için mülkiyet hakkı terimi kullanılır. Herhangi bir nitelendirme veya belirleme yapılmadan mülkiyet kavramı, taşınmaz mülkiyet hakkı, kişisel mülkiyet ve diğer mülkiyet hakları bileşiminden doğan mülkiyetleri kapsar. Benzer biçimde taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkı da,bir taşınmaza sahip olmaktan kaynaklanan tüm menfaatleri ve gelirleri kapsar. Taşınmaz mülkiyeti, üzerindeki menfaat ve gelirin bir delili olarak, taşınmaz dışında bir tapu ile kanıtlanmalıdır. Kişisel mülkiyet, taşınmaz dışındaki bütün maddi ve maddi olmayan varlıklar üzerindeki hak ve menfaatleri kapsar. Taşınmaz mülkiyetinin kapsamına geçmeden önce bu kısımda öncelikle arazi kavramı ve arazinin bir üretim faktörü, hane halkı ve işletmelerin önemli varlıklarından biri olarak ekonomik önemi ve arazi mülkiyetinin sağladığı avantajlar ve sınırlılıkları irdelenmiştir.

Arazi, insan yaşamı ve yeryüzünde canlı varlığı için temel kaynağı teşkil etmektedir. Bu önemi nedeni ile arazi; gayrimenkul uzmanları, mühendis ve mimarlar, hukukçular, coğrafyacılar, sosyologlar ve ekonomistlerin odak noktasıdır. Bu mesleklerden her biri arazi ve arazinin kullanımıyla ilgili çalışmalar yaptıkça toplumlar ve milletler etkilenmektedir. Arazi, yeryüzü üzerinde coğrafi koordinatları ve sınırları belirli olan ve teorik olarak yerin yüzeyi, derinlik ve yüksekliği kapsayan üç boyutlu bir varlıktır. Bu tanıma göre arazi; toprak, toprak üzerindeki bitki örtüsü, su kaynakları, atmosfer, yeraltı kaynakları ve coğrafi mevki (denize olan mesafe ve konum) özelliklerini de kapsar. Arazi, miktarı artırılamayan doğal kıt bir kaynak niteliğine sahiptir. Arazi, bitki örtüsü ve diğer biyolojik öğeleri içeren, ekolojik – hidrolojik süreçlerin geliştiği sistemi tanımlayan yaşayan (canlı) bir ortamdır. Anlaşıldığı üzere arazi bir yüzey değil yer kürenin merkezinden uzaya doğru açılan (koni ya da prizma biçiminde) bir mekandır.

Arazi, uzayda tanımlanan birçok cisimden farklı olarak yok edilememekte veya tahrip edilememektedir. Yeterli teknik önlem almak koşulu ile arazinin niteliğini yitirmeden sonsuza kadar kullanımı mümkündür. Arazinin kullanıma bağlı olarak tahrip olmayacağı varsayıldığına göre değer kaybetmesi beklenmemekte ve hatta nüfusun yüksek olduğu yerleşim yerlerinde kırsal ve kentsel kesimde arazi değerlerinde nispeten yüksek artışın olduğu gözlenmektedir. Göller, toprak, akarsular, ağaçlar, kayalar ve çakıl, petrol, gaz, madenler ve mineraller gibi yeraltı kaynakları, arazinin değişmez doğal özellikleri olduğu gibi, yeryüzü üzerindeki hava sahası da arazi mülkiyetine dahildir ve bazı durumlarda yerin derinliği ve hava hattı için de değerleme yapılması gerekir. Örneğin, tünel, metro ve enerji nakil hatları için irtifak hakkı tesisinde değerleme yapılmasında hem derinlik, hem de hava hattı için işlem yapılmış olmaktadır. Son günlerde yoğun tartışma konusu olan imar hakkı aktarımında da esasen yerin yüksekliği veya parselin kuru (çıplak) mülkiyetinden farklı olarak hava hakkı veya inşai hak için değerleme çalışması yapılmaktadır. Yerleşim yerinde parsellerin mevcut imar hakları transfer konusu yapılabildiği gibi, hava sahası inşaat işleri ve özellikle geçiş hattı için alınıp satılabilmektedir.

Mülkiyet kavramı sosyal bir kurum olup, insanların yeryüzü kaynaklarını nasıl kullanabileceğine ilişkin kuralları belirlemektedir. Arazinin ortak bir kaynak olmasından dolayı, arazinin kullanımı da rekabet ve ihtilafa sebep olabilir. Mülkiyetin doğası insanlar ve nesneler arasındaki ilişkiyi içerir. Mera, orman, ıslak alan, hali arazi gibi bazı arazi kaynakları gerçek kişilerin mülkiyeti ve kullanımına ayrılamaması nedeni ile kamu malı olarak tanımlanmıştır. Özel mülkiyet hakkı, bireylere arazi mülkiyetini edinme, kullanma ve ondan yararlanma hakkı tanımakta, arazinin mülkiyet ve kullanımını başkalarına aktarma ve malik veya kullanıcı olmayanları bu haktan mahrum etme imkanı tanıyan münhasır bir hak olarak ele alınmaktadır.

Birçok hukuk sisteminde arazi mülkiyeti kavramından daha geniş olan taşınmaz (gayrimenkul) mülkiyeti kavramı kullanılmaktadır. Taşınmaz mülkiyeti; toprak, arazi ve üzerindeki bina, bitki ve müştemilatı (istinat duvarı, kuyu gibi) da kapsamaktadır. Arazi üzerindeki imar ve müştemilat insan yapımı olup, araziden farklı olarak zaman içinde değer kaybedebilmektedir. Genellikle arazinin bir parçası olarak kabul edilen ve arazinin iyileştirilmesine yönelik drenaj ve sulama kanalı, kuyu, suyolu, set-teras, istinat duvarı, bağlantı yolu ve yürüyüş yolları gibi yatırımlar, arazi değerinde artışa neden olmakla birlikte araziden ayrı olarak değerleme konusu da yapılabilir. Taşınmaz mülkiyetinin kapsamına dahil olan hususlar hemen her ülkede farklılık göstermektedir.

Taşınmaz (veya gayrimenkul) kelime olarak, yabancı, başka anlamına gelen “gayr” sözcüğü ile nakledilmiş, taşınmış anlamına gelen “menkul” sözcüğünün birleşmesi ile oluşmuştur. Bu nedenle “taşınmaz” olarak da adlandırılmaktadır14. Taşınmaz mal veya mülk; bir yerden bir yere taşınması olanaksız olan, durağan malları ifade etmektedir. Gayrimenkul; arazi ve ağaçlar ve madenler gibi arazinin doğal parçası olan her şeyin yanı sıra, binalar ve iyileştirmeler gibi araziye insanlar tarafından yapılan eklentileri de kapsamaktadır. Elektrik, su, ısıtma tesisatı ve asansör gibi tüm sabit bina eklentileri de gayrimenkulün bir parçasıdır. Gayrimenkul ayrıca hem üstü, hem yeryüzü, hem de yeraltı bütün eklentileri içerir. Gayrimenkul; toplum yararı amacıyla geliştirilmiş sınırlamalar dışında, sahiplerine diledikleri gibi kullanma, yararlanma ve tasarruf hakkı vermektedir. TC Anayasasına göre gayrimenkul üzerindeki mülkiyet hakkı “toplum yararı gerekçesi ve kanun ile sınırlama” konusu yapılmakta, ancak malik hak kaybının tazmin edilmesi zorunlu olmaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre taşınmazın kapsamına; arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler girmektedir. 4721 Sayılı Kanunun 704’üncü maddesine göre taşınmaz kapsamında olan arazinin tapu siciline kaydedilmesi gerekmektedir. Sınırları, yüzölçümü ve niteliği yeterli biçimde belli edilmiş arazi parçasına parsel adı verilir. Kadastro ve tapulama tespitine dayanan her parsel tapu kütüğünde ayrı bir sayfaya tescil edilmektedir.

Tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar, 4721 Sayılı Kanuna göre gayrimenkul niteliğinde sayılmaktadır. Tapu kütüğüne ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar, gerçekte irtifak haklarının belli bir türü olmakla birlikte sosyal ve daha çok da ekonomik ihtiyaçların zorlanmasıyla, hukuk, düzenleme ve tapu sicil tekniği ile sağlanan, menkul mülkiyetinin konusunu teşkil etmektedir. Tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar üst hakkı ve kaynak hakkıdır.

Üst hakkı, sahibine, yüklü taşınmazın (arazinin) altında veya üstünde bir yapı inşa etme veya mevcut olan yapıyı (inşaatı) muhafaza etme ve bu yapının mülkiyet hakkına sahip olma yetkisini sağlayan bir irtifak hakkıdır. Üst hakkı taşınmazın sahibinin mülkiyet hakkından doğan yetkilerini sınırlar ve onu arazisinde, bir yapının inşasına ve muhafazasına katlanmak zorunda bırakır15. Kaynak hakkı, hak sahibine, bir başkasının arazisindeki kaynağın sularını almak ve kendi arazisine aktarmak yetkisini sağlayan bir irtifaktır. Aksi kararlaştırılmadıkça, şahsi kaynak irtifakı devredilebilir ve mirasçıya intikal eder, müstakil ve daimi hak niteliği durumlarında, gayrimenkul olarak tapu kütüğüne ayrı bir sayfaya kaydedilir.

Kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümlerin her birinin, 4721 Sayılı Kanunun 718’inci maddesine göre taşınmaz olarak kabul edilmesi gerekecektir. Anılan madde hükmünde; “Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar girer” düzenlemesi yer almakta olup, bu husus açıkça arazi mülkiyetine, aksi kanunlarla tanımlanmadığı sürece yapı varlığı ve bitkilerin de dahil olduğunu açıkça tanımlamaktadır.

634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre kat mülkiyeti, arsa payı ve ana gayrimenkuldeki ortak yerlerle bağlantılı özel bir mülkiyeti ifade etmektedir. Kat mülkiyeti ve kat irtifakı, bu mülkiyete konu olan ana gayrimenkulün bağımsız bölümlerinden her birinin konum ve büyüklüklerine göre belirlenen değerleri ile oranlı olarak projesinde tahsis edilen arsa payının ortak mülkiyet esaslarına göre açıkça gösterilerek kurulmaktadır. Arsa paylarının bağımsız bölümlerin payları ile oranlı olarak tahsis edilmediği hallerde, her kat maliki veya kat irtifakı sahibi, arsa paylarının yeniden düzenlenmesi için mahkemeye başvurabilir. Bağımsız bölümlerden her birine bu fıkra uyarınca tahsis edilen arsa payı, o bölümlerin değerinde sonradan meydana gelen artış veya azalma sebebiyle değiştirilemeyecektir. Kat irtifakı; arsa payına bağlı bir irtifak çeşidi olup, yapının tamamı için düzenlenecek yapı kullanma izin belgesine dayalı olarak, 634 Sayılı Kanun’da gösterilen şartlar uyarınca kat mülkiyetine resen çevrilir. Bu işlem, arsa malikinin veya kat irtifakına sahip ortak maliklerden birinin istemi ile de gerçekleştirilebilir.

Farklı yasal düzenlemelerde “gayrimenkul” kavramının kapsamı farklılaşmaktadır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na göre gayrimenkul kapsamına gayrimenkullerin mütemmim cüzleri ve teferruatı, tesisat ve makinalar, gemiler ve diğer taşıtlar ve gayri maddi haklar girer. Burada temel ölçüt olarak iktisadi işletmenin duran varlıkları içinde bulunan bütün malların gayrimenkul olarak tanımlandığı dikkati çekmektedir. İktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller maliyet bedelleri ile değerlenmekte olup, bu da söz konusu varlığın edinim bedeli veya iktisap bedeli olmaktadır. Benzer yaklaşım 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu ve diğer birçok yasal düzenlemeler de dikkati çekmektedir.

Şahsi mülk ise; kişisel ve sürekli olarak taşınmaza ekli olmayan, taşınır ve somut nesneleri içerir. Şahsi mülk, taşınmaz mülkiyetinden sayılmaz. Çiftlik hayvanları, makinalar ve ev eşyası şahsi mülke örnek olarak verilebilir. Şahsi mülk eğer araziye ekli veya yapı şeklinde tesis edilmişse taşınmazın bir parçası olarak kabul edilir. Demirbaş ise bir zamanlar şahsi mülk olan fakat bir şekilde taşınmaz üstüne sabit olarak kurulmuş veya eklenmiş eşyalardır. Demirbaş birçok ülkede taşınmazın bir parçası olarak kabul edilir ve mahkemeler bir öğenin taşınmaz mı şahsi mülk mü olduğuna karar vermede;

(i) öğenin eklenme şekli (genellikle taşınmaza veya kendine ciddi bir hasar vermeden çıkartılabilenler şahsi mülk olarak kabul edilir),

(ii) öğenin özellikleri ve taşınmaza uyumu (belirli bir binada kullanılmak üzere özel olarak inşa edilmiş öğeler veya binanın inşa edilmesindeki amaca hizmet etmek üzere kurulmuş olan öğeler genel olarak binanın sabit bir parçası olarak kabul edilirler) ve

(iii) eklentiyi yapan tarafın niyeti (genellikle kira akdinin şartları öğenin sabit mi yoksa gelecekteki bir zamanda çıkartılıp çıkartılmayacağını belirler) gibi koşullar aranır.

Her bir değerleme çalışmasında uzmanın iki temel görevi bulunmaktadır. Bunlar;

(i) Taşınmaz veya şahsi mülkün tespit ve tanımı,

(ii) Değerleme kapsamında olan mülkiyet haklarının tespitidir.

Tipik taşınmaz değerleme işleminde bu iki konuda sorunlarla karşılaşılmaktadır. Özellikle boş arazi ve arsa gibi taşınmazların tanımı ve tespiti zor olmaktadır. Aynı durum gecekondu önleme bölgeleri ve kentsel dönüşüm alanlarında sıklıkla gözlenmektedir. Paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyeti yanında belirli taşınmazın üzerinde sınırlı ayni hak sahibi olanlar ile işgalcilerin de hakları bulunabilmektedir. Özellikle işgalcilerin hakları ile sınırlı ayni hakların değerlemesinde kesin sınırlar bulunmamaktadır. Değerleme uygulamalarında her bir arazi parçası, diğerlerinden konum ve nitelik olarak farklılaşması nedeni ile değer farklılıkları ortaya çıkmakta ve bu yapı da her bir taşınmazın ayrı ayrı değerleme konusu olmasına yol açmaktadır. Aslında her taşınmazın özgün koşullarda değerlemesinin yapılmasının gerekli olması da taşınmazlara göre değişen koşullarının analiz edilmesi zorunluluğundan ileri gelmektedir.

1.3. Değerleme Bilimi ve Uzmanlığına İlişkin Temel Kavramlar ve Kapsamları

Bütün varlıkların mübadele değerlerinin tespiti, tarih boyunca insanoğlunu en fazla ilgilendiren konuların başında gelmektedir. Değer; farklı toplumlarda ve farklı zamanlarda insanlar için farklı anlamlar ifade etmiş ve değerin ifade şekilleri de her dönemde farklılık göstermiştir. Değer, bazı dönemlerde ürün veya ayın (buğday olarak ödeme gibi), bazı dönemlerde değerli maden (gümüş veya altın ile ödeme) ve son yüzyıllarda ise ulusal veya yabancı para birimi ile de ifade edilmiştir. Günümüzde ise varlıkların değeri parayla ifade edilmektedir. Bir varlığın değer tespiti değerleme faaliyetlerinin temel konusunu teşkil eder. Değerlemenin dilbilimi açısından kökü “değer” kelimesi olup, değer; herhangi bir nesnenin sağladığı toplam fayda, herhangi bir varlık başka birine verildiğinde karşılığında alınabilecek nesne miktarı, bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin uygun görülen karşılık, kıymet veya bir şeyin para ile ölçülebilen karşılığı, paha olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla değerleme işlemini; bir varlığın değer pahası, kıymeti veya para ile ifade edilen karşılığını belirleme işlemi olarak tanımlamak mümkündür.

Türkiye’de değerleme çalışmaları, henüz bilimsel bir tabana oturtulmaya çalışılan ve son yıllarda önemli gelişme gösteren bir iş veya meslek dalıdır. Halbuki gelişmiş ülkelerde gayrimenkul değerlemesi ile ilgili yıllarca süren çalışmalar sonucunda, hem bu iş ile uğraşan kişilere hem de uygulanacak değerleme yöntemlerine bir standart getirilmiş olup, yıllardan beri kamu ve özel kurumlarda değerleme uygulamaları yapılmaktadır. Dünyada uygulanan genel kabul görmüş değerleme yöntemleri ile değeri gerçeğe en uygun şekilde belirlenen gayrimenkuller, her türlü ekonomik, sosyal ve finansal işleme konu olmaktadır. Genel olarak gayrimenkule ilişkin alım, satım, ipotek, vergi, sigorta veya inşaat durumu söz konusu olduğunda gayrimenkulün değer tespitinin yapılması gündeme gelmektedir.

Genel olarak değerleme uzmanları tarafından incelenen gayrimenkullerin türler; konut, ticari gayrimenkul, endüstriyel gayrimenkul, tarımsal gayrimenkul ve özel amaçlı gayrimenkul olarak sınıflandırılabilir:

Konut: İnsanların barınmak amacıyla kullandıkları, katta bağımsız bölüm (apartman dairesi), korunaklı site ve müstakil konut (villa) gibi, her türlü mekan bu kapsamda değerlendirilmektedir.

Ticari Gayrimenkul: Ticari ve endüstriyel gayrimenkul ayrımının özünde yatan neden şudur: “Mallar endüstriyel gayrimenkullerde üretilirler, ticari gayrimenkullerde alınıp satılırlar.” Ofis binaları, alışveriş merkezleri, mağazalar ve konusu ticaret olan her türlü işletmenin yer aldığı gayrimenkuller, ticari gayrimenkul olarak değerlendirilir.

Endüstriyel Gayrimenkul: Endüstriyel üretimin yapıldığı her türlü gayrimenkulü kapsamaktadır. Gıda üretiminin yapıldığı fabrikalardan, ileri teknoloji üreten fabrikaların bulunduğu gayrimenkullere kadar oldukça geniş ve değerlemesi özel uzmanlık isteyen bir gayrimenkul çeşididir.

Tarımsal Gayrimenkul: Bazı ülkelerde arazi ve tarımsal faaliyetlerin önemli gelir ve istihdam alanı olması nedeni ile sıklıkla tarımsal gayrimenkuller değerleme konusu olmaktadır. Tarımsal gayrimenkullerin değerlemesi arazinin verimliliği, arazinin konumu, arazinin kullanım biçimi ve nevileri, su hakları, bitkisel üretim ve hayvancılık faaliyetlerine sağlanan destekler gibi özel bilgileri de gerektirir. Bazı bölgelerdeki tarımsal gayrimenkuller, şehre veya gelişime açık olan yerlerde oldukları için yakın bir gelecekte konut, ticari, endüstriyel veya özel amaçlı gayrimenkul olarak kullanılma imkanına sahiptir. Bu nedenle bu tür gayrimenkulleri sadece tarımsal açıdan değil diğer kullanım imkanları yönünden de ayrıca incelemek gerekli olacaktır.

Özel Amaçlı Gayrimenkul: Okullar, golf alanları, ibadet alanları gibi gayrimenkulleri kapsamaktadır. Bu tip gayrimenkullerin genellikle özel bir kullanıma tahsis edildikleri ve bu nedenle piyasada pek alınıp satılmadıkları için karşılaştırmalı bir analiz yapmak ve piyasa değerini hesaplamak oldukça güçtür.

Değerleme; bir varlığın veya gayrimenkulün, gayrimenkul projesinin veya bir gayrimenkule bağlı hak ve faydaların belli bir tarihteki muhtemel değerinin bağımsız ve tarafsız olarak takdir edilmesi olarak tanımlanabilir. Yukarıda da açıklandığı üzere değerleme bilimi; kırsal ve kentsel taşınmazlar, alet ve makine parkı, işletme ve gayri maddi varlıklar ile kişisel mülkleri kapsamaktadır. Gayrimenkul değerlemesi; taşınmazın belli bir tarihteki imar durumu, konumu zemin ve inşaat yapısı, elde edilen gelir, ulaşım imkanı, altyapı durumu, parselin şekli (boyutu, genişliği ve eğimi gibi), değerini etkileyen bütün unsurlarının dikkate alınarak kıymetinin para cinsinden ifade edilmesi işidir.

Literatür ve uygulamada değerleme ile kıymet takdiri (veya değer biçme) aynı anlama gelmektedir. Bu çalışmanın özünü; taşınır, taşınmaz, proje, hak veya gayri maddi varlıklarla ilgili bedel, değer, tazminat, kira, gelir ve yararlanma hakkının tespiti teşkil etmektedir. Bu işlem kaba bir tahmin (estimate) veya öngörü olarak ele alınamaz. Bu sınırın açıkça çizilmesi için değerleme veya kıymet takdiri işi yapanların; lisanslı uzman ve lisanslı olmayan olarak ikiye ayrılması zorunlu olmakta ve bu alanda lisans veya ehliyet sahibi kişilerin zaman içinde bütün değerleme çalışmalarını yapmaları gerekir. Hatta literatürde aralarında fark olmayan “appraisal (değerleme)” ve “valuation (değerleme)” kavramlarının da farklı olduğu ve lisanslı değerleme uzmanlarının yaptıkları işin daha çok valuation sözcüğü ile ifade edilebildiği sık tartışma konusu olmaktadır. Birçok ülkede kamu ve özel kurumlarda değerleme yapanların lisanslı kişiler olmamaları (kurum içi değerleme uzmanı) ve yaptıkları değerleme işinin “appraisal” sözcüğü ile ifade edilmesi bu tartışmaya yol açmaktadır. Ancak dünyada değerleme işini en iyi yapan ABD ve Kanada değerleme örgütlerinin (US Appraisal Institute ve Canadian Institute of Appraiser) isimleri dikkate alındığı zaman, bu tartışmanın yersiz olduğu ve her iki kavramında özdeş olarak algılanabileceği açıktır.

Sermaye Piyasası Mevzuatı Çerçevesinde Gayrimenkul Değerleme Hizmeti V erecek Şirketler İle Bu Şirketlerin Kurulca Listeye Alınmalarına İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (Seri: VIII, No: 35)’de değerleme uzmanı, sorumlu değerleme uzmanı, değerleme şirketi ile temel kavramlar tanımlanmıştır. Seçilmiş kavramlara ait ifadeler aşağıda verilmiştir:

Gayrimenkul: 22/11/2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 704 üncü maddesi çerçevesinde taşınmaz mülkiyeti kapsamına giren arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümlerden oluşmaktadır.

Gayrimenkul Değerleme: Bir gayrimenkulün, gayrimenkul projesinin veya bir gayrimenkule bağlı hak ve faydaların belli bir tarihteki muhtemel değerinin bağımsız ve tarafsız olarak takdirini kapsar.

Konut Değerlemesi: Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin dördüncü fıkrası çerçevesinde, konutların belli bir tarihteki muhtemel değerinin bağımsız ve tarafsız olarak takdirini içerir.

Gayrimenkul Değerleme Şirketi: Bir gayrimenkulün, gayrimenkul projesinin veya bir gayrimenkule bağlı hak ve faydaların belli bir tarihteki muhtemel değerinin bağımsız ve tarafsız olarak, bu değeri etkileyen gayrimenkulün niteliği, piyasa ve çevre koşullarını analiz ederek uluslararası alanda kabul görmüş değerleme standartları çerçevesinde yazılı olarak raporlayabilecek düzeyde bilgi ve tecrübe sahibi değerleme uzmanları vasıtasıyla takdir edilmesi konusunda faaliyet gösteren ve Kanunda gayrimenkul değerleme kurumu olarak ifade edilen hizmet şirketini ifade eder.

Değerleme Uzmanı: Bir gayrimenkulün, gayrimenkul projesinin veya bir gayrimenkule bağlı hak ve faydaların değerlemesini yapacak gayrimenkul değerleme şirketleri tarafından tam zamanlı istihdam edilen veya değerleme şirketleri ile tam zamanlı istihdam edilmeksizin, sözleşme imzalamak suretiyle değerleme hizmeti veren, Kurulun lisanslamaya ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde asgari 4 yıllık üniversite mezunu, gayrimenkul değerlemesi alanında en az 3 yıl tecrübesi olan ve kendilerine Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı Lisansı verilen kişileri tanımlar.

Sorumlu Değerleme Uzmanı: Şirketin ödenmiş sermayesinde asgari % 10 oranında pay sahibi olan, gayrimenkul değerlemesi alanında en az 5 yıl tecrübesi olan, değerleme uzmanı sayılmak için belirtilen diğer şartların tamamını taşıyan ve şirket adına değerleme çalışmasını kendi kişisel sorumlulukları ile yürüten ve şirket adına değerleme raporlarını tek başına imzalamaya yetkili olan değerleme uzmanını ifade eder.

Konut Değerleme Uzmanı: Sermaye Piyasası Mevzuatının gerektirdiği hallerde, konut değerlemesi yapan ve değerleme şirketlerinde tam zamanlı istihdam edilen veya değerleme şirketleri ile tam zamanlı istihdam edilmeksizin, sözleşme imzalamak suretiyle konut değerlemesi hizmeti veren Kurulun lisanslamaya ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde asgari 2 yıllık yüksekokul mezunu, gayrimenkul değerlemesi alanında en az 1 yıl tecrübesi olan ve kendilerine Konut Değerleme Uzmanlığı Lisansı verilen kişileri tanımlar. Bu belgeye sahip olabilmek için sınava girecek olan adayların bölüm fark etmeksizin 2 yıllık ön lisans mezunu olması koşulu aranmakta olup, kentsel kesimde gayrimenkul piyasalarının karmaşıklığı ve konu çeşitliliği açısından asgari iki yıllık yükseköğretim kurumu mezunu olmanın, uzmanlık için yeterli olamayacağı vurgulanmalıdır.

Değerleme Uzman Yardımcısı: Kurulun lisanslamaya ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde; asgari 4 yıllık üniversite mezunu, Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı Lisansı Sınavını geçmiş, gayrimenkul değerleme uzmanının sahip olması gereken tecrübe şartını taşımayan kişilerdir.

Müşteri: Değerleme yaptırmak üzere şirket ile sözleşme imzalayan gerçek ve tüzel kişileri ifade eder.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu açısından değerleme, vergi matrahlarının hesaplanması ile ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespiti olarak tanımlanmaktadır (Md. 258). Değerlemede, iktisadi kıymetlerin vergi kanunlarında gösterilen gün ve zamanlarda haiz oldukları kıymetler esas tutulacaktır (Md. 259). Bu işlemde iktisadi kıymetlerden her biri tek başına dikkate alınmakta, teamülen aynı cinsten sayılan malları ve düşük kıymetli müteferrik eşyayı toplu olarak değerleme yapılması gerekecektir (Md. 260).

1.4. Değerlemede Sıklıkla Kullanılan Başlıca Değer Kavramları ve Türleri

Uluslararası değerleme standartlarında genellikle; pazar değeri (karşılaştırmalı satış-emsal değer, gelir değeri ve maliyet değeri) ve pazar dışı değer kavramları (kullanım değeri, yatırım değeri, faal işletme değeri, hurda değeri, tasfiye değeri, zorunlu satış değeri, özel değer, sigortalanabilir menfaatin değeri (sigorta bedeli), vergi değeri ve birleşme değeri gibi değer kavramları kullanılmaktadır.

Değerleme alanında piyasa değeri, herhangi bir malın piyasadaki alım-satım sırasında oluşan değeridir. Piyasa değeri; ortalama mantık ve yeterli bilgiye sahip kişilerin piyasa koşulları çerçevesinde üzerinde uzlaştıkları fiyat olarak görülebilir. Piyasa (pazar) değeri; adil bir satış için gerekli olan bütün koşullar altında, bir gayrimenkulü serbest rekabete açık bir piyasaya getirecek olan ve para cinsinden ifade edilen en yüksek değer olup, alıcı ve satıcı ayrı ayrı ihtiyatlı ve bilgili hareket ederken fiyatın gereksiz dış faktörlerce etkilenmemiş olduğu varsayılır.

Pazar değeri; bir mülkün, istekli alıcı ve istekli satıcı arasında, tarafların herhangi bir ilişkiden etkilenmeyeceği şartlar altında, hiçbir zorlama olmadan, basiretli ve konu hakkında yeterli bilgi sahibi kişiler olarak, uygun bir pazarlama sonrasında değerleme tarihinde gerçekleştirecekleri alım satım işleminde el değiştirmesi gerektiğinde takdir edilen tutardır.

Kurul tarafından yayınlanan Uluslararası Değerleme Standardı (UDES)’nda pazar (makul) değeri; “Bir mülkün uygun bir pazarlamanın ardından birbirinden bağımsız istekli bir alıcıyla istekli bir satıcı arasında herhangi bir zorlama olmaksızın ve tarafların herhangi bir ilişkiden etkilenmeyeceği şartlar altında, bilgili, basiretli ve iyi niyetli bir şekilde hareket ettikleri bir anlaşma çerçevesinde değerleme tarihinde el değiştirmesi gereken tahmini tutardır” şeklinde ifade edilmektedir. Standarda göre pazar değeri tanımında vurgulanan dokuz önemli husus bulunmakta olup, özellikle alım-satım, yatırım ve teminat gibi piyasa değerine dayalı analizlerde söz konusu hususların dikkate alınması zorunlu olacaktır:

Tahmini Tutar: Bu ifade tarafların herhangi bir ilişkiden etkilenmeyeceği şartlar altında bir mülk için ödenecek olan parasal (genelde yerel para biriminden) tutarın uzman tarafından belirlenmesini ifade eder. Pazar değeri tanımı ile tutarlı olarak değerleme tarihinde piyasada makul ölçülerde elde edilebilir en olası fiyat olarak ölçülür. Satıcı tarafından makul ölçüler çerçevesinde elde edilebilecek en iyi fiyattır ve aynı zamanda alıcının da makul ölçüler çerçevesinde elde edebileceği en avantajlı fiyattır. Bu tahmin, özel değer kavramı veya herhangi bir unsurunun satışı veya başka herhangi bir özelliği ile ilişkili olarak herhangi biri tarafından sağlanan tipik olmayan finansman, satış veya geri kiralama anlaşmaları, özel sınırlamalar veya imtiyazlar gibi özel durumlar veya şartlar nedeniyle artan veya azalan tahmini fiyatları içermemektedir.

Mülkün El Değiştirmesi Gereken: Bir mülkün değerinin önceden belirlenmiş tutarı veya fiili satış fiyatını değil de tahmini tutarın saptandığı gerçeğinin göz önünde tutulmasıdır. Pazarın, değerleme tarihinde pazar değeri tanımının bütün unsurlarını içeren bir alım-satım işleminin sonuçlanmasını beklediği fiyattır.

Değerleme Tarihinde: Pazar değerinin belirtilen tarihe özgü olduğunu göstermektedir. Piyasalar ve piyasa koşulları değişebildiğinden tahmini değer bir başka zamanda doğru veya uygun olmayabilir. Bu değerleme, ne geçmişteki ne de gelecekteki bir tarihte değil de etkin değerleme tarihinde fiili pazar durumunu yansıtacaktır. Bu tanımda ayrıca fiyatta herhangi bir farklılık olmaksızın satış sözleşmesinin eşzamanlı olarak el değiştirdiği ve tamamlandığı da varsayılmaktadır.

İstekli Bir Alıcı: Satın alma işlemi için motivasyonu olan, ancak satın alma zorunluluğu olmayan birisi anlamına gelmektedir. Bu alıcı, ne herhangi bir fiyatta satın almak için çok heveslidir ne de hiçbir şekilde satın almaya kararlıdır. Bu alıcı, aynı zamanda varlığı kanıtlanamayan veya beklenti dahilinde olmayan hayal ürünü veya bir hipotez niteliğindeki bir piyasayla ilişkili olarak hareket etmekten ziyade cari piyasanın gerçeklerine bağlı olarak ve beklentileriyle hareket ederek satın alma işlemini gerçekleştiren kişidir. Bu alıcı, piyasanın gerektirdiği fiyatlardan daha yüksek bir fiyat ödemeyecektir. Elde mevcut olan mülkün sahibi de piyasayı oluşturanlar arasında sayılmaktadır. Değerleme uzmanı, ne piyasa koşulları hakkında gerçekçi olmayan varsayımlarda bulunmalı, ne de makul ölçüler çerçevesinde elde edilebilir durumdaki pazar değeri seviyesinden daha fazlasını varsaymalıdır.

İstekli Bir Satıcı: Satıcı ise ne herhangi bir fiyata satmaya hazır olup satma konusunda çok istekli olan veya satmak zorunda olan ne de cari piyasada makul kabul edilmeyecek bir fiyattan satış yapmaya hazır olan bir satıcıdır. İstekli satıcı, normal bir pazarlama faaliyetinin ardından (açık) piyasada elde edilebilir en iyi fiyattan, fiyat ne olursa olsun, piyasa şartları çerçevesinde mülkünü satmaya motive olmuş olan satıcıdır. Fiili mülk sahibinin içinde bulunduğu koşullar, bu değerlemenin bir parçası değildir, çünkü istekli satıcı varsayımsal bir satıcı olarak kabul edilmektedir.

Tarafların Herhangi Bir İlişkiden Etkilenmeyeceği Şartlar Altında: Fiyat seviyesini piyasa nitelikleriyle bağdaşmayan veya özel değer nedeniyle yükselten özel veya belirli bir ilişkisi (örneğin, ana ve bağlı ortaklıklar arasındaki veya arazi sahibi ve kiracısı arasındaki ilişki gibi) olmayan taraflar arasındaki anlaşmadır. Pazar değeri üzerinden işlem, her biri bağımsız olarak hareket eden birbirleriyle ilişkisi olmayan taraflar arasında gerçekleştirilmiş gibivarsayılır.

Uygun Bir Pazarlamanın Ardından: Mülkün pazar değeri tanımına uygun olarak makul ölçüler çerçevesinde elde edilebilecek en iyi fiyat seviyesinden elden çıkarılmasını sağlamak üzere piyasaya en uygun şekilde sunulması anlamına gelmektedir. Mülkün piyasaya sunulma süresi, piyasa koşullarına göre farklılık gösterebilir, ancak mülkün uygun sayıda potansiyel alıcının dikkatine sunulması için yeterli olması gerekir. Piyasaya sunulma süresi, değerleme tarihinden önce gerçekleşir.

Tarafların Bilgili ve Basiretli Biçimde Hareket Etmeleri: Hem istekli alıcının, hem de istekli satıcının mülkün özellikleri ve niteliği, fiili ve potansiyel kullanım alanları ve değerleme tarihi itibariyle piyasanın durumu hakkında makul ölçüler dahilinde bilgilendirildiği varsayılmaktadır. Ayrıca, tarafların her birinin bu bilgilerle birlikte kendi çıkarları doğrultusunda ve işlem dahilindeki kendi pozisyonları için en iyi fiyatı elde etmek amacıyla da basiretli olarak hareket ettikleri varsayılmaktadır. Bu işlemde gösterilen basiret, daha sonraki bir tarihte ortaya çıkacak bir gizli çıkar değil de, değerleme tarihinde pazarın durumu ele alınarak değerlendirilmektedir. Bir satıcı için fiyatların gittikçe düştüğü bir piyasada daha önceki pazar seviyelerinden daha düşük olan bir fiyattan mülkünü satması basiretsizlik olarak değerlendirilmez. Değişken fiyatlara sahip olan pazarlardaki diğer satın alma ve satış örnekleri için bu durum gerçek olsa da, basiretli alıcı veya satıcı, o an için var olan en iyi pazar bilgilerine göre hareket edeceklerdir.

Baskı Altında Olmaksızın: Her bir tarafın bu işlemi gerçekleştirmek için yeterli motivasyona sahip olduklarını, ancak bu işlemi tamamlamak için zorlanmadıkları ve gönülsüz olmadıkları anlamına gelmektedir.

Piyasa değeri, gayrimenkulün niteliğini ve gayrimenkulün piyasada işlem göreceği koşulları yansıtan değerleme yaklaşımları ve prosedürlerin uygulanması ile kolaylıkla tahmin edilir. Piyasa değeri genellikle karşılaştırılabilir ve taşınmazların özelliklerine ilişkin bilgileri esas alarak nihai değer tahminine imkan verir. Bir değerleme işleminde piyasa değerinin saptanmasında aşağıdaki hususların geçerliliği varsayılmaktadır18:

Alıcı ve satıcı makul ve mantıklı hareket etmektedirler, taraflar gayrimenkul ile ilgili her konuda tam bilgi sahibidirler ve kendilerine azami faydayı sağlayacak şekilde hareket etmektedirler.

Gayrimenkulün satışı için makul bir süre tanınmıştır.

Ödeme nakit veya nakit benzeri unsurlarla yapılmaktadır.

Gayrimenkulün alım işlemi sırasında gerekebilecek finansman, piyasa faiz oranları üzerinden gerçekleştirilmektedir.

Türk Hukuk Sistemi’nde piyasa değeri kavramı yerine; rayiç bedel ve emsal değer kavramları sıklıkla kullanılmaktadır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na göre rayiç bedel; bir iktisadi kıymetin değerleme günündeki normal alım satım değeri olacaktır (Mükerrer Md. 266). Emsal bedel ise; gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen ya da doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değeri ifade etmektedir (Md. 267). Taşınmazların heterojen olmaları nedeni ile rayiç bedel yerine emsal bedelden daha sık söz edilmesi gerekecektir. Kentsel kesimde bir yapı adası içindeki korunaklı sitede aynı zamanda inşa edilmiş ve kullanıma açılmış bağımsız bölümlerin dahi iç mekan tasarımı ve tefriş işlemlerinde genellikle ruhsat almaksızın yapılan değişiklikler, ısıtma, soğutma, aydınlatma, yön ve manzara avantajı gibi parametrelerin geçerli olması, aynı zamanda, aynı malzeme ve aynı proje ile imal edilen bağımsız bölümlerin piyasa ve gelir değerlerinin farklılaşmasına neden olmaktadır.

Maliyet değeri; yeniden üretilebilen malların değerleme çalışmasında sık kullanılır. Bu bedel 213 Sayılı Kanunun 262’inci maddesinde; “iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamı” olarak tanımlanmıştır. Türk Hukuk Sisteminde; yeniden üretim maliyeti, yerine koyma maliyeti ve tarihi maliyet yerine yaklaşık maliyet, levazım bedeli ve enkaz bedeli gibi ölçütler kullanılmaktadır.

Maliyet değeri özellikle yapılı taşınmazın değerleme günündeki yapım giderlerinden, yıpranma payı, eskime ve diğer giderlerin çıkartılmasıyla ulaşılan değeri ifade etmektedir. Bu amaçla iki temel yaklaşım kullanılabilir. Birincisi, yeniden üretim (yapım) maliyeti olup, bu bedel; yapının aynı inşaat malzemeleri, tasarım ve işçilik kalitesi ile orijinal biçimiyle üretilmesinde ulaşılacak değerdir. İkincisi ise yerine koyma değeri olup, yapının modern inşaat malzemeleri, tasarım teknikleri ve işçilik kullanılarak yeniden üretildiği zaman ulaşılan değeri ifade eder.

Gelir değeri veya hasıla değeri; taşınmaz veya taşınmaz projesinin ekonomik ömrü boyunca getirebileceği gelirlerin bugünkü değerini ifade eder. Gelir değerinin analizinde sıklıkla kapitalizasyon kavramı kullanılmakta olup, bu kavram geliri değere dönüştürmek olarak ifade edilebilir. Literatürde doğrudan kapitalizasyon, artık gelir tekniği, kira geliri yaklaşım ve indirgenmiş gelir analizi gibi birçok gelir değeri bulunmaktadır. Türk Hukuk Sisteminde özellikle kamulaştırma kanunu ve bu kanunu referans gösteren düzenlemelerde arazi vasfındaki taşınmazın gelir değeri (artık gelir tekniği) esas alınarak değerleme yapılmaktadır. Bunun dışında ticari taşınmaz yatırımlarının değerleme çalışmasında da indirgenmiş gelir analizi ve kira geliri – değer ilişkisi sıklıkla kullanılmakta ve taşınmaz yatırımının amorti etme süresi, temel karar kriteri olarak kullanılmaktadır.

Piyasa dışı değer ölçütünün başında gelen yatırım değeri; taşınmazın gelecek yıllarda getireceği gelirler ile giderler arasındaki fark olan nakit akışının değerleme zamanına indirgenmesi yoluyla bulunan değeri ifade eder. Yatırım değeri, bir mülkün belirli bir yatırımcı veya yatırımcı grubu için belirlenmiş yatırım hedefleri doğrultusunda ifade ettiği değerdir. Bu sübjektif kavram, bir mülkü, tanımlanabilir yatırım hedefleri ve/veya kriterleri bulunan belli bir yatırımcı, yatırımcılar grubu veya kurumla ilişkilendirir. Bir varlığın yatırım değeri; o varlığın piyasa değerinden daha fazla veya daha az olabilir. Yatırım değerini belirleyen kriter, müşteri tarafından belirlenebileceği gibi gayrimenkul ve yatırım değerinin analizi konusunda uzman olan kişi ve kurumlar tarafından da belirlenebilir.

Kullanım değeri; ekonomik olarak değeri olan bir varlığın verimliliğini esas alan bir kavram olup, taşınmazın gelecekte ömrü boyunca getireceği nakit akışları ve varsa ömrün sonundaki artık değerin bugünkü değerini ifade eder. Bu değer belirli bir kullanım için tahsis edilen gayrimenkullerin değerini tespit etmek için kullanılan bir ölçüttür. Kullanım değeri; gayrimenkulün yönetim modeline ve işletmenin faaliyetlerinin değişmesi gibi dışsal faktörlere göre değişebilmektedir. Diğer bir ifade ile kullanım değeri, bir taşınmazın, belirli bir kullanıcı için, belirli kullanıma yönelik olarak sahip olduğu değerdir19. Bu değer tipi, mülkün en verimli ve en iyi kullanımına veya mülkün satılması halinde elde edilebilecek piyasa değerine bakılmaksızın, bir parçasını oluşturduğu kuruma katkı üzerinde odaklanmaktadır.

Literatür ve değerleme standartlarındaki kesin ayrıma karşın, uygulamada kullanım değeri ile piyasa değeri sıklıkla birbiri yerine kullanılmaktadır. Kullanım değeri, belirli bir mülkün, belirli bir kullanıcı için, belirli bir kullanıma yönelik olarak sahip olduğu değeri ifade etmektedir. Bununla birlikte kullanım değeri ölçütü ile pazar değeri kavramının doğrudan ilişkili olmadığına dikkat edilmelidir. Bu değer türü, mülkün en verimli ve iyi kullanımına veya mülkün satılması halinde elde edilebilecek parasal değere bakılmaksızın, bir parçasını oluşturduğu işletme veya haneye yaptığı katkı üzerine odaklanmaktadır. Muhasebe alanında kullanım değeri, bir varlığın süregelen kullanımından ve kullanım ömrünün sonunda elden çıkartılmasından beklenen gelecekteki tahmini nakit akışlarının bugünkü değerini ifade eder. Mülkün kullanım değerinin pazar değeri ile eşit olması, tesadüfen karşılaşılabilen bir sonuç olacaktır. Bir mülkün kullanım değeri, eğer bu mülkü kullanan kişi ve kurum, söz konusu mülkü aynı ürünün veya hizmetin tipik bir üreticisinden daha faydalı ve kârlı bir şekilde kullanabilecek bir durumdaysa, genelde pazar değerinden daha yüksek bulunma eğiliminde olacaktır. Diğer yandan kullanım değeri, kurumun bu varlığı maksimum kapasitesi ve verimi ile kullanamaması durumunda pazar değerinden daha düşükolabilecektir.

Tasfiye veya zorunlu satış değeri; gayrimenkulün piyasa değerindeki pazarlama süresinden çok daha kısa sürede satışından elde edilebilecek makul tutarı ifade etmektedir.

Sigorta değeri; taşınmazın hasara uğraması veya kullanılamayacak duruma gelmesi halinde yerine koyma maliyeti olarak ele alınmaktadır. Sigorta değeri; taşınmazın sigorta poliçesinin satın alındığı gündeki net değeri olup, bu değere taşınmazın arsa payı veya arazisi dahil edilmemektedir. Genellikle yapının sigorta bedelinin analizinde; yeniden üretim maliyeti esas alınmakta ve yapı yaşına uygun olarak yıpranma oranı düşülerek bulunan net maliyet bedeli, sigorta bedeli olarak alınmaktadır.

Teminat (kredi) değeri; gayrimenkulün uzun süre kullanılabilecek özelliklerini, normal ve yerel pazar şartlarını; gayrimenkulün mevcut ve uygun alternatif kullanımları dikkate alınarak gelecekteki pazarlanabilirliğinin sağduyulu bir şekilde değerlemek suretiyle belirlenen değeri ifade eder. Teminat değerinin analizinde taşınmazın piyasa değeri ve taşınmaz projesinin yatırım değeri esas alınmaktadır. Bu yollarla tahmin edilen değer üzerinden kredi-değer oranı tespit edilmekte ve taşınmaz yatırımı finanse edilmektedir. Ancak zaman içinde taşınmazın piyasa değeri değişebileceğinden, kredi-değer oranı da değişiklik gösterebilecektir.

Kurtarılabilir değer; arazi dışındaki bir varlığın, özel tamirat, bakım veya yeni inşaat yaparak kullanmaya devam ettirilmesinden ziyade, yapıların içerdikleri malzeme için elden çıkarılması aşamasındaki olası değeri ifade eder. Bu değer, elden çıkarma maliyetlerini içeren brüt veya bu maliyetleri içermeyen net değer olarak verilebilir. İkinci durumda, paraya çevrilebilir net değere eşit olabilir. Her durumda, değere dahil edilen veya dışında tutulan unsurlar belirtilmelidir.

Kayıtlı değer; gayrimenkulün muhasebe kayıtlarında gösterilen değeridir. Buna “defter değeri” de denir. 213 Sayılı Kanunda “mukayyet değer” olarak ifade edilen bu kavram; bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeri olarak tanımlanmıştır (Md. 265).

Özel değer; pazar değerinin üzerinde olan olağandışı değer unsurunu ifade eder. Özel değer, bir mülkün bitişiğindeki başka bir mülk ile fiziksel, ekonomik veya fonksiyonel açıdan o mülk ile olan ilişkisinden kaynaklanır. Özel değer sadece özel bir çıkarı olan alıcıya uygulanabilir. Evlilik (birleştirme) değeri ise; bir mülkteki iki veya daha fazla sayıdaki hakkın birleşmesinden kaynaklanan değer artışıdır. Özel değerlere bir örnek niteliğindedir. Özel değer; işletme değeri ve yatırım değeri unsurları ile de ilişkili olabilir. Değerleme uzmanı; özel mülklerin değerini takdir etmek için kullandığı kriterlerin, pazar değerini takdir etmek için kullandığı kriterlerden ayrı olduğunu bilmeli, kullanılan her tür özel varsayımı açık biçimde raporunda belirtmelidir.

Çalışan (faal) işletme değeri; bazı gayrimenkullerin çalışan bir işletmenin (otel, restoran, fabrika gibi) ayrılmaz parçaları olduğu durumda böyle bir gayrimenkulün piyasa değeri genellikle çalışan işletme değeri kavramı ile ifade edilmesidir. Bu değer ölçütü; kurulu ve faal olan ve süresiz olarak devam edeceği varsayılan kuruluşun bütün somut ve soyut varlıklarının bir arada satılmış değeri olarak ifade edilmektedir22. Faal işletme değeri bir işletmenin bütün olarak değeridir. Bu kavram, faaliyetlerini sürdüren bir kuruluşun her biri tek tek alındığında pazar değerini oluşturan bileşenler olarak görülmeyen, ancak toplam işletme değerinin bölümünü oluşturan unsurları içermektedir. Firma değerlemesinde hesaplanan faal işletme değeri, hem firmanın sahip olduğu arsa, bina gibi gayrimenkulleri, hem de işletmenin üretim konusu olan faaliyetleri neticesinde yarattığı bütün nakit akımlarını (nakit girişi-nakit çıkışı) içermektedir.

Vergi değeri; bir mülkün vergi değeri, ilgili yasalarda yer alan tanımları esas alan değeridir. Vergi değeri; aksi açık bir şekilde belirtilmediği müddetçe pazar değeri ile uyumlu olarak görülemez. Mülkün değeri üzerinden vergilendirilmesi konusunda yapılacak toplu değerlemelere ilişkin bir çerçeve sağlar. Toplu değerleme işlemi, hükümetin idari programında yer alan istatistiki ve ekonomik çalışmalar için bir yöntem olarak kullanılır. 213 Sayılı Kanuna göre vergi değeri; bina ve arazinin 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 29’uncu maddesine göre tespit edilen değeri veya taşınmazın normal alım-satım (piyasa) değerini ifade etmektedir (Md. 268).

Yukarıda kısaca açıklanan değer ölçütleri dışında 213 Sayılı Kanunda borsa rayici, tasarruf değeri ve itibari değer ölçütleri de tanımlanmıştır. Buna göre borsa rayici; gerek menkul kıymetler ve kambiyo borsasına, gerekse ticaret borsalarına kayıtlı olan iktisadi kıymetlerin değerlemeden evvelki son muamele gününde borsadaki muamelelerinin ortalama değerleri (Md. 263), tasarruf değeri, bir iktisadi kıymetin değerleme gününde sahibi için arz ettiği gerçek değeri (Md. 264) ve itibari değer ise, her nevi senetlerle esham ve tahvillerin üzerinde yazılı olan değeri ifade etmektedir (Md. 266).

Sanayi ve ticaret işletmelerinin (işletme ve varlık) değerleme çalışmalarında iz bedeli kavramı sık kullanılır. İşletmelerde ekonomik ömrünü tamamladığı halde fiilen kullanılan iktisadi kıymetler ile gerçek değeri tespit edilemeyen veya edilmesi uygun görülmeyen ancak, muhasebe kayıtlarında izlenmesi gereken iktisadi kıymetlerin işletme hesaplarında yer verilen en düşük tutarı, iz bedeli olarak tanımlanır (Genel Yönetim Muhasebe Yönetmeliği, Resmi Gazete, Tarih: 23.12.2014, Sayı:29214). Mali kayıtlara göre varlık veya kaynakların değeri (defter değeri), edinim veya iktisap bedeli olarak görülmekte ve zaman içinde artan fiyatlara bağlı olarak defter değeri, varlığın piyasa değerinin ölçüsü olmaktan çıkmaktadır. Bu bakımdan işletmelerin muhasebe kayıtlarında edinim tarihleri eski ve ekonomik ömürleri kısa olan varlıkların iz bedeli ile göründüğüne sık tanık olunmakta ve bu şartlarda mali kayıtlara göre değerleme yapmak gerçeğe uygun değer ölçütü ile çelişmektedir.

Taşınmazın değeri, piyasa fiyatı ve maliyeti kavramları sıklıkla birbiri yerine kullanılmakla birlikte bu üç kavram özdeş değildir. Bütün pazarlanabilir mallarda olduğu gibi, gayrimenkul piyasası da, gayrimenkulün kullanım haklarının para veya başka varlıklar karşılığında, kişi ve kurumlar arasında değişimi ile oluşmaktadır. Fiyat, alıcı ile satıcı arasında, alışverişe konu olan işlem çerçevesinde, alıcının ödemeyi satıcının ise almayı kabul ettiği tutarı ifade eder. Bu nedenle fiyat bir sonuç olarak görülmektedir. Fiyat, bir malın pazarda değiştirildiği (mübadele edildiği) para tutarı, diğer bir deyimle bir malın pazardaki gerçek satış değeridir. Takdir edilen değer ise, bir mala uzman tarafından belirlenen veya tahmin edilen para karşılığıdır. Fiyat oluşmuş bir gerçek olduğundan kesin ve tektir. Takdir edilen değer ise, değerleme ilke ve yöntemlerinin uygulanması sonucunda belirlenen bir değer olup, farklı amaç ve yöntemlere ve değerleme yapan uzmana göre değişim gösterir. Sonuç olarak fiyat oluşmuş bir gerçek, biçilen değer ise, bir kuramsal incelemenin sayısal olarak belirlenmesidir. Bir malın fiyatı ve takdir edilen değeri bazen aynı olabilir. Bunun için malın tahmin edilen değeri üzerinden piyasada alıcı bulması gerekir. Ancak genellikle malın piyasa fiyatı ile takdir edilen değeri aynı olmamaktadır.

Maliyet ve değer kavramları, genellikle, eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Maliyet kavramı değerleme uzmanlarınca malın değişim ile değil üretim ile ilişkilendirilmesine dayanmaktadır.

Maliyet bedeli; belli bir amaca ulaşmak için katlanılan fedakarlıkların parasal bir ifadesidir. Maliyet Muhasebesinde maliyet kavramı, genellikle, üretim faaliyeti sonucu elde edilen mamul ya da hizmet maliyetleri ile sınırlı tutulmaktadır. Değer ise, satın alınacak bir mal veya hizmet için, alıcılar ve satıcılar arasında oluşturulan fiyat ile ilgili ekonomik bir kavramdır. Esasen malın değeri maliyete dayalı olarak takdir edilmiş ise, maliyet bedeli ve değer eşit olur. Ancak maliyet, değer ve fiyatın eşitlendiği durumlara nadiren rastlanabileceği vurgulanmalıdır.

Lisanslı Değerleme Uzmanları Kraliyet Kurumu (RICS) ve Uluslararası Değerleme Standartları Konseyi (IVSC) tarafından Ocak 2014 tarihinde ilan edilen yeni değerleme standartlarında yeni değer kavramlarının kullanıldığı görülmektedir. Önceki standartlardan farklı olarak işlem maliyeti (transaction costs), sinerji veya birleşme değeri (synergistic value or marriage value), özel değer (special value) ve zorunlu satış (forced sales) değeri kavramların eklendiği veya bu kavramlarla ilgili olarak standartlarda değişiklik yapıldığı gözlenmektedir23. Bu kavramlar henüz iç mevzuatta yer almadıkları ve doğal olarak ulusal düzeydeki uygulama aşamasına alınmadığından tanım ve kapsamları şimdilik ihmal edilmiştir. Değerleme standartları ve değer ölçütlerinin zaman içinde değişen yönlerinin olduğu ve standartların belirli aralıklarla gözden geçirilmesi gerektiği, değerleme çalışmalarının kavram, yöntem ve uygulama yönlerinden dinamik bir çalışma alanı niteliğini kazandığı ve sonuç olarak değerleme uzmanlığının çok yönlü bilgi birikimini gerektirdiği ortaya çıkmaktadır.

1.5. Türk Hukukunda Taşınmaz Değerleme Çalışmalarına Esas Değer Kavramları

Değerlemede kullanılan ölçüte “değerleme yöntemi” adı verilir. Her bir değer, malın ayrı bir ekonomik yönü ya da amacına karşılık gelir. Değerleme işleminde, önce değerlemenin amacını ortaya koymak ve daha sonra bu amaca uygun bir yol izlemek gerekir. Değerleme için taşınmazların arzı, talebi ve fiyatının ya da pazar koşullarının da tahmini ve analizi gerekli olacaktır.

Değerleme yöntemleri;

(i) geleneksel değerleme yöntemleri,

(ii) istatistiksel veya matematiksel değerleme yöntemleri ve

(iii) modern/ileri değerleme yöntemleri olarak sınıflandırılabilir.

Birçok ülkede değerleme sürecinde; uygulanması ve anlaşılmasının kolaylığı nedeni ile geleneksel değerleme yöntemleri sıklıkla tercih edilmekte ve diğer iki grup yöntem ise daha çok değerleme araştırmalarında kullanılabilmektedir. Hemen her ülkede; piyasa değeri, maliyet yaklaşımı, gelir yaklaşımı ve karma yöntemler olarak sıralanan geleneksel yöntemler uygulamada sıklıkla kullanılmaktadır.

Taşınmaz değerleme sürecinde kullanılabilecek yöntem(ler)in seçimi; başta değerleme amacı ve değerlenen malın özelliğine göre değişmektedir. Bir malı değerlemede farklı yöntemler kullanılabilir. Değerleme uzmanının yöntem seçiminde; malın cinsi, değerlemenin amacı, yasal düzenlemeler ve pazar koşulları etkili olmakta ve uzmanlar belirtilen dört koşulu sağlayabilen uygun yöntem veya yöntemleri seçerek değerleme sürecini tamamlamak zorunda kalmaktadırlar. Nitekim, örneğin bir maldan elde edilebilecek gelirlere göre değerleme ölçütü bazı mallar için uygun olduğu halde (örneğin, arazi, sanayi ve ticaret işletmesi, ofis, rezidans ve alışveriş merkezi gibi), bazı mallar için uygun değildir (örneğin 1 ton motorin gibi). Buna göre değerleme alanında her malın kendine göre uygulanabilecek bir değerleme ölçütünün bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan bir mala, malikin herhangi bir nedenle uğradığı zararını karşılamak için maliyet esasına göre değerleme yapılabilir. Fakat amaç o malın pazar fiyatını belirlemek ise, maliyet esasına göre yapılan değerleme hatalı olacaktır. Bu yaklaşıma göre bir değerleme çalışmasında amaç değiştikçe, uygulanacak değerleme ölçütünün de değiştiği açıktır. Son olarak bir binanın yeniden inşa değerinin tespitinde; pazar statik (durgun) ise değerleme çalışması geçmiş fiyatlara (tarihsel maliyete), pazar dinamik (değişken) ise, içinde bulunulan zamanın fiyatları ile yapılacak yeniden üretim maliyeti tahmin edilecektir. Sonuç olarak yerel taşınmaz pazarının durumundaki değişme de değerlemede kullanılacak yöntemin seçiminde başlıca kriter olarak ele alınmaktadır.

Türk Hukuk Sistemi’nde birçok kanunda açıkça değerleme hükümleri tanımlanmış ve kullanım alanları belirtilmiştir. Vergi mevzuatında arazi, arsa ve bina için ayrı değerleme yöntemleri tespit edilmiş olmasına karşın, arsa ve arazi kavramlarının ayrımı net olarak yapılmamış ve hatta emlak vergisi uygulamasında arsa sayılacak arazi kavramı da kullanılmıştır. Bunların dışında kamulaştırma, kamulaştırmasız el atma ve imar uygulaması gibi alanlarda da detaylı olarak değerleme çalışmasında kullanılacak yöntemler açıklanmıştır. Ancak 5582 sayılı Konut Finansman Sistemine İlişkin Kanun, Sermaye Piyasası Kurulu Tebliği ve Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu Yönetmeliği kapsamında para ve sermaye piyasalarına yönelik işlemlerde takdir edilecek teminat değerinde hangi yöntemlerin kullanılacağı açıkça belirtilmemiştir.

İlke olarak Türk Hukuk Sisteminde bazı kanunlar ve diğer yasal düzenlemelerde taşınır ve taşınmazların farklı amaçlarla değerlenmesinde kullanılacak ölçütler açıkça sıralanmış olmasına karşın, özellikle para ve sermaye piyasaları ile gayrimenkul sektörüne yönelik değerleme çalışmaları ile çevresel değerleme ve tazminat taleplerinin değerlendirilmesinde kullanılacak değerleme yöntemleri açıkça tespit edilmemiş, yöntem seçimi ve değerleme uygulaması açıkça uzmanın takdirine ve uzmanlık bilgisine bırakılmıştır. Bu bakımdan her raporda farklı değerleme ölçütleri ve yaklaşımlarının kullanıldığına sıklıkla tanık olunmaktadır. Uygulamada 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre ana taşınmazın bağımsız bölümlerinin arsa paylarının tespiti, site ve kooperatif yapılarında bağımsız bölümlerin şerefiye bedellerinin tespiti ile kentsel yenileme ve dönüşüm projesi alanlarında tadilat işleri ile kapsamlı bakım-onarım çalışmaları yapılmış/yapılmamış binalar veya bağımsız bölümlerin değerlerinin farklılaştırılması ve değer denkleştirme uygulamalarında mevzuatta açıkça değerleme ölçütünün tanımlanmamış olması, önemli sorunlara neden olmakta ve hemen her olayda farklı değerleme yaklaşımlarının kullanılmasına ve bu nedenle aynı konu ile ilgili iki rapor arasında farklı değerlerin ortaya çıkması kaçınılmaz olmaktadır.

Çizelge 1. Seçilmiş Yasal Düzenlemelerde Değerleme Yöntemleri

Düzenleme Adı

Taşınmazın Cinsi

Değerleme Ölçütleri

Vergi Usul Kanunu

Arsalar

Md. 74/b: Arsalar için her mahalle ve arsa sayılacak parsellenmemiş arazide her köy için cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgeler (turistik bölgelerdeki cadde, sokak veya değer bakımından farklı olanlar ilgili valilerce tespit edilecek pafta, ada veya parseller) takdir olunan birim değerler.

Araziler

Md. 74/c: Arazide her il veya ilçe için arazinin cinsi (kıraç, taban, sulak)’ne göre takdir olunan birim değerler.

Binalar

Mük. Md. 49: Maliye ve (mülga) Bayındırlık ve İskan Bakanlıklarınca müştereken tespit ve ilan edilecek bina metrekare normal inşaat maliyetleri.

Emlak Vergisine Matrah Olacak Vergi Değerlerinin Takdirine İlişkin Tüzük

Vergi Değeri

Md. 2: Emlak Vergisi mevzuuna giren bina, arsa ve arazinin rayiç bedeli. Rayiç bedel, bina, arsa ve arazinin beyan tarihindeki normal alım satım bedeli.

Arsalar

Md. 29: Normal alım satım bedeli, bunun mümkün olmaması halinde, emsal olabilecek arsa üzerine inşa edilmiş binanın vergi değeri yoluyla bulunan değer.

Araziler

Md. 40: Normal alım satım bedeli, bunun mümkün olmaması halinde yıllık istihsal değeri.

Binalar

Md. 16: Normal alım satım bedeli, mümkün olmaması halinde maliyet bedeli ve bunun da mümkün olmaması halinde ortalama gelir bedeli.

Vergi Usul Kanunu

Kıymet – Kira Münasebeti

Md. 311: Tahrir (Genel tahrir ve tadilat) esnasında arazinin alım-satım kıymetlerinin tayini mümkün olmazsa, o yerin kiraya verilmesi halinde getireceği kira tahmini ve bunun 10 misli arazinin kıymeti olarak kabul edilmesi.

Arazi Kirası

Md. 312: Arazinin getireceği kiranın bilinmesi icabeden hallerde arazi kıymetinin onda biri emsal kirası sayılması.

İktisadi Kıymetler

Md. 261: Maliyet bedeli, borsa rayici, tasarruf değeri, mukayyet değer, itibari değer, rayiç bedel, emsal bedeli ve vergi değeri.

Gelir Vergisi Kanunu

Binalar ve Araziler

Md. 73: Emsal kira bedeli, yetkili özel mercilerce veya mahkemelerce takdir veya tespit edilmiş kirası, bu suretle takdir veya tespit edilmiş kira mevcut değilse Vergi Usul Kanununa göre belirlenen vergi değerinin % 5’i, diğer mal ve haklarda emsal kira bedeli, bu mal ve hakların maliyet bedelinin, bu bedel bilinmiyorsa, Vergi Usul Kanununun servetlerin değerlenmesi hakkındaki hükümlerine göre belli edilen değerlerinin % 10’u.

Türk Ticaret Kanunu

Finansal Tablolarda Yer Alan Varlıklar ve Borçlar

Md. 79: Duran ve dönen varlıklar Türkiye Muhasebe Standartları uyarınca söz konusu standartlarda gösterilen ölçülere göre değerlenmesi, borçlar ve diğer kalemler için de aynı standartların uygulanması Md. 343: Türkiye Muhasebe Standartlarında öngörülen ilkeler de dikkate alınmak belirlenen değerleme ilkeleri geçerli, konulan ayni sermaye ile kuruluş sırasında devralınacak işletmelere ve ayınlara, şirket merkezinin bulunacağı yerdeki asliye ticaret mahkemesince atanan bilirkişilerce değer biçilmesi, değerleme raporunda, uygulanan değerleme yönteminin somut olayın özellikleri bakımından herkes için en adil ve uygun seçim olduğu, sermaye olarak konulan alacakların gerçekliğinin, geçerliğinin ve 342’nci maddeye uygunluğunun belirlendiği, tahsil edilebilirlikleri ile tam değerleri; ayni olarak konulan her varlık karşılığında tahsis edilmesi gereken pay miktarı ile Türk Lirası karşılığı, tatmin edici gerekçelerle ve hesap verme ilkesinin icaplarına göre açıklama.

Türk Borçlar Kanunu

Emsal Kira

Md. 344: Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, beş yıldan uzun süreli veya beş yıldan sonra yenilenen kira sözleşmelerinde ve bundan sonraki her beş yılın sonunda, yeni kira yılında uygulanacak kira bedeli, hakim tarafından üretici fiyat endeksindeki artış oranı, kiralananın durumu ve emsal kira bedelleri göz önünde tutularak hakkaniyete uygun biçimde belirlenmesi, her beş yıldan sonraki kira yılında bu biçimde belirlenen kira bedeli, önceki fıkralarda yer alan ilkelere göre değiştirilebilmesi ve sözleşmede kira bedeli yabancı para olarak kararlaştırılmışsa, beş yıl geçmedikçe kira bedelinde değişiklik yapılamaması

Türk Medeni Kanunu

Gerçek Değer Gelir Değeri

Md. 657: Taşınmazların paylaşmanın yapıldığı zamandaki gerçek değerlerinin esas alınarak mirasçılara tahsisi, tarımsal taşınmazların gelir değeri ve diğer taşınmazları sürüm değerine göre özgülenme. Md. 899: İpotekli borç senedi yoluyla rehin kurulması için tapu idaresince taşınmaza resmen değer biçilmesi.

Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun

Rayiç Bedel

Md. 4/i: 2886 Sayılı Kanuna göre rayiç bedel üzerinden doğrudan satış.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu 24

Arazi Gelir Değeri

Arsa Emsal Değeri

Yapı Maliyet Bedeli Levazım Bedeli

Md. 11/f: Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri Md. 11/g: Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değeri,

Md. 11/h: Yapılarda, resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payı,

Md. 19/e (ek): Başkasının taşınmazı ve Hazine taşınmazı üzerine inşa edilen yapıların levazım bedeli.

İmar Kanunu

Binalar

Md. 18: uygulanmadan önce mevcut olan binaların malike verilen parsele isabet etmemesi halinde 2942 Sayılı Kanuna göre takdir edilen bedeli ödenerek (kamulaştırma yapılarak) yıkım yapılması

Arsalar

Md. 17: İmar yoluyla hissedar olunan arsaların rayiç bedelinin tespiti ve hissedara satışı

Kat Mülkiyeti Kanunu

Arsa Payı Dağıtımı

Md. 3: Kat mülkiyeti ve kat irtifakı, bu mülkiyete konu olan ana gayrimenkulün bağımsız bölümlerinden her birinin konum ve büyüklüklerine göre hesaplanan değerleri ile oranlı olarak projesinde tahsis edilen arsa payının ortak mülkiyet esaslarına göre açıkça gösterilmesi, Arsa paylarının bağımsız bölümlerin payları ile oranlı olarak tahsis edilmediği hallerde, her kat maliki veya kat irtifakı sahibi, arsa paylarının yeniden düzenlenmesi için mahkemeye başvurabilmesi ve bağımsız bölümlerden her birine bu fıkra uyarınca tahsis edilen arsa payı, o bölümlerin değerinde sonradan meydana gelen çoğalma veya azalma sebebiyle değiştirilememesi

Özelleştirme Kanunu

İşletme Değerleme

Taşınmaz Değerleme

Md. 18 B/c:Özelleştirilecek kuruluşun niteliği, gördüğü hizmetin özelliği, gelecekteki nakit akımı potansiyeli, faaliyette bulunduğu sektör ve pazarın özellikleri, sahip olduğu sınai, ticari ve sosyal tesisler, makine araç ve gereçler, teçhizat, malzeme ve hammadde ile yarı mamul ve mamul madde stokları, her türlü taşınır ve taşınmazları, vasıfları ve hali hazır durumları, senetli ve senetsiz bütün alacak ve borçları ile bilumum hak ve yükümlülükleri ve özelleştirilecek kuruluşa uygulanacak özelleştirme yöntemini de dikkate alarak uluslararası kabul görmüş olan indirgenmiş nakit akımları (net bugünkü değer), defter değeri, net aktif değeri, amortize edilmiş yenileme değeri, tasfiye değeri, fiyat/kazanç oranı, piyasa kapitalizasyon değeri, piyasa değeri/defter değeri, ekspertiz değeri, fiyat/nakit akım oranı metotlarından en az ikisini uygulayarak işlem yapma

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun

Kamulaştırma Değeri

Enkaz Bedeli

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre değerleme 775 sayılı Gecekondu Kanunu hükümlerine göre enkaz bedelinin analizi

Harçlar Kanunu

Tapu ve Kadastro Harçlarına Esas Değer

Md. 63: Kayıtlı değer veya emlak vergisi değeri olarak kabul edilmekte

Kooperatifler Kanunu

Kıymet Takdiri

Md. 21: Ana sözleşmede aynların değeri tespit edilmemiş ise, bu tespitin kurucular tarafından toplantıya çağrılacak ilk genel kurulda ortak adedinin 2/3 ünü temsil eden ortakların çoğunluğu ile seçilecek bilirkişilerce yapılması (Bilirkişilerin değer tespit ölçütleri kanunda belirtilmemiş)

Gayrimenkul Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliği

Gayrimenkul Fonları

Md. 36: Fon portföyündeki varlıkların değerleme esaslarına ilişkin olarak Kurulun yatırım fonlarının finansal raporlamalarına ilişkin düzenlemelerindeki değerleme esaslarına uyulması, değerleme raporlarında, sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde gayrimenkul değerleme hizmeti verecek kuruluşlar ile bu kuruluşların Kurulca listeye alınmalarına ve sermaye piyasasında uluslararası değerleme standartlarına ilişkin Kurul düzenlemelerindeki esaslara uyulması.

Gayrimenkul Sertifikaları Tebliği

Değerleme Raporu

Bağımsız Bölüm Değeri

Md. 6: Kurula başvuru ve proje bitiş tarihleri ile Tebliğde belirtilen durumlarda veya Kurulca uygun görülecek diğer aşamalarda, değerleme kuruluşlarınca gayrimenkul projesine ilişkin olarak bir değerleme raporu hazırlanması, Kurulun ilgili düzenlemeleri uyarınca hazırlanacak bu raporda gayrimenkul sertifikalarına konu edilen bağımsız bölümlerin tahmini satış bedeli ile bu bedelin belirlenmesinde esas alınan emsal değerlere bağımsız bölümlerle ilişkilendirilerek verilmesi ve değerleme raporunda gayrimenkul projesindeki emsal satış bedellerine yer verilmesinin zorunlu olması

Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun

Maddi Zarar Bedensel Zarar

Md. 8: Hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına uygun biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığıyla zararın tespiti, komisyonun 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerinden değer takdirinde kıyasen yararlanması

Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu

Arazi Değerleme

Md. 8/K (6537 SK Md.5): Yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğünün altındaki tarımsal arazileri yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğüne çıkarmak veya mülkiyetten kaynaklanan ihtilafları gidermek için kamulaştırma, alım ile satım işlemleri Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının talebi üzerine Maliye Bakanlığınca ilgili mevzuatına göre yerine getirilmesi, kamulaştırma ve alım işlemleri gerektiğinde Hazineye ait taşınmazların trampası suretiyle de yapılabilmesi, gerekli hallerde asgari tarımsal arazi büyüklüğünün altındaki tarımsal arazileri toplulaştırabilmekte veya bu Kanun kapsamında değerlendirmek üzere kamulaştırabilmekte, …öncelikle toplulaştırma veya kamulaştırma konusu olan arazi maliklerine, bu kişiler satın almadığı takdirde, yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğünde tarım arazisi bulunmayan yöre çiftçilerine rayiç bedeli üzerinden Bakanlığın talebi üzerine Maliye Bakanlığınca ilgili mevzuatına göre doğrudan satılması

Çevre Kanunu

Çevre Tazminatı

Md. 28: Çevreyi kirletenler ve çevreye zarar verenler sebep oldukları kirlenme ve bozulmadan doğan zararlardan dolayı kusur şartı aranmaksızın sorumlu olması, çevreye verilen zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren beş yıl sonra zamanaşımına uğraması ve tazminatın belirlenme esasları Kanunda yer almaması

Gece Kondu Kanunu

Arsa Değerleme

Md. 4/a-b-c: Arazi ve arsaların bedeli; bulunduğu şehir, kasaba ve bölgenin özellikleri, yapılmış ve yapılacak kamu hizmet ve tesislerinin durumu ve sair hususlar da göz önünde bulundurularak, ilgili belediye ve Vakıflar İdaresi arasında anlaşma yolu ile tespit edilmesi, arazi ve arsalar üzerinde Vakıflar İdaresine ait herhangi bir yapı bulunduğu takdirde, bu yapının bedelinin ayrıca hesaba katılması ve bedele ait anlaşmazlıkların mahalli asliye hukuk mahkemelerince basit muhakeme usulü ile çözümü

Gece Kondu Kanunu Uygulama Yönetmeliği

Emsal Değer

Md. 8: Arsa değerlemede; tahsis veya satış yılındaki imar görmemiş ve boş arazi durumuna ait olmak üzere arazi emsal bedeli, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, okul, mabet ve benzeri hizmetlere ayrılan saha kaybı, harita, plan, aplikasyon, yol, kaldırım, kanalizasyon ve su, elektrik gibi kamu hizmet ve tesislerinin satış yılındaki resmi birim fiyatlara göre tespit edilecek bedeli dikkate alınarak hesaplanacak arsa bedelinden az olmamak kaydı ile valilikçe komisyon marifetiyle belirlenip Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nca onanacak emsal bedelin esas olması

Mera Kanunu -Mera Yönetmeliği

Cins Değişikliği ve Ot Bedeli

Md. 30/e: Tahsis amacı değişikliği talep edilen alan için teknik ekip tarafından hazırlanan rapor olumlu ise yirmi yıllık ot geliri de bir raporla tespit edilerek komisyona teslim edilmesi

Geçici Md.3: Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar plânları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera, yaylak ve kışlak olarak kullanımı teknik açıdan mümkün olmayan yerlerin ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescillerinin yapılması, ancak, bu nitelikteki taşınmazlardan ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescilleri bedel talep edilmeksizin aynen devam eder. Bunlar hakkında Hazinece dava açılmaması, açılmış davalardan vazgeçilmesi, Hazinece bu nitelikteki taşınmazlar hakkında ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları aleyhine açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılması ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve henüz tapuda işlemleri yapılmamış olan taşınmazlar hakkında da aynı hüküm uygulanması.

Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan Hazine adına tescil edilmesi gerekirken gerçek ya da özel hukuk tüzel kişileri adına tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin Hazinece açılan davalardan, taşınmazların emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden hesaplanacak bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla vazgeçilmesi, bu hüküm, henüz dava açılmamış taşınmazlar hakkında da uygulanır. Evvelce açılan davalarda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen ve kesinleşen kararlara konu olan bu nitelikteki taşınmazların tapuları da talep etmeleri halinde aynı esaslara göre önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına devredilmesi.

Köy Kanunu

Rayiç Bedel

Ek Md. 13: Köy tüzelkişiliği adına, köy yerleşme planına göre en çok 2.000 m2 olmak üzere tescil edilen parseller köyde ikamet eden ve köy nüfusuna kayıtlı olup evi olmayan ihtiyaç sahiplerine ihtiyar meclisi kararı ile rayiç bedel üzerinden satış yapılması

Köy Yerleşme Alanı Uygulama Yönetmeliği

Satış Bedeli

Md. 9: Arazinin; hali hazır emsal alım satım değerleri, mevki, inşaat teknikleri bakımından elverişlilik durumu, ulaşım ve benzeri hususlar dikkate alınarak, öncelikle (m2) birim fiyatının saptanması

Afet Sigortaları Kanunu

Sigorta Değeri

Binaların maliyet bedeli üzerinden değerleme yapılması

Zorunlu Deprem Sigortası Tarife ve Talimatı

Sigorta Bedeli

Sigorta bedelinin tespitinde, sigorta edilen meskenin yapı tarzı için belirtilen metrekare bedeli ile aynı meskenin brüt yüzölçümünün (veya yaklaşık yüzölçümünün) çarpılması sonucu bulunan tutarın esas alınması

Orman Kanunu

Kiralama-Zarar Tazmini

Md. 17: Devlet ormanlarında izin verilecek faaliyetler ve irtifak hakkı tesisi, izin amaç ve şartlarına uygun olarak faaliyet gösteren hak sahiplerinin izin süreleri; yer, bina ve tesislerin rayiç değeri üzerinden belirlenecek yıllık bedelle 99 yıla kadaruzatılabilmesi. Md. 110: Zararın belirlenmesinde yangın sonucu tamamen yanan ağaç ve ağaççıkların değeri, kısmen yanan ağaç ve ağaççıkların değerinde meydana gelen azalma, alt tabaka orman örtüsünün yanması nedeniyle oluşan zarar ve toprağın humuslu tabakasının yanması nedeniyle meydana gelen verim kaybının saptanması

Orman Kanununun 16.Maddesinin Uygulama

Yönetmeliği

Ağaçlandırma Bedeli, Arazi İzin Bedeli ve Ön İzin Bedeli

Yönetmeliğe göre verilecek izinlerde alınacak bedellerden; a) Ağaçlandırma bedeli: Genel Müdürlükçe asgari ücret tespit komisyonunca yılın ikinci yarısı için tespit edilen 16 yaşını doldurmuş işçilerin bir günlük normal çalışma karşılığı asgari ücretlerinin 294 gün/hektar katsayısıyla çarpımı sonucu belirlenen ağaçlandırma birim hektar bedelinin izin alanı ile çarpımı sonucu alınacak bedel b) Arazi izin bedeli: İzin alanının metrekaresi, cari yıl ağaçlandırma birim metrekare bedeli, bu Yönetmeliğin ekinde yer alan izin türü katsayısı Ek-1, ekolojik denge katsayısı Ek-2 ve il katsayısının Ek-3 çarpımlarının sonucu alınacak bedel c) Ön izin bedeli: İzin alanının metrekaresi ile cari yıl ağaçlandırma birim metrekare bedelinin 30 hektara kadar olan ön izinlerde 1/10’u, 30 hektar dahil daha büyük olan ön izinlerde ise 1/5’i ile çarpımı sonucu bulunacak bedel olup bir defaya mahsus alınması ve süre uzatımlarında ayrıca bedel alınmaması

Tapu Kanunu

Değerleme ölçütleri ile ilgili bir hüküm bulunmamaktadır.

1.6.Taşınmazın Değerleme Nitelikleri ve Türk Hukukunda Yaklaşım Biçimi

Taşınmazın değerleme nitelikleri ve Türk Hukukunda yaklaşım biçimi; başlıca değerleme nitelikleri ve kapsamları, Türk Hukuk Sistemi’nde sık kullanılan değerleme nitelikleri ve taşınmazın etkin ve verimli kullanım analizi ve kullanım olanakları olmak üzere üç alt başlık altında incelenmiş ve örneklerle konunun anlaşılmasına özen gösterilmiştir.

1.6.1. Başlıca Değerleme Nitelikleri ve Kapsamları

Taşınmazın değerleme niteliği kavramı ile taşınmazın değerleme yönünden sahip olduğu varsayılan nitelikleri anlaşılmaktadır. Diğer bir ifade ile değerleme çalışmalarında baz veya hareket noktası olarak taşınmazın hangi vasfının esas alınacağına karar verilmesi gerekliliği, değerleme niteliği kavramı ile ifade edilmektedir. Değerleme nitelikleri; değerlemenin amacına göre değişmekte olup, sıklıkla taşınmazın olduğu gibi veya halihazır duruma göre değerlemesi (aktüel nitelikler), taşınmaza belirli ıslah ve iyileştirme yapıldığı varsayılarak değerleme yapılması (potansiyel veya tadilat değerlemesi) ve son olarak taşınmazın normal bir müteşebbis tarafından işletilmesi durumunda sahip olacağı nitelikleri esas alan normal nitelikler (tipik işletmecilik sistemi) olabilecektir. Başlıca değerleme nitelikleri aşağıda özet olarak tanımlanmıştır.

Taşınmazın bugünkü nitelikleri veya değerleme zamanında sahip olduğu vasıfları ile olduğu gibi incelenmesi halinde değerleme niteliği “aktüel nitelik” olarak alınmış olmaktadır. Bu yaklaşım özellikle arazinin kamulaştırma bedelinin takdiri ve konut kredilerinde teminat değerlemesinde soruna neden olmaktadır. Yapı taban alanı ve kat yüksekliği imar planına uygun olmayan konutların teminat değerinin olduğu gibi alınması halinde, fiili durum değeri ile yasalara göre olması gereken değer birbirinden farklı olacaktır. Mevzuat ve plana göre olması gereken yapının fiilen olmaması nedeni ile piyasa değeri ve teminat değerinin takdiri süreci hemen hemen imkansız olmaktadır. Taşınmazın kamulaştırma, el atma, kentsel dönüşüm ve yenileme amaçlı değerlemesi ile taşınmazın kira parasının tespitinde “taşınmazın işlem zamanında sahip olduğu niteliklerin olduğu gibi alınması” doğru bir yaklaşım olacaktır.

Taşınmaza belirli bir ıslah yapıldığında alacağı durumun nitelikleriyle inceleme yapıldığı zaman, değerleme nitelikleri “potansiyel yol” veya “tadilat değeri” üzerinden işlem yapılmış olmaktadır. Özellikle eski yapının mevcut durumu yerine tadilat yapıldıktan sonra söz konusu yapının kazanacağı niteliklere göre değerleme yapılması halinde potansiyel değerleme yaklaşımı kullanılır. Tadilat projesi uygulanan yapının kazandığı niteliklere göre bulunan değerden taşınmaza uygulanan tadilat projesinin toplam maliyetinin düşülmesi yoluyla taşınmazın güncel değeri takdir edilmektedir. Burada temel sorun her uzmanın farklı tadilat projesi öngörmesi ve doğal olarak tadilat maliyetinin farklı olması nedeni ile ulaşılan nihai taşınmaz değerinin farklılık göstermesidir. Kiralanan taşınmazın kiracısı tarafından yapılacak tadilat projesinin maliyeti, kiralama süresi ve kiralama süresinin sonunda malike bırakılacak taşınmaza yapılacak yatırımın ekonomik yönden elverişli olup olmadığının tespitinde de bu yaklaşım izlenebilir. Benzer biçimde depremselliğin yüksek olduğu riskli bölgelerdeki yapıların hali hazır duruma göre değerleme çalışmasının yapılması, uzman kişi ve kurumlarca yapılan risk tespitine dayalı güçlendirme projesi de dikkate alınarak güçlendirme maliyeti ve güçlendirilmiş olduğu varsayılacak yapının değerlemesi de yapılabilir. Fiilen güçlendirme yapılmamış bir yapının projesine göre iyileştirme veya tadilatının yapılacağı varsayılarak değerleme yapılması da potansiyel niteliklere dayalı bir çalışma olacaktır.

Taşınmazın normal bir müteşebbis tarafından işletilmesi durumunda sahip olacağı varsayılan niteliklere göre incelenerek değerleme yapılması halinde, değerleme nitelikleri “normal niteliklere” göre alınmış olmaktadır. Taşınmazın güncel piyasa değerinin takdirinde normal niteliklere göre değerleme yapılması en doğru sonucu verir. Bir yerleşim yerinde konutların en sık veya yaygın kullanım biçimi malikinin ikamet ettiği konutlar ise, malikinin ikamet ettiği konutların kira parası üzerinden değerleme çalışmasının yapılmasında, emsal kira analizi ve kira-değer çarpanı üzerinden taşınmazın değerinin bulunması veya varsa emsal satışlar üzerinden işlem yapılması uygun bir yaklaşım olacaktır. Değerleme uygulamalarında özellikle parsel veya tek yapı ölçeğindeki çalışmalarda cadde-sokak veya semtin genelinde yeterli verinin olmaması nedeni ile tipik işletme sistemi veya normal nitelikler genellikle tespit edilemeden parsel veya yapıya özgü niteliklerin normal olduğu varsayılarak işlem yapılması kaçınılmaz olmaktadır.

Arazi değerleme çalışmalarında her bir parselin değerleme niteliklerinin incelenmesinde, arazinin kendi yapısında mevcut olan nitelikleri ile onu işleten müteşebbisten dolayı arazinin kazandığı nitelikleri birbirinden ayırması oldukça güç olmaktadır. Örneğin, bir sulu arazinin konumu, doğal verimliliği onun kendi yapısında olan niteliklerdir. Ancak uygulanan tarım sistemi (ekilen ürünler, münavebe sistemi, bakım ve kullanılan girdiler gibi), varsa ağaç ve bina durumu, sulama sistemi ve tesisleri gibi müteşebbisten dolayı edindiği nitelikler olup, değerleme çalışmasında bu tür niteliklerin ayrıştırılması ve arazinin nihai değerinin takdirinde kullanımı oldukça güç olmaktadır. Eğer bütün malik ve arazi kullanıcıları (kira ve ortakçılıkla arazi işletme gibi) aynı biçimde hareket etmiş olsalar; böyle bir ayırımın yapılmasının bir önemi ve anlamı da olmayacaktır. Belirtilen durumda, değerlenen iki arazi arasındaki tek farklılık, sadece yapısal niteliklerden ileri gelecektir. Ancak genellikle müteşebbisler aynı biçimde hareket etmediklerinden, bazen fiziksel nitelikler yönünden birbirinin aynı olan iki arazi, değişik yetenekte müteşebbisler elinde birbirinden farklı gözükebilirler. Hatta aynı arazi bile normal, yetenekli veya yeteneksiz bir müteşebbis tarafından işletilmesine göre değişik aktüel nitelikler gösterebilir. Özellikle satın alma yöntemi ile kamulaştırma işleminde sırf uzlaşma oranını yüksek tutmak ve kısa sürede arazi edinimi işlemini tamamlamak açısından proje alanında aynı yerleşim yerindeki aynı tür veya özelliklerdeki bütün arazilere tek birim değer verildiği gözlenmektedir.

Taşınmazın değerleme zamanındaki durumu veya aktüel nitelikleri dikkate alınarak satış, teminat, vergi veya kamulaştırma değeri takdir edilebilir. Ancak bu yaklaşım normal müteşebbis tarafından işletilmeyen taşınmazın değerlemesinde hatalı sonuç verebilir. Örneğin, yeteneği sınırlı veya zayıf olan bir müteşebbis tarafından işletilen ticari taşınmazın değerlemesinde bu yolun izlenmesi, kötü bir operatörün elinde verdiği randımana göre bir makinenin performans analizinin yapılmasına benzetilebilir. Nitekim, yeteneksiz bir müteşebbis tarafından işletilmesi nedeniyle faaliyet sonuçları başarılı olmayan, fakat yapısal ve konum olarak oldukça verimli olması gereken ticari bir taşınmaz, normal bir müteşebbis elinde oldukça yüksek gelir veya kira getirebilir ya da malikine çok daha yüksek nakit akışı sağlayabilir. Halbuki, yapısı verimsiz olduğundan dolayı kötü durumda olan taşınmaz, sadece müteşebbisin değişmesi ile fazla değişim göstermez. Dolayısıyla bu ikinci duruma göre taşınmazın değeri, birinci duruma oranla daha düşük olacaktır.

Örneğin, fiilen yıllık 880.000 TL gelir getiren A ve B taşınmazlarının satış değerinin takdiri için değerleme uzmanının görevlendirildiğini varsayalım. Bunlardan A taşınmazı, fiziksel yönden çok iyi, fakat değerleme zamanında yeteneksiz bir müteşebbis elinde olduğu için 880.000 TL gelir getirmektedir. Buna karşılık B taşınmazı ise fiziksel yönden A taşınmazına göre oldukça kötü durumda olmasına rağmen, çok yetenekli bir müteşebbis tarafından işletildiği zaman 880.000 TL gelir verdiği gözlenmektedir. Böyle bir durumdaki iki taşınmazdan A taşınmazına, aktüel olarak aynı gelire sahip olmasına rağmen, B taşınmazına oranla daha yüksek bir satış veya piyasa değeri takdir edilecektir. Zira A taşınmazının, normal bir müteşebbis tarafından işletilmesi durumunda 880.000 TL’den daha yüksek (örneğin 1,5 milyon TL gibi) bir gelir getireceği halde, B taşınmazı normal bir müteşebbis elinde 880.000 TL’dan daha az örneğin 560.000 TL gelir getirebilecektir. Buna göre pazar koşullarının taşınmazın bugünkü durumuna oranla normal nitelikleri ve yapısal özellikleri ile tadilat çalışmaları veya iyileştirme uygulamalarına da değer atfettiği ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla bir taşınmazın piyasa değerinin tahmininde, eğer normal değillerse, aktüel niteliklerine göre işlem yapmanın yanlış olacağı açıktır.

Özellikle gelir yönteminde iyi yönetilemeyen taşınmazı geliri düşük olacağından değeri de olması gerekenden daha düşük saptanırken, çok iyi yönetilen taşınmazın değeri ise, geliri yüksek olacağından daha yüksek saptanabilir. Taşınmazın bulunduğu bölgede gelir birim (kapalı alanın metrekaresi) başına 2.000 $ ile 3.500 $ arasında değişmektedir. Benzer taşınmazların ortalama geliri 2.860 $ ve en çok rastlanan gelir ise 2.665 $ olarak bulunsun. Değerleme çalışmasında geliri 2.000 $ veya 3.500 $ olarak almak normal olmayan tahminlerin ortaya çıkmasına yol açar. Değeri 2.000 $ olarak alındığı zaman eksik, 3.500 $ alındığı zaman da aşırı veya yüksek değerleme söz konusu olacaktır. Burada dikkate alınacak değerin en yaygın karşılaşılan değer (yani tepe değeri veya mod) olması (2.665 $) daha isabetli olacaktır. Bazı değerleme uzmanları, tipik yöntem olarak aktüel durumun dikkate alınması gerektiğini önerirler. Bu yaklaşım, taşınmazın brüt ve net gelirinin hatalı hesaplanmasına ve gelir değerinin, piyasa koşulları ve sürdürülebilirlik amacı ile çelişmesine neden olmaktadır. Değerlemede esas olan taşınmazın fiili durumu ile yaygın kullanım ve yönetim biçimi ile karşılaştırma yaparak rasyonel çözüme ulaşmak olmalıdır. Eğer uygulanan yönetim biçimi bölgede yaygın olan tipik yönetim modeli ile örtüşüyorsa, aktüel durumu kullanmak uygun olacaktır. Aksi durumlarda tipik yöntemin dikkate alınması gerekli olacaktır. Özelikle hızla büyüyen kentlerin genişleme alanında bulunan araziler ve diğer taşınmazların sadece tarımsal faaliyet temel alınarak etkin ve verimli kullanım değeri ile tipik işletmecilik modeline dayalı değerleme çalışması, genellikle pazar değerinin doğru ve tutarlı tahminine olanak vermez.

Değerleme teorisinde taşınmazın piyasa değerinin tahmininde genellikle taşınmazın olduğu gibi incelenmesi istenmektedir. Taşınmazın değerleme zamanında sahip olduğu niteliklere göre işlem yapılması, bazen istenmeyen sonuçların ortaya çıkmasına neden olabilir. Örneğin ruhsatına göre brüt alanı 150 metrekare olması gereken konutun brüt alanının 220 metrekare olması durumunda aktüel niteliklere göre yapının teminat değerinin takdir edilmesi halinde, teminat alınan yapının mevzuata uygun olarak inşa edilmemiş olduğu ve söz konusu yapının teminat olarak alınmasının finansal kesimin riskinin artmasına neden olacağı açıktır. Ancak mevcut konut kredisi uygulamasında birçok yapının imar planına göre çekme mesafesi, yapı taban alanı ve toplam inşaat alanı ve doğal olarak brüt yapı alanına uygun olarak inşa edilmemiş yapı sayısının fazlalığı nedeni ile belirtilen sorunun açılması için mevcut durum (taşınmazın olduğu gibi kullanılması durumunda değeri) ile yasal durum değeri (varsayılan niteliklere göre değer veya bir anlamda mutasavver niteliklere göre) gibi iki farklı değerin zorunlu olarak takdir edildiği gözlenmektedir. Esasen taşınmazın yasalara uygun olarak değerinin takdir edilmesi normal olmakla birlikte, fiilen mevcut olan yapının yasalara uygun olarak inşa edilmemiş olduğu, fiilen mevcut olmayan yapının değerinin takdir edilmesinin de adeta tasarlanan kullanım biçimi veya mutasavver kullanım biçimine göre değerleme yapılması anlamına geleceği göz önünde tutulmalıdır.

Konut, ticari taşınmaz ve diğer yapıların değerleme işlemlerinde, taşınmazın normal olarak sahip olması gereken niteliklerine sahip olmadığı, imalatın eksik olduğu ve gerekli bakım-onarım çalışmalarının yapılmamış olduğu tespit edilirse, öncelikle yapının tam olarak imal edildiği varsayılarak değerleme yapılması ve daha sonra eksik imalatın bu değerden düşülmesi yoluyla yapının güncel koşullarına göre değerinin ortaya konulması gerekecektir. Benzer biçimde bir yerleşim yerinde bütün yapıların bakımlı olması ve değerlenen yapının bakımsız olması halinde, incelenen bakımsız yapıya uygulanacak yıpranma oranı yükseltilerek değer düzeltme işlemi yoluna gidilecektir. Yapının mevcut durumu, varsa eksik imalatın tespiti ve imalat sonrası yapılan ruhsatlı veya ruhsatsız tadilat çalışmalarının tespiti için öncelikle mimari ve diğer uygulama projelerinin incelenmesi ve ulaşılacak sonuçlara göre işlem yapılması zorunlu olacaktır.

1.6.2. Türk Hukuk Sisteminde Sık Kullanılan Değerleme Nitelikleri

Taşınmazın niteliklerinin analizi, uygun değerleme yöntemlerinin seçilmesi ve nihai taşınmaz değerinin ortaya konulması özellikle kamulaştırma ve kamu taşınmazlarının farklı amaçlarla değerleme çalışmasında önemli sorunlara yol açmaktadır. 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (Resmi Gazete, Tarih: 18.07.2001, Sayı: 24466) kapsamında yapılacak değerleme ve özellikle satış işlemleri “rayiç bedel” üzerinden yapılacaktır (Md. 3). Hazineye ait taşınmazların satış bedeli peşin veya taksitle ödenebilmektedir. Taksitle ödeme halinde, satış bedelinin en az dörtte biri peşin, kalanı en fazla iki yılda ve taksitlerle kanunî faizi ile birlikte ödenir. 4706 Sayılı Kanun kapsamındaki bedelli irtifak hakkı tesis işleminde de taşınmazın rayiç bedeli esas alınacaktır. Ancak rayiç bedelin tespitinde kullanılacak ölçütler açıkça kanunda sıralanmamıştır. Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik (Resmi Gazete, Tarihi: 19.06.2007, Sayı: 26557) ile tahmin edilen bedel, bedel tespit komisyonunca tespit edilecek olup, bedel tespit ve takdirinde, taşınmazın konumu ve özellikleri göz önünde bulundurulmak suretiyle rayiç bedel esas alınacaktır (Md. 12).Özellikle tapuda kayıtlı taşınmazın, bu kayda göre mahalle veya köyü, mevki, sokağı, cinsi, yüzölçümü, hisse ve imar durumu, varsa tapu tarihi, pafta, ada, parsel veya cilt, sahife ve sıra numaraları ve fiili durumu, taşınmaz tapuda kayıtlı değil ise, ölçekli krokisi, yüzölçümü ve fiili durumu analiz edilecek ve işin şartnamesinde bu hususlarda bilgi bulunacaktır (Md. 10).

6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun (Resmi Gazete Tarih: 26.04.2012, Sayı: 28275) kapsamında yapılacak değerlemede “rayiç bedel” esası getirilmiş olup, kanunda rayiç bedel, satılacak taşınmazların 08.09.1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu veya 29.06.2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun hükümlerine göre tespit ve takdir edilen bedeli ifade etmektedir. 6292 Sayılı Kanun kapsamında hak sahipliği ile ödenmesi gereken bedel konuları özel olarak düzenlenmiştir. Orman vasfını yitirmiş araziler (6831 sayılı Orman Kanununun 2’inci maddesinin b fıkrası (2B alanlarında bulunan taşınmazlar) hakkında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenen güncelleme listelerine veya kadastro tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre oluşturulan tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre; söz konusu taşınmazların 31.12.2011 tarihinden önce kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen kişilerden bu taşınmazları satın almak için süresi içerisinde idareye başvuran ve idarece tespit edilen satış bedelini itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul edenler bu Kanuna göre hak sahibi sayılacaktır. Burada özellikle idare tarafından tek yanlı olarak takdir edilen bedelin dava konusu edilmemesinin hak sahipliği için ölçüt olarak alınması, hem uluslararası değerleme standartları, hem de değerleme biliminin temel ölçütleri ile çelişen bir yaklaşım olmaktadır. Bunun dışında 2B alanlarında hak sahiplerine doğrudan satılacak olan taşınmazların satış bedeli; 400 metrekareye kadar olan kısmı için rayiç bedelin % 50’si, fazlası için rayiç bedelin % 75’i üzerinden hesaplama yapılacaktır. Birden fazla taşınmazda hak sahibi olunması halinde % 50 satış bedeli saptanması, hak sahibinin tercih edeceği sadece bir taşınmaz için uygulanır. Bir taşınmazdaki hak sahipliğinin devredilmesi halinde % 50 satış bedeli tespiti, taşınmazın sadece 400 metrekaresi için ve hak sahiplerinin hisselerine oranlanarak uygulanır. Ancak, tamamen ve münhasıran bilfiil tarımsal amaçlı olarak kullanılan ve üzerinde tarımsal amaçlı yapılar (mandıra, sera, ağıl, kümes vb.) ile sürekli ikamet amacıyla kullanılan konut hariç yapı bulunmayan yerler için satış bedeli, rayiç bedelin % 50’si üzerinden hesaplanır, bu şekilde satılan taşınmazların sonradan farklı amaçla kullanılması halinde, taşınmazın satış tarihi itibarıyla rayiç bedelinin % 75’i üzerinden hesaplanacak bedel esas alınarak aradaki fark kanuni faizi ile birlikte ecrimisilin tarh, tahakkuk ve tahsiline ilişkin hükümler uyarınca kayıt malikinden tahsil edilecektir.

Hazine taşınmazlarının satış ve sınırlı ayni hak tesisi amaçlı değerleme çalışmalarında, taşınmazın mevcut durumu ve değerleme zamanındaki nitelikleri esas alınmaktadır. Türkiye’de arazi yönetimi ve mülkiyet hakkının kullanımı bakımından temel kısıtlayıcı unsurların başında farklı alan ve eser koruma statüleri gelmektedir. Sit Alanlarında Kalan Taşınmazların Hazine Taşınmazları İle Değiştirilmesi Hakkında Yönetmelik (Resmi Gazete, Tarih: 22/05/2010, S:27588) ile gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan, içinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları bulunması nedeniyle sit alanı ilan edilen ve kesin inşaat yasağı getirilen taşınmazların Hazine taşınmazları ile değiştirilmesi usul ve esasları tespit edilmiştir. Bu kapsamda yapılacak değerleme çalışmasında; sit alanında kalan gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine ait taşınmazların bedellerinin tespitinde, sit alanı ilan edilmeden önceki fiili ve hukuki durumları dikkate alınacak, sit alanında kalan gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine ait taşınmazların üzerinde bina ve tesis bulunması halinde, malikinin başvurusu üzerine rayiç bedeli, 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11’inci maddesi hükümlerine göre belirlenerek Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ödenecektir. Bu işlemde taşınmazın üzerinde sökülüp götürülebilecek sabit olmayan tesis ve yapılara, ağaçlardaki meyvelere, tarladaki ürüne değer takdir edilmez. Trampa yapılsa dahi, Maliye Bakanlığı’nca verilen süre içinde malik tarafından sabit olmayan tesis ve yapıların kaldırılmasına, mevsiminde meyvelerin toplanmasına, ürünün hasadına bir defaya mahsus olmak üzere izin verilecektir (Md. 7).

Hazine taşınmazları ile orman vasfını yitirmiş arazilerin satış ve diğer amaçlarla yapılacak değerleme çalışmaları, koruma alanlarındaki taşınmazların trampa amaçlı değerlemesi ile kamulaştırma amaçlı değerleme işlemlerinde taşınmazların hali hazır durumları (aktüel veya fiili nitelikleri) esas alınarak değerleme çalışması tamamlanacaktır. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11’inci maddesine göre değer tespitinde arazi, arsa ve yapının mevcut durumu esas alınacak, taşınmazın cins ve nevinin analizi resmi belgeler ve fiili duruma göre yapılacak, arazilerin mevki ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri ve arsa vasfını kazanmış taşınmazların değerleme çalışmasında ise, kamulaştırma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değeri tespit ve takdir edilecektir. Açıkça arazi değerlemede mevzuatta aktüel niteliklerin dikkate alınması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Özellikle arazi değerlemede; arazinin nevi ve bulunduğu bölgenin normal kullanım biçimi esas alınarak değerleme yapılması ve bu yolla bulunan normal değerin, arazinin aktüel durumuna göre ayarlanması gerekecektir. Arazinin yapısında mevcut olan niteliklerin (arazinin konumu, doğal verimliliği ve taban suyu seviyesi gibi) değere yansıtılmasında normallik aranmayıp, bunların değerleme çalışmasında olduğu gibi (aktüel olarak) alınması gerekecektir. Normallik, sadece müteşebbis ile ilgili nitelikler (arazi ıslahı, tarım sistemi, yaygın olarak yetiştirilen ürünler, ağaç sermayesi durumu, gübrelenme, sulama gibi) için göz önüne alınacaktır.

Taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespitinde, kamulaştırma yapılmasını gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kar dikkate alınmayacak veya mevcut durumda taşınmazın konumu, çevre özellikleri ve olduğu gibi kullanım koşulları esas alınarak değerleme yapılacaktır. Özellikle 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu (Resmi Gazete: Tarih: 23.07.1983, Sayı: 18113) kapsamında koruma alanlarında yapılacak kamulaştırma çalışmalarında bedel takdirinde, taşınmaz kültür varlıklarının eskilik, enderlik ve sanat değeri dikkate alınmayacak ve kamulaştırma işlemleri, 2863 Sayılı Kanun hükümleri ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerine göre yapılacaktır (Md. 15).

Farklı amaçlarla değerleme çalışmalarında taşınmazın esas alınacak niteliğinin değişmesi gerektiği vurgulanmalıdır. Yasalara göre yapılması gereken değerleme çalışmalarında uzmanın esas alması gereken nitelikler ile kullanması gereken değerleme yöntemleri ya açıkça ilgili mevzuatın amir hükümleri arasında tanımlanmış ya da bazı değerleme konuları ile kısmen veya hiçbir düzenleme yapılmamıştır. Taşınmaz proje geliştirme, etkin ve verimli kullanım analizi ve taşınmaz yatırım stratejilerinin geliştirilmesi gibi alanlarda mutlaka taşınmazın alternatif kullanım biçimlerinin tasarlanması ve olası bütün alternatif kullanım koşulları esas alınarak her bir alternatifte taşınmazın kullanım durumuna göre ayrı ayrı gelir, gider ve taşınmaz değerinin analiz edilmesi gerekir. Doğal olarak belirtilen alanlarda taşınmazın olası kullanım alternatiflerinin geliştirilmesi, tasarlanan kullanım biçimlerine göre olası taşınmaz değerlerinin tahmin edilmesi ve potansiyel kullanım alternatiflerinin sonuçlarına göre uygun kullanım veya yatırım kararlarının seçimi gerekli ve hatta yatırım stratejilerinin geliştirilmesi yönünden zorunlu olacaktır.

1.6.3. Taşınmazın Etkin ve Verimli Kullanım Analizi ve Kullanım Olanakları

Etkin ve verimli kullanım (highest and best use) kavramı, “pazar değeri takdirlerinin temel ve ayrılmaz bir parçası” olarak görülmektedir. Bir taşınmazın fiziki olarak mümkün, finansal olarak gerçekleştirilebilir olan, yasalarca izin verilen ve mülkü en yüksek değerine ulaştıran en olası kullanımın tespiti olarak tanımlanır. Yasalarca izin verilmeyen ve fiziki açıdan mümkün olmayan kullanım, yüksek verimliliğe sahip en iyi kullanım olarak kabul edilemez. Bu yöntem binalardaki yıpranma ve eskimenin etkileri, arazi için en uygun iyileştirme (ıslah) ve yenileme çalışmaları ile imar uygulamasında parsellere en uygun imar hakkının verilmesi gibi birçok alanda değerleme yapılmasına imkan verir. Arz ve talep arasında ciddi biçimde dengesizlik olan veya aşırı derecede dalgalanma gözlenen piyasalarda, mülkün en verimli ve en iyi kullanımı, gelecek yıllarda kullanılabilecek bir hak olabilir.

Etkin ve verimli (iyi) kullanım analizi; gayrimenkul piyasasının itici gücüdür. Eğer bir mülkün potansiyel bir kullanım değeri yoksa, piyasa değeri de olamaz. Mülkün değeri; kullanım koşulları veya alternatiflerine bağlı olarak artar. Bir mülkün en etkin ve en verimli kullanımı ve arazi değeri arasında güçlü bir ilişki bulunur28. Etkin ve verimli kullanım analizi değerleme uzmanlarınca çoğunlukla eski yapıların yıkımı ve yeni inşaat yapımı ile mevcut yapıların tadilatına yönelik karar sürecinde sık kullanılır. Eski yapıların yerine imar planına göre izin verilen ve eskisinin yerine yapılacak yeni yapının daha yüksek bir değer üretip üretmeyeceğinin analizi bu yolla belirlenir. Birçok ülkede piyasa eğiliminin yeni bina arayışına yönelik olduğu dikkate alınırsa, arazi üzerinde mevcut olan yapıya tadilat projesi uygulanması veya yıkılıp yeniden inşaat yapılması alternatiflerinin karşılaştırılmasında, iki veya daha fazla alternatiften hangisi taşınmazın değerini maksimum yaparsa, o alternatif seçilir. Ancak koruma statüsü olan yapıların yıkılması söz konusu olamayacağından, bu tür yapılarda uygulanabilecek koruma ve kullanım alternatiflerinin etkin ve verimli kullanım analizi yapılarak en uygun koruma uygulamasına karar verilir. Benzer biçimde arazinin malik veya kullanıcısına maksimum fayda sağlayabilmesi için kullanım biçimi ve yoğunluğunun ne olması gerektiğine karar verme işi de bu analiz ile yapılır. Bu açıdan boş ve yeniden değerlendirilebilecek parsellere oranla tarihi yapıların daha düşük piyasa değerine sahip olmaları doğaldır. Boş imar ve kadastro parsellerinin nispeten yüksek değere sahip olmalarının iki sebebi bulunmaktadır. Bunlar; (i) geliştirilebilir potansiyel büyüklüklerinin olması veya mücavir parsellerin tevhit edilebilme olasılığının bulunması ve (ii) inşa edilecek yeni binanın üstün fiziksel koşulları ve zemin planının olmasının vereceği ekonomik ve diğer avantajlardır.

Örneğin, toplam alanı 12.300 m2 olan parselin üzerinde 780 adet yatak kapasiteli eski bir otel binası bulunmakta olup, mevcut yapının koruma statüsünün olmadığı saptanmıştır. Parselin plandaki işlevi ticaret-turizm alanı olup, yapı yüksekliği serbest, inşaat emsali 3.00, müştemilat, peyzaj ve rekreasyon tesisleri ile kot altında kalan kısmın inşaat emsaline dahil edilmeyeceği plan notlarında vurgulanmıştır. Parselin üzerine yeni inşaat yapılması halinde toplam kapalı alan kot üzeri 36.900 m2 ve kot altı 18.500 m2 olabilmektedir. Benzer otel projelerinin kesinleşen birim maliyet bedeli, peyzaj, çevre koruma yapıları, altyapı ve rekreasyon tesisleri dahil 1.450 TL/m2 ve tadilat maliyeti ise 32.300.000 TL olarak tahmin edilmektedir. Taşınmazın etkin ve verimli kullanımı ilkesine göre yatırımcının tercihinin ne olması gerekir?

Öncelikle etkin ve verimli kullanım analizinde parselin otel ve otel dışı yatırımlar için fiziksel olarak uygunluk analizi yapılır. Parselin zemin yapısı, çevre koşulları, bağlantı yolları ve ulaşım olanakları, kıyı ve ormana yakınlık ile diğer fiziksek koşulların uygun bulunması halinde, konaklama sektörüne yönelik yatırımın yapılabilmesi mümkün olur. İkinci olarak yasalara göre konu taşınmazın üzerinde mevcut yapının tadilatı veya yeni projenin geliştirilmesinin mümkün olup olamayacağının araştırılması gerekir. Bu amaçla yapılacak analizlerde; imar hakkı ve plan işlevlerinin uygunluğu, hava mania hattı, askeri yasak ve güvenlik bölgesi ile çevre koruma alanları ile ilişkisi, kıyıya yakınlık ve kıyı-kenar çizgisinin belirlenip belirlenmediği ile taşınmazın tapu kütüğünde kullanımı kısıtlayıcı şerh, beyan ve hakların olup olmadığı irdelenir. Üçüncü aşamada parselin kullanım alternatiflerinin fizibil olup olmadığının analiz edilmesi gerekir. Verilen örnekte tadilat maliyeti 32,3 milyon TL ve yeniden yapım maliyeti; 36.900+18.500 = 55.400*1.450 = 80.330.000 TL olur. Eğer yeni proje yapılması halinde otelin sınıfı (yıldız sayısı) ve kalitesi ile yatak adedi ve sunduğu hizmetlerde artış olacak ve birim hizmet fiyatları da yükselecek ise, yeniden yapımın avantajlı olacağına karar verilir. Diğer bir ifade ile yeniden yapımın getirisi ile maliyetinin ne kadar zamanda telafi edilebileceği, yeniden yapım sonrası otelin yıllık net faaliyet geliri ile tadilat sonrası yıllık net faaliyet geliri ve her iki durumda taşınmaz değerleri analiz edilir ve karşılaştırma çalışması ile en uygun alternatif seçilir.

Otel projesinin tadilat öncesi yıllık net faaliyet geliri 870.000 TL olup, tadilat sonrası bu gelirin % 20 dolayında artması beklenmektedir. Yeniden proje yapılması halinde yatak sayısı iki katına çıkacak, doluluk oranının aynı kalması ve hizmet standardının yükseltilmesi halinde yıllık ortalama net faaliyet geliri 3.875.000 TL ve otel yatırımlarında geçerli kapitalizasyon oranı ise % 10 olarak tahmin edilmektedir. Buna göre otel yatırımına yönelik rasyonel karar ne olmalıdır?

Taşınmazın temel kapitalizasyon eşitliğine (değer = net gelir/kapitalizasyon oranı) göre değeri aşağıdaki gibi hesaplanacaktır:

Hali hazır taşınmaz değeri = 870.000/0,10 = 8.700.000 TL

Tadilat sonrası taşınmazın değeri= (870.000*1,20)/0,10 = 10.440.000 TL

Yeni projenin yapılması halinde taşınmazın değeri = 3.875.000/0,10 = 38.750.000 TL

Taşınmazın üzerinde yeni proje yapılması ile taşınmazın gelir değerinde 4,45 kat artış sağlanmakta iken, tadilat projesinin maliyeti ile yeniden yapım maliyeti arasında 2,49 kat farklılık bulunmaktadır. Tadilata oranla daha yüksek maliyetli olan yeniden yapım projesi, taşınmazın toplam değerinde daha yüksek artış sağladığına göre yeniden yapım avantajlı gibi görülmektedir. Etkin ve verimli kullanım ilkesine göre mevcut projede tadilat yapılması yerine taşınmazın değerinde artış sağlayan yeni projenin tercih edilmesi uygun olur. Ancak yeni projenin maliyeti, proje finansmanı, yıllık işletme geliri ile giderlerin detaylı olarak analiz edilmesi de gerekecektir.

Etkin ve verimli kullanım analizi, tarihi binaları restore etme ve koruma uygulamalarında sık kullanılır. Öncelikle tescilli tarihi binaların yıkımının yasal ve pratik olmadığı bilinmelidir. Bu yüzden koruma uygulamaları; sosyal, kültürel ve mimari olan alternatif tercihleri harekete geçiren teşviklerle sübvanse edilmektedir. Bu tür yapıların etkin ve kullanım analizini yapmak, değerleme uzmanı için yeni bir binanın analizinden daha zor olacaktır. Değerleme uzmanı ekonomik kullanım ilkeleri ile yönlenecek ve onu kılavuz olarak kullanacaktır. Bu sebeple uzman geleneksel uygulamaları uyarlamak zorunda olacaktır. Uzman, sosyal ve kültürel sınırlamaların olduğu yerlerde yıkımı bir alternatif olarak görmemelidir. Ancak arazi değerlemede; yasal ve ekonomik faktörler, soysal ve kültürel faktörlerden daha ön planda tutulur. Birçok kentte kamusal eğilimlerin de bu yönde olduğu dikkati çekmekte olup, sırf bu yüzden birçok koruma projesi devlet desteği veya sübvansiyonu olmadan tamamlanamamaktadır. Taşınmazın sadece kültürel faydası değil de ekonomik faydasının da olması durumunda, tarihsel ve kültürel değer taşıyan yapıların, bulundukları parsellerle korunmasına yönelik girişimlerin maliklerden de geldiğine tanık olunur. Durum her ne kadar böyle olsa da, bu bölgelerde kullanılmayan önemli bir gelişme potansiyeli de olabilir. Mülk sahiplerinde, devlete bağlı olmaya karşı bir korku yaygındır. Ayrıca yüksek gelirli alıcıların hali hazır malikleri yerinden etmesi korkusu gibi sebeplerle de tarihi bölgelerin geliştirilmesine karşı sürekli bir direncin olduğu gözlenmektedir. Ancak gayrimenkul piyasalarında değişimin sürekli ve kaçınılmaz olduğu görülmekte olup, tarihi binaların sahip oldukları tasarımın uzun süre kullanılamadığı, bu değişimin tarihi mülklerde tahribata yol açabildiği vurgulanmalıdır.

Taşınmaz bilimlerinde etkin ve verimli kullanım analizi; teorik gibi görülmekle birlikte, arazi geliştirme ve uygun yatırım kararlarının analizi, parsellere imar hakkının verilmesi, planlamada eşitlik, adalet ve imar hakkı ilişkilerinin değerlendirilmesi ve özellikle kadastro parsellerine imar hakkının verilmesinin neden olabileceği değer artışı ile plan tadilatlarının neden olabileceği rant artışının ölçülmesi ve kentsel rant29 yönetiminde anahtar role sahiptir.

İmar planında işlevi prestij hizmet alanı olarak ayrılmış olan ve toplam alanı 234.500 m2 olan parselin üzerinde girişimcilerin istekleri ve piyasa gerekleri çerçevesinde apartman tipi konut, işyeri (ofis), otel-motel ve diğer (rezidans ve perakende) gibi kullanımların yapılabilmesinin mümkündür. Ticari amaçlı kullanılabilecek taşınmazın alternatif kullanım biçimlerine göre yatırım tutarları, masrafları ve işletme gelirleri aşağıda verilmiştir. Taşınmazın olası kullanım biçimlerine tahsis edilmesini kısıtlayan her hangi bir yasal ve fiziksel engel bulunmayıp ekonomik ömürleri de eşit olacaktır. Taşınmaz yatırımları için geçerli kapitalizasyon oranı % 10 olduğuna göre incelenen taşınmazın en etkin ve verimli kullanım biçimi aşağıdakilerden hangisi olabilir?

Göstergeler

Kullanım Biçimleri

Konut

İşyeri (Ofis)

Otel-Motel

Diğer Ticari Kullanımlar

Yatırım Tutarı (TL) (1.Yıl)

1.020.000

1.550.000

1.850.000

1.150.000

İşletme Masrafları (TL) (2.-20.Yıl)

340.000

600.000

940.000

690.000

İşletme Gelirleri (TL) (2.-20.Yıl)

850.000

2.010.000

4.200.000

1.230.000

Taşınmazın mevcut imar hakkına uygun olarak dört alternatif kullanım alanında yatırım tutarı (I0), işletme gideri ve işletme geliri dikkate alınarak bugünkü değeri hesaplanacaktır. Her dört alternatifte yatırım süresi 1 yıl ve işletme dönemi 2-20 yıl olarak alınacaktır. Yatırım alternatiflerinin gelir ve giderleri arasındaki farkın bugünkü değeri ile birinci yılın sonundaki yatırım tutarının ekonomik ömrün başındaki tutarı esas alınarak yatırımın toplam bugünkü değeri analizedilecektir:

Taşınmazın bütün kullanım biçimlerinde inşaat süresi bir yıl olup, yatırım tutarı olarak verilen parasal değer, birinci yılın sonundaki toplamı göstermektedir. Örnek olarak konut (rezidans) yatırımının işletme geliri ile gideri arasındaki fark 510.000 (850.000-340.000) olup, bu fark 2-20 yıllar arasında aynı olduğuna göre finans alanındaki taksit özelliğini (DT) taşımaktadır. Konut inşaatının sabit yatırım bedeli (1.020.000) ile taksitin bugünkü değeri aşağıdaki gibi bulunur:

1014-Gayrimenkul_Degerleme_Esasları_31122017_pdf__sayfa_44___508_

Analiz sonuçlarına göre taşınmazın üzerinde gerçekleştirilecek projelerden en yüksek bugünkü değeri otel-motel yatırımı teşkil etmekte ve bunu ofis yatırımı izlemektedir. Sonuç olarak en yüksek avantajı taşınmazın üzerinde inşa edilecek otel-motel yatırımı sağlamakta ve taşınmazın etkin ve verimli kullanım biçimi taşınmazın turizm sektörüne yönelik yatırım projesine ayrılması olarak ifade edilmelidir. Taşınmaz yatırım kararlarının analizi ve özellikle etkin ve verimli kullanım kararının geliştirilmesinde, taşınmaz projesinin riskleri ve duyarlılık analizinin özel öneminin olduğu, geleceğe yönelik senaryoların geliştirilmesinde her bir seçeneğin risk derecesinin kapsamlı olarak analiz edilmesi ve gelir tahminleri, gider analizleri ve nakit akışları ile kapitalizasyon oranlarının risk derecelerine göre uyarlanması gerekir.

Arazi kullanım biçimlerinin değerlendirilmesi ve değerleme yönünden etkinlik ölçümünde sıklıkla etkin ve verimli kullanım analizi yaklaşımı esas alınır. Etkin ve verimli kullanım analiz iki aşamalı işlem gerektirir. Birinci aşamada arazinin boş veya ham olarak durumu ve mümkün olan etkin ve verimli kullanım alanlarının tespiti ve ikinci aşamada arazinin ıslahı veya niteliğinin iyileştirilmesi durumunda değerinin tespiti yapılır. Arazinin potansiyel nitelikleri ya sübjektif olarak bireysel araştırmacı veya uzman tarafından irdelenir ya da ekip çalışması, beyin fırtınası, panel veya delphi tekniği gibi bir grubun değerlendirmesi alınarak nitelik tanımlaması yapılır. Örneğin, bir yerleşim yerinde şehrin gelişme aksı üzerinde alanı 150.000 m2 olan arazinin etkin ve verimli kullanım analizi yapılacaktır. Arazinin hali hazır koşullarda yerel piyasadaki ortalama alım-satım değeri 5,0 TL/m2 olarak ölçülmektedir. Arazinin yakın çevresindeki organize sanayi bölgesi ve müstakil konut yerleşimlerinde farklı imar ve kullanım özelliklerine sahip parsellerin ortalama alım- satım değerleri elde edilmiş ve aşağıda listelenmiştir:

Birinci Aşama

Boş veya Ham Arazinin Değeri (TL/m2) (Piyasa Değerinden Çok Olası Gelir Değeri)

5,0

İkinci Aşama

Arazi Kullanım Alternatifleri

Maliyeti (TL/m2)

Satış Değeri (TL/m2)

Zaman Maliyeti (TL/m2)

Parselasyon (Konut)

2,5

15,0

?

Parselasyon (Sanayi Yerleşimi)

2,5

18,5

?

Parselasyon (Günübirlik Turizm)

2,5

14,5

?

Koruma Alanı

2,5

5,0

?

Halka Açık Rekreasyon Alanı

2,5

8,3

?

Üçüncü Aşama

Hangi Alternatif En Mantıklı, Verimli, Karlı ve Yasal Yönden Uygun Olur?

?

?

?

Dördüncü Aşama

Araştırmanın Sonuçlandırılması

?

?

?

Mantıklı ve alternatif kullanım biçimlerinin işçilik, sermaye ve müteşebbislik için gerekli olan karşılıkları (ödemeleri) çıktıktan sonra, en yüksek verimi sağlayan kullanım biçimine karar verilmesi gerekir. Bu karar, arazinin boş veya ham haline göre en etkin ve verimli kullanım alanı olarak tanımlanır. Analiz aşamasında özellikle;

(i) çevredeki arazi kullanım tipleri her zaman optimum kullanımları göstermemesi,

(ii) mevcut arazi kullanımlarının optimum olmayabilmesi ve

(iii) mevcut zonlama, taşınmazın etkin ve verimli kullanımı ile tutarlı olmayabileceğine dikkat edilmesi gerekmektedir.

İncelenen örnek olayda arazinin olası bütün kullanım durumlarına göre kadastro parselinin imar parseline dönüşümü için gerekli olan zaman ve zaman maliyetinin aynı olduğu varsayılsın. İmar uygulaması sonrası bugünkü değer üzerinden en yüksek piyasa değerini veren sanayi amaçlı uygulama planı ve parselasyon yapılması, taşınmazın etkin ve verimli kullanım biçimi olarak kabul edilmelidir. Ancak arazinin koruma statüsü olan herhangi bir bölge içinde olması halinde bu biçimde alternatif geliştirilmesi anlamsız olacaktır. İncelenen taşınmaza 120 m yatay mesafede bulunan doğal gölün de arazi üzerinde proje geliştirme amacı dahilinde kullanımı hedeflenmektedir. Ancak sulak alanların korunması ve sulak alanların çevresinde tesis edilecek koruma zonlarına göre konu taşınmazın mutlak koruma alanı içinde kalması gerekli olup, buna göre taşınmazın üzerinde inşaat faaliyet yapılması mümkün olamayacaktır. Koruma statüsü dikkate alındığı zaman taşınmazın etkin ve verimli kullanım analizi anlamını yitireceğinden, olduğu gibi bırakılması veya ham arazi (koruma alanı) olarak işlem görmeye devam etmesi kaçınılmaz olur.

GİRİŞ: DEĞERLEME UZMANLIĞININ GELİŞİMİ VE GELECEĞİ

1. Mülkiyet Hakkı, Taşınmaz Yatırımları ve Değerleme İlişkileri

Tarihsel gelişim sürecinde insanın ihtiyaç duyduğu malların üretilmesi, tüketilmesi ve yararlanılması sosyal bir çevrede gerçekleştiğinden, bu mallara kimin nasıl sahip olacağı gibi sosyal bir sorun ortaya çıkmış ve mülkiyet, hukuk konusu olma niteliğini kazanmıştır. Mülkiyet anlayışı yine tarihsel süreç içinde, klasik mülkiyet anlayışından, modern mülkiyet anlayışına dönüşmüştür. Klasik mülkiyet anlayışında, mülkiyet hakkı, sınırsız bir kullanım hakkını sağlarken, modern mülkiyet anlayışında mülkü kullanım hakkının toplum yararı veya daha dar bir çerçevede kamu yararı gerekçesi ile sınırlanması gerekli olmaktadır. Taşınmaz mülkiyeti konusu her ne kadar hukuki bir kavram olarak görülmekte ise de ekonomik gelişme ve düşünce tarihi ve kamu ekonomisinde her zaman özel öneme sahip olmuştur.

Bir üretim faktörü olarak arazi; yerin yüzeyi, yeraltı ve yeryüzünü çevreleyen atmosfer tabakasını kapsamakta ve arazi mülkiyeti üç boyutlu olarak ele alınmaktadır. Birçok ülkede üretim faktörü olarak arazi mülkiyetinin kapsamına; arazinin üzeri, yüzeyi ve altındaki yapı ve tesisler de dahil edilmektedir. Arazinin coğrafi konumu ve buna bağlı iklim özellikleri de arazi faktörünün içinde ele alınmaktadır. Arazi kaynakları üzerinde; kamu mülkiyeti ve özel mülkiyetin söz konusu olması yanında özellikle gerçek (yabancılar dahil) ve özel hukuk tüzel kişilerine mülkiyet hakkının verilmesi, taşınmaz piyasalarının oluşumuna imkan vermekte ve değerleme çalışmasına gereksinim duyulmasına neden olmaktadır.

Literatür ve uygulamada; arazi, toprak, gayrimenkul (taşınmaz), emlak ve mülk gibi kavramlar sıklıkla kullanılmakla birlikte bunların genel olarak özdeş olmadığı bilinmektedir. Arazi; gayrimenkul mülkiyetinin temeli ve önemli bir parçası olarak ele alınmaktadır. Toprak kavramı ise sıklıkla derinliği tanımlamak için kullanılmaktadır. Arazi üç boyutlu iken, toprak tek boyutlu olarak ele alınmakta ve yeryüzünden yerin çekirdeğine kadar olan derinliği ifade etmektedir. Gayrimenkul varlığı içinde ticari alım-satıma konu olanları tanımlamak için emlak veya ticari gayrimenkul kavramları tercih edilmektedir. Mülk kavramı ise; taşınır ve taşınmazlar ile gayri maddi varlıkları kapsamakta ve taşınmaz kavramından daha geniş biçimde ele alınmaktadır.

Modern dünyada arazi kaynakları ve daha genel olarak gayrimenkul varlığının ekonomik, politik ve sosyal yönlerden önemine ilişkin birçok şey söylenebilir. Doğa; insanlara yaşam alanı sağlamakta, gıda, lif, hammadde ve enerji ihtiyaçlarını karşılamakta ve mutlulukları için gerekli fırsatları sağlamaktadır. İnsanlar araziye fiziksel çevreleri, beslenmeleri, dokuma ve giyecek yapımında kullandıkları malzemeleri karşılamak, barınma, imalat, konut, ticaret ve sanayi tesislerinin inşası, sosyal yaşam alanı olanakları, manzara, açık ve yeşil alanların tesisine yönelik olarak ihtiyaç duyarlar1. Bilinen tarih boyunca insanlara yiyecek, içecek, giyecek, barınma ve ticaret ürünleri sağlayan arazi, çok amaçlı kullanım olanağına sahip bulunmakta ve kısıtlayıcı düzenleme olmaması halinde arazi kaynakları, en yüksek getiriyi sağlayan alternatiflere ayrılmaktadır. Arazinin kentsel ve kırsal yerleşim yeri, tarım, orman, mera ve diğer amaçlara ayrılması; ekonomik, doğal, sosyal ve politik faktörlere bağlı olarak gerçekleşmektedir. Tarihsel gelişim sürecinde toplumların ekonomik yaşamı ve hatta siyasetin anahtarı olan arazi ve arazi hakları için birçok savaşın yapıldığı ve ülkeler arasındaki anlaşmazlıkların temel kaynağını arazinin teşkil ettiği bilinmektedir.

Özellikle 20’nci yüzyılın ortasından bu yana hemen her ülkede kırsal alanlardan belirli bölge ve şehirlerde yoğun iç ve dış göç akışı gözlenmekte ve kent alanları ve kıyılarda fiziksel nüfus yoğunluğu büyük ölçüde artmaktadır. Aynı dönemde tarım faaliyetleri ve kırsal alanda köklü değişim yaşanmış ve modern teknolojinin sayesinde artık geniş arazilerin işlenmesinde daha az işgücüne ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. Arazinin tarihsel kullanımının ve insan-arazi ilişkilerinin değişmiş olmasına rağmen, arazi mülkiyeti önemini korumuştur2. Artan kent nüfusu ve kentsel mekan talepleri de; kentte taşınmaz değerlerinin hızla yükselmesine ve hanelerin başlıca harcama kalemlerinin konut giderleri olarak kendini göstermesine neden olmuştur. Arazi edinimi, imar hakkı ve gayrimenkul yatırımları; birçok ülkede kişilerin toplam servetleri ve finansal varlıklarının temelini oluşturmayı sürdürmektedir. Kırsal kesimde arazi verimliliği ve değeri; esasen ürün kapasitesi ve geliri ile ölçülürken, kentsel kesimde arazinin imar hakkı, konumu ve olası kullanım biçimleri ile sosyal ve kültürel alanlara ulaşımı başlıca değer oluşturan faktörler olarak sayılmaktadır. Bunun da ötesinde birçok finansal kurum ve şirketin başlıca yatırım alanları arasında “oldukça güvenli olması” nedeni ile gayrimenkul yatırımları yerini korumakta ve geleneksel olarak hızlı gelişen ülkelerde gayrimenkul yatırımları oldukça yüksek getiri sağlama eğilimini sürdürmektedir.

Mülkiyet, varsa mevzuattaki kısıtlamalara tabi olarak malike mülkü kullanma hakkını verir. Özel mülkiyet hakkı ile mülke yapılan yatırım ile yatırımın karşılığı güvence altına alınabilir. Mülkiyet, tek tek veya ayrı olarak ele alınabilecek bir dizi hakkı da içerir. Bu haklar her bir çubuğun ayrı bir hakkı temsil ettiği bir demet çubuğa benzetilebilir. Malikin mülküne girme ve kullanma hakkı, satma veya mülkiyet üzerindeki bazı hakları (kiralama hakkı ve bu hakları bağışlama hakları gibi) da içermektedir. Mülkiyet hakkı ve sınırlı ayni haklar ayrı ayrı değerleme konusu olmaktadır. Türk Hukuk Sisteminde Medeni Kanununda eşya üzerinde sağladıkları hak ve yetkilerin kapsam ve niteliklerine göre sınırlı ayni haklar üç grupta toplanmış olup, bunlar; irtifak hakları (Md. 779-838), taşınmaz yükü (Md. 839-849) ve rehin hakları (Md. 851-972)’nı içermekte ve çıplak mülkiyet yanında söz konusu haklar da değerleme konusu olmaktadır.

Profesyonel anlamda taşınmaz yatırımları ve taşınmaz yönetimi kavramlarının maliklerin amaçlarını karşılamak için mülkiyet hakkının korunduğu bir idari, hukuki ve sosyal süreç olarak geliştiği gözlenmektedir. Profesyonel bir iş olarak taşınmaz yönetimi üç ana faaliyetin sonucu olarak görülmektedir. Bunlar; (i) bireylerin taşınmaz edinimine olanak veren yasal ve kurumsal sistemlerin geliştirilmesi, (ii) yapı stokunun geliştirilmesi ve (iii) gelir getiren taşınmazlarda sağlıklı mali süreçlerin gerçekleştirilebilmesi için profesyonel idare ve danışmalık hizmetlerini gerekli kılan ekonomik sistemlerin geliştirilmesidir. Günümüzde taşınmaz mülkiyeti ve yönetiminin tarihsel gelişiminde yasal ve kurumsal düzenlemelerin yanında taşınmaz yöneticileri ve yatırımcılar ile para ve sermaye piyasalarının da önemli rollerinin olduğu dikkati çekmektedir3. Birçok alanda olduğu gibi, gayrimenkul yatırımları, finans sektörü ile iç içe geçmiş ve adeta piyasaya entegre bir yatırım alanı niteliğine dönüşmüştür.

2. Değerleme Uzmanlığı ve Çalışma Konularının Gelişimi

Ekonomik düşüncenin gelişimi, mülkiyet sisteminin doğuşu ve değerleme biliminin kurumsallaşması arasında doğrudan ilişki bulunmaktadır. Esasen değerleme bilimi; ekonomi ve işletme bilim alanlarının çalışmaları ve daha sonra hukuk, mühendislik, mimarlık, tarım ve ormancılık gibi meslek dallarının katkıları ile 20’nci Temelde değerleme (veya değer biçme, kıymet takdiri, değer takdiri); taşınmaz ve taşınır mal, gelir ve haklara bilimsel yöntemlere göre değer belirleme veya tahmini tekniğini öğreten bir bilim dalıdır4.Değerleme; taşınmaz ve taşınır mallar, taşınmaz projesi, sınırlı ayni haklar, gayri maddi ve kişisel mülklerin değerleri konusunda sağlıklı yargı veya kanaat oluşturmak için yapılan ve sistematik biçimde tamamlanan tespit, sınıflama, analiz ve yorumlama çalışmalarının bütünü olarak da tanımlanabilir. Ancak mübadele veya değişimin ileri derecede geliştiği piyasa ekonomilerinde yüzyılın ikinci yarısında önemli bir gelişme trendi sergilemiştir. Piyasaya ekonomisi ve özellikle 1929-1931 döneminde etkili olan dünya ekonomik krizi, birçok ülkede genel olarak değerleme bilimi ve uzmanlığının gelişiminde etkili rol oynamıştır. Değerleme biliminin konuları arasında; kentsel ve kırsal taşınmazlar ile ticari ve sınai tüm mallar, gelirler ve ayni hakların değer ve faydalarının analizi yer almaktadır. Bunlara ilave olarak işletme ve işletme varlıklarının değerlemesi, proje geliştirme ve proje değerleme, alet-makine parkı, üretim düzenleri, gayri maddi varlıklar, sanat eserleri ve antika gibi varlıkların değerlemesine yönelik çalışmaların da katılımı ile değerleme uzmanlığı başlı başına bir meslek ve nispeten geniş kapsamlı ve kompleks bir iş kolu haline gelmektedir.

Temelde değerleme (veya değer biçme, kıymet takdiri, değer takdiri); taşınmaz ve taşınır mal, gelir ve haklara bilimsel yöntemlere göre değer belirleme veya tahmini tekniğini öğreten bir bilim dalıdır4.Değerleme; taşınmaz ve taşınır mallar, taşınmaz projesi, sınırlı ayni haklar, gayri maddi ve kişisel mülklerin değerleri konusunda sağlıklı yargı veya kanaat oluşturmak için yapılan ve sistematik biçimde tamamlanan tespit, sınıflama, analiz ve yorumlama çalışmalarının bütünü olarak da tanımlanabilir. Ancak mübadele veya değişimin ileri derecede geliştiği piyasa ekonomilerinde hemen her mal ve hizmetin piyasa fiyatı olduğu halde tek tek veya toplu (küme) taşınır ve taşınmaz değerlemesi işinin yapılmasını zorunlu kılan nedenlerin de açıklanması gerekir. Özellikle birçok yerleşim yerinde belirli nitelik ve türlerdeki taşınmazlar için sürekli ve etkin işleyen pazarın olmaması ve taşınmazların heterojen olması gibi iki temel neden ile hemen her ülkede değerleme hizmetinin yapılması zorunlu olur. Hatta gelişme düzeyi ilerledikçe gayrimenkullerin menkulleştirilmesine olan gereksinim, şirket ve varlık değerleme, kişisel mülk, çevresel varlık, antika ve sanat eseri değerleme gibi değerlemenin alt dalları bile başlı başına meslek haline gelmektedir. İki temel neden dışında malın değeri konusunda bilgi veya fikir sahibi olunsa bile bazen yasal düzenleme ve kurumsal uygulamalar da değerleme yapılmasını gerektirir.

Değer, kıymet, değer paha, bedel, tazminat, fiyat ve maliyet kavramları sıklıkla birbiri yerine kullanılmakla birlikte özdeş olmadıkları bilinmektedir. Değer, fiyat, kıymet, maliyet ve piyasa değeri kavramları aynı parasal meblağın benzer açıklamaları gibi görülebilir, ancak taşınmaz değerleme bağlamında bu kavramlar oldukça farklı tanım ve kapsamlara sahip olabilirler. Değerleme uzmanları genellikle gelir, kira veya nakit akışlarının bugünkü değeri ile ilgilenirler. Ancak malın üretim maliyeti değerin bir ölçüsü olarak nadiren kullanılır. Piyasa güçleri olan arz ve talebin etkileşimi, fiyatları ve piyasa değerlerini belirler. Değerleme uzmanı, piyasadaki fiyatları gözlemleme ve aynı esaslara dayalı olarak tespit edilmekte olup, haksız bir eylem olan el atmada hesaplanan tazminat, dava tarihindeki taşınmazın bedeli olmaktadır. Bunun dışında değerleme alanında tazminat ve bedel kavramlarının özdeş olmadığına dikkat edilmelidir.

Yapılan tanımlarda değerleme biliminin geniş kapsamlı olarak ele alındığı açıktır. Değerleme bilimi; kentsel ve kırsal taşınmazlar, sanayi ve ticaret işletmeleri gibi bütün malların değerlerinin nasıl biçileceği, taşınmaz ve işletme gelirlerinin tespiti, proje geliştirme ve değerleme ile taşınmazlar üzerindeki sınırlı ayni haklar ve işletmelerde pay değerlemesi konuları ile uğraşmaktadır. Belirtilen konulara ilave olarak gelişmiş ülkelerin sermaye piyasalarında yaygın olarak kullanılan gayrimenkule dayalı menkul değerlerin kaynağını oluşturan gayrimenkullerin değerlemesinde de değerleme uzmanlığından yararlanılmaktadır. Özellikle son elli yılda gayrimenkul uzmanlığı ve değerleme uzmanlığı, güçlü bilimsel temelleri olan profesyonel iş alanı ve meslek haline gelmiştir. Başta ABD, Kanada, İngiltere, Hollanda, Almanya ve İtalya olmak üzere gelişmiş ülkelerde değerleme uzmanlığının güçlü yasal ve kurumsal altyapısının oluşturulduğu, meslek kuruluşları tarafından gerek meslek etiği, gerekse mesleğe giriş ve meslekte kalma koşullarının belirlendiği, mesleğe giriş koşullarının oldukça yüksek tutulduğu, kişilerin imza ile yetkili kılındığı, kural ve mesleki etik değerlere aykırı davranışta bulunan üyelerin derhal meslekten men edildikleri, raporlamanın usul ve yöntemlerinin bir standarda bağlandığı meslek dalı niteliğini kazandığı görülmektedir6.Değerleme; pratik bir değer tahminini aşarak son yıllarda bilimsel değer, gelir veya fayda analizi ile bu alanlarda danışmanlık hizmeti sunumuna dönüşmüştür. Bu nedenle üniversitelerin taşınmaz (gayrimenkul) geliştirme ve yönetimi bölümleri dışında özellikle mühendislik, mimarlık, ziraat ve orman fakültelerinde lisans ve lisansüstü programlarda gayrimenkul değerleme derslerine seçmeli ve zorunlu ders olarak yer verilmektedir. Başta mühendis ve mimarlar olmak üzere bütün fakülte ve yüksekokul mezunlarının yasal değerleme (bilirkişilik) yapma hakkına sahip olmaları, konunun önemini arttırmış ve değerleme işinin uygulama alanının yayılmasına katkıda bulunmuştur. Ancak değerleme bilimi, sadece para ve sermaye piyasalarına yönelik değerleme konuları ve farklı yasalara uygun olarak mahkemelerde yapılan bilirkişilik konuları ile sınırlı değil, çok daha yaygın kullanım veya uygulama alanı olan bir meslek olarak gelişmektedir. Her türlü arazi, arsa, yapı, tesis ve taşınır mal alım-satımında, satın alan veya satan kişi, satın aldığı veya sattığı malın alış veya satış fiyatını bilmek istediğinde değerleme hizmetine başvurulmaktadır. Taşınmaz ipoteği karşılığı konut ve ticari kredi alımında teminatın değerleme işleminin yapılması, mevzuat ve bankacılık tekniği bakımından zorunlu olmaktadır.

Kamu ve özel kurumlarda değerleme çalışmasının en yaygın kullanım alanlarının başında farklı yöntemlerle arazi edinimi ve kamulaştırma işlemi gelmektedir. Özellikle enerji, içme, kullanma ve sulama suyu barajları, demiryolu, karayolu ve havalimanı yapımı, madencilik projeleri ile kentsel yenileme, dönüşüm ve gelişme alanlarına yönelik birçok projede, her yıl binlerce dekar arazi, arsa ve yapının kamulaştırılması gerekmektedir. Gerek mevzuata göre idare bünyesinde oluşturulacak kıymet takdiri komisyonu, gerekse mahkemelerce seçilecek bilirkişilerce kamulaştırılan taşınmaz ve müştemilatın değerleme işlemleri yapılmaktadır. Buna ilave olarak bir kamulaştırma yönetimi olan irtifak hakkı tesisinde de hakka konu taşınmazın değerinin saptanması ve irtifak hakkı tesisinin neden olduğu değer kaybının analizinin yapılması gerekli olmaktadır.

Özellikle ABD, İngiltere, Hollanda, Fransa, İtalya, Rusya gibi ülkeler başta olmak üzere hemen her ülkede servetin vergilendirilmesi ve emlak vergisi, tapu harçları, değer artış kazancı gibi kamu gelirlerinin tespitine esas arazi, arsa ve yapı değerinin takdiri, değerleme biliminin en geniş oranda uygulama alanını teşkil etmektedir. Şirketlerin birleşmesi (şirket evlenmesi) ve miras olarak bırakılan varlığın (terekenin) bölüşümünde varislere düşen payların saptanmasında da değerleme hizmetine sıklıkla başvurulmaktadır. Taşınmazlara ilave olarak alet ve makine parkı, taşınır mallar, hammadde ve ürünlerin alım-satım veya maliyet fiyatlarının tahminine yönelik değerleme çalışması da sıklıkla yapılmaktadır. Taşınmazlar ve işletmelerin gelir ve kira paralarının analizi yanında haksız işgalciden alınması gereken ecrimisil bedelinin tespiti de başlı başına değerleme konusudur. Bunlara ilave olarak mal sigortalarında; sigorta bedelinin önceden takdiri (takseli sigorta) ve bu bedel üzerinden poliçe düzenlenmesi ile sigorta kapsamındaki risklerin gerçekleşmesi halinde oluşan hasarın oranı ve zararın tespiti de değerleme işinin önemli bir bileşenidir.

Son yıllarda sanayi ve ticaret işletmelerinde varlık değerleme ve muhasebe amaçlı değerleme çalışmaları da hızla gelişmekte ve birçok ülkede varlık değerleme çalışmaları, bağımsız dış denetim, kredi dereceleme ve finansman temini yönünden özel önem kazanmaktadır. Artan kredi talebi, risk analizleri ve proje/faaliyet finansmanına yönelik taleplerin değerlendirilmesinde; işletmelerin mali yapılarının bilinmesi ve mali tabloların gerçekçi değerlere dayalı olarak hazırlanması istenmektedir. Bunlara ilave olarak proje geliştirme ve değerleme çalışmaları; kalkınma (yatırım) bankacılığının geliştirilmesine temel teşkil eden bir çalışma alanı olarak görülmektedir. Yatırım projelerinin yapılabilirlik çalışması aşamasında çevresel etkilerin incelenmesi ve proje çevrimine teknik, mali ve ekonomik değerleme aşamasına ilave olarak dördüncü aşama olarak çevresel değerlemenin eklendiği görülmektedir. Makroekonomik düzeyde fiziksel doğal kaynakların varlığının tespiti, envanteri ve bütün doğal/çevresel varlıkların değerleme işleminin yapılması yanında işletme veya proje ölçeğinde çevresel etkilerin değerlendirilmesi ve mümkün olduğu ölçüde söz konusu etkilerin fayda ve maliyetlerinin parasal olarak ölçülmesi, çevresel değerleme olarak bilinen uzmanlık alanının gelişmesine katkı yapmaktadır.

Türk Hukuk Sisteminde aykırı bir eylem sonucunda meydana gelen, kişi ve işletmelerin mal varlığının veya değerinde oluşan kayıp ve yoksun kalınan karın toplamından oluşabilen tutar maddi tazminat kavramı ile tanımlanır. Maddi tazminat konuları ve zarar-ziyan tespiti de değerlemenin konuları arasında bulunmaktadır. Deprem, su baskını, çevre kirlenmesi, terör zararları gibi birçok olayda maddi mallarda oluşan zarar ve ziyan tespitini yapan uzmanların değerleme yöntemleri ve fark teorisinden yararlanarak işlem yapmaları zorunlu olmaktadır. Türkiye’de geniş uygulama alanı olan arazi toplulaştırması ve tarım reformu uygulamaları ile arazilerin parçalanmasının önlenmesine yönelik düzenlemelerin uygulanabilmesi içinde arazi değerleme çalışmasının yapılması gerekmektedir. Toplulaştırma ve reform uygulamasında dağıtılacak arazinin değerinin tespiti ile bölünmez mal olarak kabul edilen mirasın değerlemesinin yapılması, değerleme uzmanlığının çalışma alanı içinde yer almaktadır. Sayılan alanlara ilave olarak kıyılar, orman ve mera arazileri gibi kamu taşınmazlarının değerlemesi, su ve maden haklarının değerlemesi ile gayri maddi varlık değerleme çalışmaları da, uygulamada sıklıkla tartışma konusu olmaktadır.

Farklı amaçlarla taşınmaz ve taşınır mal, malların gelir veya faydaları, proje değerleme ve taşınmazlar üzerindeki sınırlı ayni haklar ve gayri maddi varlık değerleme çalışmalarının her birinin kendine özgü yanı ve asgari koşulları bulunmaktadır. Diğer bir ifade ile değerleme ilke ve yöntemleri değişik konuları kapsamakta ve birçok disiplini veya mesleği yakından ilgilendirmektedir. Türkiye’de henüz sayılan değişik konuların tamamında değerleme uzmanlığı yeterince etkili olamamakta ve hatta sayılan birçok dalda uygulamanın yetersizliğinden ziyade bilimsel çalışmaların bile yapılmamış olduğu gözlenmektedir. Esasen ülkemizde değerleme konusunda yapılan araştırmaların oldukça sınırlı sayıda olduğu ve bunların da genellikle üniversitelerde yapılan lisansüstü tezler ve ders kitapları ile sınırlı düzeyde kaldığı vurgulanmalıdır. Araştırma noksanlığı nedeni ile değerlemenin bazı önemli özel konuları (proje değerleme, sınırlı ayni hakların değerlemesi, çevresel değerleme, gayri maddi varlık, antika ve sanat eserleri değerleme gibi), hem yasal düzenlemelerde, hem uygulamada büyük ölçüde ihmal edilmekte, uygulama çalışmaları da rasyonel esaslara dayanmamakta ve uluslararası düzeyde kabul görmüş değerleme standartlarından uzak bulunmaktadır. Günümüzde ormancılık gibi önemli varlıkların değerleme çalışmaları da gerek mülkiyet yapısı, gerekse değerleme gereksinimi yönlerinden yoğun inceleme ve tartışma konusu olamamıştır.

Türkiye’de yaşanan hızlı ekonomik büyüme ve kentleşme süreci, bir yandan kentsel arazi ve bina değerlerinin kontrolsüz biçimde artmasına, diğer yandan hızla yeni konut alanları, sanayi ve ticaret bölgelerinin gelişmesi ile imar hareketleri ve rant artışının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Kentlerde kontrolsüz yapılaşma alanları, dönüşüm ve gelişme alanlarında önemli mülkiyet ve değerleme sorunlarının ortaya çıktığı gözlenmektedir. Ekonomik gelişmenin hızlanması, enflasyon ve faiz oranlarının tek haneli oranlara gerilemesi, makroekonomik istikrarın sağlanmasına bağlı olarak gayrimenkul ve gayrimenkule dayalı yatırımlar önem kazanmakta ve belirtilen yatırımların para ve sermaye piyasalarına entegrasyonu da doğal olarak çok sayıda değerleme çalışması yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Kentsel ve kırsal alanlarda farklı amaçlarla taşınmaz değerleme çalışmalarında; mevzuat ve bilimsel esaslara göre kullanılması gereken değerleme yöntemleri için gerekli norm bilgilerin üretilememiş olması, mevcut veri, bilgi ve yapım projelerine ulaşımda güçlüklerin yaşanması, uluslararası değerleme standartlarının uygulamasının yeterli olmaması, taşınmaz ve proje değerleme yöntemlerinin iyi bilinmemesi, taşınmazların değerlerini olumlu ve/veya olumsuz yönlerde etkileyebilecek faktörlerin seçimi ve değer düzeltme parametrelerinin bilinmemesi, yerleşim alanları düzeylerinde değer haritalarının oluşturulamamış olması, değerleme hizmetlerinin kurumsallaşma sorunları ile proje geliştirme ve değerleme hizmetlerinin yetersizliği, proje alanlarında özel ve kamu taşınmazlarının etkin ve verimli kullanım olanaklarını olumsuz etkilemekte, taşınmaz değerlerinin beklenen düzeyden büyük ölçüde farklılaşmasına yol açmakta, başta finans, inşaat ve diğer sektörlerin ve hatta ülke ekonomisinin risklerinin artışına neden olmaktadır. Küresel finansal krizden sonra hatalı değerleme çalışmalarının neden olduğu riskler ve bunların etkilerinin daha iyi anlaşıldığı ve bu alanda çok sıkı düzenleme ve standartların yapılarak uygulamaya konulduğu dikkati çekmektedir7. Birçok büyük ölçekli kentsel dönüşüm, yenileme ve koruma alanları ile altyapı projelerinde arazi edinimi ile değerleme çalışmalarının uzun zaman almasına, arazi edinim ve kamulaştırma maliyetlerinin yükselmesine ve hatta birçok projenin sırf bu yüzden yapılabilir/uygulanabilir (feasible) olmaktan çıkmasına neden olduğu vurgulanmaktadır.

3. Değerleme Uzmanlığının Kurumsallaşması, Gelişimi ve Faaliyet Konuları

Gelişmiş ülkelerde 1930’lu yıllardan sonra değerleme uzmanlığına yönelik araştırma, eğitim, standartların tespiti ve örgütlenme sürecine girilmiş ve bu alanda önemli yapılanma gerçekleştirilmiştir. Türkiye’de bu alandaki mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (Resmi Gazete, Tarih: 30.07.1981, Sayı:17416)’na dayalı olarak ilk kapsamlı düzenleme yapılmış ve diğer bütün yasal düzenlemelerde bu kanuna ve Kurul tarafından yapılan ikincil düzenlemelere atıf yapılmıştır. Mülga 2499 Sayılı Kanunun 22’nci maddesine 21.02.2007 tarih ve 5582 Sayılı Kanunun 10’uncu maddesi ile eklenen (r) bendi ile “gayrimenkullerin değerlemesini yapabilecek değerleme kurumlarından sermaye piyasasında değerleme faaliyetinde bulunacaklara ilişkin şartları belirlemek ve bu şartlara uyan değerleme kurumlarını listeler halinde ilan etmek, bu Kanunun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacakların takibinde ve 38/A maddesinin dördüncü fıkrası çerçevesinde yapılacak değerlemelerde, ilgili taşınmaz için değerleme yapacak kişi ve kurumlara ilişkin şartları belirlemek ve bu şartlara uyan kişi ve kurumları listeler halinde ilan etmek” Sermaye Piyasası Kurulu’nun görevleri arasında sayılmıştır. Değerleme şirketlerine yönelik düzenleme yapılması ile sermaye piyasası mevzuatı bakımından önemli konularda değerleme ve raporlama standartlarının oluşturulması, sorumluluk sisteminin kurulması ve bu işleri yapacak personelin niteliğinin tespiti konusunda Kurul görevli kılınmıştır. Bu yolla Kurulun sermaye piyasalarına yönelik değerleme mesleğine ilişkin düzenleme yapması, mesleğin standartları ve etik değerlerinin tespiti, mesleğe giriş ve meslekte kalma koşullarının belirlenmesi, kural ve meslek etiklerine aykırı davranışta olan lisanslı uzmanlara uygulanacak yaptırımların tespiti, raporlamanın usul ve yöntemlerini belli standartlara bağlanması, değerleme uzmanlarının sınav ve eğitim konularına ilişkin düzenleme yapılmasına imkan vermiş ve yurtdışı örneklerinde olduğu gibi bu alanda mesleki örgütlenme de büyük ölçüde tamamlanmıştır.

6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (Resmi Gazete, Tarih: 30.12.2012, Sayı:28513) ile 2499 Sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmış olup, bu kanun ile değerleme uzmanlığı meslek örgütü olan Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği de kanun kapsamına alınmıştır (Md. 2). 6362 Sayılı Kanunun 76’ncı maddesinde “Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği” düzenlenmiş olmakla birlikte metinde gayrimenkul değerleme uzmanlığı kullanılarak mesleğin çalışma alanı daraltılmış ve Tebliğde de meslek adı bu biçimde tanımlanmıştır. Buna göre gayrimenkul değerleme uzmanlığı lisansına sahip olanlar ile değerleme kuruluşları, tüzel kişiliği haiz kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olan Türkiye Değerleme Uzmanları Birliğine üye olmak için başvurmak zorundadır. 6362 Sayılı Kanuna göre lisans sahibi, lisans almaya hak kazandığı tarihten itibaren üç ay içinde üyelik için Türkiye Değerleme Uzmanları Birliğine başvuruyu yapmakla yükümlü kılınmış olup, anılan yükümlülüğe uymayanların lisansı Kurul tarafından iptal edilmektedir. Benzer biçimde değerleme kuruluşları da, değerleme kuruluşu niteliğini kazandığı andan itibaren üç ay içinde üyelik için Türkiye Değerleme Uzmanları Birliğine gerekli başvuruyu yapmakla yükümlü kılınmış ve ilk defa tüzel kişilerin de birlik üyesi olmasına imkan verilmiştir. Bu yükümlülüğe uyulmaması halinde, Kurul, bu kuruluşlar hakkında faaliyetlerinin durdurulması ve yetkilerinin iptali dahil her türlü tedbiri almaya yetkili kılınmıştır.

Birlik; gayrimenkul piyasasının ve gayrimenkul değerleme faaliyetlerinin gelişmesini sağlamak üzere araştırma yapmak, eğitim ve sertifika vermek, Birlik üyelerinin dayanışma ve mesleğin gerektirdiği özen ve disiplin içinde çalışmalarına yönelik meslek kurallarını ve değerleme standartlarını oluşturmak, haksız rekabeti önlemek amacıyla gerekli tedbirleri almak, kendisine mevzuatla verilen veya Kurulca belirlenen konularda düzenleme yapmak, yürütmek, denetlemek, Birlik statüsünde öngörülen disiplin cezalarını vermek, ilgili konularda üyeleri temsilen ilgili kuruluşlarla işbirliği yapmak, mesleki gelişmeleri, idari ve yasal düzenlemeleri izleyerek bu konuda üyeleri aydınlatmakla görevli ve yetkili kılınmıştır. Özellikle konut finansmanı kapsamında yapılan değerleme çalışmasına ilişkin bilgilerin, bu çalışmaları yapan kişilerce Birlik tarafından belirlenecek usul ve esaslara göre Birliğe iletilmesi zorunludur. 6362 sayılı Kanun ile yapılan en köklü düzenleme Birlik üyelerinin yapacağı hizmetlerin ücretlerinin tutarları ve sınırlarına ilişkin esasların tespiti olup, bu işlem; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği, Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği’nin görüşünün alınması ile her yıl Kurul tarafından asgari değerleme hizmet ücreti ilan edilmektedir.

Sermaye Piyasası Mevzuatı Çerçevesinde Gayrimenkul Değerleme Hizmeti V erecek Şirketler İle Bu Şirketlerin Kurulca Listeye Alınmalarına İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (Seri: VIII, No: 35) ile 12/8/2001 tarih ve 24491 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Tebliğin amacı; sermaye piyasası mevzuatına tabi ortaklıkların, sermaye piyasası mevzuatı uyarınca gayrimenkul değerlemesi yaptırmaları zorunlu tutulan işlemlerine ilişkin olarak gayrimenkul değerleme hizmeti verecek gayrimenkul değerleme şirketlerine ilişkin esasları belirlemek ve listeler oluşturmak, Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin dördüncü fıkrası çerçevesinde yapılacak değerleme faaliyetine ilişkin esasları düzenlemek ve değerleme raporu standartlarını belirlemek olarak saptanmıştır. Kurul tarafından listeye alınan Gayrimenkul Değerleme Şirketlerinin sermaye piyasası mevzuatı uyarınca yaptıkları değerleme faaliyeti dışındaki değerleme faaliyetleri, bu Tebliğin kapsamı dışında bırakılmıştır. Tebliğ ile değerleme uzmanı olarak çalışacak kişilerin lisans almaları, çalışma koşulları, değerleme hizmeti verecek şirketlerin listeye alınması ve çalışma koşulları düzenlenmiştir.

Sermaye Piyasasında Uluslararası Değerleme Standartları Hakkında Tebliğ (Seri: VIII, No: 45) ile sermaye piyasası mevzuatına tabi ortaklıkların, sermaye piyasası kurumlarının ve ihraççıların sermaye piyasası mevzuatı uyarınca yaptıracakları değerleme işlemlerinde verilen değerleme hizmetlerine ilişkin esaslar belirlenmiş (TC Resmi Gazete, Tarih: 06.03.2006, Sayı: 26100) ve Tebliğ ekinde 1990’lı yıllarda uluslararası değerleme örgütleri tarafından yayınlanan değerleme standartları büyük ölçüde tercüme edilerek ülke içi düzenleme alanı haline getirilmiştir. Ancak değerleme bilimi oldukça dinamik bir meslek veya çalışma alanı olduğundan, sıklıkla değerleme mevzuatı ve standartlarda değişim olmakta ve anılan Tebliğ ekindeki standartlar özellikle 2008 yılından sonra dünyada etkili olan küresel finansal krizin de etkisi ile uygulamadan kaldırılmış ve güncel değerleme standartları yapılarak bütün değerleme kuruluşlarının kullanımına sunulmuştur9. Bu yaklaşımdan hareketle Kurulca “Sermaye Piyasasında Değerleme Standartları Hakkında Tebliğ” (III-62.1) 1 Şubat 2017 tarihinde (Resmi Gazete Sayı: 29966) yürürlüğe konulmuş ve 6 Mart 2006 tarihli Tebliğ ile eki olan Uluslararası Değerleme Standartları yürürlükten kaldırılmıştır.

06/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 62’nci maddesinin ikinci fıkrası ve 128’inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi hükümlerine dayanılarak hazırlanan Tebliğ ile sermaye piyasası mevzuatı uyarınca yapılan değerleme faaliyetlerinde, Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği ve Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği tarafından yayımlanan Uluslararası Değerleme Standartlarına uyulmasının zorunlu olduğu ve Kurul tarafından yapılan diğer düzenlemeler ile Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği ve Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği tarafından yayımlanan Uluslararası Değerleme Standartlarının uyumlu olmaması halinde, öncelikli olarak Sermaye Piyasası Kurulunun ilgili düzenlemelerine uyulacağı hükme bağlanmıştır. Belirtilen Tebliğ ile eş zamanlı olarak Uluslararası Değerleme Standartları, Sözlük ve Teknik Bilgi Notu yayınlanarak ilgilerin kullanımına sunulmuştur10. Sermaye Piyasası Kurulu’nun 22.06.2017 tarih ve 25/856 sayılı Kararı ile Uluslararası Değerleme Standartları 2017 uygun bulunmuş ve yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.

Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği Statüsü, 2014/5933 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın eki olarak yürürlüğe konulmuştur (TC Resmi Gazete, Tarih:02.04.2014, Sayı: 28960). Sermaye Piyasası Kurulunun önerisine dayanan Başbakan Yardımcılığının 14.01.2014 tarihli ve 112 sayılı yazısı üzerine, 6362 Sayılı Kanunun 75’inci ve 76’ncı maddelerine göre, Bakanlar Kurulu tarafından 05.02.2014 tarihinde kararlaştırılmış olan ana statü ile değerleme uzmanlarının mesleki örgütlenmesi, sicil tutulması, eğitim, disiplin ve mesleki gelişme konularında örgütlenme büyük ölçüde tamamlanmıştır. Daha sonra TDUB Üyeliğe Giriş Ücretleri ile Üyelik Aidatlarının Tahsil Şekli ve Esasları Hakkında Yönetmelik, TDUB Disiplin Yönetmeliği ve TDUB Mesleki Çalışma Komitelerinin Kuruluş, Çalışma ve İşleyiş Esasları Hakkında Yönetmelik hazırlanarak yürürlüğe konulmuş ve mesleki gelişme ve kurumsallaşma açısından önemli çalışmalaryürütülmüştür.

Sermaye Piyasası Kurulu’nun VII-128.7 sayılı Sermaye Piyasasında Faaliyette Bulunanlar İçin Lisanslama ve Sicil Tutmaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliği çerçevesinde halka açık ortaklıklarda ve sermaye piyasası kurumlarında (Sermaye Piyasası Kanunu’nun 35’inci maddesinde tanımlanan kurumlar) çalışan belirli unvan veya niteliklere sahip kişilerin Tebliğde belirtilen belirli lisanslara sahip olmaları gerekmektedir. Tebliğin 1 numaralı ekindeki tabloda belirlenen unvan veya görevlerde çalışanların, görev alanını değiştirerek bu unvan ve görevlerde çalışacakların veya herhangi bir kurumda çalışmamakla beraber bu görevlerde çalışmak isteyenlerin; söz konusu unvan ve görevlerin gerektirdiği lisanslama sınavlarına katılmaları, sınavlardan başarılı olmaları ve lisans alma şartlarını taşımaları gerekmektedir. Tebliğin 7’nci maddesi uyarınca; belirli bir lisansın alınabilmesi için belirlenmiş okul düzeyinde mezuniyet şartının sağlanması ve ilgili lisans sınavında başarılı olunması gerekmektedir. Sermaye Piyasası Faaliyetleri Düzey 1 Lisansı ve Konut Değerleme Lisansı için en az 2 yıllık yükseköğretim düzeyinde ve diğer bütün lisanslama alanları için ise en az 4 yıllık yükseköğretim düzeyinde eğitim alınmış olması gerekmektedir. Sermaye Piyasası Faaliyetleri Düzey 3 Lisansına sahip olanlar Sermaye Piyasası Faaliyetleri Düzey 2 veya Sermaye Piyasası Faaliyetleri Düzey 1 Lisansının gerekli olduğu, Sermaye Piyasası Faaliyetleri Düzey 2 Lisansına sahip olanlar Sermaye Piyasası Faaliyetleri Düzey 1 Lisansının gerekli olduğu, Gayrimenkul Değerleme Lisansına sahip olanlar da Konut Değerleme Lisansının gerekli olduğu görevlerde çalışabilmektedirler.

Lisanslama ve eğitim hizmetlerine yönelik faaliyetlerde bulunmak üzere Sermaye Piyasası Lisanslama Sicil ve Eğitim Anonim Şirketi (SPL) kurulmuş olup, bu yolla değerleme mesleğinin sermaye piyasaları faaliyetleri ile sınırlı olan kısmının düzenlenmesi sağlanmış, eğitim ve lisanslama yolunda önemli bir adım atılmıştır. Bu şirketin lisanslama sınavları, hazırlık çalışmaları, sicil tutulması, güncelleme eğitimi ve deneyim koşulları gibi konularda önemli faaliyetleri yürütmesi ve değerleme uzmanlığının kurumsallaşmasına katkı yapması beklenmektedir. Her ne kadar Sermaye Piyasası Kurulu’nun görevi gayrimenkul ve emlak piyasası gibi kendi meslek alanını doğrudan ilgilendirmeyen bir konuda geniş kapsamlı, mesleki bir düzenleme yapmak değilse de, böyle bir mesleğin ve güçlü meslek kuruluşuna ilişkin altyapının Türkiye’de oluşturulabilmesi, özellikle de sermaye piyasası alanında faaliyet gösteren kurumların gayrimenkul ile ilgili işlemlerinin daha sağlıklı ve güvenilir bir şekilde yapılabilmesi ve kamuyu aydınlatma prensibinin daha etkin biçimde uygulanabilmesi için sermaye piyasası alanı ile sınırlı bile olsa, değerleme mesleği ile ilgili bir kuruluşun kurulması için ön ayak olunması, Sermaye Piyasası Kurulu için bir zorunluluk olarak gündeme gelmiştir.

Gayrimenkul değerleme mesleğinin ilkeleri ve etik değerleri ile uygulama standartlarını belirleyerek mesleğe giriş ve çıkışı kontrol eden meslek kuruluşu uzun zaman boyunca kurulamamıştır. Buna ilave olarak farklı amaçlarla değerleme yapılmasında dikkat edilecek hususlara ilişkin kanun, tüzük, yönetmelik ve tebliğ gibi yasal düzenlemeler yapılmış olmasına karşın, münhasır değerleme hizmetleri kanunu hazırlanarak yürürlüğe konulamamıştır. Ülkemiz sermaye piyasasında, gayrimenkul yatırım ortaklıkları, aracı kurumlar ve halka açık şirketlerin gayrimenkul işlemleri için değerleme (ekspertiz veya kıymet takdiri raporu) alma zorunluluğu aranmakta, ancak bu konuda yeterli yasal düzenlemelerin olmaması, gayrimenkul değerlemesi alanında bir meslek organizasyonu veya öz düzenleyici kurum olmaması gibi nedenlerle gayrimenkul değerlemesi işi arzu edilen kalite ve standartlarda yürütülememektedir. Bu çerçevede, gayrimenkul değerlemesi işinin özel bir alan olması ve ayrı bir uzmanlık gerektirmesi, gayrimenkul değerlemesi yapacak uzmanlar ile bu alanda faaliyette bulunan şirketlerin sahip olmaları gereken asgari şartları belirleyen bir düzenleme yapılması, bu şirketlerin sayılarının artırılması ve gelişiminin sağlanması ihtiyacını doğurmuştur.

Burada değerleme bilimi ve mesleğine ilişkin genel bilgiler verildikten sonra değerleme yöntemlerinin kapsamlı analizi yapılmış ve değerleme yöntemlerinin uygulamaları, mümkün olduğunca ilgili yasal düzenlemeler de vurgulanarak ele alınmıştır. Özellikle arazi, arsa, farklı amaçlarla inşa edilen yapılar, bunların gelirleri veya mahrum kalınan gelir, fayda veya kira bedelleri ile gayrimenkul proje geliştirme ve proje değerleme ilkeleri ve uygulamaları incelenmiştir. Farklı nitelik ve türlerdeki gayrimenkullerin değeri, geliri ve bunların üzerindeki sınırlı ayni hakların değerleme işlemleri, ayrıntılı olarak kuramsal ve sayısal uygulamalı olarak irdelenmiştir. Buna ilave olarak değerleme yöntemlerinin altyapısını teşkil eden değerleme matematiği ile yasal ve kurumsal düzenleme konuları ayrıntılı olarak incelenmiştir.

Piyasa Değerini Etkileyen Faktörler Nedir?

indir

Değer, kıymet kavramını nasıl en doğru şekilde tanımlarız? Gelir idarelerine göre değer standartı “Adil Piyasa Değeri” olarak tanımlanır ve istekli bir alıcı ile istekli bir satıcı arasında el değiştiren mülkün bedeli olarak bilinir. Aynı zamanda ne alıcının, ne de satıcının herhangi bir baskıya maruz kalmaması, iki tarafın da anlaşma ayrıntılarını iyi bir şekilde bilmesi gerekir.

Ancak bazı özel durumlarda, satıcının özel koşulları nedeniyle mülkü elden çıkarmakta acele etmesi neticesinde fiyat önemli değildir, mülkün en kısa sürede satılması istemektedir. Bu durumda Acil Piyasa Değeri” olarak karşımıza çıkar.

Yani temelinde şunu söyleyebiliriz; elinizdeki mülk ancak başka birisinin ödeyeceği fiyat kadar değerlidir. Emlak sektöründe yer alanlar için de adil piyasa değerlerini bilmek, bunları nelerin etkilediğinin farkına varmak son derece önemlidir.

Gayrimenkul danışmanları, pazarlanabilirlik ve fiyat değerlendirmesi yaparken şu faktörlere dikkat etmelidir;

Finansal Performans

Değerlendirmemiz gereken ilk faktör belki de işin mali boyutu. Genellikle aradan geçen yılların performansına bakarız fakat aslında dikkat etmemiz gereken ilk şey son 12 aylık performanstır. Değer belirlemesi yaparken ilk olarak son yıla bakmalısınız.

Satışların Büyüklüğü ve Yoğunluğu

Doğal olarak pazarlanabilirliği etkileyen bir diğer faktör satışların büyüklüğüdür. Büyük emlak firmalarında genellikle daha çok danışman bulunur ve bu nakit akışının da artmasına yol açar, işlem hacmi büyür. Daha küçük ofislerde ise önemli bir danışman eksikliği yoğun şekilde hissedilir.

Konum ve Rekabet

Hem konum, hem de işin rekabet kısmı değerlendirmeniz gereken faktörler arasında. Geniş metropollerde yer alan emlak ofislerinin portföy listesi daha geniş olacak ve pazar payları çoğalacak. Fakat aynı zamanda bölge ne kadar büyükse, rekabet de o kadar yükselecek.

Alıcıların Durumu

Alıcıların durumunu da es geçmemek gerekiyor. Mevcut alıcı azlığı değeri de azaltabilir. Başta da dediğimiz gibi, eldeki mal ancak başkalarının ödeyeceği kadar değerlidir. Kısaca özetlemek gerekirse piyasayı alıcılar belirler.

Diğer Faktörler

Elbette değer biçme sürecinde uyumluluk, marka, kültür, liderlik, ekonomi ve uzun ömürlülük gibi faktörler de değerlendirmeye alınır. Tüm bunlar bir araya getirildiğinde de adil piyasa değeri çıkmış olur.

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Cins Tashihi Nedir?

cins-tashihi-nedir-696x696

Cins Tashihi Nedir?

Bir taşınmaz malın cinsinin değiştirilmesine cins tashihi denir. Yapısız iken yapılıya ya da yapılı iken yapısız hale dönüştürülebilir. Örneğin bağ, bahçe, tarla iken arsaya veya arazi iken bağ, bahçe vb durumuna dönüştürmek.

Uygulamada en çok görülen cins tashihi işlemine örnek olarak arsa veya arazilerin üzerine yeni bina yapılması verilebilir. Tapu dairesine gidip arsa ibaresini bina olarak değiştirme işlemine cins tashihi denir.

Cins tashih işlemi; yapısız iken yapılı, yapılı iken yapısız hale getirme ve diğer cins değişikleri olmak üzere üçe ayrılır.

Cins tashih işlemi için Tapu ve Kadastro Müdürlüğü’ne gerekli harç ödemelerinin de yapılmasıyla birlikte başvurulması gerekiyor. Cins tashih harcı yıllık olarak belirleniyor.

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Aplikasyon Nedir?

aplikasyon-nedir-696x696 (1)

Aplikasyon, yer tespitidir. Emlak terimi olarak ise kadastro paftalarında ki parsel köşe noktalarının yeniden zeminde belirtilmesi ve bununla birlikte parselin zemindeki sınırlarının gösterilmesidir. Kısaca, parselin yerini gösteren krokidir.

Aplikasyon krokisi, parselin tapu bilgileri ile ebatı ve konumunu sabitleyen koordinatları belirtir. Parsel mailikinin talebi ile Kadastro Müdürlüğü’nden temin edilir. İlgili memurun araziye götürülmesi ve aplikasyon işlemini gerçekleştirmesi gerekiyor.

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Emlak Satış Elemanı Başarı Basamakları Nedir?

images

Başarılı bir emlak profesyoneli olmak, zorlu ve engelli merdiven basamaklarını birer birer çıkmak demektir.

Piyasada en iyi gayrimenkul satış elemanı olmak için birçok kişisel özelliklerin yanı sıra başarıyla uygulanan iş stratejilerini de öğrenmeniz gerekir.

Başarı Basamakları

  • Sürekli yeni işler yaratın, boş durmayın. Başarılı bir emlakçı zamanının yarısından fazlasını yeni işler, müşteri adayları yaratmak için harcamalıdır.

  • En başarılı emlakçılar kendilerine uzman oldukları alanda bir niş pazar oluşturan kişilerdir. Uzmanlık alanına odaklanarak başarılı satışlar gerçekleştirebilirsiniz. Başarılı emlakçılar uzman olduğu bir alanda pazar payının önemli bir kısmına sahip olur.

  • Eğitiminize odaklanın. Gayrimenkul uzmanları, yeni iş bağlantıları kurmak, müşteri ilişkilerini kontrol altında tutabilmek için eğitimli olmalıdır. Gayrimenkul pazarı her yönüyle değişmekte ve gelişmekte. Kariyeriniz için bu değişime uyum sağlamak zorundasınız. Sürekli olarak global ve yerel piyasada neler olup bittiğini öğrenmeniz ve hızla değişen piyasaya eğitiminiz ile uyum sağlamak zorundasınız.

  • Gayrimenkul finansmanı konusunda uzman olun. Finansman, gayrimenkulün en büyük itici gücü olduğu için, müşterilerinize sunacağınız farklı finansman seçenekleri ve kaynakları hakkında bilgi sahibi olmanız başarınız için gerekli.

  • Müşterileriniz ile sürekli olarak iletişim kurun. Bu sektörde birçok emlak ofisinin yaptığı hataya düşmeyin. Gerçekçi olmayan beklentilerin peşinde koşmayı bırakın. Bu size hem zaman kaybettirir hem de müşteri ilişkilerinize büyük ölçüde zarar verir. Gerçekleştirebileceğiniz görevleri listeleyin ve bunları müşteri adaylarınızla paylaşın.

  • Müşterilerinizi iyi tanımalısınız. Müşterileriniz hakkında tam bilgiye sahip olmak daha fazla iş bağlantılarına sahip olmanızda size yardımcı olur.

 

 

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Pinterest Hesabınızı Nasıl Büyütürsünüz?

e43006

Pinterest, işletmeler tüm kaynakları, zamanı ve parayı Google’a ve Facebook’a dökerken, kullanılmayan bir platform olarak görmezden geliniyor. Çoğu kişinin yemek tarifleri, DIY projeleri ve ilham almak için kullandığı en etkili pazarlama platformlarından birisi aslında. Bu yazımızda, Pinterest’i kendi pazarlama gücünüz haline getirmeniz için 3 temel Pinterest stratejisinden bahsedeceğiz.

1 – Hedef kitlenizi çeken bir profil oluşturun.

Öncelikle biyografi alanınızdan başlamanız gerekmektedir. Bu alanda, hedef kitlenizi kendinize çekecek anahtar başlıklar kullanmanız gerekiyor. Kimlerle çalıştığınız, hedef kitlenize nasıl yardımcı olabileceğiniz ve onların sizi takip etmesine teşvik edeceğiniz anahtar kelimelerin bu alanda yer alması gerekiyor. Hedef kitleniz onlara nasıl yardım edebileceğinizi önemseyecektir. Bir diğer önemli nokta ise profil fotoğrafınız. Bunun için profesyonel bir çekime ihtiyacınız yok. Doğru bir ışık ve renk ayarları ile samimi ve hedef kitlenizin ilgisini çekecek bir profil fotoğrafı oluşturabilirsiniz.

Peki, profil adınız ne kadar etkilidir? Hiç düşündünüz mü?

Profil adınıza, kendi adınız veya işletmenizin adı dışında yaptığınız iş ile ilgili anahtar kelimeler eklemeniz, hem Pinterest aramalarında hem de Google aramalarında bulunmanızı kolaylaştıracaktır. Böylelikle verdiğiniz hizmet ile ilgili Pinterest’te arama yapan birisi, isminizdeki anahtar kelimeler sayesinde profilinize gelecek ve sizi takip etme ihtimali yükselecektir. Örneğin; bu stratejileri çok güzel bir şekilde uygulayan ve başarıyı yakalayan Melyssa Griffin’in pinterest kullanıcı adı: “Melyssa Griffin |Girişimci+Blog Yazımı İpuçları” şeklinde.

Bu küçük adımlar siz fark etmeden Pinterest hesabınızda gezen birçok kişinin artık sizi takip etmesini ve paylaşımlarınıza etkileşim göstermesini sağlayacaktır.

2 – Pinterest hesabınızda SEO uygulayın.

Öncelikle şunu anlamamız gerekmektedir. Pinterest, Facebook ya da Instagram gibi bir sosyal medya platformu olmaktan ziyade, Google gibi bir arama motorudur. Pinterest’i bu açıdan ele aldığımızda aynı Google için yaptığınız gibi arama motoru optimizasyonu ve SEO uygulamanız gerekmektedir.

Peki, SEO nedir?

Kısaca; içeriğinizi optimize ederek arama sonuçlarında ilk sırada görünmenizi sağlayan bir çalışmadır.

Pinterest, kullanıcıları ile en alakalı görünen pinleri sıralamak için bir algoritma kullanmaktadır. Bu algoritma, Pinterest’e her girdiğinizde ana sayfanızda ilgi alanlarınız ile ilgili pinleri görmenizi sağlamaktadır.

Yapmanız gerekenler nelerdir?

Hedef kitlenizin ilgisini çekecek panolar oluşturmalısınız. Hedef kitleniz ile ilgili olmayan panolarınızı kaldırabilir ya da sadece sizin göreceğiniz şekilde gizleyebilirsiniz. Genel olarak, hedef kitlenizin ilgisini çekecek ve yaptığınız işi gösterecek panolar oluşturmalısınız. Ne az ne de çok panonuz olmalı. Örneğin, 20 pano oldukça ideal bir sayıdır. Bu arada, hedef kitlenizin ilgilenmeyeceği panolarınızı silmeniz, o panoyu takip eden takipçilerinizi kaybetmenize neden olabilir fakat buna çok takılmayın. Hedef kitlenizin ilgisini çeken bir hesap oluşturmaya başladığınızda bundan çok daha fazla takipçiniz olmaya başlayacaktır. Oluşturduğunuz panolarınıza anahtar kelimeler eklemeyi unutmayın. Bu anahtar kelimeler, hedef kitleniz Google’da ya da Pinterest’te bu konuyla ilgili bir şeyler ararken önlerine çıkmanıza yardımcı olacaktır. Ayrıca, panonuza pinlediğiniz içeriklerinize de stratejik açıklamalar eklemeniz gerekmektedir. Bu, belki birkaç cümle ya da birkaç kelime olabilir ama bunu yapmayı sakın unutmayın!

3 – Pinlerinizi programlayın.

Örneğin, yeni bir blog yazısı yazdınız. Blog yazılarınız için Pinterest’inizde özel bir pano oluşturun. Böylelikle takipçileriniz bu panoya girdiklerinde tüm blog yazılarınıza ulaşabilecektir. Bir diğer nokta ise, yazdığınız ve blog yazılarınıza özel açtığınız panoya pinlediğiniz pininizi, ilgili olan diğer panolarınıza da pinlemeniz. Pinterest’in en güzel özelliklerinden birisi de bir kullanıcının tüm hesabını takip etmek yerine, sadece ilgini çeken panosunu takip edebilmenizdir. Bundan dolayı aynı postu birkaç kere pinlemeniz, kullanıcılarınızın akışına sürekli olarak düşmeyecektir.

İçeriklerinizi programlamak için size önereceğimiz iki uygulama var. Bunlar; BoardBooster ve TailWind. Örneğin; blog yazınızı paylaşması için sitenizde programladınız ve o saatte yazınız paylaşıldığında Pinterest’e girip paylaşım yapmaya vaktiniz yok. Kendiniz için gizli bir pano açın ve yazınızın görselini buraya pinleyin. Daha sonra BoardBooster programı üzerinde hangi gün ve saat kaçta yayınlanmasını istediğiniz seçin ve uygulama sizin yerinize tam istediğiniz zamanda paylaşımınızı, istediğiniz panonuza pinlesin.

İçeriklerinizi günlük olarak düzenli bir şekilde panolarınızda paylaşmanız, yayın akışında üst sırada olmanızı sağlayacaktır. Bu da size takipçi, trafik ve abone sağlayacaktır. Bu üç kolay ama temel stratejiyi Pinterest hesabınızda uygulamanız, markanızın büyüme serüveninin başlamasını sağlayacaktır.

Bol şanslar!

 

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Gayrimenkul Danışmanları Pinterest’i Nasıl Kullanmalı?

indir

 

Pinterest etkili kullanıldığında emlak danışmanları için kazançlı bir kapı açabilir. İşte gayrimenkul dünyasında Pinterest rehberi…

Pinterest, gayrimenkul profesyonelleri için etkili kullanıldığında oldukça kazançlı bir kapı açabilir.

2010 yılında kurulan ve aylık 150 milyondan fazla kullanıcıya ulaşmayı başaran Pinterest, dünyanın fikir kataloğu… Amacı, insanların sevecekleri şeyleri keşfetmelerini sağlamak ve bunları hayata geçirmeleri için onlara ilham vermek.

Pinterest’in satılık ve kiralık gayrimenkul portföyünüzle ilgili olarak işinizi nasıl ve neden etkileyebileceğini merak ediyorsanız, Pinterest’le ilgili ipuçlarına göz atabilirsiniz.Pinterest artık emlak uzmanları için sosyal medya stratejisinin bir parçası…

İşte gayrimenkulde Pinterest’in etkin bir şekilde kullanmanın yolları…

Emlak markanızı Pinterest’te tanıtabilmek için, akılda kalıcı grafiklere ve dikkat çeken gayrimenkul fotoğraflarına ihtiyacınız olacak. Malum Pinterest’te her şey görsel. Göz alıcı grafikler oluşturmayı kolaylaştıran kullanıcı dostu web sitesi ve programlardan yararlanabilirsiniz. Unutmayın; grafik ne kadar uzun olursa, Pinterest üzerinde o kadar iyi performans gösterecektir.

  • Grafikler için yeni bir fikir arıyorsanız, “yeni ev, yeni komşular demektir” sloganıyla hareket edebilirsiniz.
  • Sadece gayrimenkul fotoğraflarına yer vermek mi? Neden uzman olduğunuz bölgeye odaklanmıyorsunuz? Gayrimenkul piyasasına hakim olduğunuz ilçe ve mahalle ile ilgili ilgi çekici fotoğrafları da Pinterest’te sergilemek iyi fikirdir. Böylece ağınızı genişletebilir, daha çok kişiye ve elbette daha fazla potansiyel müşteriye ulaşabilirsiniz.
  • Pinterest’i gayrimenkulde etkin bir şekilde kullanmanın en iyi yollarından biri güçlü “grup panoları”na katılmaktır. Pinterest’te emlak ile ilgili grup panolarına katılmakta gecikmeyin. Grup panoları başarının devamı için gereklidir, çünkü takipçi sayınızı hızlıca yükseltebilir.
  • Bir web siteniz varsa, Pinterest’i gayrimenkulde kullanmanın en büyük yararı, web sitenize hatırı sayılır bir trafik artışı sağlayacağıdır.

 

 

 

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.