Dikkate Değer Bir Emlakçı Ne Yapar?

İnsanlar bizim gibi insanlardan çok şey bekler. Bir dereceye sahibizdir, ancak yaptığımız iş yalnızca derece veya tecrübeye bakmaz. Günlük olarak yaptığımız iş, sadece teknolojik araçları kullanmak ve web sitesi üzerinden satılık listeleri yayınlamak değil. Aksine birçok alanda ve konuda uzman olmamız gerekiyor.

Bu işte olanlar, yıllar geçtikçe gayrimenkul almanın ve satmanın aslında bir karar aşaması olduğunu ve insanların bu kararı vermelerinde en büyük etkenin kendileri olduğunu anlıyorlar.

Ev alıcıları, düzgün bir mahallede güzel bir ev isterler. Siz ise herhangi bir mahalleyi tavsiye ederken bile en az on tane şeyi düşünmek zorundasınızdır. Çünkü yanlış tek hareketiniz, yıllar boyunca işinize mal olabilir.

Bir gün Suriyeli kadınların çocuklarını okul otobüsüne bindirdiği bir mahalleyi gösterdiğiniz anda, müşteri sizi terk edebilir. Müşterilerin her biri değişkenlik gösterir. Mahalle seçmek ise büyük bir karardır. Çünkü doğru bir mahalle seçimi, insanlara mutlu ve iyi eğitimli çocukların gelişimi için gereklidir.

TANJU HAN’DAN SATILDI

Tüm bu ve benzeri durumlara hakim olmak için ise 90 saatlik bir kurs asla yeterli olmaz. İnsanların büyük kararlar alacağı anda onlara yardımcı olmak, en çok sorumluluk gerektiren işlerden birini yapmakta olduğumuzu gösterir.

İnsanlar kendilerine satış yapılmasını sevmez ama satın almaya bayılır. — Jeffrey Gitomer

Her Konuda Uzmanlık

Günün birinde evini satmak isteyen ve bu nedenle evinin bakımını yaptıran bir müşteriniz, size farklı bir soru ile gelebilir. Acil bir kısa mesaj göndererek veya sizi arayarak yeni ahşap katındaki döşemelerin hangi yönde olması gerektiğini sorabilir.

Bitişik koridordaki panolar ile aynı yönde gitmesini istediğini ama döşemeyi yapacak olan ustaların tam tersini iddia ettiğini söyleyerek sizin fikrinizi almak isteyebilir. Siz ise bu durumda ahşap döşemenin yönünün ne tarafa olduğu konusunun evin fiyatını değiştirmeyeceğini söyleyerek farklı bir yaklaşımda bulunursunuz.

Sonuç olarak insanlar, çevirerek kâr elde edecekleri, çocukları için bir yuva hâline getirecekleri veya ev ofis şeklinde kullanarak bir kazanç kapısı yapacakları evleri hakkında sizin her anlamda uzman olmanızı bekliyor.

Bu nedenle hangi çatı malzemesinin nereden alınacağını veya en iyi ev döşeme malzemelerinin neler olduğunu bilmeniz gerekiyor. Nereden alışveriş yapmaları gerekiyor ve ne tür etkinliklere katılabilirler?

Artık müşteriler ev bulma konusunda online ortamda daha fazla bilgiye ulaşıyor. Bir emlakçıya ise yukarıda saydığımız tarzda soruları daha çok yöneltiyorlar. Müşteriler, kendi evlerini bulmak istiyor ve evleri hakkındaki soruları bize soruyorlar.

Rekabet etmeyin, rekabeti anlamsız hale getirin. — W. Chan Kim

Biraz Falcılık, Biraz Matematik

Ev alıcıları, satıcıya verdiği teklif fiyatının kabul edilip edilmeyeceğini size sorar. Açıkçası satıcının neyi kabul edip etmeyeceği konusunda siz bir garanti veremezsiniz.

Ama bunu yine de sorarlar. Çünkü mülkün değerini en iyi siz bilirsiniz ve satıcının müşteri profilinden ve tercihlerinden yola çıkarak, alıcının teklifini kabul edip etmeyeceği konusunda bir tahmin yürütebilirsiniz.

Fakat insanlar çoğu zaman makul ve öngörülebilir değildirler. Fakat alıcının o anda sizden istediği şey, ne yaptığını bilen bir şekilde cevap vermenizdir ve siz de onlara istediklerini verirsiniz.

Farklı bir konudan bakarsak alıcılar, ev alacakları yerin 2025 yılında ne kadar değerli olacağını bilmek isterler. Bunun cevabı da hiçbir zaman garanti olmaz. Bu durumu etkileyecek birçok faktör vardır.

İhaleler, kentsel dönüşüm projeleri, belediye faaliyetleri, siyasi gelişmeler, ülkenin genel ekonomik durumu ve hatta dünyadaki gidişat gibi daha pek çok değişkenlik durumu, bu sorununun cevabını farklılaştırabilir.

Ama siz biraz tahmin biraz matematik ile onlara yine de bir takım cevaplar verirsiniz. Çünkü bunu sizden beklerler.

Bu örnekler çoğaltılabilir. Örneğin 2018 yılında bir ev satın almak istediğini dile getiren bir alıcı, 2018 yılında moda olacak ev renginin ne olabileceğini size sorabilir. Evet, bunu bile soruyorlar!

Ya da satılık listenizdeki bir eve ilgi duyan bir potansiyel alıcı, evin 1980’lere dayanan tarihi geçmişi hakkında bilgi almak isteyebilir. Hatta ev satın alacağı mahalledeki dedikodular hakkında soru soran müşteriler ile bile karşılaşmanız mümkündür.

Uzlaşma, bir pastayı, herkesi en büyük parçanın kendisine düştüğüne inandıracak şekilde bölüştürme sanatıdır. — Ludwig Erhard

Son Söz

Sonuç olarak emlak işi çok fazla konuda bilgi edinmeniz gereken bir iştir. Entelektüel birikiminizin, teknolojik bilginizin ve emlak deneyiminizin çok iyi olması gerekir. Bunların yanı sıra insanları çözümleme kabiliyetinizin ve ileriye dönük tahminlerde bulunma becerinizin gelişmiş olması da gerekir.

Eğer bunlara sahip değilseniz, zaman içinde geliştirmeniz mümkündür. Çünkü kayda değer bir emlakçı günümüzde bunları yapıyor.

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Gayrimenkulde Hayaletler İş Başında


Normal yazı formatımızın hem içinde hem de dışında kalan bir konuyu ele alalım istedik. Gerçek anlamda biz emlak profesyonelleri için çıldırtıcı boyutlara ulaşan bu durumu gelin hep beraber gözden geçirelim. 

Aşağıda örneklemelerle vereceğimiz yaşanmış hikayelerden hem ders çıkaralım hem düşünelim hem de eksik ve zayıf olduğumuz yerlerde iyileştirmeler yapalım.

Klasik emlakçılık anlayışının hakim olduğu emlak piyasasında herkesde var olan ama bir türlü satışı gerçekleşmeyen gayrimenkuller mevcut, yine herkeste var olmayan ama çok büyük (hayalet) yatırımcısı, müşterisi olan kişiler de az değil…

  • Herkeste çok değerli gayrimenkuller mevcut:) başka kimsede yok.

  • Herkeste (hayalet) yatırımcı müşteriler var 🙂  hem de yurtdışından hem de sınırsız bütçe. 

  • Herkeste değerinden çok ucuz satılık yerler var 🙂 kupon bunlar. 

  • Herkes çok acil müşterisi için yer arayışında 🙂 yarım kalan inşaat olsa da olur.

  • Herkeste bir aşağı bir yukarı koşuşturmaca 🙂 bal yapmayan arılar 🙂

  • Herkes iş yetiştiremiyor zaman fakiri 🙂 hiç sorma maillerime bile bakamadım bugün.

  • Herkes boş zamanlarında emlakçı olmuş 🙂 bizde yetenek ne arar.

  • Ofisin günlük işlem hacmi 1.000.000.000$ (bir milyar dolar) 🙂 çok acil yeni hesap makinesi lazım çok acil!!!

Bal yapmayan arılar

Bu şaka gibi cümlelerin birçoğundan fazlasını eminiz iş dünyanızda günlük olarak duyuyor ve yaşıyorsunuzdur. Bu çıldırtıcı trafiğin en kötü yanı koca bir sıfırla günü kapamak. Pardon, sıfır olsa iyi olur diyenler var gibi (eksi) kapatanlar var o kadar koştur, cepten ye, sonuç sıfır olsa yine iyiydi 🙂

TANJU HAN’DAN SATILDI

Ne yapmamız lazım bu sıfıra abone olmamak için?

Emlak işi profesyonellik getiren bir iş olduğu için yukarıdaki sıfırcıların çoğu klasik emlakçılara ait bir durumdur.

Peki profesyoneller ne yapıyor acaba? Çalışma düzenleri nasıl? Nasıl hazırlanıyorlar? Bunları merak ediyorsanız tek bir noktada birleşiyorlar : Sorgulamak !

Sorgulamak bir emlak profesyonelinin en etkili gücü ve silahıdır. Herşey bu sorgu teknikleri ile belirginleşir.

Kim ciddi? Kim hayalet? Kim işgüzar? Kim iş bitirici? Kim Uzman? vs.

Yaşadığımız bilgi kirliliğine ait güncel ve bir o kadar düşündürücü, eğlenceli, gerçek olayları sizlerle paylaşıyoruz. Eminiz ki sizde yorumlarınızla buna katkıda bulunacaksınız.

Vereceğimiz örnek turizm bölgelerinde sıkça yaşanmakta olup bu örnekleri çoğaltabiliriz 🙂

Telefon görüşmesi!

Acil 5 yıldız satılık otel lazım?

*Konum?

-Alanya-Manavgat arası (neden bu bölge arası onu bilende yok 🙂

*Bütçe?

-Sınırsız!!!!! (diğer talep kriterlerini sormaya gerek yok, kapatın telefonu 🙂

*Mardan Palace var bir milyar dolar olur mu?

-Yok ya o abartma o kadar da değil yani.

*Biraz önce sınırsız dedin!…

-Yüz milyon euroya kadar olsun o zaman 🙂

*Müşteri nerde? Müşteri kim bilgi verir misin?

-Müşteri yurtdışından.

*Sen tanımıyor musun?

-Yok ben tanımıyorum. Bana da bir arkadaş söyledi.

*Arkadaşın kim emlakçı mı? yatırım danışmanı mı?

-Butikçi arkadaşım!?^#!?? Niye bu kadar soruyorsun ki? Var mı yok mu otel?

*Bizde sabahları bulunuyor, öğleden sonra kalmıyor otel ama senin için araştıralım olur mu?

-Dalga mı geçiyorsun ne diyorsun anlamadım?

*Hadi görüşürüz birşey olursa ararım.


Şu gelen taleplerde sınırsız diye bir kelime geçerse pas geçin konuyu hemen geçiştirip (telefonu yüzüne) kapatın.

  • Yüz milyon euroya veya üstüne talep eden kişilerin yatırım danışmanı, müdürü, avukatı, finansçısı vs. hiçbir şeyi yok, bir tek butikçiye sahipler 🙂

  • Müşteri kim bilen yok? Kim görüştü müşteriyle bilen yok? Müşterinin talep kriterleri nedir bilen yok? Hayaletlerle işbaşı 🙂

  • Turistik tesislerin satış ve kiralama işlemlerinde gizlilik esastır, bilen yok.

  • Çevrenizde ne kadar üst düzey emlakçı varsa gidin sorun şimdiye kadar kaç otel satışı gerçekleştirdiniz diye?

  • Kaç görüşmeniz oldu? Neden satış gerçekleşmedi diye bir sorun. İnanın bu sayı bir elin parmaklarından daha az veya hiç yoktur.

  • Ve final!!! Mal sahiplerine “Ghost filmini seyredip seyretmediklerini sorun ve gelen cevaba göre yapacağınız sunumu şekillendirin 🙂

Herkese bol sözleşmeli günler ;

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Bir Emlak Profesyonelinin En Etkili Gücü ve Silahı: Sorgulamak !


Sektörde bilgi kirliliğini had safhaya getiren olayların özü de, kaynağı da sorgulamamak. Ya da sorgulamayı bilmemek, ya da becerememek. İnanıyoruz ki, sorgu yapma yetkinliğine sahip profesyonellerin çokluğu, sektördeki bu bilgi kirliliğini minimum düzeye indirecektir.

Amacımız da bu zaten, çıldırtıcı bilgi kirliliğinden bir an önce kurtulmak.

Biz, emlak broker ve danışmanları için portföy/mal sahibi/müşteri üçgeninde tam ve güvenilir bilgiye sahip olmamız gerekiyor.Tam bilgiye ulaşmak ve doğruluğunu sorgulamak bizim işimizin en önemli parçası.  

İster sözleşmeli, ister sözleşmesiz olsun portföyümüze dahil edeceğimiz bir gayrimenkulü mutlaka sorgulamamız gerekir. Gayrimenkulü sorgulama aşamasında, mal sahibi/vekalet sahibi veya gayrimenkulü paylaşıma açan meslektaşlarımızın pek hoşuna gitmeyeceği bir durum söz konusu olsa da, siz yine de sorgulama tekniklerine devam ederek işinizin gerekliliğini yapın.

Kendimizden örnek vermek gerekirse; İşini ciddiyetle yapan, tek gelir kaynağı portföyündeki gayrimenkuller olan bizler, bu sorgulama kriterlerine uymayan hiç bir gayrimenkulü portföyümüze almıyoruz. Neresi olursa olsun, kim olursa olsun hiç fark etmiyor bizim için. Bu sorgular ışığında yol  haritamızı çiziyor ve (+ – ) değerlendirmemizi ona göre yapıyoruz. Sorgulama sonucunda, ( + ) değer fazla ise portföyümüze dahil ediyor, ( – ) değer çoğunlukta ise hiç zaman ve enerji kaybetmeden satılabilir diğer ürünlere, diğer işlerimize odaklanıyoruz. Biz bu duruma kısaca ”Hızlı Geçelim” diyoruz 🙂 

TANJU HAN’DAN SATILDI

Gayrimenkulü  sorgulamadan, hemen portföyüne dahil ederek paylaşıma açanların müşterileri karşısında yaşadıkları olumsuzlukları da çok iyi biliyor ve gözlemliyoruz. Bu olumsuz tablo maalesef emlak dünyasında oldukça fazla yaşanmakta.

Aslında her şey o kadar basit ki.

Sorgulamak, bir emlak profesyonelinin en etkili gücü ve silahı. Herşey bu sorgu teknikleri ile belirginleşir. Sorgu teknikleri, satış süreci içerisinde olası bir olumsuzluk yaşamanızı engelleyecek emniyet kemerinizdir. Bu emniyet kemeri satışı garantiler, müşterinizi elinizde tutmanızı sağlar.

Kendi çalışma planımıza ait, çok uzun bir sorgulama listemizi kısalttık ve içlerinden en önemli sorgu tekniklerini sizler için derledik. Örnek sorgulamamız, sözleşmeli veya sözleşmesiz, size gayrimenkul paylaşımını sunan, meslektaşınız, mal sahibinin vekalet verdiği şahıslar baz alınmıştır. Farklı gayrimenkul türleri için farklı sorgulama teknikleri değişkenlik gösterir.

Bu arada, görmediğiniz bir gayrimenkulü kesinlikle portföyünüze dahil etmeyin.

Paylaşımda bulunan kişiyi çok iyi tanımanız ve sorgulamanız gerekir.

Gayrimenkulü paylaşıma açan, size sunan kim?

  • Daha önce bir çalışmanız oldu mu?

  • Sektörde hangi konumda?

  • Güvenilir mi? 

  • Yetki/Vekaletname belgesini gördünüz mü?

  • Gayrimenkulün fiyat değerlemesini kontrol ettiniz mi?

Gayrimenkulü paylaşıma açan kişi bu konuda ne kadar yetkili?

  • Tek satış yetki sözleşmesine sahip misiniz? Evet ise; 

  • Yetki sözleşmenizin bitimine ne kadar süre var?

  • Süre sonunda satış gerçekleşmez ise tekrar sözleşme yenileyecek misiniz?

  • Satış sizin tarafınızdan gerçekleştiği takdirde bizi (acil)) bilgilendirecek misiniz?,

  • Komisyon paylaşım sözleşmesi imzalayacak mısınız?

  • En son ne zaman mal sahibiyle görüştünüz? Tüm bu bilgiler güncel mi?

Ne kadar çok sorgu var değil mi? Eğer ki, bu sorguyu yapmaz, kazancınızı, müşterinize karşı oluşacak olumsuzluğu garanti altına almaz, direk balıklama atlar, gayrimenkulü portföyünüze ekler ve de müşterilerinize sunmak için iletişime geçerseniz, en iyisi mi siz bu mesleği bırakın 🙂 Ya da kaçırdığınız goller için, saçınızı, başınızı yolmayın, bırakın duvarlar da sağlam kalsın, kafanız da.

Ne kadar zamandır satışta?

  • Yeni satışa açılmış bir gayrimenkul ise; sorun yok, fiyat değerlemesi ve diğer sorguları yapın.  ( + )

  • Uzun süreli paylaşımda ise bu süre içerisinde ciddi görüşmeler gerçekleşti mi? Evet ise;

  • Neden satılamıyor? Anlaşmazlık konularının içeriği aşağıdakilerden hangisi? 

  • Fiyatı piyasa değerlemesinin çok üzerinde olduğu için mi satılamıyor? ( – )

  • Hissedarlar arasında anlaşmazlık mı var? (sözleşmesiz durumda sorulacak) ( – )

  • Yargı yolu açık bir mahkemesi mi var?  Uzun yıllar sonuçlanmamış devam eden mahkemelik birçok yapı mevcut. Hiç bir yatırımcı bu olumsuz durumda parasını çöpe atmak istemez. 

  • Yasal olmayan bir gayrimenkul mü? Kaçak bir yapılaşma mı söz konusu? ( – ) Turistik tesis, ticari gayrimenkul ve konutlarda sıkça rastlanılan  bir durum. 

Eğer ki, uzun süredir satışa açık bir paylaşım söz konusu ise bu sorular karşı taraf için inanın saunadan beter.

Bu kadar süre içerisinde illa ki ciddi bir takım görüşmelerin olduğunu ya siz soracaksınız ya da karşı taraf sizi bilgilendirecek. Bu yazıyı yazma amacımız da bu zaten, siz sormadan karşı tarafın size bu bilgileri verme lüksü yok. 

Şimdi sorgulama zamanı

  • Bu kadar uzun süredir satışta olan bir yerde, ciddi görüşmeler gerçekleşmiştir öyle değil mi?

  • Ve  illaki ciddi pazarlıklar yapılmıştır ve anlaşmazlıkla masadan kalkılmıştır doğru mu? Tabii ki doğru, tüm bu görüşmeler anlaşmazlıkla sonuçlanmış olmasa size paylaşıma niye sunulsun?

  • Bu süreçte ciddi görüşmeler sağlayan, masadan anlaşamayarak kalkan o kadar müşteri yanılıyor olabilir mi?

  • Neden satılamadığını sorun bu kadar süredir? Verecekleri tek bir cevap var, fiyatta anlaşamadık.  

Bu kadar uzun süreli paylaşımda olup, elden ele dolaşan ve nihayetinde satılamayan bir gayrimenkul için net bir sonuç ortaya çıkıyor; ya fiyat değerlemesi çok şişirilmiş ya da sorunlarından bir türlü kurtulamamış bir gayrimenkul paylaşımda. Gerçekten sizden gizlenen bir şeyler var!

Kaç kişide paylaşımda

Uzun süredir satılamayan ve çok kişide paylaşımda olan bir gayrimenkul çok tehlikeli sonuçları da beraberinde getirebilir. Bu gayrimenkulü almak isteyipte masadan anlaşmazlıkla kalkan müşterilerden biri yeni arayışlar sonucunda size gelmiş olabilir. Ve siz bunun hiç farkında bile değilsinizdir. Olmanıza da imkan yok.

Müşteriniz size talep kriterlerini sunduğunda, siz de kendisine, talebine uygun bir gayrimenkul olduğunu söylersiniz. İşte burada pişti sürecini de başlatmış olursunuz. Müşteriniz size gelmeden, daha önceki emlak profesyonelleri veya kişiler aracılığıyla bu gayrimenkulü gezmiştir. Mal sahibiyle sıkı bir pazarlık sonucu sizin müşteriye söyleyeceğiniz fiyatın çok altında bir fiyat oluşmuştur, bu görüşmeler sonucunda.

Mal sahipleri müşteriyi her zaman için son nokta görür, diğer aracıları ise virgül. Son nokta karşısında sözleşmede yazan fiyatı öyle bir indirimli hale getirirler ki sizi bir anda taca atmış olurlar. Fiyatı sizden duyan müşteri siz ne olduğunu bile anlamadan notunuzu vermiştir. 

Belki de yorgun olan bu gayrimenkulü portföyünüze dahil etmeden iyice sorgulayıp düşünseydiniz, portföy listenizdeki diğer ürünlerden biri müşterinizin talebiyle eşleşecek ve satışı gerçekleştirecektiniz.

Biz herkeste paylaşımda olan ve uzun süredir satılamayan bu gayrimenkul türlerine ”Jaws” diyoruz. Bir sonraki adımınızın önünü keserek kolunuzu kaptırıyorsunuz, hem de müşteriye, hem de ne olduğunu anlamadan. Sizi ısırıp gidiyorlar.

Suçlu kim sizce? 


En önemli sorgulama tekniklerinden üçünü yukarıda inceledik. Sorgu listemizde olan bazı önemli detayları da sizinle paylaşmak istiyoruz. Eminiz içlerinden bir çoğu işinize yaracak.

  • Gayrimenkul tapuda ne gözüküyor? En çok yaşanılan durumlardan biri. Bölgenizin en iyi yerinde olan bir arsa, tarla olarak karşınıza çıkabilir, işyeri daire olarak gözükebilir.

  • Belediye/tapu bilgileri eksiksiz mi?

  • İmar durumu? İmara açılmamış bir arazi yatırımcının gözünü epey korkutur. Özel imarlı veya imara açıldıktan sonraki kalacak net yeri hesaplayarak yatırımını gerçekleştirmek ister. 

  • İskan Durumu?  Ülkemizde iskanı alınmamış bir çok yapı mevcut. Bu yüzden size piyasa değerinin çok altında gelen bir gayrimenkulün (işyeri, konut) ucuz olmasının tek sebebidir belki de. 

  • Yabancıya satış söz konusu mu? Özellikle turistik bölgelerde sıkça karşılaşılan bir durum. Bazı mal sahipleri uzun bir süreç olarak gördükleri bu satışa sıcak bakmamaktadır. Beklemek istemezler ve bir an önce satışın gerçekleşmesini isterler.

  • Tapu üzerinde herhangi bir şerh/icra/haciz/ipotek/vergi borcu veya başka bir mahkeme kararı var mı?

  • Gayrimenkul kaç hisseli? 

    • Hissedarların vekaletleri kimde? Kaç kişide vekalet var?

    • Vekalet sahipleri/hissedarlar nerede yaşıyorlar? Satış için tüm hissedarlar veya vekalet sahibi kişiler hazır mı? Bu sık karşılaşılan bir durum. Yurtdışında yaşayan Mal sahibi/vekalet sahibi ile müşteri, satış günü belirlenen bir tarihte bir araya gelemiyorlar. Kimse kimseyi beklemek istemiyor. Bu da satışın olumsuzlukla sonuçlanmasına yol açıyor. Satış sürecinde her şeyi kontrol etmeniz gerektiğini unutmayın.

    • İntikal/Vasi işlemleri ile ilgili bir durum söz konusu mu? Evet ise, son durum nedir? Mahkemeden satış kararı alınmış mı?

    • Satış işleminin gerçekleşmesi kaç günde biter? 

    • Hissedarlar arasında anlaşmazlık var mı? Sözleşmesiz ve çok hisseli olarak paylaşıma açılmış gayrimenkullerde, hissedarların dokuzu ile anlaşmaya varılmış, bir kişi ise  ortalığı bulandırma, diğer hissedarlar arasında huzursuzluk çıkartma görevini üstlenmiştir. Anlaşılan satış fiyatını sonradan çok az bulan veya ekstra bir ödeme kendisine yapılması gerektiğini söyleyen birçok huysuz hissedar yüzünden imza aşamasındaki çoğu satış olumsuz bitmiştir.

  • Gayrimenkulün emsal/rayiç değeri nedir? Doğru değerleme yapabilmeniz için gerekli. Gayrimenkulün önünde, arkasında, sağında, solunda değerini düşürecek veya değerini arttıracak neler var? 

  • Sözleşmesiz paylaşıma açılmak istenen bir gayrimenkul ise;

    • Müşteri bulmamız halinde fiyatta ki herhangi bir artışı nasıl önleyeceksiniz?

    • Çok hisseli bir yerde çok sesli koro olması durumunda hissedarlar arasındaki anlaşmazlıkları/daha fazla fiyat isteyenleri nasıl ikna edeceksiniz? Garantiyi nasıl vereceksiniz? Yukarıda bu konuya değindik.

  • İlana çıkılmış mı? Bazı yerler paylaşıma açılırken bol makyajlı size sunulur, kimsede yok türünden. Birkaç kişiye söyledim yalnız demesi yeterli sizin için. Siz bunun ne anlama geldiğini çok iyi biliyorsunuz. Hemen internetin başına, hemen araştırmaya.

  • Hızlı satış fiyatı ile normal satış fiyatını belirleyin? Çok acil satılması gereken bir gayrimenkul size paylaşıma sunulabilir. Burada izlenecek çok basit bir yol var. Normal satış fiyatı ve hızlı satış fiyatı. Yüz bin liralık normal satış değerine sahip olan bir yeri doksan bin liraya paylaşıma açarak çok acil bir satış beklemek işgüzarlıktan başka birşey değildir. Ancak kupon emlaklarda hızlı satış gerçekleşir.

  • Kupon değerlemesi? Kupon emlak diye bir ürün gelebilir size. Kupon emlak piyasada dolaşıp durur ama çoğu emlak profesyoneli bunun ne anlama geldiğini bilmez. Yine yüz bin lira olan bir yer yetmiş bin liraya veya altına satılacaksa kupon damgasını yer. Yoksa normal satış sürecinde işlem görür ve beklemekten başka şansı olmaz.

 

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Kentsel Dönüşümde En Çok Merak Edilen Sorular

indir

Kentsel dönüşümde en çok merak edilen sorular hangileri?

Türkiye’nin her bölgesinde kentsel dönüşüm süreci hızla devam ederken vatandaşın kafasında bazı soru işaretleri bulunuyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vatandaşların merak ettiği bu sorulara Alo 181 hattı ile cevap veriyor. Peki kentsel dönüşümde en çok merak edilen sorular hangileri, hangi konulara ışık tutulması isteniyor? İşte vatandaşın merak ettiği konular ve sorduğu 10 soru…

Kentsel Dönüşüm Kanunu’nun amacı nedir?

Kanun, afet riski altındaki alanlar ile riskli yapıların dönüşümünü sağlayarak, Ülke genelinde, sağlıklı, güvenli ve yaşanılabilir çevreler oluşturmak maksadıyla çıkarılmıştır. Afetler neticesinde bir daha can kaybı yaşanmaması ve şehirlerin sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerine dönüştürülmesi hedeflenmiştir.

Birinci derece deprem bölgesinde olmayan binalar veya eski binalar, kanundan faydalanabilecek mi?

Ülke genelinde bütün binalar 6306 sayılı Kanun kapsamındadır. Binanın bulunduğu yere, yaşına, deprem bölgesine bakılmaksızın, “riskli” olarak tespit edilen bütün binalar Kanun hükümlerinden faydalanacaktır.

Dönüşüm uygulamaları ile ilgili olarak dava açma hakkı var mı?

Kanun uyarınca yapılan idari işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde idari yargıda dava açılabilir.

Riskli binalar nasıl tespit edilecek?

Riskli binaların tespiti, maliklerin tapu ve kimlik fotokopisi ile yapacakları müracaat üzerine, Bakanlıkça lisans verilen ve listesi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın resmi internet sitesi ile http://www.csb.gov.tr adresinde güncel olarak yayımlanan kurum veya kuruluşlarca yapılacaktır.

Risk tespiti yaptırmak zorunlu mu?

Kanunda risk tespiti yaptırılması zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak, konutunda güven ve huzur içerisinde yaşamak isteyen, oturduğu binanın riskli olabileceğinden şüphelenen her vatandaşın risk tespiti yaptırması uygun olacaktır.

Binanın risk tespitini yaptırabilmek için maliklerin 2/3 çoğunluğu gerekli midir?

Binanın risk tespitini yaptırmak için maliklerin 2/3 çoğunluğu ile karar alınmasına gerek yoktur. Risk tespiti için maliklerden birinin müracaatı yeterlidir.

Riskli binanın yıktırılması süreci nasıl işleyecek?

Riskli bina tespitinin kesinleşmesinden sonra bu binaların yıktırılması için maliklere 60 günden az olmamak üzere süre verilecek, bu süre içinde riskli binaların yıktırılıp yıktırılmadığı kontrol edilecek, yıktırılmamış ise 30 günden az olmak üzere ek süre verilecek ve verilen bu süreler içinde maliklerce riskli yapılar yıktırılmaz ise, yıktırma işlemleri mahalli idarelerin de iştiraki ile mülki amirler tarafından gerçekleştirilecektir.

Riskli binanın yıkılmasından sonra malikler nasıl anlaşacak?

Riskli binanın yıktırılmasından sonra arsa hâline gelen taşınmazların malikleri tarafından değerlendirilmesi esas olacak ve yapılacak uygulamalara sahip oldukları hisseleri oranında maliklerin en az 2/3 çoğunluğu ile karar verilecektir. 2/3’lik çoğunluk ile alınacak karara katılmayanların bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları, rayiç değerinden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılacak. Paydaşlara satış olmaz ise, bu paylar, Bakanlıkça satın alınacak ve 2/3 çoğunluk ile alınan karar uyarınca değerlendirilecektir.

Yapılacak uygulamalar konusunda 2/3’lik çoğunluk sağlanamaz ise ne olacak?

Maliklere yapılacak tebligatı takip eden 30 gün içinde en az 2/3 çoğunluk ile anlaşma sağlanamaması hâlinde, Bakanlık, TOKİ veya belediyeler tarafından acele kamulaştırma yapılabilecektir.

Kanun kapsamında yapılacak yardım ve destekler nelerdir?

Riskli alanlarda, rezerv yapı alanlarında veya riskli binalarda yaşayan vatandaşlara talepleri doğrultusunda 18 aya kadar kira yardımı yapılacak ya da bankalardan kullanılacak kredilerde faiz desteği sağlanacaktır.

Ayrıca, Kanun uyarınca yapılacak olan işlem, sözleşme, devir ve tesciller ileuygulamalar; noter harcı, tapu harcı, belediyelerce alınan harçlar, damga vergisi, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücreti ve diğer ücretlerden ve banka ve sigorta muameleleri vergisinden muaf olacaktır. Anlaşma ile tahliye edilen, yıktırılan veya kamulaştırılan binaların; malikleri, kiracıları ve sınırlı ayni hak sahibi olarak bu binaları kullananlar Kanun kapsamında yapılacak yardım ve desteklerden faydalanabilir.

 

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Etkili Emlak İlanları Nasıl Yazılır?


İyi ve etkili hazırlanmış reklam metinleri satış performansınızı olumlu etkiler. Google’da arama/araştırma yapan potansiyel müşterilerin web sitenizi ziyaret etmelerinin başlıca nedeni ilan içeriğinizdir. İlan içeriğiniz hedeflediğiniz satış performansını yakalamanızda önemli bir rol oynar.

İlan metninizi yazarken, hedef kitlenizin ihtiyacına yönelik kelimeler öbeğini kullanarak, potansiyel müşterileri sitenize çekmeyi hedeflemelisiniz. Binlerce ilan arasından alıcıların dikkatini çekip, geri dönüşüm sağlamak kolay gibi görünse de epey zahmetli bir iş.

Potansiyel emlak müşterileri, görsellerle birlikte içerik yazılarını hayalinde canlandırdığını düşünürsek emlak reklamcılığı bu anlamda çok önemli bir yer ediniyor.

TANJU HAN’DAN SATILDI

Satmak veya kiraya vermek istediğiniz bir emlak ilanı ancak etkili yazılırsa insanların ilgisini çekebilir. Etkili emlak reklamları yazarken düzgün gayrimenkul dilini kullanabilmek ve ilgi oluşturmak, açıklamaları anlaşılır yazmak için nasıl bir yol izlemeniz gerekli bilmeniz gerekiyor. İşte bazı ipuçları.

  • Satılık/Kiralık emlak portföyünüz hakkında güçlü bir açılış paragrafı yazın. Örneğin, “harika deniz manzaralı”, ”doğanın içindeki huzur”.

  • Gayrimenkulün en iyi özelliklerini anlatın. Banyo ve yatak odası sayısı, peyzaj özellikleri, en iyi görüntüleri, manzarası, geniş salon ya da yüzme havuzu gibi diğer çekici ekstralar ekleyin.

  • Gayrimenkulün temel özelliklerini listeleyin:

Yatak odası sayısı ,Banyo sayısı ,Manzara ,Gömme dolaplar, Havuz ,Yeni mutfak ,Garaj, Konum / Mahalle

  • Müşterinin dikkatini çekmek ve talebi artıracak açıklayıcı kelimeler kullanın.

Çekici, Büyüleyici, Harika, Klasik, Hoş, Nefis, Kusursuz, Lüks, Muhteşem, Benzersiz, Eşsiz

  • Potansiyel müşterileri doğru reklama yönlendirin. Örneğin, Okul çağındaki çocuklu aileler için ”Okula Yakın” veya sağlık çalışanları için ”Hastane Arkası” gibi ilan yazılarınızı yönlendirebilirsiniz.

  • Evin fiyatı ile ilgili bilgiyi verin. Fiyatsız bir reklam müşteride çok pahalı bir algı yaratabilir. Daha açık ifade edecek olursak tuzak bir reklam kampanyası algısı oluşturur.

  • Çok sayıda kısaltmalar kullanmaktan kaçının. Reklam metniniz müşterinizin kafasını karıştırmamalı. Anlaşılması  zor bir reklam metni potansiyel müşterilerinizi kızdırabilir ve bir sonra ki listelemede rakip arama sonuçlarına yönlendirebilir.

  • Aklınızda müşterilerinizin kim olduğuna dair bir olasılık var olsa da, belirli bir kitleye reklamınızı asla odaklamayın. Her bütçeden nitelikli potansiyele sahip müşterilerinizi düşünün.

  • Reklam boyunca olumlu kelimeler kullanın. ”Eski”, “Küçük”, “Masraflı” başlayan başlık yazarsanız alıcılar için olumsuz bir durum oluşturursunuz. ”Sevimli”, ”Rahat”, ”Manzaralı” başlıkları ile başlayan emlak reklamları potansiyel alıcılarda merak uyandıracaktır.

  • Emlak reklamını, arama motorunda bir yazı ile bitirin. “Acil İhtiyaçtan Satılık Daire” ya da “Kelepir Dükkan” yazıları detaylı arama sonuçlarında alıcılar için dikkat çekecektir.

  • İletişim bilgileri eklemeyi unutmayın. Potansiyel müşterilerinizin sizinle kolay temasa geçebilmelerini sağlayın. Sizinle ilgili tüm iletişim bilgilerini (iş numarası, cep numarası, e-posta adresi) dahil edin.

  • Hemen iletişime geçmelerini teşvik eden bir kapanış açıklaması yazın. “Evimizin tüm özelliğini görmeniz için bize bir randevu verin”.

SATILDI! HIZLI SATIŞ İÇİN ETKİLEYİCİ İLAN YAZIM TEKNİKLERİ

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Hızlı Satış İçin Etkileyici İlan Yazım Teknikleri…

SATILDI!


Emlak piyasasında hızlı satışı sağlayan etkileyici emlak ilanlarını yazabilmek ve bir adım öne çıkmak için yazarlık yeteneklerinizi geliştirmeniz gerekiyor. Deneyimlerimize göre doğru fiyatlanan, doğru lanse edilen ve doğru kişilerle kontak kurulan pek çok gayrimenkul kendi kendini sattırıyor. Satış sürecini hızlandırmak için yazarlık becerilerinizi kullanarak etkili emlak ilanları hazırlayabilirsiniz.

Ülkemizde nitelikli emlak profesyoneli denilince akla ilk gelen isimlerin başında olan, başarılı iki emlak profesyonelinin yaratıcı emlak ilanlarını örnek olarak sizlerle yazımızın sonunda paylaşıyoruz.”

Bu konuda gerçekten başarılı olan taktikler var, ancak çoğu insan hangi taktiklerin neden çalıştığı hakkında emin değil. Şimdi ilan yazımı konusundaki size vereceğimiz bu taktiklere bir göz atalım;

Olaylara Herkes Gibi Bakmayı Bırakın

Eğer etkili bir emlak ilanı yazmayı öğrenmek istiyorsanız, en önemli şey olaylara herkes gibi bakmayı bırakmak. Yapabileceğiniz en kötü şey olayları herkesin gördüğü gibi görmek.  Eğer kalabalığa karışan metinler yazarsanız insanlar size aldırmayacaklardır. Sıradan olmak, unutulmanın ve kitleler tarafından fark edilmemenin en iyi yoludur.

Şunu da hemen belirtelim ki farklı olmak ve olaylara çizgi dışından bakmak oldukça zor bir şey. Çoğumuz için yaratıcılık doğuştan getirdiğimiz bir yetenek değil, bu nedenle de üretilen emlak ilanlarının çoğu sıkıcı ve istek uyandırmayan metinler içeriyor.

Her İyi İlanın İyi Kurulmuş Bir Yapısı Vardır

Tıpkı iyi yazılmış bir kompozisyon gibi iyi bir ilanın da takip etmesi gereken bir sırası ve akışı var. Bu genelde şu şekildedir;  

BAŞLIK

Giriş Bölümü

Hikaye Tarzında Anlatım Teknikleri

Özel Promosyon

Harekete Geçirme / İletişim Bilgileri

Şimdi her bir maddenin neler içerdiklerine bir göz atalım;

Başlık

Eğer emlak ilanınızı pek çok ilanın yer aldığı bir yere koyacak iseniz başlığınızın farklı görünmesi son derece önemli. İlanınızın fark edilmesini başlığınız sağlayacaktır. İlgi çekici başlığınız alıcınızın sizi fark etmesini sağlayacak ve kalabalıklardan sıyrılmanıza yardımcı olacak. Unutmayın birinin dikkatini çekebilmek ve ilanına bakılmasını sağlamak için sadece bir kaç dakikanız var. İlk izlenim her şeydir, o yüzden başlık konusunda yaratıcı olmaya çalışın.

Başlığı oluştururken; sattığınız ürünün pozitif ve negatif özellikleri neler? Bunları komikleştirebilir misiniz? İnsanlarda bir daha bakma duygusu uyandırabilir misiniz? Başlığınızın bütün o sıkıcı ilanlar arasından göze batmasını sağlayabilir misiniz?

Hemen bir örnek verelim. Tüm o sıkıcı emlak ilanları arasında aşağıdaki gibi bir ilan görseniz bakmaz mısınız?

Benimle dalga mı geçiyorsun? Etiler’de ev mi dedin hem de bu fiyata?”

Ne düşünüyorsunuz? İlan dikkatinizi çekmek için yeterince farklı mı ? Çevresindeki diğer ilanlar içinden sıyrılabilir mi? Evet mi? Gördüğünüz gibi o kadar da zor değil. Sadece fazladan bir kaç dakika odaklanarak beyninizi çalıştırın. Farklı görünebilmenizi sağlayacak şeylerden yararlanın.

Yalan söylemenize ya da abartmanıza ya da piyasanın %50 altına fiyat vermenize gerek yok. Sadece insanların dikkatini çekin ve onlara ilanınızı seçmeleri için bir sebep sunun. İlanınızın yanına küçücük güzel bir resim koymanızın mahsuru yok ama çok küçük olmalı amaç ilana dikkati çekmek unutmayın. 

Giriş Bölümü

İlanınızın ilk cümlesi ilanın ne ile ilgili olduğunu anlatmalı. Amaç, okuyucular neye bakıyorlarsa onun hakkında bir an önce bilgilendirmek. Bu bölüm tamamen bu mantıkla düzenlenmeli. İlk bölümde şuna benzer bir giriş kullanılabilir;

Kadıköy, Ayrılık Çeşmesi Marmaray Durağı’nın hemen yanında 2 odalı bu harika evi çok seveceksiniz “

veya

Gelin, Abant Gölü manzaralı, açık mutfaklı, bu muhteşem çiftlik evini ziyaret edin. “

Gördüğünüz gibi sadece müşterinin ilk sorusu olan “ben neye bakıyorum?” sorusuna yanıt verecek ve okumaya devam etmesi için bir neden sunacak kısa bir giriş yapıyoruz.

Hikaye Tarzında Anlatım Teknikleri

Evet, asıl eğlence şimdi başlıyor. Bu bölümde iki konu üzerinde duracağız;

  1. Gayrimenkulün önemli özellikleri üzerinde durmak

    •  Yatak Odası/Banyo Sayısı

    •  Gayrimenkulün yüz ölçümü

    •  Gayrimenkulün tipi (Apartman Dairesi/Villa/yazlık, gibi)

    •  Yeri ve Yakın Çevresi ( Okullar, Hastane, Şehir Merkezi, gibi)

    •  Gayrimenkulün özellikleri (basketbol sahası, tenis kortu, doğa manzarası, göl manzarası, garaj, havuz, taraça, iskele, bahçe, şömine gibi)

    •  Gayrimenkul ile ilgili yeni bir güncelleme ya da yenileme (kapı, pencere, banyo, mutfak gibi)

  1. Gayrimenkulü Teşvik Edici ve Zorlayıcı Bir Yolla Anlatmak

Emlak satışlarında kelimeler inanılmaz işler yapmaktadır. Mesela, dünyada bir reklam reklam metni için 150.000 dolar alan metin yazarları olduğunu biliyor musunuz? Metin yazma becerilerinizin ciddi değeri olduğunu anlamanız açısından bu güzel bir örnek. Bu nedenle unutmayın kelimeler doğru kullanıldığında çok etkili olabilirler. Onları kendi avantajınıza kullanmak sizin elinizde. Şimdi aşağıdaki iki emlak ilanı örneğini beraber karşılaştıralım;

Örnek 1 – Tipik İlan:

Yeni ocak, havalandırma bölümü. tüm ankastre aletler dahil. Evin arkasında büyük iskele. Bodrumun içinden çitli bahçeye geçiş.Pek çok yenilik yapılmış. Garaj ve bitmiş örtülü geçitin fotoğrafını da yollayacağım”.

Örnek 2 – İyi Yazılmış İlan :

Bu, 2 katlı panoramik Abant Gölü manzaralı kır evine bayılacaksınız. 3 yatak odalı ve 2 banyolu, 2 araç kapasiteli ev size hareket etmek için 1700 metrekarelik bir alan sunacaktır. Bu sıcak ev atmosferinde şöminenizin önünde ısınırken kitabınızı okuyabilir, kahvenizi yudumlayabilirsiniz Her sabah doğudan yükselen güneş ışınları ile uyanabilir ve her akşam doğanın sesleri ile uykuya geçebilirsiniz. Abant Merkezine yakın ve dost canlısı bölgede bulunan bu şirin ev, Bolu’ya 20 kilometre uzaklıkta bulunmaktadır”.

Amerikalı yazar Seth Godin’in bir çok anlamlı bir sözü var;

Satış bir duygu transferi ile ilgilidir”

Tahmin edebileceğiniz gibi iki örnek eşit şekilde yaratılmamıştır. İkinci örnekte her bir kelime üzerinde dikkatlice düşünülmüş ve büyük bir çaba harcayarak hikaye tarzında akıcı bir anlatımdan yararlanılmıştır. Bu anlatım gayrimenkulün güzel görünmesini sağlamaktadır. Pek çok insan bu alana çok fazla önem vermemektedir. Ancak satışı asıl yaptıracak olan alan bu alandır. Bu alana harcayacağınız ekstra çaba size satış olarak geri dönecektir.

Özel Promosyon

Bu maddenin her zaman ilanınızda olmasına gerek yoktur. Sadece gerçekten satışı artık sonlandırmak istediğiniz zamanlarda kullanabilirsiniz. Okuyucularınızı harekete geçirmek için küçük tavizler verme olasılığı sizin seçiminizdir.   

Özel promosyonlar aşağıdakilerden biri olabilir;

*Alıcıya, alım satım işlemlerinin satıcı tarafından üstlenmesini teklif etmek, (Satıcı ile mutabık kalınarak tabii ki )

*Alıcıya, konaklama ve ulaşım ücretlerini karşılamayı teklif etmek,

*Alıcıya, çalışılan bankadan Mortage kullanımını teklif etmek,

*Kısa bir süre için liste fiyatından bir miktar indirim yapmayı teklif etmek.

Bu konuda yaratıcı olabilirsiniz. Müşterinizi harekete geçirecek promosyonları ilanınıza ekleyebilirsiniz. Tabii ki bu promosyonların mevzuata uygun olması gerekmektedir.

Buna bir örnek verecek olursak;

Bu ev, bankadan alınacak Mortgage finansmanı ile 20 yılda aylık ……TL tutar ödenerek satın alınabilecektir. “

Harekete Geçirme / İletişim Bilgileri

Bu bölüm okuyucularınıza ne yapacaklarını söyleyeceğiniz yerdir. Alıcılarınızı harekete geçirmekten çekinmeyin, onları harekete geçirmek için zorlayın. Onlara bu evi almak için son şansları olduğunu vurgulayın.

Örnek

Bu gayrimenkul sadece şu an harekete geçecek müşterileri için. Geç kalmadan arayın. “

Hala okuyor musunuz ? Şimdi arayın! “

Yanıltıcı Reklam Yapmayın

Kelimelerle oluşturduğunuz pozitif bir resim içinde gayrimenkulü satmak ile yanıltıcı reklam yapmak arasında çok ince bir çizgi bulunmaktadır. İlanınızda kullandığınız her bilginin doğru olduğundan emin olun. Kelimelerle yapılmaya çalışılan gayrimenkulün ne kadar güzel olduğunun öne çıkarılmasıdır. Onun güzelliğinin abartılması değil. Bu konu son derece kritiktir.

Böyle bir şey yapmanız halinde imajınıza ve itibarınıza zarar verirsiniz. Güven duyulmayan bir emlak profesyonelinin emlak piyasasında barınması mümkün değil.  

Satışın altın kuralı kimseyi kandırmamaktır. Amaç satışa söz konusu gayrimenkulün neden müthiş bir fırsat olduğunun açık bir şekilde anlatılmasıdır. Eğer doğru bir şekilde iletişim kurulur ve fiyat da alıcının kafasındaki fiyatla örtüşür ise noktaları birleştirerek müşterilerin ihtiyaç duydukları  gayrimenkulün bu olduğunu fark etmelerini sağlayabilirsiniz.

Başarılı satışçılar bu bilgileri etkin bir şekilde kullanarak müşterilerinin duygusal ihtiyaçlarını beslemektedirler. Satışı göklere çıkarmayın. Olmayan bir şeyi varmış gibi göstermeyin. Sadece gayrimenkulü tanıtın ve özelliklerini müşterilerinizin görebileceği bir şekilde anlatın. Müşterilerinizin kendilerini evin içinde resmetmelerini sağlayın ve sonuca bu şekilde ulaşabilmeleri için yardım edin. Bu verebilecekleri en doğru karardır.

En Güzel Örnek

Emlak sektörünün başarılı gayrimenkul yatırım danışmanı Tanju HAN’ın  facebook paylaşımları emlak sektöründeki profesyonelliğin adeta bir göstergesi. Paylaşmış olduğu bilgilendirici ve düzeyli sektörel bilgilerin yanı sıra emlak ilanlarındaki yaratıcılığı örnek alınması gerekiyor.

Örnek ilanın içeriği sizin o evle bağ kurmanızı sağlıyor ve adeta büyülüyor.Tanju HAN’ın Linkedin paylaşımları çok keyifli, hem teşvik edici, hem de merak uyandırıyor. İlan linkine buradan ulaşabilirsiniz.

Remax Dünya ticari kategorisinde yüz bin danışman arasında ilk beşin içerisinde yer alan, kariyeri başarılar ve ödüllerle dolu, sektöre yeni adım atan danışmanların idolü Ulvi Kocailik, paylaşmış olduğu ticari ilanlarda ki yaratıcı zekasını üst seviyede kullanarak, ticari ilanlarla ilgilenmeyen normal bir ev müşterisinin bile anlayacağı sadelikte yayınlaması adeta bir ders niteliğinde.

Emlak profesyonelliğinin en soğuk ve en zor uzmanlık alanı olan ticari gayrimenkulü bize sevdiren, yeni portföyünün reklam ve ilan çalışmasını nasıl yaptığını bize merak ettirip bir an önce ilanını paylaşmasını sabırsızlıkla beklediğimiz dünya şampiyonu Ulvi Kocailik’in ilan linkine buradan ulaşabilirsiniz.

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Milyoner Bir Gayrimenkul Danışmanı Nasıl Olunur?


Milyoner olmak için asıl sırrın ne olduğunu, nasıl bir an önce milyoner olabileceğinizi merak ettiğinizi biliyoruz. Ne yazık ki milyoner olabilmek için uygulayabileceğiniz bir sır yok. Milyoner bir emlak uzmanı olabilmeniz için etkili olan pek çok farklı faktör var; Bunlardan bazıları sizin yönetebileceğiniz konu ya da sorunlar değil.

 Çömez yakınıyormuş: “Bize öyküler anlatıyorsun ama anlamlarını açmıyorsun.” Usta yanıt vermiş: “Biri sana meyveyi çiğneyerek ikram etse hoşuna gider miydi?” – Paul Brunton

Bazıları ise tamamen sizin kontrolünüzde olan kollardır. Sizin etkinizin fazla olmayacağı konulardan bazıları doğru ailede doğmak, doğru çevrede yetişmek, doğru insanları tanımak olabilir. Siz bunlara sahip misiniz? Pek çoğumuzun bu özelliklere sahip olma ihtimali düşüktür.

Ama milyoner olmak için bizim yönetebileceğimiz başka bazı ipuçları da var, şimdi sırayla bunlara bakalım;

Kafa Yapınız

Milyoner olabilmek için ilk önce sahip olmanız gereken şey pozitif kafa yapısı ve hayata bakış açısıdır. Sürekli söylenen bir söz vardır; “Düşünceleriniz gerçekleriniz olur” Milyoner emlak uzmanlarının hedeflerini başarabilmelerinin nedeni iyi görünüşleri, zekaları, okul başarıları ya da başka herhangi bir neden değildir. Milyoner olmalarının nedeni ilk olarak buna inanmış olmalarıdır. İnanmış ve bunun için aksiyon almışlardır.

 Düş kurmak değil, bir düşe sahip olmamak budalalıktır. – Cliff Clavin, Cheers

İnanmak başarılı olmak için yeterli değildir ama kabul etmeniz ve olacağı beklentisine girmeniz gerekir. Eğer inanmazsanız o asla gerçekleşmeyecektir. Neyi düşünürseniz o gerçekleşir, milyoner olacağını hayal eder ve bu uğurda çalışırsanız milyoner olabilirsiniz, yok olamayacağınızı düşünürseniz zaten hiç olamazsınız. Bu nedenle inanmaya başlayın. Hedeflerinize pozitif yaklaşın ve sonuna kadar olacaklarını hayal edin

İnanmak

Milyoner olacağınıza inanıyor musunuz? Bir hedefe ulaşabilmek için ona gönülden inanıyor olmak gereklidir. Siz beyninizi o hedefe inandırdığınız zaman beyniniz sizin onu yapabilmeniz için çözümler üretmeye başlar. Beyninizi buna inandırabilmek ve çözümler üretebilmek için harekete geçirirseniz hedefinize ulaşmada daha başarılı olursunuz.

Bu konuda yapılabilecek en iyi yöntemlerden biri de pek çok mentor tarafından tavsiye edilen “Role Modelling” uygulamasıdır. Bu uygulamada olmasını istediğiniz şeyin olduğu varsayımı ile harekete geçersiniz.

  Büyük bir şampiyon olmak için en iyisi olduğuna inanmalısın. Değilsen bile, öyleymiş gibi davran. – Muhammed Ali

Diyelim ki milyoner olmak istiyorsunuz, evet artık bir milyonermiş gibi hareket etmeniz ve kendinizi bu düşünce biçimine alıştırmanız gerekiyor. Dışarıdan bakıldığında mantıksızmış gibi gelebilir ama bugün bu yöntemi farklı amaçları için kullanan pek çok kişi bulunuyor. Milyoner olmak için adımlarınızı belirlemeniz gerekir, bu adımları da aynı bir milyoner gibi düşünerek ve plan yaparak belirleyebilirsiniz.

Adımlarınızı belirlemeniz ve gelişiminizi takip etmeniz gerekiyor. Belki hemen yarın milyoner olamayabilirsiniz. Ama gelecekte neden olmasın?

Uygun Davranışlar Geliştirmek

Günde en az 10 kez özellikle de bir müşteri ile görüşeceğiniz zaman hedeflerinizi hatırlayın ve sanki o hedefe ulaşmışsınız gibi davranın. Eğer bir milyoner gayrimenkul danışmanı olsaydınız bir müşteri ile görüşürken nasıl davranırsınız? Nasıl hisseder ve neler söylersiniz?

 Davranış, herkesin kendi yüzünü gösterdiği bir aynadır. – Goethe

Her sabah kendinize hayatınız ile ilgili sorular sorun. Hayatınızda en çok ne için şükrediyorsunuz, en çok neden mutlusunuz, en çok neye heyecan duyuyorsunuz, en çok neye bağlısınız, hayatınızın amacı ne, ne için yaşıyorsunuz?

Bu sorulara cevap verdiğinizde kendinizi ve hayatınızın amacını daha iyi anlayacaksınız. Beyniniz bu soruların cevapları ile amaçlarınızı birbirine bağlayacak. Hedeflerinize inancınız güçlenecek. Ayrıca size boş zamanlarınızda başarılı olmuş ünlü kişilerin motivasyon konuşmalarını dinlemenizi öneririz. Bu sizin kendinizi daha çok tanımanızı ve hedefinize daha sıkı sıkıya bağlanmanızı sağlayacaktır.

Rol Model Belirleyin

Kendinize başarılı emlak uzmanlarını örnek alın. Rol model olarak bu kişileri belirleyin ve onlar gibi davranmaya çalışın. Dünyaca ünlü bir emlak profesyonelini rol model alabileceğiniz gibi aynı şirkette çalıştığınız başarılı bir yöneticinizi de rol model olarak belirleyebilirsiniz. Başarısız meslektaşlarınız ile birlikte olmaktan kaçının. Hedeflediğiniz konuda başarıya ulaşmış insanlarla birlikte olarak onların deneyimlerinden örnek almaya çalışın.

 “Sana bütün bunları kim öğretti, Doktor?” Yanıt anında geldi. “Acı çekmek.” – Albert Camus, Veba

Rol modelleriniz ünlü kişiler ise, varsa kitaplarını okuyun. Video programlarını izleyin. Birlikte olduğunuz kişiler zamanla sizi etkileyeceği için doğru ve başarılı kişiler ile birlikte olmanız son derece önemlidir. Kendinizi çok başarısız hissedip hedeflerinizden vazgeçmek isteyeceğiniz zamanlar olacak ancak sakın vazgeçmeyin. Eğer hedeflerinize inanır, kendinize güvenir ve bu hedeflere ulaşmak için aksiyon alırsanız istediğiniz hedeflere ulaşabilirsiniz. Pek çok insan bunu bu şekilde başardılar, siz de yapabilirsiniz.

Ve Tutkuyla Çalışmak

İşte işin en tamamlayıcı yeri burası. Eğer emlak işini severseniz çalıştığınızı ve zamanın nasıl geçtiğini gerçekten hissetmezsiniz. Her başarıda olduğu gibi emek vermeden emlakçılıkta başarıya ulaşmak söz konusu bile olamaz.

Üşengeçliğinizi atın üzerinizden, o sizi yiyip bitiren endişelerinizi de. Bir satış kaçar onlarca satışın kapısı açılır bu meslekte. Tutkuyla, bıkmadan, usanmadan, yorulmak nedir bilmeden ve her gün üstüne ekleyerek yapacağınız çalışma gerçekten sizi milyoner emlakçı yapacaktır.

 ”Tutkusu olan insanlar dünyayı değiştirebilir. Harika iş çıkarmanın tek yolu yaptığınız işi sevmektir.” – Steve Jobs

Milyoner emlakçıların azmine ve çalışma hırsına bakın ve siz; evet siz, neden başarılı olamayacaksınız iyice düşünün ve milyoner olmak için artık beklemeyin, ertelemeyin hemen işe koyulun ve şimdi başlayın.

Bonus: Milyoner Filmi

Milyoner filmi Danny Boyle‘nin yönettiği kenar mahallenin varoş çocuğu olan Jamal’in hikayesini anlatıyor. Jamal Malik, Mumbai’nin gecekondu mahallelerinden birinde yaşayan 18 yaşında bir yetimdir. Hindistan’da katıldığı “Kim Milyoner Olmak İster?” yarışmasında 20 milyon rupe kazanmasına sadece bir adım kalmıştır. Ama şova ara verildiğinde, bir sokak çocuğunun bu kadar büyük başarıyı ancak hileyle kazanabileceğinden şüphelenilip tutuklanır. Suçsuzluğunu kanıtlamak için yaşamını anlatmaya başlar. Aslında filmin basit kurgusu, basit senaryosu çok profesyonel işlenerek iyi bir iş çıkarılmış ortaya.

 Para ve kadınlar. Hayattaki hataların çoğu nedeni bunlardır. Görünüşe göre sen ikisine de bulaşmışsın. (Polis)

Filmin Türkiye karşılığı kim 500 Milyar ister. Aynı dönemde Hindistan’da yayınlanan programda gerçekte biri bütün soruların cevaplarını bildiği ve aynı zamanda filmde olduğu gibi 300 milyon insan izlemiş. Bunun benzeri kurgusu her bir soruya gelecek bir yaşantı örneğiyle izleyicinin heyecanını doruğa taşıyan bir film olmuş.

Toplam 10 dalda Oscara aday bir film ve bunlardan en iyi film ve en iyi yönetmen dahil olmak üzere toplam 8 dalda Oscar heykelciğini kaldıran, Amerikan yapımı olan ve Hindistan’da çekilen mükemmel bir film.

Keyif alarak seyredeceğiniz ve başarınıza katkı sağlayacak motive edici bu filmi, milyoner emlakçı olma hayalleri kuran emlak profesyonelleri mutlaka seyretmeli.

Şimdiden keyifli seyirler 🙂

Amerika Birleşik Devletleri’inde Emlak Sektörü

indir

Emlakçılar Ulusal Birliği (NAR) Hakkında

Emlakçılar Ulusal Birliği – NAR (NATİONAL ASSOCIATION OF REALTORS), Amerika’nın en büyük ticaret birliğidir ve konut ve ticari gayrimenkul endüstrilerinin tüm yönleriyle ilgilenen NAR’ın enstitüleri, dernekleri ve konseyleri de dahil olmak üzere 1.3 milyon üyeyi temsil etmektedir.

Üyelik, konut ve ticaret brokerleri, satış temsilcileri, mülk yöneticileri, değerleme uzmanları, danışmanlar ve gayrimenkul sektöründe çalışan diğer kişilerden oluşmaktadır. Üyeler, yaklaşık 1,200 yerel dernek / kurul ve 54 bölgesel ve bölgesel REALTORS derneklerinden birine veya daha fazlasına aittir.

REALTOR® terimi, REALTORS Ulusal Birliği’nin bir üyesi olan ve katı Etik Kurallarını kabul eden bir gayrimenkul profesyonelini tanımlayan kayıtlı bir toplu üyelik markasıdır.

Misyon

REALTORS Ulusal Birliği’nin temel amacı, üyelerinin daha karlı ve başarılı olmasına yardımcı olmaktır.

Vizyon

REALTORS Ulusal Birliği, gayrimenkul sektörünü etkileyen ve şekillendiren ortak bir güç olmaya çalışmaktadır. Bu, gerçek mülkün sahibi olma, kullanma ve aktarma hakkının önde gelen savunucusu olmayı amaçlamaktadır; Etkin, etkili ve etik gayrimenkul iş uygulamaları için standartlar geliştirmede lider olarak kabul edilen; ve çok vasıflı gayrimenkul profesyonelleri tarafından değer verilen ve onların başarısı için çok önemli olduklarını görüyorlar.

Amerika’nın mülk sahipleri için çalışan Ulusal REALTORS Birliği, serbest girişim sistemini ve gerçek mülkiyete sahip olma hakkını korumak amacıyla üyeleri ve kamuoyu ve hükümet arasında profesyonel gelişim, araştırma ve bilgi değişimi için bir olanak sağlamaktadır.

Tarihçe

Ulusal REALTORS® Birliği, 12 Mayıs 1908’de Chicago’da bulunan Ulusal Emlak Borsaları Birliği (Association of Real Estate Exchange) olarak kuruldu. Ulusal Kurumlar Birliği, 120 kurucu üye, 19 Kurul ve bir devlet dernekiyle “gayrimenkul menfaatlerini etkileyen konularda etkili bir etki yaratmak amacıyla Amerika gayrimenkul adamlarını bir araya getirmek” idi.

Derneğin kurucu kurulları Baltimore’u; Bellingham, Wash .; Chicago; Cincinnati; Cleveland; Detroit; Duluth, Minn .; Gary, Ind .; Kansas City, Mo .; Los Angeles; Milwaukee; Minneapolis; Omaha, Neb .; Philadelphia; St. Louis; Paul, Minn .; Seattle; Sioux City, Iowa; ve Tacoma, Wash., kurulları ve Kaliforniya Devlet Realty Federasyonu (şimdi California REALTORS® Birliği).

Etik Kuralları 1913 yılında Altın Kuralı tema olarak benimsendi.

1916 yılında, Ulusal Emlak Borsası adı, Ulusal Emlak Komisyonları Birliği (NAREB) olarak değiştirildi. Aynı yıl, Ulusal Ortaklığın üyeleri olan ve katı Etik Kurallarına abone olan emlak uzmanlarını belirten “REALTOR” terimi, Minneapolis Gayrimenkul Kurulu’nun geçmiş dönem başkanı Charles N. Chadbourn tarafından tasarlandı.

REALTORS® ve REALTOR® ortak markaları sırasıyla 13 Eylül 1949’da Birleşik Devletler Patent ve Ticari Marka Ofisi ve 10 Ocak 1950’de Kayıt Numaraları 515,200 ve 519,789’da tescil edilmiştir. O tarihten bu yana, dernek marka uyarılarını muhafaza etmiş ve birçok davada hakim durumdadır. En son olarak, Zimmerman – NAR (2004) de, Ticari Marka Davaları ve Temyiz Kurulu ticari markaları iptal etme talebini reddetti.

1972’de, Ulusal Emlak Komisyonları Birliği’nin adı REALTORS® Ulusal Birliği (NAR) olarak değiştirildi. 1973 yılında Derneğin “R” logosu kabul edildi.

Dernek, 1970’lerin başında Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en büyük ticaret birliğine ve 400.000’den fazla üyeye dönüşmüştür. Bugün, REALTORS Ulusal Birliği, 1,1 milyondan fazla üyeye, 54 devlet kuruluşuna (Guam, Porto Riko ve Virgin Adaları dahil) ve 1.300’den fazla yerel derneklere sahiptir.

https://www.nar.realtor/about-nar/history

Çoklu Listeleme Hizmeti (MLS): Nedir?

REALTORS®, işlemi daha verimli hale getiren Çoklu Listeleme Hizmeti (MLS) ve diğer gayrimenkul teknolojileri geliştirmek için milyonlarca dolar harcadı. Bir MLS, diğer gayrimenkul komisyoncularına brokerleri listeleyerek özel bir işbirliği ve tazminat teklifidir.

1800’lerin sonlarında gayrimenkul komisyoncuları, yerel derneklerinin bürolarında, satmaya çalıştıkları mülkler hakkında bilgi paylaşmak için düzenli olarak toplandılar. Bu mülkleri satmaya yardım eden diğer brokerleri telafi etmeyi kabul ettiler ve gayrimenkulün gayrimenkulüne özgü temel bir esas üzerine kurulu ilk MLS doğdu: Envanterimi satmamda bana yardımcı olun ve sizinkini satmanıza yardım edeyim.

Bugün, 800’den fazla MLS vasıtasıyla, komisyoncular listede bulunan mülkler hakkında bilgi paylaşmakta ve diğer aracıları, alıcıyı ürettikleri takdirde tazminat karşılığında satışlarında işbirliği yapmaya davet etmektedir. Satıcılar mülklerine artan maruz kalma ile yararlanırlar. Alıcılar, yalnızca bir aracı kurumla çalışırken MLS listelenen tüm mülkler hakkında bilgi edinebildikleri için yararlanırlar.


Gayrimenkul piyasası rekabetçi ve iş, rakiplerin başarılı bir işlem sağlamak için birbirleri ile işbirliği yapması gerektiği konusunda eşsizdir. MLS sistemleri bu işbirliğini kolaylaştırıyor.

MLS, aracı kurumların alıcılarının evlerini satmasına yardımcı olmak için alıcılarla çalışan kooperatif brokeri bulmalarına yardımcı olmak için kullanılan bir araçtır. Mevcut MLS’in işbirliğine dayalı teşviği olmadan, komisyoncular mülkiyet bilgilerini birleştirmeden ziyade bölünmüş kendi ayrı işbirliği sistemlerini yaratırlar.

MLS, rekabet için güçlü bir kuvvettir. Kasabadaki en küçük aracı kurumun en büyük çok devletli firma ile rekabet edebilmesi için oyun alanını düzenlerler. Alıcılar ve satıcılar, piyasadaki satılık en büyük havuza erişimine sahip olduklarından emin oldukları seçtikleri profesyonellerle çalışabilirler.

Internet üzerindeki gayrimenkul bilgileri kolayca elde edilebilir. Tüketiciler, seçtikleri brokerın Web sitesinde halka açık tüm liste bilgilerine erişebilir ve bunları görüntüleyebilir.

MLS, gayrimenkul uzmanları tarafından müşterilerin malı satın alıp satmasına yardımcı olmak için yaratılan, bakımlı ve ödenen özel veritabanlarıdır. Çoğu durumda, MLS listelerindeki bilgilere erişim, katılan brokerler tarafından ücretsiz olarak kamuya sunulmaktadır. Herkese açık olarak erişilemeyen veriler, satıcı irtibat bilgileri ve evin gösterim için boş olduğu saatler gibi, satıcıların gizliliğini veya güvenliğini tehlikeye sokacak bilgiler içerir.

NAR, farklı iş modelleri de dahil olmak üzere emlak komisyonculuğu alanında yeniliği ve rekabeti teşvik eder. NAR üyeleri, tam hizmet, kısıtlı hizmet, ücret-ücret ve indirime (hizmet seviyesine bakılmaksızın) dahil olmak üzere çeşitli iş modelleri kullanarak faaliyet gösteren gayrimenkul brokerliği firmalarıyla bağlantılıdır. İnternet konumlandırma kendi içinde bir iş modeli değil – REALTORS® şirketinin yaklaşık yüzde 90’ı, firmanın 2007 NAR Üyesi Profili’ne göre iş amaçlı bir Web sitesine sahip olduğunu bildiriyor.

2007 REALTOR® Teknoloji Anketine göre, tüm REALTORS® ürünlerinin üçte ikisi web sitelerine sahiptir ve REALTORS® listeleri, listelerinin REALTOR.com, REALTOR® kendi sitesi, web sitesi Yerel REALTOR® derneğinin web sitesi, yerel gazete sitesi, Yahoo, Google, CraigsList, Zillow ve Trulia.

Ev alıcılar ve satıcıların 2007 NAR Profiline göre, son alıcıların yarısından fazlası aramalarda MLS Web sitelerini kullandı.

Emlakçılar (REALTORS) Ulusal Birliği’nin Etik Kuralları ve Uygulama Standartları

1 Ocak 2018’den itibaren geçerli olur

Müşterilere ve Müşterilere Verilen Görevler
Madde 1-9

Kamu Görevleri
10-14

REALTORS®’a Verilen Görevler
Madde 15-17

REALTORS® kelimesinin bu Kural ve Giriş bölümünde kullanıldığı durumlarda, REALTOR-ASSOCIATE®’leri içerdiği kabul edilecektir.

Etik Kuralları, kanunların öngördüğünden daha yüksek yükümlülükler getirirken, Etik Kurallarının ve hukuk çatışmasının bulunduğu herhangi bir yerde, yasanın yükümlülükleri öncelik vermelidir.

Önsöz

Her şeyden önce arazi. Akıllı kullanımı ve geniş bir şekilde tahsis edilen mülkiyet, özgür kurumların ve medeniyetimizin hayatta kalması ve büyümesine bağlıdır. REALTORS®, ulusun ve vatandaşlarının çıkarlarının, arazinin en iyi ve en iyi şekilde kullanılmasını ve mülkiyetin en geniş şekilde dağılımını gerektirdiğini kabul etmelidir. Bunlar, yeterli konut, işleyen şehirlerin inşası, üretken endüstrilerin ve çiftliklerin geliştirilmesini ve sağlıklı bir çevrenin korunmasını gerektirir.

Bu menfaatler, normal ticaretin ötesinde yükümlülükler yüklemektedir. REALTORS’un kendini adamak zorunda kalacağı ve kendilerini hazırlamak için gayret göstermeleri gereken ciddi bir sosyal sorumluluk ve vatansever bir görev yüklemektedirler. Bu nedenle, REALTORS®, çağrı standartlarını korumak ve geliştirmek için gayretlidir ve diğer REALTOR’lar ile bütünlüğü ve onuru için ortak bir sorumluluk paylaşmaktadır.

Müşterilere, müşterilere, halka ve birbirlerine olan yükümlülüklerini tanımakta ve takdir ederken, REALTORS® gayrimenkulünü etkileyen konularda sürekli olarak bilgi sahibi olmaya ve bu konularda bilgilendirilmeye çalışılmakta ve bilgili profesyoneller olarak, sahip oldukları deneyim ve çalışmanın meyvelerini istekli bir şekilde paylaşmaktadırlar. Diğerleri. Bu Etik Kurallarını uygulayarak ve uygun düzenleyici organlara yardım ederek, halka zarar verebilecek veya gayrimenkul mesleğine saygısızlık gösterebilecek veya şerefsizlik yaratabilecek uygulamaları ortadan kaldırarak adımlar belirler ve önlemler alırlar. REALTORS®, Müşteri veya müşteri fonlarının veya mülkiyetin zimmete geçirilmesini içeren Etik Kurallarını ihlal edebilecek kişisel davranış bilgisine, kasıtlı ayrımcılığa veya sahtekârlığa,(Değişik: 1/00)

Diğer gayrimenkul profesyonelleri ile olan işbirliğinin, hizmetlerini kullananlardan en iyi çıkarları teşvik ettiğini anlayan REALTORS®, müşterilerin münhasır temsilciliğini teşvik eder; rakiplerine kıyasla haksız avantaj elde etmeye çalışmayın; ve diğer uygulayıcılar hakkında istenmeyen yorumlar yapmaktan kaçınmaktadırlar. Görüşlerinin arandığı veya REALTORS®’ın bu yorumun gerekli olduğuna inandığı durumlarda görüşleri, herhangi bir kişisel motivasyon ya da potansiyel avantaj ya da kazançtan etkilenmeden tarafsız, profesyonel bir şekilde sunulmaktadır.

REALTOR® terimi, ticari ilişkilerde ahlaki davranışın yüksek bir idealine bağlı olarak yetkinlik, adalet ve yüksek dürüstlük anlamına gelir. Hiçbir kar teşvik etmez ve müşterilerin hiçbir talebi bu idealden ayrılmayı haklı çıkaramaz.

Bu yükümlülüğün yorumlanmasında REALTORS®, “Hangi şekilde olursa olsun başkalarının size yapması gerektiği gibi, onlara bunu yaparsınız” şeklindeki Altın Kurum’da şekillendirilen yüzyıllar boyunca teslim edilenlerden daha güvenli bir kılavuz da alamaz.

Bu standardı kendi kabul eden REALTORS®, şahsen, iştirakçi veya başkaları aracılığıyla veya teknolojik yollarla yürütülen tüm faaliyetlerinde ruhunu gözlemlemek ve işlerini aşağıda belirtilen ilkelere uygun olarak yürütmek için söz verir. (Değişik: 1/07)

Müşterilere ve Müşterilere Verilen Görevler

Madde 1 (1. Madde için Vaka İncelemeleri)

Bir alıcı, satıcı, mal sahibi, kiracı veya başka bir müşteriyi temsilci olarak temsil eden REALTORS®, müşterilerinin çıkarlarını korumak ve geliştirmek için kendilerini vaat ediyor. Müşteriye olan bu yükümlülük birincil olmakla birlikte, REALTORS®’ı tüm taraflara dürüst davranma yükümlülüğünden kurtarmaz. Bir alıcıya, satıcıya, ev sahibine, kiracıya veya başka bir tarafa ajans dışı bir kapasitede hizmet verirken, REALTORS® tüm taraflara dürüst davranmak zorunda kalmaya devam etmektedir. (Değişik: 1/01)

  • Uygulama Standartları 1-1

REALTORS®, bir gayrimenkul işleminde müdürlük görevinde bulunursa, Etik Kuralları’nın dayattığı görevlerden mecbur kalır. (Değişik: 1/93)

  • Uygulama Standartları 1-2

Etik Kurallar’ın dayattığı görevler şahsen, elektronik olarak ya da başka herhangi bir yolla gerçekleştirilen gayrimenkulle ilgili tüm etkinlikleri ve işlemleri kapsar.

Etik Kurallarının dayattığı görevler, REALTORS’un aracı olarak hareket edip etmediği ya da yasal olarak tanınan ajans dışındaki kapasitelerde uygulanabilir, ancak yalnızca yasalar ya da yönetmelikler tarafından aracılara uygulanan herhangi bir görev, bu Etik Kuralları tarafından yürürlükte bulunan REALTORS’a uygulanmaz.

İşbu İş Etiği Kurallarında kullanıldığı üzere “müşteri”, bir REALTOR® veya bir REALTOR® şirketinin bir ajansına veya yasal olarak tanınan ajansız ilişkisine sahip olduğu kişi (ler) veya kuruluş (lar) anlamına gelir; “Müşteri”, bilgi, hizmet ya da menfaat alan, ancak REALTOR® ya da REALTOR® firması ile sözleşme ilişkisi olmayan bir gayrimenkul işlemine taraf anlamına gelir; “İhtimale”, REALTOR® veya REALTOR® firması ile temsil ilişkisine tabi olmayan bir alıcı, satıcı, kiracı veya ev sahibi anlamına gelir; “Aracı”, devlet yasası veya yönetmeliği tarafından tanımlandığı gibi bir acentelik ilişkisinde hareket eden bir emlak lisans sahibi (brokerlar ve satış ortakları dahil) anlamına gelir; ve “aracı” aracı veya yasal olarak tanınmış bir acente olmayan kapasitesi olan bir emlak ruhsatlandırıcısı (komisyoncu ve satış ortakları dahil olmak üzere) anlamına gelir.(1/95 da Kabul, 1/07 olarak değiştirildi)

  • Uygulama Standartları 1-3

REALTORS®, bir listeyi güvence altına almaya çalışırken, sahibi kasıtlı olarak piyasa değeri olarak yanıltmamalıdır.

  • Uygulama Standartları 1-4

REALTORS®, alıcı / kiracı temsilcisi olmaya çalışırken, alıcıları veya kiracıları REALTOR® hizmetlerinin kullanımı yoluyla elde edilebilecek tasarruflar veya diğer menfaate yanıltamayacaktır. (Değişik: 1/93)

  • Uygulama Standartları 1-5

REALTORS® satıcının / mal sahibinin ve alıcı / kiracıyı aynı işlemde ancak her iki tarafın bilgilendirilmiş onayıyla ve onayın bilgilendirilmesinden sonra temsil edebilir. (1/93 de kabul edilmiştir)

  • Uygulama Standartları 1-6

REALTORS®, objektif ve mümkün olan en kısa sürede teklif ve karşı teklif sunacaktır. (1/93 olarak değiştirildi, 1/95 olarak değiştirildi)

  • Uygulama Standartları 1-7

Liste brokerliği görevini yerine getirirken, REALTORS®, satıcının / ev sahibinin yazılı olarak bu yükümlülüğünü bırakmadığı sürece bir kira sözleşmesini kapatıp yürürlüğe koyana kadar tüm teklifleri ve karşı teklifleri satıcıya / ev sahibine sunmaya devam edecektir. REALTORS®, bir teklif bir satıcı / ev sahibi tarafından kabul edildikten sonra mülkünü pazarlamaya devam etmekle yükümlü değildir. REALTORS®, önceden kabul edilmiş olan satın alma sözleşmesinin veya finansal kiralama sözleşmesinin feshine bağlı olduğu durumlar dışında, sonraki bir teklifin kabul edilmesinden önce satıcıların / ev sahiplerinin hukuk müşaviri tavsiyelerini almalarını önerecektir. (Değişik: 1/93)

  • Uygulama Standartları 1-8

Alıcılar / kiracılar aracıları veya aracıları olarak hareket eden REALTORS®, kabul edilinceye kadar tüm teklifleri ve karşı teklifleri alıcılara / kiracılara sunacak ancak aksi yazılı olarak kabul edilmedikçe bir teklif kabul edildikten sonra müşterilerine mallarını gösterme yükümlülüğü bulunmamaktadır. REALTORS®, alıcıların / kiracıların acenteleri veya aracıları olarak hareket ederek, önceden var olan bir sözleşmenin feshedilip kaldırılmadığı sorusu varsa, alıcıların / kiracıların hukuk müşavirinin tavsiyelerini almalarını tavsiye eder. (1/93 de kabul edilmiştir, 1/99 olarak değiştirilmiştir)

  • Uygulama Standartları 1-9

REALTORS®’in, yasalarca tanınan herhangi bir acentelik ilişkisi veya acentesiz ilişki sırasında müşterileri tarafından sağlanan gizli bilgileri (devlet yasalarıyla tanımlandığı şekilde) korumak yükümlülüğü, acentelik ilişkileri veya yasalarca tanınan herhangi bir kurum dışı ilişki sona erdikten sonra da devam eder. REALTORS® müşterileri ile olan mesleki ilişkilerin sona erdiği bilerek, esnasında veya sonrasında olmaz:

  1. müşterilerin gizli bilgilerini ortaya koymak; veya

  2. müşterilerin gizli kalmış bilgilerini müşterilerin dezavantajlarına göre kullanın; veya

  3. REALTOR® avantajı veya üçüncü şahısların avantajı için istemcilerin gizli bilgilerini kullanın:

    • a) Müşterilerin tam açıklama yaptıktan sonra onay vermeleri; veya

    • b) REALTORS® mahkeme kararı ile istenir; veya

    • c) bir müşterinin bir suç işlemek niyeti ve suçun önlenmesi için gerekli olan bilgi; veya

    • d) REALTOR® veya REALTOR®’un çalışanlarını veya iştirakçilerini haksız davranış suçlamasıyla savunmak gereklidir.

Gizli malzeme kusurlarıyla ilgili bilgiler bu Etik Kuralları uyarınca gizli bilgi olarak kabul edilmez. (1/93 de kabul edildi, 1/01 olarak değiştirildi)

  • Uygulama Standartları 1-10

REALTORS® gayrimenkul lisanslarının ve mülk yönetim sözleşmesinin hüküm ve şartlarına uygun olarak, kiracıların ve diğerlerinin yasal olarak tesislerinde bulunan haklarını, güvenliğini ve sağlığını dikkate alarak müşterilerin malıdır. (1/95 da kabul edildi, 1/00 olarak değiştirildi)

  • Uygulama Standartları 1-11

Bir müşterinin mülkünü idame ettirmek veya yönetmek için istihdam edilen REALTORS®, makul öngörülebilir ihtimal ve kayıplara karşı korumak için gerekli özeni gösterir ve makul çabayı saracaktır. (1/95 olarak kabul edilmiştir)

  • Uygulama Standartları 1-12

Listeleme sözleşmelerine girerken, REALTORS® satıcılara / ev sahiplerine şu konularda tavsiyede bulunmalıdır:

  1. REALTOR®’un işbirliğine ilişkin şirket politikaları ve yasal olarak tanınan acentelik dışı kapasitelerde hareket eden aracılar, alıcı / kiracı acenteler ve / veya alt temsilcilere sunulacak herhangi bir tazminat tutarı (leri);

  2. alıcıların / kiracı temsilcilerinin veya brokerların, brokerleri listeleyerek telafi edilse bile veya satıcılar / ev sahipleri tarafından alıcıların / kiracıların çıkarlarını temsil edebileceği gerçeği; ve

  3. komisyoncuların açıklanan ikili ajanlar gibi davranması için listeleme potansiyeli olan herhangi bir potansiyel, örneğin alıcı / kiracı ajanlar. (1/93 olarak değiştirildi, 1/98 olarak yeniden numaralandı, 1/03 olarak değiştirildi)

  • Uygulama Standartları 1-13

Alıcı / kiracı sözleşmelerine girerken, REALTORS® potansiyel müşterilere şu konularda tavsiyede bulunmalıdır:

  1. REALTOR®’un işbirliği ile ilgili şirket politikaları;

  2. Müşteri tarafından ödenmesi gereken tazminat miktarı;

  3. diğer brokerlerden, satıcıdan veya ev sahibinden veya diğer taraflardan ek veya mahsup tazminat alma potansiyeli;

  4. alıcı / kiracı temsilcisinin açıklanan bir ikili aracı olarak hareket etmesi için herhangi bir potansiyel, örneğin komisyoncu, alt temsilci, ev sahibinin acentesi vs. listelemesi ve

  5. yasalar, yönetmelik veya taraflar arasındaki herhangi bir gizlilik anlaşması gereğince gizlilik gerekmedikçe satıcıların veya satıcıların temsilcilerinin tekliflerin varlığını, koşullarını veya koşullarını gizli olarak ele almama olasılığı. (1/93 olarak değiştirildi, 1/98 olarak yeniden numaralandı, 1/06 olarak değiştirildi)

  • Uygulama Standartları 1-14

Değerleme veya diğer değerlemeleri hazırlama ücretleri, değerleme veya değerleme miktarına bağlı olmayacaktır. (1/02 kabul edilmiştir)

  • Uygulama Standartları 1-15

REALTORS®, alıcıların veya işbirliği yapan brokerlerin sorularına cevap olarak, satıcıların onayı ile mülkiyet tekliflerinin varlığını ifşa edecektir. Açıklamanın yetkili olduğu yerlerde, REALTORS®, tekliflerin listeleme ruhsatı sahibi, listeleme firmasının başka bir lisans sahibi veya bir işbirliği komisyoncu tarafından elde edilip edilmediğini sorulursa, açıklayacaktır. (1/03 olarak değiştirildi, 1/09 olarak değiştirildi)

  • Uygulama Standartları 1-16

REALTORS®, mal sahibi veya satıcının yetkilendirdiği şartlar veya koşullar dışında diğer kişilerin kullanımına, listelenmesine veya yönetilmesine izin vermez veya bunları kullanamaz. (1/12 Kabul Edildi)

Madde 2 (2. Madde için Vaka İncelemeleri)

REALTORS®, mülkiyet veya işlemle ilgili gerçekleri abartmaktan, yanlış beyan etmekten veya gizlemekten kaçınacaktır. Ancak, REALTORS® mülkiyetteki gizli kusurları keşfetmek, gayrimenkul lisansının kapsamı dışındaki konularda tavsiyelerde bulunmak veya kuruluş tarafından veya kurumlar dışındaki ilişkiler kapsamında gizli olan gerçekleri açıklamakla yükümlü olmayacaktır. Eyalet kanunu. (Değişik: 1/00)

  • Uygulama Standartları 2-1

REALTORS®, yalnızca gayrimenkul lisanslama makamları tarafından istenen alanlarda uzmanlığa sahip bir kişiye mantıklı bir şekilde görünen olumsuz faktörleri keşfetmek ve ifşa etmekle yükümlüdür. 2. madde, REALTOR®’a diğer mesleki veya teknik disiplinlerde uzmanlık yükümlülüğünü dayatmaz. (Değişik: 1/96)

  • Uygulama Standartları 2-2

(Uygulama Standardı 1-12 1/98 olarak yeniden düzenlendi)

  • Uygulama Standartları 2-3

(Uygulama Standardı 1-13 olarak değiştirildi. 1/98)

  • Uygulama Standartları 2-4

REALTORS®, açıkça nominal bir hususun adlandırılması hariç herhangi bir belgede yanlış bir sayının adlandırılmasına taraf olmayacaktır.

  • Uygulama Standartları 2-5

Yasa veya yönetmelik ile “materyal olmayan” olarak tanımlanan ya da açıklanmaya tabi tutulmayan yasada veya yönetmelikte açıkça belirtilen faktörler, 2. maddenin amaçları için “uygun” değildir (1 Ocak 1993 tarihinde kabul edilmiştir)

Madde 3 ( 3. Madde İçin Vaka İncelemeleri)

REALTORS® işbirliği, müşterinin yararına olmadığı sürece diğer broker’lerle işbirliği yapacaktır. İşbirliği yükümlülüğü, komisyonları, ücretleri paylaşma veya başka bir komisyoncuyu telafi etme yükümlülüğünü kapsamamaktadır. (Değişik: 1/95)

  • Uygulama Standartları 3-1

REALTORS®, satıcıların / ev sahiplerinin münhasır acenteleri veya aracıları olarak hareket ederek, işbirliği yapmak üzere tekliflerin şart ve koşullarını belirler. İşbirliği yapma tekliflerinde açıkça belirtilmediği sürece, işbirliği yapan brokerlerin işbirliği teklifinin bir tazminat teklifi içerdiğini kabul etmemesi mümkündür. Eğer varsa, tazminat hükümleri, işbirliği teklifini kabul etme çabalarına başlamadan önce işbirliği yapan brokerlerce tespit edilecektir. (Değişik: 1/99)

  • Uygulama Standartları 3-2

İşbirliği hizmetleri için teklif edilen tazminat değişikliği, REALTOR®’un mülkün
satın alınması / kiralanması için teklif vermesinden önce diğer REALTOR®’a iletilmelidir . Bir REALTOR® malı satın almak veya kiralamak için bir teklif sunduktan sonra, liste komisyoncusu,söz konusu kooperatif işlemi ile ilgili olarak sunulan tazminatı tek taraflı olarak değiştirmeye çalışamaz. 
(Değişik: 1/14)

  • Uygulama Standartları 3-3

Uygulama Standartları 3-2, liste komisyoncusu ve işbirliği yapan komisyoncunun kooperatif tazminatını değiştirme konusunda bir sözleşme yapmasını engellemez.(1/94 olarak kabul edilmiştir)

  • Uygulama Standartları 3-4

Liste brokeri olarak hareket eden REALTORS®, ikili veya değişken oranlı komisyon düzenlemelerinin varlığını ifşa etme konusundaki olumlu yükümlülüğüne sahiptir (başka bir deyişle, liste komisyoncusu firması satış / kiralama nedeniyse farklı bir komisyon ödenmesi gereken listeler satış / kiralama, satıcı / toprak sahibi veya bir işbirliği komisyoncusu gayretiyle sonuçlanırsa komisyon miktarı ödenecektir). Listeleme komisyoncusu, mümkün olan en kısa sürede, bu tür düzenlemelerin varlığını olası işbirlikçi brokerlere ifşa edecek ve işbirliği yapan brokerlerin sorularına cevap olarak, bir kooperatifçilikle sonuçlanacak olan farklılığı ya da bunun sonucunda ortaya çıkan bir satış / kiraya açıklayacaktır satıcının / ev sahibinin gayretleri. Eğer işbirliği yapan aracı alıcı / kiracı temsilciyse,(Değişik: 1/02)

  • Uygulama Standartları 3-5

Alt satış temsilcilerinin, ilgili tüm gerçekleri bir satın alma veya kiralama sözleşmesinin uygulanmasından önce ve müracaat ettirenine derhal ifşa etmesi zorunluluğu vardır. (Değişik: 1/93)

  • Uygulama Standartları 3-6

REALTORS® çözüm arzusuz teklifler de dahil olmak üzere kabul edilmiş tekliflerin varlığını, işbirliği arayışında olan herhangi bir broker’a ifşa eder. (5/86 kabul edildi, 1/04 olarak değiştirildi)

  • Uygulama Standartları 3-7

REALTOR®’un bir yönetim veya listeleme sözleşmesi uyarınca mülkiyetle ilgili başka bir REALTOR® hakkında bilgi edinirken, REALTOR® durumlarını ve ilgi alanlarının kişisel veya müşterinin adına olup olmadığını ve bir müşteri adına ise müşteriyle olan ilişkilerini açıklayacaktır. (Değişiklik 1/11)

  • Uygulama Standartları 3-8

REALTORS®, listelenen mülkleri göstermek veya incelemek için erişim imkânını yanlış yorumlamaz. (Değişik 11/87)

  • Uygulama Standartları 3-9

REALTORS®, sahibi veya listeleme komisyoncusu tarafından kurulanlar dışındaki terimlerle listelenen mallara erişim sağlamayacaktır. (1/10 kabul edildi)

  • Uygulama Standartları 3-10

Madde 3 de kurulan işbirliği yapma yükümlülüğü, listelenen mülkiyetle ilgili bilgileri paylaşma ve mülkün diğer satıcılar tarafından potansiyel alıcılara / kiracılara satıcının / mal sahibinin yararına olduğu durumlarda gösterilmesini sağlamakla yükümlüdür. (1/11 olarak kabul edilmiştir)

Madde 4 (4. Madde İçin Vaka İncelemeleri)

REALTORS® kendilerinden, yakın ailelerinden, şirketlerinden veya üyelerinden herhangi birisiyle veya gerçek konumlarını bildirecek herhangi bir mülkiyet çıkarına sahip herhangi bir varlığa, herhangi bir gerçek veya tüzel kişiye menfaat veya satın alma veya sunma teklifinde bulunamaz. sahibine veya sahibinin acentesine veya aracısına. Sahip oldukları mülkleri satarken ya da menfaatleri varsa, REALTORS® mülkiyetini ya da mülkiyet hakkını alıcıya ya da alıcı temsilcisine yazılı olarak gösterecektir. (Değişik: 1/00)

  • Uygulama Standartları 4-1

Tüm tarafların korunması için, 4. maddede istenen açıklamalar herhangi bir sözleşmenin imzalanmasından önce REALTORS tarafından yazılı olarak yapılacak ve sağlanacaktır. (2/86 kabul edilmiştir)

Madde 5 (Madde 5’e İlişkin Vaka İncelemeleri)

REALTORS®, bir menfaatle ilgili mevcut veya öngörülen bir menfaate sahip olduğu hallerde, bu menfaatlerin etkilenen taraflara özel olarak açıklanmaması durumunda, mülkiyet veya değerine ilişkin profesyonel hizmetler sunmayı taahhüt etmeyecektir.

Madde 6 (6. Madde için Vaka İncelemeleri)

REALTORS®, müşterinin bilgisi ve rızası olmadan, müşterileri için yapılan harcamalarda herhangi bir komisyon, indirim veya kar kabul etmeyecektir.

REALTORS, emlak ürünleri veya hizmetleri tavsiye ederken (örneğin, ev sahibinin sigortası, garanti programları, ipotek finansmanı, tapu sigortası, vb.), Tavsiyenin yapıldığı müşteriye veya müşteriye, gerçek olmayan herhangi bir mali fayda veya ücret bildirir. mülk sevk ücretleri, REALTOR® veya REALTOR® firması bu tavsiyenin doğrudan bir sonucu olarak alabilir. (Değişik: 1/99)

  • Standartlar 6-1

REALTORS®, bir müşteriye veya müşteriye, doğrudan ilgi duydukları başka bir kuruluşun veya işletmenin hizmetlerinin kullanımını, öneri veya öneri anında böyle bir ilgiyi açıklamaksızın önermemekte veya önermemektedir. (Değişik 5/88)

Madde 7 (7. Madde İçin Vaka İncelemeleri)

Bir işlemde, REALTORS®, yasalar tarafından izin verilmesine rağmen, tüm taraflara ve REALTOR® müşterisinin veya müşterilerinin bilgilendirilmiş onayı olmaksızın birden fazla partiden tazminat kabul etmez. (Değişik: 1/93)

Madde 8 (8. Madde için Vaka İncelemeleri)

REALTORS®, kendi fonlarından ayrılan uygun bir finansal kurumda, emanet, güven fonları, müşterilerin paraları ve benzeri diğer öğeler gibi diğer kişilere güvenerek sahip oldukları paralarla özel bir hesapta yer alacaktır.

Madde 9 (9. Madde için Vaka İncelemeleri)

REALTORS®, tüm tarafların korunması için, liste ve temsil anlaşmaları, satın alma sözleşmeleri ve kiralamalar dahil ancak bunlarla sınırlı olmayan gayrimenkul işlemleri ile ilgili tüm anlaşmaların, açıkça anlaşılabilir bir dilde koşullar, yükümlülükler ve taahhütler. Her bir anlaşmanın bir kopyası imzalanması veya başlangıcı üzerine bu anlaşmalara taraflara verilecektir. (Değişik: 1/04)

  • Uygulama Standartları 9-1

Tüm tarafların korunması için, REALTORS®, gayrimenkulün satın alınması, satılması ya da kiralanmasına ilişkin belgelerin yazılı uzantılar ya da değişiklikler kullanılarak güncel tutulmasını sağlamak için makul bir özen gösterecektir. (Değişik: 1/93)

  • Uygulama Standartları 9-2

Bir müşteriye veya müşteriye elektronik olarak bir sözleşme ilişkisi (ör. Listeleme ve temsil anlaşmaları, satın alma sözleşmeleri, kira sözleşmeleri vb.) Sağlanmasına yardımcı olunca veya etkinleştirirken REALTORS®, sözleşmeye dayalı ilişkinin spesifik şartlarını açıklamak ve makul gayret göstermek için makul gayret gösterecektir bir sözleşme tarafı tarafından kabul edilmeden önce kurulmuş olması. (1/07 olarak kabul edilmiştir)

Kamuya Verilen Görevler

Madde 10 (10. Madde için Vaka İncelemeleri)

REALTORS® ırk, renk, din, cinsiyet, özrü, ailesel statü, ulusal köken, cinsel yönelim veya cinsel kimlik nedeniyle herhangi bir kişiye eşit profesyonel hizmetlerden vazgeçemez. REALTORS® ırk, renk, din, cinsiyet, özrü, ailesel statü, ulusal köken, cinsel yönelim veya cinsel kimlik temelinde bir şahsa veya kişilere karşı ayrım yapmak için herhangi bir plan veya anlaşmaya taraf değildir. (Değişik: 1/14)

REALTORS® gayrimenkul istihdam uygulamalarında ırk, renk, din, cinsiyet, özrü, ailesel durum, ulusal köken, cinsel yönelim veya cinsel kimlik temelinde herhangi bir şahsa veya kişilere karşı ayrımcılık yapmaz. (Değişik: 1/14)

  • Standartlar 10-1

Bir konutun satışında veya kiralanmasında REALTORS herhangi bir komşuluğun ırk, dini veya etnik topluluğuyla ilgili bilgi gönüllü olmayacak ve panik satışa neden olabilecek herhangi bir faaliyete girişmeyecek, ancak REALTORS® diğer demografik bilgileri sağlayabilecektir bilgi. (1/94 benimsendi, 1/06 olarak değiştirildi)

  • Standartlar 10-2

Bir mülkün satışı veya kiralanmasına dahil olmadığında, REALTORS®, bir mülk, işlem veya mesleğe ilişkin atama ile ilgili demografik bilgileri, (a) REALTOR® tarafından yardımcı olması için gerekli gördüğü hallerde veya 10. maddeyle tutarlı bir şekilde gayrimenkul işlemleri veya meslek edinimi tamamlar ve (b) tanınmış, güvenilir, bağımsız ve tarafsız bir kaynaktan elde edilir veya türetilir. Bu bilgilerin kaynağı ve herhangi bir ekleme, silme, tadilat, yorum veya diğer değişiklikler makul bir şekilde açıklanacaktır. (1/05 olarak değiştirildi, 1/06 olarak yeniden seçildi)

  • Standartlar 10-3

REALTORS®, ırka, renk, dine, cinsiyete, handikapa, ailenin statüsüne, ulusal köken, cinsel yönelime dayalı herhangi bir tercih, sınırlama veya ayrımcılığı belirten herhangi bir mülkün satılması veya kiralanmasına ilişkin herhangi bir bildiri veya reklam yayınlamayacak veya sergilemeyecektir. , veya cinsiyet kimliği. (1/94 olarak kabul edilmiştir, 1/05 ve 1/06 olarak yeniden numaralandırılmıştır, 1/14 olarak değiştirilmiştir)

  • Uygulama Standartları 10-4

10. Maddede “gayrimenkul istihdam uygulamaları” nda kullanıldığı gibi, gayrimenkul ile ilgili hizmetleri sunan çalışanlar ve bağımsız yükleniciler ile bu kişileri doğrudan destekleyen idari ve büro personeli ilgilidir. (1/00 olarak kabul edilmiştir, 1/05 ve 1/06 olarak yeniden numaralandırılmıştır)

Madde 11 (11. Madde İçin Vaka İncelemeleri)

REALTORS®’un müşterilerine ve müşterilerine sağladığı hizmetler, icra ettikleri belirli gayrimenkul disiplinlerinde makul olarak beklenen uygulama ve yetkinlik standartlarına uymak zorundadır; gayrimenkul komisyonculuğu, arazi aracılık, gayrimenkul değerleme, gayrimenkul danışmanlığı, gayrimenkul sendikasyonu, gayrimenkul müzayedesi ve uluslararası gayrimenkul gibi konutlara özgü gayrimenkul komisyonculuğu, gayrimenkul yönetimi, gayrimenkul yönetimi.

REALTORS®, mülkiyet veya hizmet türünde yetkili olanlardan yardım almadıkça, yetki alanının dışındaki bir mal veya hizmet türü ile ilgili olarak uzmanlaşmış profesyonel hizmetler sunmayı taahhüt etmez veya gerçekler tamamen açıklanmadıkça müşteri. Bu yardımları yapmakla yükümlü olan herhangi bir kişi müşteriye tanımlanacak ve görevlere katkısı belirlenecektir. (Değişik: 1/10)

  • Uygulama Standartları 11-1

REALTORS® gayrimenkul değeri veya fiyatına ilişkin görüşleri hazırladığında şunları yapmalıdır:

  1. değer verilen mülkiyet türü hakkında bilgili olmak,

  2. doğru bir görüş oluşturmak için gerekli bilgi ve kaynaklara sahip olmak ve

  3. konu mülkünün bulunduğu alandan haberdar olmak

bunlardan herhangi birinin eksikliği, görüşünü önceden talep eden tarafa ifşa edilmedikçe.

Bir listenin araştırılması dışında veya bir satın alma teklifinin formüle edilmesinde potansiyel bir alıcıya yardımcı olmak için değer veya fiyat görüşünde bulunulduğunda, görüş talep eden tarafın belirli bir rapor türü veya farklı veri seti gerektirmesi durumunda görüş aşağıdakileri içerecektir :

  1. konunun mülkünün tanımlanması

  2. Randevu hazırlandı

  3. tanımlanmış fiyat veya fiyat

  4. amaç (ların) ve amaçlanan kullanıcı (ların) beyanları da dahil olmak üzere,

  5. satıcının / ev sahibinin veya alıcıların / kiracıların temsil edilmesi olasılığı da dahil olmak üzere mevcut veya düşünülmüş herhangi bir faiz

  6. geçerli pazar verileri de dahil olmak üzere görüş temelinde

  7. eğer görüş bir değerlendirme değilse, bu sonuca ilişkin bir açıklama

  8. Mülkün dış yüzeyinin fiziki muayenesinin yapıp yapmadığı ve ne zaman yapılacağının açıklanması

  9. Mülkün iç mekanının fiziki muayenesinin yapıp yapmadığı ve ne zaman yapılacağı hususunda açıklama yapılması

  10. REALTOR®’un herhangi bir çıkar çatışması olup olmadığının açıklanması (Değişik: 1/14)

  • Uygulama Standartları 11-2

Değerleme dışındaki gayrimenkul disiplinleri ile ilgili Etik Kurallarının yükümlülükleri, müşterilerin ve kamuoyunun, işlemin karmaşıklığını göz önünde bulundurarak kendi haklarını ve çıkarlarını korumak için makul olarak gerektirdiği yeterlilik ve uygulamaların standartlarına uygun olarak yorumlanacak ve uygulanacaktır. uzman yardımının bulunabilirliği ve REALTOR® bir acente veya alt-temsilci olduğu durumlarda, bir mütalaa yükümlülüğü. (1/95 olarak kabul edilmiştir)

  • Uygulama Standartları 11-3

REALTORS® müşterilere bir ücret karşılığında tavsiye veya danışmanlık hizmeti verdiği zaman (komisyon değil) danışmanlık hizmeti objektif bir şekilde verilecek ve ücret, verilen tavsiye veya danışmanın özünde yer almayacaktır. Danışmanlık hizmetlerine ek olarak aracılık veya işlem hizmetleri sağlanacaksa, müşteri ile REALTOR® arasında önceden mutabakat sağlanarak ayrı bir tazminat ödenebilir. (1/96 da kabul edilmiştir)

  • Uygulama Standartları 11-4

Madde 11’in gerektirdiği yetki, REALTORS® ile müşterileri veya müşterileri arasında sözleşmeli sunulan hizmetler ile ilgilidir; Etik Kuralları tarafından açıkça belirtilen görevler; ve yasa veya yönetmelikle getirilen görevler. (1/02 kabul edilmiştir)

Madde 12 (Madde 12’ye İlişkin Vaka İncelemeleri)

REALTORS® gayrimenkul iletişimlerinde dürüst ve gerçekçi olacak ve reklamcılık, pazarlama ve diğer temsilciliklerinde gerçek bir görüntü sunacaktır. REALTORS®, gayrimenkul uzmanları statüsünün reklamcılık, pazarlama ve diğer temsilciliklerinde kolayca görülebilmesini ve tüm gayrimenkul iletişiminin alıcılarının bu iletişimlerin bir gayrimenkul uzmanı tarafından yapıldığından haberdar edilmelidir. (Değişik: 1/08)

  • Uygulama Standartları 12-1

REALTORS®, sunulan ürün veya hizmetin kullanılabilirliğini düzenleyen tüm şartların açıkça aynı anda açıklanması koşuluyla, reklamlarında ve diğer beyanlarda “ücretsiz” ve benzeri terimleri kullanabilir. (Değişik: 1/97)

  • Uygulama Standartları 12-2

REALTORS®, müşterileri dışında bir kaynaktan tazminat almayı bekleseler dahi, hizmetlerini “ücretsiz” veya bedelsiz olarak temsil edebilir, ancak bu da REALTOR®’un üçüncü bir taraftan yararlanma potansiyelinin açıkça aynı anda açıklanması koşuluyla. (Değişik: 1/97)

  • Uygulama Standartları 12-3

Liste, satış, satın alma veya kiralama için prim, ödül, mal indirim veya diğer teşviklerin sunulması, menfaatin makbuzunun REALTOR® yapımı yoluyla listeleme, satış, satın alma veya kiralama şartına bağlı olmasına rağmen, kendi başına etik değildir teklif. Bununla birlikte, REALTOR® herhangi bir reklam ya da diğer kamu ya da özel temsilciliklere bakım ve iddialı davranmalıdır, böylece REALTOR®’un teklifini almaya ya da başka bir şekilde faydalanmaya istekli herhangi bir tarafın, tüm şartları ve koşulları önceden net, kapsamlı ve önceden anlayacağı şekilde Teklifin İş yapma teşviklerinin sunulması, eyalet yasasının sınırlamalarına ve kısıtlamalarına ve geçerli herhangi bir Uygulamalı Standart tarafından oluşturulan etik yükümlülüklere tabidir. (Değişik: 1/95)

  • Uygulama Standartları 12-4

REALTORS® yetkili olmayan eşyaları satma / kiralama veya reklam vermeyecektir. REALTORS, listeleme komisyoncuları veya alt-yetkili satıcılar olarak görev yaparken, satıcı / mal sahibiyle üzerinde anlaşmaya varılan bir fiyat teklifinde bulunmayacaktır. (Değişik: 1/93)

  • Uygulama Standartları 12-5

Emlakçılar®, Realtor®’un adını açıklamadan herhangi bir ortamda (örneğin, elektronik ortamda, basılı yayında, radyo, televizyon vb.) Emlak hizmetlerini veya listelenen mülkleri tanıtmak için kendilerine ait olan ya da ona bağlı herhangi bir kişiyi tanıtmaz ya da bunlara izin vermez. reklamda veya elektronik reklamcılıkta, gerekli tüm açıklamalarla birlikte bir ekrana bağlanarak makul ve kolayca anlaşılır bir biçimde firma tarafından sağlanır. (11/86 kabul edildi, 1/16 olarak değiştirildi)

  • Uygulama Standartları 12-6

REALTORS®, mülkiyet çıkarlarının bulunduğu satılık / kiralanmamış gayrimenkulü listeleyen gayrimüslim hâllerini ilan ederken, hem mülk sahipleri hem de ev sahipleri olarak ve REALTORS® veya gayrimenkul lisans sahibi olarak statüsünü ifşa edecektir. (Değişik: 1/93)

  • Uygulama Standartları 12-7

Liste komisyoncusu veya işbirliği yapan komisyoncu (satış komisyoncusu) olarak işleme katılan yalnızca REALTORS® mülkün “satılmasını” talep edebilir. Kapanmadan önce, bir işbirliği altındaki komisyoncu, sadece liste brokerının onayı ile bir “satılmış” işareti gönderebilir. (Değişik: 1/96)

  • Uygulama Standartları 12-8

Temsillerde gerçek bir resmi sunmak için yükümlülüğü, REALTORS’un web sitelerinde sunulan, verilen veya gösterilen bilgileri içerir. REALTORS®, web sitelerindeki bilgilerin geçerli olmasını sağlamak için makul gayret gösterecektir. Bir REALTOR® web sitesinde yer alan bilgilerin güncel veya doğru olmadığı belli olduğunda, REALTORS® derhal düzeltici önlemi alacaktır. (1/07 olarak kabul edilmiştir)

  • Uygulama Standartları 12-9

REALTOR® sağlam web siteleri, firmanın lisans ve lisans (lar) ın adını ve durumunu açık ve net bir şekilde açıklar.

REALTORS® web siteleri ve bir REALTOR® firmasına üye üye olmayan lisans sahipleri, firmanın adını ve REALTOR® ürününün veya üye olmayan lisans alanının lisansın devrini / koşullarını makul ve kolay anlaşılır bir şekilde ifşa edecektir. (1/07 olarak kabul edilmiştir)

  • Uygulama Standartları 12-10

REALTORS®’un reklamlarında ve sunumlarında gerçek bir resim sunma yükümlülüğü Internet içeriğini, resimleri, kullandıkları URL’leri ve alan adlarını ve REALTORS’un aşağıdakileri yasaklar:

  1. gayrimenkul komisyonculuk web sitelerinin aldatıcı veya yetkisiz çerçevelendirilmesi;

  2. başkaları tarafından geliştirilen içeriği sunma) aldatıcı veya yanıltıcı sonuç veren herhangi bir şekilde listeleme ve diğer içerikler;

  3. Internet trafiğini yönlendirecek, yönlendiren veya yönlendiren meta etiketleri, anahtar kelimeleri veya diğer cihazları / yöntemleri aldatıcı olarak kullanma; veya

  4. başkaları tarafından atıf yapılmadan veya izin alınmadan geliştirilen içeriğin sunulması veya

  5. Yanıltıcı görüntüler de dahil olmak üzere tüketicileri yanıltıcı tutmalıdır. (1/7 Kabul, Değişik 1/18)

  • Uygulama Standartları 12-11

İnternet üzerinden toplanan tüketici bilgilerini paylaşmak veya satmak isteyen REALTORS®, makul ve kolay anlaşılır bir şekilde bu olasılığı ifşa edecektir. (1/07 olarak kabul edilmiştir)

  • Uygulama Standartları 12-12

REALTORS® şunları yapamaz:

  1. gerçek bir resimden daha az olan URL’leri veya alan adlarını kullanın veya

  2. kayıt olursanız, gerçek bir resimden daha azını sunacak olan URL’leri veya alan adlarını kaydedin. (1/08 olarak kabul edildi)

  • Uygulama Standartları 12-13

Reklam, pazarlama ve temsillerde gerçek bir resim sunma zorunluluğu, REALTORS’un yalnızca meşru olarak yetkilendirildiği mesleki sertifikaları, sertifikaları ve diğer kimlik bilgilerini kullanmasını ve görüntülemesini sağlar. (1/08 olarak kabul edildi)

Madde 13 (Madde 13’e İlişkin Vaka İncelemeleri)

REALTORS® yetkisiz hukuk uygulamalarını teşkil eden faaliyetlerle uğraşmaz ve işlemdeki herhangi bir tarafın menfaati gerektirdiğinde hukuk danışmanlığına başvurulmasını önermektedir.

Madde 14 (14. Madde için Vaka İncelemeleri)

REALTORS, etik olmayan uygulamalarla suçlanıyorsa ya da kanıt göstermek isterse veya başka herhangi bir şekilde işbirliği yapmak isterse, herhangi bir mesleki standart gideri veya soruşturmasında REALTORS, ilgili tüm gerçekleri Üye Kurulu veya bağlı kurum, topluluk veya konseyin uygun mahkemelerine hangi üyelik tutulduğunu ve bu tür süreçleri aksatacak veya engelleyecek herhangi bir harekete geçmeyecek. (Değişik: 1/99)

  • Standartlar 14-1

REALTORS®, aynı İşlem veya Olayla ilgili Etik Kurallarının ihlal edildiği iddiasıyla ilgili olarak birden fazla REALTORS® veya bağlı kurum, topluluk veya konseyde disiplin kovuşturmasına tabi olmayacaktır. (Değişik: 1/95)

  • Uygulama Standartları 14-2

REALTORS®, bir etik duruşma veya itiraz ile bağlantılı olarak veya bir hakemlik duruşması ya da usul incelemesi ile bağlantılı olarak geliştirilen iddiaları, bulguları ya da kararları yetkisiz olarak ifşa etmeye ya da yaymaya izin vermeyecektir. (Değişik: 1/92)

  • Uygulama Standartları 14-3

REALTORS®, bir tahkim talebi, bir etik şikayet veya bir şikayette bulunulmasına dayanan bir meslek standardı işleminin herhangi bir tarafına veya şahitlerine karşı hakaret, iftira veya hakaret nedeniyle yapılan işlemleri başlatarak veya bunlara karşı tehdit ederek, Soruşturma veya profesyonel standart işlemlerini engellemeyecektir. Herhangi bir mahkeme önünde verilen ifadeler. (11/87 Kabul, Değişik: 1/99)

  • Uygulama Standartları 14-4

REALTORS®, aynı olaya veya işleme dayanan birden fazla etik şikayet başvurusunda bulunarak Kurulun soruşturma veya disiplin işlemlerini kasıtlı olarak engellemeyecektir. (11/88 Onaylı)

REALTORS’a vazifeniz

Madde 15 (Madde 15’e İlişkin Vaka İncelemeleri)

REALTORS® bilerek veya rastgele diğer gayrimenkul uzmanları, işletmeleri veya iş uygulamaları hakkında yanlış veya yanıltıcı ifadeler yapmaz. (Değişik 1/12)

  • Uygulama Standartları 15-1

REALTORS® hatalı veya asılsız etik şikayetlerini bilerek veya pervasızca açıklamayacaktır. (1/00 olarak kabul edilmiştir)

  • Uygulama Standartları 15-2

Diğer gayrimenkul uzmanları, işyerleri ve iş uygulamaları hakkında yanlış veya yanıltıcı ifadeler bırakmaktan kaçınma yükümlülüğü, başkaları tarafından yapılan yanlış veya yanıltıcı ifadeleri bilerek veya rastgele yaymamak, tekrarlamak, yeniden iletmek veya yeniden yayınlamakla yükümlüdür. Bu görev, sahte ya da yanıltıcı ifadelerin şahsen, yazılı olarak, teknolojik yollarla (örnek Internet) ya da herhangi bir başka yolla tekrarlanıp kaldırılmadığı için geçerlidir. (1/7 Kabul, Değişik 1/12)

  • Uygulama Standartları 15-3

Diğer gayrimenkul uzmanları, işyerleri ve iş uygulamaları hakkında yanlış veya yanıltıcı ifadeler bırakmaktan kaçınma yükümlülüğü, REALTOR®’ın bildiği bir zaman REALTOR® tarafından kontrol edilen elektronik ortamdaki başkaları tarafından yapılan açıklamaları açıklama veya yayınlama yükümlülüğünü içermektedir Açıklama yanlış veya yanıltıcıdır. (1/10 Kabul, 1/12 olarak değiştirildi)

Madde 16 (Madde 16’ya İlişkin Vaka İncelemeleri)

REALTORS®, diğer REALTOR®’un müşterileri ile yaptığı münhasır temsil veya münhasır aracılık ilişkileri anlaşmaları ile tutarsız herhangi bir uygulamaya veya herhangi bir harekete geçmeyecektir. (Değişik: 1/04)

  • Uygulama Standartları 16-1

Madde 16, başka şekilde etik olan saldırgan veya yenilikçi iş uygulamalarını yasaklamaya yönelik değildir; diğer REALTOR® ile komisyon, ücret, tazminat veya diğer ödeme veya harcama türlerini içeren anlaşmazlıkları yasaklamaz. (1/93 olarak değiştirildi, 1/95 olarak değiştirildi)

  • Uygulama Standartları 16-2

Madde 16, bazı alıcılar başka bir REALTOR® ile acentelik sözleşmeleri veya diğer özel ilişkiler kurmuş olsalar bile, REALTORS®’in hizmetlerini ve koşullarını açıklayan müşterilere genel açıklama yapmasını engellemez. Belli bir coğrafi bölgede veya belirli bir meslekte, iş, kulüp veya organizasyonda veya diğer sınıflandırma veya gruptaki tüm umutları hedef alan genel bir telefon görüşmesi, genel posta veya dağıtım, bu standardın amaçları için “genel” kabul edilir. (Değişik: 1/04)

Madde 16, etik olmayan iki temel talep türünü tanımaya yöneliktir:

Birincisi, gayrimenkul mülkiyetini başka bir REALTOR® ile münhasır olarak listeleyen bir gayrimenkul mumuyla, birden fazla liste derlemesiyle veya diğer bilgi servisiyle tespit edilen mülk sahiplerinin telefon veya kişisel talepleri ve

İkincisi, bu talepler genel bir postanın bir parçası olmadığı halde mülkleri yalnızca başka bir REALTOR® ile listelenen, ancak mevcut listelemeler yoluyla “satılık” ya da “satılık” listeleri ile belirlenen mülk sahiplerine özel olarak yönlendirilen umutların posta ya da diğer istekleri, kiralama “işaretleri veya 3. Maddede öngörülen diğer bilgi kaynakları ve Alt Yetki veya İşbirliği teklifleri kapsamında diğer REALTORS®’a sunulacak Çoklu Listeleme Hizmeti kuralları. (Değişik: 1/04)

  • Uygulama Standartları 16-3

Madde 16, REALTORS®’un, hali hazırda sağlanan hizmetin türüne (ör. Mülkiyet) ait olmayan başka bir emlak hizmetinin sunumunu veya sözleşme imzalamayı teklif etmek amacıyla başka bir aracı kurumun müşterisiyle görüşmesini engellemez. aracılık yerine yönetim) veya diğer aracıların özel anlaşmalarına tabi olmayan mülk için aynı türde hizmet sunma hakkına sahiptir. Bununla birlikte, Çoklu Listeleme Hizmeti veya diğer herhangi bir işbirliği teklifiyle alınan bilgiler, bu tür tekliflerin sunulabileceği diğer REALTORS® müşterilerini hedeflemek için kullanılamaz. (Değişik: 1/04)

  • Uygulama Standartları 16-4

REALTORS® şu anda başka bir aracı firmaya özel olarak listelenmiş bir liste talep etmemelidir. Bununla birlikte, listeleme komisyoncusu, REALTOR® tarafından sorulduğunda, bu listelemenin son kullanma tarihini ve niteliğini açıklamayı reddettiğinde; yani listeleme komisyoncusu ile müşteri arasında özel bir acentelik, açık listeleme veya başka bir sözleşme akdi anlaşması imzalanması için REALTOR® bu bilgileri temin etmek için sahibiyle temasa geçebilir ve REALTOR®’un gelecekteki bir liste alabilir veya alternatif olarak, mevcut bir özel girişin sona erme tarihinde yürürlüğe girmesi için bir liste alabilir. (Değişik: 1/94)

  • Uygulama Standartları 16-5

REALTORS®, alıcı ve kiracı anlaşmalarına tabi alıcılar / kiracılardan alıcı / kiracı anlaşmaları talep etmeyecektir. Bununla birlikte, bir REALTOR® tarafından sorulursa, komisyoncu, münhasır alıcı / kiracı sözleşmesinin sona erme tarihini açıklamayı reddettiğinde, REALTOR® bu bilgiyi güvence altına almak için alıcı / kiracı ile temasa geçebilir ve REALTOR®’un girebileceği koşulları tartışabilir gelecekteki bir alıcı / kiracı sözleşmesine sokabilir veya mevcut herhangi bir özel alıcı / kiracı sözleşmesinin sona erme tarihinden itibaren yürürlüğe girmek için bir alıcı / kiracı sözleşmesine girebilir. (1/94 olarak değiştirildi, Değişik: 1/98)

  • Uygulama Standartları 16-6

REALTORS’a aynı türde bir hizmet sunmak için özel bir ilişki oluşturulması konusunda başka bir REALTOR® müşterisi tarafından başvurulduğunda ve REALTORS® bu tür tartışmaları doğrudan veya dolaylı olarak başlatmazsa, girdikleri koşulları tartışabilir gelecekteki bir anlaşma ya da alternatif olarak, mevcut bir münhasır anlaşmanın sona erme tarihinde yürürlüğe girecek bir sözleşmeye girebilir. (Değişik: 1/98)

  • Uygulama Standartları 16-7

Bir ihtimalin, bir REALTOR®’u bir veya daha fazla geçmiş işlemlerde münhasır temsilci veya münhasıran komisyoncu olarak tutması, diğer REALTORS®’ın bu tür olası müşterilerin gelecekteki işlerini aramasını engellemez. (Değişik: 1/04)

  • Uygulama Standartları 16-8

Bir REALTOR® ile özel bir sözleşme yapıldığı gerçeği, başka herhangi bir REALTOR®’un bir önceki sözleşmenin sona ermesinden sonra benzer bir sözleşmeye girmesini engellemez veya engellemez. (Değişik: 1/98)

  • Uygulama Standartları 16-9

REALTORS®, bir temsilci sözleşmesine girmeden önce, olasılığın aynı türde bir emlak hizmetini sunmak için mevcut, geçerli bir münhasır sözleşmeye tabi olup olmadığını belirlemek için makul gayret gösterilmesi konusunda olumlu bir yükümlülüğe sahiptir. (Değişik: 1/04)

  • Uygulama Standartları 16-10

Alıcı ya da kiracı temsilcileri ya da aracılar gibi davranan REALTORS®, bu ilişkiyi ilk irtibatta satıcı / ev sahibinin temsilcisine ya da komisyoncusuna ifşa edecek ve bu açıklığın satıcının / ev sahibinin temsilcisine veya brokerine, bir satın alma işleminin icrası olmaksızın yazılı onayını sunacaktır. sözleşme veya kiralama. (Değişik: 1/04)

  • Uygulama Standartları 16-11

Liste dışı mülkiyet üzerinde, alıcı / kiracı temsilcileri veya aracıları olarak davranan REALTORS®, söz konusu alıcı / kiracı için ilk irtibatta satıcının / ev sahibinin arasındaki ilişkiyi ifşa edecek ve bu açıklamanın yazılı açıklaması ile satıcı / mal sahibine, satın alma veya kiralama sözleşmesi. (Değişik: 1/04)

REALTORS® ilk temas sırasında satıcı / ev sahibinden beklenen tazminat talep eder. (Değişik: 1/98)

  • Uygulama Standartları 16-12

Satıcıların / ev sahiplerinin temsilcileri veya aracıları veya liste brokerlerinin alt acenteleri olarak görev yapan REALTORS®, bu ilişkiyi mümkün olan en kısa sürede alıcılar / kiracılarla ifşa edecek ve bu açıklamanın alıcılar / kiracılar için herhangi bir satın alımın icrasına kadar yazılı olarak onaylanmayacaktır. veya kira sözleşmesi. (Değişik: 1/04)

  • Uygulama Standartları 16-13

Özel olarak listelenen mülklerle veya münhasır sözleşmeye tabi olan alıcı / kiracılarla ilgili tüm işlemler, müşterinin temsilcisi veya komisyoncusunun rızası dışında veya hariç olmak üzere, müşterinin temsilcisi veya komisyoncu ile yürütülür. Müşteri tarafından işlemler başlatılır.

Beklentilere maddi imkanlar sunmadan (örneğin bir satın alma teklifi yazma veya CMA teklifi sunma) REALTORS®, umut vadesi gelen herhangi bir temsilcilik sözleşmesine taraf olup olmadığını soracaktır. REALTORS®, münhasıran temsilcilerin münhasır temsilcilerinin izniyle veya potansiyel müşterilerin talebi dışında, münhasır temsil anlaşmalarının tarafları olan müşterilere potansiyel bir işlemle ilgili maddi hizmetleri sağlamayacaktır. (1/93 olarak değiştirildi, 1/04 olarak değiştirildi)

  • Uygulama Standartları 16-14

REALTORS® sözleşmeli ilişkilere girmeye veya satıcılar / ev sahipleri, alıcılar / kiracılar veya münhasır sözleşmeye tabi olmayan fakat müzakere edilen izni olmadan bilinçli olarak birden fazla komisyon ödemekle yükümlü olmayan diğer kişilerle pazarlık yapmakta serbesttir. (Değişik: 1/98)

  • Uygulama Standartları 16-15

İşbirlikçi işlemlerde REALTORS® işbirliği yapan REALTORS®’ı (ana brokerleri) telafi edecek ve işbirliği yapanın önceden açık bilgisi ve rızası olmaksızın diğer REALTORS® tarafından çalıştırılan veya onunla bağlantılı olan satış lisansı sahibi tüzel kişileri doğrudan veya dolaylı olarak telafi etmeyecek veya bunları telafi etmeyecektir. komisyoncu.

  • Uygulama Standartları 16-16

Alt satışlar veya alıcı / kiracı temsilcileri veya aracılar gibi davranan REALTORS®, liste komisyoncusunun alt acentelere veya alıcı / kiracı temsilcilerine veya brokerlerine tazminat teklifinde değişiklik yapmaya teşebbüs etmek için satın alma / kiralama teklifi şartlarını kullanmayacak veya Ticarethane teklif komisyoncusu tarafından tazminat teklifinde değişiklik yapma konusundaki anlaşmayı satın almak / kiralamak için idam edilen bir teklif. (Değişik: 1/04)

  • Uygulama Standartları 16-17

Alt kuruluşlar veya alıcı / kiracı temsilcileri veya aracılar gibi davranan REALTORS®, liste komisyoncusunun liste brokerının izni olmaksızın diğer brokerlere işbirliği ve / veya tazminat teklifi vermeye çalışmayacaktır. (Değişik: 1/04)

  • Uygulama Standartları 16-18

REALTORS® listeleme brokerlerinden edinilen bilgileri, listeleme brokerlerinin müşterilerini diğer brokerlere göndermek veya listeleme brokeri müşterileri ile alıcı / kiracı ilişkileri kurmak için birden fazla liste hizmeti yoluyla veya diğer işbirliği teklifleri yoluyla işbirliği teklifleri yoluyla kullanmaz; komisyoncu listeleme yetkisine sahiptir.(Değişik: 1/02)

  • Uygulama Standartları 16-19

Satışı, kiralanması, kiralanması veya değiştirilmesi için mülkün bildirimini yapan işaretler satıcının / ev sahibinin rızası olmaksızın mülkiyet altına alınmayacaktır.(Değişik: 1/93)

  • Uygulama Standartları 16-20

REALTORS®, mevcut firmasıyla olan ilişkileri öncesinde veya sonrasında sona erdiğinde, mevcut firmalarının müşterilerini, müşteri ile söz konusu firma arasındaki münhasır sözleşme anlaşmalarını iptal etmeye ikna etmeyecektir. Bu, REALTORS®’un (müdürler), özel lisans anlaşmalarının atanabilirliğini düzenleyen ilişkili lisans sahipleri ile anlaşmalar yapmasını engellemez. (1/98 Kabul, Değişiklik 1/10)

Madde 17 (Örnek Yorumlama Madde 17 için)

Anlaşma veya spesifik olmayan Anlaşma durumunda Emlakçılar ® (ilkeleri) arasında uygulama 17-4 standardında tanımlandığı gibi, farklı firma ile bağlantılı Emlakçılar ® olarak ilişki dışında ortaya çıkan Kurul üyelerinin arabuluculuk etmesini gerektiriyorsa, REALTORS ® anlaşmazlığa aracılık edecektir. Anlaşmazlık arabuluculuk yoluyla çözülmezse veya arabuluculuk gerekmiyorsa, anlaşmazlığı anlaşmazlıkları tahkim etmeye değil, Kurullarının politikalarına uygun olarak tahkime gönderecektir.

REALTORS® müşterileri gayrimenkul işlemlerinden kaynaklanan sözleşmeden kaynaklı anlaşmazlıkları arabuluculuk etmek veya tahkim etmek isterse, REALTORS® bu anlaşmazlıkları, müşterilerin herhangi bir anlaşmaya bağlı kalmayı kabul ettikleri takdirde, Kurulun politikalarına uygun olarak arabuluculuk yapacaklar veya hakemlik edecektir. ödül.

Bu madde ile öngörülen arabuluculuk veya tahkime katılma yükümlülüğü, REALTORS®’un (müdürleri), firmalara aracılık etmesi veya hakemlik etmesi ve herhangi bir sonuç anlaşması veya ödülü ile bağlı olması yükümlülüğünü içermektedir. (Değişik 1/12)

  • Uygulama Standartları 17-1

Davalıların dava edilmesi ve hakemli bir konuda REALTORS® tarafından geri çekilmesinin reddinin tahkim istemini reddetmesi. (2/86 kabul edilmiştir)

  • Uygulama Standartları 17-2

Madde 17, bu koşullar altında, anlaşmazlığın taraflarının Kurulun imkanları aracılığıyla aracılık yapmamayı seçtikleri konusunda Kurul’a tavsiyelerde bulunduğu durumlarda, REALTORS®’a arabuluculuk yapmasını talep etmez. Tüm tarafların arabuluculuğa katılmayı reddetmesi, REALTORS®’ı hakemlik görevinden uzaklaştırmaz.

Madde 17, bu koşullar altında, anlaşmazlığın tüm tarafları Kurul’a arbitraj yapmamayı seçtikleri yazılı olarak Kurul’a tavsiyelerde bulunmak suretiyle REALTORS®’ın hakemlik yapmasını talep etmemektedir. (Değişik: 1/12)

  • Uygulama Standartları 17-3

REALTORS®, sadece bir gayrimenkul işleminde esas olarak hareket ederken, aksine belirli bir yazılı anlaşma yapılmadığı takdirde diğer REALTORS ile olan anlaşmazlıkları tahkim etmekle yükümlü değildir. (1/96 da kabul edilmiştir)

  • Uygulama Standartları 17-4

17’nci Madde uyarınca tahkime konu belirli sözleşmeden doğan ihtilaflar şöyledir:

  1. Bir liste komisyoncusu, bir işbirliği yapan komisyoncuyu telafi ettiği ve başka bir işbirliği yapan komisyoncunun, daha sonra, satış veya kira temin sebebi olduğunu iddia ettiği durumlarda. Bu gibi durumlarda, şikayetçi, ilk işbirliği yapan komisyoncuyu davalı olarak atayabilir ve hakemlik, liste brokerının davalı olarak adlandırılmadan ilerleyebilir. İki (veya daha fazla) ortak arabulucu arasında hakemlik meydana geldiğinde ve liste brokerının bir taraf olmadığı durumlarda, anlaşmazlık miktarı ve sonuçta ortaya çıkacak potansiyel tutar, katılımcıya listeleme komisyoncusu tarafından ödenen tutar ile sınırlandırılır ve herhangi bir tutar yatırılır veya davalı tarafın talimatıyla bir tarafa ödenen işlemler. Alternatif olarak, şikayet, liste komisyoncusu aleyhine getirilirse, liste komisyoncusu, ilk işbirliği yapan komisyoncuyu üçüncü taraf cevaplayıcı olarak adlandırabilir.(1/97 benimsendi, 1/07 olarak değiştirildi)

  2. Bir alıcı veya kiracı temsilcisinin, liste komisyoncusu değil, satıcı veya ev sahibi tarafından telafi edilmesi durumunda, liste komisyoncusu, sonuç olarak, satıcı veya ev sahibinin borcunu azaltır ve bu tür işlemlerden sonra başka bir işbirliği yapan komisyoncu iddialarını satış veya kiralama için tedarik sebebi olmak. Bu gibi durumlarda, şikayetçi, ilk işbirliği yapan komisyoncuyu davalı olarak atayabilir ve hakemlik, liste brokerının davalı olarak adlandırılmadan ilerleyebilir. İki (veya daha fazla) işbirliği yapan aracı arasında arbitraj meydana geldiğinde ve liste brokerının bir taraf olmadığı durumlarda, uyuşmazlık miktarı ve sonuçta ortaya çıkabilecek herhangi bir miktar, davalıya satıcı veya ev sahibi tarafından ödenen miktar ile sınırlıdır ve herhangi bir miktar davalı tarafın talimatına göre bir tarafa ödenen veya ödenen işlemler. Alternatif olarak, şikayet liste komisyoncusu aleyhine getirilirse, liste komisyoncusu, ilk işbirliği yapan komisyoncuyu bir üçüncü şahıs olarak tanımlayabilir. Her iki durumda da, duruşmanın sağlanmasına ilişkin duruşma panelinin kararı, altta yatan kooperatif işleminden kaynaklanan tazminat için tarafların mevcut ya da müteakip talepleri ile ilgili kesin olacaktır.(1/97 benimsendi, 1/07 olarak değiştirildi)

  3. Bir alıcı veya kiracı temsilcisinin alıcı veya kiracı tarafından telafi edilmesi ve bunun sonucu olarak, liste komisyoncu satıcının veya ev sahibinin borcunu azaltır ve bu tür işlemlerden sonra başka bir işbirliğine dayalı komisyoncu, satış sebebini elde etmeyi veya kiralama. Bu gibi durumlarda, şikayetçi, ilk işbirliği yapan komisyoncuyu davalı olarak atayabilir ve hakemlik, liste brokerının davalı olarak adlandırılmadan ilerleyebilir. Alternatif olarak, şikayet, liste komisyoncusu aleyhine getirilirse, liste komisyoncusu, ilk işbirliği yapan komisyoncuyu üçüncü taraf cevaplayıcı olarak adlandırabilir. Her iki durumda da, duruşmanın sağlanmasına ilişkin duruşma panelinin kararı, temel kooperatif işleminden kaynaklanan tazminat için tarafların mevcut ya da müteakip talepleri ile ilgili kesin olacaktır.(1/97’de kabul edilmiştir)

  4. İki veya daha fazla aracılık komisyoncusu, hakemlik yapmayı kabul eden (veya tahkim talebinde bulunan) bir satıcı veya ev sahibi ile açık listelere göre tazminat talebinde bulunduğu ve bu karara bağlı kalmayı kabul ettiği durumlarda. Liste brokerlerinden birinin satıcı veya ev sahibi tarafından telafi edildiği durumlarda, diğer liste komisyoncusu şikayet eden olarak ilk listeleme brokerini davalı olarak atayabilir ve brokerler arasında tahkim devam edebilir. (1/97’de kabul edilmiştir)

  5. Bir alıcı veya kiracı temsilcisinin, liste komisyoncusu tarafından değil, satıcı veya ev sahibi tarafından telafi edilmesi durumunda, liste komisyoncusu, sonuç olarak, satıcı veya ev sahibinin borcunu azaltır ve bu tür işlemlerden sonra, satış veya kiralama sebebinin temin edilmesi. Bu gibi durumlarda tahkim, liste komisyoncusu ile alıcı veya kiracı temsilcisi arasında olacaktır ve anlaşmazlıktaki tutar, liste brokerinin kabul ettiği komisyonun azaltılması miktarı ile sınırlıdır. (1/05 olarak kabul edildi)

  • Uygulama Standartları 17-5

17’nci Maddede kurulan hakemlik yükümlülüğü, kurulular arası bir hakemlik sözlemesinin bulunmadığı hallerde, hakemlik talebinde bulunan REALTOR® (müdür), tarafların karara başvurusunda bulunma kararı vermesi durumunda REALTORS® (müdürler) arasında çeşitli durumlar da içerir REALTOR® birliğinin bir arbitrajlı sorunun olduğunu tespit ettiği durumlarda, davalı (lar) REALTOR® birliği tarafından yürütülen tahkimde sağlanan herhangi bir ödüle bağlıdır ve bu karara bağlıdır. (1/07 olarak kabul edilmiştir)

Açıklayıcı notlar

Okuyucu, Ulusal Ortaklık Yönetim Kurulu tarafından onaylanan aşağıdaki politikalardan haberdar olmalıdır:

Bir REALTOR® tarafından Etik Kurallarını ihlal ettiği iddia edilen bir suçlamanın sorumluluğunu bildirirken, suçlama Kodu’nun bir veya daha fazla maddesinin ihlali iddiası olarak görülmelidir. Ücreti desteklemek için Uygulama Standartları atıf edilebilir.

Uygulama Esasları, çeşitli Etik ve Ek’lerin dayattığı etik yükümlülükleri açıklığa kavuşturmaya hizmet eder ve Etik Kurallarının Yorumlarındaki Vaka Yorumlarını değiştirmez.

Mevcut Standartlar ve ek yeni Standartlardaki değişiklikler zaman zaman onaylanmaktadır. Okuyuculara, en yeni yayınların kullanılmasını sağlamak için uyarıldı.


Telif Hakkı 2018, REALTORS Ulusal Birliği, Tüm hakları mahfuzdur. Form No. 166-288 (01/14 VG)

https://www.nar.realtor/about-nar/governing-documents/code-of-ethics/the-code-of-ethics

İlk Ev Alacaklara Öneriler

IMG_2305.jpg
İlk evini alacaklar için birikimlerini doğru değerlendirmek ve doğru bir seçim yapmak büyük önem taşır. Bu nedenle bir yandan ilk evlerini almanın heyecanını yaşarken bir yandan da kaygı duyarlar. Çünkü ev alma sürecinde yaşanılan bazı sorunlar sonrasında büyük pişmanlıklara yol açabiliyor. Ancak riskleri bertaraf etmek için ev alırken öncesinde bazı noktalara dikkat etmek gerekiyor.
Peki ilk evini alacaklar nelere dikkat etmeli?
İsabetli karar vermek için hangi konular hakkında bilgi sahibi olmalı?
İşte bu soruların cevapları;
İlk evini alacaklar nelere dikkat etmeli?
  • Yaşayacağınız evi seçerken bulunduğu lokasyonu iyi değerlendirin. Öncelikle alacağınız evin işyerine yakın olması gerekir. Bu nedenle ulaşım olanaklarını iyi araştırın. Evin yakınlarda okul olup olmadığına da dikkat edin. Hastane, alışveriş merkezleri hatta diğer aile bireylerine olan mesafesi gibi konuları da göz önünde bulundurun.
  • Ev alacağınız firmayı iyi araştırın, bilinen şirketlerden konut almaya dikkat edin, geçmişteki projelerini başarıyla tamamlayan, öz sermayeleri güçlü firmaları tercih edin. İkinci el ya da piyasada bilinmeyen şirketlerden konut almayı düşünüyorsanız eğer inşaattan anlayan uzmanlardan yardım alın.
  • İnşaat kalitesi ve binanın depreme dayanıklı olup olmadığını mutlaka inceleyin.
  • Isı, ses, su, yalıtımları gibi ömrü uzatan, yangın gerekleri gibi güvenliği sağlayan yalıtımların doğru yapılıp yapılmadığını öğrenin.
  • Kredi kullanarak ev alınacaksa eğer evin tapu durumunu da araştırmalısınız. Kat irtifakı ya da kat mülkiyeti tapusu olan evleri tercih etmelisiniz.
  • Satıcı görünen kişinin kimliğine göre satılacak yerin maliki olup olmadığını muhakkak araştırın. Tapu dairesinden bu yerin o kimse adına kayıtlı olup olmadığını öğrenebilirsiniz.
  • Taşınmaz malın üzerinde haciz veya ipotek gibi tapuda devrine bir engel bulunup bulunmadığını öğrenin.
  • Taşınmaza ait inşaat projesi muhakkak incelenmeli. Zemindeki fiili durumunun projesine uygun olup olmadığı kontrol edilmeli.
  • Kadastro müdürlüğüne gidilerek almak istenilen gayrimenkulün haritasına bakılmalı. Çevresinde neler olduğu, önüne, arkasına, yanına ne gibi inşaatlar yapılabileceği öğrenilmeli.
  • Satış gününe kadar işlemiş emlak vergisi, çevre temizlik vergisi, su, elektrik, doğalgaz, apartman aidatı, gibi borçların olup olmadığını tespit edin.

 

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Müşterinin Beklentisini Nasıl Yönetirsiniz?


Gayrimenkul danışmanlarının en sık karşılaştığı zorluklardan birisi de müşteri beklentileri oluyor. Özellikle de ilk defa alım – satım yapacak müşterilerin sizden gerçek dışı beklentileri olması mümkün. Peki talep, beklenti ne olursa olsun bunlarla nasıl başa çıkmamız gerekiyor?

Alıcıların Beklentileri

Her alıcının çeşitli ihtiyaç ve istekleri olacak, rüyalarındaki evi tarif edecekler. Bazı müşteriler sizden kusursuz bir ev bulmanızı, iyi bir konum seçmenizi isteyecek. Üstelik ceplerindeki para da kısıtlıysa işler daha da zorlaşacaktır.

Piyasa Hakkında Dürüst Olun

Bir emlak danışmanı olarak mutlaka piyasanın durumu hakkında dürüst olmalısınız. Ev satın almanın doğru olmadığı zamanlar vardır ve buna dair müşteri adaylarınızı baştan bilgilendirmelisiniz, aldatıcı olmamalısınız.

Satıcı Psikolojisini Anlatın

Müşterileriniz her zaman düşük teklif verip ev satın almayı bekleyemez. Bu durumu onlara açıkça anlatın, kendi uzman görüşünüzü paylaşın. Aynı zamanda satıcı psikolojisini de bilmeliler. Evini satılığa çıkaran kişiler kimi zaman mülküne duygusal olarak bağlı oluyor ve düşük teklifleri hakaret olarak dahi kabul edebiliyor. O andan sonra da verilecek hiçbir teklif işe yaramıyor.

Bütçeye Uygun Çalışın

İhtiyaçlar ve beklentiler doğrultusunda her alıcının isteyeceği birçok şey olur. Ancak tüm bunları sınırlı bütçeleriyle karşılayabilecekler mi? Yani her alıcı için ideal bir evde iki kat, arka bahçe ve havuz olur fakat tüm bunlar bütçenin çok dışında yer alabilir.

Bir gayrimenkul danışmanı olarak onlara neyi alabileceklerini, neyi alamayacaklarını söyleyin ve beklentileri bütçe doğrultusunda dengeleyin.

Satıcıların Beklentileri

Evini satan kişiler piyasa koşullarına bakmaksızın belli bir fiyat beklentisine girerler. Özellikle de uzun süredir yaşadıkları ev için yüksek fiyatlar talep edebilirler. Peki bu kişilerin beklentilerini nasıl yöneteceğiz?

En Kötüsüne Hazırlayın

Dünyada hiçbir şey kesin değil ve bu emlak sektörü için de geçerli. Dolayısıyla müşterilerinizi en iyi olasılıklara olduğu kadar, en kötülerine de hazırlayın. Böylece ne Polyana olacaklar, ne de hayal kırıklığına uğrayacaklar.

Çalışma Sürecinizi Açıklayın

Her satıcı evi için birden fazla teklif almayı bekler. Dolayısıyla en başta şunu bilmek isterler; birden fazla teklif gelecek mi, gelmeyecek mi? Onlara daima olumlu yanıtlar verirseniz, beklentilerini de yanlış yöne çekersiniz.

İyi bir gayrimenkul danışmanı müşterisine atacağı adımları anlatır. Nasıl bir pazarlama yöntemi izleyeceksiniz? İlanı nasıl öne çıkaracaksınız? Bu gibi sorulara yanıt verip müşterinin çalışma prensibinizi anlamasını sağlayın.

İyi Niyet Gösterin

Gayrimenkul danışmanları olarak çoğu zaman müşterilerimizin hayatının ev alıp satmak ekseninde dönmediğini unutuyoruz. Bu yüzden durum ne olursa olsun iyi niyetle yaklaşmanız önemli.

İnsanlar evini çeşitli sebeplerden ötürü satabilir. Belki yeni bir yere taşınmak istiyorlar, belki boşanıyorlar ya da acilen paraya ihtiyaçları var. Satma sebebi ne olursa olsun, sadece empati göstererek onların güvenini kazanabilirsiniz. Ve eğer size güvenirlerse, onlar için doğru olanı yapmanızı bekleyeceklerdir.

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

İyimser Olmak İçin Güzel Nedenlerimiz Var!


Genelde iş hayatında da gündelik hayatta da çok fazla iyimser olmamak tavsiye edilir. Ancak bu durum piyasaların med-cezir etkisiyle değişmeye başladı. Durgun ve yavaş giden bir piyasada iyimser olmak için oldukça güzel nedenlerimiz var.

Peki bunlar tam olarak ne?

İyimser insan, her felakette bir fırsat, kötümser insan da her fırsatta felaket görür. Çin Atasözü

Bazı yenilgiler zaferin sadece taksitleridir. Jacob Riis

Her şey sonunda iyi olacaktır. Eğer iyi değilse, henüz sonu gelmemiş demektir. John Lennon

Olmadı diye sızlandığın duaya, gün gelir olmadı diye şükredersin. Şems-i Tebrizi

Nokta her zaman bir son demek değildir; bazen kendinden sonraki harfin büyük olacağını gösterir. Adam Fawer

Kaybettim sandıkların, kurtulduklarındır belki de. Bukowski 

Yüzünü güneşe çeviren insan, gölge görmez. Helen Keller

 İnsanların senin hakkında konuşmasından daha kötü bir tek şey vardır: insanların senin hakkında konuşmaması. Oscar Wilde

Ayağına batan dikenler, aradığın gülün habercisidir. Mevlana

Siz de düşüncelerinizi benimle paylaşarak katkıda bulunabilirsiniz.

  1. Düşen fiyatlar, ilk alıcıların daha uygun fiyatlı ev bulmalarını sağlar.

  2. Daha az satış elamanı, daha az rekabet anlamına gelir.

  3. İnşaat sahipleri ve geliştiriciler bize yeniden ihtiyaç duyarlar.

  4. Satıcılar daha fazla ödeme yapmaya isteklidir; nitekim komisyonlara daha az baskı uygulanır.

  5. Hem yatırımcılar için hem de kendinize yatırım yapmak için güzel fırsatlar bulunur.

  6. Yeni niş fırsatları, kendisini haciz ve kısa satış gibi alanlarda gösterebilir.

  7. Sahibinden satılıklar ve süresi dolan ilanlar aslında daha fazla fırsat sunuyor.

  8. Tüketiciler belirsizliğin kol gezdiği piyasalarda kararlı ve bilgili profesyonellere ihtiyaç duyduklarının farkındalar.

  9. Krizler fırsatları barındırır. Gayrimenkul piyasasında özellikle “kriz” ortamında fırsatlar hiçbir zaman bitmez.

 

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Gayrimenkul Satışları İçin Fotoğraf Çekmenin Püf Noktaları!

Gayrimenkul Satışları İçin Çekilen Resimlerde Yapılan Büyük Hatalar! başlıklı yazımda yapılan genel hatalardan bahsetmiştim..

Bu yazımda ise konut , proje gibi mimari fotoğraf çekimleri ile ilgili bazı püf noktalara değineyim.

Bir yeri daha önce onlarca kez görmüş olsak bile içeri giren ışık , baktığımız noktanın açısı gibi etmenler bizde yer ile ilgili farklı düşünceler oluşmasına sebep olur. Bu sebepten de yapıların fotoğraflarını çekmek dikkat ve sabır ister. Müşteriler gayrimenkulu sizin çektiğiniz fotoğraflardan görecekleri için o sihirli etkiyi yaratmak zorundasınız. Fakat bu konu o kadar da zor değildir. Sonuçta diğer fotoğrafların aksine kıpırdamayan sabit bir şeyin fotoğrafını çekiyorsunuz. Birden çok deneme ve hazırlık yapma şansınız var.

İşte gayrimenkul işinde fotoğraf çekiminde kullanılacak püf noktalar…

1. Fotoğraf Makinesi

Fotoğraf Makinesi !

Profesyonel danışmanlık ofislerinin kaliteli bir fotoğraf makinesi sahibi olmasının zorunluluk olduğu tartışmasız açık ve nettir. Sonuçta müşterilerinize ilan sitelerinde bulunan resimlerle sunum yapıyorsunuz. Evet cep telefonlarımızın lensleri çok gelişti fakat hiçbiri profesyonel fotoğraf makinelerinin yerini tutamaz. Sonuçta teknolojileri çok farklı. İkisinin farkını görmek istiyorsanız ilan sitelerinde biraz vakit geçirin , profesyonel makine kullanan firmaların fotoğraflarının üç gömlek daha kaliteli olduğunu göreceksiniz.

Bu konu gerçekten çok önemli , firma lüks dediğimiz projenin satışını alıyor fakat fotoğraflar cep telefonları ile çekiliyor. Trendleri takip gayrimenkul ofisleri drone ile çekim yapıp prodüksiyon işine girmişken telefonların lensleri ile yetinmek tamamen sizin seçiminiz.

2. Işığın Yönüne Dikkat!

Işığın Yönüne Dikkat !

Fotoğrafçılıkta ışık bizim için en önemli kaynaktır. Işığın gölgeleri şekillendirmesi , yansımalara etkisi ve hangi alanları aydınlattığına çok dikkat edilmelidir. İlanlarınızda karanlık fotoğraflara asla yer vermeyin. Karanlık alanlarda ışığı arkanıza almaya çalışın. Fotoğraf makinesi kullanıyorsanız kameranın ışığı nasıl ölçtüğüne dikkat etmelisiniz. Yeni telefonlarda odaklama özelliği var , bu özellik sayesinde ışıklandırma ayarı yapabilirsiniz. Fotoğraf makinenizde Kameranızın Poz Telafisi modu var ise yanlış ışık ölçümü yapılmasının önüne geçebilirsiniz.

3. Odak Uzaklığı

Odak Uzaklığı

Birçok arkadaşımız odaları çekerken geniş modda çekimler yapmaya çalışıyor. Fakat geniş lensler yada telefonlardaki geniş fotoğraf modları köşelerde bozulmalara sebep olmaktadır. Balık gözü denilen çekim modu da bize hitap etmemektedir. Sonuçta duvar kağıdı hazırlamıyoruz. Geniş fotoğrafları odayı bir bütün içinde göstermek için , daha dar odaklı fotoğrafları ise odanın belirli özelliklerini ortaya çıkarmak için kullanabilirsiniz.

Mekana göre lens seçimi yapmalısınız. 11-16 , 18 , 24mm lensler yakınlığa göre doğru seçim olacaktır.

4. Tripod

Tripod

Evet hareketsiz yapıları çekiyorsunuz fakat profesyonel bir fotoğrafçı değilseniz tripod olmadan işiniz çok zor. Tripod olmadan elinizin titreme ya da fotoğrafın keskinliğini kaybetme ihtimali yüksektir. Uzun pozlama dediğimiz teknik ile çekim yapacaksanız Tripod olmazsa olmazdır. Ayrıca tripodun psikolojik bir etkisi olduğu da doğrudur. Gayrimenkul sahibine işinizi titizlikle yaptığınızı gösterir, güven verir.

5. İso ve Diyagram

İso ve Diyagram

Düşük iso ve yüksek diyagram dikkat edilmesi gereken faktörlerdir. Tripod kullananlar düşük iso konusunda sıkıntı çekmezler. Kameraya gerektiği kadar ışık girebilecek şekilde enstantene hızını düşürebilirsiniz. Gren problemi ortadan kalkar. (Gren: fotoğrafta meydana gelmiş gri, ince veya iri halkalara denir.)

6. Fotoğraf Çekim Zamanı

Gün doğumu ve gün batımı saatleri özellikle dışarıdan çekilen lüx gayrimenkuller için ideal zamandır. Sıcak renklerin ortaya çıkmasını istiyorsanız gün batımına yakın saatler sizin için doğru tercih olacaktır. Bu saatlerde ışığın geliş açısı da idealdir. Gölgeler üç boyut hissiyatını artırır.

7. Kompozisyon

Kompozisyon

Çektiğiniz yerin değerli ve güzel görünen belirli özelliklerini bulmaya çalışın. Manzaraya bakan bir balkon , işçilikte bulunan detaylar ya da binanın göze hitap eden bir kıvrımı bile çekimlerinize güzel bir etki katacaktır. Bu konuda size yansımalarda yardımcı olacaktır. Yansımaları mutfakta bulabilirsiniz.

8. Flaş, Flaş, Flaş

Flaş , Flaş , Flaş

Fotoğraf makinesi aldınız ve güzel resimler çekmeye başladınız. Fakat istediğiniz ışığı yakalayamıyorsunuz. Tercihimiz doğal ışığı yakalayabilmek fakat imkanımız yok ise alternatiflere başvurmalıyız. Bu gibi durumlarda taşınabilir ışık kaynağı kullanabilirsiniz. Küçük odalarda makinenin flaşı işinizi görürken , büyük odalarda ekstra ışık kaynağına ihtiyaç duyacaksınız. İşi bir adım daha öteye taşımak istiyorsanız , ışık standları da alabilirsiniz.

9. Filtre Kullanımı

Filtre Kullanımı

Instagram kullanırken fotoğraflarınızı filtreliyorsunuz da neden portföyünüze gereken özeni göstermiyorsunuz. Gerçi ikisinde ki amaç farklı ama filtreleri kullanmanızı şiddetle öneriyorum. Burda amacımız müşterileri yanıltmak ya da olmayan birşeyi varmış gibi göstermeye çalışmak değil. Filtre kullanırken fotoğrafta bulunan ışık hatalarını düzeltme , renkleri öne çıkarma gibi teknikleri kullanmalıyız. Burdaki ileri seviye ise Photoshop kullanımı. Biz kendi fotoğraflarımızda Photoshop Lightroom ve SLR Lounge Lightroom kullanıyoruz. Bu programlar sayesinde fotoğraflara orijinalliğini bozmadan çok güzel efektler kazandırabilirsiniz.

10. Dikey yerine Yatay

Dikey yerine Yatay

Fotoğraflarınızı dikey çekmek yerine yatay çekmeyi alışkanlık haline getirin. İnsan gözü izlediğimiz filmlerden ve karşısında oturduğumuz bilgisayardan da anlayabileceğimiz gibi 4:3 orantısıyla görmeye daha yatkındır. Bu yüzden algımızda yatay fotoğraflardan yanadır. Gerekmedikçe dikey fotoğraflardan uzak durun.

11. Sabırlı Olun

Sabırlı Olun

Fotoğraf çekimleri sabır ister. Aynı odanın 20 kez fotoğrafını çekip 1 tanesinde karar kılabilirsiniz.

Zamanla çektiğiniz fotoğraflar daha iyiye gidecektir.

12. Odaları Fotoğraf Çekimine Hazırlayın

Odaları Fotoğraf Çekimine Hazırlayın

Ortalıktaki tüm dağınıklığı kaldırın. Buna kişisel eşyalarda dahil.Zeminlerin temizliğine özen gösterin.Mutfak çekimlerinde, masanın üzerinde meyve dolu bir tabak ya da çiçekler güzel bir görüntü oluşturabilir.

Eğer bütün bunlar bana zor gelir diyorsanız….

Profesyonel Fotoğrafçı Kiralayın!

Profesyonel Fotoğrafçı Kiralayın

Herkesin binlerce dolarlık fotoğraf makineleri alma şansı olmayabilir. Fakat büyük bir projenin satışını aldınız , bir çözüm bulmalısınız. Komşunun oğlunun fotoğraf makinesi güzeldi acaba ondan yardım mı istesek?

Tabiki hayır!

Derhal profesyonel bir fotoğrafçıya gidin ve gerekli hizmeti satın alın. Verdiğinizden çok daha fazlasını alacağınızı unutmayın…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Gayrimenkul Satışları İçin Çekilen Resimlerde Yapılan Büyük Hatalar!

Gerek ev sahiplerinin gerek gayrimenkul danışmanlarının satışlarda kullandıkları en önemli sunum tekniği resimlerdir. Günümüzde video , 3d resim/video ya da sanal gerçeklik gözlükleri gibi teknolojiler kullanılmaya başlasada çekilen resimler en az 2 – 3 sene daha en popüler tekniklerden biri olarak kalmaya devam edecek.

Gayrimenkul danışmanı arkadaşlara ve proje satış ekiplerine verdiğim eğitimlere katılanlar bilir, hep yaptığım bir benzetme vardır;

Gayrimenkul alışverişi, karşı cinsle yapılan ilk randevuya benzer!”.

Bu ne demek derseniz, çok detaya girmeden söyleyeceğim şey şu ki;

“Hiç bir zaman fazla istekli davranmayın, bu genellikle karşı tarafa bir rahatlık verir. Ayrıca bu aşırı istek hata yapmanıza ve kalitenizi göstermenize engel olur”.

Bu karşı konulmaz istek bazı kişilerde fotoğraflara yansıyor ve evin nesi var nesi yok resmini çekiyor. Ne demiştik, karşı cinsle ilk randevumuz, bu yüzden en güzel ve anlamlı fotoğraflarımızı koymalıyız.

Bakalım en çok yapılan hatalar nelermiş …

1. Artık Köşeleri Görmek İstemiyoruz!

Artık köşeleri görmek istemiyoruz !

Sebebi bilinmeyen bir nedenden dolayı bazı satıcılar evlerin köşelerini çekiyorlar. Evet, düz, boş köşeleri… Biliyoruz her evin birden çok köşesi bulunuyor, bunu özellikle çekmenin bir esprisi yok… Bir fotoğrafta tek köşeyi çekmek yerine iki köşeyi aynı fotoğraf karesine almayı deneyebilirsiniz 🙂

2. Balık Gözü Fotoğrafları Unutun

Balık gözü fotoğrafları unutun

Çok yaygın olmasada, ilan sitelerinde iddialı balık gözü lenslerle fotoğraf çekildiğini görüyoruz.

Fakat unutmayın, balık gözü lensler odanın ‘şeklini ve boyutlarını‘ ölçmeyi zorlaştırır. Yani bakan kişi fotoğrafdan odanın şeklini anlayamaz ya da yanlış anlar. Hele profesyonel kişiler tarafından çekilmediyse, fotoğrafa bakmadan geçme sebebi…

3. Camın Dışından Çekilen Resimler 🙂

Camın dışından çekilen resimler :)

Bu da anlaşılması zor bir konu. Burda aklıma ilk gelen şey , fotoğraf çeken kişinin içeriye girmeye tenezzül etmemesi. Şaka bir yana güneşin vurması ve camın yansıması fotoğrafın büyük bir kısmını sabote etmektedir.

4. Gazete Ya da Güneşlik ile Örtülmüş Camlar 😦

Gazete ya da güneşlik ile örtülmüş camlar :(

Bırakın güneş içeri girsin ! Yurtdışında yapılan ilginç bir araştırmaya göre doğal güneş ışığı ev satışlarını hızlandırmakla kalmayıp , daha yüksek fiyatlara satılmasına da sebep oluyormuş.

5. Dağınık, Pis Ev Fotoğrafları!

Dağınık , pis ev fotoğrafları !

Evet güzel bir dekorasyon satışta etkili olabilir ancak bunu yapamıyorsanız en azından eviniz temiz görünsün. Eskileri atamıyorsanız fotoğrafta görünmeyecek biryerlere kaldırın.

6. Farklı Bir Perspektif 🙂

Farklı bir perspektif :)

Birçoğumuz resimleri cep telefonlarımızla çekiyoruz. Kimisi yan kimisi düz çıkabiliyor. Fakat yan çekilmiş bir resmi internete yüklerken önce 90 derece döndürüp ondan sonra yüklemelisiniz. Bu düzeltmenin yapılmadığı fotoğraflara bakmak hiç de keyifli olmuyor 😦

7. Donanımların Aşırı Yakından Çekilmesi

Donanımların aşırı yakından çekilmesi

Günümüzde her evin iyi kötü bazı donanımları mevcut. (Fırın, ocak, kombi, klima vb.) Bazı arkadaşlar bu demirbaşları çok yakından çekerek sanki internetten bir fotoğraf almışcasına ilan sitelerine yüklüyor. Evet bu donanımlar çekilmeli. Ancak ‘ evin tam neresinde kalıyor, dışardan nasıl görünüyor, takıldığı yer nasıl diye düşünerek güzel bir açıyla çekilmeli.

8. Buğulu fotoğraflar…

Buğulu fotoğraflar…

Bunların internete yüklenmesi kabul edilemez bir hata. Aceleyle hepimizin böyle fotoğraflar çektiği oluyor ama ne gereği var. Dönün ve bir tane daha fotoğraf alın…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Acelesi Olmayan Müşteri Adaylarıyla Nasıl Çalışılır?


Harekete geçmek için acelesi olmayan müşteri adayları yüzünden hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Bu kişiler genellikle satın alma kararını verip pişman olmaktan korkan taraftır. ‘Tekrar düşünmek istiyorum’ ya da ‘Konuyu bir de eşimle konuşayım’ gibi yanıtları sık sık duyarsınız. Bir gayrimenkul danışmanı olarak sizin yapmanız gereken ise bu durumu değiştirmek ve satın alma kararı vermelerini sağlamak.

Müşteriler pek çok farklı şekilde, farklı beklentilerle yavaş davranabilir. Dolayısıyla siz de ‘acelesi olmayan’ kişilerle çalışacaksanız olası senaryoları bilmelisiniz.

Yetkinliğinizi sorgular ya da bahaneler yaratırlar

Diyelim ki bir iş görüşmesine gittiniz ve belki de en iyi sunumlarınızdan birini gerçekleştirdiniz. Eğer satıcı kişi herhangi bir sebepten ötürü sizden memnun kalmazsa, çalışmaya başlamak için de acele etmeyecektir. Özellikle sektörde henüz yeniyseniz, insanlar sizle çalışmak istemeyebilir. Belki de kısıtlı tecrübeniz yüzünden işi kısa sürede bitiremeyeceğinizi düşünüyorlar.

Peki bir problem olduğunu nasıl anlarsınız? Örneğin komisyon ücretinizin yüzde 6 olduğunu belirttiniz ve karşınızdaki kişi de size şimdiye kadar yüzde 5’den fazla emlakçı komisyonu ödemediğini söyledi. İşte bu kişi ‘acelesi olmayan’ bir tiptir ya da size yeteri kadar güvenmiyordur. Hatta kimi zaman bunu doğrudan açıkça söyleyebilirler.

Bazen de bir satıcı sizi ya da sunumunuzu beğenebilir, ihtiyaçları vardır ve sizin ona yardımcı olabileceğinize inanır fakat yine de acelesi olmadığı için işe doğrudan başlamaz, oyalar.

Pişman olmak istemezler

Müşteri adayları kimi zaman pişman olacağı bir karar almamak için de satın alım yapmaktan vazgeçer. İlk evini alacak birisini düşünün. Doğru yeri bulduktan sonra belki de hayatlarındaki en stresli anları yaşayacaklar, kararsız kalacaklar.

Bunu gayrimenkul danışmanına söyleyip erteleme kararı aldıktan sonra da rahatlarlar. Aynı zamanda evini satacak olan kişiler de vazgeçebilir ve uzun süre yaşadıkları yeri terk etmekten son anda dahi cayabilirler.

Emlak Sektöründe Müşterilerin Genel Endişeleri

Acelesi olmayan’ tipler her ne kadar her zaman bunları size söylemese de, belli başlı endişelere sahiptir;

– Ya bu ev benim için doğru olan değilse?

– Arkadaş çevrem buraya taşındığımda ne düşünür?

– Gerçekten bu kararımdan emin miyim?

– Bu emlakçıya gerçekten de güvenebilir miyim?

– Çalıştığım emlak ofisi güvenilir bir yer mi?

– Ya çok fazla para ödüyorsam?

İkna Etmek İçin Gerekli Adımlar

Birçok insan ‘acelesi olmayan’ müşteri tiplerini ikna etmek için daha çok konuşması gerektiğini düşünür fakat aslında yapmanız gereken dinleme kısmına ağırlık vermektir. Konuşmalarına izin verin ve bırakın akıllarına takılan her şeyi söylesinler. Daha çok konuştukça, gerekçelerini daha iyi anlayacaksınız.

Örneğin bir müşteri balkonun çok geniş olduğunu söylediğinde, inkar etmek yerine geniş olmasının sebebini açıklayın. Bırakın rahatsız oldukları şeyleri size söylesinler ve ardından da beraber çözüm yolu arayın.

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Gayrimenkul Sektöründe İşi Koparmak!


Günümüzde teknoloji bu denli ilerledikçe, emlak sektöründe başarılı olmanın da zorlaştığını ya da karmaşık hâle geldiğini düşünenler var. Fakat kimi zaman en temel ilkeler, işinizdeki en güçlü araçlar hâline gelebiliyor ve maalesef bunlar çoğunlukla ihmal ediliyor ya da görmezden geliniyor.

Bu makalemizde aslında her danışmanın bildiği fakat uygulamaktan kaçındığı bir durum söz konusu. Tıpkı emniyet kemerinin önemi gibi. Fakat ne hikmetse kimse hayatının garantisi olan bu kemeri takmak istemiyor. Tıpkı müşteri referanslarında olduğu gibi.

Müşterilerin etkileneceği bazen sözsüz görüşmeler olur. Masanın üzerinde duran bir referans dosyası sizin nasıl bir danışman olduğunuzun ipucunu karşı tarafa (müşteriniz ne kadar inatçı ve zor bir kişilik olsa dahi) açıklama yapmanıza gerek duymadan anlatır.

Müşteriyle iletişime geçene kadar sizden önce görüşen danışmanların anlattıkları bir çok hikaye oldu. Sizin anlatacağınız farklı bir hikaye ne olabilir? Müşteri, çayın şekere doyma kıvamındadır ve sizden sadede gelip işi nasıl netilecendireceğinizi öğrenmek ister.

Gücenmenizi istemeyiz ama, hazırlanmak için saatlerce uğraştığınız, emek verdiğiniz ikna edici konuşma ve söyleyeceğiniz şeylerin büyük bir bölümü geçersiz olacaktır. Hatta bir çok danışman konuşmayı sakız gibi uzatarak ne kadar deneyimli olduğunu göstermeye çalışır, halbuki durum tam tersidir. Bir şeyi kısaca iletmeyi bilenler daha zeki görünür. 

Yaptığınız tüm bu hazırlıklar müşteri zihninde manipülasyon gibi algılanır. Kuşkulu bir zihin yarattığınızın farkında bile olmazsınız. Abarttığımızı düşünüyor olabilirsiniz ama bu işin aslında çok basit bir oluru var; “kişinin iştir aynası lafa bakılmaz” = referanslarınız.

Evet o dosyanın içerisinde bu işi almanızı sağlayacak ve değerinizi gösteren bir formül var. Bugün bu sihirli formülün gücünü nasıl kullanacağınızı örneklerle açıklıyoruz.

Henüz müşteriye bir sunum dahi yapmadan o işi nasıl alırsınız?

Aslına bakarsanız kulağa oldukça hoş gelen bu durumu gerçekleştirmek için ihtiyacınız olanlar son derece basit; önceden hazırlık ve bir liste, 4-8 arası fotoğraflı referans ve bir iletişim numarası.

Uzman gayrimenkul danışmanlarına müşteri memnuniyetini sağlayıp sağlayamadıkları sorulduğunda genellikle hep olumlu yanıtlar alırsınız fakat çok azı yaptığı işlerden referans toplar. Referans almayanlar ise bu kişilere ait fotoğraf, belge göstermekte zorluk yaşarlar. Açıkçası gayrimenkul danışmanları aslında böylesine basit olan bir işi yerine getirmeyerek kendi hayatlarını daha zor hâle getiriyorlar.

Diğer yanda da tartışmalı video referans konusu var. Görüntülü referanslar emlakçılar için harika olsa da, bunları elde etmek her zaman o kadar kolay olmuyor. Fakat video yerine kimi zaman bir dizi fotoğraf da işinizi rahatlıkla görecektir.

Satıcı (Alıcı), listeyi ve fotoğraflı referansları gördüğünde bunların arasında tanıdığı birkaç kişi olabilir ya da en azından aynı bölgede olan insanlarla kendi arasında bir bağlantı kurarak sizi daha yakın görebilir. Bu etkileyici formül işe yaradığında müşterileri kazanmanız çok daha kolay olacaktır. Aynı zamanda telefon numarası da son derece önemli çünkü referansınıza arayarak ulaşmaları işi neredeyse kesin bir şekilde sizin almanızı sağlar.

Bu arada broşürleri ve pazarlamayı da unutmamak gerekiyor. Gayrimenkul danışmanları kimi zaman el ilanları bastırıyor, etrafa dağıtıyor ve işlerinde ne kadar iyi olduklarını dile getiriyor. Belki tekliflerinden, belki önceki deneyimlerinden bahsediyorlar fakat şu bir gerçek ki, bunu herkes yapabilir. Asıl zor olan ve el ilanlarını 10 kat daha güçlü hâle getiren şey bunların üstünde fotoğraflı referanslar kullanmak olacaktır. El ilanlarınızda her seferinde rotasyon yapabilir, farklı referanslar ve temalar kullanabilirsiniz. Tabii broşürleri sadece basılı olarak da düşünmeyin. Bu taktik web sitelerinde, sosyal medyada ve e-postalarda da son derece verimlidir.

İşe yeni başlayıp ‘Henüz hiç satış yapmadım, dolayısıyla referansım da yok’ diyenlere de değinelim. Eğer bir emlak ofisinde çalışıyorsanız, çalışma ortamınızdan bir müşterinin memnun ayrıldığı her seferde aslında siz de referans kazanıyorsunuz. Çünkü pratikte iki referans alınır; birisi bireysel danışman, diğeri de bağlı olduğu ofis için. Dolayısıyla sektöre yeni girenler bu durumdan da faydalanabilir.

Sonuç olarak; gayrimenkul sektöründe teknolojinin getirdiği nimetleri kullanmak ve işinize uyarlamak oldukça önemli. Fakat hiçbir zaman için temel kurallardan şaşmayın ve özellikle fotoğraflı (mümkünse videolu) referansların son derece güçlü olabileceğini unutmayın.

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Gayrimenkul Yatırım Danışmanlığında Efsane Olmanın 10 Püf Noktası!

GFTJgU

Herhangi bir konuda Efsane olmak denince , aklımıza hep gerçek dışı şeyler gelir. Sanki bizim yapmamızı engelleyen, doğa üstü birşeyler varmış gibi…

Kendi alanınızda rol model olmuş kişileri görürsünüz , belki de siz de onlar gibi olmak istiyorsunuz…

Bizim de gayrimenkul sektöründe rol model aldığımız kişiler ve mentörlerimiz var. Bu işin doğası böyledir. Onlar gibi olmak istersiniz ve ne yaptıklarını dikkatle incelersiniz.

Bu yazıda efsane dediğimiz kişiler gibi olmanın 10 püf noktasına değineceğim.

Gayrimenkul Danışmanlığında Efsane Denilen Saygınlığı İnşa Etmenin 10 Püf Noktası.

1. Kibar Olun

Ünlü şair Maya Angelou’ın güzel bir sözü var:

İnsanlar onlara ne söylediğini hatırlamaz, insanlar onlara ne yaptığını hatırlamaz fakat insanlar onlara nasıl hissettirdiğinizi asla unutmaz”

Çocukken öğrendiğimiz en önemli şeylerden biri paylaşmaktır. Fakat kibarlık, paylaşmanın da bir adım ötesindedir. Kibarlık karşıya yapılan bir nezaket göstergesi gibi görünsede aksine sizi yüceltir. Gayrimenkul danışmanlığı tamamen insan merkezli bir iştir. İnsanlara nasıl davrandığınız sizin kazanacağınız saygıyı belirleyen en önemli faktördür.

Maalesef son zamanların en büyük eksikliklerinden biri olan kibarlık, sizin en güçlü silahlarınızdan biri olacak.

Kibar olmaya başladığınızda efsaneliğe ilk adım attığınızı çok çabuk fark edeceksiniz!…

2. Bir Konuda Uzman Olun

Hem kiralayayım , hem satayım , hem küçük ölçekli işlere bakayım , hem arsa , tarla , dükkan , fabrika …. derseniz sonunuz pek de aydınlık olmaz. Bu yüzden kendinize bir alan seçin ve onun üzerine çalışın. Uzmanlık dediğimiz seviye 1-2 senelik bir iş değildir. Uzmanlık 5 – 10 sene çalışmayı gerektirir.

3. Alçakgönüllü Olun

Profesyonel danışmanlar iyi bildiklerini konuların farkında olup o konularda mangalda kül bırakmazken , bilmediklerini de kabul ederler. Mütevazi olun.

Her zaman bilmediğiniz bir şeyler karşınıza çıkacak. Bölgenizde sizden daha fazla bilgi sahibi olan kişilerin olduğu gibi… Bu kişilerden faydalanmalısınız. İyi bir dinleyici olun. Meslekte 20 – 30 sene geçirmiş olabilirsiniz, lakin öğrenmenin yaşı yoktur.

Mütevazilik sizin kalitenizin göstergesidir. Alçakgönüllü olun ve heryerde öğrenecek bir şeyler arayın.

4. Asla Öğrenmekten Vazgeçmeyin!

Üniversitede de hocalarımdan (profesörler dahil) öğrendiğim en önemli ders , öğrenmenin sonunun olmadığıdır. Dünya çok hızlı değişiyor. Asla herşeyi bildiğinizi ya da karşınızdakilerin sizden daha az bildiğini düşünmeyin. Belki de onlardan öğreneceğiniz çok önemli şeyler vardır. Öğrenmek için sürekli araştırmanız gerekmektedir. Bilgiler çoğu zaman bir yerlerde onları bulmanızı bekler.

5. Kendinize Bir Lider Bulun!

Buna ister üstat deyin ister yol gösterici… Öğrenmenin diğer bir yolu da sizden daha iyi biriyle çalışmaktır. Sadece teknik bilgi değil, işin raconunu ve davranış şekillerini de öğrenmelisiniz. Mümkünse bu konuda eğitim veren özel danışmanları, eğitmenleri bulun. Unutmayın bu kişilerin görevi sizlere yardımcı olmak. Çevrenizdeki insanları seçmek de bu konuda çok önemlidir. Kimlerle çalışır ve arkadaşlık ederseniz onlardan iyi / kötü kazanımlarınız olur.

6. Gerçek Bağlantılar Kurun!

Network yani bağlantı her işte başarıyı getirdiği gibi danışmanlar için de çok önemlidir. Profesyonel bir network ağı kurmalısınız. Bu ağın içinde müşteriler, yatırımcılar ve size iş sırasında yardımı olacak kişiler bulunmalı. Network kurmak kartvizit dağıtmak değildir. İnsanları tanımaya, onlarla ortak noktalar bulmaya çalışın.Tabiri caizse tanıştığınız kişilerin, varsa torunlarının adlarına kadar öğrenin. Samimi dokunuşlar gerçek bağlantılar kurmanıza yardımcı olacaktır.

7. İnsanları Şaşırtın!

Efsane ünvanını almış tüm iş adamlarının ortak noktası; çalıştıkları diğer insanları sürekli şaşırtmaları olmuştur. Müşterilerinizi; verdiğiniz hizmetler ile, yatırımcılarınızı sunduğunuz yatırım fırsatları ile ve iş arkadaşlarınızı da çalışma disiplininiz ve gösterdiğiniz efor ile şaşırtmalısınız. Tabi bunu yapabilmek için atacağınız her adımdan önce plan ve ön hazırlık yapmalısınız.

8. Detaycı Olun!

Detaycı olmak kimileri tarafından kötü bir huy gibi düşünülsede, aksine müşterilerin ve yatırımcıların bayıldığı bir özelliktir. Sizin küçük detaylara dikkat ettiğinizi fark edenler keskin zekanıza hayran kalacaktır. Bu bazen eski bir ismi hatırlamak, bazen evin küçük bir ayrıntısını yakalamak ya da bazen tuttuğunuz notlar olabilir. Bir gayrimenkule keşif için gittiğinizde olay yeri inceleme uzmanı gibi davranmalısınız. Hiç bir detay sizden kaçmamalı…

9. Hatalarınızı Kabul Edin!

İtibar yönetiminin en önemli kısmı hataların üstesinden nasıl gelindiğidir. Her hatanızda başkalarını mı suçluyorsunuz? Bırakın efsane olmayı, bu mantık ile ortalama bir pazarlamacı bile olamazsınız. İhmalkarlığınızdan meydana gelen problemleri inkar etmeyin. Durumu kabullenin ve hatalarınızdan ders çıkarın.

10. Gelişmeye Devam Edin!

Gelişmeyi asla bırakmayın. Yerinde sayan insanlar mutsuz ve başarısız olur. Eğitim ve kişisel gelişime bütçe ve zaman ayırın.

İş hayatınızda karşınıza çıkacak sıkıntılara ve krizlere önceden hazırlıklı olmalısınız. Gelişiminiz, size kariyeriniz boyunca rehberlik edecektir. Yeni teknolojileri, yeni trendleri takip edin ve gelecek için etrafınızdakilere öncü olmaya çalışın.

Başarılı tüm girişimciler para yerine eğitim ve fayda odaklıdır. Sektördeki konferans , etkinlik ve seminerlerin sıkı takipçisi olun.

 

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Gayrimenkul İşinizde Fark Yaratacak Satış İstatistikleri


Bazen sadece bir emlakçı olarak düşünmek yerine kendimizi müşterilerin yerine de koymamız gerekiyor. Bunun için aslında farklı kaynaklar çok değerli veriler sunarken, biz de fikir vermesi ve kendi yararınıza kullanmanız için bu bilgileri derledik.

  • İnternetteki potansiyel müşterileri takip edin ve onlarla beş dakikanın altında bir süre içinde iletişime geçin. Satışların yüzde 50’si müşteriyle ilk temasa geçen danışmanlar tarafından gerçekleştiriliyor, işi kapan taraf oluyorlar.

  • Müşteriyle e-posta yoluyla iletişime geçmek için en iyi saat sabah 8 ve öğleden sonra 3 olarak bilinir.

  • Müşteriyi telefonla aramak için en iyi saatler akşam 4-5 arası olurken, en kötü saatler ise 11 ile öğleden sonra 2.

  • Perşembe en verimli müşteri edinme günü olarak bilinirken, ardından Çarşamba geliyor ve en kötü gün olarak da Salı gösteriliyor.

  • Günümüzde mülk sahiplerinin ve satış yapacak kişilerin büyük çoğunluğu LinkedIn kullanıyor, ya siz?

  • 2007 yılında müşteri bulana kadar ortalama 3.68 arama yapmak gerekirken, günümüzde bu rakam 9’a yükseldi.

  • Ortalama bir gayrimenkul danışmanı müşteriyi ikna için iki deneme yaparken, yüzde 45’i ise sadece bir kez deniyor. Fakat eğer deneme sayısını arttırırsa, işi alma oranı da aslında 9 kat artıyor.

  • Cevap alamadığınız aramaların sadece yüzde 2’sinden bir randevu koparma şansınız oluyor. Dolayısıyla istenmeyen çağrıları bir kenara koymalı ve müşteri adayına ulaşmak için yeni yöntemler aramalısınız.

  • Ortalama bir gayrimenkul danışmanı saatte 8 kişiyle iletişime geçebilir. İdeal sayı her 50 kişiden biriyle görüşme sağlayabilmektir. Müşteri elde etmek için yeteri kadar çabalıyor musunuz?

  • En rahat cevap yazı ile alınıyor ve mesajların yüzde 97’sine yanıt geliyor. Dolayısıyla müşteri adayınızın en azından telefon numarasına sahip olun.

  • Bir müşteriyle iletişime geçtiğinizde ya da satış sunumu hazırladığınızda, görsellik yazıya göre beyinde 60 bin kat daha hızlı etki yapıyor. Dolayısıyla resimlerin gücünü kullanın ve anlatmak yerine göstermeyi deneyin.

  • Tüm sunumların en akılda kalan kısmı son 5 dakika oluyor. Dolayısıyla sunumlarınızı hep etkileyici şekilde bitirin.

  • İstatistiklere göre müşterilerin yüzde 91’i gayrimenkul danışmanına referans veriyor fakat danışmanların sadece yüzde 11’i böyle bir talepte bulunuyor.

  • Her yıl emlakçılar müşterilerinin yüzde 14’ünü kaybederken, bunun en büyük nedeni ise iletişimde kalmamak. Dolayısıyla daima müşterilerinizle arayı sıkı tutun.

 

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Satış Yeteneklerinizi Geliştirmenin 10 Yöntemi


Yeni yılda gayrimenkul danışmanlarının kendilerini yenilemesi, satış yeteneklerini geliştirmesi gerekiyor. Bu yüzden 2018’de işinize yarayacak 10 püf noktası;

1. Gün boyunca olasılıkları kovalayın, uygulayın: Çalışmak istediğiniz kişilerin listesini yanınızda her yere götürün ve bir randevu alana kadar gün boyunca arayın.

2. Bir uygulama takvimi yaratın: Takviminizde bulunmayan şeyler geçerli değildir. Emlak işinde satış yapmanın sırrı, konuşma sanatında uzman hâle gelmekte yatar. Kelimeler bizim aracımızdır ve tıpkı bir zanaatkar gibi devamlı bunları yenilemeli, geliştirmeliyiz. Bunun için her gün vakit ayırın.

3. Eğitiminizi izlemesi için yöneticinize sorumluluk yükleyin: Yaşadığınız bir sorunu çözmeyen bir eğitim almak size hiç bir şey katmaz. Almış olduğunuz eğitimlerin uygulamada işe yarayıp yaramadığını geribildirimde bulunarak broker ve yöneticinizle paylaşmaktan çekinmeyin. 

4. Satış amaçlı, hizmet odaklı bir zihniyetiniz olsun: Hayalinizdeki bir arabayı satın aldıktan sonra gittiğiniz her yerde aynı modeli gördüğünüz oldu mu? Ne arıyorsak onu buluruz. Bir emlak ilanı ile ilgili müşteri görüşmesine gittiğinizde zihniyetiniz ‘Bu evi satmak için buradayım’ olsun, ‘Bu evi göstermek için buradayım’ değil.

5. Sunumunuzu devamlı geliştirin: İlan sunumlarınızı sesli ve görüntülü olarak kaydedin. Daha sonra kendinizi dinleyin, varsa bir kopyasını yöneticiniz ya da koçunuza gönderin. Bazen daha uzman kişiler sizin göremediklerinizi görür.

7. Görüşmelerden sonra geliştirebileceğiniz noktalarda çalışın: Rol yaparak kendi kendinize sunumlar yapın çünkü bir dahaki sefer aynı senaryo karşınıza çıktığında hazır olacaksınız.

8. Öğrendiklerinizi pekiştirmek için diğer kişilere de öğretin: Bilgi paylaştıkça çoğalır ilkesini edinmeniz sizin faydanıza. Öğreteceğiniz her bilgiyi karşınızdaki kişinin farklı bakış açısıyla yeniden değerlendirme şansına sahip olacaksınız. 

9. Standartlarınızı yükseltin: Bir randevu almak için 60 kişiyle görüşmeniz gerekiyorsa, bunu geliştirmek ve sayıyı azaltmak için daha çok çabalayın.

10. Beraberlik hissi yaratın:

Bunun ne demek olduğuna dair birkaç örnek verelim;

Müşteri görüşmelerinde cümlenin başında; 

Bir araya geldiğimizde…’

Evrak işlerini hallettiğimizde…’

Beraber çalışacağımız zaman…’

Evi gösterirken burada olacak mısınız, yoksa anahtara ihtiyacım olacak mı?’

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Amerika’da Gayrimenkul Sahibi Olmak

AMERIKADA-EV-SAHIBI-OLMAK.png

Yıllardır medyada A.B.D.’de ev sahibi olan ünlüler, sanatçılar, sporcular ve hatta politikacıları görmekteyiz. Bu çoğu zaman insanların zengin olduktan sonra yapacakları ufak şımarıklıklar olarak gösterilse ve magazinsel bir anlam taşısa da, aslında Amerika’da bir gayrimenkul sahibi olmak sağlam bir yatırım. Bir çok ülkenin ve İstanbul başta olmak üzere bir kaç büyük şehir dışında Türkiye’nin de emlak piyasasının oldukça değişken olduğu göz önüne alındığında; hatta gayrimenkullerin güvenliği açısından değerlendirildiğinde, Amerika’nın sağlam emlak piyasası yatırımcılar için uygun bir ortam yaratıyor.

Özellikle 2008’deki mortgage krizi sonrası yaşanan gayrimenkul fiyatlarının A.B.D. içinde dibe vurması dünya çapında bir çok yatırımcıya inanılmaz fırsatlar yarattı ve dünya ekonomisine bir çok yeni milyoner kazandırdı. Şu an gayrimenkuldeki fiyat yükselişi dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi Amerika’da da hızlanmaya başlamış ve haliyle zamanında gayrimenkul alan kişiler buradan kâr etmeye başlamışlardır. Ancak hala bu trene atlamak için geç değil; zira faizler oldukça düşük ve fiyatlar görünen o ki yükselmeye devam edecek.

Bu makalede A.B.D.’de gayrimenkul sahibi olmakla ilgili bilinmesi gereken teknik detayları ele aldık. Her yatırımda olduğu gibi, Amerika’da gayrimenkul alma fikri size de cazip göründüğünde sistemin nasıl işlediğini ve bir yabancı olarak yatırımınızı en güvenli şekilde nasıl gerçekleştireceğinizi bilmeniz gerekir.

Türk vatandaşları A.B.D.’de yaşıyor olmasa dahi A.B.D.’den ev alabilir mi?

Her şeyden önce unutmamalısınız ki: söz konusu dünyanın en iyi işleyen kapitalist sistemi olduğunda, parayı veren düdüğü çalıyor. Dolayısıyla dilediğiniz takdirde, gayrimenkul sahibi, daha doğrusu A.B.D.’li emlakçı ve ya emlak ofisi ile fiyatta anlaştığınız sürece siz de Amerika’da ev sahibi olabilirsiniz.

Amerika’da tapu işlemleri nasıl gerçekleşir? Orada bulunmam gerekir mi?

Amerika’da ev satın alırken en sağlıklı yöntem gayrimenkul şirketleri ile çalışmak olacaktır. Buradaki sistemi tıpkı profesyonel sporlardaki menajerlik sistemi gibi düşünebilirsiniz. Evi alan ve evi satan tarafların kendileri için tuttukları emlakçılar ve ya emlak firmaları vardır. Bu tip bir sistem içerisinde de her iki tarafın da hakkı işini iyi bilen ve sorumlulukları üst seviyede olan kişiler tarafından doğal olarak korunur. Peki siz internet çağında emlakçıya para vermeye ne gerek var diye düşünerek kendiniz hareket etmeyi düşünerseniz? Bu da elbette bir seçenektir, ancak unutmayın ki iyi yatırımlar doğru ve güvenilir süreçleri sonrasında çıkar; ve oturmuş olan sistem düşünüldüğünde gelecek getirisi yüksek olacak olan evleri emlakçısız bulmanız kolay olmayacaktır.

Peki sistemi bu sorunun altında neden anlamamız gerekti?

İşlemler emlakçılar ve ya emlak firmaları tarafından gerçekleştirildiği için eğer yaptığınız işlemlere güveniniz tamsa orada bulunmanıza gerek kalmayacaktır; ancak önemli bir yatırımı kendi gözlerinizle görmeden yapmamanızı tavsiye ederiz.

Orada bulunmanızın gerekmemesinin bir diğer sebebiyse tapu işlemlerinin ülkemizde alıştığımız şekilde devlet dairelerinde gerçekleşmiyor oluşu. A.B.D.’de bir çok işte olduğu gibi tapu işlemleri de özel “title” şirketleri tarafından gerçekleştirilir. Tüm işlemlerin yapılmasının ardından gidilen “title” şirketinde para teslimi ve tapu değiş-tokuşu; yani “closing” işlemi yapılır.

Ev bulunduktan sonra satın alma süreci nasıl gerçekleşir?

Amerika’da ev alma süreci oldukça kolay ve birazdan da anlatacağımız gibi çok güvenilirdir. Burada tek kilit nokta; daha doğrusu ayrım, evi nakit mi yoksa kredilendirme ile mi alacağınızdır. Eğer A.B.D.’de yaşamıyorsanız ve bir banka hesabınız da yoksa kredilendirmeyi Türkiye’deki bir bankadan yapmanız gerekecektir -ki bu da süreci oldukça karmaşık hale getirebilir.

Nakit satın alım yapacağınızda ise işlem kısa sürede hallolacaktır.

Alınacak evde karar kılındıktan sonra ilk adım emlakçınız aracılığıyla sizin seçeceğiniz bir denetimci tarafından evin iç denetim; yani “inspection“ının yapılmasıdır. Bu aslında çoğu zaman sizin lehinize işleyecek olan bir adımdır. Bu aşamada denetimci evi kapı kollarına kadar inceleyerek size oldukça uzun bir rapor sunar ve denetimcinin bulduğu eksiklikler ya da ev sahibinin beyanındaki hatalar size ilk etapta anlaştığınız fiyat üzerinde son bir pazarlık yapma imkanı tanır.

Bu aşamadan sonra evin tam yerinin tespiti için yapılması gereken “survey” aşaması gelir. Burada da yine sizin emlakçınız aracılığıyla seçeceğiniz bir memur evin tam yerini tespit eder tapuya o şekilde kaydını sağlar. Bu aşamada çoğunlukla sorun yaşanmamaktadır ve prosedüreldir.

Tüm bunların ardından “appraisal” aşaması gelir. Burada da banka tarafından evin gerçek değerinin tespiti yapılır. Bu aşama daha çok banka ile sizin aranızdaki ilişki için gereklidir. Eğer A.B.D.’deki bir bankadan kredi alıyorsanız banka sizin başvuru yaptığınız miktar ile evin gerçek değeri arasında bir karşılaştırma yapıp kredinizin çıkıp çıkmamasına karar verecektir.

Son aşama ise az önce bahsettiğimiz “closing“; yani evin satın alımının gerçekleşmesi aşamsıdır.

Özetle, özellikle nakit alı yapacağınızda A.B.D.’de ev almak çok basit bir süreçtir.

Ev alırken hangi belgeler gerekir?

Amerika’da ev alırken ibraz etmeniz gereken belgeler evin bedelini ne şekilde ödeyeceğinize göre değişmektedir. Eğer nakit ödeme yapacaksanız, yalnızca pasaportunuzun fotokopisi yeterlidir.

Ancak evi kredi/mortgage ile alacaksanız çok daha fazla belgeye ihtiyaç vardır. Bu belgeler eyaletten eyalete ve krediyi alacağınız bankalara göre değişiklik gösterir; fakat genel itibariyle tıpkı ülkemizde yükü miktarda kredi istenirken talep edilen belgeler gibi düşünebilirsiniz. Bu belgeler sizin finansal durumunuz hakkında bankaya ve ev sahibine kanıtlar sunma amaçlı olacaktır.

A.B.D.’de ev alırken nelere dikkat edilmeli?

A.B.D.’de ev almak bir yatırım olarak mantıklı olsa da dikkat edilmesi gereken çok fazla husus vardır; aksi halde bu yatırımın astarı yüzünden pahalıya gelebilir. Her şeyden önce şunu bilmelisiniz ki A.B.D.’de ev sahibi olmak ülkemizde ev sahibi olmaya göre daha büyük sorumluluklar ve maddi yükümlülükler getirir.

A.B.D.’de satın alacağınız evin yüksek ihtimalle müstakil bir ev olacağı düşünüldüğünde, evin arazisi içerisinde gerçekleşen her şeyden sizin de sorumlu tutulacağınızı belirtmemiz gerek. Bu sizin özen göstermediğiniz bir zamanda bahçenizde açılmış olan bir çukur ya da deliğe ayağı takılarak düşen bir çocuğun bacağının kırılmasından sizin sorumlu tutulabileceğiniz anlamına geliyor. Dolayısıyla evinizin bakımı konusunda oldukça hassas olmalısınız. Buna ek olarak, A.B.D.’de işçiler ve emek ile çalışan kişilerin saatlik ücretleri ülkemizdekinin aksine oldukça fazladır. Yani evinizde oluşacak bir elektrik arızasında beklediğinizden çok daha fazla meblağları ödemeniz gerekebilir.

Amerika’da vergi kanunları eyaletler arasında farklılıklar gösterir. Ayrıca evlerin de özelliklerine, büyüklüklerine göre ödeyeceğiniz yıllık vergiler tahmininizden çok olabilir. Dolayısıyla iyi bir emlakçı/emlak firmasıyla çalışıp, beğendiğiniz evler hakkında da bilgi alırken bu konuyu sormayı unutmamanız önemlidir. Beklemediğiniz bir şekilde yatırımınız size aylık yüksek masraflara sebep olabilir.

Bunlar dışındaki değerlendirmeler genel itibariyle yatırımınız başarılı olması için gereken maddeler olarak düşünülebilir. Evin konumu, kaç odalı olduğu, sosyal alanları, bulunduğu muhit gibi özellikler elbette yatırımın sonu için önemlidir.

A.B.D.’de alınan ev kiraya verilebilir mi?

Amerika’da ev alma yatırımını yalnızca yıllar sonra değeri yükselen bir gayrimenkulu satmak olarak düşünmek hata olur. Kira/Evin Değeri dengesi daha düşük olan; yani evin değerine göre daha yüksek kiraların talep edildiği bir yer olan A.B.D.’de evinizi kiraya vermek de iyi bir seçenektir. Ancak ev tutarken bir emlakçı tutma zorunluluğunuz olmasa da evinizi kiraya vermek için bu zorunluluğa sahipsinizdir. Dolayısıyla yine bu işlemler sırasında da A.B.D.’de bulunmanıza dahi gerek yoktur. Sizi temsil edecek olan emlakçı ya da emlak firması sizin uygun gördüğünüz kişilere evinizi kiraya verme işlemlerini tamamlayabilir.

 

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.


ALTINCI BÖLÜM: DEĞERLEMEYE İLİŞKİN DÜZENLEMELER VE ÖRGÜTLER

6.1. Dünyada Değerleme Örgütleri ve Standartları

Birçok ülkede değerleme alanında ve özel olarak gayrimenkul değerlemesi ile ilgili farklı modellerin veya yapılanmaların olduğu görülmektedir. Hemen her ülkede kamu kesiminde değerleme çalışmalarının örgütlenmesi ile özel kişi ve kurumlar tarafından özellikle finansal kurumlara yönelik değerleme hizmetlerinin sunumundaki farklılık, birçok ülkenin başka ülkeler için iyi bir model olarak algılanmasına imkan vermemektedir. Birçok ülkede değerleme uzmanlığı yasal statüye dayalı olarak kurumsal gelişmesini tamamlamış olup, bu amaçla değerleme kurumu, değerleme uzmanları birliği ve değerleme enstitüsü gibi örgütlenme modellerinin seçilmiş olduğu görülmektedir. Özellikle 2008 yılından sonra dünyada etkili olan küresel kriz sonrası her ülkede değerleme uzmanı unvanı yasal statüsü belirlenmiş, mesleki ehliyet ve lisanslama, hizmetin kapsamı ve uygulama çerçevesi, standartlar ve mesleki sorumluluk konularında ilerleme sağlanmıştır. Uluslararası nitelikteki öneme sahip olan başlıca değerleme örgütleri ve faaliyet alanları kısaca aşağıda özetlenmiştir:

Uluslararası kuruluşlar arasında; Uluslararası Değerleme Standartları Kurulu (International Valuation Standards Council – IVSC), Avrupa Değerleme Örgütleri Birliği (The European Group of Valuers’ Associations-TEGoVA), ABD Değerleme Enstitüsü (Appraisal Institute-AI), Kanada Değerleme Enstitüsü (Appraisal Institute of Canada-AIC), Amerikan Değerleme Derneği (The American Society of Appraisers-ASA), Taşınmaz Ekonomisi ve Değerleme Çalışmaları Merkezi (Centro Studi di Estimo e di Economia Territoriale – Ce.S.E.T.), Gayrimenkul Danışmanları Kuruluşu (The Counselor of Real Estate-CRE), Fransa Değerleme Enstitüsü (Institut Français De L’Expertise Immobiliére – IFEI) ve Lisanslı Değerleme Uzmanları Kraliyet Enstitüsü (Royal Institution of Chartered Surveyors-RICS) gibi önemli örgütlerin öncelikle sayılması gerekir.

6.1.1. Uluslararası Değerleme Standartları Konseyi (IVSC)

Konsey; küresel düzeyde değerleme ve özellikle değerleme uygulama alanlarına yönelik standartların geliştirilmesi konusunda faaliyette bulunmak üzere 1981 yılında kurulan, Birleşmiş Milletler tarafından da tanınan ve içinde 50 ulusun temsil edildiği bir kurumdur. Konseyin oluşturduğu Uluslararası Değerleme Standartları (International Valuation Standards – IVS), bu alanda ilk girişim olmuştur. Bu standartlar önce Beyaz Kitap (White Book) ismi ile kullanıma sunulmuş olup, standartlar sürekli güncellenerek hızla geliştirilmiş ve2014 yılı sonunda Red Book adı ile tekrar yayınlanmıştır560. Hem IVSC üyesi örgütleri, hem de TEGoVA ve RICS gibi örgütler tarafından da kabul gören bu standartlarda, öncekilerden farklı birçok husus bulunduğu için bu kısmın sonunda özet olarak sunulmuştur.

Konseye hem ülkelerin değerleme alanında uzman kurumları ve değerleme uzmanları meslek örgütleri, hem de akademik kurumlar üye olabilmektedir561. IVSC üyelik kriterleri üye olan kuruluşun profesyonel standartların belirlemesine katkıda bulunmasını gerektirir. Buna göre mesleki standartlar kuruluşun standartları (örneğin, değerleme, etik, eğitim gibi) alanlarının net biçimde tespit edilmiş olması gerekir. Merkezi Londra’da olan Konsey’in temel amaçları;

Pratik, anlaşılması kolay, kamu yararını koruyan, yüksek standartlarda ve son derece etkin ve kapsamlı uluslararası değerleme standartlarını geliştirmek ve sürdürmek,

Yerel veya bölgesel standartların mevcut olduğu yerleri belirleyerek, bu standartlarla Uluslararası Değerleme Standartlarının daha fazla uyumunu sağlamak,

Değerleme mesleğinin küresel düzeyde gelişimine katkı sağlamak ve en iyi uygulamaları cesaretlendirerek kamu yararını korumak ve

Değerleme mesleğinin uluslararası sesi olmaktır.

Uluslararası Değerleme Standartları çerçevesindeki yapılan değerlemeleri kullananlar, bunların yüksek etik değer standartlarına sahip uzman profesyoneller tarafından hazırlandığından emin olabilmelidirler. Değerleme kullanımının kapsamı genişledikçe, mülk değerlemesi terimi, önceleri finansal bilgilendirme raporlarının kullanılmasıyla ilgili değerlemelerde başvurulan daha kısıtlayıcı bir terim olan varlık değerlemesine göre daha fazla geçerlilik kazanmıştır. Profesyonel değerleme uzmanı, mülkiyet hakkının devri dahil, kredi veya ipotek teminatı olarak verilmesi düşünülen gayrimenkul, dava konusu olan mülk veya çözüm bekleyen vergi ödemesi, ve finansal raporlarda sabit varlık gibi ele alınan mülkler gibi genellikle mülk değeri takdiri gerektiren çok çeşitli işlemlerde, gerekli niteliklere, yeteneğe ve deneyime sahip bir kişidir. Profesyonel değerleme uzmanı, kişisel mülkiyet, şirket ve finansal hak ve menfaatler gibi diğer mülkiyet kategorilerinde de değerleme yapmak için gerekli özel uzmanlığa da sahiptir. Uluslararası Değerleme Standartları değerleme mesleğinde, kabul görmüş veya en iyi uygulamayı temsil etmekte olan, aynı zamanda, Genel Kabul Görmüş Değerleme İlkeleri olarak da tanınır. Uluslararası Değerleme Standartları’nın ve üye ülkelerin ulusal standartlarının karşılıklı olarak birbirlerini destekleyici ve tamamlayıcı olması arzu edilir. Uluslararası Değerleme Standartları Komitesi, ulusal ve uluslararası değerleme standartlarının beyanları ve uygulamaları arasındaki farkların açıklanması gerektiğini savunmaktadır.

IVSC; Birleşmiş Milletlere Bağlı 50 ülkeden 80 kurumun üye olduğu bir kuruldur. IVSC’nin amacı; değerleme alanında standartlar oluşturmak, üyeler arasında işbirliğini artırmaktır. ABD, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin, Kolombiya, Mısır, Finlandiya, Gürcistan, Yunanistan, Honkong, Hindistan, Endonezya, İrlanda, İtalya, İngiltere, Japonya, Kazakistan, Kenya, Güney Kore, Litvanya, Letonya, Malawi, Malezya, Meksika, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, Nijerya, Filipinler, Polonya, Romanya, Rusya Federasyonu, Sırbistan, Slovenya, Güney Afrika, İspanya, İsveç, Tanzanya, Tayland, Türkiye, Ukrayna ve Venezuela gibi ülkelerden IVSC’ye üye olmuş kurumlar bulunmaktadır. Türkiye’de Ankara Üniversitesi Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi (Taşınmaz Geliştirme) Anabilim Dalı IVSC (akademik üyelik)’ne Kasım 2013 tarihinde ilk üye olmuş ve IVSC’nin bütün faaliyetlerine aktif olarak katılarak ülkemizi temsil etmektedir. Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği ise 2016 yılında IVSC üyesi olmuş ve Türkiye’nin Konseyde iki üye ile temsil edilmesi sağlanmıştır.

6.1.2. Avrupa Değerleme Örgütleri Birliği (TEGoVA)

TEGoVA; Avrupa düzeyinde örgütlenmiş, Avrupa ülkelerinde faaliyet gösteren değerleme kuruluşları arasında koordinasyon ve işbirliği sağlamak ve değerleme alanında standart bazı kuralları koymak için kurulmuştur. TEGoVA bünyesinde 24 Avrupa ülkesinden 40 üye kuruluş bulunmakta563olup, TEGoVA üyesi olabilmek için AB üyesi ülkenin kuruluşu olma zorunluluğu bulunmaktadır. AB üyesi ülkelerin örgütleri; TEGoVA içinde tam üye (full membership) olmakta ve diğer ülkelerin örgütleri ise assosiye üyelik ve gözlemci üyelik hakkı elde etmektedir. Tam üyelik dışındakilerin genel kurulda oy hakları bulunmamaktadır. Türkiye’den Ankara Üniversitesi Taşınmaz Geliştirme Anabilim Dalı, TEGoVA (assosiye üyeliği)’ne üye olmuş ve TEGoVA’nın bütün faaliyetlerine aktif olarak katılmakta ve ülkemizi temsil etmektedir.

Uluslararası Değerleme Standartları Konseyi (IVSC), değerleme mesleğinin gelişimi ve kurumsallaşması açısından uluslararası alanda düzenleme yapmakta ve yapılan düzenlemelerin üye örgütler yoluyla uygulamaya taşınmasına katkı yapmaktadır. TEGoVA ve IVSC’nin temel amacı, uluslararası düzeyde değerleme standartları ve buna ilişkin metotları ve raporları oluşturarak finans, sermaye ve gayrimenkul pazarlarında şeffaf ve güvenilir bir değerleme tesis etmektir. TEGoVA bu amaca yönelik olarak Avrupa Değerleme Standartları (Approved European Property Valuation Standards-EVS) adı altında bir standartlar rehberi hazırlamıştır. Bu rehber, TEGoVA’ya üye olan kurumlar açısından herhangi bir zorunluluk veya cezai hükümler içermemekle birlikte tavsiye niteliğinde de olsa gayrimenkul değerlemesi mesleği açısından bazı önemli düzenlemeleri içermektedir. EVS’nin içerik ve amaçları şu şekilde özetlenebilir564:

Müşterileri için güvenilir ve tutarlı değerleme raporları hazırlamaları için değerleme uzmanlarına yardımcı olmak,

Pazar değeri ve değerleme metodu kavramlarına standart tanımlar getirmek suretiyle yeknesaklığı sağlamak,

Gayrimenkul değerlemesi mesleğinin kalite standardını yükseltmek,

Değerleme uzmanlarını gayrimenkul değerlemesindeki rolleri konusunda bilinçlendirmek,

Değerleme raporlarının açık, anlaşılır ve aynı zamanda ilgili diğer mevzuat hükümleri ile uyumlu bir şekilde oluşturulmasına ilişkin prosedürleri belirlemek,

Şirketlerin mali tablolarında yer alan bilgilerin doğru ve güvenilir olmalarına yardımcı olarak kamuyu aydınlatma işlevini daha etkin kılmak.

TEGoVA’nın başlıca partneri Gelir Derecelendirme ve Değerleme Enstitüsü (The Institute of Revenues Rating and Valuation-IRRV)’dür. TEGoVA ayrıca pratik uygulamaların geliştirilmesi ve gelişim kalitesi için tavsiye ve destek sağlama görevlerini de yürütmektedir.

6.1.3. ABD Değerleme Enstitüsü (AI)

ABD Değerleme Enstitüsü; dünya ölçeğinde yaklaşık 22.000 değerleme uzmanı ile yaklaşık 60 ülkede faaliyet gösteren uluslararası bir kuruluştur. Kuruluşun misyonu mülkiyet kavramının dünya çapındaki ekonomik gelişimini ve değerleme mesleğinin gelişimini sağlamak için dünya standartlarında, yöntem ve uygulamalar geliştirmektir. 1932 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren kuruluş tarafından MAI, SRPA, SRA, AI-GRS ve AI-RRS565 unvanları verilmektedir. MAI ve SRPA lisansına sahip uzmanlar; genel anlamda her türlü gayrimenkul ve sanayi, perakende dahil olmak üzere ticari değerleme alanında yetkili kişilerdir. SRA lisansı ise konut değerlemesi alanında verilen bir unvandır. MAI ve SRA lisansına sahip üyeler, gayrimenkul değerleme ile ilgili olarak mahkemeler, kamu kurumları, finans kuruluşları ve yatırımcılara hizmet verebilme yetkisine sahip olurlar.

Bütün adayların öncelikle Değerleme Enstitüsü tarafından verilen standartlar ve etik derslerini almaları gerekir. Birinci yılda adayların öncelikle 15 saat süreli Profesyonel Tekdüze Değerleme Standartları (Uniform Standards of Professional Appraisal Practice USPAP) dersini almaları ve yapılacak sınavlarda başarılı olmaları zorunludur. Daha sonra 7 saatlik Standartlar ve Etik dersinin alınması gerekir. ABD dışında değerleme sektöründe çalışmak isteyen adaylar, USPAP yerine Uluslararası Değerleme Standartları dersini tercih edebilir. Değerleme enstitüsü derslerinden iş uygulamaları ve etik dersleri tamamlanmalıdır.

MAI unvanı için eğitim şartları ve gereksinimleri: Dört yıllık üniversitesi mezuniyetine ilave olarak; rapor yazma ve örnek çalışmalar, ileri düzey gelir yaklaşımı, ileri düzey pazar analizi, en etkin ve verimli kullanım, ileri düzey gelişmiş kavramlar ve örnek uygulamalar, kantitatif analiz, genel sınav ve iş tecrübesi (en az 4.500 saat) koşulunun sağlanması ve belirtilen konulardaki kurs ve sınavları geçmek gerekmektedir.

SRA unvanı için gerekli olan koşullar: Dört yıllık üniversite mezuniyetine ilave olarak; konut denklik sınavı, konut değerleme uzmanı sitesi değerleme ve maliyet yaklaşımı, konut emsal karşılaştırma ve gelir yaklaşımları, konut rapor yazma ve örnek çalışmalar, konut piyasası analizi, en yüksek ve en iyi kullanım, gayrimenkul finansmanı, istatistik, değerleme modelleme, ileri düzey konut uygulamaları ve örnek çalışmalar ile iş tecrübesi (en az 3.000 saat) olarak sıralanmaktadır. Konularında kurs ve sınavını geçmek gerekmektedir. Ayrıca SRPA unvanı mülkiyet, ticari, endüstriyel, konut ve diğer tip değerleme çalışmaları için verilmektedir.

6.1.4. Kanada Değerleme Enstitüsü (AIC)

1938 yılında kurulan AIC, Kanada’nın önde gelen değerleme kuruluşudur. Enstitü tarafından AACI (Accredited Appraiser Canadian Institute, Lisanslı Değerleme Uzmanı) ve CRA (Canadian Residential Appraiser, Konut Değerleme Uzmanı) lisansı (unvanı) verilmektedir. AAIC ve CRA unvanlarını alabilmek için profesyonel tecrübe, sınav ve eğitim şartları aranır. Ayrıca enstitü profesyonel gelişim programı çerçevesinde hayat boyu öğrenmeyi desteklemektedir. AIC uzmanları pazarda profesyonel değerleme uzmanları olup, gerçek değerin takdirinde güven kurumu olarak işlev görürler567. AAIC unvanı için gerekli olan eğitim şartları ise; temel gayrimenkul matematiği, finansal muhasebeye giriş, kent ve gayrimenkul ekonomisi, gayrimenkul yatırım analizi ve ileri düzey gelir değerlemesi, ticari gayrimenkul analizi, değerlemede vaka çalışmaları, analizler ve tahminler ile gayrimenkul gelirleri temelinde vaka çalışması veya tarımsal alandan örnek olay çalışması gibi dersleri almış olması gerekmektedir. Özellikle son 10 yıldan bu yana adayların öncelikle kamu üniversitesinde gayrimenkul geliştirme konusunda yüksek lisans derecesi almış olmaları ve ardından diploma ile aday değerleme uzmanlığı başvurusu yapmaları gerekmektedir568. Üç yıl değerleme uzman yardımcısı olarak çalışan kişiler, uygulama becerisi, rapor yazma, problem çözme ve mevzuat bilgisi yönlerinden yeterlilik sınavına alınmakta ve başarılı olan adaylara değerleme uzmanı lisansı verilmektedir. Değerleme uzmanlığında ileri derecede başarılı olan kişiler de kıdemli uzman unvanı ile kamu ve özel kesimde çalışma olanağına sahiptir.

6.1.5. Amerikan Değerleme Uzmanları Derneği (ASA)

AM (Accredited Member) ve ASA (Accredited Senior Appraiser) belgeleri, ASA tarafından verilen yetki belgeleri ve lisanstır. Dernek; bütün değerleme konularında uzman olan profesyonelleri üye olarak kabul etmektedir. Gayrimenkul, şirket, makine, mücevher, antika ve eski kitap gibi konularda çalışan değerleme uzmanları dernek üyesidir. Lisanslı Üye (designated member) olabilmek için öncelikle derneğe aday üye olarak başvuru yapmak gereklidir. Aday üye olmak için bir görüşme yapılmaktadır. Aday üyeler, belli bir süre içerisinde ASA’nın Etik Standartları ve 15 saatlik kurs olarak verilen USPAP standartları dersinin sınavını başarı ile tamamlamak zorundadır. Bu sınavları geçtikten sonra lisanslı üye (Accredited Member – AM) ya da kıdemli lisanslı değerleme uzmanı (Accredited Senior Appraiser – ASA) statüsüne geçmeye hak kazanılır. Lisanslı üye olmak için (Accredited Member, AM) en az iki yıl deneyim ve yüksekokul mezunu olma şartı aranır. Kıdemli lisanslı değerleme uzmanı olmak için adayın (Accredited Senior Appraiser, ASA); en az 5 yıllık iş tecrübesi ve bu 5 yılın 3 yılını ise uzmanlaşmak istediği konuda çalışmış olması gereklidir. Ayrıca yüksekokul mezuniyeti şartı da aranır. Üye olmak isteyen adayın geçmişi, eğitimi ve finansal geçmişi ASA yetkilileri tarafından araştırılır. Ayrıca, topluluk konusunda önemli çalışmalar yapan kıdemli lisanslı değerleme uzmanlarına (ASA ehliyeti olan) FASA (Fellow ASA) unvanı vererek ödüllendirebilir ve uzman bu sıfatı imzası ile birlikte kullanabilir.

Lisans almak isteyenlerin; son iki yılda hazırladıkları iki raporu sunmaları ve ASA tarafından hazırlanan adayın Etik İlkeler ve Değerleme Uygulamalarının Temelleri (Principles of Appraisal Practice and Code of Ethics) ile ilgili sınavı başarı (minimum puan % 75 olmalı) ile tamamlamaları gerekmektedir. Lisans almaya hak kazanan uzmanlar, devamlı belli aralıklarla mesleki eğitim almak zorundadır. ASA’ya üyelik çeşitli şekillerde olabilmektedir. Kişisel başvurularda, üye olabilmek için öncelikle aday olmak gereklidir. Üye çeşitleri ise aday (candidate), ilgili (affiliate) ve ilgili öğrenci (affilate student) olmak üzere üç adettir. Üyeler 1 yıl içinde USPAP kursunu ve ASA’nın etik sınavını geçmek zorundadır. Aday üyeler yetki sahibi (designated) olmak isteyenlerdir. İlgili üyeler (affiliate member) ise dolaylı olarak bu sektörde yer alan kişilerdir. Bunlar genelde belirli bir ücret karşılığında değerleme yaptıran kişilerdir. Öğrenci ilgili üyeler ise üniversitede bu konu hakkında eğitim alan ve bu konuda uzmanlaşmak isteyen kişilerdir. Ayrıca, şirketler, üniversiteler, müzeler ve diğer organizasyonlar da ASA’ya üye olarak ilgili şirket konumuna gelebilirler.

6.1.6. Taşınmaz Ekonomisi ve Değerleme Çalışmaları Merkezi (Ce.S.E.T.)

İtalya’nın Floransa kentinde 1976 yılında kurulan Ce.S.E.T.; öğretmenler, akademisyenler, profesyonel uzmanlar ve kıymet takdiri disiplininde çalışma yapanlar (uzmanlar) için buluşma yeri olarak görev yapar. Ce.S.E.T., 1978 yılında Taşınmaz Ekonomisi ve Değerleme Çalışmaları Merkezi adını almıştır. 1988’de Floransa Üniversitesi – Arazi ve Tarım Ekonomisi Bölümü ile bir anlaşma imzalamıştır. Ce.S.E.T.’in hukuki niteliği 10 Mart 1993 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile değiştirilmiş ve kamu yararına çalışan kurum niteliğini kazanmıştır. Bu merkez 30 yıllık dönemde değerleme disiplinine yönelik önemli akademik çalışmalar yapmış, temel ilkeleri ve uygulama olanaklarını düzenlemiş ve son yıllarda teorik – metodolojik düzeyde disiplinler arası bilimsel ve mesleki beceri geliştirme çalışmalarına yönelmiştir.

1976 yılında ilk defa “Ce.S.E.T. – Haberler Aestimum” yayımı başlamıştır ve 1980 yılında ilk defa Floransa mahkemesince kaydedilen “Aestimum” bir yıllık süreli yayın özelliğini kazanmıştır. Periyodik olarak yayınlanan yıllık/yarı-yıllık “Aestimum” verileri Floransa Mahkemeleri tarafından kabul edilmekte ve kullanılmaktadır. Yayınların içeriği (veriler) miktar ölçme ve sorunların çözümünde uygulanmakta ve doktrin kararlarının içeriğini derinleştirmeyi amaçlamaktadır. Ekonomi, arazi, çevre ve diğer disiplinler, ortak ilgi alanlarında ve çalışma konularında yasal ve idari olarak Ce.S.E.T. operasyonel uygulamalarına bağlı kalmaktadır.

6.1.7. Gayrimenkul Danışmanları Kuruluşu (CRE)

CRE unvanı, 1953 yılından bu yana CRE tarafından verilmektedir. Kuruluş, kişilere davetiye göndermektedir ve CRE unvanına sahip 1100 üyesi bulunmaktadır. Kuruluşa davet edilen kişilerde profesyonel tecrübe, kusursuz yargı yeteneği, müşteriler ve işverenler tarafından kabul görme, tanınma ve saygınlık kriterleri göz önünde bulundurulur. Ayrıca üç yılı gayrimenkul danışmanlığı olmak üzere 10 yıllık pratik tecrübe şartı aranır. Gayrimenkul alanında yüksek lisans ya da akademik kimlik, tecrübe şartı için 1 yıllık alternatif olarak kabul edilebilir. Üyeler devlet kurumları, bireysel mülkiyet sahipleri gibi farklı müşteri gruplarına hizmet ederler. Üyeler finansman ve sermaye oluşumu, sürdürülebilir ve yeşil planlama gibi konularda çözüm önerileri geliştirmektedir. CRE unvanı gayrimenkul danışmanlığı alanında en üst düzey prestijli bir kimlik kartını temsileder.

Danışmanların bilgili olması gereken konular; ekonomik ve mali etki çalışmaları, fizibilite çalışmaları, finansman, değerleme, satın almalar ve tasarruflar, aracılık, geliştirme, mülkiyet, varlık yönetimi, site konumu (yer değiştirme, kiralama veya satın alma değerlendirme), kurumsal gayrimenkul stratejisi, ticari ipoteğe dayalı menkul kıymetler (CMBS), müşterek yönetime tabi ortaklıklar, bilirkişi, tahkim ve arabuluculuk, yatırım analizi ve strateji, pazar araştırması ve arz – talep analizi, en yüksek ve en iyi kullanım, portföy durum tespiti, emlak yönetimi ve performans değerlendirme, kamulaştırma, arazi kullanım veya master planlama, kar amacı gütmeyen danışmanlık, kiracı temsil, mortgage kredileri, emeklilik danışmanlığı, kamu-özel sektör işbirliği, programlar, çevre danışmanlığı, sermaye oluşumu ve sendikasyon, mali danışmanlık, kayıtlı yatırım danışmanlığı hizmetleri, borsalar ve gayrimenkul yatırım ortaklığı gibidir.

6.1.8. Fransa Değerleme Enstitüsü (IFEI)

IFEI 1979 yılında kurulmuştur. Amacı gayrimenkul değerleme uzmanlarının çıkarlarını savunmakla sınırlı olmayan, değerleme ve değerleme kullanıcıları (yatırımcı, hukukçu, geliştirme uzmanı, broker gibi) arasında değişimi teşvik ederek, gayrimenkul değerleme uzmanlığını teşvik eden Fransa’daki nadir kuruluşlardan biridir. İki çeşit üyesi vardır:

Asil üyeler; en az yedi yıl gayrimenkul değerleme deneyimi olan ve uygun bir düzeyde yükseköğrenim görmüş gayrimenkul değerleme uzmanlarıdır.

Ortak üyeler; emlak değerleme uzmanlarıdır. Sayıları, toplam üye sayısının beşte ikisini geçmez ve yönetimde görev alamazlar. Bu sayede, kendi aralarında değişemezler ve paydaşların görüşlerini dikkate almaları zorunludur.

Kuruluş, Paris bölgesi dışındaki yerel birimlerin eğitim faaliyetlerini yürütme özelliklerine sahiptir. IFEI, Fransa’da ilk yayınlanan değerleme standartlarının genel konsepti açısından önemli bir yere sahiptir. Gözlem komitesi, kuruluşun güncel kalmasını ve saygı görmesini sağlar. Kuruluş Fransa’da eksperler için uygulama ve standartlar kaynağı olmuştur.

6.1.9. Lisanslı Değerleme Uzmanları Kraliyet Kurumu (RICS)

Lisanslı Değerleme Uzmanları Kraliyet Kurumu (Royal Institution of Chartered Surveyors, RICS) 1868 yılında İngiltere’de kurulmuş ve 1881 yılında yasal olarak tanınmıştır. RICS üyeleri lisanslı veya yeminli bilirkişi, eksper veya sürveyan olarak bilinirler. RICS uluslararası alanda faaliyet gösteren meslek örgütü olmanın yanında eğitim, araştırma ve akreditasyon kurumudur. RICS’in uzmanlaştığı alanlar; değerleme (kentsel, kırsal, işletme, gayri maddi varlıklar, sanat eserleri ve antika değerleme işlemleri), varlık ve tesis yönetimi, bina kontrol, yapı araştırması, ticari taşınmaz, koruma, inşaat, çevre, finans ve yatırım, genel değerleme uygulamaları, arazi etütleri, petrol ve gaz, planlama ve geliştirme, proje yönetimi, taşınmaz yönetimi, yapım ekonomisi, keşif ve metraj çalışmaları ile yapım yönetimi konularını kapsamaktadır.

RICS tarafından verilen üyelikler; AssocRICS, MRICS ve FRICS olarak sınıflandırılır. RICS’e üye olmanın üç temel koşulu bulunmakta olup, bunlar; mezun olunan lisans alanı (RICS tarafından kabul edilen üniversiteden mezun olmak), değerleme sektörü ve diğer faaliyet alanlarında iş deneyimi (bir ölçüde nitelik ve en az beş yıllık profesyonel mesleki deneyim) ve pratik eğitim (RICS üyeliği için sürekli eğitim alma zorunluluğu mevcut) olarak sıralanabilir. RICS üyeleri profesyonel gelişimin sürekliliği (CPD) için her bir takvim yılında 20 saatlik CPD faaliyetine katılmak zorundadır574. Aynı zamanda RICS dünyada tepe meslek, eğitim ve akreditasyon kurumu olarak dünyada sınırlı sayıda akademik kurumu akredite etmiş ve akredite programlardan mezun olan kişilere RICS üyeliğinin (MRICS) önü açılmıştır. Türkiye’de yoğun çalışmaların ardından sadece Ankara Üniversitesi Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Anabilim Dalı Tezli ve Tezsiz Yüksek Lisans Programları RICS tarafından 2014 yılında akredite edilmiştir (http://www.rics.org/tr/about- rics/where-we-are/europe/accredited-courses-europe/). Halen Ankara Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Bölümü Lisans Programının akreditasyon çalışmaları sürdürülmekte olup, gayrimenkul ve varlık değerleme, arazi geliştirme ve proje değerleme, işletme ve gayri maddi varlık değerleme başta olmak üzere RICS Profesyonel Yeterlilik Analizi (APC) listesinde sayılan gayrimenkul, inşaat, proje geliştirme, yapım yönetimi, çevre gibi birçok alanda uluslararası standartlara uygun lisans ve lisansüstü eğitim – öğretim ve araştırma programlarının olması, Türkiye’de gayrimenkul ve inşaat sektörlerinin uluslararasılaşması açısından özel önem taşımaktadır. Hatta son yirmi yılda birçok ülkede RICS akredite programlardan mezun olanların doğrudan kanunlarla lisanslı değerleme uzmanı olarak kabul edildiği ve RICS üyeliğinin lisanslı uzman olmak için tek ölçüt olması yolunda hızla düzenleme ve uygulamanın yapıldığı gözlenmektedir.

İngiltere’de değerleme sektörünü düzenleyen bir yasa bulunmamakla birlikte mesleki profesyonel örgütler sayesinde değerleme sektörü kontrol edilmektedir. Değerleme metotları ile bunların nasıl kullanılacağı, değerlemeye ilişkin genel esaslar ve değerleme uzmanının haiz olması gereken vasıflar RICS tarafından yayınlanan Red Book adlı kitapta tanımlanmıştır. Ülkede üç önemli değerleme örgütü bulunmakta olup, bunlar; Tarımsal Değerleme Uzmanları Merkezi Derneği (The Central Association of Agricultural Valuers – CAAV), Gelir, Dereceleme ve Değerleme Enstitüsü (Institute of Revenues Rating and Valuation – IRRV) ve Konut Değerleme Uzmanları Derneği (Residenatial Property Surveyors Association)’dir. İngiltere’de kredi veren kuruluşlar değerleme uzmanları ile çalışmakta ve bu uzmanların hepsinin RICS üyesi olması zorunludur. Değerleme hizmet bedeli değerlemesi yapılan varlığın değerine göre değişmektedir. Mesleki sorumluluk sigortası zorunludur. Değerleme talebinde bulunan müşteriler bu sigortanın varlığını mutlaka kontrol etmelidirler. Sigortanın garanti ettiği tazminat bedeli, değerleme uzmanının/şirketinin cirosuyla orantılı olmak durumundadır ve bu tazminat bedeli de işverenler tarafından kontrol edilmektedir. MRICS unvanı, RICS tarafından koruma altında ve üyeleri dışında kimsenin kullanmasına izin verilmemektedir. Yasal olarak herhangi bir kişinin değerleme yapmasının önünde bir engel olmasa da bankalar RICS üyeleriyle çalışmayı tercih ettikleri için dolaylı da olsa RICS üyeleri dışındakilerin değerleme yapması yasal olarak engellenmiş durumdadır.

6.1.10. Değerleme Hizmeti Veren Kamu Kurumları

Bazı ülkelerde değerleme çalışmaları özel kişiler ve değerleme şirketleri tarafından yürütülmektedir. Hemen her ülkede para ve sermaye piyasası alanına yönelik değerleme hizmetleri bu biçimde yürütülmektedir. Ancak kadastro değeri veya genel olarak emlak vergisi değerinin tespiti için bazı ülkelerde kamu kesiminde örgütlenme yoluna gidildiği ve güçlü kamu otoritesinin tesis edildiği gözlenmektedir. Özellikle İngiltere, Hollanda, Almanya ve ABD’de merkezi ve yerel düzeylerde kamu örgütlenmesi gerçekleştirilmiştir. Hollanda’da belediyelerce yürütülen taşınmaz değerleme faaliyetlerinin denetimi, merkezi bir Konsey olan “Taşınmaz Değerleme Konseyi” (The Netherlands Council for Real Estate Assessment) tarafından gerçekleştirilmektedir. Toplam 25 çalışanı ve yönetim kurulu olan Konsey, çalışmalarını, değerleme faaliyetlerinden sorumlu bakanlık olan Maliye Bakanlığı bünyesinde yürütmektedir. Konsey’in ilk görevi, 1993 yılında yeniden yapılandırılan taşınmaz değerleme sisteminin yasal mevzuatının hazırlanması ve belediyelerdeki gerekli yapılanmaların oluşturulması iken, bu görev zamanla, belediyelerin değerleme çalışmalarında yaşadıkları sorunların çözümüne yardımcı olma ve deneyimlerini paylaşmalarını sağlama şekline dönüşmüştür. Konsey, belediyeler değerleme çalışmalarında daha uzman bir hale geldiğinden, düzenleme yapan ve değerleme sonuçlarını kontrol eden bir birim yapısına bürünmüştür.

Kamuda değerleme yapılanması içinde en büyük iş kapasitesine sahip kurum İngiltere’deki Kamu Değerleme Kurumu (Valuation Office Agency) olup, ülkede kentsel, ticari ve kırsal bütün taşınmazların vergiye esas değerini takdir etmekte, vergi kayıp ve kaçaklarının denetiminde etkin olarak çalışmaktadır. Bu biçimde yapılanma bazı İskandinav ülkelerinde Tapu ve Kadastro İdaresi veya Maliye Bakanlığı tarafından gerçekleştirilmiştir. ABD’de Gelir İdaresine bağlı olarak çalışan Değerleme Komiteleri ile Almanya’da Değerleme Komiteleri de başka bir uygulama modelini teşkil etmektedir. Birçok ülkede kamu bünyesinde değerleme çalışmaları, emsal alım-satım fiyatları ve nesne karakteristiklerinin bir arada değerlendirildiği sistemler çerçevesinde yürütülmekte olup, bu bağlamda; noterler tarafından hazırlanan sözleşmelerden elde edilen alım-satım fiyatlarına, değerleme ofislerinden tapu ofislerine bağlanılarak elektronik ortamda erişilebilmektedir. Özellikle değerleme kurumları veya komiteleri ile kadastro ve tapu ofislerinin aynı bakanlık bünyesinde bulunması verilere erişimi kolaylaştırmaktadır. Değerlemenin bir diğer önemli girdi verisi olan nesne karakteristikleri ise, değerleme ofisi çalışanlarınca, vergi mükelleflerinin mal varlığı beyanlarından oluşturulmaktadır. Taşınmazlarda meydana gelen değişiklikler ilgili belediyenin ofisi bilgilendirmesi ile dinamik olarak güncellenmektedir.

6.2. Türkiye’de Değerleme Örgütleri ve Standartları

Öncelikle Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve özel düzenlemeler çerçevesinde yargı organlarına sunulan bilirkişilik ve uzmanlık hizmetleri 2000’li yıllarda zorunlu olarak kurumsallaşmış ve profesyonel bir iş haline gelmiştir. 5582 sayılı Konut Finansmanı Hakkında Kanun ile Türkiye’nin gündemine gelen değerleme uzmanlığının önemi hızla artmış ve kurumsallaşma büyük ölçüde tamamlanmıştır. Borç veren kurumlar açısından ipotek alınan taşınmazın, ikincil piyasalarda menkulleştirilecek ipoteklerinin, değerleme raporunun uluslararası alanda da geçerliliğinin olmasını gerektirmektedir. Özellikle belirli büyüklüğün üzerinde aktif toplamı, net satışlar ve istihdam hacmine sahip olan şirketlerin bağımsız dış denetim için zorunlu olarak varlık değerleme hizmeti almaları gerekmektedir. Yasal zorunluluk ve özellikle para ve sermaye piyasaları, icra ve iflas, vergileme, kentsel dönüşüm ve kamulaştırma gibi alanlar başta olmak üzere birçok alanda değerleme uzmanları ve şirketleri ile ilgili yasal düzenlemeler yapılmıştır.

Türkiye’de değerleme mesleği Sermaye Piyasası Kurulu’nun düzenlemeleri ile kurumsal bir kimlik kazanmıştır. Sermaye Piyasası Kurulu’nun bu konu ile ilgili amaçlarından biri, halka açık şirketler ve gayrimenkul yatırım ortaklıklarının gayrimenkul alım, satım ve kiralamalarında şirket hissedarlarının doğru bilgilendirilmesi ve korunmasını sağlamak olup, gayrimenkul değerlemesi yapacak uzmanlara lisans vermeye ve bu uzmanlarca kurulan şirketleri listeye almaya başlamıştır. Daha sonraları Kurul tarafından verilen lisanslar diğer kurumlar tarafından da referans alınmaya başlanmıştır. Bugün bankalar, özel şirketler ve pek çok kamu kurumu, gayrimenkul değerlemesinde Kurul lisanslı değerleme uzmanları ve Kurul tarafından listeye alınan değerleme şirketlerini tercih etmektedirler.

Türkiye’de değerleme mesleğine ilişkin bir yasal düzenleme yerine birden fazla kurumun farklı tebliğ ve yönetmelik düzeyinde düzenlemeleri bulunmaktadır. Değerleme mesleğinin faaliyetlerine ilişkin Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından yürürlüğe konulan Tebliğ ve Uluslararası Değerleme Standartları (Ek-4) ile Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu (BDDK)’nun düzenlemeleri de mevcuttur. Her iki kurumun düzenlemeleri arasında paralellik olmasına karşın farklı yanları da bulunduğu için aşağıda kapsamlı özetleri ayrı ayrı sunulmuştur578. Burada Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği (TDUB), Lisanslı Değerleme Şirketleri Birliği Derneği (LİDEBİR), Sermaye Piyasası Lisanslama Sicil ve Eğitim Kuruluşu (SPL) ve diğer değerleme örgütleri özet olarak incelenmiş ve faaliyet alanları hakkında kısa bilgi verilmiştir.

Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği (TDUB): Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 40’ıncı maddesi(d) bendine dayanılarak, Bakanlar Kurulu’nun 30.10.2009 tarihli kararı ile kabul edilen Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği Statüsü 17.12.2009 tarih ve 27435 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Birlik; kanunla kurulmuş, tüzel kişiliği haiz ve kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur. 06/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 76’ncı maddesine dayanılarak hazırlanan ve 2014/5933 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kabul edilen Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği’nin yeni Anastatüsü, 02/04/2014 tarih ve 28960 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 02/04/2014 tarihinde yürürlüğe giren yeni Birlik Statüsünün 36’ncı maddesi uyarınca, 30/10/2009 tarihli ve 2009/15635 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan eski Statü yürürlükten kaldırılmıştır.

Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği’nin üyeleri sermaye piyasası mevzuatına göre gayrimenkul değerleme uzmanlığı lisansına sahip olan değerleme uzmanları ile Kurul tarafından yetkilendirilen değerleme şirketlerinden oluşmaktadır. Birliğin amacı; gayrimenkul piyasasının ve gayrimenkul değerleme faaliyetlerinin gelişmesini, Birlik üyelerinin dayanışma ve değerleme faaliyetlerinin gerektirdiği özen ve disiplin içinde çalışmalarını, üyelerin mesleki menfaatlerinin korunmasını, haksız rekabetin önlenmesini, mesleki konularda üyelerin aydınlatılmasını ve eğitilmesini sağlamak üzere Kanun ve bu Statü ile verilen görevleri yerine getirmektir.

Birliğin Yönetim Kurulu, Birliğin Genel Kurulu tarafından seçilerek göreve başlar. Yönetim Kurulu; (i) değerleme kuruluşlarındaki sorumlu değerleme uzmanları arasından bir asil ve bir yedek üye, (ii) değerleme kuruluşlarında tam zamanlı çalışan ve sorumlu değerleme sıfatını haiz olmayan değerleme uzmanları arasından bir asil ve bir yedek üye, (iii) tüzelkişi olarak değerleme kuruluşları arasından, iki asil ve iki yedek üye, (iv) değerleme kuruluşları ile tam zamanlı istihdam ilişkisi içinde olmayan değerleme uzmanları arasından, bir asil ve bir yedek üye ve (v) aday öneri Komitesi tarafından belirlenerek Sermaye Piyasası Kurulu tarafından önerilen adaylar arasından, iki asil ve iki yedek bağımsız üye olmak üzere seçilerek 7 asil ve 7 yedek üyeden oluşur.

Birliğin Denetleme Kurulu Genel Kurul tarafından Yönetim Kurulu Üyesi olmayan değerleme uzmanı adaylar arasından seçilen üç asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Denetleme Kurulu üyelerinin görev süreleri iki yıl olup, aynı değerleme kuruluşundan birden fazla kişi aynı anda denetleme kurulunda yer alamaz. Denetleme Kurulu, Birliğin bütün hesapları ve işlemlerini inceleyerek Birliğin çalışmaları hakkındaki görüşlerini bir raporla genel kurulun olağan toplantılarına sunmakla görevlidir.

Birliğin üye sayısı her yıl hızla artmakta ve mevzuattaki zorunluluk da dikkate alınarak lisans alan kişilerin üyeliğe önem verdikleri görülmektedir. Birliğin 31.12.2013 tarihinde üye sayısı 2.087 kişi, 31.12.2014 tarihinde üyesi 2.291 gerçek kişi ve 129 tüzel kişi olmak üzere 2.420’ye yükselmiştir. Aralık 2015 tarihinde toplam üye sayısı; 2.360 gerçek kişi, 132 tüzel kişi olmak üzere 2.492 kişi olarak güncellenmiştir. TDUB’un ilişki içinde olduğu kurumlar; Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Lisanslı Değerleme Şirketleri Birliği Derneği (LİDEBİR), Türkiye Bankalar Birliği (TBB), Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü (TKGM) ve diğer ulusal ve uluslararası kurumlardır.

Sermaye Piyasası Lisanslama Sicil ve Eğitim Kuruluşu (SPL): Sermaye Piyasası Lisanslama Sicil ve Eğitim Kuruluşu (SPL) Anonim Şirketi, Sermaye Piyasası Kurulu (Kurul) tarafından sermaye piyasası kurumlarında ve halka açık ortaklıklarda çalışanlara lisans verme, lisans sahibi kişilerin sicilini tutma ve lisanslarla ilgili eğitim programları düzenlemekle yetkilendirilmiş ve 2011 yılında faaliyetlerine başlamıştır582 (Çizelge 44). Halka açık ortaklıklarda, yatırım kuruluşlarında, kolektif yatırım kuruluşlarında, derecelendirme kuruluşlarında, gayrimenkul değerleme şirketlerinde ve Sermaye Piyasası Kanunu’nda yer alan diğer kurumlarda çalışanlardan belirli unvan veya niteliklere sahip olanlar, Kurul düzenlemeleri ile zorunlu tutulması halinde, “Sermaye Piyasasında Faaliyette Bulunanlar İçin Lisanslama ve Sicil Tutmaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (VII-128.7)”de sayılan lisanslardan bir veya birkaçına sahip olmak zorundadırlar. Lisanslama Sınavları, Sermaye Piyasası Kurulu’nun verdiği yetkiye istinaden Kuruluş tarafından düzenlenmektedir.

Kurul tarafından belirlenen lisansa tabi kişileri istihdam eden sermaye piyasası kurumları ve halka açık ortaklıkların, bu kişilerin işe giriş ve işten ayrılma tarihinden itibaren 10 iş günü içinde SPL’ye bildirimde bulunması zorunludur. Bu bildirimler, Kurul tarafından belirlenen içeriğe ve yönteme göre yazılı veya elektronik olarak SPL’ye yapılır. Lisans yenileme eğitimleri SPL A.Ş. tarafından düzenlenmekte ve lisans sahibi olanların her 3 yılda bir lisans yenileme eğitimlerine katılması zorunludur. Lisans yenileme eğitimlerinin içeriği ve yapılış usulleri Kurulca belirlenir.

SPK faaliyet raporuna göre 2014 yılı içinde toplam 55.907 aday, SPL tarafından yapılan lisanslama sınavlarına girmiştir. 2013 yılında sınava katılan toplam aday sayısı 44.115 iken sınava giren adaylarda 2014 yılında % 26,73’lük bir artış gözlenmiştir.

Lisanslı Değerleme Şirketleri Birliği Derneği (LİDEBİR): Sermaye Piyasası Kurulu’nca listeye alınmak suretiyle gayrimenkul değerleme hizmeti veren şirketlerin bir araya gelerek oluşturduğu “LİDEBİR” 6 Şubat 2007’de İstanbul merkezli bir platform olarak kurulmuştur. Derneğin amacı, değerleme uzmanlığı mesleğinin Türkiye’de dünya standartlarına ve ülke mevzuatına uygun, mesleki formasyonda ve etik kurallar içinde yapılmasını sağlamaktır. Dernek, mesleğin etkinliğini ve itibarını arttırıcı faaliyetlerde bulunarak, sektörde çalışanların mesleki yeterliliklerini sürekli yükseltme misyonunu üstlenmiştir.

Hissedarın Unvanı Pay Grubu Hisse Adedi Hisse Tutarı (TL) Oran(%)
Borsa İstanbul A.Ş A 400.000 400.000 20
Merkezi Kayıt Kuruluşu A.Ş B 210.000 210.000 10,5
İstanbul Takas ve Saklama Bankası A.Ş B 210.000 210.000 10,5
Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği C 980.000 980.000 49
Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği C 199.995 199.995 10
TOPLAM 2.000.000 2.000.000 100

Değerleme uzmanlığı mesleğini Türkiye’de dünya standartlarına ve mevzuata uygun mesleki formasyonda ve etik kurallar içinde yapılmasını sağlamak derneğin vizyonu olarak gösterilmektedir. Dernek misyonunu ise, mesleğin etkinliğini ve itibarını arttırıcı faaliyetlerde bulunarak, sektörde çalışanların mesleki yeterliliklerini sürekli yükseltmek olarak tanımlamaktadır. LİDEBİR’in ana tüzüğünde Sermaye Piyasası Kurulunca listeye alınmak suretiyle değerleme hizmeti veren şirketlerin, ilgili mevzuat kapsamında, (i) çalışanları arasında sosyal ve mesleki koordinasyonu ve dayanışmayı sağlamak, etkinliklerde bulunmak, (ii) mesleki alanda ortak ilke ve hedefleri saptamak, inceleme ve araştırma, bilgi derleme, arşivleme ve dağıtma, eğitim faaliyetlerinde bulunmak, (iii) mesleki alanda faaliyette bulunan kişilerin mesleki yeterliklerini arttırmak ve ölçmek için özel eğitim programları yapmak, değişik seviyelerde sınavlar yapmak, yaptırmak ve belgelemek, (iv) değerleme hizmetlerinde etik kuralların ve mesleki standartların geliştirilerek uygulanmasını sağlamak ve (v) mevzuata göre gayrimenkul değerleme ve danışmanlık faaliyetinde bulunmaya yetkili tüm kuruluşlar arasında koordinasyon ve iletişimi sağlamak derneğin amaçları arasında sayılmaktadır.

Belirtilen amaçları gerçekleştirmek için dernekçe sürdürülecek çalışma konuları ve çalışma biçimleri ile faaliyet alanları ise; (i) değerlemede karşılaşılan sorunları tespit etmek, bunların giderilmesi için gerekli çalışmalarda bulunmak, (ii) yurt içinde ve yurt dışında ilgili yasal düzenleme ve uygulama çalışmalarını izlemek, derlemek, yurt içinde ve yurt dışındaki ilgili kuruluşlar ile iletişim kurmak, çalışmalarda bulunmak, (iii) değerleme ile ilgili yasal düzenlemeler hakkında görüş ve öneri oluşturmak, bu amaçla gerekli toplantı ve girişimleri organize etmek, ilgili merciler nezdinde girişimlerde bulunmak, (iv) değerleme ile ilgili yurt içinde ve dışında etütler yapmak, araştırmalarda bulunmak, kurul, seminer, panel, konferans düzenlemek, her türlü eğitim faaliyetlerinde bulunmak, mesleki ve istatistiki bilgi derleme, arşivleme, basma ve yayma faaliyetlerinde bulunmak, (v) sektörün gelişmesini teşvik amacı ile her türlü yarışma ve benzeri organizasyonlarda bulunmak, araştırma gezileri düzenlemek, karşılıklı veya karşılıksız burs ihdas etmek ve uygulamak, ödül ihdas etmek ve uygulanmasında bulunmak, harcamalarını tamamen veya kısmen üstlenmek, (vi) Dernek bünyesinde, eğitim, kültür, yayın ve sosyal etkinliklerin gerçekleştirilmesi ve yürütülmesini sağlayıcı faaliyette bulunulması, gerekli lokal ve tesislerin kurulması, her türlü toplantı ve seyahat düzenlenmesi amaçlı iktisadi işletme kurmak ve işletmek, (vii) amacın tahakkuku için menkul ve gayrimenkul malları iktisap etmek, kiralamak, kullanmak, (viii) amacın gerçekleşmesi için gereken ve dernek yönetim kurulunca gerekli görülen diğer her türlü faaliyette bulunmak ve (ix) yurt içinde lüzum görülen yerlerde şubeler açmak olarak gösterilmektedir.

Mevzuat hükümleri uyarınca SPK tarafından listeye alınan gayrimenkul değerleme şirketlerinden olan, değerleme yapmaya yetkili şirketlerde Yönetim Kurulu üyesi ya da Genel Müdür statüsünde bulunan kişiler ile Şirket Yönetim Kurulunun uygun gördüğü diğer görevliler geçmişte belirtilen görevlerde hizmet etmiş olmak veya değerleme alanına profesyonel, araştırmacı, bürokrat, politikacı ve benzeri sıfatlarla katkıda bulunmuş olanlar, 5253 sayılı Dernekler Kanununun 3’üncü maddesinde yazılı şartları taşıyanlar, derneğin amaçlarını benimseyenler, tüzüğün “Üyeliğe önerilme” başlığı altında 4-B maddede düzenlenen hükümleri uyarınca üyeliğe önerilmiş olanlar ile Yönetim Kurulunca üyeliğe kabul edilenler ve tüzüğün 15. maddesi uyarınca tespit olunan giriş aidatını ve ayrıca yıllık aidatını ödeyen kişi ya da kuruluşlar derneğe üye olabilmektedirler.

Dernek; Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu, Disiplin Kurulu, Danışma ve Etik Kurulu organlarından oluşmaktadır. Danışma ve Etik Kurulu mevzuatın ve uluslararası kabul görmüş kuruluşların öngördüğü etik kurallar ile standartların üyeler tarafından uygulanmasını takip etmek, mesleki faaliyetlerin dernek amaçlarına uygun olarak yürütülmesini gözetmek üzere tavsiye kararları almak ve Yönetim Kuruluna bildirmek üzere üye şirketlerin Yönetim Kurulu Başkanları veya tayin ettikleri kişiler arasından genel kurul tarafından seçilen 13 kişiden oluşmaktadır.

DUD – Değerleme Uzmanları Derneği: 4 Nisan 2001 tarihinde, mesleki faaliyette bulunan değerleme uzmanları tarafından, değerleme uzmanlığı mesleğini geliştirmek ve yüceltmek amacıyla kurulmuştur. Değerleme uzmanları derneği, 23 Temmuz 2001 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla “Uluslararası Faaliyet Gösterme” yetkisi çerçevesinde, TEGoV A (The European Group of Valuers)’ya oybirliği ile asil üye seçilerek Türkiye’yi temsil etme onurunu kazanmıştır.

Dernek, Ağustos 2001 tarihinde ülkemizde, değerleme uzmanlığı lisanslama ve değerleme hizmeti verecek şirketlere ilişkin tebliğleriyle (Seri VIII No: 34-35) düzenleyicilik görevini üstlenmiş ve “değerleme uzmanlığı” mesleğinin yasal olarak tanınmasına katkı yapmıştır. Kasım 2002’de Birleşmiş Milletler’in Değerleme organı olan IVSC (International Valuation Standards Committee)’ye oy birliği ile asil üye statüsünde kabul edilen DUD, ABD’de faaliyet gösteren AI (Appraisal Institute) gibi diğer uluslararası kurumlarla da ilişkiler yürütmektedir. Derneğin öncelikli amacı, değerleme alanında mesleki ve teknik örgütlenmeyi gerçekleştirmek ve değerleme uzmanlığında profesyonelliği ve kaliteyi teşvik etmektir.

Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB): Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 15/12/1999 tarihli ve 4487 Sayılı Kanunla eklenen 40/B ve 40/C maddelerine dayanılarak, Türkiye’de sermaye piyasasında aracılık faaliyetinde bulunmaya Sermaye Piyasası Kanunu ile yetkili kılınmış kuruluşların üye olacağı, tüzel kişiliği haiz kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olan Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği kurulmuştur585. 06.12.2012 tarih ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 74’üncü maddesi ile mülga 2499 Sayılı Kanunun 40/B maddesinde düzenlenen “Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği”nin (TSPAKB) unvanı “Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği” (TSPB) olarakdeğişmiştir.

Kamu kurumu niteliğinde, öz düzenleyici bir meslek kuruluşu olan Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği, Sermaye Piyasası Kanunu ile 11 Şubat 2001’de kurulmuş ve Nisan 2001’de faaliyete geçmiştir587. 2014 yılından itibaren, sermaye piyasasında faaliyette bulunan tüm banka, aracı kurum, portföy yönetim şirketleri ve payları borsada işlem gören bütün yatırım ortaklıkları Birliğin üyesidir. Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği Meslek Komiteleri Kuruluş, Çalışma Usul ve Esasları çerçevesinde Birliğin bünyesinde; (i) Aracı Kurumlar Meslek Komitesi, (ii) Bankalar Meslek Komitesi, (iii) Portföy Yönetim Şirketleri Meslek Komitesi ve (iv) Yatırım Ortaklıkları Meslek Komitesi kurulmuştur. Ayrıca, Birlik Statüsü’nün Yönetim Kuruluna verdiği yetki çerçevesinde söz konusu dört komiteye ek olarak “Finansal Eğitim Çalışma Komitesi” kurulmuştur588. Birliğin sermaye piyasasının geliştirilmesi hedefi doğrultusunda çeşitli sermaye piyasası kurumlarına ortak olarak yönetimlerinde yer almaktadır.

Yukarıdaki kurumlara ilave olarak özellikle menkul kıymetleştirme ve ipotekli kredilerin ikinci piyasa işlemleri yönünden önemli bir kurum da Borsa İstanbul A.Ş. olacaktır. 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 138’inci maddesinin 6’ncı fıkrasının (a) bendinde Borsa İstanbul Anonim Şirketi esas sözleşmesinin tescil ve ilanını müteakip sermayenin yüzde birine tekabül eden kısmının Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği’ne devredileceği hükme bağlanmıştır. 2014 yılında Borsa İstanbul A.Ş. sermayesinin % 1 payına tekabül eden 4.232.340 TL nominal değerli 423.234.000 adet pay Merkezi Kayıt Sisteminde Birlik adına kaydedilmiştir. Aktarım sonrasında Birlik, Borsa İstanbul A.Ş.’de % 1,03 oranında paya sahip olmuştur. Şirketin 423.234.000 TL olan sermayesinde Birliğin 5.502.042 TL tutarında iştirak payı bulunmaktadır. Birlik, 2014 yılında Borsa İstanbul A.Ş. Yönetim Kurulu’nda bir üye ile temsil edilmiştir. Merkezi Kayıt Kuruluşu A.Ş.’nde Birlik % 5 oranında paya sahip olup, 2014 yılından sonra MKK Yönetim Kurulu’nda bir üye ile temsil edilmektedir.

6.3. Sermaye Piyasası Kurulu Tebliğlerinin İncelenmesi

Değerlemenin temel amacı gayrimenkule ilişkin alınacak kararlara yardımcı olmaktır. Çalışmanın ilk bölümlerinde de detaylı olarak ifade edildiği üzere ilgili kararlar mülkiyetin devrine yönelik ya da hukuki açıdan olabileceği gibi, finansman ve kredi sağlanmasına yönelik de olabilmektedir. Gayrimenkul değerleme işlemi ise, tarafsız bir şekilde, bir gayrimenkule ilişkin nitelik, hak, fayda, çevre, kullanım koşulları gibi unsurların değerlendirilmesi sonucunda söz konusu gayrimenkulün değerinin güvenilir ve uygun bir tahminle saptanması ve rakamsal ifadesi işlemidir. Değerleme işlemi sonucunda elde edilecek bulgular, gayrimenkule ilişkin alınacak kararın temelini oluşturmaktadır . Bu kapsamda ilk defa 12/8/2001 tarihli ve 24491 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Seri: VIII, No: 35 sayılı Sermaye Piyasası Mevzuatı Çerçevesinde Gayrimenkul Değerleme Hizmeti Verecek Şirketler İle Bu Şirketlerin Kurulca Listeye Alınmalarına İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ yürürlüğe konulmuş ve daha sonraki dönemde Tebliğde önemli değişiklikler yapılmıştır.

Değerleme uzmanlığı ve kurumsallaşmasına yönelik ilk Tebliğde şirketlerin adı “değerleme şirketi” ve bu şirketlerde çalışacak olanlar ise “değerleme uzmanı” olarak tanımlanmıştır. Daha sonra 2007 yılında yapılan değişiklik ile şirketler gayrimenkul değerleme şirketi ve uzmanlık belgesi de gayrimenkul değerleme uzmanlığına dönüştürülmüştür.

Tebliğe göre sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde değerleme hizmeti verebilmek amacıyla Kurul listesine alınmak üzere başvuracak şirketlerin; (i) anonim şirket olmaları, (ii) esas sözleşmelerinin Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun olması, (iii) ticaret unvanlarında “gayrimenkul değerleme” veya “taşınmaz değerleme” ibaresinin bulunması (iv) ödenmiş sermayelerinin en az 200.000 TL olması, (v) asgari ödenmiş sermayelerini temsil eden hisse senetlerinin tamamının nakit karşılığı çıkarılmış olması, (vi) hisse senetlerinin tamamının nama yazılı olması, (vii) ödenmiş sermayesinin asgari % 51’inin, en az iki sorumlu değerleme uzmanına ait olması, (viii) en az 2’si sorumlu değerleme uzmanı olmak üzere en az 5 adet değerleme uzmanının istihdam edilmesi, (ix) faaliyetlerini sürdürebilmek için yeterli mekan, personel ve donanıma sahip olması zorunludur. Asgari ödenmiş sermaye, her yıl Maliye Bakanlığınca ilan edilen yeniden değerleme oranı dikkate alınarak Kurulca yeniden belirlenebilir (Md. 4 ).

Kurul, başvuruların değerlendirilmesi sırasında, gerekli görülmesi halinde ek bilgi ve belge isteyebilecek ve başvurularda standartları Kurulca belirlenecek formların kullanılması zorunlu olacaktır. Gayrimenkul değerleme şirketlerinin listeye alınmaları konusundaki başvurular, Kurulca Tebliğde aranan şartların yerine getirilip getirilmediği hususları göz önüne alınarak incelenir. İnceleme sonucunda uygun görülen şirketler listeye alınır ve Kurulca kamuya duyurulur. Şirketin listeye alınması, söz konusu şirkete resmi teminat verilmesi anlamına gelmez (Md. 6).

Kurul tarafından listeye alınan şirketlerin;

(a) Tebliğin 8/A maddesi uyarınca Şirket’in faaliyetlerinin durdurulması ve bu durumun 6 ay süre ile devam etmesi,

b) Değerleme raporunun yetkili olmayan kişilerce imzalanması,

c) Değerleme sırasında yeterli inceleme yapılmaması,

d) Sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde belirlenen değerleme standartları ve değerleme mesleği ile ilgili düzenlemelere uyulmaması,

e) Çalışma kağıtlarının veya rapordaki bilgilerin raporda ulaşılan sonucu kanıtlayacak düzeyde olmaması,

f) Hatalı, eksik, yanıltıcı ve gerçeğe aykırı rapor düzenlenmesi veya bilgi verilmesi,

g) Kurulca veya Kurulca görevlendirilenlerce istenebilecek her tür bilgi veya belgenin verilmemesi veya geciktirilmesi,

h) Tebliğde düzenlenen bağımsızlık ilkesinin ihlali,

ı) Sermaye piyasası mevzuatında gayrimenkul değerleme şirketleri için belirlenen düzenlemelere uyulmaması halinde listeden çıkarılması ve yetkilendirmenin iptali yoluna gidilmektedir. Bunlara ilave olarak Kurulca listeden çıkarılan şirketler, listeden çıkarmaya ilişkin Kurul karar tarihinden itibaren 5 ay süreyle değerleme hizmeti vermek üzere yeniden listeye alınmak için Kurula başvuramazlar. Kurulca listeden çıkarılan şirketin ortakları, yöneticileri ve denetçileri ise 5 ay süreyle değerleme hizmeti vermek üzere Kurulca listeye alınmak için başvuruda bulunan başka bir gayrimenkul değerleme şirketinde veya Kurul listesinde bulunan bir gayrimenkul değerleme şirketinde herhangi bir unvan altında görev alamazlar ve ortak olamazlar. 5 aylık sürenin bitiminde Kurula yapılacak başvuruda; Kurulca listeden çıkarılan şirketin, listeden çıkarılmasına neden olan şartları ortadan kaldırdığını, bu şartların bir daha oluşmaması için gerekli tedbirleri aldığını ve şirketin ortakları, yöneticileri, denetçileri değerleme uzmanları ile konut değerleme uzmanlarının bu Tebliğin 7 nci maddesinde aranan şartları sağladığını ortaya koyması halinde şirketin yeniden listeye alınma başvurusu değerlendirmeye alınabilir (Md. 9).

Diğer taraftan, Kurul, a) Herhangi bir nedenle şirkette sorumlu değerleme uzmanının kalmaması ve b) Ödenmiş sermayesinin asgari %51’inin, en az iki sorumlu değerleme uzmanına ait olması şartı ile En az 2’si sorumlu değerleme uzmanı olmak üzere en az 5 adet değerleme uzmanının tam zamanlı istihdam edilmesi şartının 6 ay süre ile sağlanamaması hallerinde gayrimenkul değerleme şirketinin faaliyetlerini durdurur (Md. 8/A).

Gayrimenkul değerleme şirketleri ve değerleme raporunu imzalayan değerleme uzmanları, konut değerleme uzmanları ile sorumlu değerleme uzmanları; hazırlanan raporda ulaşılan sonuçlar dolayısıyla; raporun belirlenen standartlara uygun olmaması, yeterli incelemenin yapılmaması, hatalı verilerin kullanılması ve buna benzer nedenlerle; müşterilerine veya söz konusu rapordan faydalanan üçüncü kişilere verdikleri zararlardan müteselsilen sorumludurlar. Şirketin ortakları, yöneticileri ve çalışanlarının cezai sorumlulukları saklıdır (Md. 10).

Gayrimenkul değerleme şirketleri ile bu şirketlerde çalışan değerleme uzmanları ve konut değerleme uzmanları, değerleme çalışmalarında bağımsız ve objektif olmak zorundadırlar. Bağımsızlık, mesleki faaliyetin dürüst ve tarafsız yürütülmesini sağlayacak bir anlayış ve davranışlar bütünüdür. Değerleme uzmanları ile konut değerleme uzmanlarının; değerleme faaliyetleri sırasında dürüst ve tarafsız olmaları yanında, bağımsızlıklarını ortadan kaldırabilecek durumların da bulunmaması gerekir. Değerleme uzmanları ile konut değerleme uzmanları çalışmaları sırasında ortaya çıkabilecek çıkar çatışmalarından uzak kalmak, dürüstlük ve tarafsızlıklarını etkileyebilecek hiçbir müdahaleye imkan vermemek, inceleme sonucunda ulaştıkları görüşlerini, başkalarının doğrudan veya dolaylı çıkarlarını düşünmeksizin raporlarında açıklamak zorundadırlar (Md. 11).

Gayrimenkul değerleme şirketi veya değerleme uzmanı ile konut değerleme uzmanının bağımsızlığının zedelendiğine dair tereddüt oluşması halinde, bağımsızlığın ortadan kalktığı kabul edilir. Aşağıdaki durumlarda bağımsızlık ortadan kalkmış sayılır (Md. 12):

a) Gayrimenkul değerleme şirketlerinin ortakları, yöneticileri, değerleme uzmanları, konut değerleme uzmanlarının ve bunların üçüncü dereceye kadar (üçüncü derece dahil) kan ve sıhri hısımları ile eşleri veya gayrimenkul değerleme şirketleri tarafından;

i) Değerleme sözleşmesinde öngörülenler dışında müşteriden veya müşteri ile ilgili olanlardan, doğrudan veya dolaylı olarak bir menfaat elde edildiğinin veya menfaat sağlanacağı vaadinin ortaya çıkması,

ii) Müşteriyle veya müşterinin ortaklarıyla veya müşterinin yönetim, denetim veya sermaye bakımlarından doğrudan ya da dolaylı olarak bağlı bulunduğu veya nüfuzu altında bulundurduğu gerçek veya tüzel kişilerle değerleme hizmeti verildiği dönem dahil olmak üzere son iki yıl içerisinde ortaklık ilişkisine girilmiş olduğunun belirlenmiş olması,

iii) Müşteri ile müşterinin bağlı ortaklıkları, müşterek yönetime tabi teşebbüsleri ve iştiraklerinde değerleme hizmeti verildiği dönem dahil olmak üzere son iki yıl içerisinde kurucu, yönetim kurulu başkan veya üyesi, şirket müdürü veya yardımcısı olarak veya önemli karar, yetki ve sorumluluğu taşıyan başka sıfatlarla görev alınması veya ticari ilişki içinde bulunulması,

iv) Müşteri veya müşterinin bağlı ortaklıkları, müşterek yönetime tabi teşebbüsleri ve iştirakleri ile olağan ekonomik ilişkiler dışında borç-alacak ilişkisine girilmiş olması,

b) Geçmiş yıllara ilişkin değerleme ücretinin, geçerli bir nedene dayanmaksızın, müşteri tarafından ödenmemesi,

c) Değerleme ücretinin, değerleme sonuçları ile ilgili şartlara bağlanmış olması veya piyasa rayicinden bariz farklılıklar göstermesi, değerleme şirketi tarafından müşteriye sunulan diğer hizmetler dikkate alınarak belirlenmesi.

Tebliğde sayılan şartlar şirkete dışarıdan hizmet veren kişi ve kuruluşlar için de geçerlidir. 446

Diğer bir ifade ile “değerleme sırasında dışarıdan hizmet alımı veya uzman desteği alımı” yapılıyorsa, sayılan koşullar onlar için de geçerli olacaktır.

Değerleme şirketleri ve/veya değerleme uzmanları, değerlemede bağımsızlığı ortadan kaldıran durumların meydana gelmesi halinde, bu ilişkilerde taraf olan müşteriden iş kabulü yapamazlar. Gizliliği ihlal eden hususlardan herhangi birinin, işin kabulünden sonra öğrenilmesi halinde, şirket derhal işi sona erdirerek, durumu en geç bir hafta içinde Kurula gerekçeleri ile birlikte bildirmekle yükümlüdür. Bu durumda şirket çalışma notlarını ve gerekli tüm bilgileri, yerine geçecek olan şirkete devreder. Bu bildirim yapılmaksızın durumun tespit edilmesi halinde, Kurul 9 uncu madde hükümleri uyarınca, gerekli tedbirleri almaya yetkilidir (Md. 13).

Gayrimenkul değerleme şirketlerinde çalışan değerleme uzmanları ile konut değerleme uzmanları; değerleme görevinin planlanması, yürütülüp sonuçlandırılması ve değerleme raporunun hazırlanması safhalarında gerekli mesleki özen ve titizliği göstermek zorundadırlar. Özen ve titizlik, dikkatli ve basiretli bir uzmanın aynı koşullar altında ayrıntılara vereceği önemi, göstereceği dikkat ve gayreti ifade eder. Gerekli özen ve titizliğin asgari kıstası, değerlemeye ilişkin Kurul düzenlemelerine eksiksiz uyulmasıdır. Buna göre, değerleme uzmanı ve konut değerleme uzmanı değerleme faaliyetini gerektiği şekilde planlamak, program yapmak, yeterli miktarda, uygun nitelikte ve güvenilir bilgi ve belge toplayarak inceleme yapmak, düzenli çalışma kağıtları hazırlamak ve görüşünü, özen ve titizlikle düzenleyeceği değerleme raporunda açıklamak zorundadır (Md. 14).

Gayrimenkul değerleme şirketleri, gayrimenkullerle ilgili piyasa araştırması, fizibilite çalışması, gayrimenkul ve buna bağlı hakların hukuki durumunun analizi, boş arazi ve geliştirilmiş proje değeri analizi, en verimli ve en iyi kullanım değeri analizi gibi alanlarda danışmanlık hizmeti verebilirler. Bir gayrimenkulün 4721 sayılı Kanunun 684 üncü maddesi uyarınca bütünleyici parçası ile 686 ncı maddesi uyarınca eklentisi olan unsurları da münferit olarak değerleyebilirler. Emlak komisyonculuğu dahil başka bir faaliyette bulunamazlar. Değerleme uzmanları ile konut değerleme uzmanları ise;

a) Aynı anda birden fazla gayrimenkul değerleme şirketinde istihdam edilemezler, ortak olamazlar, başka sermaye piyasası kurumlarında ortak veya yönetici olamazlar,

b) Gayrimenkul değerleme faaliyetinin yanı sıra bu maddenin ilk fıkrasında belirtilen faaliyetler dışında herhangi bir faaliyette bulunamazlar,

c) Meslekleri ile ve meslek onurlarıyla bağdaşmayan davranışlarda bulunamazlar,

d) Bilgi ve yeteneklerinin yeterli olmadığı işleri kabul edemezler,

e) Kendilerine değerleme hizmeti verdikleri ortaklıklarda ve iştiraklerinde her ne unvanla olursa olsun aradan 2 yıl geçmedikçe görev alamazlar.

Şirkette, tam zamanlı istihdam edilmeksizin sözleşme imzalamak suretiyle çalışan değerleme uzmanları ile konut değerleme uzmanlarına ise (b) bendi uygulanmaz. Ancak bu kişiler her durumda emlak komisyonculuğu faaliyetinde bulunamazlar (Md. 15).

Değerleme uzmanları, konut değerleme uzmanları, şirketin yöneticileri ve denetçileri; müşterileri ve değerlemesini yaptıkları işlerle ilgili bilgileri açıklayamazlar; doğrudan veya dolaylı kendilerine veya üçüncü kişilere menfaat sağlama veya başkalarını zarara uğratma amacıyla kullanamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrılmadan sonra da devam eder. Bununla birlikte; (i) müşterilerinin açık onayı veya talebinin olması, (ii) mevzuat uyarınca yetkili kamu kuruluşlarınca talep edilmesi ve (iii) ilgili meslek odaları veya derneklerce mesleki amaçlarla talep edilmesi, hallerinde ilgili kişi ve kuruluşlara söz konusu bilgiler verilebilir (Md. 16).

Birçok ülkede değerleme işine başlanmadan önce sözleşme yapma zorunluluğu getirilmiştir. Gayrimenkuller, gayrimenkul projeleri veya gayrimenkule dayalı hak ve faydaların şirket tarafından değerlemesinin yapılabilmesi için şirket ile müşteri arasında tarafların hak ve yükümlülüklerini belirleyen bir değerleme sözleşmesi imzalanması zorunludur. Sözleşmenin asgari olarak; (i) Değerlemesi yapılacak gayrimenkule, gayrimenkul projelerine veya gayrimenkule dayalı hak ve faydalara ilişkin bilgileri, (ii) sözleşmenin taraflarını tanıtıcı bilgileri, (iii) ücretin tespitine ilişkin esasları, (iv) çalışma saatleri ve tahsis edilen personele ilişkin esasları, (v) sözleşmenin süresi, sözleşmeden caymanın veya sona ermesinin şartları ve (vi) şirketin hukuki ve mali sorumluluğuna ilişkin esasları içermesi zorunludur (Md. 17).

Değerleme hizmeti karşılığında alınacak ücret, şirket ve müşteri arasında serbestçe belirlenir, ancak bu ücretin; (i) önceden kararlaştırılmış bir değer tahminine bağlanmaması, (ii) değerleme raporunun hazırlanması ve sunuşundan sonra belirlenmemesi ve (iii) ücretin ödenmesinin şarta bağlı olmaması zorunludur (Md. 18). 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 76’ncı maddesi hükmü uyarınca, Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği üyelerinin vereceği değerleme hizmetlerine ilişkin olarak her yıl “Gayrimenkul Değerleme Asgari Ücret Tarifesi ve Uygulama Esasları” Kurul tarafından belirlemekte ve ilan edilmektedir. Bu karar ile belirlenen ücret tutarları, asgari nitelikte olup, taraflarca işin özelliğine göre daha yüksek bir ücret belirlenebilmesi mümkündür.

Asgari ücret ve masraf tutarları, sadece verilecek değerleme hizmetine ilişkin olup, hizmetin verilmesi için gereken ulaşım masrafları ile bu hizmetin verilebilmesi için zorunlu olan bilgi ve belgelerin temininde resmi kurumlara yapılan harç ve benzeri ödemeler ile KDV ve diğer vergiler gibi ek ücret ve masraflar tahsil edilecek asgari ücrete dâhil edilemez ve bunların ayrıca ödenmesi gerekir. Birlik üyelerinin verecekleri değerleme hizmetleri karşılığında tahsil edilecek ücret ve masraflar, verilecek hizmet sonucunda takdir edilecek olan değerler veya değerleme raporunun teslim süresiyle ilişkilendirilemez. Değerleme ücretlerinin, değerleme işi başlamadan önce belirlenmesi gerekir. Ayrıca Birlik üyelerince verilecek değerleme hizmetleri için işbu esaslarla belirlenen ücretlerin ödenmesi; değerleme hizmetine konu varlığın alım satımının gerçekleşmesi, bu varlıkla ilgili bir kredi alım işleminin tamamlanması da dâhil olmak üzere hizmetin verilmesi dışında herhangi bir şarta bağlanamaz.

Asgari hizmet tarifesinde belirtilen brüt metre kare büyüklüklerinin belirlenmesinde Belediye İmar Yönetmelikleri dikkate alınır. Değerlenen taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ile fiili kullanım niteliği arasında bir fark varsa ve bu fark nedeni ile ilgili taşınmaz iş bu asgari ücret uygulama esaslarının ekli tarifesindeki grupların birden fazlasının kapsamına giriyor ise ücretin belirlenmesinde yüksek olan ücret grubu dikkate alınır. Birlik üyelerinin, değerleme hizmetini tümüyle başka bir Birlik üyesinden dışardan hizmet alımı yoluyla gerçekleştirebilmeleri, ancak müşterileriyle yapacakları değerleme hizmeti sözleşmesinde buna izin veren bir hüküm bulunması şartıyla mümkündür. Bu halde, ekli tarifede belirlenen asgari ücretin en az % 50’sinin hizmet alınan diğer Birlik üyesine ödenmesi şarttır. Bu kapsamda ödenecek ücret ve masraflar ile bunların ödenmesine ilişkin esaslar değerleme hizmeti veren Birlik üyesi ile dışardan hizmet sağlayan Birlik üyesi arasında yapılacak yazılı sözleşmede önceden belirlenir. Kurul tarafından yetkilendirilmiş gayrimenkul değerleme kuruluşları tarafından verilen bütün değerleme hizmetlerinde, ihale veya benzer yöntemlerle işbu Gayrimenkul Değerleme Asgari Ücret Uygulama Esasları ekindeki Gayrimenkul Değerleme Asgari Ücret Tarifesinde belirlenen ücretlerde indirim uygulanamaz. Değerleme hizmetlerine dayanak olan yazılı sözleşmeler işbu esaslara aykırı olamaz.

Şirketin uluslararası değerleme kuruluşları ile know-how sözleşmesi yapması halinde, yapacağı know-how sözleşmesinde asgari; (a) uluslararası değerleme kuruluşunun unvanı ve adresi, (b) şirketin unvanı ve merkez adresi, (c) uluslararası değerleme kuruluşunun kendi ülkesinde ve uluslararası değerleme uygulamalarında kullandığı yöntemler ve teknikler konusunda değerleme kuruluşuna bilgi aktarımına ilişkin esaslar, (d) şirketin değerleme faaliyetini gerçekleştirirken hazırladığı raporlarda uluslararası değerleme kuruluşunun adını kullanıp kullanmayacağı, (e) uluslararası değerleme kuruluşuna ödenecek ücret ve (f) sözleşmenin süresi gibi hususların bulunması zorunludur. Know-how sözleşmesinin bir örneği, imzalanmasını takiben 15 gün içinde Kurula gönderilir (Md. 19).

Belirtilen çerçevede hazırlanacak olan gayrimenkul değerleme raporlarında ve ilgili gayrimenkul değer takdirinde aşağıdaki esaslara uyulması Sermaye Piyasası Kurumu tarafından şart koşulmuştur:

Peşin satış fiyatı esas alınarak, Türk Lirası üzerinden nihai değer takdirinin yapılması,

Değerlemenin katma değer vergisi hariç yapılması ve ilgili katma değer vergisi tutarının da eklenerek toplam değere ulaşılması,

Gayrimenkul projelerinin değerlemesinde, projenin değerleme tarihi itibariyle bitirilmiş olması varsayımı ile Türk Lirası üzerinden ve ayrıca değerleme tarihi itibariyle tamamlanmış kısmının arsa değeri dahil Türk Lirası üzerinden değerinin takdir edilmesi.

Değerleme işlemine ve varılan sonuçlara ilişkin olarak hazırlanan değerleme raporunun asgari unsurları Kurul tarafından belirlenen formata uygun, yazılı olarak hazırlanması ve en az bir sorumlu değerleme uzmanı tarafından imzalanması zorunludur. Değerleme raporları, değerleme uzmanı ve konut değerleme uzmanı niteliğini haiz olmayan kişilerce imzalanamaz (Md. 20). Kurul, listeye almış olduğu gayrimenkul değerleme şirketlerini gerekli gördüğü takdirde denetler, bu şirketlerden her türlü bilgi ve belgeyi isteyebilir. Şirket, değerleme faaliyetleri ile ilgili olarak hazırlanan raporları ve bu raporların dayanağını teşkil eden çalışma belgelerini Kurulca istendiğinde ibraz edilmek üzere değerleme raporu tarihinden itibaren en az 10 yıl süreyle saklamak zorundadır.

Tebliğe göre değerleme işlemine ve varılan sonuçlara ilişkin olarak hazırlanan değerleme raporunun, asgari unsurları Sermaye Piyasası Kurulu tarafından belirlenen formata uygun, yazılı olarak hazırlanmasının zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Bu çerçevede, Sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde yapılacak değerleme işlemleri için hazırlanacak olan gayrimenkul değerleme raporunda bulunması gereken asgari hususları şu şekilde sıralamak mümkündür: “Rapor Bilgileri, Şirketi ve Müşteriyi Tanıtıcı Bilgiler, Değerleme Konusu Hakkında Bilgiler, Değerlemesi Yapılan Gayrimenkule İlişkin Analizler, Analiz Sonuçlarının Değerlendirilmesi, Sonuç ve Rapor Ekleri”. Buna göre ilgili ana ve alt başlıklar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

I. Kısım:RaporBilgileri

a) İçindekiler

b) Raporun tarihi,

c) Raporun numarası,

ç) Raporun türü,

d) Raporu hazırlayanların ad ve soyadları,

e) Sorumlu değerleme uzmanının adı soyadı,

f) Değerleme tarihi,

g) Dayanak sözleşmenin tarih ve numarası,

ğ) Raporun Kurul düzenlemeleri kapsamında değerleme amacıyla hazırlanıp hazırlanmadığına ilişkin açıklama.

II. Kısım: Şirketi ve Müşteriyi Tanıtıcı Bilgiler

a) Şirketin unvanı ve adresi,

b) Müşteriyi tanıtıcı bilgiler ve adresi,

c) Müşteri taleplerinin kapsamı vev arsa getirilen sınırlamalar.

III. Kısım: Değerleme Konusu Hakkında Bilgiler

a) Gayrimenkulün yeri, konumu, tanımı ve tapu kayıtlarına ilişkin bilgiler,

b) Tapu, plan, proje, ruhsat, şema vb. dokümanlar,

c) Değerlemesi yapılan gayrimenkul ile ilgili varsa son üç yıllık dönemde gerçekleşen alım satım işlemlerine ve gayrimenkulün hukuki durumunda meydana gelen değişikliklere (imar planında meydana gelen değişiklikler, kamulaştırma işlemleri vb.) ilişkin bilgi,

ç) Değerlemesi yapılan gayrimenkuller ile ilgili herhangi bir takyidat (devredilebilmesine ilişkin bir sınırlama) olup olmadığı hakkında bilgi, varsa söz konusu gayrimenkulün gayrimenkul yatırım ortaklığı portföyüne alınmasına sermaye piyasası mevzuatı hükümleri çerçevesinde engel teşkil edip etmediği hakkındaki görüş,

d) Değerlemesi yapılan projelerin ilgili mevzuat uyarınca gerekli tüm izinlerinin alınıp alınmadığı, projesinin hazır ve onaylanmış, inşaata başlanması için yasal gerekliliği olan tüm belgelerinin tam ve doğru olarak mevcut olup olmadığı hakkında bilgi ve projenin gayrimenkul yatırım ortaklığı portföyüne alınmasına sermaye piyasası mevzuatı hükümleri çerçevesinde bir engel olup olmadığı hakkındaki görüş,

e) Değerlemesi yapılan projeler ile ilgili olarak, 29/6/2001 tarih ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun uyarınca denetim yapan yapı denetim kuruluşu (ticaret unvanı, adresi gibi) ve değerlemesi yapılan gayrimenkul ile ilgili olarak gerçekleştirdiği denetimler hakkında bilgi,

f) Eğer belirli bir projeye istinaden değerleme yapılıyorsa, projeye ilişkin detaylı bilgi ve planların ve söz konusu değerin tamamen mevcut projeye ilişkin olduğuna ve farklı bir projenin uygulanması durumunda bulunacak değerin farklı olabileceğine ilişkin açıklama.

IV. Kısım:DeğerlemesiYapılanGayrimenkuleİlişkinAnalizler

a) Gayrimenkulün bulunduğu bölgenin analizi ve kullanılan veriler,

b) Mevcut ekonomik koşulların, gayrimenkul piyasasının analizi, mevcut trendler ve dayanak veriler,

c) Değerleme işlemini olumsuz yönde etkileyen ve yasınırlayan faktörler,

ç) Gayrimenkulün yapısal, inşaat özellikleri,

d) Fiziksel değerlemede baz alınan veriler,

e) Gayrimenkulün teknik özellikleri ve değerlemede baz alınan veriler,

f) Değerleme işleminde kullanılan varsayımlar ve bunların kullanılma nedenleri,

g) Kullanılan değerleme tekniklerini açıklayıcı bilgiler ve bu yöntemlerin seçilmesinin nedenleri,

ğ) Üzerinde proje geliştirilen arsaların boş arazi ve proje değerleri,

h)Nakit/ Gelir akımları analizi,

ı) Maliyet oluşumları analizi,

i) Değerlemede esas alınan benzer satış örneklerinin tanım ve satış bedelleri ile bunların seçilmesinin nedenleri,

j) Kira değeri analizi ve kullanılan veriler,

k) Gayrimenkul ve buna bağlı hakların hukuki durumunun analizi,

l) Boş arazi ve geliştirilmiş proje değeri analizi ve kullanılan veri ve varsayımlar ile ulaşılan sonuçlar,

m) En yüksek ve en iyi kullanım değeri analizi,

n) Müşterek veya bölünmüş kısımların değerleme analizi,

o) Hasılat paylaşımı veya kat karşılığı yöntemi ile yapılacak projelerde, emsal pay oranları.

V. Kısım: Analiz Sonuçlarının Değerlendirilmesi

a) Farklı değerleme metotlarının ve analizi sonuçlarının uyumlaştırılması ve bu amaçla izlenen yöntemin ve nedenlerinin açıklaması,

b) Asgari bilgilerden raporda yer verilmeyenlerin niçin yer almadıklarının gerekçeleri,

c) Yasal gereklerin yerine getirilip getirilmediği ve mevzuat uyarınca alınması gereken izin ve belgelerin tam ve eksiksiz olarak mevcut olup olmadığı hakkında görüş,

ç) Değerlemesi yapılan gayrimenkulün, gayrimenkul projesinin veya gayrimenkule bağlı hak ve faydaların, gayrimenkul yatırım ortaklıkları portföyüne alınmasında sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde, bir engel olup olmadığı hakkında görüş.

VI. Kısım:Sonuç

a) Sorumlu değerleme uzmanının sonuç cümlesi,

b) Nihai değer takdiri, Rapor Eki

c) Değerleme konusu gayrimenkule ilişkin fotoğraf, grafik, tapu örneği ve benzeri bilgi ve belgeler,

d) Değerlemeyi yapan değerleme uzman(lar)ının değerleme lisanslarının örnekleri,

e) Değerleme konusu gayrimenkulün Şirket tarafından daha önceki tarihlerde de değerlemesi yapılmışsa, son üç değerlemeye ilişkin bilgiler.

Kurulun girişimleri ile Sermaye Piyasasında Uluslararası Değerleme Standartları Türkçe’ye çevrilmiş ve konu ile ilgili Tebliğ (Seri: VIII, No: 45) 01.05.2006 tarihinden geçerli olmak üzere yayınlanarak yürürlüğe konulmuştur. Bu Tebliğin amacı sermaye piyasası mevzuatına tabi ortaklıkların, sermaye piyasası kurumlarının ve ihraççıların sermaye piyasası mevzuatı uyarınca yaptıracakları değerleme işlemlerinde verilen değerleme hizmetlerine ilişkin esasları belirlemek olarak tanımlanmıştır. Sermaye piyasası mevzuatı uyarınca yapılan değerleme işlemlerinde, değerlemeyi yapanlar, Tebliğin ekinde yer alan Uluslararası Değerleme Standartlarına (UDES) aynen uymak zorundadırlar. Ancak hazırlanan Tebliğe dayanak olan IVSC’nin standartları, 1990’lı yıllarda yayınlanan ve geçerli olan standartların Türkçeye çevirisi yapılan versiyonudur. Özellikle 2008 küresel krizinden sonra değerleme standartları toptan değiştirilmiş, yeni standartlar ve değer kavramları ile ölçüm yöntemleri uzun tartışmaların ardından yayınlanarak 2015 yılında IVSC tarafından yayımlanarak kullanıma sunulmuştur. Buna uygun olarak 01.02.2017 tarih ve 29966 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sermaye Piyasası Kurulu’nun (Kurul) III-62.1 sayılı “Sermaye Piyasasında Değerleme Standartları Hakkında Tebliği” yayımlanmış olup, anılan Tebliğ uyarınca, Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi değerleme çalışmalarında Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği ve Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği tarafından yayımlanan Uluslararası Değerleme Standartları’na uyulacağı hüküm altına alınmıştır. Aradan geçen iki yılda küresel düzeyde değerleme standartları alanında yaşanan değişim dikkate alınarak IVSC tarafından yayımlanan Uluslararası Değerleme Standartları 2017 çalışması esas alınarak yine iki meslek birliği tarafından yayımlanan “Uluslararası Değerleme Standartları” güncellenmiş ve Sermaye Piyasası Kurul’unun 22.06.2017 tarih ve 25/856 sayılı Kararı ile yürürlüğe konulmuştur.

Küresel düzeyde IVSC dışında RICS, TEGoVA ve IASB gibi örgütlerin de hızla değerleme standartlarını revize etme ve güncelleme eğiliminde oldukları gözlenmektedir. Örneğin, RICS tarafından güncellenmiş uluslararası değerleme standartlarına IVSC’nin temel standartları da entegre edilmiş ve standartların genel amaçları aşağıdaki biçimde ifade edilmiştir:

i. Değerlemede tutarlılık, nesnellik ve şeffaflık temelinin oluşturulması ve kamu güveninin sürdürülmesi esastır. Buna karşılık değerlemede başarı, hem doğru ve mantıklı bir karar vermeyi sağlamak, hem de müşteriler ve diğer değerleme kullanıcılarına açık ve net fikirler sunmak için, yetenek, bilgi, deneyim ve etik davranış gerektirmektedir.

ii. Evrensel olarak geçerli sayılan üst düzey değerleme esasları ve tanımları günümüzde artık Uluslararası Değerleme Standartları Konseyi (IVSC) tarafından yayınlanan Uluslararası Değerleme Standartları (UDS) içinde yer almaktadır. RICS uzun zamandan beri değerleme alanında bu tip evrensel standartların sadece kendi içinde geliştirilmesinin değil, bunların etkin şekilde dünya genelinde kabul görmesi ve benimsenmesinin de destekçisi konumundadır.

iii. Standartların kabulü tek başına yeterli olmamaktadır. Burada temel sorun standartların etkili biçimde uygulamaya konulmasında yaşanmaktadır. Değerleme sürecinde eğer özgüven ve kamu güveni elde edilebilir ise, söz konusu standartlar sadece ortak bir dilde yorumlanmış ve istikrarlı bir biçimde uygulanmış olmayacak, aynı zamanda aktif bir biçimde izlenmesi mümkün ve zorunlu hale gelebilecektir.

iv. Bu husus aynı zamanda “Kırmızı Kitap” olarak da anılan RICS Değerleme – Mesleki Standartlar 2014’ün, uluslararası basımının temel gerekçesidir. Bu kitap, UDS üyelerinin takibi ile resmi olarak UDS’yi tanımakta ve kabul etmektedir. Kitap aynı zamanda uygulamaya yönelik detaylı bir rehberlik hizmeti sağlaması ile de UDS’yi tamamlamaktadır.

v. Bu durum, yaklaşım, etik, beceri ve yürütme konularında RICS profesyonel standartları ile desteklenmiş ve iyi kurgulanan bir yönetmelik ve yenilikçi bir sistem olan değerleme uzmanı kayıt sistemi ile güvence altına alınmıştır. Tüm bunlar, RICS üyelerinin ve onaylanan firmaların UDS- uyumlu değerlerinin öncü sağlayıcıları olarak konumlandırılmasına da imkan verir.

vi. Amaç basit olup, uygulama alanında güven sağlamak ve dünyanın herhangi bir yerinde müşteriler ve benzer kullanıcılara RICS uzmanı tarafından yüksek ve profesyonel standartlarda bir değerleme hizmeti sunmaktır.

Değerleme standartlarının kapsamı; değerleme sağlayıcıları (hizmet sunanlar) ve değerlemenin kullanıcıları (müşteriler) yönünden ayrı ayrı belirlenmiştir. Değerleme hizmeti verenlere yönelik mesleki standartlar ve değerleme uygulama biçimleri, üyeler için bazı prosedürel kural ve rehberi sunmaktadır. Bu düzenlemeler; (a) UDSK Mesleki Değerleme Uzmanları İçin Etik İlkeler ve RICS Yürütme Kurallarını içermekte, (b) RICS tarafından yeniden düzenlenme amacı ile kaydolan bireysel değerleme uzmanları veya firmalara yetkinlik, objektiflik ve şeffaflık gibi konularda bazı yükümlülükleri zorunlu kılmakta ve (c) ortaklık (üniformite) çerçevesinin kurulmasını ve değerleme hizmetlerinin dağıtım ve icrasındaki en iyi uygulamaları elde etmeyi amaçlamaktadır. Fakat bu düzenlemelerin yapmadıkları şunlardır: (a) münferit dosyalarda nasıl bir değerleme yapıldığına dair üyeleri eğitmek, (b) raporlar için belirli bir format önermek (standartlarca belirlenen zorunlu ihtiyaçların karşılandığı raporlar her zaman eldeki soruna uygun ve orantılı hazırlanmış olmalı) ve (c) bireysel durumlara özgü standartları geçersiz kılmak.

Değerleme kullanıcıları açısından ise; söz konusu mesleki standartlar ve değerleme uygulama biçimleri, müşteriler ve benzer değerleme kullanıcılarına; (a) yaklaşımda tutarlılık, değerleme sürecinin anlaşılmasına yardımcı olma ve dolayısıyla değerin raporlanması, (b) görev için uygun nitelikte ve yeterli deneyime sahip eğitimli değerleme uzmanları tarafından ikna edici ve tutarlı değerleme görüşleri, (c) değerleme uzmanının yaklaşımında bağımsızlık, tarafsızlık ve şeffaflık, (d) ele alınacak konular ve açıklamaların da yer aldığı “taahhüt koşullarında” netlikte olması, (e) göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir varsayımı ya da maddi hususu içeren esas değerdeki netlikte olması ve (f) üçüncü bir paydaşa ihtiyaç duyulan değerlemelerde gerekli konularda uygun ve net açıklamaları içerden detaylı bir raporlama yapılması hususlarını sağlamaktadır.

IVSC ve RICS tarafından hazırlanan standartlar evrensel nitelik kazanmıştır. Değerleme işlerinin içeriği; asgari koşullarda sözleşme, denetleme ve inceleme, değerleme raporları, değerleme esasları, varsayımlar ve özel varsayımlar olarak sıralanmaktadır. RICS Evrensel Değerleme Uygulama Rehberi hazırlanmış olup, “en iyi uygulama” için mesleki çalışma alanları tanımlanmıştır. Uygulama rehberine göre değerleme çalışmaları şunları içermektedir:

DURB 1 -Finansal alanlara yönelik değerleme DURB 2 -Teminat kredileri için değerleme DURB 3 -İşletmeler ve iş ortaklıkları için değerleme DURB 4 –Perakende ticarete yönelik taşınmazların değerlemesi DURB 5 -Makine parkı (işletme ve sınai tesis) ve donanım değerlemesi DURB 6 – Gayri maddi varlıkların değerlemesi

DURB 7 – Sanat eserleri ve antikalar dahil olmak üzere kişisel mülkiyetin değerlemesi DURB 8 -Portföyler, koleksiyonlar ve mülkiyet gruplarının değerlemesi DURB 9 -Değişen piyasa koşullarına duyarlı değerleme: değerlemede kesinlik ve belirsizlik

Yeni standartlara erişmek için temel kaynak RICS web sitesinde Kırmızı Kitap olarak yer almaktadır (www.rics.org/redbook). Ayrıca bu link, değerleme standartları ulusal birliği, rehberlik notları, taslak metinler, değerleme uyarıları ve diğer değerleme materyallerine bağlantı imkanı da sağlamaktadır. Aynı zamanda tüm değişiklikler ve yeni materyaller bu baskının yayınlanmasıyla yürürlüğe girmektedir. RICS tarafından yeni terimler sözlüğü de yayınlanmıştır. Yeni terimler ve kapsamları kısaca aşağıda özetlenmiştir:

Varsayım: Gerçek olarak alınan bir sanıdır. Bu tanım sözleşme ile yapılan değerlemeyi etkileyen olguları, koşulları ya da durumları kapsamakta, değerleme sürecinin bir parçası olarak değerleme uzmanı tarafından doğrulanması gerekmemektedir. Genellikle bir varsayım değerleme uzmanı tarafından özel araştırmalarda yapılır ve doğru olduğunu kanıtlamak gerekli değildir.

Esas Değer: Bir değerlemede temel varsayımların ölçütünün ifadesidir.

Maliyet Yaklaşımı: Ekonomi temel ilkesini kullanarak değer göstergesi sağlama ve bir alıcının satın alma veya inşaat yoluyla denk fayda elde etmek için daha fazla ödeme yapmaması yaklaşımıdır.

Raporlama Tarihi: Değerleme uzmanının raporu imzaladığı tarihtir. Bu aynı zamanda raporlama tarihi olarak bilinmektedir.

Değerleme Tarihi: Değere ilişkin görüşün geçerli olduğu tarihtir. Değerleme tarihi varlığın değerinin geçerli bir nedenle maddi yönden değiştirilebilecek bir günlük süreyi de içermektedir.

İstisnalar: Değerleme uygulama tanımlarına zorunlu olarak uyulması her zaman mümkün olmayan ya da bir başka deyişle, değerleme uzmanının RICS dışındaki standartlara uymasını da gerektirebilen özel durumlardır.

Amorti Edilebilir Yenileme Maliyeti (AYM): Bir varlığı, modern eşdeğer bir varlık haline getirmede, fiziksel bozulma, eskime ve optimizasyon gibi tüm biçimleri göz önünde bulunduran güncel yenileme maliyetidir.

Bağımsız Değerleme Uzmanı: Hiçbir kuruma bağlı olmayan, müşteri ile hiçbir maddi bağ kurmayan, müşteri ya da kendi adına hareket eden değerleme uzmanıdır.

Makul Değer: İki farklı tanımı vardır ve bu tanımlar değerleme içeriğine göre büyük bir dikkatle seçilerek ve doğru şekilde kullanılmalıdır. Birincisi, piyasa paydaşları arasında, bir varlığın, elde edilen satış fiyatı veya ödenen el değiştirme bedelinin hesap edildiği tarihteki tutarıdır. İkincisi, bir varlığın satışı için yükümlülükleri belirli, ilgili ve istekli taraflar arasındaki tahmini fiyattır. Bu fiyat, finansal raporlama değerlemeleri için uygulanmamaktadır.

Şerefiye Değeri: Bir işten ya da bir işten elde edilen kardan veya birbirinden ayrılmayan mülk grubundan elde edilen olası ekonomik faydadır.

Gelir Yaklaşımı: Güncel bir sermaye değerinin gelecekteki nakit akımlarının tek bir güncel değere dönüştürülerek ifade edilmesini sağlayan yaklaşımdır.

Yerinde Araştırma: Taşınmazın yerinde görülmesi veya bir varlığın araştırılması, değere yönelik olarak mesleki görüş bildirmek amacı ile ilgili bilgilerin değerlendirilmesidir. Ancak menkul varlıklar üzerindeki, örneğin sanat eseri veya antika üzerindeki fiziksel inceleme ‘araştırma’ olarak tanımlanmamaktadır.

Gayrimaddi Varlık (Somut Olmayan Varlık): Kendi ekonomik özelliklerini yansıtan parasal olmayan varlıktır. Fiziksel olması gerekmemekte ancak sahibine imtiyaz hakkı ve ekonomik fayda sağlamaktadır.

Kurum İçi Değerleme Uzmanı: Ya varlıklara sahip olan bir kuruluş veya işletmede ya da bir muhasebe firmasında mali kayıtların ve/veya raporların hazırlanmasından sorumlu olarak istihdam edilen değerleme uzmanıdır. Bir dahili değerleme uzmanı genellikle bağımsızlık ve mesleki tarafsızlık konusunda gerekli tüm ihtiyaçları karşılama yeteneğine haizdir. Ancak değerleme uzmanı açısından bağımsızlık, tarafsızlık ve çıkar çatışması, bir dizi kamu temsili ve düzenlemeler nedeniyle her zaman tam olarak sağlanamayabilir.

Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (UFRS): Muhasebe ilkelerinde ortak bir dil sağlanması amacıyla Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (UMSK) tarafından belirlenmiştir. Standartlar kavramsal çerçevede geliştirilmiş, bu nedenle finans alan unsurları evrensel olarak uygulanabilir bir şekilde tanımlanmıştır. Bu standartlar, daha önce Uluslararası Muhasebe Standartları (UMS) olarak bilinen standartlardır.

Gayrimenkul: Arazi ve arazi üzerinde yer alan, arazinin doğal bir parçası olan tüm şeyler (örneğin ağaçlar, mineraller) ile araziye ilişkin diğer şeyler (örneğin binalar ve tesis iyileştirmeleri) ve kalıcı yeraltı veya yer üstünde yer alan ek yapıların tamamıdır (örneğin mekanik ve elektrik sağlayan hizmetler/ müştemilatlar).

Gayrimenkul Mülkiyeti: Gayrimenkul ile ilgili herhangi bir olumsuz hak, menfaat veya fayda dahil olmak üzere gayrimenkul sahipliği (örneğin yükümlülükler, takyidatlar veya borçlar dahil) ile ilgili tüm hakların bulunduğu değerli varlıktır.

Yatırım Amaçlı Gayrimenkul: Sahibinin mülkiyetinde olan gayrimenkuldür; türüne göre bir arazi, bir bina veya binanın bir bölümü veya her ikisidir; kira veya sermaye kazancı elde etmek veya her ikisi için de; (a) mal veya hizmet üretimi için kullanım veya idari amaçlar için kullanım veya (b) işlerin normal seyrinde satılık olması ile tanımlıdır.

Belirli Amaca Özgü Gayrimenkul: Bir gayrimenkul nadiren satılmış ya da hiç piyasada satılmamış (parçası olduğu iş veya işletmenin satış yolu dışında) ise, bunun nedeni belirli bir amaca özgü olması, tasarımı, yapısı, boyutu ve konumundaki benzersizliğidir. Bu yapı belirli bir amaca özgü gayrimenkul olarak tanımlanır.

Ticarete İlişkin Mülkiyet: Belirli bir iş türünün ticari potansiyel değerini yansıttığı bir yerde, bu iş türüne göre tasarımlanan bir tür gerçek gayrimenkul mülkiyetidir.

Ticari Stok: Stok arsa ve binalar ile ilgili olarak inşaatçılar ve geliştirme şirketleri tarafından satış amaçlı elde tutulan mülkiyettir. Örneğin işin normal seyrinde satılmak için elde tutulan mülkiyet ticari stoktur.

Yatırım Değeri: Bir varlığın sahibi veya olası sahibi için bireysel yatırım veya işletme hedeflerine yönelik ederidir. Aynı zamanda kıymet olarak da bilinir.

Piyasa Yaklaşımı: Fiyat bilgilerinin mevcut olduğu aynı veya benzer varlıklar ile söz konusu varlığı karşılaştırarak değer ölçütünü sağlayan yaklaşımdır.

Piyasa Kirası: Kiralanan gayrimenkulün değerleme gününde işleme konu olan tahmini miktarıdır. Bir gayrimenkul mülkiyeti; istekli tarafların (kiralayan ve kiracı) bilgisi dahilinde, ölçülü şekilde ve zorlama olmaksızın, uygun kira şartlarında bir işleme konu olarak kiralanır.

Piyasa Değeri: Bir varlık veya borcun istekli tarafların (alıcı ve satıcı) bilgisi dahilinde, ölçülü şekilde ve zorlama olmaksızın, değerleme gününde işleme konu olan tahmini miktarı ya da tahmini takas değeridir.

Birleşme Değeri (Sinerjistik Değer): Bu kavram sıklıkla sinerjistik değer veya birleşme (evlilik) değeri olarak bilinir. Değere ilave edilen unsur iki veya daha fazla varlık veya çıkarın kombinasyonu tarafından oluşturulmuştur, bu nedenle sinerjistik değeri, ayrı değerlerin toplamından daha fazla olan değerdir.

Özel Varsayım: Değerleme tarihinde mevcut fiili durumdan farklılaşan varsayım ya da bir işlemdeki tipik bir piyasa katılımcısı tarafından yapılmış olmayan varsayımdır.

Özel Alıcı: Bir alıcı için belirli bir varlık özel bir değere sahiptir çünkü varlığın mülkiyetine sahip olmaktan doğacak avantajlar piyasadaki diğer alıcılar için geçerli olmayacaktır. Bu kişi özel alıcı olarak tanımlanır.

Özel Değer: Sadece özel bir alıcı için değer taşıyan bir varlığın belirli özelliklerini yansıtan parasal tutarıdır.

Sözleşme Şartları: Koşullara ilişkin üye tarafından önerilen ya da üyenin ve müşterinin üzerinde anlaştığı ve değerleme işleminin raporlanmasında ya da işi devralmada başvurulması gereken yazılı belgedir.

Yeni standartların kapsamı ve uygulama esasları bakımından, Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği ve Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği tarafından yayınlanan Uluslararası Değerleme Standartları’nda oldukça farklı yenilikler içermektedir. Şubat 2017 tarihinde Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği ve Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği tarafından yayımlanan uluslararası değerleme standartları ile teknik bilgi notu ve sözlük ekte verilmiştir.

7.4. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Yönetmeliğinin İncelenmesi

Türkiye’de lisanslı değerleme uzmanlarının hizmet sunumunda en yoğun alanı teşkil eden bankalara yönelik değerleme işlemlerinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından yürürlüğe konulan “Bankalara Değerleme Hizmeti Verecek Kuruluşların Yetkilendirilmesi ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik” (Resmi Gazete, Tarihi: 01.11.2006, Sayı: 26333) yerine “Bankaların Değerleme Hizmeti Almaları ve Bankalara Değerleme Hizmeti Verecek Kuruluşların Yetkilendirilmesi ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik” (Resmi Gazete, Tarihi: 12.01.2017, Sayı: 29946) yürürlüğe konulmuştur. Yönetmelik; 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na göre hazırlanmış olup, Yönetmeliğin amacı; bankalara değerleme hizmeti verecek kuruluşların yetkilendirilmesi, faaliyetleri ve yetkilerinin kaldırılmasına ilişkin usûl ve esasları düzenlemektir (Md. 1). Yönetmelikte kullanılan temel kavramlar ve terimler aşağıdaki gibi tanımlanmıştır:

Değerleme Kuruluşu: Yönetmelik uyarınca bankalara değerleme hizmeti veren kuruluş (Md.3/c),

Gerçeğe Uygun Değer: Karşılıklı pazarlık ortamında bilgili ve istekli gruplar arasında bir 454

varlığın el değiştirmesi ya da bir borcun ödenmesi durumunda ortaya çıkması gereken doğru ve güvenilir bir biçimde belirlenen değeri (Md. 3/ğ),

Değerleme Uzmanı: Değerleme Tebliğinde (SPK, Seri: VIII, No:35) tanımlanan değerleme uzmanlarını (değerleme uzmanı, sorumlu değerleme uzmanı, konut değerleme uzmanı, değerleme uzman yardımcısı, konut değerleme uzman yardımcısı).

Yönetici: Değerleme kuruluşunda, yönetim kurulu üyesi, genel müdür, genel müdür yardımcısı olarak görev yapanlar ile bu unvanları haiz olmamakla birlikte yetki ve görevleri itibariyle bu pozisyonlara denk veya daha üst konumlarda görev yapan personeli ifade etmektedir. Yönetmelikte tanımlanan gerçeğe uygun değerin değerleme standartlarındaki karşılığı adil piyasa değeri veya makul değerdir. Ancak Yönetmelik ile tanımlanan değerleme uzmanı ile Kurul tarafından hazırlanan Tebliğdeki tanımın da örtüşmediği açıktır.

Değerleme hizmeti, bankaların; (a) Organize piyasalarda işlem görmeyen ya da herhangi bir nedenle gerçeğe uygun değeri belirlenemeyen ve Kanuna istinaden çıkarılan düzenlemelerde öngörülen, (1) bilançolarında kayıtlı varlıklarının ve yükümlülüklerinin, (2) kredileri ve diğer alacaklarına ilişkin olarak aldıkları teminatların, (3) Taraf oldukları sözleşmelerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerinin, birleşme, bölünme veya hisse değişimine konu olan paylarının ya da varlık ve yükümlülüklerinin ve (4) 5411 Sayılı Kanunun 4 üncü maddesinde sayılan faaliyetler dışındaki işlemlerden kaynaklanan gelir ya da giderlerinin, belirli bir tarihteki gerçeğe uygun değerinin bağımsız olarak belirlenmesidir. Bu kapsamda yapılacak değerleme çalışmalarında, ilgisine göre, 6/3/2006 tarihli ve 26100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sermaye Piyasasında Uluslararası Değerleme Standartları Hakkında Tebliğ (Seri: VIII, No: 45) ile Türkiye Muhasebe Standartlarının değerlemeye ilişkin hükümleri esas alınır (Md. 4/4).

Yönetmelikte bağımsızlık; değerleme kuruluşlarının, ortaklarının, yöneticilerinin ve değerleme uzmanlarının bu Yönetmelik kapsamındaki faaliyetlerini doğruluk ve tarafsızlık içinde yürütmelerini sağlayacak bir davranış ve anlayışlar bütünü olarak tanımlanmıştır (Md. 5/1). Değerleme faaliyetleri sırasında ortaya çıkabilecek herhangi bir menfaat ilişkisinden uzak kalmak, dürüstlük ve tarafsızlıklarını etkileyebilecek hiçbir müdahaleye imkan vermemek, değerleme faaliyeti sonucunda ulaştıkları görüşlerini, kendilerinin ya da başkalarının doğrudan veya dolaylı çıkarlarını düşünmeksizin açıklamak zorundadırlar (Md. 5-2/a),

Değerleme hizmeti verilen bankaların, bunların doğrudan veya dolaylı olarak kontrol ettiği ortaklıklarının ve bankayı kontrol eden ortakların yönetimi ile ilgili karar alma sürecine katılamaz ve bunlarla doğrudan veya dolaylı ortaklık ya da piyasa koşullarına göre imtiyazlı bir şekilde borç- alacak ve kredi ilişkisine giremez veya bunlarda yönetim kurulu başkanı veya üyesi, genel müdür ya da genel müdür yardımcısı olarak veya önemli karar, yetki ve sorumluluğu taşıyan başka sıfatlarla görev alamaz, yönetim hizmeti veremezler (Md. 5-2/b),

Üçüncü derece dahil kan ve ikinci derece dahil kayın hısımları ile eşlerinin, ortağı, yönetim kurulu başkanı veya üyesi, genel müdürü, genel müdür yardımcısı olduğu veya başka unvanlarla istihdam edilseler dahi, yetki ve görevleri itibarıyla genel müdür yardımcısına denk veya daha üst konumlarda icraî nitelikte görev yapan yönetici oldukları bankalara ilişkin değerleme faaliyetinde bulunamazlar (Md. 5-2/c),

Değerleme kuruluşu ile değerleme kuruluşunun hukuki bağlantısı bulunan yurt içindeki veya yurt dışındaki değerleme kuruluşunun, değerleme hizmeti verilen banka, bankanın ortakları ya da bankanın doğrudan veya dolaylı olarak kontrol ettiği ortaklıklar ile doğrudan veya dolaylı ortaklık ya da piyasa koşullarına göre imtiyazlı bir şekilde kredi veya borç-alacak ilişkisine girilmiş olunmaması ya da değerleme faaliyetinin tarafsız bir şekilde yapılmasını engelleyen herhangi bir menfaat ilişkisinin bulunmaması zorunludur (Md. 5-3). Değerleme kuruluşunun bankalara değerleme hizmeti vermeleri için öncelikle yetkilendirilmesi gerekir. Yönetmelik kapsamında bankalara değerleme hizmeti verecek kuruluşların aşağıdaki koşullara sahip olmaları gerekir (Md. 9):

a) SPK tarafından sermaye piyasasında değerleme hizmeti verme konusunda yetkilendirilmiş ve Birliğe üye olması, b) Bankalara değerleme hizmetini verebilecek yönetim yapısına yeterli sayı ve nitelikte değerleme uzmanı kadrosuna, gerekli teknik donanım ile belge ve kayıt düzenine sahip olması, c) Yurt içinde ya da yurt dışında değerleme yapma yetkilerinin iptal edilmemiş olması, ç) Değerleme faaliyeti sırasında bağımsızlığın ortadan kalkması durumunda kuruluşun bankaya verilen değerleme hizmetinden çekileceğini taahhüt etmiş olması, d) Nitelikli pay sahipleri ile sorumlu değerleme uzmanlarının; 1) Başka bir değerleme, bağımsız denetim veya derecelendirme kuruluşunda ortaklığının bulunmaması, yönetici, değerleme uzmanı, bağımsız denetçi ya da derecelendirme uzmanı sıfatı ile görev yapmaması, gibi şartlar aranmaktadır. Değerleme kuruluşunun 5411 Sayılı Kanunun 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen nitelikleri haiz ve tüzel kişi ortaklarının bulunması halinde de bu kapsamdaki ortaklarının ortaklık yapısının şeffaf ve açık olması şarttır.

Değerleme kuruluşunun yetkilendirme başvurusunda bulunduğu değerleme konusu ya da konularına ilişkin yeterliliği dikkate alınarak Kurulca değerlendirme yapılır. Kurulca uygun görülecek değerleme kuruluşları bu Yönetmelik kapsamında “gayrimenkullerin, gayrimenkul projelerinin veya bir gayrimenkule bağlı hak ve faydaların değerlemesi” hizmeti verme konusunda yetkilendirilir. Yetkilendirilen değerleme kuruluşları Kurumun internet sayfasında kamuoyuna duyurulur.

Değerleme raporu, değerleme işleminin sonuçlarına ilişkin olarak hazırlanan yazılı metindir. Değerleme raporu yetkili değerleme kuruluşunun değerleme faaliyetlerini bizzat yürüten ve bu kapsamda yerinde inceleme ve araştırmaları yapan değerleme uzmanları tarafından hazırlanır ve imzalanır. Sözleşmeli değerleme uzmanlarına hazırlattırılan değerleme raporları da dahil olmak üzere, yetkili değerleme kuruluşlarınca bankaların talebiyle hazırlanan değerleme raporlarının her birinin ayrıca bir sorumlu değerleme uzmanı, kalkınma ve yatırım bankalarında ilgili genel müdür yardımcısı ve kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşların nitelikli paya sahip olduğu ya da kontrol ettiği değerleme kuruluşlarında yönetim kurulunca belirlenecek yetkili kişi tarafından imzalanarak bankaya sunulması zorunludur. Değerleme raporları 15/1/2004 tarihli ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında edinilen güvenli elektronik imza ile imzalanabilir. Değerleme kuruluşu, değerleme raporunun bir nüshasını en az on yıl süreyle kendi bünyesinde saklamak zorundadır. Değerleme raporlarının arşivlenen nüshalarının sıhhatlerinden şüpheye mahal verilmeyecek şekilde istenildiğinde yetkili kişilere teslim edilmesine yönelik gerekli tedbirlerin alınması ve buna ilişkin sorumluluğun değerleme kuruluşlarında olması kaydıyla, değerleme kuruluşlarının evrak, belge, doküman, dosya ve kayıtlarının her türlü önlemin alındığı arşiv deposunda bu iş için geliştirilmiş özel bir yazılım ile her türlü olumsuzluğa karşı koruma ve arşiv hizmeti verme amacıyla imzalanmış sözleşme kapsamında arşiv kuruluşları bünyesinde fiziksel olarak veya 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında edinilen güvenli elektronik imza ile imzalanmış şekilde muhafaza edilmesi mümkündür (Md. 14).

Değerleme raporu ilgisine göre asgari olarak aşağıda belirtilen unsurları içerecek şekilde düzenlenir:

a) Rapor bilgileri; 1) Raporun tarihi ve sayısı, 2) Değerlemeyi yapan değerleme uzmanı veya uzmanlarının ad ve soyadları, imzaları ve lisans numaraları, 3) Değerleme raporunu imzalamaya yetkili sorumlu değerleme uzmanının adı ve soyadı, imzası ve lisans numarası, 4) Değerleme tarihi, 5) Dayanak sözleşmenin tarihi,

b) Değerleme kuruluşunu ve bankayı tanıtıcı bilgiler; 1) Değerleme kuruluşu ve bankanın unvanı ve adresi, 2) Bankanın değerlemeye ilişkin talebinin kapsamı ve varsa getirilen sınırlamalar,

c) Değerleme faaliyetine ilişkin bilgiler,

ç) Değerlemesi yapılan varlık, hak, yükümlülük ya da işleme ilişkin bilgiler ile değerlemeyi oluşturmak için kullanılan çalışmanın kapsamına ilişkin analizler,

d) Değerleme faaliyeti sonrası ulaşılan nihai değerin bağlı olduğu tüm varsayımlar ve sınırlayıcı koşullar belirtilerek analiz sonuçlarının değerlendirilmesi,

e) Sonuç; 1) Raporu imzalamaya yetkili kişinin sonuç cümlesi, 2) Nihai değer takdiri, 10/14

f) Nihai değerin takdirinde, gerçeğe uygun değer esas alınarak Türk Lirası üzerinden nihai değer takdiri yapılır. Gayrimenkul projelerinin değerlemesinde projenin değerleme tarihi itibarıyla bitirilmiş olması varsayımı ile Türk Lirası üzerinden ve ayrıca değerleme tarihi itibarıyla tamamlanmış kısmının arsa değeri dahil Türk Lirası üzerinden değer takdir edilir.

g) Rapor ekleri; 1) Değerleme konusu gayrimenkule ilişkin fotoğraf, grafik, tapu örneği ve benzeri bilgi ve belgeler,

Değerleme kuruluşları, Yönetmelik kapsamındaki değerleme faaliyetlerinden doğabilecek zararların tazmini amacıyla, asgari poliçe tutarı 500.000 TL ve bir önceki yıl bankalara verdikleri değerleme hizmetlerinden elde ettikleri gelirden az olmamak üzere, 5411 Sayılı Kanunun 36’ncı maddesi uyarınca hesap dönemini takip eden tarihten itibaren on beş gün içinde genel şartları Hazine Müsteşarlığınca belirlenen mesleki sorumluluk sigortası yaptırmak zorundadır. Mesleki sorumluluk sigortası yaptırılacak sigorta şirketi, değerleme kuruluşunun ya da değerleme kuruluşu ile hukuki bağlantısı bulunan yurt içindeki veya yurt dışındaki değerleme kuruluşunun nitelikli paya sahip olduğu ortaklığı olamaz. Değerleme hizmeti alan banka tarafından, değerleme hizmeti sözleşmesinde veya diğer herhangi bir şekilde, mesleki sorumluluk sigortasının bankanın doğrudan veya dolaylı olarak nitelikli pay sahibi olduğu ya da dahil olduğu risk grubu bünyesinde yer alan bir sigorta şirketi tarafından yapılması zorunlu tutulamaz, bu yönde teşvik ve telkinde bulunulamaz ve değerleme kuruluşlarınca sunulan değerleme hizmetini etkileyecek şekilde sözleşme ücreti pazarlık konusu edilemez (Md. 15).

Müzakere Yeteneklerinizi Geliştirin!

 

Müzakerenin bir ideal ile başlayan ve satışla sonuçlanan bir süreç olduğu söylenir. Alıcı ve satıcıları satış kapama ekseninde buluşturabilmek için gelişmiş müzakere tekniklerine sahip olmanız gereklidir.

Emlak profesyonelleri için müzakerenin geliştirilmesi genellikle eğitimlere ve koçluk programlarına indirgenir. Oysa ki müzakere başarının altın anahtarlarından biridir.

Emlak piyasasına yeni girmiş kişilerin genellikle müzakere yetenekleri bulunmaz. Çoğunlukla müzakere ile ilgili bir eğitim almamışlardır ve bu konuda deneyimleri yoktur.

Alıcı ve satıcılar da müzakere konusunda deneyimsizdirler, ayrıca birbirlerine karşı kaygılı ve şüphecidirler.

Alıcı ve satıcıların kendilerine dair geçmiş deneyimleri vardır ve bu deneyimler onları birbirlerine karşı güvensiz yapar.

Şimdi sizinle sizi müzakere konusunda daha güvenli ve daha az stresli yapacak bazı önerilerimizi paylaşmak istiyoruz. Bu öneriler sizi emlak profesyonelleri arasında bir adım öne çıkaracak ve işinizi büyütmenizi sağlayacaktır;

Sunumlarınızda satıcı ve alıcıyı nasıl müzakere yapacakları konusunda yol gösterin

Alıcı ve satıcıyı sürecin nasıl işleyeceği konusunda bilgilendirin. Örneğin, “evinizi almak isteyen bir alıcı çıktığında nasıl bir yol izleyeceğimizi anlatmama izin verin. Önce evinizle ilgilenen bir alıcı çıkacak ve bir teklifte bulunacak. Gayrimenkulünüz ile ilgili müzakere edilecek fiyat dışında pek çok konu var. Şimdi size bunlardan bahsetmek istiyorum.” şeklinde satıcıyı bilgilendirdiğiniz ve olacaklar konusunda örnekler üzerinden nasıl hareket edileceğini anlattığınızda müşteriniz kendisini daha rahat ve daha az stresli hissedecektir.

Alıcı ve satıcıyı en kötü senaryoya hazırlayın

Alıcı ve satıcıyı en kötü ve en iyi senaryolar konusunda bilgilendirin. Alıcı da satıcı da genellikle ya ortada ya da en iyi senaryoya yakın senaryolara yatkın olacaklardır. Genellikle kişiler düşünce baloncuğunda en iyi senaryonun olacağını planlarlar.

Onları en kötü senaryoya da hazırlamak gerekir. En kötü senaryonun ne olabileceğini bilmek ve bu konuda hazırlıklı olmak onları daha az stresli ve sakin yapacaktır.

Eğer onları kötü senaryolara hazırlamazsanız, müzakereyi yönetmeye çalışacak ve daha stresli, güvensiz ve daha az işbirlikçi olacaklardır.

Onları müzakereye doğru hazırlayacak kelimeleri bulabilirseniz, sürecin nasıl yumuşak ve hızlı aktığını göreceksiniz. Sonuçta alıcı da satıcı da ortak bir noktada buluşmak isterler.

Araştırın, Hazırlanın ve Plan Yapın

Emlak piyasası ile ilgili müşteriniz, çevrede bulunanlar, komşular, diğer emlak şirketleri ve bulabildiğiniz her kişiden her türlü bilgiyi edinmeye çalışın. Fazladan edindiğiniz her bilginin işinize yarayacağını unutmayın.

Özellikle şu sorulara çözüm bulmaya çalışın;

Kimler taşınıyor? Nereye taşınıyor? Neden taşınıyor?

Satıcıların bir fiyatı var mı?

Alıcıların bir teklifi var mı?

Alıcılar alternatif olarak başka bir ev görmüşler mi? Ne kadar zamandır emlak piyasasında araştırma yapıyorlar?

Tüm bu sorularınıza yanıt ararken etik kurallara ve yasalara saygılı olmalısınız.

Aynı zamanda alıcı ve satıcılarınızı taşındıkları evler ile ilgili kendilerini dezavantaja sokacak bilgiler iletmemek hususunda dikkatli olmaları konusunda da uyarmalısınız.

Dürüstlük ve tutarlılık ile tüm tarafların saygısını kazanmalısınız

İnsanlar sizin sözünüzün eri, dürüst ve tutarlı biri olduğunuzu düşündüklerinde müzakerede şansınız artacaktır. Güven burada en önemli konudur. İnsanların güvenlerini kazanmalısınız.

Bunu da yapacağınızı söylediğiniz şeyi yaparak, göstereceğinizi söylediğiniz şeyi göstererek ve arayacağınızı söylediğiniz zamanda arayarak yapabilirsiniz.

Objektifliği sağlamalısınız

Bir tarafa diğer taraf hakkında hatalı bilgilendirme yapmayın ya da kendi görüşlerinizi söylemeyin. İki taraf arasında birbirinden laf taşımayın. Bir tarafın alıcı olduğunu vermeyi düşündüğü fiyatı ya da görüşlerini diğer taraf olmadan iletmeyin.

Objektif bir ortam yaratın ve müzakerenin yanınızda yapılmasını sağlayın. Çoğunlukla müzakere noktasında işin bozulmasına neden olan sorun arada hatalı bilgilerin iletilmesi ya da bir tarafın görüşleri hakkında diğerine hatalı bilgilendirme yapılmasıdır.

Aynı zamanda alıcı ve satıcıyı sizin olmadığınız bir ortamda bir araya getirmemelisiniz.

Kabul edileceğini düşündüğünüz bir teklifi yazın

Pek çok kez teklif vermek her iki tarafı da gerer. Gerçekten kabul göreceğine inandığınız bir fiyat teklifini önerin. Bu teklife müşterinizi ilk sunumdan itibaren hazırlayın. Piyasa değerine uymayan fiyatlar vererek müşterinizi yanıltmayın, bu hem süreci uzatır hem de size olan güveni zedeler.

Ve unutmayın müzakere yetenekleriniz müzakere yapa yapa gelişir 🙂

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

BEŞİNCİ BÖLÜM: GAYRİMENKUL FİNANSMANI VE ARAÇLARI

5.1. Gayrimenkul Finansmanı ve Kapsamı

Gayrimenkul finansmanı, gayrimenkul (taşınmaz) sektörüne yönelik çalışmaların kapsamı ile doğrudan ilişkilidir. 2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda gayrimenkulün kapsamına; arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler girmektedir (Md. 704). Belirtilen taşınmaz türlerinin ayrı ayrı veya birlikte finansman konusu olabilmeleri için öncelikle tapu siciline tescil edilmeleri gerekmektedir.

Tanıma göre gayrimenkuller; oturmaya elverişli olan konut tipindeki yapılar ve oturmaya elverişli olmayan yapılar (ofis, alışveriş merkezleri gibi ticari yapılar; fabrika, imalathane gibi sınaî yapılar; hastane, kreş gibi sıhhi ve sosyal yapılar; dini yapılar; idari yapılar gibi) ile araziler şeklinde gruplara ayrılmaktadır. Konut olarak kullanılan yapılar ise belirtilen türler içinde en fazla önem verilmesi gereken gayrimenkul türüdür. Arsa piyasası, yapı malzemesi, araç gereç, dayanıklı tüketim ve işgücü piyasaları ile olan bağlantıları nedeniyle geniş anlamda gayrimenkul ve dar anlamda ise konut, ülke ekonomisinin lokomotif sektörlerinden biridir.

Gayrimenkul finansman sistemi ile konut arzının artışı ve konut niteliğinin geliştirilmesi beklenmektedir. Bu beklentilerin gerçekleşmesi; devlet, mali kuruluşlar, konut üreticileri ve hane halkı arasında oluşturulacak dengeli bir ilişkinin varlığına bağlıdır438. Amaç, konut sahibi olmayan hane halkının nitelikli konut edinebilecekleri bir ortamı tesis etmek olduğuna göre, bunun ön şartı iyi işleyen gayrimenkul finansman sisteminin varlığıdır. Bu sistemin başarısı da belirli faktörlere bağlıdır. Bu faktörleri; (i) sistemin gayrimenkul satın alınacak ve talepleri karşılayacak düzeyde kredi arz etmesi, (ii) kredilerin ödenebilir şartlarla sunulması ve (iii) kredi geri ödeme sürelerinin uzun vadeye yayılması olarak sıralamak mümkündür.

Gayrimenkul finansman piyasalarının gelişmiş ve etkin olduğu ülkelerde, mali kuruluşlar yalnızca hane halkı tasarrufları yoluyla sağladıkları fonlarla değil, düzenlemiş oldukları kredileri satarak ya da bu kredilere dayalı menkul kıymet ihraç ederek kendilerine fon sağlama imkanına kavuşmaktadırlar.

Gayrimenkul finansman sisteminin başarısını belirleyen diğer bir unsur ise, piyasaya mali kurumlar tarafından arz edilecek olan kredilerin hem ödenebilecek koşullarla hane halkına sunulması, hem de bu kredilerin kuruluşların temel mali tablolarını olumsuz yönde etkilememesidir. Uzun vadeli, sabit faiz oranlı, eşit geri ödemeli krediler hane halkı tercihi bakımından olumlu iken, bu tür bir kredinin vadesi boyunca piyasa faiz oranlarında meydana gelebilecek artışlar da kredi kullandıran kurumları olumsuz etkilemektedir. Bu bakımdan etkin işleyen bir gayrimenkul finansman piyasası bir taraftan kredi arz eden kurumların piyasadaki sürekliliğini sağlamayı amaçlarken, diğer yandan da kredi geri ödemelerinin devamlılığının sağlanmasına yönelik denge sağlamak zorundadır.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde gayrimenkul finansmanının gelişiminde, enflasyon oranları ve buna bağlı olarak faiz oranlarındaki düşük düzey ve istikrar, ülkelerin büyüme hızları ve ülkeye gelen yabancı sermayenin etkisi büyüktür. Gayrimenkul finansmanı, yapısı gereği uzun vadeli fon bulmayı ve kredi geri ödeme sürelerinin uzun bir vadeye yayılmasını gerektirir. Uzun vadeli fon, hem konutu finanse edecek kredi kurumu, hem de konut edinmek isteyen hane halkı tarafından istenen bir kolaylıktır.

Türkiye’de modern anlamda konut finansman sisteminin başlangıcının, Sermaye Piyasası Kurulu’nun gayrimenkul finansmanı için yayımladığı üç önemli Tebliğ olduğu söylenebilir. Bu Kanun ve tebliğler ile konut finansman sisteminin altyapısı oluşturulmuştur444. Konut finansman sisteminde köklü değişikler öngören 5582 Sayılı Kanun 2007 yılında kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. 5582 Sayılı Kanun ile birlikte Türkiye’de gelişmiş ülkelere benzer bir konut finansman sistemi oluşturulmak istenmiştir. Ancak 28.07.1981 tarihinde yürürlüğe giren mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda birçok değişiklik yapılmış ve ardından 06.12.2012 tarih ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (Md. 139) ile söz konusu düzenleme yürürlükten kaldırılmıştır. Günümüzde gayrimenkul finansmanını düzenleyen temel hükümler 6362 Sayılı Kanun ile öngörülmüş bulunmaktadır.

6362 Sayılı Kanunda gayrimenkul finansmanına girdi sağlayan sermaye piyasası araçları; menkul kıymetler, türev araçlar ile yatırım sözleşmeleri de dahil olmak üzere Sermaye Piyasası Kurulu’nun bu kapsamda olduğunu belirlediği diğer sermaye piyasası araçlarıdır. Sermaye piyasası araçlarının satışında ihraç olunan paylarının bedellerinin tamamen ve nakden ödenmesi zorunludur. Kurul, satış süresi içinde satılamayan payların tamamının satın alınacağı ve bedellerinin ödeneceğinin ortaklığa karşı taahhüt edilmesini isteyebilir. Kurul; birleşme, bölünme, hisse değişimi ve benzeri şirket yapılandırmalarında yapılacak sermaye artırımları gibi pay bedellerinin nakden ödenmesinin zorunlu olmadığı durumları belirlemeye yetkilidir (6362 SK, Md. 12).

5.2. Gayrimenkul Finansmanı Açısından Sermaye Piyasası Kurumları

Türk sermaye piyasalarının, mevzuat altyapısı bakımından ciddi eksikliğinin olmadığı, ancak faaliyet hacmi açısından, dünya sermaye piyasaları ile karşılaştırıldığında henüz gerilerde yer aldığı ve bunun nedeninin ise büyük ölçüde, ülkemizin içinde bulunduğu genel ekonomik koşullarla bağlantılı olduğu belirtilmektedir. Bu süreçte, sistemin sağlıklı oluşumu bakımından kurumsallaşmanın da gerçekleşmesi gerekmektedir. Türkiye’de sermaye piyasası kurumları; (i) yatırım kuruluşları, (ii) kolektif yatırım kuruluşları, (iii) sermaye piyasasında faaliyette bulunacak bağımsız denetim, değerleme ve derecelendirme kuruluşları, (iv) portföy yönetim şirketleri, (v) ipotek finansmanı kuruluşları, (vi) konut finansmanı ve varlık finansmanı fonları, (vii) varlık kiralama şirketleri, (viii) merkezi takas kuruluşları, (ix) merkezi saklama kuruluşları, (x) veri depolama kuruluşları ve (xi) kuruluş ve faaliyet esasları Kurulca belirlenen diğer sermaye piyasası kurumları olarak sıralanmaktadır. 6362 Sayılı Kanunun 35’inci maddesinin (c) bendinde, “Sermaye piyasasında faaliyette bulunacak değerleme kuruluşları” ifadesi ile “Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği” ve bu birliğe üye olan Gayrimenkul / Taşınmaz Değerleme Uzmanları ve Şirketleri olarak ifade edilmektedir.

5.3. Gayrimenkul Finansmanında Kullanılan Yöntemler ve Etkinliklerinin Değerlendirilmesi

Konut finansman yöntemleri, genel olarak bireylerin ihtiyaç duydukları konutları satın alabilmeleri için gerekli olan fonun nasıl sağlandığını, başka bir ifade ile satın alınacak konut değerinin nasıl ve nereden karşılandığını ifade etmektedir. Konut finansman sisteminin etkinliği, tasarruf sahiplerinden fonları toplayarak konut satın almak isteyen bireylere aktarma fonksiyonunu yerine getirmesine bağlı olarak artmaktadır. Ayrıca bu sistemin etkinliği için arz edilebilir yeterli hacimde uzun vadeli konut kredilerinin varlığı da büyük önem taşımaktadır. Konut yatırımı; bireyler için uzun vadeli ve hacim olarak büyük bir yatırım türü olduğundan, konut satın almak isteyen bireylerin ihtiyaç duydukları fonları tasarruf sahibinden alarak bireylerin fon ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla çeşitli konut finansman sistemleri geliştirilmiştir. Ancak her sistemin temel özelliği, tasarruf sahiplerinin ve yatırımcıların fonlarının kendi konutlarını satın almak isteyenlere aktarılmasıdır. Karmaşık yapısı nedeniyle ülkeden ülkeye farklılık gösteren konut finansman sistemleri bulunmaktadır.

Toplanan fonların nasıl organize edildiğine ve temel sermaye kaynaklarına göre yapılan bir sınıflandırmaya göre konut finansman yöntemleri; (i) mevduata dayalı konut finansman sistemleri, (ii) bono piyasasına dayalı ipotek kuruluşları (ipotek bankaları), (iii) menkul kıymetleştirme, (iv) ulusal konut acentalarınca sağlanan konut kredileri, kamu konut (emlak) bankaları ve konut fonları ile finansman sağlama (v) diğer finansal kaynaklar kullanılarak fon sağlayan yöntemler olarak gruplandırılabilir445. Ancak ülkeler arasında ciddi farklılıklar bulunmakta olup, bazı ülkelerde mevduat bankalarının piyasadaki payı daha büyükken, diğer bazı ülkelerde ise ipotek bankaları piyasadan en yüksek payı almaktadır. Avrupa’da temel konut finansman kuruluşları; mevduat bankaları ve ipotek kredi kurumlarıdır.

Mevduata dayalı konut finansman sistemlerinde; sermayelerinin büyük kısmını mevduat yoluyla toplayan mevduat bankaları yer almaktadır. Bu kurumlar mevduat toplama faaliyetlerine ilave olarak kredi vermek için gerekli olan fonu, bono ihraç etmek ve sahip oldukları kredileri menkul kıymetleştirme yoluyla toplamaktadır. Bankalar, finansmanlarının büyük bir kısmını mevduat hesapları yoluyla karşılamakta ve ayrıca bazı ülkelerde sözleşmeye bağlanmış tasarrufları da kabul etmektedir. Bölgesel ve ulusal tasarruf bankaları ile ticari bankalar da bu grupta yer almaktadır. Uzmanlaşmış özel ihtisas konut (veya emlak) bankaları ise sözleşmeye dayalı tasarruf sistemi kanalıyla tüketicilere konut kredisi kullandırmaktadırlar. Bono piyasasına dayalı ipotek bankacılığı sisteminde; ipotek kredi kurumları ve emeklilik fonları gibi kurumsal yatırımcılara ve bireysel yatırımcılara bono satarak fon toplamaktadırlar. Konut finansmanı alanında sermaye piyasalarından fon toplamak, ipotek bonosu ya da ipoteğe dayalı menkul kıymet ihraç etmek suretiyle iki türlü olmaktadır. İpotek bonoları, kredi kuruluşları tarafından fon toplamak amacıyla ihraç edilmekte, ihraç eden kuruluşun bilançosunda kalmaya devam etmekte ve kredi kalitesi ise, kredi kuruluşlarının kredibilitesinedayanmaktadır.

Menkul kıymetleştirme finansman yöntemi, bankalar ve kamu kesimi tarafından oluşturulan konut fonları tarafından kullanılmaktadır. Menkul kıymetleştirme işlemindeki fon kaynakları, ipotek bonolarındaki fon kaynaklarına benzemektedir. Aslında menkul kıymetleştirme açık bir şekilde ipotek bonolarının bir alternatifi olarak kabul edilmektedir. Devlet konut bankaları ve konut fonları tarafından açık piyasa işlemleri yoluyla bono satma ya da menkul kıymetleştirme yoluyla konut kredileri için gerekli olan fonlar toplanmaktadır. Devlet konut fonlarının büyük bir kısmı sosyal konut projelerine aktarılmaktadır.

Amacı çok basit olmakla birlikte konut finansman sistemlerinde fonların ne şekilde verileceği ve geri ödemelerin nasıl yapılacağı hususlarına bağlı olarak birçok ülkede farklı ve karmaşık yapıda konut finansman sistemleri bulunmaktadır. Ancak, yukarıda belirtilen sınıflandırma dışında, genel olarak konut finansman sistemleri; “doğrudan finansman yöntemi (the direct route), sözleşme karşılığı birikim yöntemi (the contractual route), mevduat finansman yöntemi (the deposit financing route) ve ipotek bankacılığı yöntemi(the mortgage bank route) olarak ta gruplandırılabilir. Genel olarak doğrudan finansman yöntemi ve sözleşme karşılığı birikim yönteminde finansal aracıya ihtiyaç duyulmaması nedeniyle finansal aracıların yer aldığı mevduat finansman yöntemi ve ipotek bankacılığı yöntemlerine göre bu yöntemlerin başarısı daha düşük düzeyde kalmaktadır.

5.3.1. Doğrudan Finansman Yöntemi

Bu yöntemde bireyler kendi tasarrufları ile ya da kişisel ve iş ilişkilerini kullanarak yakınlarından almış olduğu kaynaklarla ihtiyaç duyduğu konutu satın almaktadırlar. Özellikle gelişmiş bir konut finansman sisteminin bulunmadığı bir ülkede konut alıcılarının ihtiyaç duyduğu fonlar, doğrudan doğruya kendi ihtiyacından fazla fona sahip olan diğer kimselerden sağlanmaktadır. Yaş olarak nispeten büyük (olgun gençler) insanlar, gençlerin ve çocuklarının konut sahibi olmalarını sağlamak için onlara fon sağlamaktadır. Daha çok kurumsal konut finansman sisteminin yeterince gelişmediği ya da finansman sistemlerinin verimli olarak çalışmadığı ülkelerde görülen bu yöntem, ortada kurumsal bir aracının olmaması ve konut için gerekli olan fonu sağlayan tarafların beklentileri ile konut alıcılarının beklentilerinin bire bir uyuşmaması nedeniyle kaynak kullanımı açısından oldukça verimsizdir.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde hane halkının önemli kısmının ortalama gelir düzeyi standart sayılabilecek bir konutu satın alamayacak düzeyde olduğundan, bu kişilerin kurumsal bir finansman sistemi ile konut edinmesi mümkün olamamaktadır. Bu nedenle nispeten düşük gelir düzeyine sahip kimseler ihtiyaç duydukları fonları; ailenin diğer üyeleri, arkadaş ve iş çevresinden sağlamakta ya da seçtikleri konutun değerinin bir kısmını peşin ve kalanı için müteahhide borçlanmakta veya altın gibi varlıkların satılması yoluyla konut için gerekli fon temin edilmeye çalışılmaktadır.

Doğrudan finansman yönteminin bir türü olarak konut alıcılarının ihtiyaç duyduğu fonun konut satıcıları tarafından sağlanması yöntemine gelişmiş ülkelerde bile rastlanmaktadır. Aslında konut satıcıları alıcılara herhangi bir ödeme yapmamakta, sadece sattıkları konutun bedelinin tamamını peşin olarak almak yerine bir kısmını peşin almakta ve kalan kısmı için alıcı taraf satıcılara borçlanmaktadır. Ortada gerçekte bir konut kredisi kullandırımı olmasa bile etkisi bakımından konut satıcıları, müşterisini dolaylı olarak da olsa kredilendirmiş olmaktadırlar. “Yaratıcı finansman” (creative financing) olarak da bilinen bu yöntemin, çeşitli nedenlerden dolayı geleneksel konut finansman sisteminin çalışmaması sonucu 1970’lerin sonları ile 1980’lerin başlarında Amerika Birleşik Devletleri’nde yaygın şekilde kullanıldığı görülmektedir.

5.3.2. Sözleşme Karşılığı Birikim Yöntemi

Gelişmiş ve kurumsallaşmış şekilleri Almanya’daki Bausparkassen (bina birlikleri veya toplulukları) ile Fransa’daki tasarruf kurumları olan bu sistem, gelişmiş birçok Avrupa ülkesinde uygulama alanı bulmuştur. Bu sistemde konut sahibi olmak isteyen kişiler piyasa faiz oranlarının altında faiz getirisi elde edecek şekilde ellerinde mevcut olan tasarruflarını bu konuda uzmanlaşmış kredi kurumlarına yatırırlar. Daha sonra bu kişiler birikimleriyle orantılı olarak konut satın almak için gerekli krediye hak kazandıklarında, kullandıkları krediler için piyasa faiz oranlarının altında bir faiz öderler. Başka bir ifade ile bu yöntemle kişiler belirli sürelerle, piyasa faiz oranlarının altındaki maliyetler üzerinden birbirlerini finanse etmektedirler. Bu yöntem, konut edinmek isteyen kişilerin birikimleriyle birbirlerine destek olmaları ve böylece üretimi ya da satın almayı sırasıyla yararlanmak üzere hızlandırmaları esasına dayanır. Diğer bir ifade ile bu sistemin karşılıklı yardımlaşma (mutual help) esasına dayandığı vurgulanmalıdır.

Sözleşme karşılığı birikim yöntemi, nispeten belli bir yaşa ulaşıncaya kadar henüz ilk konutlarını satın alamayan kişilerin bulunduğu ülkelere uygun düşmektedir. Bu yöntem, ilk konutlarını genç yaşlarda elde eden İngiltere gibi ülkelerde kullanılmamakta, kiralama sektörünün yoğun olması nedeniyle genç yaştaki bireylerin konut satın alma yerine konut kiralamasını tercih ettikleri Almanya ve Fransa’da ise yaygın ve verimli olarak kullanılmaktadır.

Sözleşme yöntemi ile satın alınacak konutun bedelinin tamamı karşılanmamakta, belki alıcının ihtiyaç duyduğu fonun en fazla % 40’lık kısmı sağlanmaktadır. Bu nedenle konut alımında bu yöntemin diğer başka yöntemlerle birlikte kullanılması gerekir. Konut kredilerine fon sağlamak için sözleşme karşılığı birikim yönteminin değişik türleri gelişmekte olan ülkelerde uygulanır.

5.3.3. Mevduat Finansman Yöntemi

Birçok ülkede yaygın biçimde kullanılan bu finansman sisteminde; ticari bankalar, yatırım bankaları, konut finansmanı alanında gelişmiş tasarruf ve kredi birlikleri, yapı birlikleri ve dernekleri gibi çeşitli kuruluşlar, piyasa faiziyle tasarruf sahiplerinden topladıkları fonları (mevduatları), devletçe sağlanan özel vergi, disponibilite indirimi ve muafiyetlerle piyasa faiz oranının altında bir oranla konut alıcılarına konut kredisi olarak kullandırırlar. Konut kredisini sağlayan kuruluşlar söz konusu krediye esas teşkil edecek fonun büyük bir kısmını mevduat yolu ile toplamakta olup, fon temini amacıyla tahvil ya da ipoteğe dayalı menkul kıymetler gibi borçlanmayı temsil eden kıymetler ihraç etmektedirler.

Mevduat finansman sisteminde mevduat toplayan kurumlar, bu fonları konut satın almak isteyenlere konut kredisi olarak kullandırmaktadır. Özellikle İngiltere’de Bina Toplulukları veya Dernekleri (Building Societies) ve ABD’deki Kredi ve Tasarruf Birlikleri (Loan and Savings Associations) bu şekilde fon toplayıp tüketicilere konut kredisi kullandıran kurumlardan başlıcalarıdır456. Bu sistem, değişken faizli konut kredilerinin uygulaması olarak görülebilir. Çünkü mevduat finansman kurumları uzun vadeli sabit faizli fon toplayamadıkları halde, topladıkları fonları uzun vadeli sabit faizli kredi olarak kullandırmaktadırlar.

5.3.4. İpotek Bankacılığı Yöntemi

Bu yöntemde; ipotek bankaları ve konut finansman kurumları sermaye piyasalarında ipoteğe dayalı menkul kıymet ihraç etmek suretiyle toplamış oldukları fonları, genellikle sabit faiz oranıyla konut satın almak isteyen bireylere konut kredisi olarak kullandırmaktadır. Farklı faiz ve vade yapısında olan ipoteğe dayalı menkul kıymetler, ikincil ipotek piyasasında uzun dönemli yatırımcıları tercih eden emeklilik fonları ve sigorta şirketleri tarafından satın alınmaktadır. Bu yöntem, özel sektör kurumlarının da yer aldığı aktif bir tahvil ve bono piyasasının varlığı halinde etkin bir şekilde çalışmaktadır. Bu sistem, mevduat finansman sistemindeki gibi kısa vadeli mevduata bağlı olmadığından, fon kaynak ve kullanım dengesi, vade ve faiz açısından daha güçlü durumdadır.

Konut alıcılarına kullandırılan konut kredilerinden doğan alacağa likidite kazandırılması, bu kredilerden doğan risklerin başka taraflara aktarılmasını sağlayan ikincil konut kredi piyasası sistemi olarak da adlandırılan bu yöntemde, verilmiş olan kredileri devralarak ve bunlara dayalı olarak menkul kıymet ihraç eden ipotek finansman kuruluşları önemli fonksiyonları yerine getiren kuruluşlardır. Genellikle ipotek bankalarınca ihraç edilen bonolar; sigorta şirketleri, emeklilik fonları ve bankalar gibi finansal aracılar tarafından satın alınmaktadır. Hatta İsveç gibi bazı ülkelerde finansal kuruluşların belli bir miktarda ipotek bonosu satın alma zorunluluğu bulunmaktadır.

Kavramsal olarak “mortgage” taşınmaz ipoteği karşılığı uzun vadeli kredi verilmesi işlemini tanımlamak için kullanılmaktadır. Ancak ülkemizde son on yılda “mortgage”, ipoteğe dayalı konut finansman sistemi olarak dar kapsamda ele alınmaktadır. Bireylerin uzun vadede ve uygun ödeme koşullarıyla konut sahibi olmaları ve ekonomilerin düşük maliyetli fon yaratması açısından oldukça önemlidir. Alışılagelmiş konut kredilerinden farkı, krediyi veren banka veya diğer kurumların kredilerini ikincil piyasada satabilmeleridir459. Buna ilave olarak birçok ülkede genellikle 20 veya 30 yıl gibi uzun vadeli ve arazi ipoteğine dayalı kredi uygulaması konut sektörü dışında tarım, sanayi ve ticaret kesimlerindeki yatırımlarda da büyük ölçüde kabul görmektedir.

İkincil konut kredisi piyasası sisteminde, bankalar veya diğer tasarruf kuruluşları kullandırdıkları konut kredilerini servis ücreti keserek tüm hakları ile birlikte ikincil piyasa kuruluşları veya ipotek merkezlerine devrederler. İpotek merkezi kuruluşu bankalardan devraldıkları kredilere dayanarak ipotek tahvili çıkarmakta ve bunları kurumsal yatırımcılara garanti ücreti keserek ihraç etmektedirler. Konut edinimini kolaylaştıran bu sistemin başarısı; makro-ekonomik istikrar, düşük ve istikrarlı faiz oranları, hukuki ve teknik altyapı, vergi teşvikleri, tüketicinin konut finansmanı konusunda bilgi eksikliğinin giderilmesi gibi faktörlere bağlıbulunmaktadır.

İpotek düzenleyen kurumları; ticari bankalar, uzman konut finansman kurumları (thrifts) ve ipotek bankaları şeklinde sınıflandırmak da mümkündür. Belirtilen kurumların düzenlemiş oldukları ipotek kredilerine ilişkin kendilerine kaynak oluşturabilmeleri için kullanabilecekleri üç farklı yöntem mevcuttur. Kurumlar, düzenlemiş oldukları kredileri ya kendi portföylerinde tutabilmekte, ya bu krediyi talepte bulunan Fannie Mae, Ginnie Mae ve Freddie Mac gibi kurumlara satabilmekte ya da kendi bünyelerinde havuz oluşturarak bunlara dayalı menkul kıymetleri ihraç edebilmektedirler. Böylece bu kurumlar hem ipotek kredisi düzenlemek yoluyla birinci el piyasada, hem de kendilerine kaynak sağlamak amacıyla ikinci el piyasada aktif rol oynarlar.

İpotek bankacılığı sisteminin temelinde mortgage sistemi adı verilen bir konut finansman sistemi yatmaktadır. Mortgage sistemi ipotek teminatına dayalı konut kredisi alacaklarının ikincil piyasalarda menkul kıymet olarak ihracı ile sermaye piyasalarından fon temin etme esasına dayalı konut finansman sistemi olarak da ifade edilebilir. Bir konut kredisinin mortgage olarak adlandırılabilmesi için, ikincil piyasalar aracılığıyla sermaye piyasalarından fonlama yapılması gerekmektedir. Mortgage için “uzun vadeli konut kredisidir” demek doğru olmadığı gibi “bir konut kredisinin vadesi ne kadar uzarsa, o kadar mortgage’ye benzer” demek de doğru değildir.

Mortgage sisteminin temeli, ikincil piyasalar aracılığıyla sermaye piyasalarından fon temin etmeyi içeren süreçlerden oluşmaktadır.

Mortgage sistemi; özel bir konut finansman modeli olup, sistemin özelliği kredi veren ve alanlar arasındaki birincil piyasalardaki işlemlerden değil, kredi kullandıran ve kullananlar arasındaki ilişkilerin geçtiği ikincil piyasalardaki sürecin değiştirilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu sistem, bankaların gayrimenkullerin teminat gösterilmesi karşılığında konut edindirme için tüketiciye kredi sağlayan bir sistemdir. Bu sistemdeki kredilerin özelliği ise vadelerinin uzun olması olup, bu uzun vadeyi sağlayan finansman sistemi ise ikincil piyasalar olarak adlandırılan gayrimenkullerin menkul değere dönüştürülerek sermaye piyasalarında mübadele aracı haline getirilmesi aşaması ile ilgilidir.

5.3.4.1. İpotek Piyasaları ve Fonksiyonları

İpotek işlemi bir süreçler bütünüdür. İpotek piyasası; konut üretimi ve satışından başlayarak para ve sermaye piyasalarından geçerek tasarrufların değerlendirilmesi aşamasına kadar uzanan bir dizi işlemlerden oluşmaktadır. Bu süreçler ise ipotekli krediyi arz eden bir finans kurumunca resmi ipotek işleminin kurulması veya kaldırılması, konut, ticari yapı ve diğer tesislerin üretimi ile bu tür taşınmazlar ve arazilerin el değiştirmesi, kredi fon ödemelerinin menkul değere dönüştürülmesi, ipoteğe dayalı menkul değerlerin derecelendirilmesi ve garanti edilmesi, yine bu değerlerin ve ipotekli emlakların piyasada el değiştirmesi (ikincil piyasa işlemleri), vergilendirme ve teşvik uygulamaları, birikimlerin etkin değerlendirilmesi, konut ve fonların pazarlanmasındaki kolaylıklar olarak sıralanabilir.

İpotek piyasası ve ona özgü fon kurumları ve özellikle ipotek bankacılığı gerçek fonksiyonları ve boyutları ile ülkemizde gelişme gösterememiştir. Buna karşılık gelişmiş ülkelerde yıllardan beri faaliyette bulunan gerçek ipotek piyasalarına bakıldığında, bu piyasaların ipotek kredileri arz edilmesi için şu fonksiyonları yerine getirdiği görülmektedir: İpoteğin tesis edilmesi, kredinin yönetilmesi, yatırım, transformasyon ve sigorta hizmetleri466. İlke olarak ipotek piyasaları; birincil ve ikincil ipotek piyasaları olmak üzere iki farklı piyasadan oluşmaktadır.

Birincil piyasalar: Tüketici – banka/diğer finansman kuruluşları

İpotek piyasalarındaki birincil piyasa; konutların el değiştirdiği ve alıcıların konut satın almak için kurumsal konut finansmanından faydalandıkları piyasadır. Bireylerin ya da tüketicilerin, bankalar ya da diğer çeşitli finansman kuruluşlarından konut kredisi alması ile oluşur. Ülkemizde birincil piyasa mevcuttur. Büyük oranda bankalar tarafından verilen konut kredisi hizmetleri, bu piyasayı oluşturmaktadır. Bazı kuruluşlarca uzun vadeli oldukları için “mortgage” olarak adlandırılan konut kredileri de esasında birincil piyasa kapsamında verilen konut kredilerinden öte bir ürün değildir ve bunların mortgage kredisi olarak adlandırılabilmeleri için aşağıda açıklanan ikincil piyasa ve sermaye piyasaları unsurlarının da mevcut olması gerekmektedir.

Birincil piyasada öncelikle tüketici satın almak istediği konutu belirleyerek kredi kuruluşlarına (bankalar ya da diğer finansman kuruluşları) kredi edinmek amacıyla başvurmaktadır. Kredi verecek kuruluşlar, alım konusu konut ile ilgili değerleme çalışması yapmakta ve değerleme raporu hazırlamaktadır. Konut ile ilgili değerleme çalışması yapıldıktan sonra konut, bedelinin belli bir kısmı peşin olarak ödenmek koşulu (konut bedelinin en az % 25’i) ile söz konusu konut ilgili kredi kuruluşları tarafından satın alınmaktadır. Konutun mülkiyeti müşteriye verilmekte ancak, müşterinin aldığı kredinin güvencesi olarak da söz konusu konutun kat mülkiyeti kütüğüne ipotek tesis edilmektedir. Konut bedelinin kredi tutarı ile ödenen kısmı uzun vadeli taksitlere bölünen kredi ile finanse edilmektedir. Kredi veren kuruluşlar açısından kredi ödemeleri ile kredi taksit tutarının belirlenmesi ve tüketicilerin güvenilirliği açısından ise bu taksit bedelleri ile tüketicinin aylık sabit geliri arasında belli bir oran sınır olarak alınmaktadır. Finansal kurumlara zaman içinde değişmekle birlikte genel olarak % 30 oranı kabul edilen bir sınır değerdir. Bu süreçte tüketiciler sabit ya da değişken faizli konut kredileri arasında bir tercih yaparak talep etmiş olduğu krediyi kullanmaktadır. Genel olarak birinci el ipotek piyasalarının etkinliği ülkede kullandırılan uzun vadeli ipotekli konut kredilerinin GSMH’ya oranı ile ölçülmektedir.

İkincil piyasalar: Banka – yatırımcı/aracı kurumlar

İkincil ipotek piyasaları, ipotek belgesine dayalı olarak menkul kıymet ihraçlarının yapıldığı, bu menkul kıymetlerin alınıp satıldığı piyasalardır. Bu piyasalar kredi verenden kredi alana ipotek transferlerinin gerçekleştiği piyasalardır. Borçlu, ödemelerini ipotek tesis eden kuruma yapmaya devam eder, ipotek tesis eden kurum bu ödemeleri, ipoteği devrettiği kuruma veya kurumlara aktarır.

Borç verenler aralarında ipoteğe dayalı menkul kıymetleri sık sık satar veya satın alırlar. Bu faaliyetler ikincil ipotek piyasası olarak adlandırılır468. İkincil piyasaların oluşturulmasının esas amacı, sermaye piyasalarından birincil konut finansmanı piyasasına fon sağlanmasıdır. İkincil piyasa araçlarının verimi, sağlıklı yapılandırılmış bir birincil piyasa ve ipoteklere konu gayrimenkullerin likiditesine doğrudan bağlı bulunmaktadır.

Mortgage konut finansman sistemindeki ikincil piyasalar, bu sistemi, diğer konut finansman sisteminden ayıran en büyük özelliktir. İkincil piyasalar, bankalar tarafından alınan ipoteklerin yatırım amacıyla aracı kurumlara ve yatırımcılara uzun vadeli olarak satıldığı piyasalardır. Bu piyasalarda konut üzerine ipotek konduktan sonra banka tarafından konut bedeli tutarında tahvil, bono ya da fon gibi menkul kıymet çıkarılmakta ve bu menkul kıymetler ya doğrudan yatırımcılara uzun vadeli olarak satılmakta ya da yatırımcı ile banka arasında kurulan bir ipotek finansman kurumuna satılarak nakde çevrilmektedir. Sistem belirtilen işleyişe bağlı olarak gayrimenkulleri menkul haline getirerek ihracı ve dolaşımı kolaylaştırmaktadır.

İkincil piyasa, sermaye piyasalarından birincil konut piyasasına fon sağlayan piyasa özelliği de taşımaktadır. Bu piyasanın etkinliği, sağlıklı yapılandırılmış bir birincil piyasaya ve ipoteklere konu olan gayrimenkullerin doğrudan likiditesine bağlıdır. Gelişmiş ekonomilerde ipotek teminatlı alacaklara dayalı olan kıymetler, devlet iç borçlanma senetlerinden sonra en az riskli araçlardandır. Getirileri de taşıdıkları riskle orantılı olarak, devlet iç borçlanma senetleri getirilerinden yüksek ve hisse senetlerinden düşük olmaktadır.

İkincil piyasalar, ekonominin geneline fayda sağlamaktadır. Bu piyasalar sayesinde ipotek kredisi kullanımına ayrılmış özkaynakların devir hızının artırılması, özkaynakların verimli değerlendirilmesini sağlamaktadır. Aynı şekilde, menkul kıymetleştirmeye konu ipotek kredisi havuzunun çok sayıda kredinin katkısıyla oluşması, kredilerin gayrimenkul teminatı ile tahsis edilmesi nedeni ile düşük riskli menkul kıymetlerin yaratılmasına imkan tanımaktadır. Risk transferi yoluyla ipotek kredilerinin vadeleri ile kaynak vadesinin yakınlaşması sağlandığından verimli bir aktif pasif yönetimi gözlemlenir. İkincil piyasalar yoluyla oluşturulan ipoteğe dayalı menkul kıymetler, uzun vadeli sorumlulukları bulunan yatırımcılar tarafından risk yönetimi amaçlı kullanılabilmektedir471.

5.4. Gayrimenkul Piyasalarında İpotek İşlemleri ve Türlerinin Sınıflandırılması

İpotek, 22.11.2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda taşınmaz rehninin (Md. 850) türlerinden biri olarak sayılmış ve TMK 683 ile 972 inci maddeleri arasında yer alan ayni haklardan biri olarak tanımlamıştır. Taşınmaz üzerinde kurulan rehnin türleri; ipotek, ipotekli borç senedi veya irat senedi şeklinde kurulabilir. İpoteğin tapu siciline tesciline ilişkin kurallara, 17.08.2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Tapu Sicili Tüzüğü’nde (Md. 31-36) yer verilmiştir.

5.4.1. Türk Medeni Kanunu’na Göre İpotek

Halen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir. İpoteğe konu olacak taşınmazın, borçlunun mülkiyetinde bulunması gerekmemektedir (Md. 881).

5.4.1.1. İpoteğin Kurulması ve Sona Ermesi

İpotek, tapuya kayıtlı taşınmazlar üzerinde kurulabilir (Md. 853). Taşınmaz tek ise, ipotek kurulurken, söz konusu olan taşınmazın belirtilmesi gerekir. Bölünen taşınmazın parselleri, tapu kütüğüne ayrı ayrı kaydedilmedikçe ipoteğe konu olamaz (Md. 854). Taşınmaz birden çok ise, birden çok taşınmazın aynı borç için teminat kabul edilmesi (rehnedilmesi), taşınmazların aynı malike veya borçtan müteselsilen sorumlu olan maliklere ait olmalarına bağlıdır. Aynı alacak için birden çok taşınmazın ipoteğe konu olduğu diğer hallerde, her taşınmazın alacağın ne miktarı için güvence oluşturduğu ipotek kuruluşu aşamasında belirtilir. Aksine bir anlaşma bulunmadıkça, tapu idaresi, re’sen güvenceyi taşınmazların her birine değeri oranında dağıtarak işlem tesis eder (Md. 855).

İpotek, tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklıdır. İpoteğin tapuya tesciline ilişkin sözleşmenin geçerliliği, resmî şekilde yapılmış olmasına bağlıdır (Md. 856).

Birden çok kişiye ait taşınmazlarda (veya paylı mülkiyette), her paydaş kendi payı üzerinde ipotek tesis edebilir. Pay üzerinde ipotek kurulduktan sonra paydaşlar malın tamamını ipotek edemezler. Elbirliği mülkiyetine tabi taşınmaz, ancak bütün olarak ve maliklerin tamamı adına ipoteğe konu olabilir (Md. 857).

Miktarı belirli olmayan veya değişebilen alacaklar da, belli rehin derecesine yerleştirilir ve tescilden sonra alacak miktarında meydana gelecek değişmelere bakılmaksızın sırasını korur. Tapu memuru istem üzerine alacaklıya ipoteği gösteren bir belge verir. Sadece tescilin yapıldığını ispata yarayan bu belge kıymetli evrak niteliği taşımaz. Tescilin yapıldığının sözleşme üzerine yazılıp onaylanması, ipotek belgesi yerine geçer (Md. 882).

Alacak sona erince ipotekli taşınmazın maliki, alacaklıdan ipoteği terkin ettirmesini isteyebilir (Md. 883). Borçtan şahsen sorumlu olmayan rehinli taşınmaz maliki, borçluya ait koşullar içinde borcu ödeyerek taşınmazın üzerindeki ipoteğin kaldırılmasını isteyebilir. Alacak, borcu ödeyen malike geçer (Md. 884).

5.4.1.2. İpoteğin Kapsamı

İpotek, taşınmazı bütünleyici parçaları ve eklentileri ile birlikte yükümlü kılar. İpoteğin kuruluşu sırasında makine ve otel döşeme eşyası gibi açıkça eklenti olarak gösterilen ve tapu kütüğünde beyanlar sütununa yazılan şeyler, kanuna göre bu nitelikte olamayacakları ispat edilmedikçe eklenti sayılır. Üçüncü kişilerin eklentiler üzerindeki hakları saklıdır (Md. 862).

5.4.1.3. İpoteğin Kurulmasında Güvence Altına Alınan Alacak

İpotekte anapara miktarı, Türk parası ile gösterilen belli bir alacak için kurulabilir. Alacağın miktarının belli olmaması halinde, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır taraflarca belirtilir. Yurt içinde veya dışında faaliyette bulunan kredi kuruluşlarınca yabancı para üzerinden veya yabancı para ölçüsü ile verilen kredileri güvence altına almak için yabancı para üzerinden ipotek kurulabilir. Bu halde her derecenin ifade ettiği miktar, ipoteğin konusu alacağın tespit edildiği para türü üzerinden gösterilir. Ancak, aynı derecede birden fazla para türü kullanılarak ipotek kurulamaz. Yabancı para üzerinden kurulan ipoteğe ait bir derecenin boşalması halinde, yerine, tescil edileceği tarihteki karşılığı Türk parası veya yabancı para üzerinden ipotek kurulabilir. Türk parası ile kurulmuş bir ipoteğe ait derecenin boşalması halinde ise, yerine tescil edileceği tarihteki karşılığı yabancı para üzerinden ipotek kurulabilir. Yabancı veya Türk parası karşılıklarının hesabında hesap günündeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının döviz alış kuru esas alınır. İpoteğin hangi yabancı paralar üzerinden kurulabileceği, Bakanlar Kurulunca belirlenir (Md. 851). Sınırlayıcı hükümler saklı kalmak kaydıyla, taraflar faiz oranını diledikleri gibi kararlaştırabilirler (Md. 852).

5.4.1.4. İpoteğin Dereceleri

İpoteğin sağladığı güvence, tescilde belirtilen rehin derecesi ile sınırlıdır. Taşınmaz üzerinde ipotek, sırada kendisinden önce gelecek olanın miktarının tescilde belirtilmesi kaydıyla ikinci veya daha sonraki derecede de kurulabilir (Md. 870). Aynı taşınmaz üzerinde farklı sıralarda kurulmuş bulunan rehin haklarından birinin terkin edilmiş olması, sonraki sırada yer alan rehinli alacaklıya boşalan dereceye geçme hakkı vermez. Terkin edilen rehin hakkı yerine yeni bir rehin hakkı kurulabilir. Sonraki sırada yer alan rehinli alacaklılara boşalan dereceye geçme hakkı veren sözleşmelerin geçerliliği, resmî şekilde yapılmalarına; aynî etki sağlamaları, tapu kütüğüne şerh verilmelerine bağlıdır (Md. 871). Sonraki sıralarda kurulmuş bir rehin hakkından önce gelen bir rehin mevcut değilse veya borçlu önceki bir rehin senedi üzerinde tasarruf etmemişse ya da önceki sırada bulunan rehinli alacak, o derece için tescilde belirtilen miktardan az ise; taşınmazın paraya çevrilmesinde satış bedeli, boş derece hesaba katılmaksızın sonraki alacaklılara sıralarına göre dağıtılır (Md. 872).

5.4.1.5. İpotek Borcunun Ödenmemesi

Borç ödenmezse alacaklı, alacağını ipotekli taşınmazın satış bedelinden elde etme hakkına sahiptir. Borcun ödenmemesi halinde ipotekli taşınmazın mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine ilişkin sözleşme hükmü geçersizdir. Aynı alacak için birden çok taşınmazın ipotekli olması halinde, ipoteğin paraya çevrilmesi istemi, taşınmazların tamamı hakkında yapılır. Bununla birlikte, icra dairesi onlardan ancak gerektiği kadarını paraya çevirir (Md. 873). Rehinli taşınmazın satış bedeli, alacaklılar arasında sıralarına göre dağıtılır. Aynı sırada olan alacaklılar arasında o sıraya düşen satış bedeli alacakları oranında dağıtılır (Md. 874).

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na göre borcun ödenmemesi halinde, icra dairesi taşınmazın kıymetini takdir ettirecek ve taşınmazın kıymetinin takdirinde, taşınmaz üzerindeki mükellefiyetlerin kıymete olan etkisi de dikkate alınacaktır. Taşınmazın önceden takdir edilen kıymetini etkileyen mükellefiyetlerin ortaya çıkması halinde, icra dairesi satışa esas olmak üzere taşınmazın değerleme hizmeti yeniden yapılacaktır. Kıymet takdirine ilişkin rapor borçluya, haciz koydurmuş alacaklılara ve diğer ipotekli alacaklılara tebligatın yapıldığı icra dosyasındaki, ayrıca bildirilmiş bulunması hali müstesna olmak üzere, tapudaki mevcut adresleri esas alınmak sureti ile tebliğ edilir. İcra dairesi, mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, satışı istenen taşınmaz için kıymet takdirini, yetki verilmiş kişi veya kurumlara yaptıracaktır (Md. 128).

Satışa çıkarılan taşınmazda eklenti niteliğinde teşvikli mal varsa icra müdürlüğü bu malların kıymetini ayrıca takdir ettirir. Satıştan önce ilgili kurumlardan bu mallar üzerindeki vergi, resim, harç gibi yükümlülükler sorulur. Satış isteyen alacaklının talebi üzerine bu mallar satış dışında tutulabileceği gibi, üzerlerindeki vergi, resim, harç gibi malın aynından kaynaklanan kamu alacakları dikkate alınarak 2004 Sayılı Kanunun 129’uncu madde hükümlerine göre taşınmazla birlikte ihale de edilebilir.

2004 Sayılı Kanuna göre kıymet takdirinin tebliğ edildiği ilgililer, raporun tebliğinden itibaren yedi gün içinde raporu düzenleten icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesinde şikayette bulunabilirler. Şikayet tarihinden itibaren yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretin mahkeme veznesine yatırılması halinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılabilir; aksi halde başka bir işleme gerek olmaksızın şikayet kesin olarak reddedilir. Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemez. Ancak, doğal afetler ve imar durumundaki çok önemli değişiklikler meydana getiren benzer hallerde yeniden kıymet takdiri istenebilir. Kıymet takdirine ilişkin şikayet yetkisiz icra mahkemesine yapılırsa, icra mahkemesi evrak üzerinde inceleme yaparak başvuru tarihinden itibaren en geç on gün içinde yetkisizlik kararı verir (Md. 129).

5.4.1.6. İpoteğin Alacaklıya Sağladığı Güvencenin Kapsamı

Taşınmaz rehninin alacaklıya sağladığı güvencenin kapsamına; anapara, takip giderleri ve gecikme faizi ile iflasın açıldığı veya rehnin paraya çevrilmesinin istendiği tarihe kadar muaccel olmuş üç yıllık faiz ile son vadeden başlayarak işleyen faizi girer. Daha önce belirlenmiş olan faiz oranı, sonradan gelen alacaklıların zararına olarak artırılamaz (Md. 875).

5.4.1.7. Taşınmazın İpotekten Kurtarılması

Değerini aşan bir borç için ipotek edilmiş olan taşınmazı edinen kimse, borçtan şahsen sorumlu değilse, icra takibine başlanmadan önce, satın alma bedelini ödeyerek taşınmazı ipotekten kurtarabilir. Taşınmazı karşılıksız olarak edinen kimse de, takdir edeceği bedeli ödeyerek bu hakkı kullanabilir. İpotekten kurtarma hakkı, alacaklılara altı ay önce yapılacak yazılı ihbarla kullanılabilir. İpotekten kurtarma bedeli alacaklılar arasında sıralarına göre dağıtılır (Md. 885).

İpotekten kurtarma ihbarına karşı alacaklılar, ihbarın tebliğinden başlayarak bir ay içinde giderleri peşin ödemek suretiyle, ipotekli taşınmazın açık artırma yoluyla satılmasını isteyebilirler. Satış, icra dairesince 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılır. Açık artırmada elde edilen miktarın satış bedelinden veya malik tarafından takdir edilen bedelden fazla olması halinde, bu miktar ipotekten kurtarma bedeli sayılır. Artırma bedelinin fazla olduğu hallerde, açık artırma giderleri malike, aksi halde açık artırmayı isteyen alacaklıya ait olur (Md. 886). İpotekli taşınmazın maliki borçtan şahsen sorumlu değilse, alacaklının ödeme isteminin ona karşı etkili olması, bu istemin hem borçluya, hem kendisine karşı yapılmış olmasına bağlıdır (Md. 887).

5.4.1.8. İpotekli Taşınmazın Bölünmesi

Yetkili kamu kurum veya kuruluşu tarafından gerçekleştirilen parsel birleştirilmesi ve dağıtımı işlemi sonucunda birleştirilen parsel üzerindeki rehinler, sıralarını koruyarak o parselin yerine verilen taşınmaz üzerine geçer. Birleştirme sonucunda oluşan taşınmaz, değişik alacaklar için rehinli veya bazıları rehinsiz birden çok parselin yerini alırsa; bu taşınmaz üzerine geçen rehin hakları, taşınmazı bütün olarak kapsar ve olanak ölçüsünde sıralarını korurlar (Md. 859).

5.4.1.9. İpotekli Taşınmazın Devri

İpotekli taşınmazın devri, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, borçlunun sorumluluğunda ve güvencede bir değişiklik meydana getirmez. Yeni malik borcu yüklendiği takdirde alacaklı, kendisine başvurma hakkını saklı tuttuğunu bir yıl içinde yazılı olarak önceki borçluya bildirmezse, borçlu borcundan kurtulur (Md. 888).

İpotekli taşınmazın bir kısmının veya aynı malike ait olan ipotekli taşınmazlardan birinin başkasına devredilmesi ya da ipotekli taşınmazın bölünmesi halinde, aksine bir anlaşma yoksa, rehin taşınmazlara değerleri oranında tapu idaresince re’sen dağıtılır. Bu dağıtımı kabul etmeyen alacaklı, dağıtımın kesinleştiğinin kendisine tebliğinden başlayarak bir ay içinde yazılı bildirimde bulunmak suretiyle alacağın bir yıl içinde ödenmesini borçludan isteyebilir. Yeni malikler, kendilerine ait taşınmaza düşen borcu yüklendikleri takdirde alacaklı, kendisine başvurma hakkını saklı tuttuğunu önceki borçluya bir yıl içinde yazılı olarak bildirmezse, borçlu borcundan kurtulur (Md. 889).

Taşınmazın yeni maliki borcu yüklenirse, tapu idaresi bunu alacaklıya bildirir. Alacaklıya tanınan hakkını saklı tuttuğuna ilişkin bir yıllık beyan süresi, tapu idaresince yapılan bildirimin tebliği tarihinden işlemeye başlar (Md. 890). İpotekle güvence altına alınan alacağın devrinin geçerli olması, devrin tapu kütüğüne tescil edilmesine bağlı değildir (Md. 891).

5.4.1.10. İpoteğin Sona Ermesi

İpotek, tescilin terkini veya taşınmazın tamamen yok olmasıyla sona erer. Kamulaştırma işlemlerine ilişkin kanun hükümleri saklı olacaktır (Md. 858). Kamulaştırılan taşınmazın tapu kaydı üzerinde olan rehin hakları, irtifak hakkı, taşınmaz yükü, kamu haczi ve vakıf şerhi gibi bütün kayıtlamaların dikkate alınması koşulu ile değerleme sürecinde tespiti yapılacaktır. Diğer bir ifade ile tapu kaydı üzerindeki varsa bütün kayıtlamaların öncelikle araştırma konusu olması zorunluluğu bulunmaktadır. Taşınmazın maliki tarafından, herhangi bir hukuki ilişki sebebi ile taşınmaz teminat gösterilerek ipotek edilmiş olabilir veya malikin herhangi bir borcu nedeniyle yapılan bir icra takibi sırasında taşınmaz haczedilmiş olabilir. Bu işlemler taşınmazın değerini doğrudan etkilemez. Ancak taşınmazın satılmak istenmesi halinde, potansiyel alıcı(lar), talep edilen taşınmaz bedeline, ipotek, irtifak hakkı veya haciz şerhine sebep olan borç miktarını da eklemek suretiyle işlem yapma eğiliminde olacaktır. Bu borç karşılıklarını alacaklılarına ödemek suretiyle bu şerhlerin kaldırılması da mümkün olabilir.

Taşınmazın tapu kaydında rehin şerhi bulunup devam ediyorsa, kamulaştırma karşılığına aktarılmaması veya kamulaştırma parasının doğrudan malik adına açılacak banka hesabına yatırılması doğru bulunmamaktadır. Örneğin, taşınmaz üzerindeki intifa hakkı, kamulaştırma ile bedele intikal ettiğinden, intifa hakkı sahibi, intifa payına tekabül eden ve bankaya yatırılmış bulunan kamulaştırma bedelini talep etme hakkına sahiptir472. Belirtilen biçimde işlem yapılmaması halinde, tapu kütüğüne tescil edilen haklar ve şerhlerin neden olacağı yükümlülüğün kamulaştırma yapan idare tarafından yüklenilmesi zorunlu olacak ve bu da ikinci defa bedel ödenmesi anlamına gelecek ve yapılan ikinci ödeme kamu zararı olarak kabul edilecektir.

5.4.2. İpoteğin Türleri

İpotek, Türk Medeni Kanunu ve Tapu Sicili Tüzüğü ile düzenlenen diğer ayni haklar gibi geçerli bir hukuki nedene dayanarak tapu siciline tescil ile kurulmaktadır. İpotek, tarafların iradesine bağlı bir hukuki işlemle ya da kanun hükmü gereği kurulabilir. Bu durum, ipoteğin türlere ayrılmasının sebeplerinden biridir. Ayrıca, teminat miktarının belirlenmesi de ipotekte çeşitliliğe sebep olmaktadır. İstem ve işlemin niteliği de tapuda tescil edilen ipotek türlerinde etkili olmaktadır.

Özetle ipotek, güvence miktarının belirleniş tarzından ve kaynağından (hukuki sebebinden) hareketle sınıflandırılabilir473. Güvence miktarının belirleniş tarzına göre ipotek, “anapara ipoteği” ve “üst sınır ipoteği” şeklinde ikiye ayrılır. Kaynağına göre ise, “iradi ipotek” ve “kanuni ipotek” olmak üzere ikiye ayrılır. Bu ayrım, Türk Medeni Kanunu’nda da açıkça belirtilmiştir. Kanuni ipotek te kendi içinde, “doğrudan doğruya kanundan doğan ipotek hakları” ve “dolayısıyla kanundan doğan ipotek hakları” şeklinde iki gruba ayrılır.

5.4.2.1. İpoteğin Kaynağına Göre Türleri

İpotek, taşınmaz rehninin temel ilkelerinden biri olan “kamuya açıklık ilkesi” gereğince geçerli bir hukuki sebebe bağlı olarak tapuya tescil ile kurulur. İpoteğin hukuki sebebi, tarafların iradesine bağlı olarak oluşturulabileceği gibi bir kanun hükmü de olabilir.

İradi ipotek:

Tarafların, yani alacaklı ve borçlunun, birlikte tapu memuru huzurunda ipotek sözleşmesine veya borçlunun ölüme bağlı tasarrufuna dayanarak resmi şekilde yaptıkları ve tapu kütüğüne tescille kurdukları bir ipotek türüdür.

Kanuni ipotek:

İpoteğin bir özel yasa ile kurulmasının öngörülmesi halidir. 4721 Sayılı Kanunda ipoteğin tapuya tescil ile doğacağı belirtilmiş olmasına karşın, bunun istisnasına da yer verilmiştir. Bu durumda, 4721 Sayılı Kanuna göre kanuni ipotek ikiye ayrılmaktadır.

Tescile Tabi Olmayan Kanuni İpotek: 4721 Sayılı Kanuna göre “kanuni ipotek haklarının doğumu, aksi kanunda öngörülmüş olmadıkça, tapu kütüğüne tescil edilmelerine bağlı değildir” hükmünü amirdir (Md. 892). Bu durum, alacaklının ipotekli taşınmazın değerinin azalmasını önlemek (Md. 865/III ve 867/II) ve taşınmazın korunmasının sağlanması bakımından malikin ödemekten kaçındığı sigorta ücretlerini ödemek (Md. 876) için yapılan masrafları güvence altına almayı amaçlamaktadır. Bu tür ipotekler istemde bulunulmadıkları sürece tapuya tescil edilmezler.

Tescile Tabi Kanunî İpotek: 4721 Sayılı Kanunda, aşağıdaki alacaklıların, kanuni ipotek hakkının tescilini isteyebilecekleri belirtilmiştir:

Satıştan doğan alacağı için satılan taşınmaz üzerinde satıcı, • Elbirliği ortaklığına giren taşınmazlarda paylaşmadan doğan alacakları için birlikte mirasçı olanlar veya diğer elbirliği ortakları,

Bir taşınmaz üzerinde yapılan yapı veya diğer işlerde malzeme vererek veya vermeden emek sarf ettikleri için malzeme ve emek karşılığı olarak malik veya yükleniciden alacaklı olan alt yüklenici veya zanaatkarlar.

Alacaklıların, bu kanuni ipotek hakkından önceden feragat etmeleri geçerli değildir (Md. 893). Satıcıların, mirasçıların ve diğer elbirliği ortaklarının kanuni ipotek haklarının, mülkiyetin naklini izleyen üç ay içinde tapu kütüğüne tescil edilmiş olması gerekir (Md. 894). Zanaatkarların ve yüklenicilerin kanunî ipotek hakları, çalışmayı veya malzeme vermeyi yüklendikleri andan başlayarak tapu kütüğüne tescil olunabilir. Tescilin yüklenilen işin tamamlanmasından başlayarak üç ay içinde yapılmış olması gerekir. Tescilin yapılması için alacağın malik tarafından kabul edilmiş veya mahkemece karara bağlanmış olması şarttır. Malik yeterli güvence gösterirse tescil istenemez (Md. 895).

Doğrudan Doğruya Kanundan Doğan İpotek Hakları: Doğrudan kanundan doğan ipotek hakları;

a) İpotekli Taşınmazın Değerinin Azalmasını Önlemek İçin Yapılan Masraflardan Doğan İpotek Hakkı Hakkı

(i) Malikin Kusurlu Davranışından Kaynaklanan Değer Azalmaları ve Alacaklının İpotek

(ii) Üçüncü Kişilerden ve Tabiat Olaylarından Kaynaklanan Değer Azalmaları ve Alacaklının İpotek Hakkı

b) İpotekli Taşınmazın Korunması İçin Yapılan Zorunlu Masraflardan Doğan İpotek Hakkı

olarak sınıflandırılabilir.

Dolayısıyla Kanundan Doğan İpotek Hakları: Dolayısıyla kanundan doğan ipotek hakları ise;

a) Satıştan Doğan Alacağı İçin Satılan Taşınmaz Üzerinde Satıcının Kanuni İpotekHakkı

b) Elbirliği Ortaklığına Giren Taşınmazlarda Paylaşmadan Doğan Alacakları İçin Birlikte Mirasçı Olanlar veya Diğer Ortakların Kanuni İpotek Hakkı

c) Alt Yüklenici veya Zanaatkarların Kanuni İpotek Hakkı

d) Üst Hakkından Doğan Kanuni İpotek Hakları

1) Arazi Malikinin Kanuni İpotek Hakkı

2) Üst Hakkı Sahibinin Kanuni İpotek Hakkı

e) Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinde Bakım Alacaklısının Kanuni İpotekHakkı

f) Kat Mülkiyetinde Ortak Giderlerin Güvencesi Olan Kanuni İpotek Hakkı

olarak sınıflandırılabilir.

Yapı İpoteği: 4721 Sayılı Kanunun 893’üncü maddesinin birinci fıkrasının üçüncü bendinde, çalışmalarının karşılığı olan alacaklarını elde edememe riski altında olan, fakat buna rağmen çalışmak zorunda kalan yapı alacaklılarına, yapı sahibine karşı sahip oldukları alacaklarını güvence altına almaları için kanuni ipotek hakkı tanınmıştır476. Bu işlem özellikle taahhüt yoluyla inşaat işini yaptıran kişi ve kurumlarda sıklıkla uygulama alanı bulmaktadır. Benzer biçimde tersanelerde inşa edilen gemilerin edinim bedelinin ödenmemesi halinde, gemi üzerinde de ipotek tesisi yapılması uygulamasına sıklıkla rastlanmaktadır.

5.4.2.2. İpoteğin Teminat Miktarının Belirlenmesine Göre Türleri

Taşınmaz rehninin temel ilkelerinden biri olan “belirlilik ilkesi” gereğince, ipoteğin kurulmasında, taşınmazın ne miktar alacak için güvence teşkil edeceği tapu kütüğünde açıkça gösterilmelidir. Bu husus 4721 Sayılı Kanunun 851’inci maddesinde; “taşınmaz rehni, miktarı Türk parası ile gösterilen belli bir alacak için kurulabilir. Alacağın miktarının belli olmaması halinde, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır taraflarca belirtilir” şeklinde ifade edilmiştir.

4721 Sayılı Kanunun 851’inci maddesinden de anlaşıldığı üzere, ipotek, güvence altına alınması düşünülen alacağın miktarının belli olup olmamasına göre, iki şekilde kurulabilir. Buna göre, ipotekle güvence altına alınması düşünülen alacağın miktarı belli ise “anapara ipoteği” ve belli değilse “ üst sınır ipoteği” biçiminde tesis edilecektir.

Anapara ipoteği:

İpoteğin kurulması anında güvence altına alınmak istenen alacak miktar itibariyle belli ise, bu miktar tapu kütüğüne tescil edilir. Bu durumda, bir “anapara ipoteği” veya “sabit ipotek” söz konusu olur.

Üst sınır ipoteği:

İpoteğin kurulması esnasında güvence altına alınmak istenen alacağın miktarı belli değilse, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır taraflarca belirlenmelidir. Bu şekilde, miktarı belli olmayan alacaklar için kurulan ipoteğe, “üst sınır ipoteği” veya “azami meblağ ipoteği” adı verilir.

Üst sınır ipoteği, genellikle rehnin kurulduğu anda miktarı bilinmeyen ve ilerde doğacağı zamanda da miktarının ne olacağı tahmin edilemeyen alacaklar için kurulur. Henüz gerçekleşmemiş olmakla birlikte doğma ihtimali bulunan tazminat alacakları, kredi hesabı veya cari hesaptan doğan alacaklar ile şarta bağlı alacaklar bu tür alacaklara örnek olarak gösterilebilir.

5.4.2.3. İpoteğin İstem ve İşlemin Niteliğine Göre Türleri

Uygulamada tapu siciline tescil edilen ipoteklerin istemde bulunan kurum ve ipoteğin kuruluş amacı dikkate alındığında aşağıda belirtildiği şekilde çeşitli türlere de ayrılabileceği değerlendirilmelidir:

Banka ipoteği

Matbu resmi senetle ipotek tesisi

Onama suretiyle ipotek tesisi (Kredi veya borç sözleşmesi ile ipotek tesisi)

Kooperatiflerin ipotek işlemleri

Şirket taşınmazının ipoteği

Şahıs lehine ipotek

Müşterek ipotek

Payın ipoteği

Korunmuş miktar ipoteği (Mahfuz meblağ)

Garame ipoteği (Garama anlaşması)

Kanuni ipotek tesisi

İpotekte bedel artırımı ve azaltılması

5.5. İpotek Kredileri ve Gayrimenkul Piyasalarındaki Uygulamaları

Gayrimenkul finansmanının gelişmiş olduğu ülkelerde, gayrimenkul finansmanı için başvurulabilecek birçok ipotek kredisi türü bulunmaktadır. İpotek kredisi kullanıcıları kullanacakları ipotek kredisini seçerken bazı unsurları göz önünde bulundurmaktadır. Bunlar: kredilere uygulanan faiz oranı, geri ödeme biçimleri, kullanıcıya sağlanan hizmetler ve kredi değerlendirme süreci gibi unsurlardır. İpotek kredilerinin de faiz yapısı ve geri ödeme biçimleri bakımından birçok türü bulunmaktadır. Başlıca kullanılan ipotek kredilerini dört grupta toplanabilir. Bunlar; (i) sabit oranlı ipotek (Fixed Rate Mortgage), (ii) fiyat seviyesine göre ayarlanan ipotek (Price Level Adjust Mortgage), (iii) ayarlanabilir oranlı ipotek (Adjustable Rate Mortgage) ve (iv) iki endeksli ipotek (Dual Index Mortgage) olarak sıralanabilir.

5.5.1. Sabit Faizli ve Eşit Taksitli İpotekli Konut Kredileri

İpoteğe dayalı menkul kıymetler yoluyla bir konut satın alınırken, hane halkı satın alacağı konutun piyasa fiyatının % 10’u ile % 20’si arasında peşinat depozitosu ödemekle yükümlüdür. İpotek, kredi alan kişinin konutunu güvence olarak gösterdiği teminatlı bir kredi türüdür. İpotek işlemi, içinde üç önemli değişken barındırır. Bunlar; faiz oranı, ödeme planı ve amortizasyon süresi yani kredinin bitme süresidir. Bu üç değişken, kredi alan kişinin bu süre içinde ne kadar ödemesi gerektiği ve anapara geri ödemelerinin ne kadar zamanda yapıldığını gösterir.

Sabit oranlı ipotek kredisi, sabit faiz oranlı, eşit geri ödemeli, tamamen amortize edilen bir ipotek kredisi türüdür483. Bu şekilde ödenen krediler geleneksel ipotekli krediler (traditional mortgage loan) olarak da isimlendirilmektedir.

Sabit oranlı ipotek kredisinde, kredi alan, kredi verene her ay aynı miktarda ödeme yapar ve ödeme süresi dolduğunda kredi kapanır. Vade ise 20 yıldan 30 yıla kadar sürelerde değişmektedir. Bununla birlikte son yıllarda 15 yıl vadeyle düzenlenen ipoteklerin hacmi artmaktadır.

Aylık ödemeler vadesi gelen faiz ödemesi ve anaparanın bir kısmını kapsar. İpotek ödemelerinde öncelikle ödemelerin çoğu faize gider. Anapara ödenirken vadesi gelen faiz miktarı azalır ve ödemelerin çoğu anapara ödemesi olur. Süre sonunda anapara da faiz ödemesi de yapılır.

Uygulama deneyimlerine göre belirtilen standart aracın, hem borç alan, hem de borç verenler için enflasyonist bir ortamda sorun yarattığı ifade edilebilir. Yüksek enflasyon ortamlarında, borç verenler yatırımlarından pozitif bir geri dönüş sağlamak için verdikleri krediye yüksek oranlı bir nominal faiz oranı uygulamaya mecbur kalmaktadırlar. Bu yüksek nominal faiz oranı da, sabit dönem ve sabit oranlı kredide yüksek geri ödemelere sahip olmaktadır. Ancak yüksek enflasyon sebebiyle, zaman içerisinde kredi geri ödemelerinin reel değeri azalmaktadır. Bu ipotek kredisinin genel bir özelliği olarak, krediyi almış olan taraf vade içinde her zaman, kredi bakiyesini ödeyerek kredi kapatma hakkına sahiptir. Bu nedenle piyasa faiz oranları ipotek kredisi faiz oranlarının altına indiği zaman, kredi alan taraf bu krediyi kapatarak daha uygun koşullarda yeniden borçlanacaktır. Faizlerde düşüş olduğu zaman krediyi alan mevcut krediyi kapatarak daha düşük faiz oranı ile borçlanabilme imkanına sahip iken; krediyi veren faizlerin yükselmesi durumunda krediyi sona erdirme ve faiz oranını yükseltme imkanına sahip değildir.

Sabit oranlı ipotek, kredi alan açısından hiçbir risk doğurmaz iken, kredi veren açısından risklidir. Bu nedenle geleneksel ipotek kredileri ekonomik istikrarın olduğu ülkelerde uygulanabilir. Özellikle enflasyon oranının yüksek olduğu ülkelerde geleneksel ipotek kredileri riskli olup, finansal kurumlar bu tür kredilerden kaçınmaktadırlar.

5.5.2. Değişken Faizli İpotekli Konut Kredileri

Bu tür kredilerde, verilen ipotek kredisinin faiz oranları, kredi vadesi boyunca sözleşmede önceden belirlenen sürede değiştirilebilmektedir488. Bu kredi türü kredi veren tarafın karşılaştığı faiz oranlarındaki değişme riskine karşılık korumak amacıyla ortaya çıkmıştır489. Ayarlanabilir oranlı ipotek kredisi olarak da adlandırılmakta olan bu ipotek kredisinin faiz oranı dönemsel olarak yeniden belirlenebilmektedir. Bu dönemler 6 ay, 1 yıl, 2 yıl ya da 3 yıl gibi süreler olabilmektedir. Bununla beraber ekonomik göstergelerin çok değişken olduğu ülkelerde faiz oranının yeniden belirlenme dönemleri daha da kısa döneme çekilebilmektedir.

Ayarlanabilir oranlı ipotek kredilerinde faiz oranına dayalı bir indeks kullanılmaktadır. Bu da kreditörlere reel faiz oranlarında meydana gelebilecek değişimlere ilişkin riski de borçlu tarafa kaydırma imkanı sağlamaktadır491. Ayarlanabilir oranlı ipotek işleminde kredi miktarını amortize edecek şekilde ödenmesini sağlayacak bir başlangıç faiz oranı uygulanmaktadır. Bu oran, ilk yılın sonunda belirlenen faiz oranı indeksine göre yeniden ayarlanır ve ikinci yıl için amortisman planına göre yeni bir ödeme planı belirlenir. Bu işlem kredinin tamamen ödendiği son yıla kadar devam etmekte ve faiz oranlarının yeniden belirlenmesinde endekslemeye çok dikkat edilmesi gerekmektedir. Kullanılan bu endeksler sayesinde sağlanan fonların maliyeti sağlanmaktadır. Kredi veren kurumların, ayarlanabilir oranlı ipotek kredilerinde, kredi alanlar tarafından da benimsenmiş olan ve piyasada kullanılan endeksler dışında başka endeks kullanılması güveni azaltır. Bu tür kredilerde yaygın olarak kullanılan referans endeksler; bir yıl vadeli hazine bonosu faiz oranı, bir yıl vadeli LIBOR ya da ülke genelinde önde gelen gayrimenkul finansman kurumlarının uyguladığı sabit faizli ipotekli konut kredilerinin faiz oranlarının ağırlıklı ortalaması olabilir.

Özellikle borç veren kuruluşların fonlama maliyetlerindeki değişimleri karşılamak amacıyla ya taksit tutarının enflasyon farkına göre ayarlandığı veya faiz oranının belirli bir endeks (benchmark index) değer artı bir marj konularak elde edilen ve vade boyunca değişen bir oran olduğu, ipoteğe dayalı gayrimenkul kredileridir. Bu tür kredilerde faiz oranına bağlı olarak aylık taksit tutarları değişir. Faiz oranlarının sıklıkla değiştiği ekonomilerde, sabit faizli kredilerin temin edilemediği durumlarda kullanılmaktadır. Borçlu açısından faiz oranları düştüğünde bu kredi avantaj yaratsa da yükseldiğinde riskli olacaktır.

Bankacılık sistemi içinde uygulanan diğer değişken faizli kredilere benzer şekilde faiz oranı değişimlerine karşı kredi faiz oranının tavan ve taban değerlerini önceden saptamak bu kredilerde de mümkündür. Tavan saptanması durumunda borçlu ödeme gücünün ötesindeki faiz artışlarına karşı kendini korurken, taban borç veren için faiz düşüşlerinde bir korunma sağlayacaktır.

Yukarıda kısaca açıklanan ipotekli krediler dışında; eşit anapara ödemeli (sabit amortismanlı), artan ödemeli, ayarlanabilir faizli, balon ödemeli, indirimli ipotekli ve karma ipotekli konut kredisi uygulamalarına da rastlanmaktadır. Bunlar kısaca aşağıdaaçıklanmıştır:

Eşit Anapara Ödemeli (Sabit Amortismanlı) İpotekli Konut Kredisi: Bu tür bir kredi yapısında aylık anapara geri ödemeleri kredi vadesi boyunca sabit olarak belirlenmekte ve eşit miktarlar halinde geri ödenmektedir. Bunun için ilgili kredi yapısında kredi miktarı geri ödemenin yapılacağı vade sayısına bölünerek aylık anapara taksitleri bulunur. Kalan kredi borç bakiyesi ile kredi dönemsel faiz oranının çarpımı şeklinde hesaplanan aylık faiz miktarı ise değişkendir ve azalan bir eğilim gösterir. İlgili kredi yapısında için hesaplanan aylık faiz miktarı aylık anapara geri ödeme tutarına ilave edilerek aylık taksit ödeme tutarı bulunmaktadır. Eşit anapara ödemeli kredi yapısında ödenen ilk taksit en yüksek kredi taksiti olurken, vade ilerledikçe taksit miktarları azalmaktadır. İlgili kredi yapısının bir diğer önemli özelliği kredi faiz oranının sabit olarak belirlenmesidir.

Artan Ödemeli İpotekli Konut Kredisi: Bu tür kredilerde gelirlerinin yükseleceğini ya da tasarruf eğilimlerinin artacağı beklentisi olan kişiler için hazırlanmış bir kredi ödeme planı söz konusudur. Dolayısıyla, geri ödeme tutarları başlangıçta düşük tutulmakta, daha sonraki dönemlerde ise kademeli olarak arttırılmaktadır. Bu kredi yapısı hem belirlenen sabit faiz oranı nedeniyle sabit faizli ipotekli konut kredisine benzemekte hem de geri ödeme tutarlarının kademeli olarak arttırılması nedeniyle sabit faizli ipotekli konut kredisinden ayrılmaktadır. İlk defa ipotekli konut kredisi almak isteyen kişiler ile gelir ya da tasarruf düzeyleri yıllar geçtikçe artacağına inanılan gayrimenkul alıcıları için iyi bir alternatif olmaktadır.

Ayarlanabilir Faizli İpotekli Konut Kredisi: Bu tür kredilerde vade uzun tutulmakla birlikte kredi faiz oranları 3-5 yıl gibi dönemler itibariyle periyodik olarak taraflarca yeniden pazarlık konusu edilmekte ve ayarlanmaktadır. Burada faiz oranları değiştikçe geri ödemelerde değişmektedir.

Balon Ödemeli İpotekli Konut Kredisi: Bu tür kredilerde düşük peşinatlı ve düşük geri ödemeli bir plan hazırlanmakta, anapara ve faiz ödemelerinin sözleşmede belirtilen vadede sonlandırılabilmesi için ara dönemlerde (örneğin 3 ayda bir, 6 ayda bir ya da tüketicinin talebine göre belirlenen sıklıkta) yapılacak toplu ödemelere ihtiyaç duyulmakta ya da vadenin sonunda kalan borç tek bir seferde ödenmektedir. Kredi faiz oranı sabittir.

İndirimli İpotekli Konut Kredisi: İndirimli ipotekli konut kredisinde kredi kullanım aşamasında belirlenen değişen komisyon tutarı (örneğin % 1 ile % 5 arasında) ödenerek kredi faiz oranının daha düşük oranda belirlenmesi söz konusu olup, tüketici bu sayede indirimli faiz oranından kredi kullanarak taksit tutarlarını da düşürebilecektir. Kredi faiz oranı sabittir.

Karma İpotekli Konut Kredisi: Karma ipotekli konut kredilerinde vade dönemi içerisinde başlangıçta belirlenen bir dönem içerisinde (örneğin ilk 5 yıl) sabit faizli bir yapı uyarınca kredi taksitleri ödenir iken, devam eden süreçte ise kredi faiz oranı değişken yapıda belirlenmektedir. Karma kredilerin değişken faizli yapısında faiz oranları ise bulunulan aydan iki önceki ayda Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) yıllık yüzde değişim oranı baz alınarak hesaplanacaktır.

5.5.3. İpotekli Ticari ve Yatırım Kredileri

Türkiye’de 1958 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile Emlak Bankası ve Vakıfbank dışındaki bankaların konuta ilişkin kredi açmaları, 1979 yılına kadar engellenmiş ve daha sonra bütün bankalara kredilendirme yetkisi verilmiştir. Bu yıllarda bankalarda ucuz ve uzun vadeli konut kredisi vermek karlı olmadığından, bu alana ilgi göstermemişlerdir. 1989 yılından itibaren Pamukbank, 1990 yılından itibaren Dışbank ve İmar Bankası, 1991 yılından itibaren, Yapı Kredi Bankası, Akbank ve Halk Bankası bireysel kredi kapsamında konut kredisi vermeye başlamışlardır. Bunun nedeni bu dönemde bankaların karlı olan ticari kredileri satamamaları ve riski dağıtmak için alternatif alanlara yönelmeleridir. Ayrıca konut kredisi faizinin mevduat faizinden yüksek olması ve anapara ve faiz tahsilatını aynı anda yapabilmesi ve ödemelerde başlangıçta faiz payının daha yüksek olması gibi yollarla bankaya yeni kaynak yaratılması söz konusu işlemin bankalara cazip gelmesine imkan vermiştir.

Ticari bankalar kısa vadeli mevduat toplayabildikleri için bu bankaların uzun vadeli konut kredilerini finanse edebilmesi oldukça güçtür. Toplanan mevduat kısa vadeli olduğu için uzun vadeli kredilerde vade uyumsuzluğu sorunu ortaya çıkmaktadır. Bunun için farklı ipoteğe dayalı menkul kıymetlerle konut finansmanı gibi farklı finansman yöntemlerini uygulamak uygun olabilir.

Ticari kredi, işletmenin kendini geliştirmek için yapacağı yatırımlar veya borçları için kullanabilecekleri kredilerdir. Bununla birlikte, yatırım kredileri ise, projeye dayalı olan (baraj, altyapı, otoyol, demiryolu ve enerji gibi) büyük yatırımlar yanı sıra konut, turizm, sanayi, tarım, ticaret ve benzeri alanlarda gerçekleştirilecek faaliyetlerin finansmanında kullanılan kredilerdir.

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na göre kredi; “Bankalarca verilen nakdî krediler ile teminat mektupları, kontrgarantiler, kefaletler, aval, ciro, kabul gibi gayrinakdî krediler ve bu niteliği haiz taahhütler, satın alınan tahvil ve benzeri sermaye piyasası araçları, tevdiatta bulunmak suretiyle ya da herhangi bir şekil ve surette verilen ödünçler, varlıkların vadeli satışından doğan alacaklar, vadesi geçmiş nakdî krediler, tahakkuk etmekle birlikte tahsil edilmemiş faizler, gayrinakdî kredilerin nakde tahvil olan bedelleri, ters repo işlemlerinden alacaklar, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri ile benzeri diğer sözleşmeler nedeniyle üstlenilen riskler, ortaklık payları ve Kurulca kredi olarak kabul edilen işlemler…” (Md. 48) şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre ticari krediler kredinin geri ödenme sıklığına göre (spot veya rotatif), vade uzunluklarına göre (kısa, orta veya uzun vadeli), teminat bazlı (açık veya kefalet karşılığı) şeklinde farklı gruplara ayrılmaktadır. Ticari ve yatırım amaçlı krediler, küçüklüğü veya büyüklüğüne bakılmaksızın bütün şirketlere bankalarca kullandırılmakta ve böylece işletmelerin çeşitli amaçlarla kullanabilecekleri finansal kaynak sağlanmış olmaktadır.

5.5.4. İpotekli Kredilerde Riskler ve Risk Analizleri

Risk kavramına ilişkin farklı tanımlama yapılsa da genel olarak risk; meydana gelebilecek bir olayın hedeflerin gerçekleşmesi üzerinde bir etkiye sahip olup olamayacağına dair belirsizlik” olarak ifade edilebilir. Kelime anlamı ile “bir zarara, bir kayba, bir tehlikeye yol açabilecek bir olayın ortaya çıkma olasılığı veya tehlike” anlamlarına gelmektedir. Finansal kurumlar açısından risk genel olarak “istenmeyen durumlarla karşılaşma olasılığı” olarak ifade edilebilir.

Finans kuramı çerçevesinde risk, finansal işlemlerin sağlayacağı getiri ile bu işlemlerle ilgili nakit akışlarının beklenen bugünkü değeri arasındaki fark olarak tanımlanmaktadır. Risk teknik olaraksa, “getirilere ilişkin olasılık değerlerinin ortalama değer etrafındaki dağılımını” ifadeeder.

Konut finansmanına yönelik oluşan yüksek risk düzeyinin başlıca nedenleri olarak;

Sosyo-ekonomik faktörler,

Politik belirsizlikler,

Genellikle var olan kamu sektöründe yozlaşma,

Piyasalara dayalı ekonomi eksikliği, yani aracı finansman kurumların tam olarak gelişmemiş olması,

Özel mülk sahibi olmayı engelleyici sosyal faktörler,

Sektör bazında kamunun ağırlığı,

Sosyal barış düzeyinin tam oluşturulamamış olması,

Çok yüksek ve engelleyici nitelikte vergi yapısı sayılabilir.

Sayılan faktörlerin risk oluşturma düzeyleri veya önem derecelerinin ülkelere göre değişim gösterebileceği ve doğal olarak önem derecesinin değişken olduğu açıktır.

Konut finansman sisteminin etkin bir şekilde kullanılabilmesini etkiyen bazı unsurlar bulunmaktadır. Özellikle bir ülkedeki; (i) konut ve gayrimenkul sektörünün ülke ekonomisindeki ağırlığı, (ii) konut alımlarında kullanılan kurumsal finansman yöntemleri, (iii) konut finansman sektörünün GSMH içindeki payı, (iv) kredi alan ve verenlere karsı sigorta mekanizması ve (v) ekonomik istikrar gibi faktörler, söz konusu ülkenin konut finansman sisteminin sağlıklı bir şekilde uygulanmasını etkiler.

Konut finansman sistemine ilişkin riskler çeşitli kategorilere göre farklı şekillerde sınıflandırılabilir. Söz konusu riskler ekonomik anlamda “makro riskler” ve ”mikro riskler” ana başlıkları altında toplanabilir. Konut finansman sistemindeki mikro riskler; tüketici kredilerindeki irrasyonel dağılım, inşaat sektörü istihdamındaki süreksizlik, ipoteğe dayalı menkul kıymetler piyasası için derin sermaye piyasasının gerekliliği, reel sektörde kar marjlarının azalması ve kur baskısı olarak sıralanabilir.

Konut finansmanındaki riskler; “yatırımcı riskleri, “yatırımlarda ikame etkisi ve sistemik risk” başlıkları altında toplanabilir. Yatırımcı riskleri arasında; bilgi eksikliği, değerlendirme eksikliği, sosyal sorumluluk ve etik değerler, sistematik ve sistematik olmayan riskler ile sistemik riskler olarak sınıflandırılabilir.

Konut finansman sisteminde yatırımcıların karşı karşıya olduğu risklerin başında bilgi eksikliği riski gelmektedir. Bilgi eksikliği; tüketicilerin konut finansman yöntemleri, kullanılan konut kredisinin özellikleri, konut kredisi sözleşmesi yapılmadan önce sunulacak bilgiler ile kredinin ödenmesi sürecinde yapılan yasal değişiklikler hakkındaki bilgileri edinme biçim ve seviyesinden kaynaklanmaktadır.

Konut finansmanı, sosyal ve ekonomik önemi nedeniyle gelişen ve gelişmekte olan ülkelerde en önemli olgu durumundadır. Konut kredileri miktar olarak düşük, ihtiyaç sahiplerinin çok zor ulaşabildiği ve mevduata dayalı kredilerdir. Birçok ekonomide sermaye piyasaları konut finansmanı için önemli ölçüde uzun vadeli fon sağlamaktadır.

Bütün ekonomilerde uzun vadeli konut kredilerinin önemli ölçüde kredi, likidite ve faiz oranı riskleri içermesi nedeniyle kredi veren kurumlar konut finansmanı konusunda kredi vermekten kaçınırlar. Gelişmekte olan ülkelerdeki enflasyon oynaklığı ve faiz oranlarının kontrol edilmesindeki politik baskılar konut kredilerini daha riskli hale getirmektedir. İpotekli konut finansmanı sisteminin arz/talep tarafında yer alan oyuncuların çeşitli risklerle karşılaşabilecekleri ve bu kapsamda konut edinilmesinin riskleri; konut kredisi tüketicileri, kredi kurumları, menkul kıymet yatırımcıları ve kamu girişimcileri” olarak sınıflaması yapılmıştır.

5.5.4.1. Konut Üreticilerinin Riskleri

Konut fiyatları sabitken malzeme ve işgücü maliyetlerindeki artış, konut arzını olumsuz ve artan konut maliyetleri, konut üreticilerinin karlılığını azaltarak konut üretiminin azalmasına neden olur503. Konut yatırımlarının taşıdığı riskler aşağıdaki gibi özetlenebilmektedir:

Likidite: Likidite menkul kıymetlerle karşılaştırıldığında, konutların en önemli dezavantajı olarak görülmektedir. Konutun elden çıkarılması zaman alıcı bir iştir ve çaba gerektirir. Bunun yanında gayet planlı bir şekilde piyasa koşulları dikkate alınarak ve konutun yaşam devri göz önünde tutularak konut elden çıkarılabilmektedir.

Anapara Kaybı: Konuta yatırılan sermaye konutun tahrip olması, ekonomik koşullardaki değişiklikler ve sahiplik haklarının yitirilmesi gibi durumlarda kaybedilebilmektedir.

Getiri Kaybı: Yatırımcılar gelir ve maliyet tahminlerinin beklenenden farklı olması durumunda getiri kaybına uğrayabilirler. Böyle bir risk nedeniyle nakit akımındaki düzensizlik ihtimali, borç veren kuruluşlara belirlenen dönemlerde ödeme yapılmaması riskini beraberinde getirmekte, böyle bir durumda da yapılan sermaye yatırımları da risk altına girebilmektedir.

Akım Gücü Kaybı: Yüksek enflasyon dönemlerinde yatırımların tamamlanması durumunda dahi alım gücünün düşmesi nedeniyle yatırım değer kaybedebilmektedir. Ancak böyle bir riskin oluşma ihtimali düşüktür. Çünkü konutlarla ilgili geçmiş dönem verileri konutların enflasyon oranları üzerinde getiri sağladıklarını göstermektedir.

5.5.4.2. Hane Halkı ve Tüketici Açısından Risklerin Değerlendirilmesi

Aralarında akrabalık bağı bulunsun ya da bulunmasın aynı konutta veya konutlarda, aynı konutun bir bölümünde yaşayan, kazanç ve masraflarını ayırmayan bir veya birden fazla kişiden oluşan topluluklar olarak tanımlanan hane halkı, firmaların ürettikleri mallara yönelik talebi yaratması ve üretim aşamasında emek girdisinin arzını sağlaması açısından ekonomideki en önemli birimlerden birini meydana getirmektedir.

Hanelerinde, yatırım ve tasarruf eğilimlerinin, gelir ve varlık yapılarının ve yükümlülük kompozisyonunun incelenmesi bankacılık sektörünün analizi için gereklilik arz etmektedir. Zira, tasarrufları ile bankalara kaynak yaratan, işgücü piyasası ve ekonomik konjonktüre göre gelecek beklentilerini şekillendiren hane halkının tüketim ve tasarruf kararları finans sektörünü de etkilemektedir.

Ekonomide gelişmelerden en çok etkilenen kesimlerden biri olan hane halkının kredi talebini etkileyen faktörler; makro faktörler, tüketim ve borçlanma tercihleri, emek ve varlık gelirleri, tasarruflar, işsizlik, faiz oranı, demografik faktörler ve toplumun sosyokültürel yapısı gibi sıralanabilir.

5.5.4.3. Kredi Kurumlarının Riskleri

Kredi kurumlarının maruz kaldıkları riskler ve karşılaştıkları sorunlar özet olarak; faiz oranı riski (interest rate risk), erken ödeme riski (prepayment risk), kredi riski (ödememe riski – default risk) ve likidite riski (liquidity risk) olarak sıralanabilir. Belirtilen risk kaynakları kısaca aşağıda açıklanmıştır:

Faiz oranı riski:

Faiz riski, piyasa faiz oranlarındaki değişmelere bağlı olarak kredi veren kurumların uğradığı zararı ifade etmektedir. Faiz oranı riski; kredi veren kurumların karlılıkları üzerinde çok etkili olan bir risk türüdür. Burada, kurum sabit faizli ipotek kredisi vermiş ve daha sonra para piyasalarında faiz oranları yükselmişse, parasını düşük getiri ile bağlamasından ötürü zarara uğramaktadır. İpotek kredilerinin vade yapılarının genellikle uzun süreli olmaları, kredi veren kurum açısından faiz oranı riskinin önemini artırmaktadır. Olaya enflasyon açısından yaklaşıldığında ise, ipotek kredilerinin uzun vadeli olmaları nedeniyle hem kredi veren kurum, hem de kredi borçlusu açısından ayrıca bir satın alma gücü riski (enflasyon riski) de söz konusu olmaktadır. Faiz oranı riski ve satın alma gücü riski sabit faizli ipotek kredilerine alternatif olarak yaratılan değişken faizli ipotek kredileri ile azaltılmaya çalışılmaktadır.

Erken ödeme riski:

İpotek kredilerinde krediyi veren kurum açısından ortaya çıkabilecek bir risk unsuru erken ödeme riski, diğer bir ifadeyle peşin ödeme riskidir. Piyasa faiz oranlarının düşüş eğiliminde olduğu dönemlerde erken ödeme riski artmaktadır508. Kredi veren kurumun karşılaşabileceği erken ödeme riski, faiz oranı riskine benzer olarak, yaratılan değişken faizli ipotek kredileri ile azaltılmaktadır. Piyasa faiz oranlarının yüksek olduğu dönemlerde kredi veren kurumun maruz kalacağı erken ödeme riski düşük, düşük olduğu dönemlerde ise risk yüksek olmaktadır. Bunun nedeni ise kredi borçlularının re-finansmana gitmeleri olarak ifade edilebilir.

Kredi riski (temerrüt riski):

Temerrüt riski, konut kredilerinin tam ve zamanında ödenmemesinden kaynaklanır509. Kredi riski olarak da isimlendirilen geri ödememe riski kredi kullanan kişinin ödeme alışkanlığını terk etmesi olarak tanımlanabilir. Ödeme alışkanlığının terk edilmesinin nedeni, kredi kullananın ödeme güçlüğüne düşmesi olabileceği gibi, faiz oranı riskinin tamamen kredi kullanan tarafa aktarılması, satın alınan gayrimenkullerin piyasa değerinin düşmesi veya anapara borç para bakiyesin artması gibi nedenler olabilir.

Temerrüt durumunun yaygınlaşması, söz konusu teminatların (satışa sunulan konutların) değerinin düşmesine neden olarak, bu kredilere dayalı olarak üretilen menkul kıymetleri değersizleştirmekte ve sistemi genel bir krize sürükleyebilmektedir. Ödenmeme riski, hem sabit faizli hem de değişken faizli krediler için geçerli olan ve son derece titizlikle fiyatlaması gereken bir risk unsurudur.

Likidite riski:

Gayrimenkullerin istenildikleri anda nakde dönüştürülememesi, nakde dönüşüm için belirli bir sürenin beklenmesi ya da gayrimenkulün piyasa değerinin altında bir tutarla nakde dönüştürülmesi likidite riski olarak değerlendirilmektedir. Gayrimenkulün fiziki durumu, piyasanın hareketliliği ve piyasadaki arz-talep dengesi likidite riskini doğrudan etkilemektedir.

Risk analizleri:

Risk yönetimi hangi risklerin önemli olduğunun belirlendiği ve bu riskleri bertaraf edebilmek için strateji ve planların geliştirildiği proaktif süreçtir. Bu süreç içerisinde; riskler tanımlanır, bu riskleri önleyici tedbirler alınır, risklerin büyüklüğü sayısallaştırılır ve kabul edilebilir risk düzeyi belirlenir. Dolayısıyla risk yönetimi potansiyel risklerin sistematik olarak değerlendirilerek, olası zararların etkisini azaltıcı yönde verilere dayalı karar vermeyi sağlayan bir disiplindir.

Risk yönetimi belirsizlikleri ve belirsizliklerin getireceği olumsuz etkileri mümkün olan en alt düzeye indirmeyi hedefleyen bir disiplindir. Zarar ya da kaybı oluşmadan önce önlemeyi amaçlayan proaktif bir süreçtir. Bu kapsamda risklerin oluşmadan önce belirlenmesi, meydana gelme olasılığının ve oluşum sonrası etkilerinin minimuma indirilmesi için yapılacak işlemler büyük önem taşır. Risk yönetimin stratejileri ilk aşamada gider veya zararlardan sakınılma üzerinde odaklanmışken, daha sonra zamanla kurumsal yönetim ve raporlama, riskin sayısal hale getirilmesi, stratejik amaçlar ile alınan riskin hizaya konulması, risk yönetiminin performans ve sermaye verimliliği ile bağının kurulması ve hissedar değeri üzerine odaklanmıştır.

Risk yönetimi anlaşılması zor ve oldukça karmaşık bir kavramdır. Literatürde riskin ölçülmesi ve yönetimine ilişkin birçok teorik ve pratik görüş bulunmaktadır. Ancak temelde risk yönetimine ilişkin dört ortak ana faktör bulunmaktadır:

  1. Risk yönetimi bir süreçtir.
  2. Risk yönetimi firmadaki herkese aittir.
  3. Risk yönetimi niceliksel ve niteliksel veri gerektirir.
  4. Risk yönetimi üst yönetimin desteğini almalıdır.

Detaylı bir tanımla risk yönetimi; gelişmiş sayısal yöntemler, süreç verimliliği, güçlü bir iç kontrol sistemi, bilgi paylaşımı, iç ve dış verilerin toplanması yoluyla kaynakların verimli olarak kullanılması hakkındadır. Her önemli iş süreci gibi risk yönetimi de yönetilmeye ve gözden geçirilmeye ihtiyaç duyar. Sonuç olarak risk yönetimi süreci, iyi bir iş yönetimi süreci ile aynı özelliktedir.

Risk yönetim süreci temelde beş temel aşamadan oluşmakta olup, bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Risklerin tanımlanması, risk politikaları ve uygulama usullerinin oluşturulması,

Risklerin ölçülmesi, sayısallaştırılması,

Risklerin izlenmesi ve analizi,

Risklerin raporlanması,

Risklerin araştırılması, teyidi ve denetimi

Konut kredi tahsisinde risk yönetim ilkelerinin etkin olarak hayata geçirilememesi; hane halkı için temerrütlerin ve bankalar için de kredi/menkulleştirme risklerinin artmasına sebep olmaktadır. Bu bağlamda taşınmaza piyasa değerinden oldukça farklı bir değer biçilmesi, kredi tahsisi kararının yeterli belgelendirmeye dayanmaması ve geri ödeme gücünün etkin olarak ölçülmemesi gibiolaylar hane halkının konut finansmanından kaynaklanan riskleri birlikte tekil/sistemik risklerinde artmasına neden olabilmektedir.

5.5.5. İpotekli Kredilerde Menkul Kıymetleştirme ve Değerleme İlişkileri

İpotekli konut finansmanı ikincil piyasalara dayalı konut finansmanı modeli sermaye piyasalarında finansmanı temel almaktadır. Bu sistemde kaynak akışını sağlayan finansman mekanizması piyasaya likidite kazandırmasına dayanmaktadır.

5.5.5.1. İpotekli Kredilerde Menkul Kıymetleştirme

İpotekli konut kredilerinde sürecin sağlıklı işleyebilmesi ve sistemin kendini finanse edebilmesi için menkulleştirmenin yapılması şarttır. Sistem basitçe birincil piyasalarda konut sahibi olmak isteyenlere kredi verilmesi ve ikincil piyasalarda bu kredilerin ve kredilere dayalı olarak ihraç edilen menkul kıymetlerin alınıp satılarak sisteme dahil edilmesini sağlayan döngü olarak tanımlanabilir.

Konut finansman sisteminin finansal altyapısını oluşturan ikincil piyasa mekanizmasına henüz işlerlik kazandırılmamış olması, Türkiye’de konut kredilerinin toplam hacminin göreli olarak sınırlı kalmasındaki en önemli etkenlerden biridir.

İkincil ipotek piyasalarında likiditenin artırılması ve yeni piyasa araçlarının oluşturulması yönünden menkul kıymetleştirme büyük önem taşımaktadır. Finans kurumlarının aktiflerinde bulunan alacak portföylerinin menkul değerler haline getirilerek satılması ile oluşturulan ikincil piyasa süreci “menkul kıymetleştirme” olarak adlandırılmaktadır.

Bankacılık işlemlerinin genel olarak kredi riski, piyasa riskleri, likidite riski ve operasyonel risklere maruz kaldığı kabul edilmektedir. Söz konusu bankacılık işlemleri yanında menkul kıymetleştirme işlemleri de bu tür risklerle karşı karşıya kalabilmektedir.

Menkul kıymetleştirme işleminde başlıca iki tür menkul kıymet ihracı şekli vardır521: Başka bir ifade ile menkul kıymetleştirme işlemleri ile ilgili olarak dünyada yaygın olarak uygulanan bilanço dışı ve bilanço içi diye adlandırılan iki ana ikincil piyasa sistemi bulunmaktadır.

5.5.5.2. İpotekli Kredilerde Değerleme

Değerleme hizmetini, lisanslı gayrimenkul değerleme kuruluşlarından alan bankalar, piyasa değerine yakın olan bu değerleme neticeleri üzerinden kredi vermektedir. Değerleme işlemlerinde farklı bankalarca uygulanan standartlar birbirine yakın dahi olsa, genel anlamda bir standardizasyon eksikliği bulunmaktadır.

Yakın gelecekte menkul kıymetleştirilmesinden söz edilecek konut kredilerinin likiditesini sağlayacak olan esas unsur, altında yatan ipotekli tapu belgesinin ifade ettiği nakit değerdir. Bu nakit değer ise gayrimenkul değerleme işlemi ile tespit edilen değerdir. Bu değer, her türlü menkul kıymet ihracını doğrudan etkileyecektir.

İpotek düzenlenme sürecinde üzerinde önemle durulması gereken diğer bir husus da, verilen ipotek kredilerinin geri dönüşünü güvence altına almak ve ipotekli konut kredilerinin geri dönüşünü güvence altına almak kurumlar açısından bazı risk yönetimi araçlarının modele entegre edilmesi gerekmektedir. Kredi veren kurum tarafından hem kendi kredi riskini azaltmak, hem de kredi talebinde bulunan tarafa kredi verilip verilmeyeceğine karar vermek için; İpotek Ödemelerinin Gelire Oranı (Payment to Income Ratio-PTI) ve Kredi Tutarının Gayrimenkulün Değerine Oranı (Loan to Value Ratio-LTV) gibi iki temel ölçüt kullanılarak müşterinin kredibilitesi irdelenmektedir.

İpotek ödemelerinin gelire oranı (PTI), gayrimenkul almak isteyen kişilerin başvurdukları kredinin geri ödeme tutarının, kişilerin aylık gelirlerine oranını ifade etmektedir. Müşteriler kredi geri ödemelerini mevcut gelirleri ve varsa önceki tasarrufları ile ödemek zorundadırlar. Bu durumda PTI oranı ne kadar düşük ise, kredi geri ödemeleri de o ölçüde düzenli yapılmaktadır. Bir başka ifade ile bu oranın düşüklüğü alınan kredinin kişinin geliri içinde payının düşük olmasına ve dolayısıyla bu kredinin ödenmeme riskinin az olmasına neden olmaktadır. Kişilerin satın alacakları gayrimenkulün fiyatı ile alacakları kredi arasındaki farkı, gayrimenkulün satın alınması sırasında peşin ödemeleri (down payment) gerekli olmakta ve PTI oranı müşteri için de bir güvence veya emniyet aracı olarak görülmektedir. PTI oranının % 30 olması, ipotekli konut kredisi talep eden kişinin yiyecek ve barınma gibi temel ihtiyaçları da düşünüldüğünde, kabul edilebilir bir oran olarak gözükmektedir.

5582 sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 13/A maddesi uyarınca, konut finansmanı kuruluşları tarafından verilen ipotekli konut kredilerinin ipotek teminatlı menkul kıymete konu olabilmeleri için, konut değerinin en fazla % 80’i oranında kredi açılmasını zorunlu kılmıştır. Buna göre gayrimenkul finansmanında kredi değer oranı en fazla % 80 olarak belirlenmiş olup, kişilerin kalan % 20’lik kısmı kişisel birikimleri ile sağlaması hedeflenmiş ve bu yolla bir tür risk azaltma stratejisi geliştirilmiş olmaktadır.

Müşteriye verilecek olan ipotek kredisinin geri ödemelerini güvence altına almaya çalışan bir diğer kriter ise, kredi tutarının gayrimenkulün değerine olan oranıdır (LTV). LTV oranı, kredi talebinde bulunan kişilerin alacakları kredilerin, gayrimenkulün satış fiyatına olan oranı şeklinde ifade edilmektedir. Dolayısıyla, kişilerin satın alacakları gayrimenkulün fiyatı ile alacakları kredi arasındaki kısmı gayrimenkulün satın alınması sırasında peşin ödemeleri gerekmektedir. LTV oranının düşüklüğü, kredi veren kurum açısından daha yüksek bir koruma ifade etmektedir; çünkü kurum tarafından gayrimenkul değerinin tamamı kadar kredi açılmamakta ve bu sayede oluşabilecek risklere karşı bir miktar emniyet payı bırakılmaktadır.

5.5.6. İpotekli Krediler ve Sigorta İlişkileri

İpotekli kredi sigortası uygulamaları, 1800’lü yılların sonlarına kadar uzanabilen oldukça eski bir tarihe sahiptir. Başta ekonomik krizler olmak üzere, bu süreç boyunca yaşanan ve mortgage piyasasını ve onun taraflarını (bileşenlerini) olumsuz etkileyen tüm tecrübeler, bu piyasada sigorta işlevinin gelişmesine ve ürünlerin çeşitlenmesine temel teşkil etmiştir. Sigorta işlevi, bankaları ipotekli kredi kullandırmaya teşvik ederek hem ipotekli kredi piyasasının gelişmesine katkı sağlamakta, hem de orta ve düşük gelirli kesimin konut sahibi olmasını kolaylaştırmaktadır.

Birinci el ve ikinci el ipotek piyasalarının temelinde, kredi veren kurumların ihraç ettikleri menkul kıymetler ile fon sağlamaları ve bu sağladıkları fonları tüketicilere ipotekli konut kredisi şeklinde kullandırmaları yatmaktadır. Bu bağlamda, söz konusu menkul kıymetlerin nakit akışlarının düzenli gerçekleştirilmesi kredi ödemesinin zamanında ve kesintisiz olarak yapılmasına bağlıdır. Ödemelerde bir sorunla karşılaşılması durumunda, kredi veren kurumlar gayrimenkul üzerine konan ipoteğin biran önce nakde çevrilmesini sağlamak zorunda kalmakta, bu süreç ise kurum tarafından vakit ve para kaybı anlamına gelmektedir. Bu durumda, ipotekli konut kredilerine dayalı gayrimenkul finansman sisteminin temel amacı olan kişilerin daha kolay şartlarda gayrimenkul sahibi olabilmesinden de uzaklaşılmış olmakta ve ikinci el ipotek piyasalarında ihraç edilen menkul kıymetlere yönelik talep ve menkul kıymetlerin değeri de olumsuz etkilenmektedir. Şöyle ki, 2006 yılının sonundan itibaren özellikle ABD gayrimenkul finansman piyasasında yüksek riskli ipotekli konut kredilerinin kredi borçlusu tarafından zamanında geri ödenmemesi sonucunda, ikinci el ipotek piyasasında bu kredilere dayalı ihraç edilen menkul kıymetlerin nakit akışlarında da sorunlarla karşılaşılmıştır. İşte bu noktada, gayrimenkul finansman sisteminin sağlıklı işleyebilmesi için ülkenin makroekonomik istikrarının yanı sıra, ipotek piyasalarında rol alan tüm unsurların risklerinin çeşitlendirilmiş sigorta ürünleri ile güvence altına alınması önemli olmaktadır.

İpotekli konut finansman sisteminde sigorta, yasal bir zorunluluk değil, aslında sadece risk yönetimi açısından bir gerekliliktir. Nitekim düşük dereceli konut kredileri büyük ölçüde yeterli kapsamda sigortaları yapılmamış kredilerden oluşmaktadır. Türkiye’de sadece doğal afet sigortası (DASK), kentlerde konutlar için zorunlu bir sigorta türüdür526. Ancak kredilere güvence oluşturmak üzere yeterli rizikoları kapsayacak sigortaların yaptırılması gerekir.

ABD’de hükümetin konut finansman piyasasında kredi akışını sağlamak için sarf ettiği çabaların başında uygulamaya koymuş olduğu ipotek sigortası ve garanti programı gelmektedir. Federal Konut İdaresi tarafından 1934 yılında başlamış olan ipotek sigortası programının, konut edinimi üstünde çok önemli bir etkisi olmuştur. Bu program sayesinde, kredi verenler ipotek sigortası ücreti ile kredi risklerini azaltmışlardır. Böylece, konut piyasasına daha fazla kredinin akması sağlanmış ve konut edinimi artmıştır.

Konut finansmanı en önemli unsurlarından biri olan sigorta işlevinin sağlıksız çalışması halinde ise; tüm sistemi etkileyebilecek ölçekte önemli sorunlar yaşanabilmektedir. Son yıllarda finansal piyasalarda yaşanan bazı olaylar ve özellikle 2008 yılında ortaya çıkan küresel finansal kriz, ipotekli konut sigortası sisteminin de kuyruk etkisine konu olabileceğinigöstermiştir.

İpotek kredisi almak isteyen tarafların yararlanabileceği genel anlamda iki grup sigorta bulunmaktadır. Birinci grup kredi alanlar tarafından ve diğeri de kredi veren tarafından yaptırılır. Bütün sigortaların kredi alanın kredibilitesi üzerinde olumlu etkisi olmakla beraber, kredi veren açısından kendisinin yaptırdığı sigortanın önemi daha büyüktür.

Müşteri tarafından sigorta yaptırılması halinde, kredi kurumlarınca istenen ön ödeme tutarı azalabilir. Bu nedenle kredi alanlar daha düşük ön ödeme yapmak ve kredi kurumları tarafından seçilebilir olmak için, gerek özel gerekse kamusal sigorta şirketlerine sigorta yaptırmaktadırlar.

Bazen kredi kurumlarının kullandırdıkları konut kredisine ilişkin sigortaları da kendileri yaparlar. Bu durumda sigorta maliyetleri yine kredi kullanan müşteriye yansıtılmaktadır. Sigorta, verilen kredinin tamamını ya da bir bölümünü kapsamakta olup, kredi alanın borcunu ödeyememesi halinde, ipotek ödemelerinin sigorta kurumu tarafından yapılmasını sağlamaktadır.

Kredi veren açısından ipotek sigortasının net etkisi, geri ödenmeme riskini azaltmasıdır. Sigorta şirketleri kredi kurumları tarafından yapılan başvuruları değerlendirirken birçok faktörü göz önünde bulundurmaktadırlar. Kredi verenin karşı karşıya olduğu risk, kredi verilen tutarla, mülkün değeri ve sigorta tutarı arasındaki farka eşittir. Bu bakımdan sigorta, ön ödeme gibi, kredi verenin riskini azaltıcı bir unsurdur. İpotek sigortası kredi alan açısından da yarar sağlamaktadır. Bu sigortanın sayesinde kişiler daha az ön ödeme yaparak kredi verenleri ikna etmekte ve ipotek kredisini almaktadırlar; çünkü sigorta ile ön ödemenin kredi veren açısından önemi aynıdır.

Sigorta maliyeti genellikle kredi alan taraflara yansıtılmaktadır. Bu yansıtma farklı şekilde olabilmektedir. Bazı durumlarda sigortadan kaynaklanan maliyet, ipotek kredisinin verilişi aşamasında kredi tutarının içine eklenebildiği gibi, işlem masrafları arasında da alınabilmektedir. Bu yansıtma zamanı ve şekli, o anki piyasa koşullarına ve finansal kurumlar arasındaki rekabet durumuna göre belirlenmektedir. İpotekli konut finansman sisteminde uygulama alanı bulan başlıca sigorta türleri aşağıda belirtilmiştir532.

İpotekli konut kredilerine dayalı gayrimenkul finansman sistemindeki önemli fonksiyonlardan biri de ipotek sigortacılığı fonksiyonudur. Sistemin ve dolayısıyla ipotek piyasalarının nakit akışlarının devamlılığını sağlamak açısından gerekli olan ipotek sigortası, kredi veren kurum ve kredi alan taraf tarafından yapılabilmektedir. Gayrimenkul finansman sisteminin geliştiği ülkelerde ipotek piyasalarında ortaya çıkabilecek riskleri kontrol altına alan çok sayıda sigorta ürünü bulunmakta olup, ABD’de ve Avrupa’da uygulanan temel sigorta ürünlerinin; “İpotekli Konut Kredisi Ödemelerini Koruma Sigortası”, “İpotekli Konut Kredisi Koruma Sigortası”, “Tapu Sigortası” ve “İpotekli Konut Kredisi Garanti Sigortası” gibi isimlerle tanımlandığı görülmektedir.

Başlıca sigorta türleri özellikle gelişmiş bir ipotekli konut finansman sistemine sahip ABD’de uygulanan ürünler olup, aşağıda bunlardan başlıcaları özet açıklanmıştır:

Mortgage Hayat Sigortaları ve Mortgage Koruma Sigortası: Kredi veren kuruluşların alacaklarını teminat altına alabilmek amacıyla kredi alan kişilerden yaptırmalarını istedikleri sigortaların başında hayat sigortaları gelmektedir. Bu sigortalar ile teminat altına alınan temel risk kredi alan kişinin ölümüdür. Risk gerçekleştiğinde ipotekli konut kredisi borcuna tekabül eden miktar sigortacı tarafından kredi veren kuruluşa ödenmekte ve bu şekilde kredi veren kuruluşun alacaklarını tahsil etmesi kolaylaşmaktadır.

Mortgage Ödemelerini Koruma Sigortası: Esas olarak kredi alan kişileri korumaya yönelik bir ürün olan mortgage ödemelerini koruma sigortası ile teminat altına alınan risk, kredi taksitlerinin geçici olarak ödenememesi ve bu nedenle de ipoteğin paraya çevrilmesidir. Kredi alan kişinin işsiz kalması, hastalanması veya bir kaza geçirmesi gibi nedenlerle gelirinde geçici bir süre için azalma olması durumunda, eğer varsa bu sigorta devreye girecek ve poliçede belirtilen süreler için kişinin kredi taksitleri sigorta şirketi tarafından ödenecektir.

Mortgage Değer Kaybı Garanti Sigortası: Bu sigorta ile sağlanan koruma temelinde kredi veren kuruma yöneliktir. Mortgage değer kaybı garanti sigortası veya kısaca mortgage sigortası kredi alanın ipotekli konut kredisi geri ödemelerinde temerrüde düşmesi ve bu nedenle üzerinde ipotek tesis edilmiş olan gayrimenkulün satılarak alacağın tahsil edilmesi yoluna gidilmesi sonucunda, borç bakiyesi ile satış sonucu elde edilecek miktar arasında kredi veren aleyhine oluşabilecek zararı teminat altına alan bir ürün olarak tanımlanabilir.

Yapı Sigortası: Kredi veren kurumlar tarafından yaygın olarak talep edilen sigortalardan biri de yapı sigortalarıdır. Bu şekilde söz konusu kuruluşlar binanın göreceği fiziksel zararlara ilişkin olarak gayrimenkulün yeniden inşa maliyetine ilişkin teminat elde etmektedirler.

Nakit Akışı ve Finansal Garanti Sigortası: Nakit akışı sigortası, özellikle ipoteğe dayalı menkul kıymetler söz konusu olduğunda kurumsal yatırımcılar için mortgage garanti sigortasına eşlik eden son derece önemli bir sigorta ürünüdür. Bu sigortanın temel fonksiyonu, yatırımcıların yaptıkları yatırımın getirisini tamamen ve vaktinde alınmasını garanti etmektir. Nitekim mortgage sigortası ile verilen teminat ister özel sigorta şirketlerince, isterse konut idaresi (Federal Housing Administration – FHA) tarafından verilmiş olsun, temel olarak yalnızca kredinin tam olarak geri ödenmesini sağlamaya yöneliktir. Kredi kullananın ilk temerrüde düştüğü tarihten gayrimenkule el konulup yeniden satılmasına dek geçen süre içerisinde ödenmeyen aylık ödemeleri ise ihtiva etmez.

Hata ve İhmal Sigortası ve Mortgage Kayıp Sigortası: Kapsamı daha da genişletilmiş olan hali mortgage kayıp sigortası olarak da bilinen hata ve ihmal sigortası, bir takım mutat işlemlerin yapılması esnasında yapılacak hata ve ihmaller dolayısıyla meydana gelecek zararlara karşı, kredi verenleri ve onların ikincil ipotek piyasasındaki yatırımlarını koruyan özel bir mesleki sorumluluk sigortası ürünüdür.

Yönetici ve İdarecilerin Sorumluluğu Sigortası: Yönetici ve idarecilerin sorumluluğu sigortası, kredi veren veya yatırımcılar için hizmet sağlayanlar başta olmak üzere çeşitli finansal kurumların ihtiyaçları için geliştirilmiş bir tür mesleki sorumluluk sigortasıdır. Bu sigorta yönetici ve idarecilerin yaptığı haksız eylemler dolayısıyla ortaya çıkan zararlara karşı, konut alımına yönelik ipotekli kredi verilmesi, satılması ve bu hizmetlerin sunulmasına ilişkin işlemleri yapan kurumları koruma altına almaktadır.

Konut Sahibinin Sigortası: Bu sigorta yangın başta olmak üzere konut sahiplerinin maruz kalabilecekleri bir takım riskleri teminat altına almakta olup, mülke gelebilecek zararlar yanında, kişisel sorumluluk ve hırsızlık gibi bir takım risklerin de bu sigorta ile teminat altına alınabilmesi mümkündür. Bu şekilde ipotekli konut kredisi alacağının teminatı olan gayrimenkulün değerinin korunması hedeflenmektedir.

Sel Sigortası: Bir tür doğal afet sigortası olan sel sigortası, özellikle ABD örneğinde son derece önemli bir üründür. Bu sigorta türü, ABD’de mali riskin hesaplanması ile ilgili olarak federal hükümetin çalışmalar yürüttüğü tek sigorta ürünü olarak dikkat çekmektedir.

Tapu Sicili Sigortası: Bu sigorta türü temelinde, kredi verenler ve yatırımcılara, poliçe üzerindeki gayrimenkul üzerinde geçerli ve icra edilebilir bir rehne sahip olduklarına ve rehinlerinin diğerlerine nazaran öncelikli olduğuna ilişkin teminat veren bir sigorta ürünüdür.

Tapu ve kredi işlemleri yapan acentenin hata ve ihmali sigortası: Bu sigorta ürünü, tapu ve kredi işlemlerini yapan acentelerin hata ve ihmalleri dolayısıyla ortaya çıkan zararlara ilişkin riskleri teminat altına almaktadır.

Mortgage Bankerleri – Finansal Kurumlar Kefalet Senedi: Bu sigorta, kredi veya hizmet veren şirketlere, bu kurumların yönetici ve çalışanlarının sahte, hileli ve suç teşkil eden fiillerine karşı koruma sağlayan bir çeşit kefalettir. Bu sigorta çerçevesinde belirlenen fiiller, nerede yapıldıklarına ve başkalarının işbirliği ile yapılıp yapılmadıklarına bakılmaksızın teminat kapsamı içinde değerlendirilmektedirler.

Özel Tehlike Sigortası: Bu sigorta türü, ABD’de hükümet tarafından desteklenmeyen özel nitelikteki ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin kredi derecesini desteklemek için kullanılan üründür.

5.6.Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları

Sermaye piyasası mevzuatında yer alan taşınmaz finansmanına yönelik araçlar veya aracılık sistemi, geniş anlamda konut finansmanı ile de ilişkilidir. Gayrimenkul yatırım ortaklıkları (GYO) da bu kapsamda gündeme gelen ve aktif olarak kullanılan araçlar arasında yer almaktadır533.

GYO’nın ilk yasal dayanağını yürürlükten kalkan 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 32’inci, 35’inci ve 36’ıncı maddeleri oluşturmuştur. Belirtilen maddelerde sermaye piyasası kurumları arasında sayılan GYO’ların “faaliyetlerinin kapsamı” ile “kuruluş ve faaliyet koşulları” düzenlenmiştir. Mülga 2499 Sayılı Kanun; gayrimenkul yatırım ortaklıklarının, portföy işletmeciliği ve yöneticiliği faaliyetinde bulunmak üzere Sermaye Piyasası Kurulu’na (Kurul) başvurmalarını zorunlu kılmıştır (Md. 30/1-f). 30.12.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’na göre GYO; 6362 Sayılı Kanunun 35’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki “b) kolektif yatırım kuruluşları” adıyla sermaye kuruluşları arasında sayılmıştır.

6362 Sayılı Kanun ile verilen yetki uyarınca ve yurt dışında yaygın bir finansman aracı olan altyapı fonlarına benzer bir şekilde, altyapı yatırım ve hizmetlerine de yatırım yapılmasını sağlamak için 1998 yılından başlayarak yürürlüğe giren Seri: VI, No: 11 sayılı Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği, 28.05.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan “Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin EsaslarTebliği” (III-48.1) ile yürürlükten kaldırılmıştır534.

Yeni tebliğde 23.01.2014 tarihli ve 28891 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan kapsamlı değişiklik ile yürürlüğe giren Tebliğin amacı; “gayrimenkul yatırım ortaklıklarının kuruluşlarına ve kurucularına, paylarının ihracına, satışına ve devrine, faaliyet esaslarına, yönetim ilkelerine, portföy sınırlamalarına, portföylerinde bulunan varlıkların ve hakların değerlemesine, varlıkların saklanmasına, imtiyazlı pay ihracına, ortaklarında ve yöneticilerinde aranacak niteliklere, kamuyu aydınlatma ve yatırımcıların bilgilendirilmesi yükümlülüklerine, kar dağıtımına, gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsünden çıkmalarına, tabi olacakları diğer yükümlülüklere ve anonim ortaklıkların gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüşümüne ilişkin esasları düzenlemek” şeklinde açıklanmıştır (Tebliğ, Md. 1).

5.6.1. Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarının Çalışma Alanları

GYO faaliyetlerini; 28.05.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği (III-48.1) ile belirlenmiş usul ve ilkeler çerçevesinde yürütmektedir. GYO’ların çalışma alanları; gayrimenkuller, gayrimenkul projeleri, gayrimenkule dayalı haklar, altyapı yatırım ve hizmetleri, sermaye piyasası araçları, Takasbank para piyasası ve ters repo işlemleri, Türk Lirası cinsinden vadeli mevduat veya katılma hesabı, yabancı para cinsinden vadeli ve vadesiz mevduat veya özel cari ve katılma hesapları ile iştirakler ve Kurulca belirlenecek diğer varlık ve haklardan oluşan portföyü işletmek amacı ile paylarını ihraç etmek üzere kurulan ve Sermaye Piyasası Kanunu (Md. 48) ile sınırı çizilen faaliyetler çerçevesinde olmak kaydı ile Tebliğde izin verilen diğer faaliyetlerdir.

Altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işleten ortaklıkların yalnızca bu faaliyette bulunmak üzere kurulmaları/dönüşmeleri zorunlu olup, ortaklık esas sözleşmesinde bu yönde hüküm bulunması zorunludur. Münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklar altyapı yatırım ve hizmeti ile ilişkili olmayan gayrimenkuller, gayrimenkul projeleri ve gayrimenkule dayalı haklara yatırım yapamazlar. Tebliğ kapsamındaki diğer ortaklıklar da, ana faaliyet konularına ilişkin gayrimenkul veya gayrimenkul projelerine bağlı olarak yürütülen ve arızi nitelik taşıyanlar hariç olmak üzere, altyapı yatırım ve hizmetleri ile bunlar kapsamındaki varlık ve haklara yatırım yapamazlar (Tebliğ, Md. 4).

Mevzuata göre GYO’lar; (i) “münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan bir portföyü veya Tebliğ’in 4’üncü maddenin birinci fıkrasında belirtilen diğer varlık ve haklardan oluşan bir portföyü işletmek üzere kurulabileceği gibi belirli bir projeye, gayrimenkule veya altyapı yatırım ve hizmetine yatırım yapmak ya da belirli bir alanda faaliyet göstermek amacıyla da kurulabilmekte” ve (ii) belirli alanlarda faaliyet göstermek veya belirli bir projeye, gayrimenkule veya altyapı yatırım ve hizmetine yatırım yapmak üzere kurulan ortaklıkların aktif toplamlarının en az % 75’i bu faaliyet kapsamında yapılan yatırımlardan oluşmakta ve bu ortaklıkların unvanlarında söz konusu faaliyete, projeye, gayrimenkule veya altyapı yatırım ve hizmetine ilişkin bir ifadeye yer verilmesi” ile tanımlanmaktadır (Tebliğ, Md. 5).

GYO’ların kurulmasında aşağıdaki koşulların bulunması gerekli olmaktadır:

Başlangıçta GYO olarak kurulabileceği gibi, anonim ortaklıklar esas sözleşmelerini 6362 Sayılı Kanun ve III-48.1 Sayılı Tebliğ hükümlerine uygun olarak değiştirerek GYO’na dönüşebilirler. Yalnız altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıkların gerek kuruluşlarında, gerekse dönüşümlerinde esas sözleşmelerinde ortaklık aktif toplamının asgari % 75’inin altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşacağının açıkça belirtilmesi zorunludur. Sadece altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklara yalnızca altyapı şirketleri dönüşebilir.

Kuruluş ve dönüşüm başvurularının Kurulca uygun görülebilmesi için GYO’ların; a) Kayıtlı sermayeli anonim ortaklık şeklinde kurulması veya anonim ortaklık niteliğinde

olup kayıtlı sermaye sistemine geçmek için Kurul’a başvurması,

b) Kuruluşta başlangıç sermayesinin, dönüşümde ise mevcut ödenmiş veya çıkarılmış sermayesi ile öz sermayesinin her birinin 30.000.000 TL’den, münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ise 100.000.000 TL’den az olmaması,

c) (b)bendinde belirtilen sermaye miktarının;

1) 60.000.000 TL’den az olması durumunda, sermayeyi temsil eden paylarının en az % 10’unun,

2) 60.000.000 TL ve daha fazla olması durumunda ise, sermayenin 6.000.000 TL’lik, münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ise 10.000.000 TL’lik kısmını temsil eden paylarının kuruluşta nakit karşılığı çıkarılmış olması ve nakit karşılığı çıkarılan pay bedellerinin tamamının ödenmesi, dönüşümde ise nakit karşılığı çıkarılmış olması veya son hesap dönemine ait bağımsız denetimden geçmiş konsolide olmayan veya bireysel finansal tablolarında dönen varlıklar grubu altında yer alan nakit ve nakit benzerleri ile finansal yatırımlar kalemlerinin toplamının bu bentte belirtilen oran ya da tutar kadar olması,

Ticaret unvanında “Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı” ibaresini taşıması veya unvanını bu ibareyi içerecek şekilde değiştirmek üzere Kurula başvurmuş olması,

Kurucu ortakların veya var olan ortakların Tebliğde öngörülen koşullara sahip olması,

Esas sözleşmesinin Kanun ve Tebliğ hükümlerine uygun olması veya var olan esas sözleşmesini Kanun ve Tebliğ hükümlerine uygun şekilde değiştirmek üzere Kurula başvurmuş olması,

Genel müdür ile yönetim kurulu üyelerinin Tebliğde öngörülen koşulları taşımaları, genel müdürün kuruluş ve dönüşüm başvurularında belirlenmiş ve en geç kuruluşun veya esas sözleşme değişikliklerinin ticaret siciline tescili tarihi bakımından, münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ise tescil tarihini izleyen altı ay içinde atanmış olması,

Portföyünde yer alan/alacak varlıkların niteliklerinin ve ortaklık aktif toplamı içinde sahip oldukları/olacakları ağırlıkların Tebliğde belirtilen niteliklere ve sınırlamalara uygun olması,

Kuruluşta ayni sermaye konulması durumunda, 9’uncu madde çerçevesinde ayni sermaye değerinin saptanmış olması,

Başlangıç sermayesinin veya çıkarılmış sermayesinin % 25’i oranındaki paylarının, Tebliğde belirlenen süre ve ilkeler çerçevesinde halka arz edileceğinin, münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ise halka arz edileceğinin veya nitelikli yatırımcıya satılacağının Kurula karşı taahhüt edilmiş olması,

Sermayesinin, son iki yıl içinde, varlıkların rayiç değere taşınması yoluyla oluşan fonlardan artırılmamış olması,

(i)Diğer yatırım ortaklıklarının ve halka açık ortaklıkların gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüşüm başvurularında, ikinci fıkranın (g) bendinde yer alan, portföydeki varlıkların ortaklık aktif toplamına oranının bu Tebliğdeki sınırlamalara uygun duruma getirilmesi koşulunun, dönüşüme ilişkin esas sözleşme değişikliklerinin ticaret siciline tescilini izleyen en geç altı ay içerisinde sağlanması gerekir. Söz konusu süre içinde gerekli uygunluğu sağlamayan ortaklıkların, gayrimenkul yatırım ortaklığı olarak faaliyette bulunma hakları ortadan kalkar. Ortaklıklar, ilgili sürenin bitiminden başlayarak en geç üç ay içinde esas sözleşme hükümlerini gayrimenkul yatırım ortaklığı faaliyetini kapsamayacak şekilde değiştirmek üzere Kurula başvurmakla yükümlüdürler. Söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmesinden ortaklık yönetim kurulu veya yönetim kurulunca yetkilendirilmiş olması durumunda ilgili murahhas üye sorumludur.

(ii)Münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklarda; (a) Ortaklardan en az birinin kamu kurum ve kuruluşu niteliğinde tüzel kişi olması ve ortaklık sermayesine en az % 20 oranında iştirak etmesi durumunda;

(1) İkinci fıkranın (b) bendinde yer alan başlangıç sermayesi 5.000.000 TL olarak uygulanır. Ancak, 11/A maddesi kapsamında yapılacak pay satışının sermaye artırımı şeklinde yapılması sonucunda çıkarılmış sermayenin asgari 100.000.000 TL’ye ulaşması zorunludur.

(2) İkinci fıkranın (c) bendinde yer alan sermayenin asgari 10.000.000 TL’sinin nakit karşılığı olması koşulu uygulanmaz.

(b) İkinci fıkranın (d) bendinde yer alan koşullar, kamu kurum ve kuruluşu niteliğindeki tüzel kişilerde aranmaz.

(c) Ortakların kendi özel mevzuatları uyarınca başka bir makam veya organın karar veya onayı gerekiyor ise, kuruluş veya dönüşüm başvurusunda bu karar veya onayın bulunması

şartı aranmaktadır.

5.6.2. GYO Paylarının Kurul Tarafından Kayda Alınması

Kurulacak veya dönüşecek olan ortaklıkların, şekli ve esasları Kurulca belirlenecek standart form ve bu formda belirtilen belgelerle birlikte Kurula başvurmaları zorunludur. Kurul, başvuruyu 6362 Sayılı Kanun ve Tebliğ hükümlerine uygunluk yönünden inceler. Kurulca başvurunun uygun görülmesi durumunda; altyapı faaliyetlerine ilişkin olarak ilgili makamlardan alınması gerekli diğer izin ve onaylara ilişkin mevzuat hükümleri saklı kalmak üzere, kuruluş aşamasında kuruluşun, dönüşümde ise esas sözleşme değişikliklerinin onaylanması talebi ile Bakanlığa başvurulur. Kuruluş işlemlerinde esas sözleşmenin konuya ilişkin Kurul izninin tebellüğ edildiği tarihi müteakip en geç 30 gün içinde ticaret siciline tescil ettirilmesi, dönüşüm işlemlerinde ise esas sözleşme değişikliğinin onaylanacağı genel kurulun, konuya ilişkin Kurul izninin tebellüğ edildiği tarihten sonra en geç 30 gün içinde gerçekleştirilmesi ve genel kurul kararının genel kurul toplantısını izleyen en geç 15 gün içerisinde ticaret siciline tescil ettirilmesi zorunludur. Ortaklıklar, kuruluş esas sözleşmesinin veya dönüşüme ilişkin genel kurul kararının ticaret siciline tesciline ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilanına ilişkin belgeleri, ilan tarihini izleyen altı iş günü içinde Kurula gönderirler.

5.6.3. GYO Kuruluşu ve Sermaye Artırımlarında Ayni Sermaye Konulması

Ortaklık kuruluşlarında ve sermaye artırımlarında, ancak üzerinde ipotek bulunmayan veya gayrimenkulün değerini doğrudan ve önemli ölçüde etkileyecek nitelikte herhangi bir takyidat şerhi olmayan gayrimenkuller ve gayrimenkule dayalı ayni haklar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 342’inci ve 343’üncü maddeleri çerçevesinde ayni sermaye olarak konulabilir. Münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklarda bu fıkrada sayılan varlıklara ek olarak Kurulca uygun görülecek varlıklar da ayni sermaye olarak verebilir. Ancak, gerek kuruluşta gerekse sermaye artırımı sonrasında, çıkarılmış sermayenin nakden ödenen kısmının 6’ıncı maddenin ikinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen oranın veya tutarın altına düşmemesi zorunludur.

Kuruluşta ayni sermaye konması durumunda, konulan ayni sermayeye 6102 Sayılı Kanunun 343’üncü maddesi çerçevesinde değerleme işlemi yapılır. Buna ilave olarak Tebliğin 8’inci bölümünde belirtilen esaslar çerçevesinde ayni sermayenin değerleme hizmetine yönelik rapor hazırlatılması gerekmektedir. Hazırlanan raporlarda ulaşılan tutarlardan düşük olanı ayni sermaye olarak esas alınır. Değerleme çalışmasında kullanılacak yöntemlerin açıkça ikincil düzenlemede bulunmaması nedeni ile farklı raporlarda kullanılan yöntemler ve ulaşılan sonuçların yorumlanmasında önemli farklılıkların ortaya çıktığı ve sermaye piyasasına yönelik değerleme çalışmalarının muhasebe (Türkiye Finansal Raporlama Standartları) ve değerleme standartlarına uygun olma zorunluluğunun bulunduğu vurgulanmalıdır.

Ayni sermaye artırımlarında 6102 Sayılı Kanunun 343’üncü maddesi kıyasen uygulanır. Ayni sermaye artırımı için Kurula yapılacak başvuru öncesinde bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen bilirkişi ve değerleme raporlarının hazırlatılması gerekir. Ayni sermaye artırımı kararı sadece genel kurulda alınabilir. Ortaklıkların esas sözleşmelerinde bu hususa yer verilmesi zorunludur. Şirkete sermaye olarak konulacak gayrimenkuller ile sınırlı ayni haklar, ortaklığın tüzel kişilik kazanması veya sermaye artırımının tescilinden başlayarak en geç 10 iş günü içinde tapu sicilinde ortaklık adına tescil ettirilir. Diğer varlıklar için ise ilgili mevzuatta öngörülen süre ve koşullara uyulur. Bu işlemin süresi içinde yaptırılmasından ortaklık yönetim kurulu veya yönetim kurulunca yetkilendirilmiş olması halinde ilgili murahhas üye sorumludur.

5.6.4. GYO’larda Halka Arz Yoluyla Satış

GYO olarak kurulan veya esas sözleşme tadili yoluyla gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüşen ortaklıkların, paylarını halka arz yoluyla satabilmek için, kuruluşlarının veya esas sözleşme değişikliklerinin ticaret siciline tescilini izleyen üç ay içinde faaliyetlerin yürütülebilmesi için gerekli olan mekan, donanım ve personeli sağlamaları ve organizasyonu kurmaları, GYO olarak kurulan ortaklıkların Tebliğin 6’ıncı maddesinin ikinci fıkrasının (f) ve (g) bentleri kapsamında genel müdürün atanmasına ve portföye dahil edilecek varlıklara ilişkin taahhütlerini yerine getirmeleri, şekli ve ilkeleri Kurulca belirlenecek halka arz standart formunu ve formda belirtilen belgeleri tamamlayarak çıkarılmış sermayesinin asgari % 25’ini temsil eden payların halka arzına ilişkin izahnamenin onaylanması talebiyle Kurula başvurmaları zorunludur.

Halka arz sonrasında, ortaklığın çıkarılmış sermayesinin asgari % 25’i oranındaki paylarının halka açık pay niteliğinde olması zorunludur. Birinci fıkrada belirtilen süre içinde halka arz standart formunu ve formda belirtilen belgeleri tamamlayarak Kurula başvurmayan veya gerekli koşulları sağlamadığı için başvurusu Kurulca onaylanmayan ortaklıkların, gayrimenkul yatırım ortaklığı olarak faaliyette bulunma hakları ortadan kalkar. Ortaklıklar, ilgili sürenin bitiminden veya Kurulun olumsuz görüşünün kendilerine bildirildiği tarihten başlayarak en geç üç ay içinde esas sözleşme hükümlerini GYO faaliyetini kapsamayacak şekilde değiştirmek ve kayıtlı sermaye sisteminden çıkmak üzere Kurula başvurmakla yükümlüdürler. Ortaklıklar bu değişiklikleri yapmadıkları takdirde, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 529’uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri hükümleri gereğince sona ermiş sayılır.

5.6.5. Borsaya Kotasyon Yapılması ve Payların Türleri

Paylarını halka arz eden ortaklıklar, satış süresinin bitimini izleyen 15 gün içinde paylarının Borsa İstanbul A.Ş. (BİAŞ) kotuna alınması için gerekli belgenin verilmesi istemiyle Kurula başvururlar. Bu belgenin alınmasını izleyen 15 gün içinde de payların kote edilmesi isteği ile BİAŞ’a başvurulması zorunludur.

GYO paylarının türleri; (i) ortaklık payları nama veya hamiline yazılı olarak ihraç edilebilmesi ve (ii) nama yazılı ihraç edilmiş olup borsada işlem gören paylar hakkında 6102 Sayılı Kanunun 414’üncü maddesinin birinci fıkrası uygulanmaz.

GYO; yönetim kurulu üyelerinin seçiminde aday gösterme imtiyazı tanıyan paylar dışında imtiyaz veren herhangi bir menkul kıymet ihraç edemezler. Aday gösterme imtiyazının yaratılmasında 6102 Sayılı Kanunun 360’ıncı maddesi hükümleri uygulanmaz. Halka açılma sonrasında, hiçbir şekilde yönetim kurulu üyeliğine aday gösterme imtiyazı da dahil olmak üzere imtiyaz yaratılamaz. Tebliğin yayımı tarihinden önce oyda imtiyaz veren pay ihraç etmiş olan ortaklıklar için 6102 Sayılı Kanunun 479’uncu maddesinin ikinci fıkrası hükmü uygulanmaz. Kurulun belirlediği esaslar çerçevesinde, faaliyetlerinin makul ve zorunlu kıldığı durumlar saklı kalmak kaydıyla, Kurul düzenlemelerine uygun olarak hazırlanmış finansal tablolarına göre üst üste beş yıl dönem zararı eden halka açık ortaklıklarda, birinci fıkra kapsamındaki imtiyazlı paylar Kurul kararı ile ortadan kalkar. Bu hükmün uygulanmasında, konsolide finansal tablo hazırlama yükümlülüğü bulunan halka açık ortaklıklar için konsolide finansal tablolar esas alınır. İmtiyazlı payların kamu kurum ve kuruluşlarına ait olması durumunda bu fıkra hükmü uygulanmaz.

Payların halka arzından veya nitelikli yatırımcıya satışından önce ortaklık sermayesinin % 10 ve daha fazlasını temsil eden payların devirleri ile herhangi bir orana bakılmaksızın imtiyazlı payların devirleri Kurul iznine tabidir. Bu kapsamdaki pay devirlerinde, ortaklıkta pay edinecek yeni ortaklar için 7’nci maddenin birinci fıkrasının (e) bendi dışındaki bentlerinde yer alan koşullar aranır. % 10’dan daha az orandaki pay edinimlerinde ortaklıkta pay edinecek yeni ortaklar, 7’inci maddenin birinci fıkrasının (e) bendi dışındaki bentlerinde yer alan koşulları taşıdıklarını belgeleyen belgeleri, pay devrini izleyen 10 iş günü içinde Kurula iletmekle yükümlüdürler.

Ortaklık paylarının halka arzından veya nitelikli yatırımcıya satışından sonraki dönemde, yönetim kontrolü sağlayan paylara sahip olan ortakların 7’nci maddenin birinci fıkrasının (e) bendi dışındaki bentlerinde yer alan koşulları sağlamaları zorunludur. Yönetim kontrolünün elde edilmesini sağlayan miktardaki imtiyazlı payların devri Kurul iznine bağlıdır. İmtiyazsız paylarla yönetim kontrolünün elde edilmesi durumunda ise, bu paylara sahip olan ortakların söz konusu koşulları sağladıklarını belgeleyen belgeleri pay edinimini izleyen 10 iş günü içinde Kurula iletmeleri zorunludur. Yönetim kontrolü sağlayan paylara sahip olan ortakların, söz konusu koşulları sağlayamamaları durumunda; yönetim kontrolü sağlayan paylarını, koşulları sağlayamadıkları tarihten başlayarak en geç üç ay içerisinde elden çıkarmaları zorunludur.

Yönetim kontrolünün elde edilmesini sağlayan miktardaki imtiyazlı payların devrinde, imtiyazlı payları devralacak ortakların, Kurulun pay alım teklifi zorunluluğuna ilişkin hükümleri kapsamında devir sonrası diğer ortakların paylarını satın almayı sağlayacak mali güce sahip olmaları ve bu durumu belgelemeleri zorunludur. Kurulun pay alım teklifi zorunluluğundan muafiyete ilişkin hükümleri saklıdır. Bankaların bu madde kapsamındaki pay edinimlerinde 7’nci maddenin beşinci fıkrasında yer alan koşulların sağlanması zorunludur. Birinci, ikinci ve dördüncü fıkralarda belirtilen ilkelere aykırı olarak gerçekleştirilen devirler pay defterine kayıt olunmaz. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak pay defterine yapılan kayıtlar hükümsüzdür.

5.6.6. GYO’ların Yönetim Organları ve Oluşumu

Yönetim kurulu, Kurul düzenlemeleri ile 6102 Sayılı Kanunun ilgili maddeleri çerçevesinde seçilir ve görev yapar (Md. 16). Ortaklıklarda görev alacak yönetim kurulu üyelerinin, 7’nci maddenin birinci fıkrasının (e) bendi dışındaki bentlerinde yer alan koşulları taşımaları gerekmektedir. Ayrıca yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunun dört yıllık yükseköğrenim kurumlarından mezun olmaları ve ortaklığın faaliyet konusunu yakından ilgilendiren; gayrimenkul, altyapı, hukuk, inşaat, bankacılık ve finans gibi alanlarda en az üç yıllık deneyime sahip olmaları zorunludur. Yalnızca gayrimenkul alım satım işi ile uğraşmak bu alanda edinilmiş tecrübe sayılmaz. Kurul düzenlemeleri dikkate alınarak yönetim kurulu nezdinde kurulan komitelerde yalnızca dört yıllık yükseköğrenim kurumlarından mezun olmuş yönetim kurulu üyeleri görev alabilir. Yönetim kurulu üyeliği görevine yeni bir atama yapılması durumunda atamaya ilişkin karar, atanan kişinin birinci fıkrada yer alan koşulları sağladığını belgeleyen belgelerle birlikte atamayı izleyen en geç 10 iş günü içinde Sermaye Piyasası Lisanslama Sicil ve Eğitim A.Ş. (SPL)’ne gönderilir.

Yönetim kurulu üyeleri, yönetim kurulunun alacağı kararlarda taraf olan kimselerden Kurul tarafından belirlenen kurumsal yönetim ilkelerine göre bağımsız olmaması durumunda, bu konuyu gerekçeleri ile birlikte yönetim kuruluna bildirmek ve her halükarda toplantı tutanağına işletmekle yükümlüdür. Bu hususta 6102 Sayılı Kanunun “müzakereye katılma yasağı” başlıklı 393’üncü maddesi hükmü saklıdır.

GYO’larda genel müdür olarak görev yapacak kişinin; (i) dört yıllık yükseköğrenim kurumlarından mezun olması, (ii) 7’nci maddenin birinci fıkrasının (e) bendi dışındaki bentlerinde yer alan koşulları taşıması ve (iii) altyapı, hukuk, inşaat, bankacılık, gayrimenkul ve finans gibi alanlarda en az beş yıllık deneyime sahip olması zorunludur. Yalnızca gayrimenkul alım-satım işi ile uğraşmak bu alanda edinilmiş deneyim sayılmaz. Belirtilen koşulları taşıyan genel müdürün münhasıran ve tam zamanlı olarak bu görev için istihdam edilecek/edilmiş olması zorunludur. Genel müdür, başka kurum ve kuruluşlarda, icrai nitelikte olmaması ve ortaklıktaki görevinin ifasında zafiyete neden olmaması kaydıyla, yönetim kurulu üyeliği yapabilir. 6102 Sayılı Kanunun 396’ncı madde hükmü saklıdır.

Genel müdürlük görevine son 12 aylık süre içerisinde altı aydan fazla vekalet edilemez. Bu sürenin sonunda bu göreve yeniden vekaleten atama yapılamaz. Genel müdürlük görevine yeni bir atama yapılması durumunda atamaya ilişkin karar, atanan kişinin birinci fıkrada yer alan koşulları sağladığını belgeleyen belgelerle birlikte atamayı izleyen en geç 10 iş günü içinde Kurula ve SPL’ye gönderilir.

Ortaklık bünyesinde faaliyetlerin etkin bir şekilde yürütülmesini sağlayacak sayıda nitelikli personelin istihdam edilmesi ve sermaye piyasası mevzuatında belirtilen görevleri yerine getirecek ihtisas personelinin seçiminde Kurulun ilgili düzenlemelerine uyulması zorunludur. Kurul düzenlemeleri uyarınca oluşturulması gereken komitelerde görevli personelin atanmaları ve görevden ayrılmaları, atamayı veya görevden ayrılmayı izleyen en geç 10 iş günü içinde SPL’ye bildirilir. Bu kapsamındaki personelin 7’nci maddenin birinci fıkrasının (h) bendinde yer alan koşulu taşıması zorunludur.

5.6.7. GYO’ların Yatırım Faaliyetleri ve Yatırım Faaliyetlerine İlişkin Sınırlamalar

Tebliğde belirtilen sınırlamalar saklı kalmak üzere, ortaklıklar veya ortaklıkların; alım-satım karı veya kira geliri elde etmek amacıyla; arsa, arazi, konut, ofis, alışveriş merkezi, otel, lojistik merkezi, depo, park, hastane ve benzeri her türlü gayrimenkulü satın alabilir, satabilir, kiralayabilir, kiraya verebilir ve satın almayı veya satmayı vaat edebilirler. Yalnız altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklar bu bentte yer alan işlemleri gerçekleştiremezler. (ii) Portföylerine alınacak her türlü bina ve benzeri yapılara ilişkin olarak; yapı kullanma izninin alınmış ve kat mülkiyetinin tesis edilmiş olması zorunludur. Ancak, mülkiyeti tek başına ya da başka kişilerle birlikte ortaklığa ait olan otel, alışveriş merkezi, iş merkezi, hastane, ticari depo, fabrika, ofis binası ve şube gibi yapıların, tamamının veya bölümlerinin yalnızca kira geliri elde etme amacıyla kullanılması durumunda, anılan yapıya ilişkin olarak yapı kullanma izninin alınması ve tapu senedinde belirtilen niteliğinin taşınmazın var olan durumuna uygun olması yeterli kabul edilir.

Portföylerine ancak üzerinde ipotek bulunmayan veya gayrimenkulün değerini doğrudan ve önemli ölçüde etkileyecek nitelikte herhangi bir takyidat şerhi olmayan gayrimenkuller ile gayrimenkule dayalı haklar dahil edilebilir. Bu hususta 30’ncu madde hükümleri saklıdır.

Kendi mülkiyetlerindeki arsa ve arazilerin yanı sıra, hasılat paylaşımı veya kat karşılığı arsa satışı sözleşmeleri akdettiği başka kişilere ait arsalar üzerinde, gayrimenkul projesi geliştirebilirler veya projelere üst hakkı tesis ettirmek suretiyle yatırım yapabilirler. Yapılacak sözleşme hükümleri çerçevesinde bir veya birden fazla tarafla ortak bir şekilde yürütülecek projelerde, ortaklık lehine mülkiyet edinme amacı yok ise, ortaklığın sözleşmeden doğan haklarının Kurulca uygun görülecek nitelikte bir teminata bağlanmış olması zorunludur.

Gerçekleştirecekleri veya yatırım yapacakları projelerin ilgili mevzuat uyarınca gerekli bütün izinlerinin alınmış, projesinin hazır ve onaylanmış, inşaata başlanması için yasal gerekliliği olan tüm belgelerinin tam ve doğru olarak var olduğu konularının bağımsız gayrimenkul değerleme kuruluşları tarafından tespit edilmiş olması gerekir (Tebliğ, Md. 22/d. Mülkiyeti ortaklığa ait olmayan ve ipotek tesis edilmiş arsalar üzerinde proje geliştirilebilmesi için, tesis edilen ipoteğin bedelinin söz konusu arsa için en son hazırlanan değerleme raporunda ulaşılan arsa değerinin % 50’sini geçmemesi ve her halükarda üzerinde proje geliştirilecek ipotekli arsaların ipotek bedellerinin, ortaklığın kamuya açıkladığı bağımsız denetimden geçmiş son finansal tablolarında yer alan aktif toplamının % 10’unu aşmaması gereklidir.

Faaliyete geçirilebilmesi için belirli asgari donanıma gereksinme duyan otel, hastane veya buna benzer gayrimenkullerin kiraya verilmeden önce tefrişini temin edebilirler. Mülkiyeti başka kişilere ait olan gayrimenkuller üzerinde kendi lehine üst hakkı, intifa hakkı ve devre mülk irtifakı kurabilir ve bu hakları üçüncü kişilere devredebilirler. Mülkiyetine sahip oldukları gayrimenkuller üzerinde başka kişiler lehine; üst hakkı, intifa hakkı ve devre mülk irtifakı kurabilir ve bu hakların üçüncü kişilere devrine izin verebilirler.

Özel düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla Yap-İşlet-Devret modeli ile geliştirilecek projeleri, birinci fıkranın (d) bendinde belirtilen koşulların sağlanması kaydıyla kendisi veya başkaları lehine üst hakkı tesis ettirmek suretiyle gerçekleştirebilirler. Dördüncü maddenin üçüncü fıkrası hükümleri saklı olacaktır. Mülkiyetlerini edinmek kaydıyla yurt dışındaki gayrimenkullere ve yabancı sermaye piyasası araçlarına yatırım yapabilirler.

Gayrimenkullere ve gayrimenkul projelerine ilişkin ayni haklar Medeni Kanun hükümlerine göre kurulur. İrtifak haklarından tapuya tescil edilmesi koşuluyla yalnızca intifa hakkı, devre mülk irtifakı ve üst hakkı tesis ettirilebilir. Üst hakkı ve devre mülk hakkının devredilebilmesine ilişkin olarak bu hakları doğuran sözleşmelerde herhangi bir sınırlama getirilemez. Ancak özel yasa hükümleri saklıdır. Herhangi bir şekilde, devredilebilmesi konusunda bir sınırlamaya tabi olan varlıklara ve haklara yatırım yapamazlar. Yüksek Planlama Kurulundan izin alınması koşulu bu hüküm kapsamında devir kısıtı olarak değerlendirilmez.

Aracılık faaliyeti kapsamında olmamak kaydıyla yerli ve yabancı sermaye piyasası araçlarını alabilir ve satabilir, Takasbank para piyasası ve ters repo işlemi yapabilir, Türk Lirası cinsinden vadeli mevduat veya katılma hesabı, yabancı para cinsinden ise vadeli ve vadesiz mevduat veya özel cari ve katılma hesabı açtırabilirler, sermaye piyasası araçlarını ödünç verebilirler. Ortaklıklar, Kurulun ilgili düzenlemeleri çerçevesinde yapılacak bir sözleşme ile herhangi bir anda portföylerindeki sermaye piyasası araçlarının piyasa değerinin en fazla % 50’si tutarındaki sermaye piyasası araçlarını ödünç verebilir. Ödünç verme işlemi en fazla 90 iş günü süreyle ve ödünç verilen sermaye piyasası araçlarının en az % 100’ü karşılığında nakit veya kamu borçlanma araçlarından oluşabilecek teminatın ortaklık adına Takasbank’ta bloke edilmesi koşuluyla yapılabilir. Teminat tutarının ödünç verilen sermaye piyasası araçlarının piyasa değerinin % 80’inin altına düşmesi durumunda teminatın tamamlanması istenir. Ortaklığın taraf olduğu ödünç verme sözleşmelerine, sözleşmenin ortaklık lehine tek taraflı olarak feshedilebileceğine ilişkin bir hükmün konulması zorunludur.

Hiçbir şirkette sermaye veya oy haklarının % 5’inden fazlasına sahip olamazlar. Ortaklığın tek bir şirketteki para ve sermaye piyasası araçları yatırımlarının toplamı ortaklığın aktif toplamının % 10’unu aşamaz.

Altın, kıymetli madenler ve diğer emtialar ile bunlara dayalı vadeli işlem sözleşmelerine yatırım yapamazlar.

Yatırım fonları payları ve türev araçlar hariç, borsalarda veya borsa dışı teşkilatlanmış piyasalarda işlem görmeyen sermaye piyasası araçlarına yatırım yapamazlar, sermaye piyasası araçlarının alım satımlarının Borsa kanalıyla yapılması zorunludur.

Sermaye piyasası araçlarını açığa satamazlar, kredili menkul kıymet işlemi yapamazlar ve sermaye piyasası araçlarını ödünç alamazlar.

Türev araçları kullanarak korunma amacını aşan işlemler yapamazlar.

Yasa gereği ödemekle yükümlü oldukları vergi, harç ve benzeri diğer giderler hariç olmak üzere varlıkların portföye alımı ve portföyden satımı sırasında varlık değerinin % 3’ünü aşan komisyon ücreti ve benzeri giderler yapamazlar. Bu hüküm yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklar için uygulanmaz.

Ortaklık portföyüne dahil edilecek gayrimenkullerin tapudaki niteliğinin, fiili kullanım şeklinin ve portföye dahil edilme niteliğinin birbiriyle uyumlu olması esastır.

Münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklarca ayrıca aşağıdaki esaslara uyulur:

Altyapı yatırım ve hizmetlerine ilişkin projelerin portföye dahil edilmeden önce kapsamlı talep, nakit akımı ve risk analizlerini de içeren ekonomik ve mali fizibilite etütlerinin yapılmış ve ilgili mevzuata göre onaylanmış olması, bunlara ek olarak yatırımların değerlemelerinin de yapılmış olması gereklidir.

Gerçekleştirilecek veya yatırım yapılacak projelerin ilgili mevzuat uyarınca gerekli tüm izinlerinin alınmış, projesinin hazır ve onaylanmış, proje kapsamında gereksinme duyulan arazi ve zemin etütlerinin yapılmış, projenin çevresel ve kültürel varlıklara etkilerinin değerlendirilmiş ve gerekli önlemlerin alınmış, yasal gerekliliği olan tüm belgelerin tam ve doğru olarak var olduğu konularının gayrimenkul değerleme kuruluşları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından tespit edilmiş olması gereklidir.

Altyapı yatırım ve hizmetleri ile projelerinin genel kamu yararına hizmet eden ve sosyoekonomik faydaları bulunan nitelik taşımalarına, uzun dönemli, karlı ve öngörülebilir nakit akımlarına sahip olmalarına özen gösterilmesi gereklidir.

Özel mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla; özelleştirme, Yap-İşlet-Devret modeli veya diğer kamu-özel işbirliği modelleri kapsamındaki altyapı yatırım ve hizmetlerine yatırım yapılabilir.

Özel mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla; merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları, yerel yönetimler ve kamu iktisadi teşebbüsü tarafından yürütülen altyapı yatırım ve hizmetlerine yatırım yapılabilir.

Yurtdışında gerçekleştirilen altyapı yatırım ve hizmetleri ile bunlara ilişkin projelere yatırım yapılamaz.

Altyapı yatırımı veya hizmeti kapsamındaki tesislerin işletmeciliğini yürütmek üzere işletmeci şirket kurulabilir, kurulmuş olanlara iştirak edilebilir.

Ortak olmak veya borçlanma aracı satın almak suretiyle altyapı şirketlerine yatırım yapılabilir.

Ortak olmak veya borçlanma aracı satın almak suretiyle yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işleten diğer ortaklıklara yatırım yapılabilir.

GYO’lar; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda tanımlandığı üzere, mevduat veya katılım fonu toplayamazlar ve mevduat veya katılım fonu toplama sonucunu verecek iş ve işlemler yapamazlar. Bu Tebliğde izin verilen işlemler dışında ticari, sınai veya zirai faaliyetlerde bulunamazlar. Hiçbir şekilde gayrimenkullerin, altyapı yatırım ve hizmetlerinin inşaat işlerini kendileri üstlenemez, bu amaçla personel ve ekipman edinemezler. Yürütülen projelerin kontrol işleri dahili olarak yürütülecekse bu amaçla istihdam edilen personel kapsam dışındadır.

Hiçbir surette otel, hastane, alışveriş merkezi, iş merkezi, ticari parklar, ticari depolar, konut siteleri, süper marketler ve bunlara benzer nitelikteki gayrimenkulleri ticari maksatla işletemez ve bu amaçla personel istihdam edemezler. Ancak, 27’nci maddenin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları kapsamındaki faaliyetler ve bu faaliyetler nedeniyle istihdam edilen personel bu bent kapsamında değerlendirilmez.

Kendi personeli vasıtasıyla portföye konu olan veya olacak projeler hariç olmak üzere başka kişi ve kuruluşlara proje geliştirme, proje kontrol, mali fizibilite, yasal izinlerin takibi ve buna benzer hizmetler veremezler. Kredi veremezler. İlişkili taraflarıyla herhangi bir mal veya hizmet alım satımı işlemine dayanmayan borç alacak ilişkisine giremezler. Belgeye dayandırılmayan ve piyasa rayicinden bariz farklılık gösteren bir harcama veya komisyon ödemesinde bulunamazlar. Sürekli olarak kısa vadeli gayrimenkul alım-satımı yapamazlar.

5.6.8. GYO’ların Portföy Sınırlamaları

Gayrimenkullere, gayrimenkul projelerine ve gayrimenkule dayalı haklara aktif toplamının en az % 51’i oranında yatırım yapmak zorundadırlar. Şu kadar ki yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıkların aktif toplamının en az % 75’inin bu varlıklardan oluşması zorunludur. % 75 oranının hesaplanmasında Tebliğ’in 22’nci maddenin birinci fıkrasının (s) bendinin (8) ve (9) numaralı alt bentlerinde yer alan varlıklar da dikkate alınır. Tebliğin 22’nci maddenin birinci fıkrasının (k) bendinde yer verilen varlıklar ile 28 inci maddede belirtilen iştiraklerin tamamına, yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklarda en fazla aktif toplamının % 25’i, diğer ortaklıklarda ise en fazla aktif toplamının % 49’u oranında, bu varlıklar içerisinde yer alan yatırım amaçlı Türk Lirası cinsinden vadeli mevduat veya katılma hesabı, yabancı para cinsinden vadeli ve vadesiz mevduat veya özel cari ve katılma hesabına ise en fazla aktif toplamının % 10’u oranında yatırım yapabilirler. Portföye alınan varlıkların veya projelerin maliyetlerine ilişkin bedel ödemeleri belirli hakedişler karşılığında veya taksitler halinde yapılıyorsa, bunlara karşılık gelen nakit fazlaları da 22’nci maddenin birinci fıkrasının (k) bendinde yer verilen varlıklar aracılığıyla değerlendirilebilir. Finansal tabloların hazırlandığı yıl ile izleyen iki yıl içinde bu kapsamda yapılacak harcamaların tutarı, birinci fıkranın (a) bendinde yazılı oranların hesaplanmasında, portföyde yer alan 22’nci maddenin birinci fıkrasının (k) bendinde yer verilen varlıkların toplam tutarından indirilir ve birinci fıkranın (a) bendi kapsamında yapılacak hesaplamaya dahil edilir. Ancak, finansal tablonun hazırlandığı tarihten önceki dönemlere ilişkin planlanan harcamalardan gerçekleştirilmemiş olanlar, indirim konusu yapılamaz. Belirtilen indirimin yapılabilmesi için projenin finansal tablolara dahil edilmesinden önce, projenin tamamlanmasına kadar olan süre için planlanan yıllık harcama tutarları Kurula bildirilir. Harcamalara ilişkin planlarda yapılan değişiklikler nedeniyle, söz konusu oranların hesaplanmasında dikkate alınmak üzere önceden Kurula bildirilmiş olan tutarın değiştirilmesi Kurul iznine tabidir.

Portföyünde bulunan ve alımından başlayarak beş yıl geçmesine karşın üzerlerinde proje geliştirilmesine yönelik herhangi bir tasarrufta bulunulmayan arsa ve arazilerin oranı aktif toplamının % 20’sini aşamaz. Gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüşen ortaklıkların sahip olduğu bu nitelikteki arsa ve araziler için söz konusu süre dönüşüme ilişkin esas sözleşme değişikliğinin ticaret siciline tescil edildiği tarihten başlayarak başlar.

Ortaklıkların hesap dönemi sonunda hazırlayıp kamuya açıkladıkları finansal tablolarına göre birinci fıkranın (a) bendinde tanımlanan asgari oranın sağlanamaması durumunda, ortaklığın talebi üzerine Kurulca uygun görülmesi durumunda söz konusu oranın sağlanması için aykırılığın oluştuğu hesap döneminin sonundan başlayarak ortaklıklara bir yıl süre verilebilir. Kurulca verilen sürenin sonunda da asgari oranın sağlanamaması durumunda, sürenin bitiminden başlayarak en geç üç ay içinde ortaklıkların esas sözleşme hükümlerini gayrimenkul yatırım ortaklığı faaliyetini kapsamayacak şekilde değiştirmek üzere Kurula başvurmaları gerekmekte olup bu değişikliklerin yapılmaması durumunda gayrimenkul yatırım ortaklığı 6102 Sayılı Kanunun 529’ncu maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri hükümleri gereğince sona ermiş sayılır. Şu kadar ki, yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklarda birinci fıkranın (a) bendinde belirtilen % 75’lik oranın altyapı yatırımlarının tamamlanması, imtiyaz süresinin veya kullanım hakkının dolması gibi nedenlerle sağlanamaması durumunda, ortaklığın talebi üzerine Kurulca uygun görülmesi durumunda söz konusu oranın sağlanması için olayın gerçekleştiği hesap dönemi sonundan başlayarak iki yıl süre verilebilir. Ancak bu süre % 75’lik oranın sağlanamadığı yıl da dahil olmak üzere son 5 yıl içinde en fazla bir defa kullanılabilir. Kurulca verilen sürenin sonunda da asgari % 75’lik oranın sağlanamaması durumunda, sürenin bitiminden başlayarak en geç üç ay içinde ortaklıkların esas sözleşme hükümlerini gayrimenkul yatırım ortaklığı faaliyetini kapsamayacak şekilde değiştirmek üzere Kurula başvurmaları gerekmekte olup, bu değişikliklerin yapılmaması durumunda ortaklık TTK’nın 529’ncu maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri hükümleri gereğince sona ermiş sayılır.

Yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıklar dışında kalan ortaklıklar 22’nci maddenin birinci fıkrasının (ı) bendinde belirtilen yabancı gayrimenkuller ve yabancı sermaye piyasası araçları ile 28’inci maddenin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilen iştiraklere aktif toplamının en fazla % 49’u oranında yatırım yapabilirler.

5.6.9. GYO’larda Tapuya Şerhi Zorunlu Sözleşmeler

Ortaklık lehine sözleşmeden doğan alım, önalım ve geri alım haklarının, gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri, kat karşılığı inşaat sözleşmeleri ve hasılat paylaşımı sözleşmeleri gibi ortaklık lehine haklar sağlayan sözleşmelerin, rehinli alacakların serbest dereceye ilerleme haklarının ve ortaklığın kiracı konumunda olduğu kira sözleşmelerinin tapu siciline şerhi zorunludur. Söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmesinden ortaklık yönetim kurulu veya yönetim kurulunca yetkilendirilmiş olması durumunda ilgili murahhas üye sorumludur. Bu maddede sayılan sözleşmelerin karşı tarafının Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve iştirakleri olması durumunda bu sözleşmelerin tapu siciline şerhi zorunlu değildir.

5.6.10. GYO’lara İştirak Edebilecek Kişi ve Kuruluşlar

GYO’lar; sadece işletmeci şirketler, diğer gayrimenkul yatırım ortaklıkları, Yap-işlet-devret projeleri kapsamında kurulan şirketler, belirli gayrimenkullerin ya da gayrimenkule dayalı hakların portföye alınması amacıyla sınırlı olarak faaliyet konusu yalnızca gayrimenkul olan yurt dışında kurulu şirketler, gayrimenkullerin ya da gayrimenkule dayalı hakların değerinin, iştirak edilecek şirketin tabi olduğu mevzuat hükümlerine göre hazırlanan finansal tablolarındaki aktif toplamının devamlı olarak en az % 75’ini oluşturduğu Türkiye’de kurulu şirketlere ve portföylerinde yer alan ve/veya yer alması planlanan gayrimenkul, gayrimenkule dayalı hak veya gayrimenkul projelerine ilişkin yol, su, elektrik, gaz, kanalizasyon, peyzaj, çevre gibi hizmetlerin ilgili mevzuatta yer alan yasal zorunluluklar gereği yalnızca bu hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla sınırlı olarak kurulmuş veya kurulacak şirketler tarafından gerçekleştirilmesinin zorunlu olması durumunda bu şirketlere iştirak edebilirler.

Münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işleten ortaklıklar ise; (i) işletmeci şirketlere, (ii) altyapı şirketlerine, (iii) yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işleten diğer ortaklıklara ve (iv) yap-işlet-devret projeleri ve diğer kamu özel işbirliği modelleri kapsamındaki şirketlere iştirak edebilir. Bu kapsamda iştiraklere yapılacak yatırımlarda Tebliğin 22’nci maddenin birinci fıkrasının (l) ve (n) bentleri uygulanmaz. Ortaklıklar tarafından işletmeci şirketlere yapılacak iştirak, ortaklıkların hesap dönemi sonunda hazırlayıp kamuya açıkladıkları finansal tablolarında yer alan aktif toplamının % 10’undan fazla olamaz.

5.6.11. GYO’ların Sigortalanmaları Zorunluluğu

Ortaklık portföyünde yer alan arsa, arazi, haklar ve henüz inşaatına başlanmamış projeler ve sermaye piyasası araçları hariç olmak üzere tüm varlıkların oluşabilecek her tür hasara karşı, rayiç değerleri dikkate alınarak sigortalanması zorunludur. Yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işleten ortaklıklarda sigorta yaptırılması ihtiyaridir (Tebliğ, Md.29).

5.6.12. GYO’larda İpotek, Rehin ve Sınırlı Ayni Hak Tesisi

Kat karşılığı ve hasılat paylaşımı yapılan projelerde, projenin gerçekleştirileceği arsaların sahiplerince ortaklığa, bedelsiz veya düşük bedel karşılığı ortaklık lehine üst hakkı tesis edilmesi veya arsanın devredilmesi durumunda, projenin teminatı olarak arsa sahibi lehine ortaklık portföyünde bulunan gayrimenkuller üzerine ipotek veya diğer sınırlı ayni haklar kurulması olanaklıdır. Ayrıca gayrimenkullerin, gayrimenkul projelerinin ve gayrimenkule dayalı hakların satın alınması sırasında yalnızca bu işlemlerin finansmanına ilişkin olarak ya da yatırımlar için kredi temini amacıyla portföydeki varlıklar üzerinde ipotek, rehin ve diğer sınırlı ayni haklar kurulabilir. Portföydeki varlıkların üzerinde bu amaçlar dışında hiçbir yolla üçüncü kişiler lehine ipotek, rehin ve diğer sınırlı ayni haklar tesis ettirilemez ve başka herhangi bir tasarrufta bulunulamaz. Bu konuya ortaklıkların esas sözleşmesinde yer verilmesi zorunludur. Bu kapsamda sağlanacak krediler de Tebliğin 31’inci maddesi kapsamında değerlendirilir.

5.6.13. GYO’ların Borçlanma Sınırı

Ortaklıklar, fon gereksinmelerini veya portföyleri ile ilgili maliyetleri karşılamak amacıyla hesap dönemi sonunda hazırlayıp kamuya açıkladıkları konsolide olmayan veya bireysel finansal tablolarında yer alan öz sermayelerinin beş katı kadar kredi kullanabilirler. Söz konusu kredilerin üst sınırının hesaplanmasında ortaklığın finansal kiralama işlemlerinden doğan borçları ve gayri nakdi kredileri de dikkate alınır. Ortaklıklar sermaye piyasası mevzuatındaki sınırlamalar kapsamında borçlanma aracı ihraç edebilirler. Ancak ihraç edecekleri borçlanma araçları için sermaye piyasası mevzuatı uyarınca hesaplanacak ihraç limitinden birinci fıkrada sözü edilen krediler düşülür.

Ortaklıklar, Kurul düzenlemeleri çerçevesinde gayrimenkul sertifikası ve portföydeki gayrimenkullerin satışından veya satış vaadi sözleşmelerinden kaynaklanan senetli alacakları ile kira gelirlerinin teminatı altında varlık teminatlı menkul kıymet ihraç edebilirler. Kurul, münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işleten ortaklıklar için altyapı yatırım ve hizmetlerinin niteliğini dikkate almak suretiyle borçlanma sınırını artırabilir.

5.6.14. GYO’ların İnşaat Hizmetlerini Gerçekleştirmeleri ve Adi Ortaklık Oluşturulması

Ortaklığın yürüttüğü projelerin her türlü inşaat işleri ile ihzarat, imalat, sondaj, tesisat, değiştirme, iyileştirme, yenileştirme, geliştirme, montaj ve benzeri yapım işlerinin tarafların inşaat işlerinden doğan karşılıklı hak ve yükümlülüklerini içeren bir sözleşme dahilinde müteahhitlerce yapılması zorunludur. Sözleşmenin kapsamı taraflar arasında serbestçe belirlenir. Ancak asgari olarak müteahhidin borçlarını, ödeme koşullarını, ayıba karşı yükümlülüğün koşullarını, sözleşmeden rücunun koşullarını, iş sahibinin tazminat isteme hakkını ve sözleşmenin sona ermesinin koşullarını kapsaması zorunludur. Müteahhidin seçiminin ve sözleşme koşullarının yönetim kurulu tarafından onaylanması zorunludur.

Ortaklıklar münhasıran bir projeyi gerçekleştirmek amacıyla, bir veya birkaç ortakla adi ortaklık oluşturabilir. Ortaklığın bu amaçla adi ortaklığa katılımı iştirak kapsamında değerlendirilmez. Adi ortaklık tarafından yürütülecek projelere ilişkin inşaat işlerinin 32’nci madde hükümleri kapsamında, müteahhitlerce yapılması zorunludur.

5.6.15. GYO’larda Taşınmaz Değerleme İşlemleri ve Uygulamaları

GYO’ların aşağıda sayılan işlemler için, işleme konu olan varlıklar ve hakların rayiç değerlerini ve rayiç kira bedellerini tespit ettirmekle yükümlüdürler (Md.34/1):

Gayrimenkuller, gayrimenkule dayalı haklar, gayrimenkul projeleri, altyapı yatırım ve hizmetleri ile projelerinin portföye dahil edilmesi veya portföyden çıkarılması,

Portföyde yer alan gayrimenkullerin kiraya verilmesi, • Kiraya verilmek üzere gayrimenkul kiralanması,

Portföydeki gayrimenkullerden kiraya verilenlerin kira sözleşmelerinin yenilenmesi veya uzatılması,

Gayrimenkul ipoteği kabul edilmesi,

Projelerin inşaatına başlanabilmesi için, yasal prosedüre uyulduğunun ve gerekli belgelerin tam ve doğru olarak mevcut olduğunun saptanması,

Kurulca değerleme yaptırılması uygun görülecek diğer varlıkların portföye dahil edilmesi ve portföyden çıkarılması,

Portföyde yer alan ve ortaklığın hesap döneminin son üç ayı içerisinde herhangi bir nedenle rayiç değeri tespit edilmemiş olan varlıkların yıl sonu değerlerinin tespiti,

Birinci şıkta yer alan varlıkların niteliğinin veya cinsinin değiştirilmesi,

Ortaklığa ayni sermaye konulması.

Ortaklık portföyünde bulunan devam etmekte olan veya tamamlanmış gayrimenkul projeleri kapsamında yer alan bağımsız bölümlerin satış işlemlerinde, söz konusu bağımsız bölümlerin rayiç değerlerinin ortaklığın hesap döneminin son üç ayı içerisinde tespit ettirilmiş olması halinde, portföyde yer alan ve ortaklığın hesap döneminin son üç ayı içerisinde herhangi bir nedenle rayiç değeri tespit edilmemiş olan varlıkların yıl sonu değerlerinin tespiti için yaptırılacak değer tespiti işlemine kadar anılan değerleme raporunun kullanılması mümkündür. Ortaklık portföyünde bulunan ve kiraya verilen alışveriş merkezi, iş merkezi, ticari depo, ofis binası, şube gibi yapıların kira değerlerinin tespitinin bölüm bazında ayrı ayrı yaptırılması yerine yapının bütünü için tek bir değer takdir edilmesi şekliyle de yaptırılması mümkündür. Kiracının ortaklığın ilişkili tarafı olması halinde ise ilişkili tarafa kiraya verilen bölüme ilişkin kira değerinin tespitinin yaptırılması zorunludur. Anılan yapıların rayiç kira bedellerinin ortaklığın hesap döneminin son üç ayı içerisinde tespit ettirilmiş olması halinde, portföyde yer alan ve ortaklığın hesap döneminin son üç ayı içerisinde herhangi bir nedenle rayiç değeri tespit edilmemiş olan varlıkların yıl sonu değerlerinin tespiti için yaptırılacak değer tespiti işlemine kadar kiracı değişikliği ya da kira sözleşmesinin yenilenmesi durumlarında anılan değerleme raporunda tespit edilen değerin kullanılması mümkündür.

Portföye alınacak varlıkların ve hakların rayiç değerleri ile rayiç kira bedellerinin değer tespitinin Kurulca nitelikleri belirlenen kurum ve kuruluşlara yaptırılması zorunludur. Ortaklık portföyünde yer alan ve ortaklığın hesap döneminin son üç ayı içerisinde herhangi bir nedenle rayiç değeri tespit edilmemiş olan varlıkların yıl sonu değerlerinin tespiti için yapılacak değer tespitlerinde, gayrimenkul değerlemesinin en geç ilgili yılın son günü itibarıyla tamamlanmış olması zorunludur. Yapılacak değerleme çalışmalarının bitiş tarihi ile rapor tarihi arasındaki sürenin beş iş gününü aşmaması ve gayrimenkul değerleme raporunun rapor tarihini takip eden iki iş günü içinde ortaklığa teslimi zorunludur. Münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işleten ortaklıkların portföyündeki altyapı yatırım ve hizmetlerine ilişkin gayrimenkul ve gayrimenkule dayalı haklar dışındaki varlıkların portföye dahil edilmesinde, portföyden çıkarılmasında, kiraya verilmesinde ve kiralanmasında değerlemeye ilişkin usul ve esaslar Kurul tarafından belirlenir.

Portföye alınacak varlıkların ve hakların rayiç değerleri ile rayiç kira bedellerinin değer tespitinin Kurulca nitelikleri belirlenen kurum ve kuruluşlara yaptırılması zorunludur. Portföyde yer alan ve ortaklığın hesap döneminin son üç ayı içerisinde herhangi bir nedenle rayiç değeri tespit edilmemiş olan varlıkların yıl sonu değerlerinin tespitinde, gayrimenkul değerlemesinin en geç ilgili yılın son gününün fiyatları üzerinden tamamlanmış olması zorunludur. Gayrimenkule ilişkin değerleme çalışmalarının bitiş tarihi ile rapor tarihi arasındaki sürenin beş iş gününü aşmaması ve gayrimenkul değerleme raporunun rapor tarihini izleyen iki iş günü içinde ortaklığa teslimi zorunludur. Bu hükümler, ortaklık ile gayrimenkul değerleme kuruluşu arasında yapılacak sözleşmede yer verilir. Münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işleten ortaklıkların portföyünde bulunan altyapı yatırım ve hizmetlerine ilişkin gayrimenkul ve gayrimenkule dayalı haklar dışındaki varlıkların portföye dahil edilmesinde, portföyden çıkarılmasında, kiraya verilmesinde ve kiralanmasında değerlemeye ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir.

Tebliğin 34’üncü maddesi uyarınca değerleme yapacak değerleme kuruluşlarının; (i) Kurulca listeye alınmış olması ve (ii) Tebliğin 21’inci maddenin (a) bendinde sayılan taraflardan, sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde gayrimenkul değerleme kuruluşlarına ilişkin Kurul düzenlemelerinde yer alan hükümler çerçevesinde bağımsız olması gerekir.

Ortaklıkların hesap döneminin bitimini izleyen bir ay içerisinde, portföyünde 34’üncü maddesi uyarınca değerleme yaptırılması gereken her bir varlık için değerleme hizmeti alınacak bir değerleme kuruluşunu ve portföyüne o yıl içerisinde alınabilecek ve değerleme gerektirecek varlıklar için değerleme hizmeti alınacak en fazla iki adet değerleme kuruluşunu yönetim kurulu kararı ile belirlemeleri, söz konusu yönetim kurulu kararını Kurulun özel durumların kamuya açıklanmasına ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde kamuya açıklamaları ve bir örneğini Kurula göndermeleri gerekmektedir. Belirlenen değerleme kuruluşları ancak değiştirilme gerekçesinin Kurula gönderilmesinin ardından Kurul onayı ile değiştirilebilir.

Ortaklıklar, portföylerinde değerleme yaptırılması gereken her bir varlık için aynı gayrimenkul değerleme kuruluşundan üst üste en fazla üç yıl hizmet alabilirler. Üç yıllık sürenin dolmasından sonra ortaklığın aynı gayrimenkul değerleme kuruluşundan tekrar hizmet alabilmesi için en az iki yılın geçmesi zorunludur.

Yurt dışındaki gayrimenkullerle ilgili olarak Tebliğin 34’üncü madde kapsamında yapılacak değerlemelerde, birinci fıkranın (a) bendindeki koşul aranmaz. Ancak, yurtdışında yer alan gayrimenkullere ilişkin olarak yapılacak değerlemenin, varsa Kurulun eşdeğeri olan kurum listesinde yer alan değerleme kuruluşlarına yaptırılması zorunludur. Bu maddeye aykırı olarak yapılacak işlemlerden ortaklık yönetim kurulu veya yönetim kurulunca yetkilendirilmiş olması durumunda ilgili murahhas üye sorumludur.

Tebliğin 34’üncü madde uyarınca hazırlanacak değerleme raporlarında, sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde gayrimenkul değerleme hizmeti verecek kuruluşlar ile bu kuruluşların Kurulca listeye alınmalarına ve Sermaye Piyasasında Uluslararası Değerleme Standartlarına ilişkin Kurul düzenlemelerinde yer alan esaslara uyulur.

GYO’larda değerleme raporlarındaki değerlerin kullanılması zorunluluğu Tebliğin 37’inci maddesinde aşağıdaki biçimde düzenlenmiştir:

Ortaklığın portföyünde yer alan veya alması planlanan gayrimenkuller, gayrimenkul projeleri, gayrimenkule dayalı haklar, altyapı yatırım ve hizmetlerine ilişkin olarak yapılacak alım satım, kiralama ve benzeri işlemler tespit edilen ekspertiz değerleri dikkate alınarak gerçekleştirilir. Mevcut piyasa veya ödeme koşulları dikkate alınarak yapılacak alım işlemlerinde ekspertiz değerlerinden daha yüksek, satım ve kiralama işlemlerinde ise ekspertiz değerinden daha düşük değerler esas alınırsa, bu durumun Kurulun özel durumların kamuya açıklanmasına ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde kamuya açıklanması ve yapılacak ilk genel kurul toplantısının gündemine alınarak ortaklara bilgi verilmesi zorunludur.

Ortaklık portföyündeki varlıkların uzun süreli kiralama sözleşmesine konu edilmeleri durumunda, beş yıllık dönemler itibarıyla kira ekspertiz değerleri Tebliğin 36’ıncı maddesi kapsamında hazırlanacak bir değerleme raporu ile tespit ettirilir ve ekspertiz değerinden düşük kiralama işlemi söz konusu ise, bu durum Kurulun özel durumların kamuya açıklanmasına ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde kamuya açıklanır ve yapılacak ilk genel kurul toplantısının gündemine alınarak ortaklara bilgi verilir.

5.6.16. GYO’ların Bilgi Verme ve Kamuyu Aydınlatma Görevleri

GYO’lar; (a) Tebliğ hükümleri uyarınca veya ihtiyari olarak hazırlanan ortaklık portföyünde yer alan varlıklara ilişkin değerleme raporlarını ekleriyle birlikte, kendilerine teslimini, (b) gayrimenkullerin, gayrimenkule dayalı hakların, gayrimenkul projelerinin, altyapı yatırım ve hizmetlerin ve iştirak paylarının portföye dahil edilmesi veya portföyden çıkarılmasına ilişkin yönetim kurulu kararını, alınmasını, (c) projelere ilişkin fizibilite raporunu, projeye ilişkin yasal izinlerin alınmasını, (d) Tebliğin 26’ıncı madde kapsamında imzaladıkları sözleşmeleri, imzalanmasını, (e) Tebliğin 22’inci maddenin (e) bendi uyarınca üzerinde proje geliştirilecek her bir ipotekli arsanın ipotek bedelinin, ilgili arsa için en son hazırlanan değerleme raporunda ulaşılan arsa değerine oranını ve bu kapsamdaki ipotekli arsaların ipotek bedellerinin toplamının ortaklığın kamuya açıkladığı bağımsız denetimden geçmiş son finansal tablosunda yer alan aktif toplamına oranını gösterir bilgileri, sözleşmelerin imzalanmasını ve (f) sigorta sözleşmelerini, hesap dönemi bitimini izleyen üç iş günü içinde Kurula göndermek zorundadır. Kurul, söz konusu bilgi ve belgelerin Kurulca belirlenecek kurallar çerçevesinde elektronik ortamda ilan edilmesini yeterli görebilir.

Tebliğin 34’üncü madde uyarınca hazırlanan değerleme raporlarının, ekleri hariç, kendilerine teslimini izleyen üç iş günü içinde; 38 inci maddenin birinci ve ikinci fıkralarında sayılan finansal tabloların ise Kurulun finansal tablolarına ilişkin düzenlemelerinde belirtilen sürelerde KAP’ta ilan edilmesi zorunludur. Bu raporların birer örnekleri ortaklık merkezinde yatırımcıların incelemesi için hazır bulundurulur, talep etmeleri durumunda masrafları ortaklarca karşılanmak üzere ortaklara da gönderilir. Kurulun özel durumların kamuya açıklanmasına ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde kamuya duyurmakla yükümlü oldukları konulara ek olarak ortaklıklar; (i) Tebliğin 40’ıncı maddesinin birinci fıkranın (c), (ç) ve (d) bentleri kapsamına giren işlemlerini konuya ilişkin olarak Kurula yapılacak bildirimle eş zamanlı olarak, (ii) Tebliğin 24’ncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi kapsamına girip asgari oranları sağlayamamaları durumunda bu durumun gerekçelerini ve bu durumun düzeltilmesi için uygulayacakları planlarını, hesap dönemi sonuna ilişkin finansal tablosunun kamuya açıklanmasını izleyen 3 iş günü içinde, (iii) ilişkili taraflardan danışmanlık, işletmecilik veya inşaat hizmetleri alınması durumunda; alınan hizmetin türü ve niteliği, hizmet alınan şirket, ortaklıkla hizmet alınan şirket arasındaki ilişkinin niteliği, sözleşme tarihi, sözleşme süresi, hizmetin portföyde bulunan hangi varlıklarla ilgili olduğu ve ödenen ücrete ilişkin bilgileri, hizmet sözleşmesinin imzalanmasını izleyen 3 iş günü içinde, (iv) Tebliğin 37’inci maddenin birinci fıkrası kapsamına giren işlemleri, alım, satım veya kiralama işleminin yapılmasını izleyen ilk iş günü içinde ve (v) Tebliğin 37’inci maddenin ikinci fıkrası kapsamına giren işlemleri, kira ekspertiz değerinin tespitine yönelik olarak hazırlanan değerleme rapor tarihini izleyen üç iş günü içinde Kamuyu Aydınlatma Platformu (KAP) yoluyla ilan edeceklerdir.

GYO’lar gerek duyduğunda ortaklık değerini tespit ettirerek kamuya açıklayabilir. Ortaklık değerinin tespiti, Kurulun konuya ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde hazırlanacak bir rapor ile yapılır ve bu değer ancak söz konusu raporla birlikte kamuya açıklanabilir. Bu şekilde kamuya açıklanacak ortaklık değerinin dışında, bu kapsamda değerlendirilebilecek başkaca bir değer açıklaması yapılamaz. Kurulun finansal raporlamaya ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde finansal raporlardan türetilmiş özet bilgilerin kamuya açıklanması durumları saklıdır. Ortaklıkların Tebliğin 28’inci madde kapsamındaki yatırımlara ilişkin alış ve satış işlemlerinde, Kurulun değerlemeye ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde, Kurulca nitelikleri belirlenen kuruluşlara değerleme yaptırılması, değerleme sonuçlarına, satın alma veya satış tutarına, satın alma tutarının değerleme raporunda belirtilen tutarın üstünde ve satış tutarının değerleme raporunda belirtilen tutarın altında gerçekleşmesi durumunda bunun gerekçesine ilişkin olarak KAP’ta açıklama yapılması, satın alma tutarının değerleme raporunda belirtilen tutarın üstünde ve satış tutarının değerleme raporunda belirtilen tutarın altında gerçekleşmesi durumunda yapılacak ilk genel kurul toplantısının gündeminde yer verilerek bu hususların ortakların bilgisine sunulması zorunludur. Ayrıca, ortaklığın gözetim ve denetimi ile kamunun etkin bir şekilde aydınlatılmasına yönelik olarak Kurulca talep edilecek her türlü bilgi ve belgenin Kurulca belirlenecek süre ve esaslar çerçevesinde gönderilmesi ve Kurulca gerekli görülen hususların kamuya duyurulması zorunludur.

5.6.17. GYO Ünvanının Kullanımı ve GYO Statüsünden Çıkma

Kanun Hükümleri ve bu Tebliğ esasları dahilinde kurulan ve faaliyet gösteren ortaklıklar dışında hiçbir kuruluş ticaret unvanında veya ilan ve reklamlarında “gayrimenkul yatırım ortaklığı”, “GYO” veya aynı anlama gelebilecek başka bir ibare kullanamaz.

Gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsünden çıkmak isteyen halka açık gayrimenkul yatırım ortaklıklarının, esas sözleşme değişikliği yapmasına Kurulca uygun görüş verilebilmesi için genel kurul toplantılarında, gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsünden çıkma sonucunu doğuracak esas sözleşme değişikliklerine olumlu oy kullanan ortaklar dışındaki tüm ortakların sahip oldukları payların statüden çıkma hakkındaki yönetim kurulu kararına ilişkin özel durum açıklamasının kamuya ilan edildiği tarihten önceki 30 günlük ve altı aylık dönem içinde oluşan, günlük ağırlıklı ortalama borsa fiyatlarının ortalanmasından yüksek olanı ile satın alınacağı yönünde ortaklık dışındaki kişi veya kişilerce bir pay alım teklifinin yapılması zorunludur.

Ortaklık yönetim kurulu tarafından asgari olarak GYO statüsünden çıkılmasına ilişkin gerekçeleri, ortaklığın statüden çıktıktan sonraki faaliyet konusunu, projeksiyonlarını, statüden çıkışın ortaklığa etkilerinin analizini içeren bir rapor hazırlanır ve bu rapor Kurula yapılacak başvuru tarihinden geç olmamak üzere KAP’ta ilan edilir.

Payları borsada işlem gören halka açık ortaklıkların gayrimenkul yatırım ortaklıklarına dönüşümlerinde ve halka açık gayrimenkul yatırım ortaklıklarının gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsünden çıkışlarında, dönüşüme ya da statüden çıkmaya ilişkin esas sözleşme değişikliklerinin tescil edildiği tarih itibarıyla, mevcut sermayede % 10 ve üzeri pay sahibi olan ortaklar ile pay sahipliği oranına bağlı olmaksızın yönetim kontrolünü elinde bulunduran ortaklar sahip oldukları payları, statüden çıkmaya ilişkin esas sözleşme değişikliklerinin tescil edildiği tarihten başlayarak bir yıl süreyle tescil işleminin gerçekleştiği tarihteki Borsa ikinci seans kapanış fiyatının altındaki bir fiyattan Borsada satamazlar. Söz konusu kişilerin Borsa dışında satacakları payları alanlar da bu sınırlamaya tabidir. Bu kişilerin ortaklığın paylarının statüden çıkmaya ilişkin esas sözleşme değişikliklerinin tescil edildiği tarihten sonra edindiği ortaklık payları, satış yasağının kapsamında değerlendirilmez.

Statüden çıkışın onaylandığı genel kurul kararlarının ilan edildiği Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin bir nüshasının ilan tarihini izleyen altı iş günü içinde Kurula gönderilmesi zorunludur. Gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsünden çıkılmasına ilişkin Kurul izninin ortaklık tarafından tebellüğ edildiği tarihi izleyen üç ay içerisinde gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsünden çıkma sonucunu doğuracak esas sözleşme değişikliklerinin ortaklık genel kurul toplantısında karara bağlanmaması durumunda gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsünden çıkılmasına ilişkin Kurul izni geçersiz hale gelir. Bu madde kapsamında yapılacak işlemler bakımından ayrılma hakkı doğmaz.

5.6.18. GYO Olarak Faaliyette Bulunma Hakkının Ortadan Kalkması

Ortaklıkların; (i) süreli olarak kuruldukları durumlarda esas sözleşmede belirtilen süre dolduğu halde süre uzatımı talebi ile Kurula başvurulmaması ve (ii) münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletmek için kurulmaları durumunda, portföydeki altyapı yatırım faaliyetine ilişkin lisans iptali, idare ile yapılan sözleşmelerin feshi ve sözleşme süresinin sona ermesi veya projenin tamamlanması gibi ortaklığın amaç ve faaliyet konusunun tamamlanması veya faaliyetinin gerçekleştirilmesinin olanaksız hale gelmesine neden olan bir durumunun ortaya çıkması halinde gayrimenkul yatırım ortaklığı olarak faaliyette bulunma hakları ortadan kalkar. Ortaklıklar, bu durumun ortaya çıktığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde esas sözleşme hükümlerini gayrimenkul yatırım ortaklığı olarak faaliyette bulunmayacak şekilde değiştirmek üzere Kurula başvurmakla yükümlüdürler. Ortaklıklar belirtilen değişiklikleri yapmadığı takdirde, 6102 Sayılı Kanunun 529’uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri hükümleri gereğince sona ermiş sayılır.

5.6.19. GYO’ların Bildirim Yükümlülüğü ve Diğer Hükümleri

GYO’lar; (i) ortaklığa murahhas üye tayinine ve bunların yetki ve sorumluluklarının belirlenmesine ilişkin yönetim kurulu kararları ile bunda yapılan değişiklikleri, ilgili yönetim kurulu kararının alınmasını izleyen, (ii) iletişim bilgileri, internet sitesi, vergi kimlik numarası ve ticaret sicil numarası bilgileri ile bunlarda meydana gelen değişiklikleri, değişikliğin meydana geldiği tarihi izleyen, (iii) Kurulun bağımsız denetime ilişkin düzenlemeleri kapsamında seçtiği bağımsız denetim kuruluşuna ilişkin bilgiler ile buna ilişkin değişiklikleri keyfiyeti izleyen, (iv) Merkez adresi ile bunda meydana gelen değişiklikleri izleyen, (v) mevcut imza sirkülerlerini ve değişiklik meydana gelmesi durumunda güncel imza sirkülerlerini konuya ilişkin yönetim kurulu karar tarihini izleyen, (vi) ortakları, yöneticileri, personeli ve diğer kurumlar aleyhine açtığı dava ve takipler ile bunların ortaklık aleyhine açtığı dava ve takipleri ve sonuçlarını öğrendikleri tarihi izleyen, (vii) Tebliğ uyarınca yapılan ilanların yayımlandığı gazeteleri, ilanı izleyen 10 iş günü içinde Birliğe bildirmek zorundadır.

Birlik ve SPL bu Tebliğ uyarınca kendilerine yapılan bildirimler kapsamında bir veri tabanı oluşturur ve söz konusu veri tabanını anlık olarak birbirlerinin ve Kurulun erişimine açar. Birliğe ve SPL’ye yapılacak tüm bildirimler elektronik imzalı olarak da alınabilir. Birlik, bu madde uyarınca kendisine yapılan bildirimler kapsamında ortaklık, yönetim kurulu üyeleri ve personeli hakkında bu Tebliğ hükümlerine aykırı bir durum tespit etmesi durumunda üç iş günü içinde Kurula yazılı olarak bildirimde bulunur. Ortaklıklara ilişkin olarak bu Tebliğde hüküm bulunmayan durumlarda Yasa, TTK ve ilgili mevzuat hükümlerine uyulur.

Kurul ortaklıklara nakit kar payı dağıtım zorunluluğu getirebilir. Buna ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir. Ortaklıklar, paylarının halka arzından veya nitelikli yatırımcıya satışından önce nakit kar payı dağıtımı yapamazlar.

Ortaklıkların esas sözleşme değişikliklerinde Kurulun uygun görüşünün alınması zorunludur. Ortaklıklarca Kurula yapılan başvurularda şekli ve esasları Kurulca belirlenen başvuru formları ve standart metinler kullanılır.

Ortaklıkların 6362 Sayılı Kanunun 130’uncu maddesi uyarınca yatırmak zorunda oldukları Kurul ücretinin hesaplanmasında Kurulun ilgili düzenlemelerine uyulur. Yalnızca altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek ortaklıkların paylarının halka arzından veya nitelikli yatırımcıya satışından önce sermaye artırımı yapılması durumunda, yapılacak ilk sermaye artırımında, ortaklık sermayesini temsil eden paylar ile ihraç edilecek payların tamamının nominal değeri üzerinden Kurul ücreti alınır. Payların halka arzından veya nitelikli yatırımcıya satışından önce yapılacak daha sonraki sermaye artırımlarında ihraç edilecek payların nominal değeri üzerinden Kurul ücreti alınır.

5.7.Gayrimenkul Yatırım Fonları

Gayrimenkul yatırım fonu, taşınmaz ve finansal varlıklarından oluşan portföyün, yatırım fonu işleyiş mekanizması kapsamında işletilmesine dayanır. Mevzuatta ilk defa 08.12.2004 tarih ve 5273 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile (mülga) 29.04.1969 tarih ve 1164 sayılı Arsa Ofisi Kanununun 2’nci maddesi (g) bendi ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü’ne (mülga) 2499 Sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde gayrimenkul yatırım ortaklıkları veya fonları kurma ve işletme yetkisi verilmiştir. Gayrimenkul yatırım fonuna ilişkin sermaye piyasası mevzuatı mülga 2499 Sayılı Kanun ile bu kanunu yürürlükten kaldıran 6362 Sayılı Kanun ile yeniden düzenlenmiş ve ardından Gayrimenkul Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliği (III-52.3) ile de kapsamlı düzenleme yapılmıştır.

5.7.1. Gayrimenkul Yatırım Fonu ve Portföyün Yönetimi

Fon, Kanun hükümleri uyarınca nitelikli yatırımcılardan katılma payları karşılığında toplanan paralarla, pay sahipleri hesabına inançlı mülkiyet esaslarına göre üçüncü fıkrada belirtilen varlık ve işlemlerden oluşan portföyü işletmek amacıyla Kuruldan faaliyet izni alan portföy yönetim şirketleri ve gayrimenkul portföy yönetim şirketleri tarafından bir içtüzük ile süreli veya süresiz olarak kurulan ve tüzel kişiliği bulunmayan malvarlığıdır. Bununla birlikte, fon, tapuya tescil ve tescile bağlı değişiklik, terkin ve düzeltme işlemleri ile sınırlı olarak tüzel kişiliği haiz addolunur. Fon, bilgilendirme dokümanlarında belirtilmek kaydı ile belirli bir gayrimenkule yatırım yapmak ya da belirli bir sektörde faaliyet göstermek amacıyla kurulabileceği gibi amacında herhangi bir sınırlama olmaksızın da kurulabilir.

Fonlar; (i) gayrimenkuller ve gayrimenkule dayalı haklar, (ii) özelleştirme kapsamına alınanlar dahil Türkiye’de kurulan anonim ortaklıklara ait paylar, özel sektör ve kamu borçlanma araçları, (iii) 7/8/1989 tarihli ve 89/14391 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar hükümleri çerçevesinde alım satımı yapılabilen, yabancı özel sektör ve kamu borçlanma araçları ve anonim ortaklık payları, (iv) vadeli mevduat ve katılma hesabı, (v) yatırım fonu katılma payları, (vi) repo ve ters repo işlemleri, (vii) kira sertifikaları ve gayrimenkul sertifikaları, (viii) varantlar ve sertifikalar, (ix) Takasbank para piyasası işlemleri, (x) türev araç işlemlerinin nakit teminatları ve primleri, (xi) Kurulca uygun görülen özel tasarlanmış yabancı yatırım araçları ve ikraz iştirak senetleri, (xii) Kurulca uygun görülen diğer yatırım araçları gibi varlık ve işlemlerden oluşan portföyü işletmek amacı dışında herhangi bir işle uğraşamazlar.

Fonun malvarlığı kurucunun, portföy saklayıcısının ve portföy yöneticisinin malvarlığından ayrıdır. Fon malvarlığı; fon hesabına olması, içtüzük ve ihraç belgesinde hüküm bulunması şartıyla 23 üncü madde kapsamında kredi alınması ve koruma amaçlı türev araç işlemleri haricinde teminat gösterilemez ve rehnedilemez. Fon malvarlığı kurucunun ve portföy saklayıcısının yönetiminin veya denetiminin kamu kurumlarına devredilmesi halinde dahi başka bir amaçla tasarruf edilemez, kamu alacaklarının tahsili amacı da dahil olmak üzere haczedilemez, üzerine ihtiyati tedbir konulamaz ve iflas masasına dahil edilemez. Kurucunun ve/veya portföy yöneticisinin üçüncü kişilere olan borçları ve yükümlülükleri ile fonun aynı üçüncü kişilerden olan alacakları birbirine karşı mahsup edilemez.

Kurucu veya portföy yöneticileri, fon malvarlığını yatırımcı lehine ve yatırımcının çıkarını gözetecek şekilde, portföy yönetim tebliğindeki düzenlemeler çerçevesinde, Kanun, bu Tebliğ, içtüzük hükümleri ve ihraç belgesinde belirlenen yönetim ilkelerine göre yönetmekle yükümlüdür. Fon portföyünün yönetiminde birden fazla portföy yöneticisi ile sözleşme yapılabilir. Portföy yönetim sözleşmesinde, portföy yöneticilerinin portföy yönetiminin devralınmasından kaynaklanan hak ve yükümlülüklerine de yer verilmesi zorunludur.

Katılma paylarının nitelikli yatırımcıya satışına başlandığı tarihi müteakip en geç bir yıl içinde fon portföy değerinin en az 10.000.000 TL büyüklüğe ulaşması ve katılma payı sahiplerinden toplanan paraların bu Tebliğde belirtilen portföy sınırlamaları dahilinde yatırıma yönlendirilmesi zorunludur. Kurul bu tutarı her yıl yeniden belirleyebilir. Bu durumda yeniden belirlenmiş tutar Kurul Bülteni ile ilan edilir. Birinci fıkrada belirtilen süre sonunda fon portföy değerinin Kurulca belirlenen asgari değere ulaşmaması halinde fonun yatırım faaliyetlerine son verilerek en geç altı ay içinde fon içtüzüğü kurucu tarafından ticaret sicilinden terkin ettirilir. Buna ilişkin belgeler altı iş günü içinde Kurula gönderilir.

5.7.2. Yatırımlara İlişkin Esaslar ve Uygulamalar

Fon kurucusu ve portföy yöneticisi, bu Tebliğdeki sınırlar saklı kalmak üzere fon adına aşağıdaki işlemleri yapabilir:

a) Alım satım karı veya kira geliri elde etmek amacıyla; arsa, arazi, konut, ofis, alışveriş merkezi, otel, lojistik merkezi, depo, park, hastane ve benzeri her türlü gayrimenkulü satın alabilir, satabilir, kiralayabilir, kiraya verebilir ve satın almayı veya satmayı vaadedebilir.

b) Fon portföyüne alınacak her türlü bina ve benzeri yapılara ilişkin olarak yapı kullanma izninin alınmış ve kat mülkiyetinin tesis edilmiş olması zorunludur. Ancak, mülkiyeti tek başına ya da başka kişilerle birlikte fona ait olan otel, alışveriş merkezi, iş merkezi, hastane, ticari depo, fabrika, ofis binası ve şube gibi yapıların, tamamının veya ayrı bölümlerinin yalnızca kira ve benzeri gelir elde etme amacıyla kullanılması halinde, anılan yapıya ilişkin olarak yapı kullanma izninin alınması ve tapu senedinde belirtilen niteliğinin taşınmazın mevcut durumuna uygun olması yeterli kabul edilir.

c) Fon bilgilendirme dokümanlarında yer alması şartıyla üzerinde ipotek bulunan veya gayrimenkulün değerini etkileyecek nitelikte herhangi bir takyidat şerhi olan bina, arsa, arazi ve buna benzer nitelikteki gayrimenkuller ve gayrimenkule dayalı haklar fon portföyüne alınabilir. Bu hususta, 19 uncu maddenin birinci fıkrasının (c) bendi saklıdır.

ç) Mülkiyeti başka kişilere ait olan gayrimenkuller üzerinde tapuya tescil edilmesi şartıyla 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre fon lehine üst hakkı, intifa hakkı ve devre mülk irtifakı tesis edebilir ve bu hakları fon adına üçüncü kişilere devredebilirler.

d) Fon portföyünde yer alan gayrimenkuller üzerinde fon adına başka kişiler lehine tapuya tescil edilmesi şartıyla üst hakkı, intifa hakkı ve devre mülk irtifakı tesis edebilir ve bu hakların üçüncü kişilere devrine izin verebilirler.

e) Üst hakkı ve devre mülk hakkının devredilebilmesine ilişkin olarak bu hakları doğuran sözleşmelerde herhangi bir sınırlama getirilemez. Ancak özel kanun hükümleri saklıdır

Kurucu ve portföy yöneticisi fon portföyünün yönetimine ilişkin düzenlemeler de aşağıdaki gibi sayılmıştır (Tebliğ Md. 18):

a) Hiçbir şekilde gayrimenkul projelerine yatırım yapamaz, gayrimenkullerin inşaat işlerini kendileri üstlenemez, bu amaçla personel ve ekipman edinemezler.

b) Kendi personeli vasıtasıyla başka kişi ve kuruluşlara proje geliştirme, proje kontrol, mali fizibilite, yasal izinlerin takibi ve buna benzer hizmetler veremezler.

c) Hiçbir surette otel, hastane, alışveriş merkezi, iş merkezi, ticari parklar, ticari depolar, konut siteleri, süpermarketler ve bunlara benzer nitelikteki gayrimenkulleri ticari maksatla işletemez ve bu amaçla personel istihdam edemezler.

ç) Birinci fıkranın (c) bendi hükümleri saklı kalmak kaydıyla, devredilebilmesi konusunda bir sınırlamaya tabi olan varlıkları ve hakları fon portföyüne dahil edemezler.

d) Fon portföyünden sürekli olarak kısa vadeli gayrimenkul alım satımı yapamazlar.

e) Altına, kıymetli madenlere ve diğer emtialara ve bunlara dayalı vadeli işlem sözleşmelerine yatırım yapamazlar.

f) Fon portföyünde yer alan sermaye piyasası araçlarını açığa satamazlar, kredili menkul kıymet işlemi yapamazlar ve sermaye piyasası araçlarını ödünç alamazlar.

g) Türev araçları kullanarak fon portföyüne korunma amacını aşan işlemler yapamazlar. Türev araçlar nedeniyle maruz kalınan açık pozisyon tutarı fon toplam değerinin % 20’sini aşamaz. Bu bent kapsamında fonun son tarihli fon net varlık değeri esas alınır.

ğ) Yurtdışında gayrimenkul alım, satım ve kiralama faaliyetinde bulunamazlar.

Fon lehine sözleşmeden doğan alım, önalım ve geri alım haklarının, gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri, kat karşılığı inşaat sözleşmeleri ve hasılat paylaşımı sözleşmeleri gibi fon lehine haklar sağlayan sözleşmelerin, rehinli alacakların serbest dereceye ilerleme haklarının tapu siciline şerhi zorunludur. Söz konusu sözleşmelerin karşı tarafının Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve iştirakleri olması halinde bu sözleşmelerin tapu siciline şerhi zorunlu değildir (Tebliğ, Md.20).

Fon portföyünde yer alan gayrimenkullere ilişkin işletme hizmetleri işletmeci şirketlerden alınır. Fon portföyünde kira geliri elde etme amacına yönelik gayrimenkuller olması halinde, söz konusu gayrimenkullere veya onların bağımsız bölümlerine ilişkin olarak güvenlik, temizlik, genel idare ve buna benzer nitelikteki temel hizmetlerin verilmesi de, ancak kurucu ile bir işletmeci şirket arasında bu tür hizmetlerin sunulmasına yönelik bir sözleşme imzalanması ile mümkündür. Fon portföyünde yer alan gayrimenkullerin pazarlanmasına ve değerinin artırılmasına yönelik olarak yapılacak reklam ve promosyon faaliyetlerinin yürütülmesi için işletmeci şirketten veya bu konuda hizmet veren diğer şirketlerden yapılacak bir sözleşme çerçevesinde hizmet alınır (Tebliğ, Md. 21).

Fon portföyünde yer alan gayrimenkullere ilişkin onarım, tadilat gibi inşaat işlerinin, tarafların inşaat işlerinden doğan karşılıklı hak ve yükümlülüklerini içeren ve fonu temsilen kurucu ile müteahhit arasında imzalanacak bir sözleşme dahilinde müteahhitlerce yapılması zorunludur. Sözleşmenin kapsamı taraflar arasında serbestçe belirlenir; ancak asgari olarak müteahhidin borçlarını, ödeme koşullarını, ayıba karşı tekeffülün şartlarını, sözleşmeden rücunun şartlarını, iş sahibinin tazminat isteme hakkını ve sözleşmenin sona ermesinin şartlarını kapsaması zorunludur. Müteahhidin seçiminin ve sözleşme koşullarının kurucu yönetim kurulu tarafından onaylanması zorunludur (Tebliğ, Md. 22).

Fonlar, son hesap dönemi itibarıyla hesaplanan fon toplam değerinin azami % 50’si oranında kredi kullanabilirler. Kredi alınması halinde kredinin tutarı, faizi, alındığı tarih ve kuruluş ile geri ödendiği tarihe ilişkin bilgiler hesap dönemini izleyen 30 gün içinde Kurula ve en uygun haberleşme vasıtasıyla katılma payı sahiplerine bildirilir. Birinci fıkra kapsamında alınacak kredilerin temini için portföydeki varlıklar üzerinde rehin ve diğer sınırlı ayni haklar tesis edilebilir. Tebliğin 18’inci maddenin birinci fıkrasının (c) bendi saklı kalmak kaydıyla, portföydeki varlıkların üzerinde bu amaçlar dışında hiçbir suretle üçüncü kişiler lehine tasarrufta bulunulamaz. Kredilerin temini amacıyla portföydeki varlıklar üzerinde tesis edilen rehin ve diğer sınırlı ayni haklar 19’uncu maddenin birinci fıkrasının (c) bendindeki % 30’luk sınırın hesaplanmasında dikkate alınmaz. Fon portföylerinde yer alan repo işlemine konu olabilecek varlıkların rayiç değerinin % 10’una kadar borsada veya borsa dışında repo yapılabilir veya borçlanma amacıyla Takasbank Para Piyasası işlemleri yapılabilir (Tebliğ, Md. 23).

5.7.3. Fonun Alması Gereken Değerleme Hizmetleri ve Değerleme Esasları

Fon portföyünde yer alan varlıkların değerleme esaslarına ilişkin olarak Kurulun yatırım fonlarının finansal raporlamalarına ilişkin düzenlemelerinde yer alan değerlemeye ilişkin esaslara uyulur (Tebliğ, Md. 24). Fonlar, aşağıda sayılan işlemler için işleme konu olan varlıkların ve hakların rayiç değerlerini ve rayiç kira bedellerini tespit ettirmekle yükümlüdürler (Tebliğ, Md.27):

f) Portföydeki gayrimenkullerin ve gayrimenkule dayalı hakların satımı, bunların niteliğinin veya cinsinin değiştirilmesi veya portföye gayrimenkullerin ve gayrimenkule dayalı haklarınalımı,

g) Portföyde yer alan gayrimenkullerin kiraya verilmesi,

h) Kiraya verilmek üzere gayrimenkul kiralanması,

ç) Portföyde yer alan gayrimenkullerden kiraya verilenlerin kira sözleşmelerinin yenilenmesi veya uzatılması,

i) Gayrimenkul ipoteği tesis edilmesi,

j) Portföye Kurulca değerleme yaptırılması uygun görülecek diğer varlıkların dahil edilmesi ve portföyden çıkarılması,

k) Portföyde yer alan ve fonun hesap döneminin son üç ayı içerisinde herhangi bir nedenle rayiç değeri tespit edilmemiş olan varlıkların yıl sonu değerlerinin tespiti.

Portföye alınacak varlıkların ve hakların rayiç değerleri ile rayiç kira bedellerinin değer tespitinin gayrimenkul değerleme kuruluşlarına yaptırılması zorunludur. Yukarıda (f) bendi kapsamındaki değerlemede, değerleme faaliyetinin en geç ilgili yılın son günü itibarıyla tamamlanmış olması zorunludur. Gayrimenkule ilişkin değerleme çalışmalarının bitiş tarihi ile rapor tarihi arasındaki sürenin beş iş gününü aşmaması ve değerleme raporunun rapor tarihini takip eden iki iş günü içinde kurucuya teslimi zorunludur. Söz konusu değerlemelere dayanak teşkil eden bilgi ve belgeler ile değerleme raporları değerleme tarihinden itibaren en az 10 yıl boyunca, ihtilaf olması durumunda ihtilaf sonuçlanıncaya kadar kurucu ve varsa portföy yöneticisi nezdinde saklanır. Tebliğin 28’inci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkra hükümlerine, kurucu ile değerleme şirketi arasında yapılacak sözleşmede yer verilir.

Fon portföyüne alım işlemleri, portföyden satış işlemleri ve kiralamalar bu madde çerçevesinde tespit edilen değerleri dikkate alınarak gerçekleştirilir. Mevcut piyasa veya ödeme koşulları dikkate alınarak yapılacak alım işlemlerinde değerleme faaliyeti sonucu bulunan değerlerden daha yüksek, satım ve kiralama işlemlerinde ise daha düşük değerler esas alınırsa, bu durumun ilgili yıl içinde en uygun haberleşme vasıtasıyla katılma payı sahiplerine bildirilmesi zorunludur.

Tebliğin 28’inci madde uyarınca gayrimenkullere ve gayrimenkule dayalı haklara ilişkin değer tespiti yapacak olan gayrimenkul değerleme kuruluşlarının; (i) Kurulca listeye alınmış olması, (ii) Sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde gayrimenkul değerleme hizmeti verecek kuruluşlara ilişkin Kurul düzenlemelerinde yer alan hükümler çerçevesinde; (1) Kurucunun ve varsa portföy yöneticisinin sermayesinin % 10 veya üzerinde paya veya bu oranda oy hakkına sahip ortaklarından, (2) Kurucunun ve varsa portföy yöneticisinin yönetim kuruluna aday gösterme imtiyazını içeren pay sahibi ortaklarından, (3) Kurucudan ve varsa portföy yöneticisinden, (4) (1), (2) ve (3) numaralı alt bentlerde sayılanların % 10’dan fazla paya veya bu oranda oy hakkına sahip oldukları diğer şirketlerden ve (5) Kurucunun ve varsa portföy yöneticisinin ilişkili taraflarından bağımsız olması gerekmektedir.

Kurucunun her yıl sonunu takip eden bir ay içerisinde, fon portföyünde değerleme yaptırılması gereken her bir varlık için değerleme hizmeti alınacak en az bir değerleme kuruluşunu ve portföyüne o yıl içerisinde alınabilecek ve değerleme gerektirecek varlıklar için değerleme hizmeti alınacak en fazla iki adet değerleme kuruluşunu yönetim kurulu kararı ile belirlemesi ve bir örneğini Kurula göndermesi gerekmektedir. Belirlenen değerleme kuruluşu ancak değiştirilme gerekçesinin Kurula gönderilmesini müteakip Kurul onayı ile değiştirilebilir. Fonlar, portföylerinde değerleme yaptırılması gereken her bir varlık için aynı gayrimenkul değerleme kuruluşundan üst üste en fazla üç yıl hizmet alabilirler. Üç yıllık sürenin dolmasından sonra fonun aynı gayrimenkul değerleme şirketinden tekrar hizmet alabilmesi için en az iki yılın geçmesi zorunludur.

Tebliğin 28’inci madde uyarınca hazırlanacak değerleme raporlarında, sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde gayrimenkul değerleme hizmeti verecek kuruluşlar ile bu kuruluşların Kurulca listeye alınmalarına ve sermaye piyasasında uluslararası değerleme standartlarına ilişkin Kurul düzenlemelerinde yer alan esaslara uyulur (Tebliğ, Md. 30).

5.8. Gayrimenkul ve Kira Sertifikaları 5.8.1. Gayrimenkul Sertifikasının Kapsamı ve Konu ile İlgili Düzenleme

Gayrimenkul sertifikaları, ilk olarak, Kurul tarafından 20.07.1995 tarih ve 22349 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, Seri: III, No:19 sayılı Gayrimenkul Sertifikalarının Kurul Kaydına Alınmasına İlişkin Esaslar Tebliği ile düzenlenmiştir. 30.12.2012 tarih ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile getirilen yenilikler, gayrimenkul sertifikalarının hukuki altyapısının günümüzün şartlarına uygun hale getirilmesi ile piyasalarının şeffaf, etkin, güvenilir ve rekabetçi bir ortamda işleyişinin sağlanması amaçları dikkate alınarak; gayrimenkul sertifikalarının nitelikleri ve bunların ihracında uyulması gereken esaslar, Kurulun VII-128.2 sayılı “Gayrimenkul Sertifikaları Tebliği” ile yeniden düzenlenmiştir. Anılan Tebliğ 05.07.2013 tarih ve 28698 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş, uygulamada karşılaşılan ihtiyaçlar çerçevesinde, 2016 yılında bir tebliğ (VII-128.2a) ve 2017 yılında 2 ayrı tebliğ (VII-128.2b ve VII-128.2c) ile “Gayrimenkul Sertifikaları Tebliği”nde değişiklikler yapılmıştır.

Tebliğ’in 3’üncü maddesinde gayrimenkul sertifikası; “ihraççıların inşa edilecek veya edilmekte olan gayrimenkul projelerinin finansmanında kullanılmak üzere ihraç ettikleri, gayrimenkul projesinin belirli bağımsız bölümlerini veya bağımsız bölümlerin belirli bir alan birimini temsil eden nominal değeri eşit sermaye piyasası aracı ” olarak tanımlanmıştır. Anılan Tebliğ uyarınca, Tebliğ’de yer alan koşullara uyulması kaydıyla, sadece anonim ortaklıklar ile kendi mevzuatları uyarınca sermaye piyasası aracı ihraç etmeye yetkili kamu kurum ve kuruluşları gayrimenkul sertifikası ihraç edebilir.

Ayrıca, Tebliğ çerçevesinde aşağıda sayılan kişi, kurum ve kuruluşlar tarafından kentsel dönüşüm amaçlı projeler kapsamında gayrimenkul sertifikaları ihraç edilebilir;

a) 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca talep etmeleri ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yetki devri yapılması ve projenin uygun görülmesi durumunda İller Bankası Anonim Şirketi ve TOKİ veya bunlar tarafından anlaşma suretiyle belirlenecek tüzel kişiler,

b) 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yetki devri yapılması ve projenin uygun görülmesi durumunda belediyeler veya belediyeler tarafından anlaşma suretiyle belirlenecek tüzel kişilerden İller Bankası Anonim Şirketi tarafından garantör olunanlar,

c) 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından anlaşma suretiyle belirlenecek tüzel kişiler,

ç) 20/7/1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu ve 2/3/1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu uyarınca TOKİ ile TOKİ’nin anlaşma yapacağı bağlı ortaklıkları ve iştirakleri ile tüzel kişiler.

Gayrimenkul sertifikaları yurt içinde halka arz edilerek veya halka arz edilmeksizin nitelikli yatırımcıya satış suretiyle veya yurt dışında ihraç edilebilir. Sadece halka arz yoluyla yapılan ihraçlarda, izahnamede belirtilmesi kaydıyla fiyat istikrarını sağlayıcı işlemlerde bulunulabilir.

Asli edim ifa süresi içerisinde, ihraççı tarafından gayrimenkul sertifikası sahipleri adına kat mülkiyetinin tesis edilmesi ve bağımsız bölümün teslim edilmesine asli edim; tali edim ifa süresi içerisinde, ihraççı tarafından tali edime konu gayrimenkul sertifikalarına karşılık gelen bağımsız bölümlerin satılması ve elde edilen satış tutarının gayrimenkul sertifikası sahiplerine, sahip oldukları gayrimenkul sertifikaları oranında dağıtılmasına ise tali edim denir. Edimlerin ifa süreleri izahname veya ihraç belgesinde belirtilir.

Gayrimenkul sertifikaları ihraççı tarafından asli veya tali edimin yerine getirilmesi ve cezai şartın ödenmesini gerektiren hallerde cezai şartın da ödenmesi suretiyle itfa edilir. Projenin gerçekleşmemesi sebebiyle edimlerin yerine getirilememesi durumunda ise gayrimenkul sertifikalarının itfa bedeli ve oluşabilecek cezai şartın ödenmesi suretiyle itfa edilmesi esastır.

Diğer yandan, ihraççı tarafından öngörülmesi halinde gayrimenkul sertifikaları, talep eden yatırımcılardan, proje bitiş tarihinden önce, izahname veya ihraç belgesinde belirtilen esaslar çerçevesinde ihraççının belirleyeceği tutar veya borsada oluşan fiyat üzerinden, piyasada yeniden satılmamak şartıyla geri alınabilir.

Kurul itfa bedelinin ve oluşabilecek cezai şartın yatırımcılara ödenmesinin bir banka tarafından garanti altına alınmasını, yurt içinde satışın yalnızca nitelikli yatırımcılara yönelik olarak yapılmasını veya gayrimenkul sertifikalarının derecelendirilmesini talep edebilir. Gayrimenkul projesinin tamamlanması için sigorta yaptırılması durumunda, Kurul tarafından söz konusu ek yükümlülükler aranmaz.

Yurt içinde satılan gayrimenkul sertifikasına konu bağımsız bölümlerin tamamlanma düzeyi ile ilgili dönem içerisinde talep edilen ve gerçekleştirilen asli edimlere ilişkin bilgileri içeren yatırımcı raporu, söz konusu gayrimenkul sertifikası itfa edilene kadar her 6 aylık hesap dönemleri itibarıyla ihraççının internet sitesinde ve KAP’ta raporun imzalandığı gün ilan edilir.

Yurt dışında satılmak üzere ihraç edilen gayrimenkul sertifikasına konu bağımsız bölümlerin tamamlanma düzeyi ile ilgili dönem içerisinde talep edilen ve gerçekleştirilen asli edimlere ilişkin bilgiler, söz konusu gayrimenkul sertifikası itfa edilene kadar 6 aylık hesap dönemleri itibarıyla Kurula ve yatırımcılara iletilir.

5.8.1.1. Gayrimenkul Sertifikalarına İlişkin Genel Esaslar ve Uygulamalar

Tebliğ çerçevesine gayrimenkul sertifikaları, bir veya birden fazla gayrimenkul projesinin belirli bağımsız bölümlerini veya bağımsız bölümlere ilişkin belirli bir alan birimini temsilen aşağıdaki esaslar çerçevesinde ihraç edilebilir;

a) Gayrimenkul projesinin belirli bağımsız bölümlerini temsilen gerçekleştirilen ihraçlarda, her bir bağımsız bölüme karşılık gelen gayrimenkul sertifikası adedinin ihraç öncesinde belirlenmesi zorunludur.

b) Gayrimenkul projesinin bağımsız bölümlerine ilişkin belirli bir alan birimini temsilen gerçekleştirilecek ihraçlarda ise, ihraççı tarafından asli edimin yerine getirilmesi sırasında aynı alan birimine sahip bağımsız bölümler arasında blok, kat, cephe ve malzeme farklılıkları gibi nedenlerle şerefiye talep edilebilir.

c) Gayrimenkul sertifikası ihracına konu edilen bağımsız bölümler üzerinde edimlerin yerine getirilmesini engelleyecek nitelikte ayni veya şahsi bir hak, haciz kaydı ile gayrimenkul projesinin esaslı unsurlarına yönelik herhangi bir ihtilafın bulunmaması gerekmektedir.

ç) Bir bina veya blok gibi ancak bütünü tamamlandığında kullanılabilecek yapılarda yer alan bağımsız bölümlerin bir kısmı ihraca konu edilemez, bunların tamamının gayrimenkul sertifikası ihracına konu edilmesi ve aynı projedeki sertifika ihracına konu edilmeyen yapılarda yer alan bağımsız bölümler ile aynı kalite standartlarında inşa edilmesi zorunludur.

Gayrimenkul sertifikası ihraç tutarı, ihraca konu bağımsız bölümler için Tebliğ çerçevesinde hazırlanan değerleme raporunda takdir edilen değer referans alınmak suretiyle ihraççı tarafından belirlenir.

İhraç edilecek gayrimenkul sertifikalarının borsada işlem görmesi zorunludur.

İhraççılar tarafından gayrimenkul sertifikalarının ihracının ve itfasının sermaye piyasası araçlarının halka arzında yüklenimde bulunularak satışa aracılık edilmesi faaliyetinde bulunabilecek bankalar ile portföy aracılığı, genel saklama hizmeti veya aracılık yüklenimi faaliyetinden herhangi birini yürütecek olan aracı kurumlar vasıtasıyla yerine getirilmesi zorunludur.

5.8.1.2. Arsa Sahibi ve İhraççıya İlişkin Esaslar ve Uygulamalar

Gayrimenkul sertifikası ihraç etmek isteyen ihraççıların,

a) Gayrimenkul projesinin satış değerinin en az yarısı büyüklüğünde satış değerine sahip bir projeyi, sözleşmesi ve teknik şartnamelerine uygun olarak Kurula başvuru tarihinden önceki 5 yıl içerisinde tamamlamış veya ihraççının gayrimenkul yatırım ortaklığı olması durumunda aynı şartlardaki bir projeyi tamamlatmış olması,

b) Gayrimenkul projesinin gerçekleştirileceği arsanın mülkiyetine münferiden sahip olması ve arsa tapusunun kat irtifakı tapusuna çevrilmesi veya arsa üzerinde ihraççı lehine kat irtifakı tesis edilmiş olması,

c) Kurulun sermaye piyasası araçları bir borsada işlem gören ortaklıklar için belirlediği finansal tablo ve raporlamaya ilişkin düzenlemelerine göre hazırlanmış ve bağımsız denetime tabi tutulmuş son yıllık finansal tablolara göre özkaynaklar toplamının ödenmiş veya çıkarılmış sermayesinden yüksek olması,

ç) Derecelendirme kuruluşlarından talebe bağlı olarak, notlandırma ölçeğine göre yatırım yapılabilir seviyeye denk gelen uzun vadeli derecelendirme notu almış olması zorunludur.

İhraççının gayrimenkul sertifikası ihraç etmek amacıyla kurulmuş bir anonim ortaklık olması durumunda; gayrimenkul projesinin satış değerinin en az yarısı büyüklüğünde satış değerine sahip bir projenin, sözleşmesi ve teknik şartnamelerine uygun olarak Kurula başvuru tarihinden önceki 5 yıl içerisinde tamamlanmış veya ihraççının gayrimenkul yatırım ortaklığı olması durumunda aynı şartlardaki bir projenin tamamlatılmış olması şartının, ihraççının Kurulun ilgili düzenlemelerine göre yönetim kontrolüne sahip olan ortağı veya müştereken sahip olan ortaklarından en az birisi tarafından karşılanması gerekmektedir.

TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi veya bunların bağlı ortaklıkları ve iştiraklerinin ihraççı olması durumunda ise;

a) İhraççının, gayrimenkul projesinin satış değerinin en az yarısı büyüklüğünde satış değerine sahip bir projeyi, sözleşmesi ve teknik şartnamelerine uygun olarak Kurula başvuru tarihinden önceki 5 yıl içerisinde tamamlamış veya ihraççının gayrimenkul yatırım ortaklığı olması durumunda aynı şartlardaki bir projeyi tamamlatmış olması,

b) İhraççının, Kurulun sermaye piyasası araçları bir borsada işlem gören ortaklıklar için belirlediği finansal tablo ve raporlamaya ilişkin düzenlemelerine göre hazırlanmış ve bağımsız denetime tabi tutulmuş son yıllık finansal tablolara göre özkaynaklar toplamının ödenmiş veya çıkarılmış sermayesinden yüksek olması,

c) İhraççının, derecelendirme kuruluşlarından talebe bağlı olarak, notlandırma ölçeğine göre yatırım yapılabilir seviyeye denk gelen uzun vadeli derecelendirme notu almış olması,

ç) Bir bina veya blok gibi ancak bütünü tamamlandığında kullanılabilecek yapılarda yer alan bağımsız bölümlerin bir kısmının ihraca konu edilememesi, bunların tamamının gayrimenkul sertifikası ihracına konu edilmesi ve aynı projedeki sertifika ihracına konu edilmeyen yapılarda yer alan bağımsız bölümler ile aynı kalite standartlarında inşa edilmesi,

d) Asli edimin proje bitiş tarihinden önce talep edilmesi durumunda ihraççı ile yatırımcılar arasında asli edimin yerine getirilmesi amacıyla imzalanabilecek gayrimenkul satış vaadi veya alım hakkı sözleşmelerinin tapu kütüğüne şerh edilmesi ve bu sözleşmelerde mülkiyet devrinin gecikmesi veya gerçekleştirilememesi durumlarına ilişkin olarak, gayrimenkul sertifikalarına ilişkin öngörülen cezai şartlara yer verilmesi,

e) Tali edim ifa süresi bitiş tarihine kadar tali edime konu bağımsız bölümlerin ihraççı ve ihraççının ilişkili taraflarına satılamama,

f) Tebliğ’de yer alan ihraçtan elde edilen fonların kullanım

şartları aranmaz. Bu durumda, yatırımcıların, aynı projeden doğrudan konut edinen kişiler ile eşit haklara sahip olacağına ilişkin gerekli sözleşme veya düzenlemelerin yapılması veya Kurulca kabul edilebilecek diğer tedbirlerin alınması zorunludur. Ayrıca, talep edilmesi halinde Kurulca Tebliğde aranan diğer şartlardan muafiyet verilebilir.

TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi ve bunların bağlı ortaklıkları ve iştiraklerinin ihraççı olmadığı ancak tamamen veya kısmen sahip olduğu arsa ve arazilerin gayrimenkul projesine konu edildiği ihraçlarda;

a) İhraççının, gayrimenkul projesinin gerçekleştirileceği arsanın mülkiyetine münferiden sahip olması ve arsa tapusunun kat irtifakı tapusuna çevrilmesi veya arsa üzerinde ihraççı lehine kat irtifakı tesis edilmiş olması,

b) Bir bina veya blok gibi ancak bütünü tamamlandığında kullanılabilecek yapılarda yer alan bağımsız bölümlerin bir kısmının ihraca konu edilememesi, bunların tamamının gayrimenkul sertifikası ihracına konu edilmesi ve aynı projedeki sertifika ihracına konu edilmeyen yapılarda yer alan bağımsız bölümler ile aynı kalite standartlarında inşa edilmesi,

c) Asli edimin proje bitiş tarihinden önce talep edilmesi durumunda ihraççı ile yatırımcılar arasında asli edimin yerine getirilmesi amacıyla imzalanabilecek gayrimenkul satış vaadi veya alım hakkı sözleşmelerinin tapu kütüğüne şerh edilmesi ve bu sözleşmelerde mülkiyet devrinin gecikmesi veya gerçekleştirilememesi durumlarına ilişkin olarak, gayrimenkul sertifikalarına ilişkin öngörülen cezai şartlara yer verilmesi,

ç) Tali edim ifa süresi bitiş tarihine kadar tali edime konu bağımsız bölümlerin ihraççı ve ihraççının ilişkili taraflarına satılamama,

d) Tebliğ’de yer alan ihraçtan elde edilen fonların kullanım

şartları aranmaz. Bu durumda; TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi veya bunların bağlı ortaklıkları ve iştirakleri ile ihraççı arasında yapılacak sözleşmelerde, yatırımcıların, aynı projeden doğrudan konut edinen kişiler ile eşit haklara sahip olacağına ilişkin hükümlere yer verilmesi veya Kurulca kabul edilebilecek diğer tedbirlerin alınması zorunludur. Ayrıca, ihraççının gayrimenkul projesinin ihraca konu edilen bağımsız bölümlerini tamamlayamaması durumunda bu bölümler TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi veya bunların bağlı ortaklıkları ve iştiraklerinin projenin tamamlanması için imzaladıkları sözleşmedeki esaslara göre tamamlanır.

Sermayelerinin veya toplam oy haklarının % 51 veya daha fazlası doğrudan veya dolaylı olarak kamuya ait olan ihraççılarca gerçekleştirilecek gayrimenkul sertifikası ihraçları için Kurulca Tebliğde aranan şartlar, istenilen bilgi ve belgeler ile Kurulun diğer düzenlemelerinde aranan şartlardan talep üzerine muafiyet verilebilir.

5.8.1.3. Değerleme, Fizibilite ve İnşaat İlerleme Raporları

Kurula başvuru ve proje bitiş tarihleri ile Tebliğde belirtilen durumlarda veya Kurulca uygun görülecek diğer aşamalarda, değerleme kuruluşlarınca gayrimenkul projesine ilişkin olarak bir değerleme raporu hazırlanır. Kurulun ilgili düzenlemeleri uyarınca hazırlanacak bu raporda gayrimenkul sertifikalarına konu edilen bağımsız bölümlerin tahmini satış bedeli ile bu bedelin belirlenmesinde esas alınan emsal değerlere bağımsız bölümlerle ilişkilendirilmek suretiyle yer verilmesi zorunludur. Değerleme raporunda gayrimenkul projesindeki emsal satış bedellerine yer verilmesi zorunludur.

Edimlerin ilgili ifa süreleri içerisinde yerine getirilemeyeceğinin anlaşılması durumunda veya Kurulca uygun görülecek diğer aşamalarda, yapı denetim kuruluşları tarafından projeye ilişkin olarak bir fizibilite raporu hazırlanır. Bu raporda asgari olarak, projenin mevcut tamamlanma düzeyi ile bitirilmesi için gerekli olan süre ve tahmini maliyet hakkında bilgi verilir.

İhraçtan elde edilen fonların inşaat ilerleme esasına göre ihraççıya aktarılabilmesini teminen yapı denetim kuruluşları tarafından inşaat ilerleme raporları düzenlenir.

TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi veya bunların bağlı ortaklıkları ve iştiraklerinin ihraççı olduğu veya TOKİ, İller Bankası Anonim Şirketi ve bunların bağlı ortaklıkları ve iştiraklerinin ihraççı olmadığı ancak tamamen veya kısmen sahip olduğu arsa ve arazilerin gayrimenkul projesine konu edildiği ihraçlarda, fizibilite ve inşaat ilerleme raporları yapı denetim kuruluşları yerine başka kurumlarca hazırlanabilir.

5.8.1.4. Edimlerin Kullanılması

Asli edim ifa süresi içerisinde, ihraççı tarafından gayrimenkul sertifikası sahipleri adına kat mülkiyetinin tesis edilmesi ve bağımsız bölümün teslim edilmesine asli edim denir.

Gayrimenkul sertifikası sahiplerinin asli edim talebini bildirmesi için, ilk günü gayrimenkul sertifikasının borsada işlem görme tarihinden önce olmamak üzere, ihraççı tarafından belirlenen ve izahname veya ihraç belgesinde açıklanan süre asli edim kullanım süresi; asli edimin yerine getirilmesi için, ihraççı tarafından belirlenen ve izahname veya ihraç belgesinde açıklanan süre ise asli edim ifa süresidir.

Asli edim kullanım süresi içerisinde yatırımcıların asli edim talepleri, MKK tarafından belirlenen ve Kurulca uygun görülen esaslar çerçevesinde ihraççıya iletilir. Asli edim talep eden yatırımcılar, asli edim ifa süresi içerisinde almak istedikleri bağımsız bölümlerin gerektirdiği sayıda gayrimenkul sertifikasını ihraççının hesaplarına aktarmak ve gerekli olması durumunda şerefiyeyi ödemek; ihraççı ise izahname veya ihraç belgesinde belirlenen esaslar çerçevesinde yatırımcı adına bağımsız bölümlerin mülkiyetinin devrine ilişkin hukuki işlemleri tamamlamak zorundadır. İhraççı, birden fazla yatırımcının aynı bağımsız bölümü talep etmesi durumunda hangi yatırımcıya öncelik verileceğini izahname veya ihraç belgesinde belirler. Böyle bir belirlemenin yapılmamış olması durumunda zaman önceliği esas alınır.

Asli edimin, izahname veya ihraç belgesinde belirlenen asli edim ifa süresi çerçevesinde proje bitiş tarihinden önce talep edilmesi durumunda,

a) Bağımsız bölümün tapuda devir işlemi yapılır veya ihraççı ile yatırımcılar arasında asli edimin yerine getirilmesi amacıyla gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ya da alım hakkı sözleşmesi imzalanır. Bu sözleşmelerin tapu kütüğüne şerh edilmesi zorunludur. Gayrimenkul satış vaadi veya alım hakkı sözleşmesine konu edilen bağımsız bölümler, ihraççı tarafından üçüncü kişilere satılamaz. Gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinde, mülkiyet devrinin gecikmesi veya gerçekleştirilememesi durumlarına ilişkin olarak, gayrimenkul sertifikalarına ilişkin öngörülen cezai şartlara yer verilmesi zorunludur.

b) MKK tarafından belirlenen ve Kurulca uygun görülen esaslar çerçevesinde gayrimenkul sertifikaları, asli edim ifa edilinceye veya itfa bedeli yatırımcıya ödeninceye kadar bloke edilir.

Tali edim ifa süresi içerisinde, ihraççı tarafından tali edime konu gayrimenkul sertifikalarına karşılık gelen bağımsız bölümlerin satılması ve elde edilen satış tutarının gayrimenkul sertifikası sahiplerine, sahip oldukları gayrimenkul sertifikaları oranında dağıtılmasına tali edim denir.

Asli edim kullanım sürelerinin bitimini takiben asli edim talebiyle başvurmayan veya başvurmasına rağmen izahname veya ihraç belgesinde asli edimin yerine getirilmesi için öngörülen şartları yerine getirmeyen yatırımcıların, tali edimi talep ettikleri kabul edilir. Tali edimin yerine getirilmesi için, ihraççı tarafından belirlenen ve izahname veya ihraç belgesinde açıklanan süre tali edim ifa süresidir.

Diğer yandan, ihraççı tarafından izahname veya ihraç belgesinde öngörülmesi ve esaslarının açıkça belirtilmesi şartıyla, tali edimi talep ettiği kabul edilen yatırımcılar tali edim ifa süresi içerisinde asli edimi talep edebilirler. Bu durumda yatırımcılar tarafından gayrimenkulün bağımsız bölümleri için verilmesi gereken sertifika sayısı, ihraç öncesi yayınlanan izahname veya ihraç belgesinde ilgili bağımsız bölüm için öngörülen sertifika sayısı ile aynı olacak şekilde belirlenir.

Tali edime konu bağımsız bölümlerin satışından elde edilen satış tutarı, tali edim ifa süresi boyunca tali edime konu bağımsız bölümlerin tamamı satılıncaya kadar vekilin özen borcu çerçevesinde yetkili kuruluş tarafından devlet tahvili, hazine bonosu, Hazine Müsteşarlığınca ihraç edilen kira sertifikaları, mevduat veya katılma hesabı olarak veya Kurulca uygun görülecek diğer sermaye piyasası araçlarına yatırılmak suretiyle yatırımcılar adına değerlendirilir ve bağımsız bölümlerin tümünün satışının tamamlanmasını takip eden 2 iş günü içerisinde yatırımcıların hesaplarına sahip oldukları gayrimenkul sertifikası oranında aktarılır.

Tali edime konu bağımsız bölümlerin satışından elde edilen satış tutarı, tali edim ifa süresinin bitmesi beklenmeden gayrimenkul sertifikalarının kısımlar halinde itfasında da kullanılabilir. Kısmi itfa işlemi, elde edilen satış tutarının tali edimi talep eden tüm yatırımcılara sahip oldukları gayrimenkul sertifikaları oranında aktarılması suretiyle gerçekleştirilir. Kısmi itfa işleminin hangi periyotlarla gerçekleştirileceği, nakdin yatırımcılara aktarım süresi gibi esaslar izahname veya ihraç belgesinde belirtilir.

Tali edim ifa süresi bitiş tarihine kadar, tali edime konu bağımsız bölümler ihraççı ve ihraççının ilişkili taraflarına satılamaz.

Tali edim ifa süresi bitiş tarihi itibarıyla satılamayan bağımsız bölümlerin olması durumunda, bu bağımsız bölümlere karşılık gelen gayrimenkul sertifikalarının itfasına ilişkin olarak ihraççı tarafından yatırımcılara yapılacak ödemelerde, gayrimenkul sertifikalarının vade tarihinden önceki üç aylık dönemde borsada oluşan ağırlıklı ortalama fiyatların ortalaması esas alınır. Bu fiyatların hesaplanamaması veya hesaplanan fiyatların sağlıklı oluşmadığının Borsa veya Kurulca tespiti halinde söz konusu bağımsız bölümlerin değerinin tespiti için bir değerleme raporu hazırlanır ve yatırımcılara yapılacak ödemelerde bu değerleme raporunda tespit edilen değer esas alınır. Ayrıca söz konusu bağımsız bölümler, hazırlanacak değerleme raporunda tespit edilen değerden aşağı olmamak şartıyla ihraççının ilişkili taraflarına satılabilir. Bu bent kapsamında yatırımcılara yapılacak ödemeler, tali edim ifa süresinin bitimini takip eden 10 iş günü içerisinde gerçekleştirilir.

Edimlerin, izahname veya ihraç belgesinde belirtilen ifa sürelerinde ve esaslar çerçevesinde yerine getirilemeyeceğinin anlaşılması projenin gecikmesi durumudur. Bu durumda,

a) Bu durumun anlaşıldığı tarihten itibaren 15 iş günü içerisinde Tebliğ çerçevesinde bir fizibilite raporu hazırlanır ve bu raporda projenin tamamlanması için gerekli olduğu belirtilen süre için Kurula ek süre talebiyle başvurulur. Kurulca verilecek bu ek süre genel zorlayıcı sebepler haricinde hiçbir şekilde proje bitiş tarihini izleyen 180 günü aşamaz.

b) Projenin geciktiği bilgisi, fizibilite raporunun sonuç bölümü, Kurulca verilen ek süre, bu kapsamda yeniden belirlenen edim kullanım ve ifa süreleri ile yatırımcılara bu süre boyunca ödenecek cezai şarta ilişkin esaslar, izahname veya ihraç belgesi ile aynı usuller çerçevesinde duyurulur.

c) Kurulca verilen ek süre çerçevesinde yeniden belirlenen ifa süreleri içerisinde asli ve tali edimler yerine getirilir ve cezai şart ödenir.

Projenin gecikmesi durumu nedeniyle Kurulca verilen ek süre sonunda veya ek süre talebinde bulunulmaması halinde vade sonunda edimlerin yerine getirilememesi veya getirilemeyeceğinin anlaşılması projenin gerçekleşmemesi durumudur. İhraççının, gayrimenkul sertifikalarının itfa bedelini ve cezai şartı yatırımcılara ödeme yükümlülüğünü yerine getirememesi durumunda,

a) İlk iş günü Kurula bilgi verilir ve konu hakkında KAP’ta özel durum açıklaması yapılır.

b) Tebliğ çerçevesinde hazırlanan güncel fizibilite raporu ile gayrimenkul sertifikası sahipleri toplantısının yeri ve tarihi en geç 30 gün içerisinde yetkili kuruluş tarafından KAP’ta ilan edilir. Anılan fizibilite raporunun hazırlanması ve gayrimenkul sertifikası sahipleri toplantısının düzenlenmesine ilişkin işlemler yetkili kuruluş tarafından yerine getirilir ve bu işlemlerden doğan masraflar yetkili kuruluş nezdinde bloke edilen fondan karşılanır.

c) Tebliğ çerçevesinde hazırlanan güncel fizibilite raporu ile gayrimenkul sertifikası sahipleri toplantısının yeri ve tarihinin KAP’ta ilan edildiği tarihten itibaren en geç 30 gün içerisinde, projenin tamamlatılması veya yetkili kuruluş nezdinde bloke edilen fonun ve gayrimenkul projesinde ihraca konu olan ancak tamamlanmayan kısmın satılarak bedelinin sahip olunan gayrimenkul sertifikaları nispetinde yatırımcılara iadesi hususunun görüşülerek karara bağlanacağı gayrimenkul sertifikası sahipleri toplantısı yapılır. Gayrimenkul sertifikası sahipleri toplantısına mahiyetine uygun düştüğü ölçüde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun anonim şirketlerin genel kurul toplantılarına ilişkin hükümleri uygulanır. Gayrimenkul sertifikası sahipleri toplantısında toplantı nisabı aranmaksızın toplantıya katılanların çoğunluğunun alacağı karara göre hareket edilir.

ç) Gayrimenkul sertifikası sahipleri toplantısında başka yönde bir karar alınmadıkça;

– Projenin tamamlatılması yönünde karar çıkması halinde, yatırımcılar tarafından anlaşma sağlanacak üçüncü kişilerce proje tamamlatılarak edimler bu kişi tarafından yerine getirilir.

– Yetkili kuruluş nezdinde bloke edilen fonun ve gayrimenkul projesinde ihraca konu olan ancak tamamlanmayan kısmın satılarak bedelinin sahip olunan gayrimenkul sertifikaları nispetinde yatırımcılara iadesi yönünde karar çıkması halinde, kalan fon ile tamamlanmayan kısmın satışından elde edilen tutar, yatırımcılara sahip oldukları gayrimenkul sertifikaları nispetinde dağıtılarak gayrimenkul sertifikaları itfa edilir.

5.8.1.5. İhraçtan Elde Edilen Fonların Kullanım Şekli

Gayrimenkul sertifikası ihracı karşılığında elde edilen fon yetkili kuruluş tarafından, bir banka nezdinde açılan özel bir hesapta toplanır ve vekilin özen borcu çerçevesinde devlet tahvili, hazine bonosu, Hazine Müsteşarlığınca ihraç edilen kira sertifikaları, vadeli mevduat veya katılma hesabı olarak veya Kurulca uygun görülecek diğer sermaye piyasası araçlarına yatırılmak suretiyle ihraççı adına değerlendirilir.

İhraçtan elde edilen toplam fonun yalnızca Tebliğ çerçevesinde hazırlanacak değerleme, fizibilite ve inşaat ilerleme raporlarının yetkili kuruluş tarafından hazırlatılması için asgari ücret tarifesi dikkate alınarak hesaplanan kısmı yetkili kuruluş tarafından bloke edilir.

İhraçtan elde edilen fonun yüzde yirmi beşlik kısmı inşaat başlamadan önce doğrudan; yüzde altmış beşlik kısmı inşaat ilerleme raporlarında belirlenen oranlar ölçüsünde ve geriye kalan yüzde onluk kısmı ise tüm edimler ifa edildikten sonra yetkili kuruluş tarafından ihraççıya aktarılır. Bağımsız bölümlerin başka bir kişi veya kurum tarafından tamamlanması durumunda ise bu fon aynı usul ve esaslar çerçevesinde söz konusu kişi veya kuruma aktarılır. İnşaat ilerleme raporlarına göre aktarımın hangi esaslar çerçevesinde yapılacağı ihraççı tarafından izahname veya ihraç belgesinde belirtilir.

İtfa bedelinin ve oluşabilecek cezai şartın yatırımcılara ödenmesinin bir banka tarafından garanti altına alınması, bu ödemelere ilişkin olarak banka teminat mektubu alınması veya gayrimenkul projesinin tamamlanması için sigorta yaptırılması durumlarında, ihraçtan elde edilen fonun tamamının doğrudan ihraççıya aktarılması mümkündür.

5.8.2. Kira Sertifikası

Kira sertifikası son yıllarda gündeme gelen taşınmaz ekonomisi ile ilişkili önemli bir finansal araçtır. Kira sertifikasının yasal dayanağı 6362 Sayılı Kanunun 61’nci maddesi ve buna dayanılarak 13.06.2013 tarih ve 28670 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kira Sertifikaları Tebliği’dir. Kira sertifikaları; sahipliğe, yönetim sözleşmesine, alım-satıma, ortaklığa, eser sözleşmesine dayalı olarak veya bu sayılanların birlikte kullanılması yoluyla oluşturulan portföy çerçevesinde varlık kiralama şirketlerince ihraç edilebilmektedir. Kira sertifikasının ihraca dayanak varlıkları arasında gayrimenkuller de bulunmaktadır (Tebliğ, Md. 5/4). Kira sertifikalarına yönelik düzenlemenin yapıldığı 2010 yılı sonrasındaki piyasa gelişmeleri incelendiğinde, 2011 ve 2013 yıllarında kira sertifikası ihracının yapıldığı görülmektedir.

4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 7/A maddesinde kira sertifikası düzenlenmiştir. Bunun dışında 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ve Kira Sertifikaları ve Varlık Kiralama Şirketlerine İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (Seri :III, NI: 43; 1 Nisan 2010) temel esasları açıklamaktadır. Amaç; kira sertifikalarının SPK kaydına alınması, ihracı ve satışı ile varlık kiralama şirketlerinin kuruluş ve faaliyetlerine ilişkin esasları düzenlemek olarak tespit edilmiş, Tebliğ adı ve kapsamı kira sertifikası olarak belirtilmesine rağmen, tanımlar bölümünde kira sertifikası kira sukuku olarak tanımlanmış ve tebliğ ile sukuk işleminin hukuksal altyapısı hazırlanmıştır.

Hazine Müsteşarlığı’nın bağlı olduğu Bakan’a; Kanun kapsamındaki halka açık olmayan kurum ve kuruluşlara ait taşınır ve taşınmazlar ile kullanma, yararlanma, işletme ve sair haklar gibi maddi olmayan varlıklara ilişkin, ilgili kurumların görüşleri alınarak alım, satım, geri alım, kiraya verme, geri kiralama, bedelli veya bedelsiz devir ve benzeri işlemleri mevzuatta yer alan şekil kurallarına tabi olmaksızın tesis etmeye ve bu işlemleri aynı usule tabi olarak yapmak üzere kuruluş, tescil, denetleme, sermaye, tasfiye ve işleyişe ilişkin mevzuat hükümlerine bağlı olmaksızın varlık kiralama şirketleri kurma veya varlık kiralama şirketleri kurmak üzere kamu sermayeli kurumları görevlendirme yetkisi verilmiştir.

Uluslararası genel kabul gören sahipliğe, yönetim sözleşmesine, alım-satıma, ortaklığa ve eser sözleşmesine dayalı olmak üzere toplam 5 yeni kira sertifikası türü tanımlanmış ve bu işi yapmak için öncelikle Varlık Kiralama Şirketinin kurulması ve finansman ihtiyacı olan başka şirketlere de kira sertifikası ihraç edebilmelerine imkan sağlanmıştır. Bir Varlık Kiralama Şirketinin aynı anda birden fazla kira sertifikası ihracı yapabilmesine imkan tanınmış ve varlık tanımı; 6362 Sayılı Kanuna uygun olarak varlık ve hakları kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Kiralama şirketleri; bankalar, portföy aracılığı, genel saklama hizmeti veya aracılık yüklenimi faaliyetinden herhangi birini yürütecek aracı kurumlar, ipotek finansmanı kuruluşları, payları borsada işlem gören gayrimenkul yatırım ortaklıkları, kurulun kurumsal yönetime ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde belirlenen birinci ve ikinci gruptaki halka açık ortaklıklar, derecelendirme kuruluşlarından talebe bağlı olarak notlandırma ölçeğine göre ihracın para birimi cinsinden yatırım yapılabilir seviyeye denk gelen uzun vadeli derecelendirme notunu alan ortaklıklar ile sermayelerinin % 51 veya daha fazlası doğrudan Hazine Müsteşarlığı’na ait olan ortaklıklar tarafından kurulabilir.

Sahipliğe, yönetim sözleşmesine, alım-satıma, ortaklığa ve eser sözleşmesine dayalı olmak üzere sukuk ihraçlarında, sukuka konu olan taşınmaz veya hakların değerinin belirlenmesinde Sermaye Piyasası Kurulunun ilgili düzenlemeleri uyarınca değerleme şirketleri tarafından değerleme raporu ile tespiti zorunludur.

5.9. Gayrimenkule İlişkin Diğer Sertifikalar ve Kullanımı

5.9.1. Konut Sertifikası

Kronolojik olarak 1980 sonrası Türkiye’de gayrimenkul finansmanında kullanılması düşünülen piyasa mekanizmasına dayalı ilk araçlar konut ve arsa sertifikaları olmuştur. Bu araçlar sırasıyla; gayrimenkul yatırım ortaklıkları ve gayrimenkul sertifikalarıdır.

Konut sertifikaları; mevzuatta ilk olarak 1989 yılında düzenlenmiştir. Konut sertifikası, belli bir konut projesinin finansmanında kaynak yaratılması amacıyla, değeri bir metre karelik brüt konuta eşdeğer olarak hamiline düzenlenmiş menkul kıymettir. Konut sertifikası ile; tasarrufların konut maliyetlerindeki artışa göre korunması ve küçük tasarruf sahiplerinin uzun vadede konut sahibi olması sağlanmaktadır. 15.10.1989 tarih ve 20313 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Halkalı Konut Sertifikaları Yönetmenliği çerçevesinde Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi 1989 yılında hamiline yazılı 5 yıl vadeli 1 m2’lik konut karşılığı olan konut sertifikalarını, Halkalı Toplu Konutları’nın 250.000 m2’si için borsaya kote etmiştir. Konut sertifikası ihracı yoluyla sağlanan kaynak Toplu Konut Fonuna aktarılmıştır. Sertifikalar 120 m2’den büyük olmayan Toplu Konut Yönetimince desteklenen toplu konut projelerinde kullanılabilecek ve bu konutların en çok 30 m2’lik bölümü için konut kredisi verebilecektir.

Konut sertifikasının ilk uygulaması; ilk ihraç fiyatının yüksek oluşu, konut ediniminde şerefiye istenmesi, konut edinimi için 5 yıllık bir sürenin gerekmesi ve sertifikası getirisinin altında kalması gibi nedenlerle istenen sonucu vermemiştir. Borsada işlem görmesine rağmen, sertifika fiyatının her ay TOKİ tarafından yeniden belirlenmesinin gerçekçi fiyat oluşumuna engel olması, sertifikaların ihracı sırasında bir metre kare konut sertifikası için belirlenen 735.000 TL’nin (resmi birim fiyatlarına ve rayiç metrekare konut fiyatlarına göre) değer olarak yüksek belirlenmiş olması sonucunda küçük tasarruf sahiplerinin enflasyon karşısında korunamaması ve konut sahibi olabilmek için ihraç tarihinden itibaren konut alımı için belirlenen 5 yıllık sürenin yetersiz kalması gibi unsurlar Halkalı konut sertifikası sisteminin başarısız olmasından etkiliolmuştur.

Son olarak 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 6’ncı maddesinde de konut sertifikası düzenlenmiştir. Konut ve işyeri sahibi, ayni hak sahibi veya kiracılarına bir uzlaşma aracı olarak teklif edilebilecek bir araç olarak görülmektedir. Bu araç; konut, işyeri, arsa veya dönüşüm projeleri özel hesabından kredi veya mülkiyet ya da sınırlı ayni hak sağlayan bir sertifika olarak tanımlanmıştır.

6306 Sayılı Kanunun 6’ncı maddesinin 3’üncü fıkrasında “anlaşma ile tahliye edilen, yıktırılan veya kamulaştırılan yapıların maliklerine ve malik olmasalar bile bu yapılarda kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi olarak en az bir yıl ikamet ettiği veya bunlarda işyeri bulunduğu tespit edilenlere konut, işyeri, arsa veya dönüşüm projeleri özel hesabından kredi veya mülkiyet ya da sınırlı ayni hak sağlayan ve usul ve esasları Bakanlıkça belirlenen konut sertifikası verilebilir” denilmektedir. Mevzuatta açıkça tanımlanan konut sertifikası ile Sermaye Piyasası Mevzuatında yer alan gayrimenkul sertifikası gibi araçların dönüşüm projelerinde rasyonel biçimde uygulanabilmesi için sertifikaya esas değerleme işleminin güvenli biçimde yapılması ve özellikle sertifikanın nakde dönüşümünün kamu bankalarınca garanti edilmesi ve gerektiğinde TOKİ, belediyeler ve diğer kamu kurumlarının konut ve diğer taşınmazlarının ediniminde sertifikanın ödeme aracı olarak işlem görmesi zorunlu görülmektedir. Dönüşüm projelerinde bu biçimde uygulama, Bakanlık ve yerel yönetimlerce günümüze kadar yapılamamış olup, bunun temel nedeninin mevzuat altlığının yetersizliği olduğu ifade edilmektedir. Benzer durumun kira sertifikası (sukuk) ve imar hakkı aktarımı gibi araçların gayrimenkul piyasalarında rasyonel kullanımı açısından da geçerli olduğunun vurgulanması gerekmektedir.

Dönüşüm alanındaki maliklere taşınmazların bedelinin ödenmesi yerine öncelikle uygulama alanında yapılacak konut ve işyeri verilebileceği gibi, yapılacak olan değerleme çalışması sonrası malikin alacağının olması durumunda ise taşınmaz mülkiyetinin menkul değere dönüşmesi, taşınmazın yerine ilgili kurumun kamu hizmetine tahsis edilmemiş taşınmazlarından verilmesi veya imar hakkı transferi yolu ile denkleştirme işlemlerinin yapılması da mümkündür. İlke olarak dönüşüm projelerinde maliyetin geri kazanılması ve proje sonucunda başabaş noktasında olunması, ideal bir sonuç olacaktır. Ancak özellikle sosyal amaçlı dönüşüm projelerinde maliyetin tamamı yerine belirli bir oranının geri kazanılması da hedeflenebilir. 6306 Sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği’nin 13’üncü maddesine göre uygulama alanında yapılıp malike verilecek olan konut ve işyerinin inşaat maliyet bedelinin saptanmasında ihale bedeli, arsa edinim bedeli, proje giderleri, yıkım ve nakliye giderleri, değerleme hizmetinin masrafları, zemin iyileştirme giderleri ve müşavirlik giderleri kalemlerinden oluşmaktadır. Bu işlemde sıklıkla proje maliyetinin, üretilen işyeri ve konutun piyasa değerinin altında kalması sorunu ile karşılaşılacağından, proje uygulama maliyetinin, uygulama sonrası eşdeğeri olan konut ve işyeri alanına karar verilmesi gerekecektir. Ancak inşaat alanı veya puan bazlı işlemde, proje sonrası bulunulan yer, blok, kat ve yön ile diğer etkenlere bağlı olarak konut ve diğer yapıların değerlerindeki değişimin analize katılması veya şerefiyelendirme uygulamasında sıklıkla sorunlarla karşılaşılmaktadır.

5.9.2. Arsa Sertifikası ve Bazı Bina Sertifikaları

Sertifikalaştırmaya dayalı gayrimenkul finansman denemesinin bir başka örneği ise arsa sertifikalarıdır. Arsa sertifikası, belediye sınırları içinde imar ve tevzi planları ile parselasyonu yapılmış konut üretimine müsait, altyapı projeleri tamamlanmış arsaların birim yüz ölçümlerini temsil eden menkul kıymetlerdir. Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünce, 1989 yılında uygulamaya konulan kentsel arsa üretim projesi ile sertifika karşılığı arsa satışı hedeflenmiştir. Bu amaçla müstakil ve çok katlı blok türündeki konut arsaları için toplam 18.930 adet arsa edinme sertifikası satılmıştır. Sistemin işleyişinde arsaların parsel üretiminin yapılması ve bunların kira çekilişi yoluyla hak sahiplerine dağıtımı söz konusudur. 15.12.2004 tarih ve 5273 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca mülga Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü’nün arsa edinme sertifikaları ile ilgili yükümlülükleri de Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nca yerine getirilmektedir.

Binalar ve özellikle konut yapıları için üretilen enerji verimliliği ve güvenlik sertifikalarının da güvence olarak kullanılması ve sermaye piyasalarında işlem görmeleri mümkündür. ABD Yeşil Bina Konseyi tarafından geliştirilen yeşil bina sertifikası (LEED) ve İngiltere’de Yapı Araştırma Kurumu tarafından verilen BREEAM adlı sertifika bu alanda en sık bilinen örneklerdir. Binaların sertifika alınarak yeşil bina kriterlerine göre tasarımı ve inşası için öncelikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca çalışma yapılması ve sertifika uygulamasının yaygınlaşmasından sonra söz konusu aracın para ve sermaye piyasalarına entegrasyonu yoluna gidilebilecektir. Enerji performansı değerlendirme çalışmalarına yönelik olarak kullanılan; tekil aile konutu, standart apartman, standart apartman ve rezidans veya lüks konutlar için standartlar geliştirilmiş olup, bu amaçla birçok kurum tarafından geliştirilmiş standartlar ve sertifika uygulama çalışmaları bulunmaktadır. Ancak Türkiye’de konut sertifikalarının uygulanması ve mali piyasalara entegrasyonu alanında henüz yeterli bir çalışmanın yapılamamış olduğu gözlenmektedir.

5.9.3. Türkiye Varlık Fonu Kurulması ve Faaliyet Alanları

Genel olarak nakit ve bütçe fazlası ve/veya petrol gibi doğal kaynak gelirine sahip ülkeler tarafından, gelecek yıllara matuf rezerv tutmak için kurulan, 2016 Haziran sonu verilerine göre kontrollerindeki aktif büyüklük tutarı yaklaşık olarak 6 trilyon 84 milyar ABD Dolarına ulaşan ve dünyada üzerinde genel kabul sağlanan, Ulusal Varlık Fonu, Ulusal Yatırım Fonu, Devlet Refah Fonu, Ulusal Refah Fonu, Ülke Yatırım Fonu, Egemen Varlık Fonu veya Bağımsız Varlık Fonu gibi isimlerle tanımlanan, ülkelerin resmi rezervleri haricindeki milli varlıklarını ve birikimlerini ifade eden ‘Sovereign Wealth Funds’ benzeri bir yapının Türkiye’de kurulması 6741 Sayılı Kanun ile gerçekleştirilmiştir.

2016 tarih ve 6741 Sayılı Kanun ile Türkiye Varlık Fonunun kurulmasının yanı sıra genel olarak vergi, enerji, kamulaştırma ve yatırımların teşviki gibi önemli alanlarda düzenlemeler yapılmaktadır. Başlangıçta kamu kaynakları ve çeşitli fonlardan aktarılarak oluşturulacak Türkiye Varlık Fonu kaynakları, zamanla kendi kaynağını yaratan bir yapıya sahiptir. Bu çerçevede, ilk aşamada devlete ait çeşitli fon ve gelirlerin belirli bir yüzdesi alınarak Türkiye Varlık Fonu kaynaklarının oluşturması planlanmıştır. Ulusal Varlık Fonları, kamuya ait çeşitli varlıkların belirli kurumsal yönetim ilkelerine bağlı olarak yönetileceği şekilde düzenlenen özel amaçlı yatırım fonlarıdır. Bu fonlar ile kalkınmanın lokomotifi olan reel sektör yatırımlarına, stratejik sektör, şirket ve projelere uzun vadeli kaynak sağlanması yoluyla kalkınmanın hızlandırılması, ekonomide sürdürülebilir büyüme oranlarının yakalanması ve ekonomik istikrarın sağlanması hedeflenmektedir. Sürdürülebilir büyüme ve finansal kalkınmayı sağlamak üzere son on yıllık süreçte Körfez ülkeleri, Norveç, ABD, Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya ve Singapur gibi gelişmiş ülkelerde Ulusal Varlık Fonu (UVF) modeli ön plana çıkmaktadır.

Türkiye, G-20 ülkeleri içerisinde Ulusal Varlık Fonu olmayan tek ülkedir. Türkiye, özellikle kamu otoritesi olarak oldukça çeşitli ve büyük bir varlık portföyüne sahiptir. Ayrıca verilen teşvikler ile emeklilik sistemi üzerinden büyüyen bir fon pazarı bulunmaktadır. Mevcut durumda kamuya ait gelir ve fon fazlalarının çeşitli yatırım araçlarına yönlendirildiği görülmektedir. Bu fonların, reel sektöre uzun vadeli yatırım çerçevesine olanak sağlayacak bir üst fonda birleştirilmesi ile ülkemizin 2023 hedeflerine sağlıklı bir şekilde ulaşması sağlanacaktır. Varlık fon, bir çarpan etkisi ile sadece ülkemizde planlanan büyük ölçekli sabit sermaye yatırımlarının finansmanını sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda sermaye piyasalarının da gelişimine katkı yapmaktadır. Bu yolla, bankacılık sisteminin finans sektöründeki hakim rolü azaltılarak, altyapı ve gayrimenkul fonları gibi sermaye piyasası ürünleri de ön plana çıkarılabilecektir542. Diğer taraftan, yurtiçi ve yurtdışında finansal risklerin artması ile yaşanan ekonomik dalgalanma dönemlerinde, yabancı yatırımcıların gerçekleştirdikleri fon çıkışlarının varlık fiyatlarında sert düşüşlere yol açması ve yerli yatırımcıların spekülatif döviz talebinin artması, piyasalarda likiditenin azalmasına ve finansal istikrara yönelik endişelere yol açmaktadır. Bu sorunların çözümü için, finansal stres ortamında piyasalarda stabilize edici bir görev üstlenecek, kamu fonlarının konsolide olarak yönetildiği, güçlü bir Ulusal Varlık Fonunun oluşturulması, ülke tasarruflarının büyüklüğünü ve gücünü görünür kılarak piyasalarda gerekli güven ortamını yaratacak ve ülkemizin uluslararası kredibilitesinin artmasını katkı yapacaktır.

Ulusal Varlık Fonlarının dünyadaki örnekleri incelendiğinde, tasarrufların emeklilik sistemi aracılığıyla ulusal varlık fonlarına aktarıldığı, kamusal fonların konsolide edilerek uzun vadeli yatırım perspektifleri ile değerlendirildiği ve bu yolla büyümeye katkı sağlandığı, Ulusal Varlık Fonu yönetimlerinin Merkez Bankaları ile koordinasyonunun sağlanması ile finansal istikrarın gözetildiği görülmektedir543.

26.08.2016 tarih ve 6741 sayılı Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun “Türkiye Varlık Fonu” başlıklı 3’üncü maddesinde; (i) Şirketin yapısına ve işleyişine ilişkin usul ve esaslar Bakanlar Kurulu tarafından belirleneceği ve Şirket tarafından hazırlanan Türkiye Varlık Fonu İçtüzüğünün ticaret siciline tescili ile Türkiye Varlık Fonunun kurulacağı, (ii) gerek görülmesi hâlinde Türkiye Varlık Fonuna bağlı alt fonların kurulabileceği, (iii) Şirket ve bağlı şirketleri ile Türkiye Varlık Fonu ve Türkiye Varlık Fonu bünyesinde kurulacak alt fonları kapsayan üç yıllık stratejik yatırım planı yönetim kurulu tarafından hazırlanacağı ve Bakanlar Kurulunun onayı ile yürürlüğe gireceği ve (iv) Bu fonların kuruluşu, yapısı, işleyişi, yönetimi ve yapacağı işlemler Türkiye Varlık Fonu İçtüzüğü ile Şirket esas sözleşmesi hükümleri dâhilinde belirleneceği hususları hüküm altına alınmıştır.

6741 Sayılı Kanunun 1’inci maddesi ile Türkiye Varlık Fonunun kurulması, yönetimi ve faaliyetlerine ilişkin esasların belirlenmesi; 2’inci maddesi ile Türkiye Varlık Yönetimi Anonim Şirketinin kuruluşu, statüsü, özellikleri, tabi olduğu hukuk, kuruluş sermayesi, sermaye sahibi; 3’üncü maddesi ile Türkiye Varlık Fonu ile Türkiye Varlık Fonuna bağlı alt fonların Türkiye Varlık Yönetimi Anonim Şirketi tarafından kurulacağına dair düzenleme yapılmıştır. Aynı Kanunun “Türkiye Varlık Fonunun kaynakları ve finansman sağlanması” başlıklı 4’üncü maddesine göre Türkiye Varlık Fonunun kaynakları; (i) Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca özelleştirme kapsam ve programında bulunan ve Türkiye Varlık Fonuna devrine karar verilen kuruluş ve varlıklar ile Özelleştirme Fonundan Türkiye Varlık Fonuna aktarılmasına karar verilen nakit fazlasından, (ii) Kamu kurum ve kuruluşlarının tasarrufu altında bulunan ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlıklardan; Bakanlar Kurulu tarafından Türkiye V arlık Fonuna aktarılmasına veya Şirket tarafından yönetilmesine karar verilenlerden, (iii) Türkiye Varlık Fonu tarafından yurtiçi ve yurtdışı sermaye ve para piyasalarından ilgili mevzuat kapsamında yer alan izin ve onaylar aranmaksızın sağlanan finansman ve kaynaklardan, (iv) Para ve sermaye piyasaları dışında diğer yöntemlerle sağlanan finansman ve kaynaklardan oluşmaktadır. Finansman sağlamada Türkiye Varlık Fonu portföyü üzerinde teminat, rehin, kefalet ve ipotek tesis edilebilecektir.

6741 Sayılı Kanunun 4’üncü maddesi ile Türkiye Varlık Fonu kaynakları ile kaynakların fona aktarılmasına karar verecek mercii belirlenmiştir. Ayrıca belirtilen kaynaklar haricinde Türkiye Varlık Fonuna iç ve dış piyasalardan finansman sağlanması imkanı da tanınmıştır. “Muafiyet ve İstisnalar” başlıklı 8’inci maddesinin 6’ıncı fıkrasına göre Şirket tarafından kurulacak varlık kiralama” 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Şirketleri Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 7/A maddesi çerçevesinde kurulan varlık kiralama şirketlerine tanınan bütün hak, istisna, indirim ve muafiyetlerden yararlanacaktır. Bu madde uyarınca kurulan varlık kiralama şirketleri, ihraç etmiş oldukları menkul kıymetlere ilişkin, ihraççıların tabi olduğu Borsa İstanbul Anonim Şirketine ödenmesi gereken kayıt ücreti ve kotasyon ücretinden muaf olacaktır. 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 7/A maddesine göre söz konusu Kanun kapsamındaki halka açık olmayan kurum ve kuruluşlara ait taşınır ve taşınmazlar ile kullanma, yararlanma, işletme ve sair haklar gibi maddi olmayan varlıklara ilişkin, ilgili kurumların görüşleri alınarak alım, satım, geri alım, kiraya verme, geri kiralama, bedelli veya bedelsiz devir ve benzeri işlemleri mevzuatta yer alan şekil kurallarına tabi olmaksızın tesis etmeye ve bu işlemleri aynı usule tabi olarak yapmak üzere 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun kuruluş, tescil, denetleme, sermaye, tasfiye ve işleyişe ilişkin hükümlerine bağlı olmaksızın özel hukuk tüzel kişiliğini haiz varlık kiralama şirketleri kurmaya veya özel hukuk tüzel kişiliğini haiz varlık kiralama şirketleri kurmak üzere kamu sermayeli kurumları görevlendirmeye Bakan yetkili kılınmıştır. Bu şirketler söz konusu taşınır ve taşınmazlar ile maddi olmayan varlıklara dayalı olarak, hasılatı Müsteşarlığa aktarılmak üzere yurt içi ve yurt dışı piyasalarda kira sertifikası ihraç edebilir. Bu ihraçlara konu olan varlıklar üzerinde, ihracın vadesi süresince ihraç koşullarına aykırı herhangi bir hukuki işlem tesis edilemez. Bu husus, ilgili taşınmazın tapu kütüğüne şerh edilir. İlgili kurumlar, varlık kiralama şirketlerinin bu madde kapsamındaki taşınır ve taşınmazlar ile haklar ve diğer maddi olmayan varlıklarda tasarruf etmesini teminen tapu sicilinde değişiklik dahil gerekli her türlü işlemleri münhasıran Müsteşarlığın yazılı başvurusu üzerine gerçekleştirirler.

Bakan tarafından kurulmasına karar verilen ve tamamı Hazine Müsteşarlığına ait olan varlık kiralama şirketlerinin denetimi Hazine Müsteşarlığının denetimi çerçevesinde yürütülecektir. Bu madde kapsamında kurulan varlık kiralama şirketlerine ait her türlü taşınmazlar, 9/5/2012 tarihli ve 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu ile ihdas edilen zorunlu deprem sigortasına tabi olmayacaktır. Kurulan varlık kiralama şirketlerine ait mallar ve her çeşit varlıklar, ceza ve takip hukuku başta olmak üzere ilgili diğer mevzuat uygulaması bakımından devlet malı hükümlerine tabidir. Bu madde uyarınca yapılacak kiralama işlemleri, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun kira sözleşmelerine ilişkin hükümlerine tabi değildir ve söz konusu işlemler hakkında bu madde uyarınca taraflar arasında düzenlenecek sözleşme hükümleri uygulanır. Bu maddenin birinci fıkrasındaki iş ve işlemler ile Devlet iç borcu, Devlet dış borcu ve nakit yönetimi kapsamında yapılan iş ve işlemler, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine tabi olmayacaktır. Belirtilen hususlara ilişkin uygulama usul ve esasları Bakan tarafından belirlenecektir. 4749 Sayılı Kanunun 7/A maddesi uyarınca kurulan varlık kiralama şirketlerine tanınan tüm hak, istisna, indirim ve muafiyetler, Şirket tarafından kurulacak varlık kiralama şirketlerine de kıyasen uygulanacaktır.

6741 Sayılı Kanunun 8’inci maddesi ile Türkiye Varlık Fonu ile kurulacak olan bağlı şirketin, ulusal ve uluslararası finans piyasalarında faaliyet göstermesi hedeflenmektedir. Finansal piyasaların dinamik yapısına uygun olarak bu kuruluşların esnek yapıda oluşturulması hedeflenmiştir. Bu kapsamda şirket ile bağlı ortaklıklarına, iştirakleri ile Türkiye Varlık Fonu ve alt fonlarına muafiyet ve istisnalar getirilmiştir. Türkiye Varlık Fonunun kurulması ile ekonominin yapısal sorunlarına katkı sağlamasının yanı sıra, Türkiye’nin uluslararası piyasalardaki etkinliğine de katkı sağlayacaktır. Ulusal V arlık Fonları, devlet kontrolünde kaynakların toplandığı bir çeşit havuz özelliğini taşımaktadır. Bu kapsamda, Türkiye Varlık Fonu ile alt fonların ve bağlı şirketin birçok konuda muafiyete sahip olarak düzenlenmesi yerli ve yabancı yatırımcılar için yatırım ortamının istikrarını ve uluslararası kredibilitesinin artmasına katkı yapacaktır. Bunun dışında kurulan varlık fonuna alınan taşınmaz, taşınmaz projesi ve sınırlı ayni haklara ilişkin değerleme çalışmaları ile taşınmazların kira tespitlerinin değerleme uzmanları tarafından yapılması zorunlu olacaktır. Bu bakımdan varlık kiralama şirketlerinde olduğu gibi gayrimenkul fonları ve varlık fonu, değerleme uzmanları için yeni bir çalışma alanı olarak görülmektedir.

Emlakçıları Bekleyen En Büyük Zorluklar Nelerdir?


Alex Pilarski, 40 yılı aşkın bir süredir gayrimenkul sektöründe ve şüphesiz böylesine uzun bir zaman diliminde sayısız başarı ve tecrübe edinen başarılı bir danışman. Gayrimenkul danışmanları kariyerleri boyunca çok sayıda zorluk yaşarken, uzun yıllardır bu sektörün içerisinde yer alan ve bir çok zorlukla mücadele ederek başarılı bir gayrimenkul danışmanı olmayı başaran Alex Pilarski yaşadığı deneyimleri bu sektörde kariyer yapmak isteyen danışmanlar için sıralıyor.

 ZorIukIar, başarının değerini arttıran süsIerdir. – MoIiere

 Her şey, koIay oIana kadar zordur. – Dan MiIIman

 İnsanIar fırtınaIardan sonra, bitkiIerde oIduğu gibi daha taze, daha canIı görünür. – Stefan Zweig

 Hiçbir şey zor değiIdir, yeter ki onu ufak parçaIara ayırmasını biIeIim. – Henry Ford

1. Günlük, Haftalık ve Aylık Döngüde Yeteri Kadar Müşteri Adayıyla Konuşmamak

Günlük kendinize minimum bir sayı belirlemeli ve her gün bunu gerçekleştirmek için çabalamalısınız. Ben günlük olarak 99 sayısını seçerdim ve Pazartesi’den Cuma’ya sabah 5 – akşam 9 arası bunu uygulardım. Her 99 kişide bir tane önemli iş çıkarken, aynı zamanda aranmaması gereken kişilere de dikkat etmelisiniz.

2. Müşteri Ararken Motivasyonu Sürdürmek

Hareketlilik beraberinde motivasyonu da getirir. Kimse uyanır uyanmaz 100 kişiyle görüşmek istemez. Başarınızı sonuca değil, yaptığınız aramalara odaklayın. Sonuçlara odaklanmanız motivasyonunuzu düşürecektir.

3. İşi Takip Etmek ve Sorulara Zamanında Yanıt Vermek

Bu zorluğun üstesinden gelmek için yılın her günü için bir dosya ayırın ya da bir CRM sistemi kullanın. Bu hatırlatıcıları ayırarak potansiyel müşterileri de daha kolay takip edeceksiniz. Bir fırsat oluştuğunda çabuk cevap vermeye çalışın çünkü istatistiklere göre satışların yüzde 50’sini ilk yanıt verenler gerçekleştiriyor.

4. Diğer Danışmanlarla Rekabette Kalabilmek İçin Düşük Komisyonla Çalışmak

Farkınızı müşterilere göstermek için ayrıntılı bir pazarlama planı oluşturun, onlara neler katacağınızı hissettirin. Bu planda yüksek satış rakamlarına ulaşmak için kullanacağınız tüm taktikler yer almalıdır. Kilit nokta olabildiğince çok müşteriyi kendinize çekmek ve bunun için de tekliflerinizi ayrıntılı sunmalısınız.

5. Abartma ve Sunumlarda Gereğinden Fazla Konuşma

Kilit nokta her zaman için müşterilerinizi dinlemek ve sunumdan önce soruları sormak. Birçok gayrimenkul danışmanı sadece sunum yapıyor ve yeteri kadar soru yöneltmiyor.

6. Daima İşi Geliştirme Yollarını Arama

Başta da dediğimiz gibi günlük, haftalık ve aylık programlar yapın, işlerinizi analiz edin. Günlük yapacaklarınıza ve bunları nasıl geliştireceğinize odaklanın. Hedefiniz her zaman için daha az zamanda, daha az masrafla daha iyi sonuçlara ulaşmak olmalı.

7. Tencere Yuvarlanmış Kapağını Bulmuş!

Kimlerle takılıyorsunuz? Ofisinizdeki en üretken kişiler kimler? Eğer onlar gibi başarılı olmak istiyorsanız doğru yerdesiniz fakat değilse, çevrenizdeki kişileri yeniden değerlendirmelisiniz.

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

Şerefiye Nedir?

images (5)

Aynı özelliklerde olan daireler için farklı fiyatların belirlenmesi işlemine şerefiye denir. Fiyatlar bu işlem ile artabilir ya da azalabilir.

Aynı apartmanda, aynı katta ve aynı özellikte olan dairelerin fiyatları baktığı cepheye göre farklılık gösterebilir. Dairenin baktığı cephe gibi şerefiye bedelini etkileyen birçok özellik bulunmaktadır. Bu özelliklerden en çok kullanılanları: Dairenin manzarası, yüksekliği, baktığı yön, sosyal imkanlara uzaklığı, yola uzaklığı, emniyet durumu, balkon durumu, asansör durumu, gürültü durumu, bahçe durumu, kat durumu ve gün ışığı alımıdır.

Bu özelliklerin önemi duruma göre değişkenlik gösterir. Örneğin, Türkiye’de giriş katındaki evler güvenlik sebepleriyle daha az tercih edilirken, Avrupa’da giriş-çıkış kolaylığı yönüyle daha çok tercih edilir.

Şerefiye Farkı Nedir?

Şerefiye bedelini daireyi satın alacak kişinin ödemesi gerekiyor. Fakat, her ne kadar şerefiye konutu satan tarafından belirleniyor gibi görünse de, bir bakıma alıcı tarafından da belirlenir. Bu özelliklerin önemi alıcıya göre farklılık gösterdiği için sabit bir değeri olamaz. Örneğin çocuğu olan aileler parkı olan havuzlu daireleri tercih ederken, yaşlı ve çocuksuz aileler gürültüsüz, sakin olmasına dikkat eder. Bazı insanlar doğa manzaralı daireleri tercih ederken, bazı insanlar kalabalığı tercih eder.

Şerefiye Hesabı Nasıl Yapılır?

Türkiye’de genellikle bu hesap eskiden kalma yöntemler ile yapılıyor. Güney cepheli ve orta katta bulunan daireler en çok prim ile satılan daireler oluyor. Fakat doğru bir şekilde şerefiye hesabı yapmak tecrübe ve emek ister.

Alıcılar bu konuda dikkatli olup avantaj sağlayabilir. Alıcının, inşaat firmasının yanlış hesapladığı bir daireyi, doğru tespit edip kar elde etmesi mümkün. Dairenin çevresinde bulunan evlerin fiyatları size fikir verebilir.

Şerefiye hesabı yapılmadan önce tüm bilgiler en ince ayrıntısına kadar toplanmalıdır. Her özellik için bir puan belirlenir ve evlerin karşılarına sahip olduğu özelliklere göre puanlar yazılır.

Günümüzde bu işlemler için şerefiye programları kullanılmaktadır. Konut adedi, toplu konut alanının toplam metrekaresi, parsel metrekare alanları, bloktaki parsel sayısı ve daire sayısı, kattaki daire adedi, güneş yönü, balkon puanı, park puanı, teras alanı, deniz görme açısı, cadde genişlikleri gibi değerler girilerek sonuç hesaplanır. Sisteme girilen verilerin doğru ve eksiksiz olması gerekiyor. Yapılan hesaplama sonucunda çıkan bedel, şerefiye bedeli olarak daire fiyatına ekleniyor.

 

 

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Kira Kontratı Nasıl Doldurulur?

Ev veya iş yeri gibi bir mülk kiralanacağı zaman kiracı ile mülk sahibi arasında yazılı bir anlaşma yapılması gerekiyor. Kiralama sürecinin ve koşullarının anlatıldığı bu anlaşmayı kira sözleşmesi veya kira kontratı olarak adlandırıyoruz.

Neden Kira Kontratı Yapmalıyız?

Mülk sahibi ile kiracı arasında yapılacak olan kira kontratı büyük önem taşır. İmzalanan kontrat ile her iki tarafın da hakları yasal olarak güvence altına alınır. Ayrıca iki taraf arasında gelecek dönemde yaşanacak anlaşmazlıkların önüne de kira kontratı ile geçilebilir.

Kira Kontratı Nasıl Doldurulur?

Mülk sahibi ile kiracı arasında yapılan kira kontratı 3 bölümden oluşur.

  • Kiralama ile ilgili bilgiler

Bu bölümde karşımıza kiralanacak olan mülkün cinsi, adresi, mülk sahibi ile kiralanacak yerin adresi ve iletişim bilgileri, kiralama sürecinin başlangıcı ve bitişi ile birlikte kira bedeli çıkar. Bu bölümün kesinlikle eksiksiz bir şekilde doldurulması gerekir.

  • Kiralanan mülk ile birlikte teslim edilen demirbaşlar

Kiraladığınız mülk ile belli başlı demirbaşları da sahiplenmiş olursunuz. Bunlar arasında kombi, elektrik ve su sayaçları yer alır. Kiraladığınız mülkün aidat bilgileri, depo ve posta kutusunun anahtarları da bu bölüme yazılır.

  • Genel koşullar

Bu bölüme ilk iki bölüm dışındaki tüm bilgiler maddeler halinde yazılır. Mülk içinde yapılacak tadilatlar, kiranın yatırılacağı banka hesabı gibi bilgiler genel koşullar arasına yazılabilir. Kontratı ikişer nüsha olarak doldurmanız gerekiyor. Nüshalardan biri kiracıda diğeri ise mülk sahibinde kalmalıdır.

Kira Kontratı Doldururken Nelere Dikkat Edilmeli?

  • Kira kontratı imzalamadan önce karşınızdaki kişinin mülk sahibi olup olmadığından emin olun. Eğer karşınızdaki kişi mülk sahibi değilse noter aracılığı ile verilmiş bir vekaleti olup olmadığını mutlaka kontrol edin.

  • Kira kontratında yazan adres ile kiralayacağınız mülkün adresinin aynı olduğundan emin olun.

  • Gelecek dönemlerde herhangi bir sorun yaşamamak adına kira başlangıç dönemini ve kira artış dönemini kesin olarak belirlemekte fayda var.

  • Kira kontratında hem kiralayan kişinin hem de mülk sahibinin T.C. kimlik numarası yer almalıdır.

  • Eğer bir kefiliniz varsa kira kontratını kefiller huzurunda imzalamalısınız. Kira kontratının her sayfasında her iki tarafın da imzası yer almalıdır.

  • Kira kontratına, kira bedelinin yatırılacağı banka hesap bilgilerini ve paranın ne şekilde yatırılacağını detaylı bir şekilde yazın. Kira bedeli havale veya EFT olarak gönderilecekse “2018 Yılı Ocak Ayı Kira Bedeli” şeklinde bir açıklama ile göndermelisiniz.

  • Kira kontratında depozitonun ne için verildiği ve hangi şartlarda iade edileceği kesin bir dille belirtilmelidir.

Kira Kontratı Örneği;


static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Arsa Yatırımının Püf Noktaları Nelerdir?

indir

Son zamanlarda mega projelerle daha çok gündeme gelen “arsa yatırımı”, doğru bir araştırmayla arsayı bulma, bekleme ve satma sürecinin ardından uzun vadede kazandıran bir yatırım türü. Eğer bu alana yatırıma karar verdiyseniz sadece arsa seçimi ve satış sürecinde değil, satmayıp elde tuttuğunuz dönemde bile bilmeniz gereken detaylar var. İşte uzmanından arsa yatırımının en kritik noktaları…

Arsa yatırımındaki işte o 3 kritik aşama

Arsa yatırımlarının genelde en az 5-10 yıl, tercihen daha uzun vadeli düşünülerek yapılması gerekir. Arsa yatırımından beklentilerinizi düşürmeli ve bu beklentilerle eşleşecek arazi aramalısınız. Ama arsa yatırımı sadece satın almak ve beklemekten oluşan bir yatırım türü değildir. Temelde bu yatırım süreci üç temel evreden oluşmaktadır. Bunlar, doğru yerin tespiti ve arsanın satın alınması, arsanın doğru zamana kadar bekletilmesi ve arsanın doğru zamanda satılmasıdır. Bu üç evrede yatırımcının dikkatli olması gerekir. Bu tür bir yatırımı yapmadan önce bir gayrimenkul profesyoneli ile çalışmanızı öneririm.

1- Arsa seçimi neden zor, nelere dikkat etmek gerekir?

Arsa yatırım sürecinin ilk ve en zor kısmı, aslında doğru yer ve doğru arsa seçimidir. Değerli araziler pahalı ve sınırlıdır. Önemli olan ve esas gelir sağlayan, arazi geliştirme yöntemleri kullanılarak plansız arazilerden planlanmış ve altyapısı sağlanmış arsalar elde etmektir. Sonra da bu arsalara doğru yatırımları yapmak, yapacak olana satmak ya da hasılat paylaşımı üzerinden anlaşma yapmak, ciddi kar getiren bir yaklaşımdır. Bu da “gayrimenkul geliştirme” adını verdiğimiz bilimdir.

2- Arsa satın alırken araştırılması gereken en kritik bilgiler neler?

  • · Arsa almadan önce yerini mutlaka görmeli, görmekle de yetinmeyip üzerine ayak basmalısınız. Arsayı beğendiyseniz arsanın tapusunu edinin, imar durumu ve mülkün yeri gibi konularda satıcının sözlü beyanı yerine kendi araştırmalarınıza güvenin.

  • · Taşınmazın üzerinden yüksek gerilim hattı geçip geçmediği, altında altyapı tesislerinin olup olmadığı, heyelan bölgesi, sit alanı, dere yatağı, ya da geleceğe yönelik yapılaşmaya engel teşkil edebilecek bir husus olup olmadığını araştırın.

  • · Mülkün tapusunda ‘arsa’ mı yoksa başka bir ifade mi yazıyor dikkat edin.

  • · Gayrimenkuller imar parseli haline gelirken Düzenleme Ortaklık Payı-DOP denen imar terklerini yapmak durumundadırlar. Bu nedenle arazilerden imar kanuna göre % 40’a kadar terk alınabilmektedir. Elinizde tapu, henüz terki yapılmamış bir mülke aitse aldığınız metrekarenin imar uygulamasına göre bir miktarını kaybedebileceğinizi bilmelisiniz. İmar uygulaması görmüş bir taşınmazın geçmişte kesilen DOP oranını araştırın. Örneğin 2008 yılında uygulama görmüş, bir araziden DOP % 30 kesilmiş ise, bu arsadan belediyenin bedelsiz olarak % 10 daha kesme hakkı vardır.

  • · Arsayı-araziyi almadan ilgili resmi dairelerde araştırmaları düzgün şekilde yapmalısınız. En önemli ve en çok yanılabileceğiniz noktalardan biri gösterilen arsa ile satılan tapunun aynı gayrimenkule ait olup olmadığının anlaşılmasıdır. Tapu senedini, kadastral açıdan da kontrol ederek ada, pafta, parseli belirtilen arsanın size gösterilen arsaya tekabül edip etmediğini anlamanızdır. Bu kontrolü yaklaşık olarak kendiniz de yapabilirsiniz, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nün, akıllı telefonlara indirilebilen ve GPS desteği bulunan programı ile arazide bu kontrolü yapabilirsiniz. Ancak zaman zaman veri hataları olabildiği ve bu kontrolün resmi bir bağlayıcılığı olmadığı için, bu konuda profesyonel yardım almanız gerekmektedir. Özel harita mühendislik büroları ve LİHKAB (Lisanslı Harita Kadastro Mühendislik Büroları) bürolarından yardım alabilirsiniz.

  • · Arsanın ilçe hudutlarında bulunduğu belediyesinde imar ile ilgili araştırmalar yapılmalıdır. Arsanın imar planının olup olmadığı, var ise onaylı imar planının yapılaşma koşulları öğrenilmelidir. Kontrol edilen imar planından arazinin kullanım türü (örneğin konut, ticari, sanayi vb.), yapılaşma koşulları (toplam inşaat alanı, izin verilen kat adedi) pazarlama sırasında bildirilenle aynı olup olmadığı değerlendirilmelidir. Eğer imarsız bir parselse imar ile ilgili belediyenin bir hazırlığı olup olmadığını sormalısınız. Aslında en ideali belediyesinden alınmış “Resmi İmar Durumu Belgesini” temin edebilmenizdir.

  • · Arsa yatırımı yapanlar için, yatırımın yani alınacak arsanın konumu, eğimi, büyüklüğü, inşaat yapılabilme imkânları bakılmalıdır. Bazı eğimli araziler ilave inşaat hakları imkanı sağlayabilir, imar durumları iyi değerlendirilmelidir. İmar plan notları doğru şekilde okunarak yorumlanmalıdır.

  • · Bunların dışında arsanın bağlı bulunduğu Tapu Müdürlüğü’ne giderek mülkiyet haklarını sınırlayacak bir kısıtlamanın olup olmadığını mutlaka kontrol etmelisiniz. Arsa üzerindeki bir irtifak hakkı veya şerh (orman, su havzası, kamulaştırma…..vs) arsanın kullanımını olumsuz etkileyebilir; hatta arsayı kullanılamaz hale getirebilir.

  • · Eğer planlaması yapılmış bir alansa planlama sırasında ilgili kurum görüşlerinin alınıp alınmadığını araştırmanızı tavsiye ederiz. Genellikle su koruma havzaları yakınında ya da orman arazileri yakınında yapılan planlamalarda bu tür eksiklikler nedeni ile imar plan iptalleri yapılabilmektedir.

  • · Bunların dışında ayrıca taşınmazın hisseli mi, müstakil tapu mu olduğuna dikkat edilmelidir. Hisseli arsalarda diğer malikler ile her metrekarede ortaksınızdır. Bu nedenle, diğer hissedarlarla parselin rıza-i taksiminde anlaşılmadıkça hissedarı çok olan parseller tercih edilmemelidir.

  • · Satıştan önce tapudan emlak vergisi borcu olmadığına dair evrak istenmektedir. Borcu varsa zaten satış yapılmamaktadır. Borç satıcıya aittir bu nedenle işaretlenmiştir.

  • · Eğer alacağınız arsa hisseli arsa ise daha dikkatli olmalısınız. Alınan hissenin, hissedar olunan arsa üzerinde tespitini yapmak mümkün değildir. Yani başka bir deyişle hisseli bir arsada, taşınmazın belli bir bölümüne değil, taşınmazın değerinin hisseniz oranındaki karşılığına sahipsiniz. Arsanın yola cepheli hissesi benim, sokak cephesi benim, ya da benim hissem manzaralı kısma tekabül ediyor gibi bir durum söz konusu değildir. Dolayısıyla hisseli arsalarda yatırım daha risklidir.

  • · Tapu işlemi sırasında alacağınız gayrimenkulün harçlarını “devir ve iktisap bedeli” üzerinden hesaplayarak beyan etmeli ve ödemelisiniz. Çünkü beyanınız eksikse ödenen alım satım harçları cezalı olarak size geri dönecektir. Yeni düzenlemelerde bu çok sıkı takip edilmektedir.

3- Arsayı elinizde tutarken neleri göz önünde bulundurmalısınız?

Arsayı satmadan elinizde tuttuğunuz süre boyunca imar bilgilerinin sık sık güncellenmesi ve bir değişiklik olup olmadığının kontrol edilmesi gerekir. Bu değişiklikler için yerel yönetimlerin imar planları askı süreçlerini takip etmelisiniz. Gayrimenkul, yani yeni medeni kanundaki adına göre adı “taşınmaz” ama şuyulandırıp “taşıyıverirler” ne olduğunu bile anlayamazsınız. (Şuyulandırma, var olan bir arsanın belediye tarafından kullanım hakkına bağlı olarak ele alınması ve farklı parseller ile birleştirme çalışması ile birlikte hisseli bir şekilde mal sahibine ya da başkalarına kat mülkiyeti olarak sunulması demektir)

Bu süreçte başkaca riskler de bulunmaktadır. Örneğin plansız bir arazi, imarlı bir arsaya dönüşürken, imar planlarına göre hangi lejanta tekabül ettiği takip edilmelidir. Arazi imar planlarında uygunsuz bir şekilde yeşil alan, camii, okul, sağlık tesisi ya da diğer kamu alanlarında kalmış olabilir .İmar planlarının askı süreçlerin takip etmeli, planlarla ilgili profesyonel yardım almalı, uygun olmayan bir durum tespit edildiğinde yasal süreler içerisinde gerekli itirazları yapmalısınız.

4- Arsanızı satmak için neyi beklemelisiniz?

Artık yeteri kadar beklemiş olduğunuzu düşündüğünüzde arsayı satmalı veya alternatif şekilde değerlendirmelisiniz. Bunun için de pazarı yakından takip etmeli, çevre gelişiminin ve fiyatların uygun olduğu bir noktada satışı gerçekleştirmelisiniz. Arsanın satış aşamasında değerin maksimum olduğu noktayı iyi tespit etmeli, geleceğe yönelik tahminler yapmalısınız. Örneğin ticari alanı az olan/ olmayan, ancak nüfus yoğunluğu bulunan bir toplu konut bölgesinde arsanız var ise, arsanızın ticari özelliği de var ise bu sizin için doğru zaman olabilir. Ya da yeni yapılaşan bir bölgeye rağbet çok ise, imar planlarına göre fiziksel olarak genişlemeyi kısıtlayan bir durum var ise bölgedeki yapılaşmanın bitmesini beklemek doğru bir zaman olabilir. Az olan her zaman kıymetlidir. Rağbet gören bir bölgede yapılaşmaya müsait arsa kalmadığında sizin arsanız oldukça kıymetlenecektir.

5- Arsa satış fiyatını neler belirler?

  • · Toplam arsa alanı büyüklüğü (net ve/veya brüt parsel alanı),

  • · Arsa payı ve mülkiyet yapısı (hisseli veya tek malik, vs),

  • · Yeri, bölgesi, konumu, çevre gelişimi, komşuları, yol bağlantıları, ulaşım imkanlarından yaralanma ve ulaşılabilirlik durumu, gelecekte gelişim gösterme potansiyeli, manzarası gibi özelikleri,

  • · Fiziksel özellikleri: boyutu, şekil-biçimi (köşe etkisinde olup olmaması, yola bakan cephesinin uzunlukları, vs), topografyası, zemin durumu, genel altyapı hizmetlerinden yararlanma imkanları,

  • · İmar durumu, kullanım biçimi, imar hakları ve sağladıkları,

  • · Satış şartları (peşin, vadeli, vs)

  • · Arazi kullanım kısıtlamaları olup olmadığı, varsa bunların nedenleri ve boyutları

 

 

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

 

Parselasyon nedir? Parselasyon İşlemi ve Planı Nasıl Yapılır?

 

Emlak terimleri arasında en çok dikkat çekenlerden biri olan “parselasyon” nedir?

Parselasyon işlemi ve parselasyon planı nasıl yapılır?

Ham araziler üzerinde yapılan çalışmalara parselasyon denir. Bunun amacı bu ham araziler üzerinde imar parselleri oluşturmaktır. Yani, parselasyon işlemi sırasında ham arazi imar parseline dönüştürülür. Parselasyon işlemi sayesinde plan sınırları içerisinde yer alan ancak düzenlenmesi yapılmayan araziler şekillenmiş olur.

Parselasyon İşlemi Nasıl Yapılır?

Parselasyon işleminde önce ifraz yapılır. Yani, tarım arazisi olan ve kadastro parselinden oluşan arsa imar planına göre imar parseline dönüştürülmesi için ayrılır. İkinci olarak tevhit yapılır. Tevhit ile, farklı imar parsellerinin imar mevzuatına göre verimli kullanılmasına engel olan durumlar kaldırılır. Bunu kaldırmak için de yapılacak olan işlem iki veya daha fazla imar parselinin birleştirilmesidir. Çünkü atıl durumda bulunan imar parselinin kullanılabilir hale getirilmesi gerekir. Eğer cephe yeterli büyüklükte değilse parseller birleştirilir.

Daha sonra tahsis uygulamaları yapılır. Bunun anlamı da oluşan yeni parsellerin imar adalarına dağıtılmasıdır. Dağılan parseller ise maliklerine dağıtılır.

Parselasyon işleminde parseller içinde yer alan yol, yeşil alan, park, otopark, meydan gibi kamu hizmetlerine ayrılan yerlerden herhangi birini ya da birkaçını kapsayacak şekilde ayrılır.

Parselasyon Yapılmasının Sebebi Nedir?

Parselasyon yapılmasının sebebi; düzenli kentleşme sağlanmasıdır. Bir arsanın yapılaşmasına temel oluşturmayı sağlayan bu işlemlerin sonucunda tapuda esas alınacak arsa ya da arazinin düzenlenme planı ortaya çıkacaktır.

Parselasyon Planı Nasıl Yapılır?

Plan uygulama haritasına göre yapılır. Araziye uygulanan imar adalarının rövöle ölçülerine dayanılarak bu plan gerçekleşir.

Plan paftaları açılırken, mevcutta olan haritaların pafta anahtarları kullanılır. Tersim ve mürekkepleme işlemlerinin ise teknik yönetmelik hükümlerine uygun olması gerekir.

Bu planlar 1/1000 veya daha büyük ölçeklerde hazırlanır ve o paftaya isabet eden bütün mevcut nirengi noktaları, kullanılan eski ve yeni tesis edilmiş poligon noktaları koordinat değerlerine göre ayrıca kadastro durumu da usulüne uygun olarak kesik hatlarla tersim edilir.

Parselasyon yapıldıktan sonra planlar oluşturulur. Bu planlar bir ay süreyle ilgili idareye asılır. Süresi dolduğunda planlar kesinleşir ve planda yer alan hükümlerin uygulaması başlar.

 

 

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 


İstimlak Nedir? İstimlak Bedeli Nasıl Hesaplanır?

İstimlak, devlet ya da tüzel kişilerin, kamu yararı için özel mülklerde bulunan taşınmaz malların tamamının ya da bir kısmının bedelini ödeyerek tarafına geçirmesi anlamına gelir.

Bir gayrimenkul istimlak edilerek imar planlarına uygun olarak park, yol, metro, tramvay, alt ve üst geçit, otopark, mezarlık gibi kamu hizmet alanları için kullanılabilir. İstimlak yapıldığında satın alınan gayrimenkulün bedeli peşin olarak ödenir.

Belediyeler, Karayolları Genel Müdürlüğü, DSİ Genel Müdürlüğü ve Üniversiteler istimlak yapabilir.

İstimlak işlemi yapılırken ilk adımda nerenin yıkılması gerektiğiyle ilgili tespit işlemi yapılır. Ağaç sayısı, yapıların imar şekli tespit edilir. Malın sahibine tebligat gönderilir ve uzlaşma komisyonu tarafına davet edilir.

Söz konusu gayrimenkulün değeri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından belirlenmiş olan değerler üzerinden hesaplanır. Vatandaş daha sonra ücret konusunda uzlaşma tutanağına imza atar.

İstimlak Bedeli Nasıl Hesaplanır?

İstimlak bedeli, taşınmazın cins ve nev’i, yüz ölçümü, kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsurların ve her unsurun ayrı ayrı değeri, vergi beyanı, istimlak tarihindeki resmi makamlar tarafından yapılan kıymet takdirleri, arsalarda istimlak gününden öncesinde özel amacı olmayan emsal satışlara bakarak satış değeri, arazide taşınmaz mal veya kaynağın mevkii şartlarına göre olduğu gibi kullanılması halinde sağlayacağı net getirisi, yapılarda resmi birim fiyatı, yapı maliyet hesapları ve yıpranma payı, istimlak bedelinin belirlenmesinde etkili olan objektif ölçüleri esas tutarak oluşturulan raporda bütün bu etkenlerin cevapları ayrı ayrı belirtilir ve ilgililerin beyanı da göz önüne alınarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz mal ve kaynağın istimlak değeri tespit edilir.

İstimlak ile Kamulaştırma Arasındaki Fark Nedir?

Kamulaştırma da istimlak ile aynı anlama geliyor. Belediye tarafından istimlakın yani kamulaştırmanın yapılabilmesi için imar planında taşınmazın kamu hizmetine tahsisli olması gerekiyor.

Kamulaştırma kapsamında kamu yararı gözetilirken; köy ihtiyar kurulları ve belediye encümenleri kararları, ilçelerde kaymakamın, il merkezlerinde valinin onayı ile tamamlanır. İlçe idare kurulları, il daimi encümenleri ve il idare kurulları kararları valinin, üniversite yönetim kurulu kararları rektörün, yükseköğretim kurulu kararları kurul başkanının, Türkiye Radyo – Televizyon Kurumu yönetim kurulu kararları genel müdürün, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu kararları Yüksek Kurum Başkanının, kamu kurumları yönetim kurulu veya idare meclisleri veya yetkili idare organları kararları denetimine bağlı oldukları bakanın, gerçek kişiler veya özel hukuk tüzel kişileri yararına; köy, belediye veya özel idarece verilen kararlar, valinin onayı ile tamamlanır.

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Başarısızlık Nedir?

Ödevi ertelemek, buluşmayı ertelemek, duş almayı ertelemek, alarmı ertelemek… Herkesin hayatının bir parçasıdır ertelemek. Erteleme, yapılması gereken bir işi yapmaktan kaçınmak demek kelime anlamı olarak. Konu aslında çok daha derin.

Erteleme konusunda eğitim alan doktora öğrencilerinin olduğunu veya bu konuda uzman kişilere ulaşabileceğinizi biliyor muydunuz mesela?

Bu konu hakkında düşündüğümde, bir şeyleri ertelemeyen nadir insanlardan olduğumu düşündüm bir müddet. Hani şu sınıflarda sevmediğiniz sınavı herkesten önce bitiren çocuk var ya, işte o benim. Kurallara uyarım, teslim tarihlerini kaçırmam ve ajandamı takip ederim. Tabi tüm bu yazdıklarım gerçekleşmesini istediğim bir rüya. Bu yazılanların tam tersi istikamette son sürat ilerliyorum.

Ertele-ME

“Erteleme” konusuna daha çok kafa yorduğumda meselenin tamamen farklı olduğuna kanaat getirdim. Evet, örnek bir öğrenci ya da çalışan olmayabilirim. Düşündüğümde hayatımı kötü yönde etkileyecek bir erteleme bulamıyor da olabilirim. Ama kesinlikle çok önemli olmasına rağmen ertelediğim şeyler var.

Mesela neleri erteliyorum derseniz işte size sıralamasız bir liste;

  •  soğuk bir çağrı en başlıca sorun :). Bir gibi ararım, üç olsun öyle ararım, en iyisi yarın aramak bence daha sağlıklı olur… 

  • Bu saatte evi görmeye gitmeyelim İstanbul trafiği malum, yarın erkenden gideriz…

  • Mail gönderimini akşam yemekten sonra hallederim…

  • Fotograf düzenlemelerimi o beş dakikalık iş arkası hemen ilana çıkarım…

  • Yeni konu için araştırma yapmak evet sabaha daha çok var 🙂

Erteleme aslında tam algıladığımız gibi bir şey değil. Evet, internette araştırma yapmaya başlayıp sürekli başka linklere tıklayarak bir sörf tahtasının üzerinde buluyorum kendimi, ama yapmam gereken önemli bir işten önce kolaylarını yapıyorum mesela. Ya da mesajlarımı okurken önce hoşlandığım insanınkini açıyorum. En basitinden, o gün yapacağım işleri planlamaya çalışırken aslında yapacağım işleri erteliyorum.

Bugün yürümezsen yarın koşmak zorunda kalacaksın.

Bu filme bayı-lı-yo-rum. Run Rocky Runnnn 🙂

Meselenin bir de tamamen farklı bir kısmı var tabi. Acaba işlerimi yoğun bir tempoda yetiştirmeye çalışırken eğlenmeyi erteliyor muyum? Bu konu hakkında düşünmem beni küçük bir çıkmaza soktu diyebilirim. Şu ana kadar hep dakik olmakla övünmek istemişimdir. Ama bu dakiklik içerisinde erteleyeceğim başka şeylerde olabileceğini yeni yeni fark ediyorum. Belki de hayatı erteliyorum.

Sonuç olarak, bence herkes bir şeyleri erteliyor. Kimisi eğlenmek için işlerini, kimisi ise işleri için eğlenmeyi. Hangi ertelemenin daha zararsız olduğu ya da hayatımızda hangi metodu uygulamamız gerektiğini inanın bilmiyorum. Zamanında yapılması gerekenler konusunda bir önceliklendirme yapmak gerek belki de, o an yapmamız gereken işleri erteleyerek tabii… İşin içinden çıkamıyorum anlayacağınız. Artık neden bu konuda uzman kişiler olduğunu biliyorum en azından. 

 Saati seyretme; saat gibi yap. İlerlemeye devam et. [Sam Levinson]

Acı yok, acı yok Rocky…

Acı Yok

Bu verimsizlik hastalığını yenmek için elbette pes etmek yok. Hani Rocky filmininin antrenman sahnesindeki gibi:

Acı yok, acı yok Rocky“. Biraz gülmek ister misiniz? 🙂

Öyle fazla karekök almaya gerek duymadan aşağıda üç-beş maddeden oluşan bir yol haritası oluşturdum kendime. Aslında herkesin bildiği ama işine gelmeyen şeyler açıkcası bu yazdıklarım. 

  • Sosyal medya perhizi (bir numaralı düşman)

  • Uzun yürüyüşler (motivasyon öncesi büyük keyif)

  • Hedef ve ödüllendirme (güzel bir film ya da tatlı 🙂 )

  • Pomodoro tekniği (olmazsa olmaz)

Ve zafer…

Bir de, bu konuda oldukça başarılı olduğunu düşündüğüm bir konuşma videosu bırakıyorum buraya, izlerseniz sizin de bu konu hakkındaki düşüncelerinizin değişeceğine eminim.

Belki siz için içinden çıkabilirsiniz 🙂

https://embed.ted.com/c13c574f-ad79-4555-8899-c06f3bb721f4

 

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Gayrimenkul Sektöründe Rakiplerinizi Nasıl Nakavt Edeceğinizi Muhammed Ali’den Öğrenin

Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren efsane boksör Muhammed Ali, uzun yıllar kırılamayacak rekorları elde etmesinin yanı sıra kişiliğiyle de tüm dünya için bir ilham kaynağıydı. Muhammed Ali, bir boksör olmanın da ötesine geçerek bir idol haline dönüştü.

Ona bakanlar ve onu sevenler, onun gibi olabilmek için ellerinden gelen tüm çabayı gösterdiler. Muhammed Ali, kendi zamanında ringleri kasıp kavururken aynı zamanda gayrimenkul sektöründekilere de örnek olmayı nasıl başardı?

Yavaş Adımlarla Harekete Geçin

Profesyonel boksörler ringe çıktıklarında korkuyu ve zarar görme hissini unuturlar. Eğer boksörlere ringe çıkmadan önce ‘hemen saldırma, ani bir yumruk alırsan maçı kaybedersin’ uyarısı yapılmasaydı boks maçları çok kısa sürerdi.

Bu hatayı yapmamaları için idmanlarda eğitilir ve ne zaman harekete geçmeleri gerektiği konusunda ciddi dersler alırlar. Riski en aza indirmenin taktiklerini alan boksör, görebileceği zararı en aza indirgedikten sonra yavaş ve emin adımlarla harekete geçer.

Sizde müşterilerinize kazandırmak ve bu sayede müşterinizi kazanmak için yavaş yavaş acele etme tekniğini öğrenin. Her parıldayanın altın olmadığını bilmeniz gereken bu teknikte her ürünü (makas farkı hariç) aceleyle yatırımcılarınıza sunmayın. Bu teknik sizi rekabet halinde olduklarınızdan daha iyi yapacaktır.

Henüz vaktin varken git dostum. Kaybetmenin acısı, yumruğumdan daha dayanılmazdır.

Doğru Yumruk İçin Doğru Zamanlamanın Önemi

Eğer bir profesyonel gibi ringe çıkmaya karar verirseniz, profesyonel bir boksörün yapacağı gibi doğru yumruğu vurmak için hazır olmalısınız. Ali’nin yaptığı gibi rakipten gelecek zararı en aza indirmeyi ve rakibe en büyük hasarı vermeyi istiyorsanız onun hareketlerini takip etmelisiniz.

Ali ringe çıktığında durdurulamaz ve karşı koyulamaz kendine has taktikler kullandı ve rakiplerinin ona karşı ringde hiçbir şansı yoktu. 

Gayrimenkul piyasasında her zaman büyük fırsatlar var, özellikle kriz ortamlarında. Piyasa=Ring olduğunu düşünürsek daha ilk rauntta fırsatı büyük kazanca çevirebilirsiniz, fakat maçın 12 raund olduğunu hiçbir zaman unutmayın.

Eğer kazanacağımı bilmiyorsam, asla ringe çıkmam.

Hızlı Olun

Kelebek gibi uçar, arı gibi sokarım.— Muhammed Ali

Herkesin ezbere bildiği bu söz, gayrimenkul sektörü için de birebir geçerlidir. Gayrimenkul sektöründe yatırım yapmak sanıldığı kadar kolay değildir. Tüm yatırımcıların yöneldiği ve zenginlerin de milyonlarca dolar ödeyerek edindikleri gayrimenkullerden bir tane satın almak hiç de kârlı bir yatırım değildir.

Emlak danışmanı büyük fırsatları önceden hissetmeli ve onu elde edebilmek için hızlı davranmalıdır. Bu işteki sır; hedefi belirlemek için bir kelebek gibi sakin uçmayı başarmak ve hedefi belirledikten sonra bir arı gibi çevik ve hızlı uçarak ona konmaktır.

https://youtu.be/j8b-9NPfu7k

Boksun Ruhu Sert Olsa da Nezaketi Elden Bırakmayın

İşinizde başarılı olmak için bazen sert olmanız gerekse de kaba bir karakter sergilemenize gerek yok. Bunun en güzel örneği Muhammed Ali’dir. Boks gibi bir sporun içerisinde olan Ali, her zaman gülen yüzü ve esprileriyle sıcak yönünü öne çıkarmış ve nezaketi ile tüm dünyanın hayranlığını kazanmıştır.

Vietnam Savaşı’nda askere gitmeyi reddedecek kadar cesur olan Ali, unvanını kaybetse de asla ayrımcılığa ve zulme karşı olan duruşunu bozmadı. Tüm imkanlarını zor durumda olan insanlar için seferber eden efsane boksör, diğer insanlar için de ilham kaynağı olmayı başardı. Boksu bıraktıktan sonra dahi insanların gözünde değeri hiç azalmayan Ali, nerede bir çocuk görse kucaklamayı ihmal etmedi ve insanlarla iç içe olduğu tüm zamanlarda onlara sevgisini gösterdi.

Ringlerde rakiplerini yerlere seren Muhammed Ali, hayatının geri kalanı boyunca onu bir kere bile canlı görme fırsatı olmayacak, kendinden kilometrelerce uzak olan insanların gönlünde taht kurmayı başardı.

Çalıştığınız sektör ne olursa olsun, kazancınız ne kadar yüksek olursa olsun mutlaka çevrenizdeki insanlarla iyi ilişkiler kurun. Unutmayın ki insanlar saygılarını parası olanlara değil iyi bir kalbe sahip olanlara gösterirler.

Boks sadece mesleğim. Çimenler uzuyor, kuşlar cıvıldıyor, dalgalar sahili dövüyor. Ben de insanları yumrukluyorum.

Vur, Savun, Vur!

Ringe çıkan boksör hızlı bir sağ kroşe vurarak rakibini devirmek için acele etmez. Boksör bilir ki rakibini ölçüp tartmadan onun zayıf yönünü anlayamaz ve nakavt için doğru yumruğu rakibine sallayamaz. Boksör rakibin etrafında dönerken sahte yumruklar atarak onun açığını kollar.

Siz de gayrimenkul sektöründe başarıya ulaşmak istiyorsanız acele etmeyin. Hiçbir boksör tek bir yumrukla yere serilmez. Siz de asla büyük bir anlaşmayı ilk işinizde başaramazsınız. Yatırımcınıza, büyük bir yatırım yapmadan önce küçük bütçelerle denemeler yaptırmalı ve doğru stratejiyi önceden belirlemelisiniz.

Rakibini iyice yoran ve açığını anlayan boksörün yaptığı gibi doğru zamanda doğru noktaya yatırım yaparsanız sektördeki ilk nakavtınızı gerçekleştirmiş olursunuz.

VİDEOYU İZLEMEK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ…

Sözcüklerin Gücüne İnanın

Muhammed Ali, onu kimse tanımazken ve hiçbir rakibini yere sermemişken dahi en büyük olduğunu söylemekten asla çekinmedi. Evet, o dünyanın en büyüğü oldu. Hala onun gibisi yeryüzüne gelmedi. Ama o, sözcüklerin gücünü kullanarak tüm bunları başarmadan önce “DÜNYANIN EN BÜYÜĞÜ BENİMdiyerek bunu başarmıştı.

Eğer gayrimenkul sektöründe bir Muhammed Ali olmak istiyorsanız sözcüklerin gücüne inanmalı, sıkı ve tempolu bir şekilde amacınız uğruna çalışmalısınız. Sizde bölgenizde ve uzmanlık alanınızda kendinize güvenmeli ve her zaman rakiplerinizden bir adım önde olacak çalışmaları gerçekleştirmelisiniz.

Kendinizi motive edici bir söz mutlaka bulun ve bu sözü görüşme öncesinde, sabah uyandığınızda, aynaya baktığınızda, enerjinizin bittiğini hissetiğinizde içinizden yüksek sesle bağırmaya başlayın.

Sıkı çalışmanın başarı için ne kadar önemli olduğu Muhammed Ali’nin sözlerinde gizli. Sıkı çalışmanın başarı için ne kadar önemli olduğu Muhammed Ali’nin sözlerinde gizli.

Muhammed Ali’den Unutulmaz Motive Edici Sözler

  • O kadar hızlıyım ki dün gece odamda yerimden kalktım, ışığı söndürdüm ve daha oda karanlık olmadan yerime dönebildim.

  • Büyük bir şampiyon olmak için en iyisi olduğuna inanmalısın. Değilsen bile, öyleymiş gibi davran.

  • Sizi yıpratacak olan tırmandığınız dağlar değil, pabucunuza kaçmış taşlardır.

  • Tüm sahip olduğun bu mu George? (Ali, Rumble in the Jungle maçının son raundunda George Foreman’ın kulağına böyle fısıldadı)

  • Vietnam savaşına gitmiyorum çünkü benim onlarla bir alıp veremediğim yok, hiç bir Vietkonglu bana zenci demedi…

  • Bakışlarım size asla yalan söylemez.

  • Ben boksun astronotuyum. Joe Louis ve Dempsey sadece jet pilotu. Ben kendi yarattığım dünyadayım.

  • Bana sadece iyi olduğumu söylemeyin. Çünkü Ben en iyiyim. Ben en iyisinin de iyisiyim. Bütün dünyaya haykırmak istediğim şey bu.

  • Ben boksun Elvis’iyim.

  • Ben en iyisiyim. Bunu gözlerimle görmeden önce de söylüyordum. Sakın bana şu işi yapamazsın demeyin. Olanaksız olduğunu anlatmayın. En iyisi olmadığımı söylemeyin. Ben en iyinin de iyisiyim.

  • Ben sigara içmem, fakat her zaman kibrit paketini cebimde taşırım. Ne zaman bir günah işlemeye kalksam, bir kibriti yakıp elimi o ateşle ısıtırım ve kendime derim ki: Ali, sen bu ateşe dayanamıyorsun, cehennem ateşine nasıl dayanacaksın?

  • Boks sadece mesleğim. Çimenler uzuyor, kuşlar cıvıldıyor, dalgalar sahili dövüyor. Ben de insanları yumrukluyorum.

  • Çalışmanın her saniyesinde nefret ediyordum fakat kendime hep ‘’ Dayan!’’ diyordum. Bugün çalışacağım ve ömrümün sonuna kadar bir şampiyon olarak yaşayacağım.

  • Eğer benim gözlerime korkusuzca bakamıyorsan, kaybettin demektir.

  • Eğer en iyi değilsem, hiçbir şey değilim demektir.

  • Eğer kaybedeceksen bile, bir şampiyon gibi kaybet. Çünkü ringe çıktığında karşında bir şampiyon göreceksin.

  • Elli yasındaki bir adam kendini otuzunda hissediyorsa, yirmi yılını boşa harcamış demektir.

  • Eğer yalnızca bir tane şampiyon olacaksa, bu benden başkası olamaz.

  • Eğer korkuyorsan, bittin demektir.

  • Eğer kazanacağımı bilmiyorsam, asla ringe çıkmam.

  • Gözlerime asla korkusuzca bakamazsın. Çünkü benim gözlerim, bu dünyadaki bütün gözlerden daha korkusuzca bakar.

  • Henüz vaktin varken git dostum. Kaybetmenin acısı, yumruğumdan daha dayanılmazdır.

  • Kelebek gibi uçar, arı gibi sokarım.

  • O kadar hızlıyım ki, odamda ışığı söndürmeye kalktığımda, ışık sönmeden oturduğum yere dönebiliyorum.

  • Söylediklerinizi yiyin şimdi, yiyin. Ben en muhteşemim işte. (Ona “boşboğaz” diyen ve Sonny Liston’a yenileceğini öngören gazetecilere…)

  • Sporda başarı çalışmaktan öte istemekle olur.

  • Şampiyon benden başkası olmayacak. Bütün rakiplerime söyleyin. Eğer korkuyorlarsa, hiç çıkmasınlar karşıma. Kazansın ya da kaybetsinler, ama mutlaka bir şampiyon gibi oynasınlar. Çünkü korkaklarla asla işim olmaz benim.

  • Şampiyon olduğum zaman, eski kot pantolonumu üzerime geçirip, eski bir şapka takıp, sakal bırakarak, beni kimsenin tanımadığı bir kasabanın sokaklarında yürüyüşe çıkacağım ve beni, sadece ben olduğum için sevecek bir insan bulana kadarda yürüyeceğim. Bulduğumda da onu 1 milyon dolarlık arazime tepeden bakan 250bin dolarlık evime götürüp, Cadillac arabalarımı, havanın yağmurlu olduğu günlerde kullandığım kapalı havuzumu göstereceğim ve ona işte bunların hepsi senin, çünkü beni ben olduğum için seviyorsun diyeceğim.

  • Şampiyonlar salonlardan çıkmaz. Şampiyonlar içlerinde tutku, hayal ve amaç olan insanlardan çıkar.

  • Şimdi acı çek sonra hayatın boyunca rahat et.

  • Egzersizler sırasında tekrarları asla saymam! Sadece acımaya başladıktan sonrakileri sayarım. Çünkü tek işe yarayacak olanlar o acıtanlardır!

  • Zorluklar beni asla yıldıramaz, çünkü ben imkansıza bayılırım.

  • Aklım kesiyor ve yüreğim inanıyorsa, başarabilirim.


Muhammed Ali’yi saygıyla anıyorum.

 

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Amerikan Mutfak Nedir?

Amerikan Mutfağın Avantajları ve Dezavantajları Nedir?

Açık mutfak olarak da isimlendirilen Amerikan mutfak, mutfak ve salonun iç içe olduğu mutfak çeşididir. Görsel açıdan sıcak ve samimi bulunur. Kendine ait bir duvarı ya da kapısı bulunmaz.

Türk yemek kültürüne kıyasla daha dar olan Amerikan yemek kültüründen etkiler taşır. Aynı zamanda geniş odadan daha fazla yararlanmak için kullanılmaya başlanmıştır. Mikrodalga fırınların yaygınlaşmasının büyük etkisi olmuştur.

Mutfak modelleri arasında hem modern görünümü hem de alan açısından uygunluğu ile göze çarpar. Birçok farklı çeşidi bulunmaktadır. Ada şeklinde, l şeklinde, u şeklinde ve dar uzun Amerikan mutfak bunlardan bazılarıdır.

Tezgahın konumuna göre adlandırılmışlardır. Ada şeklindeki Amerikan mutfakta tezgah alanın ortasındadır. Tezgahı l şeklinde olan mutfaklara ise ‘l şeklinde Amerikan mutfak’ denir.

Amerikan mutfağın avantajları ve dezavantajları nedir?

Amerikan tarzı mutfağın hem avantajları hem de dezavantajları bulunmaktadır. Bu avantajlar ve dezavantajlar tamamen gayrimenkulde yaşayacak kişinin kültürüne göre değişir.

Örneğin; çok fazla yemek pişirilen bir konutta, kokular çabuk yayılacağından Amerikan mutfak tercih edilmeyebilir. Ne var ki, bu problem güçlü çekim gücüne sahip davlumbazlar ya da aspiratör ile önlenebilir.

Kuşkusuz avantajlarından bir tanesi de şık ve sıcak görünümünün yanı sıra alandan tasarruf etmenizi sağlamasıdır. Alandan tasarruf denilince daha az metrekareli evlere uygun olduğu yönünde algılanmamalıdır. Geniş evlere de uyum sağlamaktadır.

 

 

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

İçinizdeki Girişimciyi Uyandırmanız İçin Edinmeniz Gereken Alışkanlıklar Nelerdir?

indir (7)

Çoğu emlak profesyoneli başarılı danışmanların sahip olduğu bazı x faktörleri olduğunu düşünürler. Oysa ki onlar sadece hayatlarında başarılı olmalarına yardımcı olan bazı alışkanlıklara sahiptirler. Alışkanlık deyip geçmeyin, çünkü bu küçük alışkanlıklar, özellikle gayrimenkul girişimcilerinin hayatlarının tamamlayıcı bir parçası olma özelliğini taşıyor.

Bahsedeceğimiz bu alışkanlıklar, her gün sizin bedeninizi, zihninizi ve psikolojinizi baştan aşağı saracak günlük rutin uygulamalardır. Daha sağlıklı bir vücut ile çalışmanızı, daha uyanık bir zihinle hareket etmenizi sağlayacak olan bu uygulamalar ile işinizde daha emin adımlarla ilerleyebilirsiniz.

Başlangıç seviyesinde olan emlak danışmanlarının iyi birer girişimci kişiliğe sahip olmasına yardımcı olması için bahsedeceğimiz beş alışkanlığın, yolun sonunda iyi bir noktaya gelmenizi sağlayacağına inanıyoruz.

Erken Kalkmak

Öncelikle şunu belirtelim ki iş hayatında bir insanın en verimli, üretken ve etkili olduğu saatler iş gününün ilk 30 dakikasıdır. Eğer bu 30 dakikada iyi bir verim sağlarsanız, günün geri kalanını da ona oranla daha iyi geçirebilirsiniz. Dolayısıyla gayrimenkul girişimcilerinin başarılı olmasını sağlayan ilk alışkanlık erken kalkmaktır.

Fast Company’nin geçtiğimiz yıl yaptığı başarılı iş dünyası liderlerinin günlük alışkanlıklarına dair yaptığı bir araştırmanın sonuçlarına göre, iş adamlarının çoğu sabah saat 6:00 ile 7:00 arasında güne uyanıyor.

Bir Atasözümüzde söylendiği üzere;

“Erken kalkan yol alır.”

Başarıyı Canlandırmak

Erken kalkarak erken adım attığınız güne başlarken, motivasyonunuzu arttırmak ve olumlu bir bakış açısıyla devam etmek için yapmanız gereken şey başarılarınızı görselleştirmektir. Yine yapılan araştırma sonuçlarına göre iş ortamında sadece 2 dakikalık bir başarıyı görüntüleme ile tüm günü daha pozitif geçirmek mümkün.

Buna başarılarıyla ün salmış iki kişiliği örnek verebiliriz. Michael Jordan, gerçek hayatında güne veya maça başlamadan önce daima zihninden olumlu başarılarının bir görüntüsünü canlandırırdı. Yakın zamanda kaybettiğimiz Muhammed Ali ise bir maça çıkmadan önce her zaman maçın sonunda kazanmış olduğunun görüntüsünü canlandırırdı.

Bir emlak profesyoneli olarak siz de her güne başladığınızda, başarılarınızı zihninizde canlandırabilirsiniz. Eğer canlandıracağınız bir başarıya henüz ulaşamadıysanız, gün sonunda veya hedeflediğiniz sürede istediğiniz noktaya geldiğinizi hayal edebilirsiniz. Bu sizi gerçek anlamda motive edecektir.

Eğer en iyi değilsem, hiçbir şey değilim demektir. – Muhammed Ali

Hedefler Belirlemek

Bu başlık size zaten bildiğiniz bir şey gibi gelebilir, ancak hedef belirlemek başarıya giden yol haritanızda mutlaka bulunması gereken bir alışkanlıktır. Çünkü sonunda varacağınız hedefi belirlemeden çıktığınız bir yolda büyük ihtimalle kaybolup gidersiniz. Neyi istediğinizi veya istemediğinizi, neyi başarabileceğinizi veya başaramayacağınızı önünüze çıkarmalısınız.

Pozitif bir ruh hali ile başladığınız günde sıradaki yapmanız gereken kendinize günlük bir hedef belirlemek ve sonrasında belirlediğiniz hedefi gerçekleştirmek için plan, organizasyon ve öncelikler belirlemenizdir. Bir disiplin içinde hedeflediğiniz amacı gerçeğe dönüştürmek için çalışmaya başlamalısınız.

  • Bugün kaç kişiyle randevunuz var?

  • Bu hafta kaç portföy sözleşmesi imzalayacaksınız?

  • Bu ay kaç müşteriden teklif alacaksınız?

İletişim Ağı

Dünyadaki başarılı insanların bir diğer alışkanlığı da değişim fikirlerine verdikleri değerdir. Değişim fikirleri ise insanlarla ve sektör içi diğer yapılarla iletişim kurmanızdan geçer. Diğerleri ile etkileşime geçtikçe daha fazla fikir ve bakış açısı edinirsiniz. Dolayısıyla ticari sergiler, konferanslar, seminerler, yerel kafelerdeki etkinlikler, bu anlamda yeni müşteri, arkadaş ve potansiyel partnerler ile tanışmak için bulunmaz bir nimet olabilir.

Bunun diğer bir yolu da, teknolojiyi ve web ortamını iyi kullanmaktır. Sosyal medya, blog siteleri, mobil uygulamaları gibi ortamları en iyi şekilde kullanmak artık gayrimenkul çalışanları için vazgeçilmez değerler haline geldi.

Kendinizle Konuşun

Illinois Üniversitesi’nde yapılan yeni bir araştırmaya göre, insanlar kendileri ile “ben” zamiri yerine “sen” zamirini kullanarak konuştuklarında irade güçlerinin daha fazla arttığı ve zor görevlerin altından daha kolay kalkabildikleri gözlemlendi.

İster inanın ister inanmayın, ancak kendinizle konuşmanızın size gerçekten büyük faydası dokunacaktır. Kendinizi küçültmek ve sindirmek yerine, konuşarak kendinizi onaylamak, doğrulamak ve cesaretlendirmek her zaman daha başarılı olmanızı sağlayacaktır. Kendi kendinizin dostu olmayı unutmayın.

Her ne yapıyorsam yapayım, ben en iyiyim, en iyiyi hak ediyorum.

İnanıyorsam, emek veriyorsam yapamayacağım hiçbir şey yok.

Bu başarısızlığın, uzun vadede elde edeceğim başarıya giden yolda bir deneyim olduğunu biliyorum.

Bu gibi cümleleri kendinize sürekli olarak söylemeyi ihmal etmeyin.

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

İfrazen Taksim Nedir?

ifrazen-taksim-nedir-1-696x520

Tapuda müşterek ya da iştirak halinde kayıtlı taşınmaz malın üzerindeki ortaklığı bitirmek amacıyla yapılan paylaşma işlemine taksim denir.

Eğer taşınmaz sayısının paydaş sayısına uymaması ya da hissedarlar arasında anlaşmanın sağlanamaması gibi durumlarda taşınmaz ifraz edilerek taksim yapılır.

Hukuk terimi olarak ifraz ayırma anlamına, ifrazen taksim de ayırarak paylaşma anlamına gelir.

İfraz, taksim işleminde zorun olarak yapılan bir işlem olduğundan ifraz harcı alınmaz. Yalnızca taksim harcının alınması lazımdır.

 

 

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Hisseli Tapu Nedir? Hisseli Tapunun Satışı Nasıl Olur?

indir (6)

Hisseli Tapu

Bir gayrimenkulün ortaklarını gösteren tapu türüne hisseli tapu denir.

Gayrimenkul sahiplerinin isimleri açık bir şekilde hisseli tapuda yazar ve gayrimenkulün kaç ortağı olduğu belirtilir. Hangi ortağın hangi bölüme sahip olduğu ise belirtilmez.

Hisseli tapuda el birliği mülkiyeti ya da paylı mülkiyet söz konusu olabilir. El birliği mülkiyette ortakların belli paylara ayrılmış hissesi bulunmaz.

Paylı mülkiyette gayrimenkul belli paylara ayrılmıştır. Her malikin payı oransal olarak belirlenmiştir.

Hisseli Tapunun Satışı

Hisseli tapunun satışında alıcı ve satıcının anlaşmasının yeterli olmaması dolayısıyla müstakil tapu satışları kadar kolay değildir.

Satış işlemi başlamadan hissedarların anlaşmış olmaları, hissedarların sahip olduğu ön alım hakları sebebiyle önem arz eder.

Ortaklar kendi hisselerini satabilir ancak diğer hissedarın haberi olmadan satış yaparsa şufa davası açılabilir. Hissedarların noter aracılığıyla haberinin olması durumunda şufa hakkı kaybolur.

 

 

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

 

 

 

Müşterek Mülkiyet Nedir?

indir (5)

Fiilen bölüşülemeyen taşınmazlara birden çok kişinin birlikte sahip olmasına müşterek mülkiyet denir.

Ortaklık pay üzerinden değil, maldan faydalanma gibi mülkiyet hakkı üzerinden kurulur. Maddi olarak bir hisseye değil, bir hakka denktir.

Müşterek mülkiyet kanun ya da hukuki işlemler sebebiyle oluşur. Bu sebepler arasında bir taşınmazın birden çok kişiye bağlanması ve vasiyet edilmesi veya miras nedeniyle paydaşlık vardır.

Kişilerin payları sözleşmede belirtilmemişse birbirlerine eşit sayılır.

Paydaşlar kendi malını satabilir, bağışlayabilir, rehin edebilir, satış vaadinde bulunabilir. Payın üçüncü bir kişiye satılmasında şufa hakkı vardır.

Müşterek malın kiraya verilmesi durumunda ise paydaşların kira kontratına birlikte imza atmaları gerekir. İki paydaşın olması durumunda, bir taraf payını diğer tarafa kiralayabilir.

Müşterek mülkiyetin sona ermesi, mülkün bölünmesi ya da satılması durumda söz konusu olur.

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Şufa Hakkı Nedir?

indir (4)

Şufa hakkı, ön alım hakkıdır. Hisseli arazilerde satışa çıkan bir hisseyi, hissedarlardan birinin öncesinden satın alabilme hakkıdır.

Hissedarlara, hissedar olmayanlara karşı öncelik sağlar. Bunun sebebi de hisselerin mümkün olduğu sürece paydaşlar arasında kalmasını sağlamak ve yabancı kişilerin araya girmesini engellemektir.

Gayrimenkulün hissedar olmayan birine satılması durumunda satıştan sonra da hissedar şufa haklarını kullanarak dava açabiliyor.

Bu davayı açabilmenin süresi taşınmazın edinildiği tarihten itibaren iki sene, gayrimenkul satışından sonra yeni malik mevcut gayrimenkul maliklerine noter aracılığı ile bildirim yapar ise 6 aydır.

Belirtilen sürelerin dışında şufa hakları kaybedilmiş sayılır.

Alıcıya karşı şufa hakkı davası asliye hukuk mahkemesinde açılır.

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Satış Sanatında Nasıl Usta Olunur?

images (1)

Emlak Profesyonelleri İçin 5 Ders

  • Reddedilmeye olumlu tarafından bakmayı öğrenin: En iyi satıcılar dahi kariyerleri boyunca çok kez reddedilir. Bu gibi durumlarda çabuk ayağa kalkmak gereklidir. Red yediğiniz zaman bundan ders çıkarın ya da yola devam etmek için pozitif yönlerden bakın.

  • Önce duygu, sonra mantık: İnsanlar bir ürün ya da servise karşı ilk izlenimini duygularıyla oluşturur. Analitik düşünce, mantıklı bakış açısı daha sonra gelir. Başarılı satışlar için insanlarda gerekli duyguların uyandırılması gerekir.

  • Müşteri ve işverenlerle çok fazla yüz yüze vakit harcamayın: Genellikle emlak profesyonelleri tam tersini yaptığı için bu biraz mantıksız gelebilir ve satış işiyle uğraşan insanların da ciddi bir kısmı vakitlerini sunum yapmakla harcıyor. Fakat en iyi satıcıların sadece yüzde 40’ı vaktini sunumlara harcarken, yüzde 10’u ise müşterileriyle vakit geçiriyor. Kalan yüzde 50’lik kısım ise planlama ve niteliklilik üzerinde çalışıyor.

  • İtirazlara karşı gelmeyin: “Müşteri her zaman haklıdır” ilkesi ve gelen itiraz ne kadar mantıksız olursa olsun karşı gelinmemesi gerekir. Çünkü sizin işiniz onla tartışmak değil, yardımcı olmak. Dolayısıyla sabırla dinlemeye devam edin ve yol gösterin.

  • Kendi inandığınız hedefleri belirleyin: Kendinize gerçekten ne istediğinizi, neye dair tutkulu olduğunuzu sormalısınız. Sizin hırslarınız kariyerinizde başarıyı getirecek, asıl farkı yaratacaktır. Başarmak istedikleriniz konusunda bir karara vardıktan sonra bunu bir kenara not edin ve daima görebileceğiniz bir yere koyun.

 

Sorusu Olan?

 

Lütfen Aşağıda Yorum Yazınız!

 

Mirasçılık Belgesi Nedir?

indir (3)

Mirasçılık Belgesi, mirasçılara mahkeme tarafından verilen ve mirasçı olduklarını gösteren belgedir. “Veraset Senedi” veya “Veraset İlamı” olarak da ifade edilir.

Mirasçı olduğunu düşünen herkes bu belgeyi alabiliyor. Veraset ilamı için yalnızca bir mirasçının müracaatı yeterli oluyor ve herhangi bir zaman kısıtlaması yok.

TC kimlik numarasının yazılı olduğu kimlik belgesi ve başvuru temsilen yapılıyor ise vekaletname ile notere gidilir. Noterin verdiği başvuru formunu doldurup imzaladıktan sonra noter mirasçılık belgesini doğrulayacaktır.

Mirasçılık belgesi ile ilgili hükümler, Mirasçılık Belgesi Verilmesi ve Terk Eden Eşin Ortak Konuta Davet Edilmesi İşlemlerinin Noterler Tarafından Yapılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’te (Resmi Gazete Tarihi: 04.10.2011 Resmi Gazete Sayısı: 28074) açıklanmıştır.

Mirasçılık Belgesi Verilmesi

Belge verilmesi

MADDE 4 – (1) Noter, başvuru üzerine nüfus kayıtlarını inceleyerek öncelikle ilgilinin yasal mirasçı olup olmadığını tespit eder.

(2) Mirasçılığın tespitinde ilgili tarafından sunulacak güncel nüfus kayıt örnekleri veya noter tarafından elektronik ortamda temin edilecek kayıtlar esas alınır. Nüfus kayıt örneğinin elektronik ortamda temin edilememesi halinde, bu kayıtlar noterce nüfus müdürlüğünden yazıyla da istenebilir.

(3) İlgilinin nüfus kayıtlarına göre yasal mirasçı olduğunun tespit edilmesi halinde özel kanunlardaki usuller de dikkate alınarak ilgiliye, miras paylarını gösterir mirasçılık belgesi ve suretleri verilir.

Belge verilemeyecek haller

MADDE 5– (1) Nüfus kayıtlarının mirasçılık belgesi verilmesi konusunda yeterli olmaması, yabancılar tarafından talep edilmesi veya mirasçılık belgesi verilmesinin bilirkişi incelemesi yapılmasını, tanık dinlenmesini gerektirmesi ya da talebin yabancılık unsuru taşıması gibi yargılamayı gerektiren durumlarda, noterlerce mirasçılık belgesi verilemez.

 

 

 

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Emlak Vergisi Beyannamesi Nasıl Düzenlenir?

emlak-vergisi-beyannamesinde-bunlara-dikkat-5-696x465

Emlak vergisi beyannamelerini eksik bilgi ile veren mükelleflere, Vergi Usul Kanunu’na göre, ceza uygulaması hayata geçirilecek.

1. Geçmişe yönelik borç çıkabilir

Emlak vergisi beyannamelerini eksik verenlere ilişkin son dönemde Vergi Usul Kanunu’na (VUK) göre birçok cezalar tahakkuk ettirilmektedir. Mükellefler tarafından verilen beyannamelerdeki, taşınmazın arsa payı, brüt alanı, inşaatın sınıfı ve türü, klima, kalorifer ve asansör durumu, kullanım amacı ve inşaatın bitiş tarihi gibi kriterler belediyeler tarafından kontrol ediliyor. Beyannamelerdeki eksik beyan verenler için geçmişe yönelik yüksek borçlar çıkartılıyor.

2. Değişikliklerin bildirilmesi gerekiyor

Vergi değerini tadil eden sebeplerin, meydana geldiği bütçe yılını takip eden yılın Ocak ayı içinde, yılın son üç ayı içinde meydana gelmesi halinde ise bildirimlerin üç ay içinde ilgili belediyeye verilmesi gerekiyor. Taşınmaza ilaveler yapılması, asansör ya da kalorifer tesisleri konulması, arazinin ya da taşınmazın kullanış tarzının değiştirilmesi, arazinin parsellenmek suretiyle arsalar haline getirilmesi, arazi ve arsaların ayırma veya birleştirilmesi durumlarında yeniden beyanname verilmesi gerekiyor.

3. Beyannameye dikkat edilmeli

Beyannamelerin genellikle belediyelerin emlak servisleri tarafından doldurularak mükelleflerin onayının alındığını, mükelleflerin bu beyanları verirken eksik beyanların farkında olmadıkları görülüyor. Taşınmazın gerçekteki brüt alanın, inşaa tarihinin, arsadaki payının ve hatta inşaat sınıfının mükellefler tarafından bilinmesi neredeyse mümkün değil. Çünkü bu bilgiler tapu senedinde bile yer almıyor. Bu bilgiler aslında belediyelerde bulunuyor. Belediyeler tarafından mimari projelerin, yapı ruhsatları ve yapı kullanma izin belgelerinin taranması ve incelenmesi sonrasında da birçok eksik beyan ortaya çıkıyor. Bu durumda belediyeler geçmiş 5 yıla kadar borçlar çıkartıyorlar. Bu nedenle emlak vergisi bildirimlerinde profesyonel emlak danışmanlarından destek alınması gerekiyor.

4. Yeni binalara dikkat

Emlak vergisinin büyükşehirlerde ve mücavir alanlar içinde yüzde 100 artırımlı uygulanmaktadır. Emlak vergisi rayiç değer üzerinden arsalarda binde 3, konutlarda binde 1 ve işyerlerinde ise binde 2 oranında alınıyor. Büyükşehirlerde bu oran 2 katı olarak uygulanıyor. Yeni inşa edilen bina veya binaların vergisi ise, arsasının veya arsa payının vergisinden de az olamıyor. Bu hüküm binaların inşalarının sona erdiği yılı takip eden bütçe yılından itibaren dört yıl uygulanıyor.

5. Emlak vergisi nedir?

Emlak vergisi, belediyeler tarafından bina, arazi ve arsalar için bin 319 sayılı kanuna göre tahsil edilen servete dayalı bir vergidir. Bir gayrimenkulün satın alınması veya intikal etmesi üzerine ilgili belediyeye bildirimle müracaat etmek suretiyle tahakkuk ettirilir ve birinci taksit tutarı Mayıs, ikinci taksit tutarı Kasım ayı sonuna kadar olmak üzere iki eşit taksitte ödenir. Yeni alınan veya intikal eden bir gayrimenkulün bildirimi alındığı yılı içerisinde emlakın bulunduğu belediyeye verilir. İşlem yıllın son üç ayında gerçekleştiyse üç ay içinde bildirim verilmesi gerekmektedir.

6. Emlak vergisi nasıl ödenir?

Emlak vergisini, ödemeniz gereken taşınmazın bulunduğu belediyeye başvurarak ödeyebiliyorsunuz. Dilerseniz emlak vergisini PTT yoluyla havale yaparak veya emlak vergisi mükellef numarasını kullanarak da ödeyebilirsiniz.

7. Kimler emlak vergisi ödemez?

Bakanlar Kurulu kararı ile; hiçbir geliri olmadığını belgeleyenlerden, emeklilerden, gazilerden, şehitlerin dul ve yetimlerine ait brüt 200 metrekareyi geçmeyen tek mesken için emlak vergisi alınmıyor.

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

İKİNCİ BÖLÜM: DEĞERLEME KONUSU OLAN MALLARIN SINIFLANDIRILMASI

İKİNCİ BÖLÜM: DEĞERLEME KONUSU OLAN MALLARIN SINIFLANDIRILMASI

2.1. Değerleme Konusu Malların Genel Sınıflandırılması

Değerleme teorisinin kapsamı çok geniş olup, değerleme uzmanlarına gelişmiş ülkelerde hemen hemen bütün taşınmaz, taşınır, gayri maddi varlıklar ile sanat eserleri ve antikalar dahil bütün malların, sınırlı ayni haklar ile telif hakları gibi fikri mülkiyet haklarının değerleme işlemlerinde görev verilmektedir.

Sermaye Piyasası Mevzuatı uyarınca gayrimenkul değerleme şirketleri; Sermaye Piyasası Kanunu kapsamına giren gayrimenkul, gayrimenkul projesi veya bir gayrimenkule bağlı hak ve faydaların belli bir tarihteki muhtemel değerini bağımsız ve tarafsız olarak tespit etmekle görevli uzman hizmet kurumları olarak tanımlanabilir. Halen Kurul tarafından listeye alınmış olan değerleme şirketlerinin web sayfaları üzerinde yapılan incelemelerin sonuçlarına göre şirketlerin Kurul mevzuatı dışında kalan değerleme konularında da faaliyette bulundukları gözlenmektedir. Bunların başında Sermaye Piyasası Kanunu kapsamına girmeyen konut kredilerine ilişkin olarak hazırlanan gayrimenkul değerleme raporları gelmektedir.

Diğer taraftan, Sermaye Piyasası Kanunu kapsamına giren gayrimenkul dışındaki varlıkların değerlemesi ise Kurulun 17.07.2003 tarih ve 37/875 sayılı Kararı uyarınca ilgili Karar’da belirtilen şartları taşıyan bağımsız denetim kuruluşları, bu kuruluşların üyelik anlaşmasına sahip olduğu yabancı şirketlerle yapılan lisans, know-how ve benzeri sözleşmeler çerçevesinde faaliyette bulunan danışmanlık şirketleri, halka arza aracılık ve yatırım danışmanlığı yetki belgesinin her ikisine birlikte sahip olan aracı kurumlar veya mevduat kabul etmeyen bankalar tarafından gerçekleştirilebilmektedir.

Değerleme uzmanları ve şirketlerin; icra ve iflas, kentsel dönüşüm, kamulaştırma, gayrimenkul proje, alet ve makine parkı, gayri maddi varlık değerleme çalışmalarına yönelmeleri ve hatta belirli dallarda uzmanlaşmaları, gelecek yıllara hazırlık bakımından zorunlu görülmektedir.

2.2. Değerleme Konusu Olan Malların Özelliklerinin İncelenmesi

Sıklıkla değerleme yapılması gereken taşınmazların başında arazi ve arsa vasfındaki taşınmazlar gelmektedir. Ancak gerek mevzuatta, gerekse uygulamada arsa vasfındaki taşınmazların tespiti ve tanımlanması ile değerleme işlemlerinde güçlüklerin yaşandığı gözlenmektedir. Benzer biçimde arazilerin nevilerinin tanımlanması ve değerlerini etkileyen özelliklerinin tespitinde de sorunların yaşandığına sıklıkla tanık olunmaktadır. Yapıların sınıflandırılması, yapı yaşı, kullanım ve bakım durumları ve uygunluk analizinin yapılması, değerleme sürecinin temel sorunları arasında yer almaktadır. Mevzuat, bilimsel esaslar ve uygulama yönlerinden değerleme konusu olan taşınmazların tanımları, türleri, kullanım biçimleri ve değerlerini etkileyebilecek nitelikleri, özet olarak aşağıda tanımlanmış ve sınırlılıkları açıklanmıştır:

2.2.1. İmar Parseli (Arsa) ve Arazi Kavramları ve Ayrımları

Değerlemede ilk yapılacak işlem, taşınmazın cins ve nevini (tür ve çeşidini) belirlemektir. Taşınmazın cinsinin öncelikle arazi ve arsa olarak sınıflandırılması gerekli olacaktır. Teoride kentsel arazi (arsa) ve kırsal tarımsal arazi sınıflaması yapılmakta ve ülkemizde arazi ve arsa ayrımı sık kullanılmaktadır. Uygulamada taşınmazın cinsi ve türünün saptanması konusunda çekişme ve önemli sorunlar, bir taşınmazın arsa ve arazi olarak sınıflandırılmasında ortaya çıkmaktadır.

Taşınmazların değerlemesinde öncelikle arsa ve arazi ayrımının yapılması, mevzuatta arsa ve arazi ayrımı yapılmış ve her iki grup taşınmaz için ayrı değerleme ölçütleri getirilmiş olması nedeni ile özel önem kazanmaktadır. 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 12’nci maddesinde “belediye sınırları içinde belediyece parsellenmiş arazi arsa sayılır. Belediye sınırları içinde veya dışında bulunan parsellenmemiş araziden hangilerinin bu kanuna göre arsa sayılacağı Bakanlar Kurulu kararı ile belli edilir. Aksine hüküm olmadıkça bu kanunun diğer maddelerinde yer alan arazi tabiri arsaları da kapsar” hükmünü amirdir. Burada sözü edilen parsellenmiş ifadesi ile belediyece uygulama imar planı yapılmış ve ardından parselasyon planı yapılarak tapu müdürlüğünde resen tescil edilmiş taşınmazları tanımlamaktadır. Belirtilen yasal düzenleme, değerleme sürecinde taşınmazın cinsinin arazi ve arsa olarak ayrımının rasyonel olarak yapılmasına olanak vermemektedir. 3194 sayılı İmar Kanununa göre imar parseli (arsa), imar adaları içerisindeki kadastro parsellerinin İmar Kanunu, İmar Planı ve yönetmelik esaslarına göre düzenlenmiş şekli ve imar adası ise; imar planındaki esaslara göre meydana gelen ada olarak tanımlanabilir. Mücavir alan; imar mevzuatı bakımından belediyelerin kontrol ve mesuliyeti altına verilmiş olan alanları ifade etmektedir.

1319 Sayılı Kanunun 12’inci maddesinde sözü edilen karar 1983 yılında (83/6122 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı) yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu karar da arsa tanımlama sorununun belirsizliğini artırmış ve uygulamada yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur (Çizelge 2). Belirtilen karara göre arsa vasfını kazanmak için belediye sınırları içinde veya dışında olmakla birlikte uygulama imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması, meskun alanda olması ve belediye hizmetlerinden yararlanma gibi ölçütler ön plana çıkmaktadır. 5393 sayılı Belediye Kanununa göre belediye, mahallî müşterek nitelikte olmak şartıyla; imar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel altyapı; coğrafî ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor orta ve yükseköğrenim öğrenci yurtları, sosyal hizmet ve yardım, nikah, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır. Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000’in üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konukevleri açmak zorundadır. Diğer belediyeler de mali durumları ve hizmet önceliklerini değerlendirerek kadınlar ve çocuklar için konuk evleri açabilirler. Devlete ait her derecedeki okul binalarının inşaatı ile bakım ve onarımını yapabilir veya yaptırabilir, her türlü araç, gereç ve malzeme ihtiyaçlarını karşılayabilir; sağlıkla ilgili her türlü tesisi açabilir ve işletebilir; mabetlerin yapımı, bakımı, onarımını yapabilir; kültür ve tabiat varlıkları ile tarihî dokunun ve kent tarihi bakımından önem taşıyan mekanların ve işlevlerinin korunmasını sağlayabilir; bu amaçla bakım ve onarımını yapabilir, korunması mümkün olmayanları aslına uygun olarak yeniden inşa edebilir. Gerektiğinde, sporu teşvik etmek için gençlere spor malzemesi verir, amatör spor kulüplerine ayni ve nakdî yardım yapar ve gerekli desteği sağlar, her türlü amatör spor karşılaşmaları düzenler, yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan öğrencilere, sporculara, teknik yöneticilere ve antrenörlere belediye meclisi kararıyla ödül verebilir. Gıda bankacılığı yapabilir.

Çizelge 2. 83/6122 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararına Göre Arsa Vasfının Özellikleri

Madde Açıklaması
Md.1/a ve Md.1/b a) Belediye ve mücavir alan sınırları içinde imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış yerlerde bulunan yerlerin arsa sayılması,

b) Belediye ve mücavir alan sınırları içinde olup da imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmamış olmakla beraber fiilen meskûn halde olan ve belediye hizmetlerinden faydalanan yerler arasında kalan, parsellenmemiş arazi ve arazi parçalarının arsa sayılması, İki fıkradaki yerlerdeki arazi ve arazi parçalarının zirai faaliyette kullanılmaları halinde arsa sayılmaması

Md.1/c ve Md.1/d c) Belediye ve mücavir alan sınırları dışında olup konut, turistik veya sınai tesis yapılmak üzere her ne şekilde olursa olsun parsellenen ve tapuya bu yola şerh verilen arazi ve arazi parçalarının arsa sayılması, d) Belediye ve mücavir alan sınırları dışında olup da deniz, nehir, göl ve ulaşım yolları kenarında veya civarında bulunması veya sınai veya turistik önemi yahut hızlı şehirleşme faaliyetleri dolayısıyla ve (mülga) İmar ve İskan Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar kurulu Kararı ile belirlenen alanların sınırları içinde, imar planı ile iskan sahası olarak ayrılan yerlerdeki arazi ve arazi parçalarının arsa sayılması
Md.3 83/6122 Sayılı Kararnamenin 1’inci maddenin (a) ve (b) fıkralarında yazılı yerlerde bulunan arazi ve arazi parçaları; (i) zirai faaliyet dışında kullanıldıkları, (ii) boş tutuldukları, (iii) bir yıldan fazla süre ile nadasa bırakıldıkları, (iv) beyanda bulunulması gereken yılı izleyen yılbaşından itibaren 5 yıl içinde herhangi bir şekilde ahara devir ve temlik edildikleri takdirde arsa sayılarak, geçmiş yıl vergileri, 1319 Sayılı Kanunun 20’nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü de nazara alınarak arsaya ait nispet üzerinden tarh, tahakkuk ve tahsil edilmesi

Taşınmazların değerlerini etkileyebilecek bütün olumlu ve/veya olumsuz faktörlerin incelenmesi gerekecektir. Taşınmazların; imar planı, belediye ve/veya mücavir alanı sınırları içinde ve çevresinde ve/veya sit alanı içinde ve çevresinde olması, mevzi imar planı yaptırılan parsel vasfını kazanması, çevre düzeni planı içinde kalan tarımsal niteliği korunacak özel ürün alanları veya yerleşime açılabilecek alan içinde olması, diğer çevresel özellikler, taşınmaz üzerinde çeşitli hak ve yükümlülüklerin olması gibi faktörlerin de değerlendirilmesi gerekecektir31.

Değerleme sürecinde arsa-arazi ayrımının yapılması, özellikle taşınmazlara değer takdirinde kullanılacak yöntemlerin seçimi bakımından büyük önem taşımaktadır. Bir yerin arsa olarak kabul edilebilmesi için değerleme gününde; (i) belediye imar planı içinde olması, (ii) olmadığı takdirde belediye veya mücavir alanı içinde bulunması, (iii) ayrıca belediye hizmetlerinden yararlanması ve (iv) etrafının meskun olması gerekir32. Kısaca bir taşınmazın arsa sayılabilmesi için; imar planı içinde yer alması ya da imar planı içinde olmasa bile hukuken iskana uygun olması gereklidir. Taşınmaz tapuda tarla olarak kayıtlı olsa bile, yukarıda sayılan koşulları sağladığı takdirde arsa sayılabilir33. Bunun dışında kalan bütün taşınmazlar, üzerinde yapı olsa bile (belediye sınırları dışındaki yapılar, mezarlıklar ve ticari işletmelerin zemin değerleri) tarım arazisi olarak değerlendirilecektir. Örneğin, kamulaştırma mevzuatına göre, arsa niteliği kazanmış taşınmazlara pazar değerine ve tarım arazisi niteliğine sahip olan taşınmazlara ise, gelir yöntemine göre değer takdir edilmesi yasal bir zorunluluktur.

Taşınmazın arsa sayılabilmesi için, belediye imar planı sınırları içinde bulunması ana kuraldır. Ancak belediye veya mücavir alan sınırları içinde bulunan taşınmazların, bazı belediye hizmetlerinden yararlanması ve çevresinin meskun olması, arsa sayılmasını gerektirmez. Taşınmazın imar planı kapsamında olması, arsa sayılması için yeterli olmayıp ayrıca belediye hizmetlerinden olan su, ulaşım, yol, aydınlatma, çöp toplama, kanalizasyon gibi bütün belediye hizmetlerinden yararlanması gerekir. Bu hizmetlerden birinden faydalanması arsa vasfını kazanması için yeterli değildir. Taşınmazın mücavir alan içinde bulunması da objektif değer artırıcı unsur olarak kabul edilebilir. Bu hususun ilgili belediye(ler)den bir yazı ile sorulması ve buna göre arsa-arazi ayrımının yapılması gerekmektedir.

Belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunan taşınmazların çevresinde turistik tesisler, akaryakıt istasyonu, kooperatif evleri ve diğer sosyal ve ekonomik faaliyetlere konu yeterli tesislerin bulunması onun arsa niteliğini kazanması için yeterli olmayacaktır. 28.03.1983 gün ve 83/6122 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararına göre bu gibi yerlerin ayrıca Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın önerisi üzerine Bakanlar Kurulu Kararına konu olup, imar planı ile iskan alanı olarak ayrılan yerlerde bulunması ya da konut, turistik, sınai tesis yapılmak amacıyla parsellenen ve tapuya bu yılda şerh verilen arazi parçalarından olması gerekir. İmar planı yapılmamış yörelerdeki taşınmazlar, belediye yazısı ve bilirkişi raporlarındaki belirlemelerle yetinilerek arsa kabul edilemeyeceklerdir. Henüz imar planında bulunmayan taşınmazın arsa sayılabilmesi için yukarıda sayılan unsurları taşıyıp taşımadığının saptanması amacıyla keşif yapılması, keşif tutanağına hakimin genel ve objektif gözlemlerinin yazılması, Yargıtay denetimine olanak sağlaması açısından taşınmazın çevresi ile birlikte arsa sayılması için gerekli unsurları taşıyıp taşımadığını gösterecek nitelikte fotoğraflarının ve çevredeki yapılaşma ve tesisleri de, mümkün olduğu kadar mesafe de belirterek, gösteren ayrıntılı

plan ya da krokisinin ve bağlı olduğu yerleşim merkezi ya da il ve ilçe merkezine uzaklığının belirlenmesi ve bütün bu araştırmalar sonucuna göre arsa ya da arazi olarak değerlendirilmesi gerekecektir.

Taşınmazın arsa niteliği kazanması için belediye sınırları içinde, imar planı ile iskan alanı olarak ayrılan yerlerde bulunması ve parselasyon planının yapılmış olması gerekir. Bu koşullarda köy yerleşim merkezlerinde ve üzerinde yapı bulunan veya boş duran yerlerin niteliği ne olacaktır? Köyde imar planı olmadığı gibi, parselasyon yapılması da genellikle söz konusu olmamaktadır. Yargıtay uygulamasında bu durum dikkate alınarak bina yapılmış olsa bile, binanın üzerine kurulduğu arazi ve avlu tarım arazisi kabul edilmekte ve arazi olarak tabana değer biçildikten sonra üzerindeki yapılara 2942 Sayılı Kanuna göre değer biçilip (Md. 11/h) toplamının alınacağı kabul edilmektedir34. Bir yer hakkında arsa deyiminin kullanılması o yere arsa niteliği vermeyecektir. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin kararında tapu kaydında gayrimenkulün cinsinin arsa olarak kayıt edilmesinin bile bağlayıcı bir sonuç doğuramayacağı, taşınmazın arsa vasfını kazanma durumunun detaylı olarak araştırılması ve buna göre karar verilmesi gerektiği açıktır. Bu koşullarda taşınmaz tapuda tarla olarak kayıtlı olsa bile, koşulları oluştuğunda arsa sayılabilir. Örneğin, belirli bir olayda kamulaştırılan taşınmaz tapuda tarla olarak kayıtlı olduğu için, bu niteliğine göre değer biçilmiştir. Taşınmazın çevresinde organize sanayi bölgesi inşaat faaliyetlerinin devam ettiği, ulaşım vasıtalarının bulunduğu, altyapı hizmetlerinin bölgede kısa sürede faaliyete geçmesinin mümkün olacağının açıklanmasıyla yetinilmiştir. Ancak bu olayda öncelikle belediye imar müdürlüğünden değerleme tarihinde taşınmazın bütün belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı, meskun alan dahilinde olup olmadığı sorularak sonucuna göre işlem yapılması gerekli görülmüştür.

Kırsal yerleşim merkezlerinde bulunan arazi parçasının diğer bölgelerdeki arazilerden değer yönünden bir farkının olması doğaldır. Köy idari sınırları içinde bulunup, herhangi bir belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmayan ve belediye hizmetlerinden yararlanmayan, köy muhtarlığınca sunulan hizmetlerden yararlanan taşınmaz, tarım arazisi olarak değerlendirilmelidir. Taşınmaz ve çevresine sunulan söz konusu hizmetler, Yargıtay uygulamalarına göre ancak objektif değer artıran unsur olarak kabul edilebilir. Yargıtay uygulamalarında bu farklılık 2942 Sayılı Kanunun 11’inci maddesinin (ı) bendine göre objektif ölçüt olarak alınması istenmekte ve değere katkısı olan bir unsur olarak inceleme konusu yapılmaktadır. Sunulan bu hizmetler ancak objektif değer artıran unsur olarak kabul edilebilir. Bu amaçla gelir metoduyla bulunan değerinin bu objektif nedenlere dayalı olarak uygun bir oranda (bir mislini geçmeyen) artırılması uygun görülmektedir36. Arazinin değeri o yerde alınabilecek ürün gelirine göre saptandıktan sonra, bu toprak parçasının yerleşim merkezi içinde olduğu ve üzerine ev yapılabilecek bir konumu olduğu açıklanarak, bunun değere katkısı olan objektif unsur olduğu belirtilerek zeminin değeri saptanacaktır37. Ancak değerleme biliminde bu amaçla genellikle –hiçbir objektif ölçüte dayanmayan artış yerine- bölge için belirlenen kapitalizasyon oranında maksimum ±1 oranında değişiklik yapılması uygun görülmektedir.

Köyün yerleşik (meskun) bölgesinde38, üzerinde bina bulunan taşınmazın, hakim vasfı dikkate alınarak arazi mi yoksa arsa mı olduğunun tayin edilmesi ile değerleme çalışmasının yapılması gerekir. Özellikle 2942 Sayılı Kanunun 11’inci maddesinde arsalar için ayrı, tarım arazisi için ayrı değerleme yöntemleri belirtildiği halde, hangi alanların arsa hangilerinin arazi sayılacağı yönünde tanımlamaya gidilmemiştir. Bu konuda ayrım yapmak için Emlak Vergisi Kanunu’nda yer alan hükümlerden yararlanmak mümkündür. Emlak Vergisi Kanunu’nun 12’nci maddesi ve buna dayanan kararnameler, üzerinde yapı bulunmayan boş alanların arsa veya arazi sayılmalarındaki ölçütleri belirlemiştir. Daha açık bir ifadeyle üzerinde bina bulunmayan yerler için 12’nci madde ve kararnamelere göre inceleme yapılması söz konusudur. Aynı Kanunun 10’uncu maddesinde bina vergisine esas olacak değeri tespite yarayan unsurlar arasında bina metrekare normal inşaat maliyet bedeli ile birlikte arsa veya arsa payı değeri de yer almaktadır. Bina vergi beyannamesinde yer alacak hususlar arasında arsanın büyüklüğü de bulunmaktadır (Md. 24/a). Köy sınırları içinde bulunan binalı taşınmazların da bina vergisi kapsamında olduğu hüküm altına alınmıştır (Md. 6 ve Md. 25). Emlak Vergisi Kanununun getirdiği ilke, üzerinde bina bulunan alanın kural olarak arsa sayılması yönündedir.

Köy içinde ve yerleşme yerinde binaların oturduğu alanı arsa kabul edince, bu arsaların değerini biçmek önemli bir sorun olacaktır. 2942 Sayılı Kanunun 11’inci maddesinde kabul edilen ilke, arsalara emsale göre değer biçilmesidir. Köyde arsalar için emsal bulma olanağı çok zayıf veya hiç olmayacaktır. Bu fikri savunanlar şehirdeki arsa değerlerinin kıyas yoluyla uygulanabileceğini ileri sürseler de şehirlerdeki arsaların köye örnek alınarak kıyaslama yapılabilmesi, uygulama olanağı oldukça kısıtlı veya hiç olmayan bir yaklaşım olarak görülmektedir. Ancak üzerine bina inşa edilmiş nispeten küçük yüzölçümlü yerlere, tarım yapılarak alınacak ürün miktarı, gelir ve üretim masrafları analizlerinin yapılması da varsayıma dayalı bir işlem olarak görülebilir. Arazilere değer biçilirken ürün ekilişe elverişli değilse, getireceği gelir üzerinden değer bulunmalıdır39. Örneğin, köy değirmenlerinin değerlerinin takdirinde arazi geliri yerine değirmenin işletme geliri üzerindenişlem yapılabilecektir.

Türkiye’de 3194 sayılı İmar Kanunu hükümlerine göre köy yerleşim yerleri, belediyelerin mücavir alanı kapsamına alınabilecektir. Bu koşullarda mahalle niteliğine dönüşen köylerdeki taşınmazlar, belediyenin bütün hizmetlerinden yararlanmakta ve çevreleri de meskun ise arsa olarak değerlendirilebilmektedir. Belediye imar planı dışında olan taşınmaz, belediye sınırları içinde olup, belediye hizmetlerinden yararlanmayabilir. Belirtilen özelliklere sahip taşınmazların niteliği değerleme sürecinde arazi olarak tanımlanacak ve arazi vasfındaki taşınmazların özellikle kamulaştırma ve vergi değerleri de arazi olarak kullanım durumuna göre malikine getirebileceği ortalama yıllık geliri esas alınarak tespit ve takdir edilecektir40.

Yargı kararları, mevzuat ve bilimsel esasların birlikte değerlendirilmesi neticesinde; köy sınırları içindeki taşınmazlara yönelik olarak aşağıdaki sonuçların vurgulanması gerekir41:

Köy sınırları içindeki araziler fiilen ekilip biçilmese bile arazi niteliğindedir. Bu koşullarda çalılık, makilik, boş araziler ile üzerinde her türlü yapı bulunan taşınmazlar tarım arazisi olarak kabul edilerek gelir değeri takdir edilecektir.

Köyde yerleşim alanı içinde olan ve üzerinde yapı olmayan boş araziler de kuşkusuz arazi niteliğinde olacaktır. Örneğin, köydeki harman yerleri, pazar, piknik ve panayır yerleri gibi.

Köyde yerleşim merkezinde olan ve üzerinde yapı inşa edilmiş yerler arsa sayılamayacaktır. Ancak köyün yerleşim merkezinde olan arazinin gelirine göre bulunacak değerinin, köy yerleşiminin dışındaki arazilere oranla belirli ölçülerde (varsa objektif ölçütler veya daha doğru kapitalizasyon oranı düzeltilerek) yükseltilmesi uygun olacaktır.

İmar planı sınırları içindeki taşınmazların belediyenin yol/ulaşım hizmeti dışındaki hizmetlerinden yararlanmaması ve çevrelerinin kısmen meskun olması, -yukarıda detaylı olarak tartışılan Yargıtay uygulamaları çerçevesinde- taşınmazların arsa vasfını kazanmasını engellememektedir. Bu koşullarda belediye sınırları içinde olan ve yukarıda belirtilen özelliklere sahip parsellerin dışında kalan taşınmazlar ile belediye ve mücavir alanı dışındaki taşınmazların özellikle kamulaştırma ve dönüşüm mevzuatına göre değerleme çalışmasında cinslerinin arazi olarak alınması ve genellikle gelir yöntemine göre değerlerinin takdir edilmesi gerekecektir. Yargıtay kararlarında belediye imar planı sınırları içindeki yerleşimlerde olan ve kamulaştırılacak taşınmazların arsa niteliği taşıdıklarının belirtilmesi ve arsa vasfını kazanmış parsellere değer takdirinde mevcut kullanım durumlarının esas alınması gerektiği belirtilmektedir. Ancak değerlemede arsaların il/ilçe/belde merkezi, sosyal, kültürel ve ticari olanaklara yakınlıkları (ulaşılabilirlik), konum ve diğer özellikleri değer azaltıcı ve/veya artırıcı birer unsur olarak dikkate alınmıştır.

Belediyelerce yapılıp usulünce onaylanarak yürürlüğe konulan nazım imar planı kapsamındaki taşınmazların arsa sayılabilmesi için; taşınmazların nazım imar planının ait olduğu idari birim (büyükşehir, il, ilçe, köy), belediye ve mücavir alan sınırları içindeki yerleşim ve nüfus yoğunluğu (meskun olma), ulaşım ve altyapı hizmetleri ve yerleşim merkezine olan mesafe ile taşınmazın plandaki konumu ve kullanım biçimi gibi unsurlar da göz önünde bulundurulabilir42. Belediye nazım imar planı sınırları içindeki taşınmaz arsa sayılabilecek ise de, onun arsa olarak nitelendirerek değerleme yapılmasına esas olmak üzere, nazım imar planının ait olduğu belediyenin yerleşim alanının devamında, uzantısında yer alması, altyapı hizmetlerine henüz kavuşmamış olsa bile, istendiğinde imara açılabilecek ve bunlardan yararlanabilecek konumda, belediyenin nüfus ve yapılaşma yoğunluğundaki artışı dikkate alarak uygulama imar planının düzenlenebileceği aşamaya gelinmiş olması gibi ölçütlerin de dikkate alınabileceği öngörülmektedir. Buna karşın taşınmazın belediye nazım imar planı içinde olmasına rağmen, bu plandaki konumu yönünden iskanının yasaklanmış bulunması, nazım imar planının ait olduğu beldenin nüfusu, gelişmesi, yapılaşma yoğunluğu ve taşınmazın yerleşim merkezine uzaklığı gibi nedenlerle uygulama imar planı hazırlanmasının yakın bir olasılık olmadığı, daha önce planda yer almadığı halde, yürürlükteki mevzuat gereği kamulaştırılabilmesi amacıyla ve hemen kamulaştırma kararından önce nazım planı düzenlenmiş veya mevcut nazım plan kapsamına alınmış olması gibi haller de taşınmazın vasfının arsa olarak kabul edilmesinde dikkate alınacaktır.

Belediyelerce yapılan nazım imar planı içindeki yeşil alanların malikine, uygulama sırasında komşu parsellerden ayrılan ve gerektiğinde ilave kamulaştırmayla elde edilen arazilerden imar parseli verilecektir. Planlama ve parselasyon planlarının yapılmasında “depo yeşil alan” olarak da tanımlanan bu durum, değer azaltıcı bir unsur olarak dikkate alınamayacaktır. Değerlemede taşınmazın ileride uygulanacak imar planı içindeki konumu dikkate alınmaksızın mevcut durumuna göre analiz ve değerleme yapılması gerekecektir. İmar planı tadilatı eğer kamulaştırmayı gerektiren projeden ileri gelmişse, parselin imar tadilatından önceki durumu esas alınarak bedel takdiri yapılacaktır. Bu koşullarda nazım imar planı ve özellikle projenin neden olduğu imar planı tadilatıyla planda yeşil alan içinde kalan bir taşınmazın kamulaştırılması sırasında, taşınmaz üzerinde plana göre hiç bina yapılamayacağı gerekçesi ile az değer verilememelidir. Diğer önemli bir husus ise, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16’ıncı maddesine göre imar planı içinde bulunan yeşil alanların tapuya tescil edilmesi gerekecektir. Belirli bir yatırım yerinde uygulama imar planı ve parselasyon öncesi üst ölçekli planda yeşil alan ve park sahası kararı, malikin mülkiyet hakkını ortadan kaldırmadığı için değer azaltıcı bir unsur olarak değerlendirilmemelidir. Ancak bu ayrımda parsellerin imar planında “tarım alanı” olarak ayrıldığı görülmekte olup, bu karar söz konusu taşınmazların yapılaşmaya açılamayacağının göstergesi olarak kabul edilmeli ve bu parsellere arazi olarak değerleme yapılmalıdır.

2.2.1.1. İmar Parselinin Tanımı ve Özellikleri

Taşınmazın arsa vasfını kazanması ve imar uygulama süreçlerinin açıklanması için planlama sürecinin açıklanması gerekir. Planlama; belli amaçlara ulaşabilmek için kıt kaynaklarla gereksinimlerin karşılanması arasında rasyonel öncelikler göz önünde bulundurularak bir denge sağlanması eylemi olarak tanımlanabilir.

Mekansal planlama; ülke kalkınma politikaları, bölgesel gelişme stratejileri ile bölge plan kararlarının mekansal organizasyonunu sağlayan, ülke ve bölge düzeyindeki politika ve kararları alt kademe planlara aktaran, doğal, tarihi ve kültürel değerlerin korunması ve geliştirilmesine yönelik mekansal stratejileri belirleyen, sektörel kararları ülke düzeyinde mekansal boyutlarıyla bütünleştiren ve uyumlaştıran, kentsel ve kırsal yerleşmeler, ulaşım sistemi ile sosyal ve teknik altyapının yönlendirilmesine dair mekansal stratejileri belirleyen yatırım yerlerinin belirlenmesi konusunda yönlendirme sağlayan, ülke düzeyinde ve bölgeler düzeyinde şematik ve grafik dille hazırlanan, sektörel ve tematik paftalar ve raporu ile bütün olan plan olarak tanımlanabilir.

Mekansal planlar kapsadıkları alan ve amaçları açısından Mekansal Strateji Planları, Çevre Düzeni Planları ve İmar Planları olarak hazırlanır. Buna göre planlama kademeleri, üst kademeden alt kademeye doğru sırasıyla; Mekansal Strateji Planı, Çevre Düzeni Planı (ÇDP), Nazım İmar Planı (NİP) ve Uygulama İmar Planı (UİP)’ndan oluşur. Bir bölgede üst ölçekli plan yapılmadan alt ölçekli plan yapılamaz. Örneğin Çevre Düzeni olmayan bir yerde Nazım İmar Planı veya Nazım İmar Planı olmayan bir yerde Uygulama İmar Planı yapılamaz.

Mekansal strateji planı; ülke kalkınma politikaları ve bölgesel gelişme stratejilerini mekansal düzeyde ilişkilendiren, bölge planlarının ekonomik ve sosyal potansiyel, hedef ve stratejileri ile ulaşım ilişkileri ve fiziksel eşiklerini de dikkate alarak değerlendiren, yeraltı ve yerüstü kaynakların ekonomiye kazandırılmasına, doğal, tarihi ve kültürel değerlerin korunmasına ve geliştirilmesine, yerleşmeler, ulaşım sistemi ile kentsel, sosyal ve teknik altyapının yönlendirilmesine dair mekansal stratejileri belirleyen, sektörlere ilişkin mekansal politika ve stratejiler arasında ilişkiyi kuran, 1/250.000, 1/500.000 veya daha üst ölçek haritalar üzerinde şematik ve grafik dil kullanılarak hazırlanan, ülke bütününde ve gerekli görülen bölgelerde yapılabilen, sektörel ve tematik paftalar ve raporu ile bütün olan planı olarak ifade edilir.

Çevre düzeni planı; varsa mekansal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan plandır.

İmar planı; kent ya da kasaba halkının sağlığını korumak, toplumsal, ekonomik ve kültürel gereksinmelerini, iyi yaşama düzenini ve çalışma koşullarını ve güvenliğini sağlamak amacıyla, ülke, bölge ve kent verilerine dayanılarak oturma, çalışma, dinlenme ve ulaşım gibi kentsel işlevler arasında denge kurup, eldeki ve sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak için, varsa yer yazım durumu da belirtilen haritalar üzerinde toprak parçalarının kullanım biçimlerini ve başlıca bölge tiplerini gösteren, tüzel bir değeri olan onaylanmış belgedir.

Nazım imar planı; mevcut ise çevre düzeni planının genel ilke, hedef ve kararlarına uygun olarak, arazi parçalarının genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, çeşitli kentsel ve kırsal yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, kentsel, sosyal ve teknik altyapı alanlarını, ulaşım sistemlerini göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere, varsa kadastral durumu işlenmiş olarak 1/5.000 ölçekte, büyükşehir belediyelerinde 1/5000 ile 1/25.000 arasındaki her ölçekte, onaylı hali hazır haritalar üzerine, plan notları ve ayrıntılı raporuyla bir bütün olarak hazırlanan plandır.

Uygulama imar planı; nazım imar planı ilke ve esaslarına uygun olarak yörenin koşulları ve planlama alanının genel özellikleri, yapının kullanım amacı ve ihtiyacı, erişilebilirlik, sürdürülebilirlik ve çevreye etkisi dikkate alınarak; yapılaşmaya ilişkin yapı adaları, kullanımları, yapı nizamı, bina yüksekliği, taban alanı katsayısı, kat alanı katsayısı veya emsal, yapı yaklaşma mesafesi, ön cephe hattı, ifraz hattı, kademe hattı, ada ayrım çizgisi, taşıt, yaya ve bisiklet yolları, ulaşım ilişkileri, parkları, meydanları, kentsel, sosyal ve teknik altyapı alanlarını, gerektiğinde; parsel büyüklükleri, parsel cephesi ve derinliği, arka cephe hattı, yol kotu ve bu kotun altındaki kat adedi, bağımsız bölüm sayısı gibi yapılaşma ve uygulamaya ilişkin kararları, uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren ve varsa kadastral durumu işlenmiş olarak 1/1.000 ölçekte onaylı hali hazır haritalar üzerinde, plan notları ve ayrıntılı raporuyla bir bütün olarak hazırlanan plandır.

İmar planı uygulama paftalarında grafik olarak belirtilemeyen ve dikkat edilmesi gereken hususlar plan notları ile açıklanır. Plan notları oluşturulurken genellikle genel hükümler, uygulama hükümleri ve özel hükümler şeklinde üç ana başlık altında toplanır. Genel hükümler başlığı altında plan uygulamasına geçilirken ve uygulama aşamasında uyulması gereken kanun, yönetmelik ve kararlardan bahsedilir. Uygulama hükümlerinde alan kullanımlarında yapılaşmaya ilişkin uyulması gereken özel hususlardaki hükümler yer alır. Özel hükümlerde ise planlama alanına özgü olan yapılaşma koşulları, alan kullanımları ve parsel bazında dikkat edilmesi gereken hususlara yer verilir. Ekte örnek imar planına ilişkin alan kullanımı, yapılaşma koşulları ve parsel ölçeğine ilişkin koşullar verilmiştir (Ek-1).

İmar parseli; imar adaları içerisindeki kadastro parsellerinin 3194 sayılı İmar Kanunu, imar planı ve yönetmelik esaslarına göre düzenlenmiş şeklidir. Parselasyon planı ise imar planının araziye uygulanmasından sonra yapılacak röleve ölçülerine göre boyut değiştirmeyen paftalar üzerinde çizilen, kesin parselasyon durumunu gösteren ve tapuya tescil işlemlerine esas alınan plandır. Değerleme uygulamalarında imar parseli yerine genel olarak arsa kavramı kullanılmakta ve ilgili mevzuatta da arsa ve arazi kavramlarına göre değerleme ölçütleri tanımlanmıştır.

Planlama kademelerini kısaca açıkladıktan sonra parsellerin değerlerini doğrudan etkileyen plan işlevleri ve yapılaşma yoğunluğuna ilişkin kavram ve ölçütlerin açıklanması ve değerleme ile ilişkilendirilmesi gerekecektir. Konu ile ilgili temel kavramlar ve açıklamaları aşağıda verilmiştir:

Planlama sahasında çalışma alanları; merkezi iş alanları (MİA), sanayi bölgesi ile küçük ve orta ölçekli sanayi bölgeleri olarak tanımlanabilir:

Merkezi iş alanı: Nazım imar planlarında yönetim, turizm, sosyal kültürel ve ticari amaçlı yapılar için ayrılmış kentin merkezinde kalan bölgedir. Bu bölgede yönetimle ilgili idari tesis alanları, iş hanı, çarşı, çok katlı mağaza, banka gibi ticaret ve finans tesis alanları, turizm tesis alanları, sosyal kültürel tesis alanları, ibadet yerleri, park ve benzeri yeşil alanlar, spor alanları kamuya ve özel sektöre ait eğitim ve sağlık tesisleri alanları, kamuya ve özel sektöre ait teknik altyapı tesis alanları ile bu alanlara hizmet verecek benzeri alanlar ayrılır.

Sanayi bölgesi: İmar planlarında her türlü sanayi tesisleri için ayrılmış alanlardır. Bu alanlarda sanayi bölgesine hizmet verecek diğer yapı ve tesisler de yapılabilir.

Küçük ve orta ölçekli sanayi bölgeleri: Doğrudan kentliye yönelik hizmet üreten, bununla birlikte ilgili yasa ve yönetmeliğine uygun olarak çevre ve sağlık koşulları açısından ayrılmaları ve gruplaşmaları gerekli görülen, Yönetmelik ile özel hüküm getirilmemiş üçüncü sınıf gayri sıhhi müesseseler ile küçük ve orta ölçekli sanayicilerin yer aldığı, organize olan veya olmayan sanayi kullanımına ayrılmış alanlardır.

Planlama sahasında başlıca “sosyal ve kültürel altyapı alanları” ise aşağıdaki gibi olabilir:

Yeşil alanlar: Toplumun yararlanması için ayrılan oyun bahçesi, çocuk bahçesi, dinlenme, gezinti, piknik, eğlence, rekreasyon ve kıyı alanları toplamıdır. Metropol ölçekteki fuar, botanik ve hayvan bahçeleri ile bölgesel parklar bu alanlar kapsamındadır.

Çocuk bahçeleri: Çocukların oyun ve dinlenme ihtiyaçlarını karşılayacak alanlardır. Bitki örtüsü ile çocukların oyun için gerekli araç gereçlerinden büfe, havuz, pergola ve genel heladan başka tesis yapılamaz.

Parklar: İmar planı ile belirlenmek ve mevcut ağaç dokusu dikkate alınarak tabii zemin veya tesviye edilmiş toprak zemin altında kalmak üzere, ağaçlandırma ve bitkilendirme için yeterli derinlikte toprak örtüsü olması ve standartları sağlaması kaydıyla otopark ve havuz ile açık spor ve oyun alanı, umumi hela, 1 katı, h=4,50 m’yi ve taban alanı kat sayısı toplamda 0,03’ü geçmemek, sökülüp takılabilir malzemeden yapılmak kaydıyla; açık çay bahçesi, büfe, pergola, kameriye, muhtarlık, güvenlik kulübesi, sporcu soyunma kabinleri, taksi durağı, trafo gibi tesislerin yapılabildiği, kentte yaşayanların yeşil bitki örtüsü ile dinlenme ihtiyaçlarının karşılandığı alanlardır.

Piknik ve eğlence (rekreasyon) alanları: Kentin açık ve yeşil alan ihtiyacı başta olmak üzere, kent içinde ve çevresinde günü birlik kullanıma yönelik ve imar planı kararı ile belirlenmiş; eğlence, dinlenme, piknik ihtiyaçlarının karşılanabileceği lokanta, gazino, kahvehane, çay bahçesi, büfe, otopark gibi kullanımlar ile, tenis, yüzme, mini golf, otokros gibi her tür sportif faaliyetlerin yer alabileceği alanlardır. Bu alanda yapılacak yapıların emsali (0,05) i, kat adedi 2’yi, asma katlı yapılarda (9.30) m’yi, asma katsız yapılarda (8,30) m’yi geçemez.

Spor ve oyun alanları: Spor ve oyun ihtiyacı karşılanmak, spor faaliyetleri yapılmak üzere imar planı kararı ile kent, bölge veya semt ölçeğinde ayrılan açık ve kapalı tesis alanlarıdır. Bu alanlarda açık veya kapalı otoparklar ile seyirci ve sporcuların ihtiyacına yönelik, büfe, lokanta, pastane, çayhane ve spor faaliyetlerine ilişkin ticari üniteler yer alabilir.

Stadyum: Uygulama imar planı kararı ile futbol ve benzeri spor müsabakaları için üzeri açık veya kapalı olarak inşa edilen, bünyesinde, yapılan spora ve sporculara ilişkin tesislerin yanı sıra açık ve kapalı otopark, idari, sosyal ve kültürel tesisler ile lokanta, pastane, çayhane, çarşı, alışveriş birimleri, büfe gibi mekan, yapı veya tesisler bulunabilen, planla açıkça belirtilmek ve tescile konu edilmemek kaydıyla stadyum projesi bütünlüğü içerisinde yol ve meydanların altını da kapsayabilen komplekslerdir.

Sosyal ve kültürel tesis alanı: Kütüphane, sergi salonu, müze, sinema ve tiyatro, kreş, anaokulu, kurs, yurt, çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, yaşlı ve engelli bakımevi, rehabilitasyon merkezi, kadın ve çocuk sığınma evi, şefkat evleri gibi kullanımlara ayrılan kamuya veya özel şahıslara ait tesislerin tek başına veya birkaçının bir arada yapılabildiği alanlardır.

İbadet yeri: İbadet etmek ve dini hizmetlerden faydalanmak amacıyla insanların toplandığı, dinî tesis ve külliyesinin, dinî tesisin mimarisi ile uyumlu olmak koşuluyla dinî tesise ait; lojman, kütüphane, aşevi, dinlenme salonu, yurt ve kurs yapısı ile gasilhane, şadırvan ve hela gibi müştemilatların, açık veya zemin altında kapalı otoparkın da yapılabildiği alanlardır.

Mezarlık alanı: Cenazelerin defnedildiği mezar yerleri, defin izni ve diğer işlemlerin yürütüldüğü idari tesis binaları, güvenlik odası, bu alana hizmet veren ziyaretçi bekleme, morg, gasilhane, ibadet yeri, şadırvan, çeşme, hela ile otopark da yapılabilen alanlardır.

Planlama sahasında alan kullanımlarına ilişkin başlıca kavramlar veya plan işlevleri ise aşağıda verilmiştir:

Konut alanı: Yerleşme ve gelişme alanlarında konut kullanımına yönelik olarak planlanan alanlardır. Ancak, yol boyu ticaret olarak teşekkül etmiş konut alanlarında bulunan parsellerin zemin kat ve yol seviyesinde veya açığa çıkan bodrum katlarının yoldan cephe alan mekanlarında, gürültü ve kirlilik oluşturmayan ve imalathane niteliğinde olmayan, gayrisıhhi özellik taşımayan, halkın günlük ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik dükkan, kuaför, terzi, muayenehane, aile sağlığı merkezi, lokanta, pastane, anaokulu, kreş gibi konut dışı hizmetler verilebilir. Binanın birinci katında veya bodrum katlarında zemin katta yer alan mekanla içten bağlantılı olan ve binanın ortak merdivenleri ile ilişkilendirilmeyen konut dışı piyesler yapılabilir. İlgili idare meclisince yol boyu ticaret olarak teşekkül ettiği karar altına alınan konut kullanımına ayrılan parsellerde müstakil olarak yurt, anaokulu, aile sağlığı merkezi, özel sağlık tesisi, özel eğitim tesisi ve kreş, ticari katlı otopark binaları yapılabilir. Konut alanlarında kalsa dahi parsellerin konut binası yapılıncaya kadar açık depolama veya ruhsata tabi bina yapılmaksızın bahçe düzenlemesi ve peyzajı yapılarak kullandırılmasına ilgili idaresi yetkilidir. Yol boyu ticaret olarak belirlenenler de dahil konut alanlarında kalan parsellerin araç giriş çıkışından kaynaklanan trafik yükünü azaltmak amacıyla ve ilgili idareden geçit hakkı almak koşuluyla otopark olarak kullanılan bodrum katlarından plan kararı ile kamuya ait yer altı otoparkına araç giriş çıkışı verilebilir. Konut alanlarında özel eğitim tesisi, özel sağlık tesisi ve katlı otopark yapılabilmesi için uygulama imar planında bu amaçla değişiklik yapılarak konut kullanımından çıkarılması gerekir.

Ticaret alanı: İş merkezleri, ofis-büro, çarşı, çok katlı mağazalar, kamu veya özel katlı otoparklar, alışveriş merkezleri, otel ve diğer konaklama tesisleri, sinema, tiyatro, müze, kütüphane, sergi salonu gibi sosyal ve kültürel tesisler, lokanta, restoran, gazino, düğün salonu gibi eğlenceye yönelik birimler, yönetim binaları, katlı otopark, banka, finans kurumları, yurt, kurs, dershane, özel eğitim ve özel sağlık tesisleri gibi ticaret ve hizmetler sektörüne ilişkin yapılar yapılabilen alanlardır.

Ancak bu alanlarda katlı otopark, özel eğitim veya özel sağlık tesisi yapılabilmesi için uygulama imar planında bu amaçla değişiklik yapılarak ticaret kullanımından çıkarılması gerekir.

Toptan ticaret alanları: Toptan ticaret ve bu amaçla ilgili hizmet görecek diğer yapı ve tesislerin yer aldığı alanlardır.

Ticaret + konut, turizm + ticaret, turizm + ticaret + konut gibi karma kullanım alanları: Tek başına konut olarak kullanılmamak koşuluyla, ticaret, turizm+ticaret, ticaret+konut, turizm+ticaret+konut kullanımlarından sadece birinin veya ikisinin veyahut tamamının birlikte yer aldığı alanlardır. Bu alanlarda plandaki kullanım kararına bağlı olarak konut veya turizm tesisi yapılması halinde yoldan cephe alan zemin veya bodrum katların ticaret veya hizmetler sektörünün kullanımında olması ve konut veya turizm tesisi için ayrı bina girişi ve merdiveni bulunması şartı aranır. Bu alanlarda ayrıca plan kararı gerekmeden gerçek ve tüzel kişilere veya kamuya ait; yurt, kurs, dershane, ticari katlı otopark, sosyal ve kültürel tesisler yapılabilir. Ancak bu alanlarda katlı otopark, özel eğitim veya özel sağlık tesisi yapılabilmesi için uygulama imar planında bu amaçla değişiklik yapılarak karma kullanımdan çıkarılması gerekir. Ticaret+ konut, turizm+ ticaret+ konut gibi konut da yapılabilen karma kullanım alanlarında konut veya yüksek nitelikli konut yapılabilmesi için konutun ihtiyacı olan sosyal ve teknik altyapı ve donatı alanlarının konut kullanımının getireceği nüfus yoğunluğu üzerinden belirlenerek bu alana hizmet verecek şekilde ayrılması gerekir. Konutun yapılabildiği karma kullanım alanlarında, uygulama imar planında alanın veya alandaki yapılaşma hakkının ne kadarının konut kullanımına ayrılacağının belirlenmediği durumlarda konut kullanımları, alandaki parsellerin toplam emsalinin % 20’sini aşamayacaktır.

Yüksek nitelikli konut (rezidans): En az konut şartlarını sağlayan; resepsiyon, güvenlik ve günlük temizlik servisi mekanlarının bulunduğu, sağlık hizmetleri, kuru temizleme, çamaşırhane, taşıma, yemek ve alışveriş servisi hizmetleri ile spor salonu ve yüzme havuzu gibi hizmetlerin de verilebildiği birden fazla bağımsız bölümü ihtiva eden konut binalarıdır. İmar planlarında konut, ticaret+konut, turizm+ticaret+konut olarak belirlenen bölgelerde yapılabilir.

Konaklama (Turizm) tesisleri: Konaklama amacıyla kullanılan, otel, motel, tatil köyü, pansiyon, kamping, apart otel ve hostel gibi turizm tesisleridir.

Kamu kurumu alanları: Resmi veya idari tesis alanlarını, büyük alan kullanımını gerektiren kamu kuruluş ve servis alanlarını ve askeri alanları veya yapı ölçeğinde resmi, idari, dini, sosyal hizmet ve kültür tesisleri ve umumi binaları içeren alanlardır. Bu alanlarda, hizmet binasının yanı sıra ilgili belediyesinin uygun görüşü alınarak lojman yapılabilir. Ancak, lojman alanı toplamı inşaat alanının % 10’unu geçemez.

Prestij hizmet alanları: İş merkezi, iş hanı, ofis, büro, alışveriş merkezleri, çok katlı mağazalar, çarşı konaklama tesisleri, sinema, tiyatro, müze, kütüphane, sergi salonu, lokanta, restoran, gazino, yönetim binaları, banka ve finans kurumları, özel eğitim, özel yurt ve özel sağlık tesisleri vb. yapıların yer aldığı alanlardır.

Sağlık tesisleri alanı: Hastane, sağlık ocağı, aile sağlık merkezi, doğumevi, dispanser ve poliklinik, ağız ve diş sağlığı merkezi, fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezi, entegre sağlık kampusu gibi fonksiyonlarda hizmet veren gerçek veya tüzel kişilere veya kamuya ait tesisler için uygulama imar planında özel veya kamu tesisi alanı olduğu belirtilmek suretiyle ayrılan alanlardır. Özel sağlık tesisi yapılacak alanlar belirlenmeden Sağlık Bakanlığı’nın taşra teşkilatının uygun görüşüalınır.

Eğitim alanı: Okul öncesi, ilk ve orta öğretim ile yükseköğretime hizmet vermek üzere kamuya veya gerçek veya tüzel kişilere ait; eğitim kampusu, genel, mesleki ve teknik eğitim fonksiyonlarına ilişkin okul ve okula hizmet veren yurt, yemekhane ve spor salonu gibi tesisler için uygulama imar planında özel veya kamu tesisi alanı olduğu belirtilmek suretiyle ayrılan alanlardır. Özel eğitim tesisi yapılacak alanlar belirlenmeden Milli Eğitim Bakanlığı’nın taşra teşkilatının uygun görüşü alınır.

Askeri alanlar: Türk Silahlı Kuvvetlerini oluşturan kara, deniz ve hava kuvvetleri komutanlıkları ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının savunma, harekat, hudut ve sahil güvenliğine yönelik yapıları, kışla, ordugah, karargah, birlik, karakol, askerlik şubesi, askeri havaalanları, sosyal, teknik ve lojistik gibi askeri veya güvenlik amaçlı ihtiyaçlara yönelik tesisler ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacına yönelik idari, eğitim, sağlık, lojman, orduevi gibi diğer sosyal tesislerin yer aldığı alanlardır.

Belediye hizmet alanı: Belediyelerin görev ve sorumlulukları kapsamındaki hizmetlerinin götürülebilmesi için gerekli itfaiye, acil yardım ve kurtarma, ulaşıma yönelik transfer istasyonu, araç ve makine parkı, bakım ve ikmal istasyonu, garaj ve tiryaj alanları, belediye depoları, asfalt tesisi, atık işleme tesisi, zabıta birimleri, mezbaha, ekmek üretim tesisi, semt pazarı yeri, idari, sosyal ve kültürel merkez gibi mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçları karşılamak üzere kurulan tesisler ile sermayesinin yarıdan fazlası belediyeye ait olan şirketlerin sahip olduğu tesislerin yapılabileceği alanlardır.

Günübirlik rekreasyon alanları: Kentin açık ve yeşil alan ihtiyacı başta olmak üzere, kent içinde ve çevresinde günü birlik kullanıma yönelik ve imar planı kararı ile belirlenmiş; eğlence, dinlenme, piknik ihtiyaçlarının karşılanabileceği lokanta, gazino kahvehane, çay bahçesi, büfe, otopark gibi kullanımlar ile tenis, yüzme, mini golf, oto kros gibi her tür sportif faaliyetlerin yer alabileceği alanlardır. Bu alanda yapılacak yapıların emsali (0,05)’i, kat adedi 2’yi, asma katlı yapılarda (9.30) m’yi, asma katsız yapılarda (8.30) m’yi geçemez.

Konut dışı kentsel çalışma alanı (Kentsel servis alanı): İçinde; motel, lokanta, resmi ve sosyal tesisler, çevreyi kirletmeyen dumansız, atıksız, hizmet ağırlıklı bilgisayar üretimi, montajı, plastik, matbaa, tekstil, konfeksiyon, araç yıkama yağlama, bakım servisleri ve benzeri iş kolları ile patlayıcı, parlayıcı ve yanıcı maddeler içermeyen depoların yapılabileceği alanlardır52.

Taşınmazın imar uygulaması görmesi aşamasında alınan plan kararları, her zaman taşınmazın etkin ve verimli kullanımına olanak vermemektedir. Esasen imar planlaması aşamasında etkinli ve verimli kullanım analizi yapılmadan çok genel ifade ve yaklaşımlar ile zaman zaman toplumun genel menfaatine uygun olmayan planlama kararları ile imar planı yapım süreci tamamlanmaktadır. Bu yapı aynı ada içinde bazı parsel maliklerinin hakkı olmayan avantaj veya değer artışına hak kazanmalarına ve doğal olarak imarın neden olduğu rant artışı ve sebepsiz zenginleşme tartışmasının başlamasına neden olmaktadır. Taşınmazın değerini doğrudan etkileyen temel faktörün parsele verilen imar hakkı (plan işlevi, yapılaşma koşulları ve özellikle yapı yoğunluğu gibi) olduğu gözden uzak tutulamamalıdır.

İmar planı oluşturulurken imara açılan alanın nüfus ve yapı yoğunluğunun ölçütü, yapılaşmanın hangi kriterlere göre oluşacağı, yapının zeminde kaplayacağı alanı (oturum veya taban alanı), kütlesi, konumlandırılması, nizamı, plan üzerinde ve plan notlarında belirtilir. Yapılaşma koşulları belirlenirken kullanılan belli başlı terimler aşağıda kısacaaçıklanmıştır:

Parsel cephesi: Parselin üzerinde bulunduğu yoldaki cephesidir. Birden fazla yola cepheli parsellerde uygulama imar planında belirtilmemiş ise geniş yol üzerindeki kenar, parsel ön cephesidir. Yolların eşit olması halinde dar kenar parsel cephesidir (Şekil 8).

Parsel derinliği: Parsel ön cephe hattına arka cephe hattı köşe noktalarından indirilen dik hatların uzunluklarının ortalamasıdır.

Bina ön cephe uzunluğu: Çıkmalar hariç olmak üzere parselin kot aldığı yol tarafındaki cephe uzunluğudur.

Bina derinliği: Binanın ön cephe hattı ile arka cephe hattının en uzak noktası arasındaki en fazla yaklaşabileceği sınırdır.

Planlarda yapılaşma koşulları adanın üzerine çizilen daireler içinde gösterilir. Yapı nizamı, ön ve yan çekme mesafeleri ile kat adedi tek bir daire içinde gösterilir. Dairenin içinde sol tarafa yapı nizamı, sağ tarafa kat adedi, üst tarafa ön bahçe mesafesi, alt tarafa yan bahçe mesafesi yazılır. Ada üzerine çizilen ikinci bir dairede ise Taban Alanı Kat Sayısı (TAKS) ve Kat Alanı Kat Sayısı (KAKS) gösterilir. Bunlardan TAKS daire içinde üst kısma, KAKS daire içinde alt kısma

yazılır. İmarlı alanlarda, yapıların parsel içindeki konumlarının birbirine göre düzenlenme şekli yapı nizamı olarak tanımlanır. Başlıca yapı nizamı türleri aşağıdaki gibi olabilir54:

Ayrık nizam (A): Hiç bir yanından komşu binalara bitişik olmayan yapı nizamıdır. “A” harfi ile gösterilir.

Blok nizam (BL): İmar planı veya bu Yönetmelikte cephe uzunluğu, derinliği ve yüksekliği belirlenmiş tek yapı kitlesinin bir parsel veya dilatasyonla ayrılmak suretiyle birden fazla parsel üzerine oturduğu bahçeli yapı nizamıdır. “BL” harfleri ile gösterilir.

Bitişik nizam (B): Bir veya birden fazla komşu parsellerdeki binalara bitişik olan yapı nizamıdır. Bitişik nizam binalarda ortak alandan arka bahçeye çıkış sağlanır. “B” harfi ile gösterilir.

Çekme mesafesi: Bir parsele yapılacak yapının parsel cephesine veya komşu parsellerin sınırına en az ne kadar uzaklıkta yapılması gerektiğini gösteren mesafedir (Şekil 9). İmar planlarında çekme mesafesi gösterilirken, mesafesi gösterilecek adanın üzerine bir daire çizilir ve dairenin içinde üst ve alt tarafa metre cinsinden kaç metre olduğu yazılır.

Ön bahçe mesafesi: Yapının parsel cephesinden en az ne kadar uzaklıkta yapılması gerektiğini gösteren mesafedir. Parselin köşe parsel olması durumunda iki yoldan da aynı uzaklıkta ön bahçe mesafesi uygulanır.

Yan bahçe mesafesi: Yapının komşu parsele sınırından en az ne kadar uzaklıkta yapılması gerektiğini gösteren mesafedir.

Arka bahçe: Yapının arkasında bulunan parsel sınırından ne kadar uzaklıkta yapılması gerektiğini gösteren mesafedir. Arka bahçe mesafesi 4 kattan yüksek olan yapılarda, yapı yüksekliğinin en az yarısı kadar olmalıdır. Yan ve arka bahçe mesafeleri 3,00 metreden az olamaz.

Kat adedi: Ada içinde yapının en fazla kaç katlı yapılabileceğini gösteren, ada üzerine çizilen dairede dairenin sağ tarafına yazılan sayıdır.

Kat yüksekliği: Binanın herhangi bir katının döşeme üstünden bir üstteki katının döşeme üstüne kadar olan mesafesidir. Kat yükseklikleri uygulama imar planında daha fazla belirlenmemiş ise genel olarak; ticaret bölgelerinde ve zemin kat ticaret olarak belirlenen yerlerde zemin katlarda 4.50 m, asma katlı zemin katlarda 5.50 m; diğer katlarda 3.80 m, konut bölgelerinde ise zemin katlarda 4.00 m, asma katlı zemin katlarda 5.50 m, diğer katlarda 3.50 m kabul edilerek uygulama yapılabilir55.

Taban alanı: Bahçede yapılan eklenti ve müştemilatı dahil yapıların tabii zemin veya tesviye edilmiş zemin üzerinde kalan kısmının parseldeki izdüşümünün kapladığı alandır56.

Taban alanı kat sayısı (TAKS): Taban alanının imar parseli alanına oranıdır. Taban alanı kat sayısı, arazi eğimi nedeniyle tabii veya tesviye edilmiş zeminin üzerinde kalan tüm bodrum katlar ile zemin kat izdüşümü birlikte değerlendirilerek hesaplanır. Uygulama imar planında çekme mesafeleri verilip TAKS verilmemiş ise çekme mesafelerine, bina cephe hatlarına ve ilgili imar yönetmeliklerine göre uygulama yapılır. TAKS kısaca “bir parsel veya yapı adasında alanın ne kadarının yapı ile kaplanabileceğine” denir57. Örneğin; TAKS=0,6 olan 1000 m2 büyüklüğünde bir parselde binanın taban alanı en fazla 600 m2 büyüklüğünde olur. Taban alanı parsel alanından büyük olamayacağı için TAKS 1’den büyük bir sayı olamaz.

Yapı inşaat alanı: Işıklıklar ve avlular hariç olmak üzere, bodrum kat, asma kat ve çatı arasında yer alan mekanlar, çatı veya kat bahçeleri, çatıda, katta ve zemindeki teraslar, balkonlar, açık çıkmalar ile binadaki ortak alanları dahil yapının inşa edilen bütün katlarının alanıdır.

Kat alanı kat sayısı (KAKS veya İnşaat Emsali): Yapının katlar alanı toplamının imar parseli alanına oranından elde edilen sayıdır. KAKS diğer bir değişle “bir parsel veya yapı adası üzerinde toplam kaç metrekare inşaat yapılabileceği gösteren ölçüt” olarak da tanımlanabilir. Örneğin; KAKS=0,9 kat adedi 3 olan 1000 m2 büyüklüğünde bir parselde bina inşaat alanı 900 m2, binanın her bir katıda 300 m2 büyüklüğünde olmalıdır. KAKS değil de emsal (E) verilmesi durumunda ise binanın kat sayısı değişebilir ama yapı inşaat alanı değişmez. Örneğin; E=0,9 olan 1000 m2 büyüklüğünde bir parselde yapı inşaat alanı toplam 900 m2 olmalıdır. Bu alan Yençok mesafesini ve çekme mesafelerini aşmayacak şekilde 450 m2 kat alanından 2 kat veya 300 m2 kat alanından 3 kat veya 180 m2 kat alanından 5 kat şeklinde sağlanabilir.

Yapılaşma koşullarının TAKS, KAKS, yapı nizamı, bahçe mesafesi ve kat sayısı olarak verilmediği alanlarda ada üzerine emsal, yapılabilecek en çok kat yüksekliği ve yapı yaklaşma çizgisi verilerek yapılaşma koşulu belirlenir.

En çok kat yüksekliği, kat yüksekliği belirlenecek olan ada üzerine “Yençok=…m” şeklinde metre cinsinden yazılır. Yapılan imar planlarında adada planlanan nüfus yoğunluğu “….kişi/hektar” olarak hektar başına düşen kişi sayısı şeklinde yazılır.

Yapılaşma koşulları bilinen bir parseldeki binanın, bina derinliği, TAKS ve KAKS gibi verilerine ulaşılabilir. Bina derinliği hesaplanmasında; I = L ‐(K + H/2 ) formülü kullanılır. Burada; I:bina derinliği, L: parsel derinliği, K:ön bahçe mesafesi ve H: bina yüksekliğini gösterir. Aşağıdaki örnek olarak sunulan yapılaşma koşullarında kat adedinin 3 olarak verildiği ve kat yüksekliğinin de giriş katlarda 4,00 diğer katlarda 3,50 metre olduğu düşünüldüğünde, bina yüksekliği 11,00 metre arka bahçe mesafesi (H/2) 5,50 metre olarak hesaplanır.

eçilen örnekte 1 nolu parsel için bina derinliği I=20,00-(5,00+5,50), I= 9,50 m olmaktadır. Bina genişliği ise 1 nolu parsel köşe parseli olduğu için parsel cephesinin uzunluğundan dar sokaktaki ön bahçe mesafesi ve yan bahçe mesafesi çıkarılarak bulunur. Bu durumda bina genişliği x=30,00- (5,00+3,00), x=22,00 m olmaktadır. Parsel cephesi ve derinliği, bina genişliği ve derinliği ve yapılaşma koşulları bilinen bir binanın taban alanı, kat alanı, TAKS ve KAKS değerleri bulunabilir. İncelenen 1 nolu parsel ve parseldeki bina için imar hakkı aşağıdaki gibi olabilir:

Parsel alanı; 20,00×30,00=600 m2, Bina taban alanı ve kat alanı; 9,50×22,00= 209 m2, Toplam inşaat alanı; 209×3=627 m2, TAKS;209/600=0,3348 KAKS;627/600= 1,05 olmakta ve planında belirtilen yapılaşma koşullarına uymaktadır.

Binanın birinci katından itibaren çıkma başlıyor ise, bina derinliği, bina genişliği ve taban alanı hesaplanırken çıkmalar dahil edilmeden hesaplanır. Kat alanı hesaplanırken ise çıkmalar dahil edilir. 3 nolu parsel için bina derinliği I=30,00-(5,00+5,50+2,50+2,50) üzerinden I= 14,50 m olarak bulunur. Bina genişliği ise parsel cephesinden parsel yan bahçe mesafelerinin çıkartılması ile elde edilir. Bu durumda bina genişliği x=20,00-(3,00+3,00+3,00+3,00), x=8,00 m olmaktadır. İncelenen 3 nolu parsel ve parselde toplam inşaat alanı aşağıdaki gibi hesaplanabilir:

Parsel alanı; 30,00×20,00=600 m2, Bina taban alanı; 8,00×14,50=116,00 m2, Kat alanı; 116,00+2x(3,00×14,50)+2x(2,50×8,00)=243 m2, Toplam inşaat alanı; 116,00+2×243= 602 m2, TAKS; 116/600=0,1933 KAKS; 602/600= 1,00 olup, planında belirtilen yapılaşma koşullarına uygun düşmektedir.

2.2.1.2. İmar Hakkı ve Değerleme İlişkileri

Arsa vasfını kazanmış taşınmazların değerlemesinde, genellikle imar hakkı ve yapılaşma koşullarına uygun emsal satışlar üzerinden veya geliştirme analizine dayalı değerleme yapılması gerekmektedir. Karşılaştırmalı satış analizine göre değerleme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satış değerlerinin esas alınması gerekecektir. Piyasada belirli niteliklere ve yüzölçüme sahip arsaların satış fiyatları bilinmekte olup, bu koşullarda değerleme uzmanlarının doğrudan karşılaştırmaya başvurmaları ve değeri biçilen taşınmazlara benzer taşınmazların güncel alım-satım değerlerini incelemeleri gerekmektedir. Benzer arsaların alım-satım fiyatlarından hareketle bulunan ortalama birim (m2) alım-satım fiyatının, değerlenen arsanın olumlu ve/veya olumsuz özelliklerine göre düzeltilmesi zorunlu olmaktadır.

Belirli bir yatırım alanında belirlenen emsal taşınmazların; yapılaşma nizamı (ayrık, bitişik ve blok gibi), taban alanı katsayısı (TAKS), kat adedi veya yapı yüksekliği (Hmax), kat alanı katsayısı (KAKS) veya inşaat emsali (E) ve plan işlevi gibi özellikleri ile taşınmazların değerlerini etkileyebilecek diğer bütün nitelik ve unsurları (olumlu ve/veya olumsuz özellikleri) benzer ise, eşitlik (I) veya eşitlik (II) kullanılarak birim emsal değer analizi yapılabilecektir. Ancak değerlenen taşınmazlar ile emsallerin imar planına göre yapı taban alanı, izin verilen kat adedi, parsel yüzölçümü ve toplam inşaat alanları gibi özelliklerinin genellikle birbirinden farklı olması halinde, taşınmazın değerinin aşağıda verilen eşitlik (III) kullanılarak saptanması zorunluolacaktır.

Emsal Değeri = [Benzer Taşınmazların Alım-Satım Değeri/(Parsel Alanı*İnşaat Emsali)] (III) Parsel Değeri = [Ortalama Emsal Değeri*Yapı Taban Alanı Katsayısı*Kat Adedi*Parsel Alanı] (III) Parsel Değeri = [Ortalama Emsal Değeri*Kat Alanı Katsayısı*Parsel Yüzölçümü] (III)

Gerek arazi vasfındaki taşınmazların, gerekse arsa vasfındaki taşınmazların çap örneklerinin öncelikle analizi ve daha sonra değerleme verilerinin toplanması, rasyonel değerleme yönünden gerekli görülmektedir. Özellikle imar çapının incelenmesi, parselin imar özelliği ve kullanım yoğunluğunun analizine ve aynı niteliklere sahip parsellerin emsal seçilmesine imkan verir. İmar hakkı benzer olan taşınmazların karşılaştırılabilmesi ve emsallerin konu taşınmaza benzerliğinin değerlendirilebilmesi için öncelikle konu taşınmaz ve daha sonra seçilen emsallerin niteliklerine uygun (kadastro çapı veya imar çapı) çap örneklerinin incelenmesi ve daha sonra kullanılacak değerleme ölçütlerine göre değerleme için gerekli olan imar, piyasa ve tapu verilerinin toplanması ve analiz edilmesi zorunlu olacaktır. Emsallerin konu taşınmaza benzerliği ve birebir örtüşme olup olmadığının analizi için öncelikle imar hakları, konum ve kullanım biçimleri benzer olan taşınmazların karşılaştırılması gerekecektir. Müstakil konut imarlı parsellerle apartman tipi konut yapımına ayrılmış parsellerin; toplam inşaat alanının birim değeri üzerinden işlem yapılsa bile karşılaştırma yapılması uygun olmayacaktır.

Arsa vasfını kazanmış taşınmazların değerleme çalışmasında öncelikle taşınmazların bağlı oldukları Tapu Müdürlüğü kayıtlarından son 5 yıl ve hatta 10 yıllık dönemde konu taşınmazın çevresindeki yerleşim birimlerinde satışı yapılan bütün yapısız veya boş arsalar tespit edilmesi gerekmektedir. Emsal arsaların araştırılmasında öncelikle imar planı üzerinde inceleme alanının çevresinde 2 km yarıçapı içinde kalan dört kesit alınması (doğu, batı, kuzey ve güney kesitleri) ve bu sınırlar içindeki mahallelerde alım-satım işlemlerinin tek tek incelenmesi gerekli olur. Ayrıca resmi kayıtlara göre saptanan alım-satım işlemlerinin gerçek satış değeri üzerinden kayıtlandığı, arazi ve anket çalışmaları aşamasında ortaya konulmalıdır. Bu amaçla serbest olarak taraflar arasında yapılan pazarlıkla satılmış arazi ve arsa vasfındaki taşınmazlar değerleme sürecinde emsal olarak dikkate alınmalıdır. Kayıtlarda satış olarak gösterilen; mahkeme kararıyla satış, intikal-satış ve akrabalar arasında yapılan alım-satımlar ile ipoteğin paraya çevrilmesi gibi durumlarda oluşan satış değerleri, emsal değer analizinde dikkate alınmaz. Bunların dışında fiilen alım-satımı yapılan, ancak fiilen tapu devri yapılmamış olan arazi ve arsa satışlarının değerleme çalışmasında veri kullanılmasına ihtiyatlı olarak yaklaşmak gerekir.

Arsa vasfındaki taşınmazların piyasa değerlerinin analizinde, genellikle benzer minimum 3 adet emsal taşınmaz değerinin bilinmesi zorunlu olur. Karşılaştırmalı satış analizi yöntemine göre arsa değerlemede 5-8 adet arasında emsal satış bulunması, taşınmaz değerlerinin tutarlı olarak tahmini için yeterli görülmektedir. Yerel düzeylerde değerleme araştırmalarında değerlenen taşınmazlara benzer, değerleme çalışması için uygun ve yeterli sayıda emsal satış tespit edilmesi, ülkemizde her ilçe ve daha alt düzeydeki yerleşimlerde belirli zaman diliminde yeterli sayıda arazi ve arsa alım-satım değerlerine ulaşılamaması nedeni ile genellikle mümkün olmamaktadır62.

Taşınmaz değerlemede emsal satışların incelenmesinde; değerlenen ve emsal alınan satışların analizi yanında değerlenen taşınmaz ile emsallerin karşılaştırılması sonucunda üstün ve eksik yönlerin detaylı olarak açıklanması zorunlu olur. Hiç emsal incelemesi yapılmadan piyasa değerine dayalı değerleme yapılmasına olanak bulunmadığı bilinmekte ve arsa vasfındaki taşınmaza değer takdir etmede bunun dışında temel bir yaklaşım da bulunmamaktadır63. Bu işlem sırasında varsa tapu kaydına göre konu taşınmaz üzerinde bulunan kısıtlamalar (ipotek, vakıf şerhi, irtifak hakkı (idari irtifak dahil), doğal ve arkeolojik sit kararı, yeşil alan kararı gibi) değere yansıtılmalı, taşınmazın değerini en iyi bileceği olgusundan hareketle, konu parsele bitişik taşınmaz maliklerinin açtıkları davalardaki talepler de dikkate alınmalıdır64. Emsal karşılaştırmasının sağlıklı olarak yapılabilmesi için, emsal ve konu taşınmazın emlak vergisi beyanları ve bu yerler için emlak vergisine esas olmak üzere ilgili belediyelerce takdir edilen değerlerine ilişkin belgelerle test edilmesi de gerekecektir.

Arsa niteliğindeki taşınmazlara örnek (emsal) inceleme ve karşılaştırma yapılarak, değerleme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre değerleme yapılmalıdır. Emsal satış analizinde, taşınmazın satış değerine etkili olan bütün olumlu ve/veya olumsuz özellikleri dikkate alınmalıdır. Değerlenecek taşınmazlara yakın sokak, cadde ve mahallelerden emsal satışlar saptanmalı, gerçekleşen taşınmaz satışlarından emsal olabileceklerin seçilmesinde; (i) değerleme gününden önce satılmış olması, (ii) özel amaçlı satış olmaması, (iii) işlemin kamulaştırma yoluyla el değiştirme biçiminde olmaması ve (iv) taşınmazın yanında, aynı bölgede veya yakınında ve değişik nitelikte olması gibi koşulların sağlanması zorunlu olmaktadır.

Arsa vasfındaki taşınmazları değerlemede karşılaştırma için alınması gereken emsallerin değerleme gününden önceki tarihlerde satılmış olması ve özel amaçlı satışa konu olmaması başlıca ilke olarak alınmıştır. Özel amaçlı satışlarla bağışlama, ipoteğin paraya çevrilmesi, icra ve iflas yoluyla yapılan satışlar, muvazaalı (anlaşmalı) satışlar, tapu devir masraflarından kaçınma için düşük beyan edilen satışlar ifade edilmektedir. Emsal satışlara ilişkin kayıtlarının incelenmesi, arazi ve anket çalışmalarında, söz konusu satışların normal alım-satım işlemi olup olmadıkları tek tek yerinde irdelenmeli ve varsa kuşku duyulan taşınmaz devirlerinin emsal olarak alınması tercih edilmemelidir.

Birçok somut olayda en iyi emsalin, taşınmazın kendisinin satışına ilişkin olan değerinin olduğu vurgulanmaktadır. Konu taşınmazların son 10-15 yılda fiilen gerçekleşmiş amaç için uygun alım-satım değerlerinin bilinmesi halinde, bu değer emsal olarak alınabilecektir. Ancak değerleme konusu taşınmazların değerleme zamanından önceki yıllara ait sağlıklı alım-satım değerleri tespit edilemediği durumlarda bunun yerine değerlenen parsellere bitişik, yakın ya da benzer özelliklere ahip taşınmazlarla ilgili olarak yapılan işlemler sonucunda oluşan veya mahkeme tarafından tespit edilen bedeller, incelenen taşınmazların değerlerinin tahmininde kıyaslama ölçütü olarak ele alınmalıdır. Taşınmazların bulundukları mahalle ve çevresinde kamu kuruluşlarınca yapılan alım- satım ve kamulaştırma işlemlerinde ödenen bedeller gözden geçirilmeli ve bu bedeller arsalar için takdir edilen bedellerin tutarlılığının değerlendirilmesinde bir ölçüt olarak kullanılmalıdır.

Değerlenen parseller ile belirlenen emsal parsellerin imar uygulaması yönünden aynı özellikleri taşımasına özen gösterilmelidir. Ayrıca emsaller ve değerlenen parsellerin emlak vergisine esas değerleri de incelenmeli ve böylece incelenen bütün taşınmazların değerlerinin emlak vergisi esas değerlerine oranının aynı seviyede olmasına dikkat edilmelidir. Değerleme konusu taşınmazın bulunduğu mahallede cadde ve sokaklara göre taşınmazların son iki yıl içindeki emlak vergisi beyan değerleri araştırılmalı ve taşınmazların takdir edilen değerleri ile vergi değerleri bağlantısının analizine dayalı olarak emsal değerlerinin geçerliliği de incelenmelidir. Bu işlemde son beyan dönemi ve iki beyan dönemi arasında kalan yıllarda emlak vergi değerinin güncellenmesinde kullanılan yeniden değerleme oranına ilişkin oranları da dikkate almak gerekir.

Emsal taşınmazların mümkün olduğu ölçüde değerlenen taşınmazlarla aynı konumda ve yakın mesafede olması, aynı nitelik ve özellikleri taşıması, benzer yüzölçüme sahip olması ve değerleme işleminin yapıldığı zamana yakın tarihlerde satılmış olması ideal bir durum olarak görülmelidir. Ancak taşınmazın bulunduğu ilçe ve mahallede belirlenen emsallerle değerlenen taşınmazlar arasında farklılık (büyüklük, satış koşulu, tarihi, yer ve nitelik bakımından) bulunabilmektedir. Bu tip durumlarda karşılaştırılan iki taşınmazın üstün ve/veya eksik yönleri birlikte değerlendirilerek, birim arsa değeri düzeltilmeli ve buna göre taşınmazların bedelleri takdir edilmelidir. Arsa niteliğindeki taşınmazla karşılaştırılacak taşınmazların emsal niteliğinde olması gerekli olup, benzer yüzölçümlerde, bitişik ya da yakın adalarda bulunması, aynı imar iznine sahip olması, fiyatlarda en azından yaklaşık değerde olması gibi nitelikler emsalin seçilmesine esas alınması gereken unsurlar arasında bulunmaktadır. Emsalin, değerlenen taşınmazlara örnek teşkil edebilecek nitelikte olması gerekir. Ancak yakın yerler ve yakın tarihlerde alım-satımı yapılan emsallerin bulunamaması halinde, daha uzak mekanlardan ve önceki tarihlerde yapılan alım-satımlar da emsal olarak kullanılabilecektir. Somut olayda şehrin dışındaki taşınmazın değerlendirilmesinde, şehrin içinde bulunan ve yaklaşık 15 kat daha değerli bulunan uzaktaki bir parselin emsal olarak alınmasının uygun olmadığı vurgulanmıştır.

Emsal taşınmazlar nitelikleri bakımından değerlenen taşınmazlara benzerliği yanında fiziksel yakınlığı da içermelidir. Aynı bölgede yapılan satışların tamamı dışlanarak başka bir bölgede gerçekleştirilen bir satışı, bütün parseller için tek ve değişmez emsal almak, taşınmaz değerleme işleminin yeterince özen gösterilerek yapılmadığı izlenimini vermektedir. Emsal olarak seçilen taşınmazlara ilişkin tapu kayıt örnekleri; emsal olduğu belirtilen satış işleminin taraflarını, satış bedelini, satış tarihini, emsal taşınmazın cinsini, yüzölçümünü, üzerinde bulunan şerh ve beyanları, kısıtlayıcı kayıtları içerecek biçimde, tapu müdürlüğünden alınmalı ve gelen kayıtların belirtilen niteliklere sahip olup olmadıkları dikkatle incelenmelidir.

Taşınmazların değerlemesini yapabilmek için mevcut olan bütün emsal kayıtları tek tek incelenmelidir. Değerlenen parsellere benzer olan arsa vasfındaki taşınmaz (emsal) satış değerleri – tekniğine uygun olarak planlanan ve uygulanan- bilimsel araştırmanın sonuçları ile ortaya konulmalıdır. Değerlenen taşınmazlara benzer, normal ve gerçek satış değerleri bilinen taşınmazlar kullanılmalıdır. Emsal olarak seçilen arsaların, değerlenen arsalara mümkün olduğunca benzer ve yakın olmasına veya emsallerin zaman, nitelik ve mekan düzeltmeleri yapılarak konu taşınmazlara benzerliğinin sağlanmasına özen gösterilmelidir. Alan araştırması ile emsal satışların serbest arz ve talebe göre oluşma durumu da incelenmelidir. Emsal arsaların alım-satım fiyatları, kişiler arasında yapılan gerçek alım-satım fiyatları olmalıdır. Alım-satım fiyatı olarak tapu kayıtlarına geçen değerlerin gerçek alım-satım fiyatı oldukları genellikle kuşkuludur.

Emsal olarak alınan taşınmazlar üzerinde yapı olması halinde, yapı bedeli (yeniden üretim maliyeti – birikmiş amortisman) toplam alım-satım bedelinden düşülerek arsa değeri takdir edilse bile, bu niteliklerdeki alım-satım işlemlerinin konu taşınmazlara uygun emsal olup olamayacakları detaylı olarak analiz edilmelidir. Kentsel kesimde arsa ve bina değerleme çalışmalarında, gerçekleşen bina satışları (bağımsız bölümlerin satışı) ile söz konusu binaların kira bedelleri, değerleme sürecinde kullanılabilecek temel veri kaynakları arasında sayılmalıdır. Boş arsa ve arazilerin değerlemesinde üç adetten daha az emsal tespit edilmesi veya hiç emsal bulunamaması durumunda yapılı taşınmazların alım-satım değerlerinden inşaat maliyetinin düşülmesi yoluyla bulunacak değerin kullanılması kaçınılmaz olmaktadır. Ancak uygulamada böyle durumlarda yerel emlak ofislerinin satış ilanları, doğrudan emsal olarak alınmakta, ilan edilen bedel ile gerçekleşen satış değeri arasındaki fark nispetinde genellikle düzeltme işlemi yapılmamakta ve bu yüzden takdir edilen değere olan güven ve değerin geçerliliği tartışma konusu olmaktadır.

Türkiye’de sosyo-ekonomik gelişme ve bölgesel farklılıklar dikkate alındığında, uzun zaman önce yapılmış satış işlemleri, söz konusu zaman için taşınmazın gerçek değerini yansıtmış olsa bile, emsal olarak seçilmeleri yanıltıcı sonuçlara ulaşılmasına neden olabilir. Kırsal kesimde yaşam ve çalışma koşullarının öneminin azalması ve hızla artan kırsal alanlardan kentlere göç olayı, kentsel yerleşim alanlarının her geçen gün daha fazla değer kazanmasına neden olmaktadır. Kentsel kesimde artan arsa ve konut talebine karşın, arsa arzının yetersiz olması halinde, eski yıllarda yapılan satışların emsal olma niteliği önemli ölçüde ortadan kalkabilmektedir. Böyle durumlarda son 5-10 yıllık bir dönemin bile toplum yaşamında yarattığı değişiklikler dikkate alındığında, 15-20 yıl önce yapılmış satışların emsal olarak kabul edilmelerindeki isabetsizlik kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Yerel düzeyde gayrimenkul piyasası ve emsal araştırmalarında son 5-10 yıllık dönemde yapılan amaç için uygun satışlar dikkate alınmaktadır. Belirlenen emsallerin gerçekleşen alım-satım fiyatlarının değerleme tarihinin fiyatları ile ifade edilmesinde, aradan geçen zaman diliminde fiyat endeksi (Yurtiçi Üretici Fiyatları Endeksi (Yi-ÜFE = 2003)’ndeki artış esas alınmalıdır.

Türkiye’de çeşitli sözleşmelerde, şartnamelerde ve kanunlarda öngörüldüğü üzere bazı parasal değerlerin güncellenmesinde Yi-ÜFE kullanılmaktadır. Kira sözleşmeleri, ihale sözleşmeleri, vergiye esas gayrimenkul ve varlık değerleri, eski tarihli taşınmaz satış değerleri ve fiyat farkı hesabı gibi işlemlerde genellikle fiyat endekslerinin kullanılması zorunlu olmaktadır77. Esasen önceki tarihli gayrimenkul alım-satım değerleri ve kira bedellerinin güncellenmesinde, gayrimenkul değer ve kira endeksinin kullanılması gerekir. Merkez Bankası tarafından değerleme raporlarından derlenen verilerle hesaplanan ve ilan edilen gayrimenkul değer ve kira endeksi henüz resmi işlemler ve özellikle taşınmaz değerlerinin güncellenmesinde kullanılabilecek yaygınlık ve güvenirlik özelliğini tam olarak taşımamaktadır.

Yi-ÜFE, ülke ekonomisinde üretimi yapılan mal ve hizmetlerin üretici fiyatlarını zaman içinde karşılaştırarak fiyat değişikliklerini ölçen bir endekstir. Aylık ve yıllık ortalama olarak ilan edilen fiyat endeksleri, ayın tamamını temsil etmekte ve günlük olarak hesaplanmamaktadır. Geçen aya ilişkin Yİ-ÜFE endeksi, izleyen ayın üçüncü gününde ve eğer üçüncü gün resmi tatile denk geliyorsa, bir sonraki iş gününde yayımlanmaktadır. TÜİK tarafından ilan edilen her aya ilişkin Yi- ÜFE endeks sayısı, izleyen ayın başında ilan edildiği ve Yİ-ÜFE belirli bir gün için değil ay ortalaması için tahmin edildiğine göre, geçmiş dönemlere ait olan alım-satım değerlerinin güncellenmesinde, alım-satım işleminin ayın ilk yarısında yapılması halinde, ayın başında ilan edilen önceki aya ilişkin endeks, ayın ikinci yarısında gerçekleşmiş ise, ayın sonundaki endeks sayısının kullanılması yerinde olacaktır. Taşınmaz, taşınmaz projesi ve sınırlı ayni haklara ilişkin bugünkü değer veya kira parasının analizinde, yayımlanmış en son ayın endeks değerine göre işlem yapılması gerekecektir. Örneğin, 16 Ekim 2016 tarihinde güncel değerleme çalışmasında kullanılacak fiyatların 1 Ekim 2016 tarihi esas alınarak tespit edilmesi zorunlu olacaktır.

Taşınmazların emsal değer veya karşılaştırmalı satış analizi yöntemine göre tespit edilen değerlerinin geçerliliğinin sınanmasında; hem taşınmazların vergi değeri ile takdir edilen değerin ilişkisi, hem resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirleri, hem de çıkartma tekniğine göre hesaplanan parsel değerleri kullanılmalıdır. Değerleme çalışmalarında emsal değerin tespit edilememesi veya yeterli sayıda emsal olmaması ve bu yolla belirlenen tahmini değerin teyit edilmesi için çıkartma tekniği ve diğer yollarla bulunan değerin kullanılması gerekmektedir. Yargıtay içtihatlarında boş veya uygun emsal bulunamaması halinde, yapılı arsa (boş arsa yapılıya dönüşeceğinden) alım-satım değerinden yapı değeri düşülerek de arsa değerine ulaşılması mümkündür. Bu yaklaşım açıkça özellikle emlak vergisine esas arsa ve yapı değerlerinin takdirine ilişkin Tüzük ve Maliye Bakanlığı İç Genelgesi hükümleri içinde kapsamlı olarakaçıklanmaktadır.

2.2.1.3. İmar Parsellerinin Değerlerini Etkileyebilecek Temel Özellikleri

Benzer arsaların gerçekleşen alım-satım fiyatları kullanılarak bulunan ortalama arsa birim değerinin, değerlenen (konu) taşınmazların olumlu ve/veya olumsuz niteliklerine göre düzeltilmesi, değerleme sürecinin en riskli ve en sık tartışılan yanını teşkil etmektedir. Belirlenen emsal taşınmaz satışları ile tek tek değerlenen taşınmazların karşılaştırılması ve ortalama emsal değerinin uyumlaştırılması veya değer düzeltme işleminde aşağıdaki faktörler yönünden analiz edilmektedir:

oParsel yüzölçümü (genişliği veya alanı),

oParselin konumu (ana yola, cadde veya sokak cepheli olması ve köşe parsel olması gibi),

oTaşınmazın biçimi ve zeminin fiziksel yapısı,

oParsel boyutları, cephe (yol boyunca uzunluğu) ve derinlik,

oİmar planı ile parsele yüklenmiş olan işlev ve çevresinin yapılaşma koşulları,

oYapılaşma koşulları ve kısıtları (taban alanı katsayısı (TAKS), ön, yan ve arka bahçe çekme mesafeleri, inşaat emsali (E) veya kat alanı katsayısı (KAKS) gibi),

oTaşınmazın üzerinde bulunduğu yol, cadde ve sokak genişliği,

oTaşınmazların kullanımını kısıtlayıcı etkenler (yeşil alan kararı sit kararları, koruma alanı etkileşim sahası ve yapılaşma yasağı gibi),

oTaşınmaz zeminin jeolojik yapısı veya zemin stabilitesi ile topoğrafik yapı,

oTaşınmazın sosyal, kültürel donatı ve ulaşım olanaklarından yararlanma durumu,

oTaşınmaz üzerindeki hak ve yükümlülükler (irtifak hakkı, şerhler, beyanlar ve rehin hakları gibi),

oArsa olarak tanımlanmış taşınmazın tapuda arazi olarak kayıtlı olması ve fiilen imar uygulaması görmemiş (düzenleme ortaklık payı (DOP) nispetinde parsel yüzölçümünden indirim yapılmamış) olması,

oTaşınmazın kent merkezi, sosyal ve kültürel donatı alanlarına olan mesafesi

gibi değeri olumlu ve/veya olumsuz yönlerde etkileyebilecek bütün faktörler dikkate alınmakta olup, belirtilen faktörlerin birim taşınmaz değeri üzerindeki olumlu ve/veya olumsuz etkileri puanlama yöntemi ile saptanmaktadır. Ancak uygulamada yukarıda tanımlanan başlıca faktörlere bağlı olarak değer düzeltme çalışmasının rastgele yapıldığı ve sonuçlarının tutarlı bulunmadığı gözlenmektedir. Bunun yerine ilçe ve hatta daha alt yerleşim yeri ölçeğinde taşınmazların değerlerini etkileyen faktörlerin tespiti için öncelikle son 10 yıllık dönemde ilçede kentsel kesim ve kent yakın çevresinde gerçekleşen bütün alım-satım işlemlerine ilişkin veriler kullanılarak gerçekleşen taşınmaz alım-satım değerlerini etkileyen faktörlerin analizinin yapılması ile önemli faktörlerin değer üzerindeki etkisinin yönü ve büyüklüğü ortaya konulabilir.

Örnek olarak Yusufeli İlçesi’nde seçilmiş mahallelerde arsa vasfındaki taşınmazların değerleri üzerinde etkili olan parametrelerinin analizinde öncelikle regresyon eşitliği kullanılmış olup, eşitlikte arsa değerini etkileyen olası bütün faktörler (yüzölçümü, imar durumu, işlevi, ilçe merkezine uzaklığı, bulunduğu alt yerleşim yerinin nüfus yoğunluğu, altyapı hizmetlerinin varlığı gibi) değişken olarak kullanılarak model tahmini yapılmıştır. Regresyon analizinde, bağımlı değişkenle ilişkili olan iki ya da daha fazla sayıda bağımsız değişkene dayalı olarak bağımlı değişkenin tahmini yapılmaktadır. Çoklu regresyon analizinde bağımsız değişkenler tarafından bağımlı değişkende açıklanan toplam varyansın yorumlanmasına, açıklanan varyansın istatistiksel anlamlılığına, bağımsız değişkenlerin istatistiksel anlamlılığına ve bağımsız değişkenlerle bağımlı değişken arasındaki ilişkinin yönüne ilişkin yorum yapma olanağı vermektedir.

Yerel alanda farklı nitelikteki arsaların değerlerini etkileyebilecek birçok ekonomik, doğal, çevresel ve sosyal parametre bulunmakla birlikte, bunların çoğunluğunun ölçülerek modele dahil edilmesinde önemli güçlükler yaşanmaktadır. Arsa vasfındaki taşınmazın değerini en fazla etkilemesi beklenen değişkenler, regresyon çözümlemesinde söz konusu değişken seçim yöntemlerinden geriye doğru seçim yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. Modele dahil edilen parsellerin gerçekleşen alım-satım değerlerinin, değerleme zamanından önceki yıllara ait ise, eşitlik (IV) kullanılarak fiyat endeksi ile güncellenmiş arsa değerleri elde edilmiş ve daha sonra analiz yapılmıştır. Parsellerin yüzölçümü, tapu kayıtlarından çıkarılmış olan resmi verileri yansıtmaktadır. Tapu kayıtlarına göre gerçekleşen bütün alım-satım değerlerinin doğruluğu alan çalışması ile teyit edilmiş olup, geçerliliği teyit edilen parseller modele dahil edilmiştir. Alım-satım gören parsellerin ilçe merkezi (kaymakamlık binası), ana karayolu ve köy yerleşim yerine uzaklığı, hem araştırma ekibi tarafından ölçüm aletleri kullanılarak alınan koordinat verilerine dayalı olarak, hem de imar planından yararlanılarak tespit edilmiştir. Modelde değişken olarak kullanılan diğer parametrelere ilişkin veriler de ilgili kurumların kayıtları ve sahadan araştırma ekibi tarafından toplanmıştır.

Regresyon çözümlemesinde bağımlı değişkenin normal dağılıma sahip olması gerekir. Bu nedenle “arsanın pazar değeri” bağımlı değişkeninin normal dağılıma uygun olup olmadığı test edilmiştir. Verilerin normal dağılım göstermediği ve sağa megafon yapıda bir görünüm olduğu saptanmıştır. Bu durumda bağımlı değişkenin başka bir forma dönüşümü yapılarak normallik varsayımının sağlanması için sıkça uygulanan bir yöntemdir. Artık pilotları uygun transformasyon ile ilgili fikir verebilmektedir. Transformasyondan sonra hatalar üzerindeki varsayımlar sağlanıyorsa, doğrusallaştırılmış modele sıradan en küçük kareler yöntemi uygulanabilmektedir. Çalışmada artıkların pilotları sağa megafon biçiminde bir görünümde olduğu için “arsa pazar değeri” verilerine logaritmik dönüşüm (log Y) uygulanmıştır. Bu dönüşüm sonucunda hatalar üzerindeki varsayımların sağlanıp sağlanamadığı test edilmiş olup, normallik ve varyansların homojenliği varsayımlarının sağlandığı görülmüştür.

Örnek olarak seçilen araştırma alanında taşınmazların türlerine göre tahmin edilen matematiksel modellerin bulguları, taşınmaz malikleri ve emlak alım-satımı yapanların eğilimleri, ilçe düzeyinde mahallelere göre emlak vergisi beyan değerleri ile konut ve işyeri kira paralarındaki değişimden yararlanılarak arsa piyasası ve işleyişi değerlendirilmiş olup, farklı konum ve kullanım özelliklerine sahip olan arsaların değerlerini etkileyebilecek faktörlere ilişkin nihai etki puanları ortaya konulmuştur. Diğer bir ifade ile taşınmaz değerini olumlu ve/veya olumsuz yönlerde etkileyebilecek faktörlerin puanlanmasında; incelenen yerleşim yerlerinde emlak alım-satımı yapan ofisler, yap-satçılar ve inşaat müteahhitlerinin eğilim ve değerlendirmeleri ile matematiksel modellerin sonuçları ve önceki bilimsel araştırmaların sonuçları birlikte kullanılmaktadır. Araştırma sonuçlarına dayalı olarak karar organlarına farklı amaçlarla farklı yasalarda tanımlanmış olan değerleme yöntemleri ile ilgili temel öneriler geliştirilmiş ve yerel düzeyde taşınmaz değerleme çalışmalarının hata ve/veya eksiklikleri ana hatları ile ortaya konulmuştur. Özellikle arsa değerlerinin tahmini ve kullanımlarına ilişkin yargı kararları ve yerel uygulamaların, araştırma sonuçları ve teorik beklenti yönlerinden geçerliliği değerlendirilmiş ve arsa değerlerinin tahmininde sık rastlanan hataların azaltılmasına yönelik öneriler geliştirilmiştir.

Örnek olarak seçilen ilçenin mahallelerinde gerçekleşen taşınmaz alım-satım değerlerini etkileyebilecek modelin tahmini yapılarak ölçülebilen ve değer üzerinde önemli etkisi olan değişkenler tanımlanmıştır. Öncelikle taşınmazın değeri ile merkeze uzaklık, konum, taşınmazın fiilen imar görme durumu ve parsel yüzölçümü arasındaki ilişkinin analizi yapılmıştır. Regresyon çözümlemesinde bağımlı değişkenin normal dağılıma sahip olması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile analizde öncelikle bağımlı değişken olan “arsa alım-satım değeri” değişkeninin normal dağılıma uygun olup olmadığı test edilmiştir. Modele dahil edilen taşınmazların piyasa değerlerinin dağılımının normal olup olmadığı irdelenmiş ve daha sonra model tahmini yapılmıştır. Modelin normal dağılıma uygun olduğunun anlaşılmış olması nedeni ile regresyon modelinin tahmini yapılmış ve elde edilen parametre değerleri kullanılarak seçilen faktörlerin değer üzerindeki etkileri irdelenmiştir.

Benzer biçimde farklı değişkenler kullanılarak geliştirilen toplam beş adet regresyon modellerinin parametrelerinin işaret ve büyüklüklerinden yararlanılarak taşınmazların piyasa değerlerini etkileyebilecek bütün nitelikleri ortaya konulmuş ve mahalle ölçeğinde parsel birim değerlerinin düzeltilmesinde kullanılabilecek rasyonel değer düzeltme katsayıları ortaya konulmuştur. Buna ilave olarak taşınmazların bulundukları mahalle düzeylerinde tek tek konut ve işyeri kira paraları ile emlak vergi değerindeki değişim ile emlak piyasası eğilim araştırması yapılmış olup, hem matematiksel model sonuçları, hem de yerel piyasa aktörlerinin eğilimleri ve önceki araştırmaların sonuçları bir bütün olarak değerlendirildikten sonra parsellerin birim değerlerini etkileyen faktörler ve ortalama etki puanlarının tespiti yapılmıştır.

Taşınmaz değerlerini etkileyen faktörlere ilişkin model oluşturma çalışmalarında öncelikli olarak modelin doğrusal model olup olmadığı araştırılmış, ancak doğrusal model ile anlamlı bir sonuç elde edilememiştir. Daha sonraki aşamada yarı logaritmik ve logaritmik modeller tek tek denenmiş olup, en anlamlı sonucu yarı logaritmik modelin verdiği tespit edilmiştir. İnceleme sonuçlarına göre en uygun modelin aşağıdaki gibi oluşturulması uygun bulunmuştur79:

Ln (Y) = β0 + β1 x1 + β2 x2 + β3 x3 + β4 x4 Ln (Değer) = β0 + β1(Merkeze Uzaklık ) + β2(Konum) + β3(Taşınmazın Cinsi) + β4 (Parsel Alanı)

İlçede gerçekleşen taşınmaz değerlerini etkileyebilecek modelin tahmini yapılarak ölçülebilen ve değer üzerinde önemli etkisi olan değişkenler tanımlanmıştır. Öncelikle taşınmazın değeri ile merkeze uzaklık, konum, taşınmazın fiilen imar görme durumu ve parsel yüzölçümü arasındaki ilişkinin analizi yapılmıştır. Modelin F testi ile anlamlı bulunduğu ve bağımsız değişkenlerin bağımlı değişkeni yaklaşık % 57,80 oranında açıkladığı anlaşılmıştır. Tahmin edilen modellerden biri aşağıdaki gibidir (Çizelge 3):

Ln (Satış Değeri) = 4,482 0,09 x1 0,670 x2 + 3,786 x3 + 1,676 x4 = 4,482 – 0,09 Uzaklık 0,670 Konum + 3,786 Cins + 1,676 Parsel Alanı (F:49,967, SD:4)

Çizelge 3. Modelde Kullanılan Değişkenlere İlişkin Katsayıların Tahmini

Model Standardize Edilmemiş Katsayılar Standardize Edilmiş Katsayılar t İstatistiği
β Standart Hata β
1 Sabit Terim (Katsayı) 4.482 .489 9.170
Merkeze Uzaklık -.009 .007 -.060 -1.259
Taşınmazın Konumu -.670 .340 -.132 -1.972
Parselin Cinsi 3.786 .568 .456 6.671
Parselin Yüzölçümü 1.676 .165 .435 10.190

Kullanılan yarı logaritmik model, değişkenlerin taşınmazların piyasa değerleri üzerindeki yüzde etkilerini bulmaya yardımcı olacaktır. Parametrelerin bu etkilerini yüzdesel olarak anlamak için ((exp βi-1)*100) formülü kullanılmıştır. Parametrelerin bu etkilerini anlamak amacıyla bağımsız değişkenlerin oransal (relative) büyüklüklerini karşılaştırmak için standardize edilmiş kısmi regresyon katsayıları tercih edilmektedir (Çizelge 3).

Tahmin edilen matematiksel modelin sonuçlarına göre arsa vasfını kazanmış olan taşınmazın ilçe merkezine uzaklığının 1 kilometre artması halinde piyasa değerinde % 6,18 oranında, taşınmazın cadde cepheli olması ile sokak cepheli olması veya fiilen cepheli olan yolun olmaması (konum) durumunda piyasa değerinde % 14,11 oranında, taşınmazın fiilen imar uygulama görmemiş olması durumunda piyasa değerinde % 57,78 oranında ve parsel yüzölçümünün 1.000 metrekare artış göstermesi halinde piyasa değerinin ise % 54,50 oranında artış göstereceği ortaya konulmuştur. Matematiksel modelin sonuçları ile yerel taşınmaz piyasa araştırmasının sonuçlarına dayalı olarak her mahalle, cadde ve sokaklar için arsa birim değerlerinin tespitinde kullanılabilecek rasyonel değer düzeltme katsayılarının tespit edilmesi ve bu yolla parsel ölçeğinde rasyonel değerleme yapılması önerilmektedir.

Parsel sayısı ve yüzölçümü bakımından büyük ölçekli kamulaştırma yapılmasını gerektiren altyapı projelerinde kısa zaman diliminde birçok parselin değerlemesinin yapılması zorunlu olmaktadır. Parsel ölçeğinde kamulaştırma bedellerinin takdir komisyonları ve bilirkişilerce analizinde; güncellenebilen, kullanımı kolay, hızlı, doğru ve etkin karar vermeye imkan veren araştırma sonuçları ve özellikle taşınmaz değerini etkileyebilecek faktörlerin etki düzeyleri ve değer düzeltme katsayılarının bilinmesi oldukça yararlı bulunmaktadır. Örnek olarak verilen çalışmanın sonuçlarına göre parsel değerlerinin düzeltilmesinde hem korelasyon ve regresyon analizlerinin sonuçları, hem de taşınmazların vergi değerleri ve kira paralarındaki değişim ile emlak alım-satımı yapan kişi ve kurumlara uygulanan anketin sonuçlarından birlikte yararlanılarak değer düzeltme katsayıları ortaya konulmuştur. İncelenen yatırım projesi kamulaştırma alanında farklı niteliklere sahip parsellerin birim piyasa değerlerinin tespitinde; güncel, güvenilir ve doğru norm bilgiler ortaya konulmuş olduğundan, araştırma sonuçlarına dayalı olarak objektif değerleme yapılması ve bu yolla ekonomik ve sosyal faydanın maksimize edilmesi mümkün görülmektedir.

Belirtilen araştırma sonuçları kullanılarak pilot seçilen iki mahallenin sınırları içinde kalan ve kamulaştırılması gereken parsellerin bedelleri tespit ve takdir edilmiş ve rasyonel değerleme yapılması için altlık tesis edilmiştir. Pilot olarak seçilen mahallerdeki kısmen ve tamamen kamulaştırılacak parsellerin değerleme çalışmasına yönelik norm bilgilerin üretilmesi ve bilimsel altlık teşkil edilmesi ile rasyonel değerleme yapılması ve değerleme standartlarına uygunluğun sağlanmasının mümkün olduğu ortaya konulmuştur. Pilot olarak seçilen iki mahallede toplam 859 adet taşınmazın emsal değer analizine dayalı olarak kamulaştırma bedelleri takdir edilmiştir. İncelenen iki mahalleden birincisinde kamulaştırılacak parseller “kadastral parseli” niteliğinde olup, imar, kamulaştırma mevzuatı ve emlak vergisi mevzuatı ile yargı kararları çerçevesinde söz konusu taşınmazların belediyenin bütün hizmetlerinden faydalanması ve çevrelerinin kısmen meskun olarak görülmesi nedeni ile değerleme yönünden cinsleri arsa olarak kabul edilmiştir. İkinci mahallenin 1/1.000 ölçekli uygulama planı kapsamında olduğu saptanmış olmakla birlikte kamulaştırılması gereken parsellerin fiilen imar uygulaması görmedikleri veya yüzölçümlerinden zaiyatın düşülmediği görülmüştür. İki mahalledeki parsellerin fiilen imar uygulaması görmemiş olması nedeni ile 3194 Sayılı Kanunun 18’inci maddesi kapsamında fiilen uygulama yapılması halinde maksimum % 40 oranında parsel alanından Düzenleme Ortaklık Payı (DOP) nispetinde kesinti yapılarak arsa vasfı üzerinden değerleme çalışmasının yapılmasıönerilmiştir.

Parsel ölçeğindeki değerleme çalışmalarında her bir mahalle ve ilçede model tahmin edilerek değer düzeltme katsayılarının elde edilmesi mümkün olmamakta ve bu işlemi yapmak için yeterli zaman da bulunmamaktadır. Ancak kentsel dönüşüm projesi ve büyük ölçekli kamulaştırma gerektiren altyapı ve üst yapı projelerinde değer düzeltme katsayılarının model ile tahmin edilmesi, değerleme hizmetini kalitesinin artırılmasına hizmet edecektir. Bu yolla ulaşılan sonuçların mutlaka farklı imar ve konum özelliklerine sahip parsellerin; vergi değeri, kira değeri ve arsa veya kat karşılığı inşaat (eser) sözleşmelerine esas olan paylaşım oranları üzerinden test edilmeli ve geçerli olduğuna kanaat getirilen katsayıların doğrudan parsel ölçeğinde değerleme çalışmasında kullanılmasına özen gösterilmelidir. Benzer biçimde kitlesel (toplu) değerleme çalışması yapılan vergi amaçlı değerleme işlemlerinde de yerel düzeyde taşınmaz değerlerini etkileyen faktörlere ilişkin modellerin tahmin edilmesi ve model sonuçlarına göre mahalle, cadde, sokak ile özellikli ada ve parsellerin vergiye esas değerlerinin ortaya konulması gerekmektedir.

2.2.2. Toprak ve Arazi Kavramları ve Kapsamları

Arazi ve toprak kavramları sıklıkla birbiri yerine kullanılmakla birlikte iki kavramın farklı yönlerinin olduğu daha önce açıklanmıştır. Toprak kavramı yeryüzünden olan derinliği ifade etmekte ve bu derinlik daha çok tarımsal faaliyetler için önem taşımakta ve arazinin üretkenliği veya gelirini doğrudan etkilemektedir. Arazi ise üç boyutlu olarak ele alınmakta ve toprak ile bütün yeraltı ve yerüstü kaynaklarını kapsamaktadır.

Ekonomistler; arazi kaynaklarını, bir emek sonucunda oluşmadığı için sermaye olarak kabul etmeme eğilimindedir. Halbuki günümüzde, tekniğin ilerlemesi sonucunda verimsiz ve sorunlu arazi varlığı, büyük ölçüde emek ve sermaye harcanarak ıslah edilmeye başlanmış ve onların verimliliğini artırmak için türlü işler yapılmış ve yapılmaktadır. Bu bakımdan bugün, genel ekonomi ve işletme ekonomisinde arazi, sermaye olarak kabul olunmaktadır. Arazi ve toprağın doğal ve teknik özellikleri yanında, bir de iktisadi özellikleri vardır ve bu vasıfları onun, bir üretim unsuru olarak meydana çıkmasını sağlar. Doğal kaynakların birçok üretim faaliyetinde temel üretim faktörü olarak yer alması, doğal kaynakların insanlara sunmuş olduğu nimetlerin sayılamayacak kadar çokluğu ve bunların türlü üretim faaliyetlerindeki anahtar rolünün büyük önem taşıdığı gözlenmektedir. Arazi ve toprağın başlıca ekonomik özellikleri ise aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Arazi nakledilemez (taşınmaz) ve üretimde bulunurken, arazi ve toprağın bulunduğu yere gitme zorunluluğu vardır. Diğer bir ifade ile doğal kaynaklara uygun olan yere, sermaye ve işgücü gitmektedir. Bir başka yere taşınması olanaksız olduğundan, toprak nerede ise üretime orada katılabilir. Bu özellik, üretimde, işletme yerlerinin seçiminde, doğal kaynakların oynayacağı rolün büyüklüğünü göstermektedir.

Bundan başka arazi ve toprak çoğaltılamaz ve azaltılamaz. Miktar bakımından sınırlı olduğundan kıt bir kaynaktır. Sular tarafından kaplanan arazi kısımları ile bataklık ve denizlerden elde edilen arazi parçaları genişlik bakımından, dünya yüzeyine oranla çok küçük bir yer kaplarlar. Zaten arazi ve toprağın bu özelliği, arazisi dar ve nüfusu fazla olan bazı ülkelerin, dışarı taşmalarına, göçlere ve hatta savaş yaparak ülkelerine başka arazi parçalarını katma yolunu tutmalarına sebep olmuştur. Zaten, insan ihtiyaçlarına nazaran bol miktarda olan toprak ve arazinin bir değeri de olmayacak ve ekonomi bilimi de bunlarla uğraşmayacaktır.

Arazi ve toprağın diğer önemli bir özelliği de, onun tahrip edilemez veya ebedi oluşudur. Çoğaltılması mümkün olmadığından, insan gücü veya sermaye gibi zamanla arz miktarını arttırmak söz konusu değildir. Arazi ve toprağın ekonomi bilimi bakımından önemli olması, onun iki yönden değer kazanması dolayısıyladır. Öncelikle arazi ve toprak, üretimde işletmelerin kuruluş yerini sağlar. İkinci olarak arazi ve toprak, bünyesinde bulunan hammadde ve cevherler nedeni ile bir servet kaynağı ve ayrıca yer altı ve yer üstü sularıyla bir enerji kaynağı teşkil eder.

Arazi ve toprağın bütün özellikleri toprak sahibinin üretimden aldığı payın rant olmasına neden olmaktadır.

Kuruluş yeri olmayan bir işletme düşünülemez. Gerek sanayi, gerekse tarım ve her çeşit üretim işinde, kuruluş yeri veya mekan gerekli olmaktadır. Bundan başka, elde edilecek emtianın satışını temin için mağazaların inşası, malların, üreticiden tüketiciye kadar ulaştırılması için gerekli olan yollar, hep arazi ve toprağa ihtiyaç gösterirler. Hatta ulaşım işi, deniz veya hava yolu ile bile yapılsa bile, yine de bu vasıtaların çıkış ve varış yerlerinde araziden yararlanmaları gerekmektedir. Arazinin değerleme yönünden farklı türlerinin olduğu bilinmekte olup, arazilerin nevilerine göre sınıflandırılması özellikle gelir değeri üzerinden arazi değerleme bakımından önem taşımaktadır.

Arazilerin nevileri daha çok üretkenlik yeteneğinin tespiti, arazi geliri ve arazi piyasasında tarımsal üretim yapmak için araziye olan talep ile ilişkili bulunmaktadır.

2.2.2.1. Arazi Nevilerinin Tespiti ve Özellikleri

Değerleme sürecinde taşınmazın cinsinin arsa ve arazi olarak ayrımından sonra arazinin nevilerine göre sınıflandırılması gerekir. Arazilerin öncelikle tarım arazisi, mera arazisi, çayır arazisi, orman ve hali arazi olarak sınıflandırılması gerekir. Bunlardan kamu mülkiyetinde olan mera ve orman arazilerinin değerleme ölçütleri, genellikle ilgili idarelerce yapılmakta ve mevzuatta tanımlanan değerleme ölçütleri de genellikle uluslararası standartlardan uzak kalmaktadır. Tarım arazilerinin nevilerine göre sınıflanmasında; tarla arazisi (sulu ve kuru), bağ, meyve bahçesi, çayır gibi alt sınıflara ayırma zorunluluğu bulunmaktadır. Bağ ve meyve bahçesi vasfındaki arazilerde; ağaçların ve omçaların türleri, yaşları, meyveli/meyvesiz olmaları, kapama ve/veya karışık bahçe olma özellikleri de detaylı olarak incelenmelidir. Buna ilave olarak varsa tarım arazisi üzerinde mevcut olan yapı ve tesisler ile muhdesatın detaylı envanterinin yapılması gerekmektedir.

Arazi değerlemede her şeyden önce değeri biçilen arazi veya parselleri homojen parçalara ayırmak gerekir. Bu ayırma, varsa, tarımsal kadastroya dayanarak, yoksa bizzat değerleme uzmanı tarafından arazi incelenerek yapılır. Burada adı geçen kalite kavramı ile sürekli olarak aynı kültüre ayrılan arazi parçası ifade edilmektedir. Değerlemede kullanılan başlıca kalite grupları; tarla arazisi (kıraç, taban ve sulu), meyve bahçesi, bağ arazisi, sebze bahçesi, çayır arazisi, ağaçla karışık tarla arazisi (kıraç, taban, sulu) ve ağaçlık arazi olarak sıralanabilir. Ayrıca her bir kalite grubundaki arazi de, parsellerin verimliliğine göre sınıflara ayrılır. Değerleme literatüründe arazi kalite grubu yerine mevzuatta genellikle arazi nevi veya türü kavramları kullanılmakta ve buna göre tanımlama yapılmaktadır.

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu 29’uncu maddesine göre arazilerin vergi değerleri; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin hükümlerine göre takdir komisyonlarınca her il veya ilçe için arazinin cinsi (kıraç, taban, sulak) itibarıyla takdir olunan birim değerlere göre belirlenecektir. Burada kullanılan arazi cinsi veya türü ile değerlemede kullanılan kalite grubu veya arazinin nevi eş anlamlıdır. Emlak Vergisine Matrah Olacak Vergi Değerlerinin Takdirine İlişkin Tüzük ile arazi vergi değerinin takdiri, arazinin cinsi, sınıfı ve kullanma durumu nazara alınarak yapılacağı ve takdir işleminde, arazi üzerinde bulunan bina dışındaki tarımsal tesisler, dikili şeyler, kaynaklar ve gölcükler de nazara alınacağı hüküm altına alınmıştır (Md. 33). Arazi; sulanma durumuna veya derecesine göre; kıraç taban ve sulak olmak üzere üçcinse ayrılır. Her cins arazi; verim gücüne göre, iyi, orta, zayıf ve kültür bitkisi yetiştirilemeyecek veya yetiştirilmesini engelleyecek özellikte olmak üzere ayrıca dört sınıfa ayrılır. Her cins ve sınıf arazinin, üzerinde yapılan tarım nevine göre kullanma durumu tespit olunur (Mülga Md. 34).

Arazi cins ve sınıfları ile kullanma durumlarına göre belirlenecek temel özellikleri, ilgili daire ve kuruluşlardan alınacak bilgiler ve veri kaynakları göz önünde tutularak Maliye Bakanlığı tarafından tespit edilecektir. Bu tespitte aşağıda verilen hususlar dikkate alınacaktır (Mülga Md. 35):

Arazinin kuru ve sulu ziraata ve yağışlı iklimde olmasına göre ayrım (kuruda, suluda, yeterli yağış miktarı ve uygun yağış dağılımında, yarı sulanan arazilerde),

Yetiştirilen kültür bitkilerine göre ayrım (tarla arazisi, sebzelik, çayır ve mera, bağ, çay ve meyve bahçesi, zeytinlik, fidanlık, kavaklık ve benzeri),

Bölgesel uygulanan münavebede yer alan ürün nevilerine göre ayrım (hububat,sınai bitkiler, yem bitkileri, yemeklik tane baklagil, sebzeler ve benzeri).

5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu (Resmi Gazete, Tarih: 19/7/2005, Sayı: 25880) ile toprağın korunması, geliştirilmesi, tarım arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerinin önlenmesi, tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerin çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma

ilkesine uygun olarak planlı kullanımını sağlayacak usul ve esasları tespit edilmiştir. 5403 Sayılı Kanunda sözü edilen başlıca toprak ve arazi kavramları aşağıdaki gibi açıklanmıştır:

Toprak: Mineral ve organik maddelerin parçalanarak ayrışması sonucu oluşan, yeryüzünü ince bir tabaka halinde kaplayan, canlı ve doğal kaynağı,

Arazi: Toprak, iklim, topografya, ana materyal, hidroloji ve canlıların değişik oranda etkisi altında bulunan yeryüzü parçası,

Tarım arazisi: Toprak, topografya ve iklimsel özellikleri tarımsal üretim için uygun olup, hali hazırda tarımsal üretim yapılan veya yapılmaya uygun olan veya imar, ihya, ıslah edilerek tarımsal üretim yapılmaya uygun hale dönüştürülebilen arazileri,

Mutlak tarım arazisi: Bitkisel üretimde; toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerinin kombinasyonu yöre ortalamasında ürün alınabilmesi için sınırlayıcı olmayan, topografik sınırlamaları yok veya çok az olan; ülkesel, bölgesel veya yerel önemi bulunan, halihazır tarımsal üretimde kullanılan veya bu amaçla kullanıma elverişli olan arazileri,

Özel ürün arazisi: Mutlak tarım arazileri dışında kalan, toprak ve topografik sınırlamaları nedeniyle yöreye adapte olmuş bitki türlerinin tamamının tarımının yapılamadığı ancak özel bitkisel ürünlerin yetiştiriciliği ile su ürünleri yetiştiriciliğinin ve avcılığının yapılabildiği, ülkesel, bölgesel veya yerel önemi bulunan arazileri,

Dikili tarım arazisi: Mutlak ve özel ürün arazileri dışında kalan ve üzerinde yöre ekolojisine uygun çok yıllık ağaç, ağaççık ve çalı formundaki bitkilerin tarımı yapılan, ülkesel, bölgesel veya yerel önemi bulunan arazileri,

Marjinal tarım arazisi: Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri ve dikili tarım arazileri dışında kalan, toprak ve topografik sınırlamalar nedeniyle üzerinde sadece geleneksel toprak işlemeli tarımın yapıldığı arazileri,

Asgari tarımsal arazi büyüklüğü: Üretim faaliyet ve girdileri rasyonel ve ekonomik olarak kullanıldığı takdirde, bir tarımsal arazide elde edilen verimliliğin, söz konusu tarımsal arazinin daha fazla küçülmesi halinde elde edilemeyeceği Bakanlıkça belirlenen en küçük tarımsal parsel büyüklüğü,

Yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğü: Bölge farklılıkları göz önünde bulundurularak il ve ilçelerin, 5403 Sayılı Kanuna ek (1) sayılı listede belirlenen yeter gelirli tarımsal arazi büyüklükleri,

Tarım dışı alanlar: Üzerinde toprak bulunmayan çıplak kayaları, daimi karla kaplı alanları, ırmak yataklarını, sahil kumullarını, sazlık ve bataklıkları, askeri alanları, endüstriyel, turizm, rekreasyon, iskan, altyapı ve benzeri amaçlarla planlanmış arazileri,

Sulu tarım arazisi: Tarımı yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı arazileri,

Arazi yetenek sınıflaması: Toprak bozulmasına neden olmayacak şekilde arazinin en uygun kullanım şeklini belirlemek için kullanım ve koruma verilerini bir araya getirerek temel toprak etütlerine ve iklim koşullarına dayalı yapılan planlamalara yönelik arazi sınıflaması,

Arazi kullanım planlaması: Her ölçekte planlamaya temel oluşturmak üzere, toprağın ve diğer çevresel kaynakların bozulmasını önlemek için ekolojik, toplumsal ve ekonomik şartlar gözetilerek sürdürülebilirlik ilkesine uygun, farklı arazi kullanım şekillerini oluşturmaya yönelik toprak ve su potansiyelinin belirlenip, sistematik olarak değerlendirilmesini ve birbirleri ile olan ilişkilerini ortaya koyan rasyonel arazi kullanım planları,

Tarımsal amaçlı arazi kullanım plan ve projeleri: Tarım alanlarında yörenin ekolojik, ekonomik ve toplumsal özellikleri dikkate alınarak toprakların sürekli üretkenliğini sağlayacak tarım tekniklerini, toprak, su, bitki ve insan ilişkileri ile toprak korumaya yönelik diğer fiziksel, kimyasal, kültürel ve bitkisel düzenlemeleri kapsayan rasyonel tarımsal arazi kullanım plan ve projeleri,

Toprak koruma projeleri: Toprağın doğal veya insan faaliyetleri sonucu yok olmasını, bozulmasını veya zarar görmesini önlemek ve sürekli üretken kalmasını sağlamak için yapılan fiziksel, kültürel ve bitkisel tedbirleri kapsayan projeleri,

Arazi toplulaştırması: Arazilerin doğal ve yapay etkilerle bozulmasını ve parçalanmasını önlemek, parçalanmış arazilerde ise doğal özellikleri, kullanım bütünlüğü ve mülkiyet hakları gözetilerek birden fazla arazi parçasının birleştirilip ekonomik, ekolojik ve toplumsal yönden daha işlevsel yeni parsellerin oluşturulmasını ve bu parsellerin arazi özellikleri ve alanı değerlendirilerek kullanım şekillerinin belirlenmesini, köy ve arazi gelişim hizmetlerinin sağlanması,

Arazi bozulması: Arazinin doğal veya yapay etkiler sonucu özelliklerinin değişikliğe uğraması ile ekonomik ve ekolojik işlevlerinin azalması veya yok olması,

Özel arazi toplulaştırması: Köy tüzel kişiliği, belediyeler, kooperatifler, birlikler gibi tüzel kişilikler veya kamu kuruluşlarının, hizmet konuları ile ilgili arazi teminini de kapsayacak şekilde yapacakları arazi toplulaştırması.

Arazi vasfındaki taşınmazların mevki ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılmaları halinde ekilebilen veya münavebeye alınan ürünlerden elde edilebilecek ortalama ürün verimi ve yapılacak masraflar esas alınarak net gelirin saptanması, bilimsel esaslara uygun olarak değerin bulunması, çıplak arazi değerinin tespitinde etkili olabilecek diğer bütün unsurların da dikkate alınması ve olası bütün unsurların değere katkı oranları ile gerekçeleri belirtilerek kamulaştırma bedelinin saptanması gerekmektedir. Bilimsel yöntemlere uygun olarak arazinin değeri, net gelirin (rantın) kapitalizasyon oranına bölünmesi yoluyla tespit edilecektir. Tarım arazisinin mevkii ve şartları, kendisinde doğal olarak mevcut olan (sulu ve kıraç, arazi yapısı, arazinin bulunduğu yer ve yapısından kaynaklanan diğer nitelikler gibi) unsurlar olmalıdır. Bu nitelikler ve şartlara göre değerlenecek taşınmazların çevrelerinde ekilmesi mutat olan ürünlerden tanımlanacak münavebe sistemlerinin yıllık ortalama net gelirleri dikkate alınarak değerleme yapılacaktır.

Birçok yerleşim yerinde sulu arazi varlığı, yüzölçümü ve parsel sayısı yönünden kısıtlı olup, fiilen sulanan parsellerde genellikle sebze, meyve, hububat ve bağ yetiştiriciliği yapılmaktadır. Belediye, köy, kooperatif veya sulama birliği tarafından işletilen sulama tesislerinden sağlanan su kaynağı ile sulu tarım yapılmakta ve bunların dışında nehir boyunca bireysel üretici olanakları ile sulama yapılan yerleşim yerleri bulunmakta ve her bir işletmeci örgüt tarafından işletilen tesislerde farklı sulama ücreti ödenmektedir. Bazı örgütlerde yetiştirilen ürün ve sulama sayısı dikkate alınmadan sabit ücret (TL/da) uygulanmakta, bazılarında sulanan arazilerde yetiştirilen ürünlerin türleri, sulama süresi veya kullanılan suyun tonu başına ücret alınırken, üreticiler tarafından tesis edilen sulama sistemlerinde -yatırım ve işletme masrafları dışında- sulama suyu ücreti ödenmemekte veya nehrin suyu bedelsiz kaynak olarak görülmektedir.

Sulu arazi gelir değerini etkileyebilecek başlıca faktörün arazinin sulanma olanağı ve yaygın olarak yetiştirilen ürünler olduğundan, değerleme sürecinde arazinin öncelikle sulanma olanağının incelenmesi gerekmektedir. Ancak mevzuatta arazilerin nevinin sulu veya kıraç olarak tespitine yönelik farklı tanımların yapıldığı görülmektedir. 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununa göre sulu arazi; Devlet tarafından sulamaya açılan veya projeleri bitirilmiş olup da sulama yatırımlarına başlanan ve devam eden alanlar olarak tanımlanmıştır. Bu alanda yapılan en son düzenleme olan 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu olup, buna göre sulu arazi kavramı yukarıda açıklanmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununa göre arazilerin sulu ve kıraç olarak sınıflanmasında da 5403 Sayılı Kanun hükümleri dikkate alınmaktadır. Gelire dayalı arazi değerlemede fiilen kanal, nehir, ırmak veya dereden ya da yeraltı suyu kaynaklarından, kamu kurumları, sulama birlikleri, kooperatifler ve şahıslar tarafından sulanan arazilerin nevi sulu olarak tanımlanacaktır. Bir proje alanında değerlenecek parsellere göre

sulama yöntemleri ve sulama maliyetlerinin farklı olması halinde, aynı ürünlerin ekildiği parsellerin bile gelir değerleri, sulama maliyetlerindeki farklılaşmaya bağlı olarak değişim gösterecektir.

Arazi değerleme sürecinin tespit ve keşif aşamasında; arazilerde ekilen ürünler, su kaynağının varlığı, kapasitesi ve sulama ekipmanlarının durumu gözlenmeli ve mevcut su kaynaklarından sulama yapmak için ilave yatırım yapılması gerekli olmayan parsellerin nevi sulu arazi olarak tanımlanmalı ve kalan parsellerin nevinin ise kıraç arazi olarak değerlendirilmesi zorunlu olacaktır. Ancak uygulamada arazinin nevinin sulu olarak tanımlanmasının rasyonel esaslara göre yapılamadığı ve fiilen sulanmamakla birlikte su kaynaklarına yakın parsellerin nevilerinin de “sulanabilecek vasıfta arazi” olarak tanımlanarak mutasavver kullanım biçimine göre değerleme yapılmasına sıklıkla rastlandığı dikkati çekmektedir. Diğer yandan değerleme sürecinde taban arazi ile sulu arazinin ayrımının yapılmasında da sorunlar yaşanmakta olup, vadi tabanındaki arazilerin kıraç olduğu ve sulu arazi olarak değerlemesinin yapılmasının mümkün olmadığı vurgulanmalıdır.

Gelire dayalı arazi değerlemede arazinin sulu ve kıraç olarak nevinin analizi; parsellerde yetiştirilecek ürün türü, ürün verimi, masraf ve arazi gelirini doğrudan etkilemektedir. Sulu arazilerde uygulanan münavebe sistemleri, yörelere ve arazilerin nevilerine göre değiştiğinden, sulu arazilerin net gelirleri de parsel ve yerleşim düzeylerinde farklılık göstermektedir. Ancak belirli bir yörede aynı arazi nevi ve münavebe sistemlerinde arazinin payına düşen net gelirde önemli sapmanın olması beklenmemektedir. Gelire dayalı arazi değerleme açısından tipik işletme sistemi olarak belirtilen münavebe sisteminin net geliri kullanılarak incelenen parsellerin değerleme işlemlerinin yapılması gerekli olur. Ekim alanı ve üretici sayısı olarak oldukça düşük miktarda sebze tarımı yapılan parsellerin olması halinde, genellikle hane ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik sebze üretim faaliyetlerinin gelir analizinde münavebe bitkisi olarak alınması uygun olmayacaktır. Gerek arazi çalışmalarının sonuçları, gerekse çiftçi kayıt sistemi ve köy genel bilgi anketinin sonuçlarına göre araştırma alanındaki köyler ve çevre yerleşimlerde mutat münavebe sistemleri ortaya konulmaktadır. Yaygın olarak ekimi yapılmayan veya aile gereksinimlerinin karşılanmasına yönelik sebzelerin münavebe bitkisi olarak alınması, hem gelir ve masraf analizlerini güçleştirmekte ve hatalı işlemlerin yapılabilmesine neden olabilmekte, hem de mevzuatta tanımlanan gelir analizinin temel ilkeleri (mutat veya yaygın olan ürünlerden münavebe tasarımı) ile açıkça çelişmektedir.

Meyveli ve meyvesiz ağaçlarla kaplı arazilerin “kapama bahçe” ve “karışık tesis” olarak sınıflaması yapılmalıdır. Çay, fındık, narenciye, kiraz gibi tek bir tür ve hatta çeşitten tesis edilmiş bahçe kapama ve farklı türlerden (zeytin, antepfıstığı, bağ gibi) tesis edilmiş arazilere de karışık tesis adı verilir. Bazen Karadeniz ve Akdeniz Bölgelerinde meyve bahçelerinin arasındaki boş arazilere de meyve tesis edilebilir arazi varsayımı ile meyve verme çağında olmayan meyve ağacı olmaması halinde de meyve geliri üzerinden değerleme yapıldığına tanık olunmaktadır. Taşınmazın net gelire dayalı olarak değerleme işlemlerinde söz konusu taşınmazın üzerinde kalıcı nitelikte olup, uzun yıllar gelir getiren mezruat (meyveli ve meyvesiz ağaçlıklar gibi) mevcut olmadıkça, arazide, çevrede yaygın olarak ekilen ürünlerden tasarlanan münavebe sistemi dikkate alınarak gelir analizi yapılacaktır. Sonuç olarak bir yerleşim yerindeki çalılık ve boş arazilerin meyve bahçesi, bağ ve meyvesiz ağaçlık tesis edilebilecek arazi olarak kabul edilerek söz konusu uzun ömürlü tesislerin gelirine göre değerleme işlemlerinin yapılması doğru olmayacaktır.

Taşınmaz üzerinde halen ekili ürüne göre değer biçilmesinde, değerleme tarihinde zeminde mevcut olmayan bir bitkinin, münavebe bitkisi olarak kabul edilmesi mümkün değildir. İlke olarak sera gibi erkencilik sağlayan muvakkat tesislerin içinde yetişen ürün geliri esas alınarak değer

biçilmesi doğru görülmemiştir. Arazi, değerleme tarihindeki mevki ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir dikkate alınarak değer takdiri yapılmalıdır. Tarımsal amaçla kullanılan taşınmazın mevki ve şartları, kendisinde doğal olarak mevcut olanlardır. Örnek olarak arazinin sulu – kıraç oluşu, toprak yapısı, arazinin bulunduğu yer ve yapısından kaynaklanan diğer nitelikler gibi arazide doğal olarak mevcut olan veya kalıcı nitelikler esas alınarak değerleme yapılmalıdır. Bu nitelikler ve şartlara göre taşınmaz çevresinde ekilmesi mutat olan ürünlerin net gelirleri dikkate alınır. Taşınmazda üretimin artırılması ya da erken idraki için yapılmış olabilecek işlem ve tesisler ayrıca değerlendirilip bedelleri belirleneceğinden, bu işlem ve tesisler sebebiyle elde edilen mutat olandan fazla ya da erken ürün miktarı ve fiyatları dikkate alınmaz88. Değerleme zamanında arazide sera mevcut ise zemin değerine net yapı maliyet bedeli ilave edilecektir. Ancak sera tesisi için yatırım kredisi kullanılması durumunda; arazi yerine sera yatırımının geliri dikkate alınarak toplam yatırım bedeli analiz edilebilir ve ayrıca sera yatırımının değeri dikkate alınmaz.

2.2.2.2. Arazinin Değerini Etkileyebilecek Temel Özellikleri

Arazi vasfındaki taşınmazların verimliliği ve dolayısıyla arazi değerlerini etkileyen başlıca faktörler ise; arazilerin yetenek sınıfları (I.-IV. sınıf araziler), verimli tarım arazisi ve tarım dışı amaçlarla kullanıma açık olan arazi arzının kısıtlı olması, taşınmazın yola uzak/yakınlığı, arazilere ulaşım olanakları ve yol durumunun iyi/kötü olması, taşınmazın il/ilçe merkezleri ile yerleşim alanlarına yakın/uzak olması, arazilere kentsel, ticari ve endüstriyel yerleşim amacı ile yoğun talebin olması/olmaması, belediye ve mücavir alanı sınırları içinde ve çevresindeki tarım arazilerinin tarım dışı amaçlar (konut, sanayi ve ticaret işletmesi kurma gibi) ile kullanılabilme olanaklarının olması veya söz konusu taşınmazların gelecekte kadastral parsellerden arsaya veya imar parseline dönüşebilme olanaklarının yüksek olması, arazilerin eğimli olması, kuru/sulama olanaklarının olmaması, toprak sığlığı, topraklarda su erozyonu riskinin bulunması, drenaj yetersizliği, toprak yaşlığı, tarım topraklarını işlemenin güç olması ve yetiştirilecek ürün sayısının sınırlı olması, arazi maliklerinin sosyo-ekonomik nitelikleri ve özellikle de araziye yönelik yatırım eğilimleri ve beklentileri olarak sıralanabilir. Verimli tarım arazisi varlığının oldukça kıt olması ve toprağa aşırı derecede bağımlılık (özellikle başka şehirler ve ülkelere göç edenlerin bile arazilerinin mülkiyetini ellerinde bulundurmaları), arazilere olan talebi yükseltmekte, arazi alım-satımının sınırlı olmasına ve ödenmesi istenen arazi gelir değerinin yükselmesine neden olmaktadır.

Taşınmazların değerlerini etkileyebilecek faktörler; ekonomik, sosyal ve çevresel özellikler olabilir. Ancak taşınmazın değerini etkileyen bazı faktörler, değeri olumlu yönde etkileyerek değeri yükseltmekte ve bazıları ise, değerin düşmesine neden olmaktadır. Taşınmazın değerini etkileyen olumlu faktörler; nüfus yoğunluğunun yüksek olması, arazi varlığı içinde tarım arazisi varlığının payının düşük düzeyde olması, kırsal nüfusun toplam içindeki payının yüksek olması, arazilerde önemli taban suyu yüksekliği, yaşlık, çoraklık ve alkalilik sorununun olmaması, maliklerde araziye aşırı bağımlılık ve bölgede/kırsal kesimde yaşama/çalışma arzusunun olması ve arazilerde önemli ölçüde taşlılık ve kayalılık sorununun olmaması olarak sıralanabilir. Arazi varlığının kıt ve nüfus yoğunluğunun çok yüksek olması, yörede işlemeli tarıma uygun olmayan alanların da tarıma açılmasına neden olmaktadır. Toprak sığlığı, arazinin eğiminin fazla olması, erozyon ve heyelan riski gibi sorunlar, arazilerden gelecekte elde edilebilecek geliri ve arazilere olan talebi etkileyecektir. Bu koşullarda arazilere nevilerine göre gelir yöntemi ile takdir edilebilecek değerle cari piyasa değerleri arasında önemli farklılığın ortaya çıkması da doğal olacaktır.

Arazi değerini olumsuz etkileyen başlıca faktörler ise; erozyon riskinin yüksekliği, arazinin eğimli olması, arazinin yetenek sınıflarının toprak işlemeli tarıma uygunluğunun düşük olması, verimli üst toprak tabakası derinliğinin yetersizliği veya toprak sığlığı sorunun yaygın olması, arazinin karayolu ve il, ilçe, belde ve köy merkezlerine uzaklığı olarak sıralanabilir. Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde arazi varlığının yapı olarak genellikle eğimli olduğu ortaya çıkmakta olup, bu yapı araziye tarım ve tarım dışı amaçlarla olan talebi doğrudan etkileyebilecek önemli bir faktör olmaktadır. Arazinin eğimli olması, aşırı yağış ve zeminin jeolojik özellikleri, yerleşim yerindeki arazinin özellikle tarım dışı amaçlarla kullanımını doğrudan etkilemektedir. Ayrıca arazi varlığının taşlılık, kayalılık ve su erozyonu sorunu, toprak verimliliği ve sürdürülebilirliğini etkileyen önemli faktörler arasında sayılmalıdır. Tarım arazilerinin değerlerini azaltan ve/veya artıran bütün faktörler; arazi geliri ve kapitalizasyon oranının analizinde dikkate alınmalıdır.

Taşınmazın değerini azaltan ve/veya artıran bütün faktörler parsel düzeyinde değer takdirinde birlikte dikkate alınmaktadır. Bir yerleşim yerinde arazi vasfındaki taşınmazların değerlerini etkileyebilecek bütün faktörler; arsalarda ortalama emsal değer analizi ve tarım arazilerinde kapitalizasyon oranının tespiti ve değişim genişliğinin tanımlanması ile net gelir analizinde dikkate alındığından, söz konusu faktörlerin ayrıca 4650 Sayılı Kanun ile değişik 2942 Sayılı Kanunun 11’inci maddesinin (ı) bendinde belirtilen “bedelin tespitinde etkili olabilecek diğer objektif ölçüler” dikkate alınarak, gelir ve karşılaştırmalı satış değeri yöntemine göre bulunan değerin tekrar artırılması ikileme veya tekrara neden olacaktır. Arazi ve arsa değerini azaltan ve/veya artıran bütün faktörler, değerleme sürecinde dikkate alındığından, bunların tekrar objektif ölçü olarak alınması ikileme neden olacaktır. Bu koşullarda raporda parsel düzeyinde takdir edilen değerlere ayrıca objektif ölçütler dikkate alınarak ekleme yapılmamalıdır.

Taşınmazların kamulaştırma bedellerinin takdiri açısından öncelikle arsa ve arazi ayrımının yapılması ve taşınmazların değerlerini etkileyebilecek bütün olumlu ve/veya olumsuz faktörlerin incelenmesi gerekecektir. Bu kapsamda arazi değerlerini etkileyebilecek olumlu ve/veya olumsuz faktörler yukarıda sayılmıştır. Bunların dışında özellikle taşınmazların; imar planı, belediye ve/veya mücavir alanı sınırları içinde ve çevresinde olmaları, sit alanı içinde ve çevresinde olması, mevzi imar planı yaptırılan parsel olması, çevre düzeni planı içinde kalan tarımsal niteliği korunacak özel ürün alanları veya yerleşime açılabilecek alan içinde olması, diğer çevresel özellikler, taşınmaz üzerinde çeşitli hak ve yükümlülüklerin olması gibi faktörlerin de değerlendirilmesi gerekecektir.

Taşınmazın çevresinde örneğin termal otel ve tesislerin bulunması, söz konusu taşınmazın da aynı amaçla kullanıldığı takdirde termal su çıkıp çıkmayacağı ve buna etrafındaki tesisler itibariyle izin verilip verilmeyeceği hususları araştırılmadan, taşınmaza ek değer verilerek yüksek değerlere ulaşılması doğru değildir. Taşınmazın değerinin belirlenmesinde, belli bir sınıf mensubu olma, belirli bir gelir düzeyinde bulunma ve kişisel zevk ile sağlık açısından tercih edilebilecek diğer özellikler de esas alınmayacaktır. Taşınmazın dağların eteğinde, fabrika dumanlarından etkilenmeyen bir çevrede bulunması dikkate alınabilecek bir özellik ise de, dava konusu ile emsal değerlerinde 5 kat fark yapacak nitelikte kabul edilemeyecektir. Taşınmaz arkeolojik sit alanı içinde yer alıyorsa; hiçbir zaman imar izni alamayacağı göz önünde tutularak, arsa olarak değerleri emsale oranla daha düşük bir şekilde belirlenmelidir. Bir taşınmazın sit alanında bulunması, o taşınmazın mülkiyet hakkını kısıtlayıcı bir etki yaratmaz. Taşınmazın alım-satımı ve kiralama işlemleri yapılabilir. Ancak taşınmazın sit alanı içinde bulunması, sit alanının türüne bağlı olarak rayiç değe- rinde düşüklük yaratır. Bu etki taşınmaz üzerinde inşaat yapılamaması veya yapılabilecek inşaatın türünün ve yüksekliğinin kısıtlanması şeklinde ortaya çıkar. Bu sebeple sit alanında bulunan bir taşınmazın değeri hiçbir zaman, bu kayda tabi olmayan taşınmazların değerine ulaşamayacaktır. Biri sit alanında bulunan komşu iki parselden, sit alanı dışında bulunanına, şehir imar plan şartları dahilinde istenilen tür ve yükseklikte yapı, her hangi bir kısıtlamaya tabi olmaksızın yapılabilirken, sit alanında olan taşınmaz üzerinde şehir imar planı müsait olsa dahi sit alanının türüne bağlı olarak, ancak ilgili merciinin izin vereceği türde yapı yapılabilecek ve hatta belki hiçbir yapılaşma olamayacaktır.Taşınmazın mezarlığın karşısında bulunması, saptanan kamulaştırma değerinden makul oranda bir indirim yapılmasını gerektirir.

Değerlenecek taşınmazın mevzi imar planı yaptırılan alan ile çevre düzeni planı içinde kalması, taşınmaza tek başına arsa vasfını kazandırmaz. Uygulama imar planında tarımsal niteliği korunacak özel ürün alanlarının nitelikleri veya arsa-arazi ayrımının yapılması gerekmektedir. Çevre düzeni planı kapsamında tarımsal niteliği korunacak alanların tarım arazisi olarak kabul edilmesi92 gerekmektedir. Büyükşehirler ile il ve ilçelerin çevrelerindeki yatırım alanlarında, mevzi imar planı yapılmış parsellerin de tarım arazisi olarak değerlendirilmesi gerekli görülmektedir. Bunun nedenleri ise; mevzi imar planı yapılmış parsellerin genellikle köy sınırları ile belediye mücavir alanı sınırları içinde kalan arazi niteliğindeki parseller olmaları, köy ve belediye mücavir alanı sınırları içindeki parsellerin fiilen ekilmeseler bile arazi niteliği taşımaları ve hatta üzerinde yapı olan ve olmayan boş arazilerin bile tarım arazisi olarak değerlendirilmelerinin zorunlu olması olaraksıralanabilir.

Mevzi imar planı yapılması arazinin arsa niteliği kazanması için yeterli görülmemekte olup, bu parsellerin arsa olarak değerlendirilmesi de bir anlamda haksız kazanç elde edilmesine ve eşitlik ilkesine ters düşecektir. Diğer yandan yerleşim yerinde mevzi imar planı yapılmış olan parsellerin birçoğu fiilen tarım arazisi olarak kullanılmakta olup, arazi üzerinde imar planına uygun olarak parselasyon ve yapılaşmaya da gidilmemiştir. Nitekim mevzi imar planı yapılmış olan parselin arsa olarak değerlendirilmesine yönelik hiçbir yasal dayanak veya yüksek yargı organı kararı da bulunmamaktadır. Bununla birlikte köy merkezinde ve belediye mücavir alanı içinde kalan tarım arazisi niteliği taşıyan mevzi imar planı yapılmış olan parsellerin gelir yöntemine göre takdir edilecek değerleri, -konu ile ilgili bilimsel esaslara uygun olmasa bile-, objektif ölçütler dikkate alınarak uygun oranlarda artırılabilecektir.

2.2.3. Yapı ve Bina Kavramları ve Sınıflandırılması 2.2.3.1. Temel Yapı Malzemeleri ve Malzeme Piyasalarının Gelişimi

Yapı Malzemeleri Yönetmeliğinin95 (305/2011/AB) 4’üncü maddesinde yapı malzemeleri; her türlü yapı işlerinde veya bu işlerin herhangi bir kısmında kalıcı olarak kullanılmak üzere üretilen ve piyasaya arz edilen ve performansı yapı işlerinin temel gereklere ilişkin performansını etkileyen bütün malzemeler veya takım malzemeler olarak tanımlanmıştır.

Takım malzeme (kit) ise, yapı işinde kalıcı olarak kullanılmak üzere bir araya getirilmesi gereken en az iki ayrı bileşenden meydana gelen bir takım olarak tek bir imalatçı tarafından piyasaya arz edilen yapı malzemesi olarak tanımlanmıştır. Yapı Malzemelerinin Tabi Olacağı Kriterler Hakkında Yönetmeliğin96 4’üncü maddesinin (ı) bendinde; “takım malzeme, yapı işlerinde kalıcı olarak tesis edilmek üzere bir araya getirilen en az iki bileşenden oluşan, tek bir dağıtıcıdan bir defada temin edilebilen, temel gereklerin hükümlerini karşılamak üzere kendisine ait karakteristikleri bulunan malzemeler” olarak tanımlanmıştır.

Hem bina, hem de diğer inşaat mühendisliği işlerini içeren tüm yapı işlerinin, bir bütün olarak ve bu işlerin ayrı bölümleri içerisinde özellikle işin yaşam döngüsü boyunca insanların sağlığını ve güvenliğini göz önüne alarak kullanım amacına uygun olmaları gereklidir. Yapı işleri, ekonomik açıdan makul bir kullanım süresi için, düzenli bakım yapılma koşulu ile;

Mekanik dayanım vestabilite,

Yangın durumunda emniyet, • Hijyen, sağlık ve çevre, • Kullanımda erişilebilirlik ve güvenlik, • Gürültüye karşı koruma, • Enerjiden tasarruf ve ısı muhafazası, • Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı,

temel gereklerinikarşılamalıdır97.

Yapılar kullanılan temel malzemeler açısından; betonarme sistemler, kagir sistemler, metal sistemler, ahşap sistemler ve plastik sistemler olarak sınıflandırılabilmektedir98.

Betonarme

Betonarme, beton ve çelikten meydana gelen bileşik (takım) bir yapı malzemesidir. Beton, agrega adını verdiğimiz kum, çakıl, mıcır gibi taneli malzemenin, onları yapıştıran çimento ve su ile uygun oranlarda karıştırılması sonucu meydana gelir. Betona belirli bir özellik kazandırılmak isteniyorsa bazı katkı maddeleri de eklenebilir.

Betonu diğer yapı malzemelerine göre üstün kılan en önemli özelliklerinden biri, istenilen biçimin verilebilmesini sağlayan plastik kıvamıdır. Beton karıştırılıp kalıba döküldükten sonra kısa sürede katılaşır ve zamanla dayanım kazanır. Bu nedenle betonu önceden şekil verebildiğimiz bir yapay taş olarak tanımlanabilir.

Çimento (portland çimentosu), kalker kil karışımının 1400 °C’ye kadar ısıtılması, içine ergimeyi kolaylaştırmak için demir filizi içeren toprak katılması, meydana gelen ceviz büyüklüğündeki granüle malzemeye (klinker) % 3 oranında alçı taşı ilave edildikten sonra çok ince olarak öğütülmesi ile elde edilen, su içinde de katılaşabilen (hidrolik) bir bağlayıcıdır.

etonun, doğal taşlarda olduğu gibi, basınç dayanımının yüksek, çekme dayanımının düşük olması, dış yüklerin etkisi ile ortaya çıkacak çekme gerilmelerini taşıyamaması anlamına geldiğinden, betonun bu gerilmeleri taşıyabilecek çekme dayanımı yüksek çelik çubuklarla güçlendirilmesi ile elde edilen malzemeye betonarme (donatılmış beton) denilmektedir.

Kagir

Yapay ve doğal taşların harç kullanılarak bağlanması sonucu oluşturulan taşıyıcı yapı elemanına kagir denilmektedir. Tuğla, briket, beton bloklar belli geometrik şekle sahip yapay taşlardır. Tuğla, ana maddesi kil olan cam bağlı bir seramiktir. Seramikler, endüstride geniş kullanım alanlarına sahiptirler. Camlar ve pişmiş kil ürünleri olarak iki ana grupta incelenebilirler. Pişmiş kil ürünleri içerisinde, tuğlalar dışında kiremit, porselen ve ateş tuğlalarını da saymak mümkündür.

Metal

Metaller üstün mekanik ve fiziksel özellikleri nedeni ile en çok kullanılan malzemelerdir. Uygulamada kullanılan metallerle bunların alaşımlarının türleri binlerin üzerinde olup, her biri belirli amaçlar için geliştirilmiştir. Metalleri, demirli ve demirsiz metaller olmak üzere iki sınıfta değerlendirmek mümkündür. Demirli metallerde ana eleman demir olup, bunun yanında daima bir alaşım olarak karbon bulunur. Bu nedenle bu sınıfa demir-karbon alaşımları da denir.

Demirsiz metaller içerisinde, en önemlileri bakır ve bakır alaşımları ile alüminyum ve alüminyum alaşımları olup, korozyona dayanıklılık, hafiflik, güzel görünüş ve yüksek ısıl ve elektriksel iletkenlik gibi özellikleri nedeni ile yapı işlerinde genellikle detay malzemesi olarak kullanılmaktadır.

Saf demir yumuşak ve düşük mukavemetlidir, içine karbon katılarak sertliği ve mukavemeti büyük ölçüde artırılabilir. Saf demirin çekme mukavemeti 30 kgf/mm2 iken, % 0,8 karbon ilavesi ile 100 kgf/mm2’ye, soğuk işleme ve su verme ile 180 kgf/mm2’ye çıkartılabilir. Bunun dışında, bu alaşıma normal halde kolayca işlenip şekil verilebilme, sonra ısıl işlemle sertliğinin artırılabilmesi mümkündür. Bütün bu üstün özellikleri nedeni ile demir-karbon alaşımları uygulamada en önemli metal malzeme grubunu oluşturmaktadır.

Demir-karbon alaşımları, içerisindeki karbon oranına göre; demir, çelik ve dökme demir olmak üzere üç grupta değerlendirilmektedir.

Mekanik olarak işlenebilen (dövülerek, preslenerek, haddeden geçirilerek şekil verilebilen) demir-karbon alaşımına çelik denir. Çeliğin bünyesinde demirden başka % 0,16~0,20 kadar karbon bulunur. Karbon miktarı arttıkça çelik sertleşir ve mukavemeti artar.111 Çelik, inşaat mühendisliği alanında kullanılan en önemli taşıyıcı malzemelerden biridir. Bir taraftan, çelik çubuk (donatı) şeklinde beton ile birlikte betonarme oluşumunda kullanılırken, diğer taraftan profil olarak çelik yapılarda tek başına taşıyıcı sistemi oluşturmaktadır. En çok kullanılan çelik cinsi St.37 çeliği olup, buradaki 37 kg/mm2 cinsinden kopma ve kırılma mukavemetini ifade eder.

Ahşap

Ahşap malzemenin hammaddesi orman ürünleridir. Önemli bir yapı malzemesi olup, kolay işlenir. Yüksek mukavemet/yoğunluk oranına sahiptir. Bu oran yapı çeliğinde 5 iken, ahşapta 15 olmaktadır113. Ahşap, yapı mühendisliğinde çatılarda, iskele ve kalıplarda taşıyıcı malzeme olarak geniş şekilde kullanılmaktadır. Ayrıca, dülgerlik, doğrama ve mobilya işlerinde de gereklidir.

Yapı mühendisliğinde kullanılan ağaç türleri iki ana gruba ayrılır: kozalaklı ağaçlar ve yapraklı ağaçlar. Kozalaklı ağaçlara iğne yapraklılar da denilmekte olup, çamlar ve köknarlar olarak iki ana gruba ayrılır. Sedirler, ladinler ve selviler de bunlara ilave edilebilir. Yapraklı ağaçların başında meşeler gelir, işlenmesi zor, sert ancak çok dayanıklı bir türdür. Kayın, gürgen ve dişbudak da bu grupta sayılabilir.

Plastik

Plastik maddeler diğer adı ile polimerler, büyük moleküllerden oluşan hidrokarbonlardır. Yani esasları karbon ve hidrojen atomlarıdır. Polimerlerin ana maddeleri kömür ile pamuk ve odun gibi selülozik maddeler, petrol ve doğalgazlardır Polimerlerin, inşaat mühendisliğinde taşıyıcı malzeme olarak veya taşıyıcı malzemelerin dayanıklılığını artırmak üzere kullanılması (epoksi uygulamaları gibi) söz konusu ise de esas olarak bir detay malzemesidir. Yer döşeme malzemeleri, çatı örtü malzemeleri, ısı izolasyon malzemeleri, boya ve badana beton katkı maddeleri, derz malzemeleri, yapıştırıcı ve tamir malzemeleri, su iletim boruları ve mobilya kaplamalarında çok çeşitli polimerler kullanılmaktadır.116

2.2.3.2. Bina ve Yapı Kavramları ve Mevzuattaki Yeri

İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli doğal ve yapay malzemeleri kullanarak ürettikleri tesislere genel olarak yapı denilmektedir117. 3194 sayılı İmar Kanunu’na118 göre yapı; karada ve suda, daimi veya muvakkat, resmi ve hususi yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların ilave, değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit ve müteharrik tesislerdir. Bina ise; kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır.

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun119 2’inci maddesi binayı; yapıldığı madde ne olursa olsun, gerek karada gerek su üzerinde sabit inşaatın hepsini kapsar şeklinde tanımlamıştır. Yapı ve bina kavramının sıkça kullanıldığı düzenlemelerden birisi de Anayasa Mahkemesince iptal edilen 595 sayılı Yapı Denetimi Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamedir120. Kararname yapıyı; sabit, zemine doğrudan veya dolaylı olarak bağlı, geçici veya sürekli, canlı barındıran, geçici veya daimi bina ve tesisler ile bunlara bağlı eklerini, altyapı tesislerini ve bütün bunların her türlü inşaat, tesisat, imalat, sondaj, değiştirme, güçlendirme ve esaslı onarımını kapsayan yapım işleri olarak tanımlamıştır.

Çoğu zaman yapı ve bina sözcükleri birbirinin yerine kullanılmaktadır. Binalar, belirli eylemler için kullanılmak amacı ile kalıcı nitelikte tasarlanmış mekanlar dizinini içerecek şekilde üretilmiş yapılardır. Bu tanımdan her binanın yapı olduğu, ancak her yapının bina olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Örneğin, yol, baraj, köprü, iskele ve liman birer yapı olmakla birlikte, bina niteliği taşımamaktadır

2.2.3.3. Bina Sınıflama Esasları ve Değerleme İlişkileri

Binaların; yapım sisteminin özellikleri, üretim faktörlerinin kombinasyonu, üretim ölçeği, kullanım amaçları, yapısal (strüktürel) sistemi, üretim yeri, endüstrileşme aşaması, kullanılan temel malzemeler122, bulundukları yerler, süreklilik durumu ve mülkiyeti123 gibi birçok açıdan sınıflandırılabildiği görülmekle birlikte, gayrimenkul değerleme için bu sınıflandırmanın ölçülebilir olması gerekmektedir.

Türkiye’de mevcut mevzuat hükümlerine göre; emlak vergisine esas bina metrekare normal inşaat maliyeti ve yapı yaklaşık birim maliyeti değerleri, değerleme uygulamalarında sıklıkla kullanılmakta ve hatta yasal işlemlerde söz konusu birim fiyatlardan işlem yapılması zorunlu olmaktadır. Dolayısı ile yapı sınıflamaları bu şartlara göre belirlenmektedir. Geçmişte belirli amaç ve hizmetleri yerine getirmek için gerçekleştirilmiş olan bu sınıflamalar; gerek hazırlanış amaçlarının farklı olması, gerekse yapım sektöründeki gelişmeler nedeni ile yetersiz kalmakta, dolayısı ile bazı teknik sınıflandırmalarla desteklenmesi ihtiyacını ön plana çıkarmaktadır. Mevzuattaki sınıflandırmalara ek teknik ölçülebilir bir sınıflama yaklaşımı olarak binalar;

Hizmet amaçlarına • Konumlarına • Taşıyıcı sistemleri oluşturan malzemelerine (gereçlerine) • Taşıyıcı sistemlerine • Bulundukları yere • Sürekliliğine • Mülkiyetlerine • İnşaat safhalarına • Yapım elemanlarına • Yapım yöntemlerine

göre sınıflandırılırlar.

Emlak vergisine esas bina metrekare normal inşaat maliyeti:

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 29’uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca, Maliye ve Çevre ve Şehircilik Bakanlıklarınca müştereken, her yıl, tespit ve ilan edilen, bina metrekare normal inşaat maliyet bedellerini gösteren cetvele göre binalar yapısal sistem, malzeme ve imalat kalitesi ve kullanım amaçlarına göre sınıflandırılmıştır.

Yapısal sistemi açısından binalar sekiz ayrı grupta sınıflandırılmakta olup, bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Çelik karkas binalar,

Betonarme karkas binalar,

Yığma kagir binalar,

Yığma yarı kagir binalar,

Ahşap binalar,

Taş duvarlı binalar,

Gecekondu tarzı binalar

Kerpiç ve diğer basit binalar

Malzeme ve imalat kalitesi açısından binalar beş grupta toplanmış olup, bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Lüks,

Birinci Sınıf,

İkinci Sınıf,

Üçüncü Sınıf

Basit

Kullanım amacı açısından binalar yirmi üç ayrı grupta sınıflandırılmaktadır. Başlıca binaların olası kullanım durumuna göre sınıflaması aşağıdaki gibi verilmektedir:

Fabrika ve imalathane binaları,

Fabrika ve imalathane binası, sosyal binaları vs.

Otel binaları,

Sinema-Tiyatro binaları,

Hastane-Klinik binaları,

Banka-Sigorta binaları,

İdare binaları,

Benzin istasyonu, yıkama ve yağlama binaları,

Yeraltı garajları,

Müstakil garajlar,

Çok katlı garajlar,

Yurt binaları,

Okul binaları,

Yüzme havuzları,

Banyo ve hamamlar,

Pazar ve fuar yerlerindeki yapılar,

Soğuk hava depoları,

Kurutma yerleri,

Silolar,

Transformatör binaları,

Diğer ticarethane ve işyerleri,

Mesken binaları,

Özellik arz eden binalar.

Yapı yaklaşık birim maliyeti:

16.07.1985 tarihli ve 85/9707 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe giren Mimarlık ve Mühendislik Hizmetleri Şartnamesinin 3.2 maddesi gereğince, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca, her yıl, tespit ve ilan edilen, mimarlık ve mühendislik hizmet bedellerinin hesabında kullanılacak Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkında Tebliğe göre binalar, yapının mimarlık hizmetlerine esas olan sınıfı dikkate alınarak; I. Sınıf, II. Sınıf, III. Sınıf, IV. Sınıf ve IV. Sınıf Yapılar olmak üzere yapım maliyeti esas alınarak beş ayrı grupta sınıflandırılmaktadır. Ayrıca, her sınıf kendi içerisinde yine yapım maliyeti esas alınarak A, B, C gibi alt gruplara ayrılmıştır.

I. Sınıf A Grubu Yapılar:

3 metre yüksekliğe kadar kagir veya betonarme ihata duvarı

Basit kümes ve basit tarım yapıları

Plastik örtülü seralar

Mevcut yapılar arası bağlantı-geçiş yapıları

Baraka veya geçici kullanımı olan küçük yapılar

Yardımcı yapılar (Müştemilat)

Gölgelikler-çardaklar

Üstü kapalı yanları açık teneffüs, oyun gösteri alanları ve bu gruptakilere benzer yapılar.

I. Sınıf B Grubu Yapılar:

Cam örtülü seralar

Basit padok, büyük ve küçük baş hayvan ağılları

Su depoları

İşyeri depoları ve bu gruptakilere benzer yapılar.

II. Sınıf A Grubu Yapılar:

Kuleler, ayaklı su depoları

Palplanj ve ankrajlı perde ve istinat duvarları

Kayıkhane ve bu gruptakilere benzer yapılar.

II. Sınıf B Grubu Yapılar:

  • Pnömatik ve şişirme yapılar
  • Tek katlı ofisler, dükkan ve basit atölyeler
  • Semt sahaları, küçük semt parkları, çocuk oyun alanları ve müştemilatları
  • Tarımsal endüstri yapıları (Tek katlı; prefabrik beton, betonarme veya çelik; depo ve atölyeler, tesisat ağırlıklı ağıllar, fidan yetiştirme ve bekletme tesisleri)
  • Yat bakım ve onarım atölyeleri, çekek yerleri
  • Jeoloji, botanik ve tema parkları
  • Mezbahalar ve bu gruptakilere benzer yapılar.

II. Sınıf C Grubu Yapılar:

Hangar yapıları (Uçak bakım ve onarım amaçlı)

Sanayi yapıları (Tek katlı, bodrum ve asma katı da olabilen prefabrik beton, betonarme ve çelik yapılar)

ve bu gruptakilere benzer yapılar.

III. Sınıf A Grubu Yapılar:

  • Okul ve mahalle spor tesisleri (Temel eğitim okullarının veya işletme ve tesislerin spor salonları, jimnastik salonları, semt salonları)
  • Katlı garajlar
  • Ticari bürolar (üç kata kadar-üç kat dahil-asansörsüz ve kalorifersiz)
  • Alışveriş merkezleri (semt pazarları, küçük ve büyük hal binaları, marketler, vb.)
  • Basımevleri, matbaalar
  • Soğuk hava depoları
  • Konutlar (dört kata kadar-dört kat dahil-asansörsüz ve/veya kalorifersiz)
  • Akaryakıt ve gaz istasyonları
  • Kampingler
  • Küçük sanayi tesisleri (Donanımlı atölyeler, imalathane, dökümhane)
  • Semt postaneleri
  • Kreş ve Gündüz bakımevleri, Hobi ve Oyun salonları
  • ve bu gruptakilere benzer yapılar.

III. Sınıf B Grubu Yapılar:

  • Entegre tarımsal endüstri yapıları, Büyük çiftlik yapıları
  • İdari binalar (ilçe tipi hükümet konakları, vergi daireleri)
  • Gençlik Merkezleri, Halk evleri
  • Belediyeler ve çeşitli amaçlı kamu binaları
  • Lokanta, kafeterya ve yemekhaneler
  • Temel eğitim okulları
  • Küçük kitaplık ve benzeri kültür tesisleri
  • Jandarma ve emniyet karakol binaları
  • Sağlık ocakları, kamu sağlık dispanserleri
  • Ticari bürolar
  • 150 kişiye kadar cezaevleri
  • Fuarlar
  • Sergi salonları
  • Konutlar
  • Marinalar
  • Gece kulübü, diskotekler
  • Misafirhaneler, pansiyonlar ve bu gruptakilere benzer yapılar. IV. Sınıf A Grubu Yapılar:
      • Özelliği olan büyük okul yapıları (Spor salonu, konferans salonu ve ek tesisleri olan eğitim yapıları)
      • Poliklinikler
      • Liman binaları
      • 150 kişiyi geçen cezaevleri
      • Kaplıcalar, şifa evleri vb. termal tesisleri
      • İbadethaneler (1500 kişiye kadar)

Entegre sanayi tesisleri

Aqua parklar

Müstakil spor köyleri (Yüzme havuzları, spor salonları ve statları bulunan)

Yaşlılar Huzurevi, kimsesiz çocuk yuvaları, yetiştirme yurtları

Büyük alışveriş merkezleri

Yüksek okullar ve eğitim enstitüleri

Apartman tipi konutlar (Yapı yüksekliği 21.50 m.’yi aşan)

Oteller (1 ve 2 yıldızlı)

ve bu gruptakilere benzer yapılar.

IV. Sınıf B Grubu Yapılar:

İş Merkezleri

Araştırma binaları, laboratuarlar ve sağlık merkezleri

Metro istasyonları

Stadyum, spor salonları ve yüzme havuzları

Büyük postaneler (merkez postaneleri)

Otobüs terminalleri

Eğlence amaçlı yapılar (çok amaçlı toplantı, eğlence ve düğün salonları)

Banka binaları

Normal radyo ve televizyon binaları

Özelliği olan genel sığınaklar

Müstakil veya ikiz konutlar (Bağımsız bölüm brüt alanı 151 m2 ~ 600 m2 villalar, teras evleri, dağ evleri, kaymakam evi vb.)

ve bu gruptakilere benzer yapılar.

IV. Sınıf C Grubu Yapılar:

Büyük kütüphaneler ve kültür yapıları

Bakanlık binaları

Yükseköğrenim yurtları

Arşiv binaları

Radyoaktif korumalı depolar

Büyük Adliye Sarayları

Otel (3 yıldızlı) ve moteller

Rehabilitasyon ve tedavi merkezleri

İl tipi hükümet konakları ve büyükşehir belediye binaları

ve bu gruptakilere benzer yapılar.

V. Sınıf A Grubu Yapılar:

  • Televizyon, Radyo İstasyonları, binaları
  • Orduevleri
  • Büyükelçilik yapıları, vali konakları ve brüt alanı 600 m2 üzerindeki özel konutlar
  • Borsa binaları
  • Üniversite kampüsleri
  • Yapı yüksekliği 51,50 metreyi aşan yapılar
  • Alışveriş kompleksleri (İçerisinde sinema, tiyatro, sergi salonu, kafe, restoran, market vb. bulunan)

ve bu gruptakilere benzer yapılar.

V. Sınıf B Grubu Yapılar:

Kongre merkezleri

Olimpik spor tesisleri – hipodromlar

Bilimsel araştırma merkezleri, AR-GE binaları

Hastaneler

Havalimanları

İbadethaneler (1500 kişinin üzerinde)

Oteller (4 yıldızlı)

ve bu gruptakilere benzer yapılar.

V. Sınıf C Grubu Yapılar:

Oteller ve tatil köyleri (5 yıldızlı)

Müze ve kütüphane kompleksleri

ve bu gruptakilere benzer yapılar.

V. Sınıf D Grubu Yapılar:

Opera, tiyatro ve bale yapıları, konser salonları ve kompleksleri

Tarihi eser niteliğinde olup restore edilerek veya yıkılarak aslına uygun olarak yapılan yapılar ve bu gruptakilere benzer yapılar.

Gerek emlak (bina) vergisine esas yapı normal metrekare maliyet bedelleri, gerekse yapı yaklaşık maliyet bedelleri, farklı tür ve niteliklerdeki yapıları değerleme için hazırlanmamış ve belirtilen amaçla kullanım için de uygun bulunmamaktadır (Ek-2). Ancak resmi (kamulaştırma, kentsel dönüşüm, gecekondu ve imar kanunu uygulaması gibi) değerleme çalışmalarında, yargı kararlarında sıklıkla yapı yaklaşık maliyet fiyatlarına atıf yapılmakta ve uygulama birliğinin sağlanması bakımından söz konusu birim fiyatların kullanımı istenmektedir.

Hizmet amaçlarına göre yapıların sınıflandırılması:

İnşa amaçları veya kullanım biçimlerine göre yapılarının sınıflandırılması sıklıkla tercih edilmekte ve bu sınıflandırma sistemi değerleme amaçlarına da uygun düşmektedir. Hizmet amaçlarına göre sıklıkla tercih edilen yapı sınıflaması aşağıda verilmiştir:

Konutlar (evler, apartmanlar, rezidanslar ve villalar gibi yapılar),

Konaklama yapıları (oteller, moteller, pansiyonlar gibi yapılar),

Sağlık yapıları (hastanenler, sağlık ocakları gibi yapılar),

İbadet yapıları (camiler, mescitler, kiliseler, sinagoglar gibi yapılar),

Ticaret yapıları (bankalar, iş hanları, alışveriş merkezleri, marketler gibi yapılar),

Sosyal yapılar (tiyatrolar, sinemalar gibi yapılar),

Kültür yapıları (müzeler, kütüphaneler gibi yapılar),

Eğitim yapıları (okullar, kütüphaneler, kreşler gibi yapılar),

Spor yapıları (stadyumlar, yüzme havuzları, hipodromlar, kapalı spor salonları gibi yapılar),

Ulaştırma yapıları (terminaller, garlar, karayolları, köprüler, limanlar, havaalanları gibi yapılar),

Su yapıları (su kanalları, içme suyu tesisleri, atık su tesisleri, barajlar göletler gibi yapılar),

Anıtlar (anıt mezarlar, şehit abideleri, yazıtlar gibi yapılar),

Endüstri yapıları (fabrikalar, atölyeler gibi yapılar),

Tarımsal yapılar (ahırlar, ağıllar, padoklar, kümesler, samanlıklar gibi yapılar).

Enerji performansı ve diğer amaçlarla konut yapıları dört grupta toplanmaktadır.

1. Tekil Aile Konutu: Ayrık veya bitişik nizam içinde tek bir konut biriminden oluşan müstakil konutlardır.

2. Toplam İnşaat Alanı 2.000 m2nin Altında Olan Standart Apartman Tipi Konutlar:

Toplam kullanım alanı 2.000 m2’nin altında olan çok katlı ve birden fazla konut birimini içeren ve içinde sadece konut fonksiyonları bulunduran binalardır. Bazı birimleri basit dükkan gibi fonksiyonları barındıran apartmanlar bu sınıfta yer alır.

3. Toplam İnşaat Alanı 2.000 m2 ve Üzerinde Olan Standart Apartman Tipi Konutlar:

Toplam kullanım alanı 2.000 m2 ve üzerindeki çok katlı ve birden fazla konut birimini içeren ve içinde sadece konut fonksiyonları bulunduran binalardır. Bazı birimleri basit dükkan gibi fonksiyonları barındıran apartmanlar bu sınıfa girer.

4. Rezidans (Lüks Konut): Toplam kullanım alanı 2.000 m2 ve üzerinde olan çok katlı ve birden fazla konut birimini içeren ve ruhsatında aşağıdaki işlevlerden en az üç tanesini beraberinde barındıran çok işlevli binalardır. Lüks konutlar; alışveriş alanı, ofis-spor alanı, restoran, sinema/tiyatro, kapalı havuz gibi olanakların tamamı veya bir kısmına sahip bulunmaktadır.

Konumlarına (yerleşim nizamlarına) göre yapılar:

Bulundukları parsel üzerinde konumları, komşu binalarla geometrik ilişkileri ve parsel kullanımı bakımından Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği hükümlerine göre yapılar; ayrık nizam, bitişik nizam ve blok nizam olarak üç grupta toplanabilir. Bunların kısa tanımları aşağıda verilmiştir:

Ayrık nizam: Hiç bir yanından komşu binalara bitişik olmayan yapı konumudur.

Blok nizam: İmar planı veya Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nde cephe uzunluğu, derinliği ve yüksekliği belirlenmiş tek yapı kitlesinin bir parsel veya dilatasyonla ayrılmak suretiyle birden fazla parsel üzerine oturduğu bahçeli yapı nizamıdır.

Bitişik nizam: Bir veya birden fazla komşu parsellerdeki binalara bitişik olan yapı nizamıdır. Bitişik nizam binalarda ortak alandan arka bahçeye çıkış sağlanır.

Taşıyıcı sistem malzemelerine (gereçlerine) göre yapılar:

Yapım işinin tamamlanabilmesi için çeşitli malzeme kullanılmaktadır. Yapı üretiminde kullanılan malzemeler, taşıyıcı sistemi oluşturan malzemeler ve tamamlayıcı (detay) malzemeler olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Malzemelerine göre yapı sınıflamaları, taşıyıcı sistemi oluşturan malzemeler esas alınarak yapılmaktadır. Taşıyıcı sistemi oluşturan malzemelerin en temel özelliklerinden birisi, yapı yüklerinin gerektirdiği ölçüde taşıyıcılık özelliğinin bulunmasıdır. Malzemelerine göre yapıların sınıflandırılması ve bu sınıflara ilişkin yapı türleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:

1. Kagir yapılar

Kerpiç yapılar

Tuğla yapılar

Taş yapılar

Briket yapılar

2. Betonarme yapılar

3. Çelik yapılar

4. Ahşap yapılar

5. Hımış yapılar

Taşıyıcı sistemlerine göre yapı türlerinin tanım ve kapsamları aşağıdaki gibidir:

Kagir Yapılar: Kerpiç tuğla, taş ve briket gibi malzemeler kagir malzemeler, bu malzemeler kullanılarak taşıyışı sistemi inşa edilen yapılar ise kagir yapılar adını almaktadır.

Kerpiç Yapılar: Taşıyıcı duvarları kerpiç kullanılarak inşa edilen kagir yapılardandır. Kerpiç, belirli özellikleri taşıyan kilin su ve bir miktar organik lifler katılarak yoğurulması ile elde edilen hamurun kalıplanarak kurutulması sonucunda ele edilen doğal bir yapı malzemesidir.

Tuğla Yapılar: Taşıyıcı duvarları taşıyıcı özelliği olan tuğlalar kullanılarak inşa edilen kagir yapılardandır. Tuğla, belirli nitelikteki kilin su ile yoğurulup kalıplanıp kurutulmasından sonra 800 oC civarında pişirilmesi ile elde edilen kagir bir malzemedir.

Taş Yapılar: Taşıyıcı duvarları yeterli basınç dayanımına sahip taşların belirli teknikler kullanılarak örülmesi ile inşa edilen yapılardır. Kagir yapının bir türü olan taş yapılar, genelde bölgede yeterli rezervi bulunan ekonomik işletme özelliği olan doğal yapı taşları kullanılarak inşa edilirler.

Briket Yapılar: Düşey taşıyıcı durumunda bulunan duvarları taşıyıcı özelliği olan briketler kullanılarak inşa edilen yapılardır. Kagir yapıların duvarlarının örülmesinde kullanılan briketler genelde beton briketlerdir.

Betonarme Yapılar: Taşıyıcı sistem (kolon perde duvar, kiriş ve döşeme gibi) elemanları betonarme olarak inşa edilen yapılardır. Betonarme, içerisinde betonarme çeliği yerleştirilerek güçlendirilmiş beton malzeme anlamındadır.

Çelik Yapılar: Taşıyıcı sistemleri (kolon kiriş ve birleştirme elemanları gibi) yapı çelikleri kullanılarak inşa edilen yapılardır. Çelik yapı üretiminde kullanılan yapı çelikleri taşıyıcı sistem elemanlarını oluştururken perçin, bulon ve kaynak elemanların birleşim aracı olarak kullanılır.

Hımış Yapılar: Duvarları ahşap çatkıların arasına kerpiç, tuğla taş gibi geleneksel malzemeler doldurularak inşa edilen yapılardır.

Taşıyıcı sistemlerine göre yapılar:

Yapıların kendi ağırlıkları, kullanımdan kaynaklanan yükler, deprem yükleri ve diğer olabilecek bütün yüklerini taşıyarak zemine aktaran elemanlardan oluşan sisteme taşıyıcı sistem adı verilmektedir.

Genel olarak yapıların düşey yüklerini taşımak durumunda bulunan elemanlar, yapı taşıyıcı sistemi içerisinde yer alan taşıyıcı duvarlar ve kolonlardır. Yapıların yatay yüklerini taşımak durumunda bulunan elemanlar ise; döşemeler ve kirişlerdir. Taşıyıcı sistemlerine göre yapıların sınıflandırılmasında yapıları düşey taşıyıcıları (duvarlar ve kolonlar) dikkate alınarak sınıflama yapıldığı görülmektedir126.

Taşıyıcı sistemlerine göre yapılar aşağıdaki gruplara ayrılabilir:

1. Yığmataşıyıcısistemliyapılar • Kagir yığma taşıyıcı sistemli yapılar • Ahşap yığma taşıyıcı sistemli yapılar

2. İskelet(karkas)taşıyıcısistemliyapılar • Betonarme iskelet (karkas) taşıyıcı sistemli yapılar • Çelik iskelet taşıyıcı sistemli yapılar • Ahşap iskelet taşıyıcı sistemli yapılar

3. Plaktaşıyıcısistemliyapılar(Betonarmeplaktaşıyıcısistemliyapılar)

Yığma Taşıyıcı Sistemli Yapılar: Taşıyıcı özelliği olan kagir (kerpiç, tuğla, taş ve briket gibi) veya ahşap malzemeler kullanılarak inşa edilen yapılardır. Yığma taşıyıcı sistemli yapılar

malzemeleri esas alınarak; (i) kagir yığma yapılar ve (ii) ahşap yığma yapılar olmak üzere iki alt gruba ayrılmaktadır.

İskelet (karkas) Taşıyıcı Sistemli Yapılar: Taşıyıcı sistemleri kolon kiriş ve döşemelerden oluşan yapılardır. İskelet taşıyıcı sistemli yapılar taşıyıcı sistemlerini oluşturan malzemeleri açısından; (i) betonarme iskelet (karkas) yapılar, (ii) ahşap iskelet (karkas) yapılar ve (iii) çelik iskelet (karkas) yapılar olmak üzere üç alt gruba ayrılmaktadır.

Bulundukları yere göre sınıflandırma:

Bulundukları yere göre yapılar altyapılar ve üstyapılar olmak üzere iki şekilde sınıflandırılırlar. Bunların tanım ve kapsamları aşağıda verilmiştir:

Altyapılar; bir yerleşim alanı veya bir yapı için gerekli olan yol, içme suyu şebekesi, kanalizasyon şebekesi, enerji hattı gibi genellikle yer altında gerçekleştirilen temel destekleyici unsurlar ile sanat yapıları, altyapı olarak adlandırılmaktadır.

Üstyapılar; konutlar, eğitim yapıları, sağlık yapıları, konaklama yapıları, ticaret yapıları gibi hazırlanan altyapılardan yararlanarak inşa edilen genelde zemin seviyesi üzerinde yer alan yapılar üstyapı olarak sınıflandırılmaktadır.

Sürekliliğine göre sınıflandırma:

Bilindiği gibi yapılar; imar mevzuatı, yapıma ilişkin yönetmelik, standart ve şartname hükümlerine uyularak belirli özellikleri taşıyan zeminler üzerine inşa edilen unsurlardır. Kullanım sürekliliğine bağlı olarak yapılar; (i) daimi yapılar ve (ii) geçici (muvakkat) yapılar olmak üzere iki şekilde sınıflandırılmaktadırlar.

Daimi Yapılar: Hizmet ömrü boyunca kullanılmak üzere inşa edilmiş olan yapılardır.

Geçici (Muvakkat) Yapılar: Şantiye binaları, iksalar, palplanşlar gibi geçici bir süre kullanılmak üzere inşa edilmiş yapılardır.

Mülkiyetlerine göre sınıflandırma:

Kentsel ve kırsal kesimdeki yapılar; kamu kurum ve kuruluşları ile özel kişi ve kurumlara ait olabilmektedir. Kamu yapıları; 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na tabi olan yapıların kamu yapıları olarak tanımlanması mümkündür. Bunlara ilave olarak kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri ile kamu yararına çalışan kurumların mülkiyetindeki yapılarında kamu yapıları arasında sayılması mümkündür. 5737 sayılı Vakıflar Kanunu hükümlerine tabi ve özel hukuk tüzelkişileri olarak tanımlanan vakıfların mülkiyetindeki eski ve yeni yapılar vakıf yapıları olarak tanımlanacaktır. Bunların dışında kalan özel hukuk tüzel kişileri ile gerçek kişilerin mülkiyetinde bulunan yapıların da özel mülkiyete konu yapılar olarak tanımlanması mümkündür.

Malikin vatandaşlık ve tabiiyet durumlarına göre vatandaşların mülkiyetinde olan yapılar ve yabancıların mülkiyet ve yönetiminde olan yapılar biçiminde sınıflandırma yapılabilir. Burada özellikle elçilik ve konsolosluk binaları ile başka devletlerin mülkiyetindeki yapıların özel bir sınıfa alınması gerekecektir.

634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre (Resmi Gazete, Tarih:2/7/1965, Sayı:12038) tamamlanmış bir yapının kat, daire, iş bürosu, dükkan, mağaza, mahzen, depo gibi bölümlerinden ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya elverişli olanları üzerinde, o gayrimenkulün maliki veyaortak malikleri tarafından, 634 Sayılı Kanun hükümlerine göre, bağımsız mülkiyet hakları kurulabilmektedir. Yapılmakta veya ileride yapılacak olan bir yapının, belirtilen nitelikteki bölümleri üzerinde, yapı tamamlandıktan sonra geçilecek kat mülkiyetine esas olmak üzere, arsa maliki veya arsanın ortak malikleri tarafından, 634 Sayılı Kanun hükümlerine göre irtifak hakları kurulabilir. Kat mülkiyetine konu olan gayrimenkulün bütününe (ana gayrimenkul), yalnız esas yapı kısmına (ana yapı), ana gayrimenkulün ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya elverişli olup, 634 Sayılı Kanun

hükümlerine göre bağımsız mülkiyete konu olan bölümlerine (bağımsız bölüm), bir bağımsız bölümün dışında olup, doğrudan doğruya o bölüme tahsis edilmiş olan yerlere (eklenti), bağımsız bölümler üzerinde kurulan mülkiyet hakkına (kat mülkiyeti) ve bu hakka sahip olanlara (kat maliki), ana gayrimenkulün bağımsız bölümleri dışında kalıp, korunma ve ortaklaşa kullanma veya faydalanmaya yarayan yerlerine (ortak yerler), kat maliklerinin ortak malik sıfatı ile paydaşı bulundukları bu yerler üzerindeki faydalanma haklarına (kullanma hakkı) adı verilmektedir.

Bir arsa üzerinde ileride kat mülkiyetine konu olmak üzere yapılacak veya yapılmakta olan bir veya birden çok yapının bağımsız bölümleri için o arsanın maliki veya ortak malikleri tarafından 634 Sayılı Kanun hükümlerine göre kurulan irtifak hakkına (kat irtifakı), bu hakka sahip olanlara da (kat irtifak sahibi), arsanın, 634 Sayılı Kanunda yazılı esasa göre bağımsız bölümlere tahsis edilen ortak mülkiyet paylarına (arsa payı), kat mülkiyetinin veya irtifakının kurulmasına ait resmi senede (sözleşme) adı verilir. Kat irtifakı arsa payına bağlı bir irtifak çeşidi olup, yapının tamamı için düzenlenecek yapı kullanma izin belgesine dayalı olarak, 634 Sayılı Kanunda gösterilen şartlar uyarınca kat mülkiyetine re’sen çevrilir. Bu işlem, arsa malikinin veya kat irtifakına sahip ortak maliklerden birinin istemi ile dahi gerçekleştirilebilir. Onaylı projesinde mevcut olmak kaydı ile aşağıda yazılı yerler ve şeyler 634 Sayılı Kanun gereğince her halde ortak yer sayılır:

a) Temeller ve ana duvarlar, taşıyıcı sistemi oluşturan kiriş, kolon ve perde duvarlar ile taşıyıcı sistemin parçası diğer elemanlar, bağımsız bölümleri ayıran ortak duvarlar, tavan ve tabanlar, avlular, genel giriş kapıları, antreler, merdivenler, asansörler, sahanlıklar, koridorlar ve buralardaki genel tuvalet ve lavabolar, kapıcı daire veya odaları, genel çamaşırlık ve çamaşır kurutma yerleri, genel kömürlük ve ortak garajlar, elektrik, su ve havagazı saatlerinin korunmasına mahsus olup bağımsız bölüm dışında bulunan yuvalar ve kapalı kısımlar, kalorifer daireleri, kuyu ve sarnıçlar, yapının genel su depoları, sığınaklar,

b) Her kat malikinin kendi bölümü dışındaki kanalizasyon tesisleri ve çöp kanalları ile kalorifer, su, havagazı ve elektrik tesisleri, telefon, radyo ve televizyon için ortak şebeke ve antenler sıcak ve soğuk hava tesisleri,

c) Çatılar, bacalar, genel dam terasları, yağmur olukları, yangın emniyet merdivenleri. Yukarıda sayılanların dışında kalıp da, yine ortaklaşa kullanma, korunma veya faydalanma için zaruri olan diğer yerler ve şeyler.

Kat mülkiyetinin başkasına devri veya miras yoluyla geçmesi halinde, ona bağlı arsa payı da birlikte geçer; arsa payı, kat mülkiyetinden veya kat irtifakından ayrı olarak devredilemeyeceği gibi, miras yoluyla da geçmez ve başka bir hakla kayıtlanamaz. Ana gayrimenkulde, kat mülkiyetine bağlanmamış veya lehine kat irtifakı kurulmamış arsa payı bırakılamaz.

Ana gayrimenkulün bazı bağımsız bölümleri kamu kurum ve kuruluşlarının mülkiyetinde, bazı bağımsız bölümlerinin özel mülkiyete konu olması mümkündür. Özellikle kamu kurumları ve yerel idarelerce son yıllarda sık kullanılan arsa veya kat karşılığı inşaat sözleşmeleri ile inşa edilen projelerde aynı ana taşınmazın bağımsız bölümlerinin kamu ve özel mülkiyet arasında dağılması biçiminde uygulama ortaya çıkmaktadır. Bunun dışında ana taşınmazın tek tek taşınmaz sayılan bağımsız bölümlerinin her biri ayrı ayrı kamulaştırma konusu olabilmekte ve sonuç olarak ana taşınmazın mülkiyet dağılımlarında değişim ortaya çıkmaktadır. Ana gayrimenkulün her bir bağımsız bölümü ayrı ayrı kamulaştırılırsa, her bağımsız bölümün kamulaştırma bedeli bağlantılı bulunduğu arsa payı ve eklentileri de göz önünde tutularak ayrı ayrı takdir edilmekte ve o bölümün malikine kamulaştırma karşılığı ödenmektedir.

Uygulamada sık rastlanan bir durumda arazi ve arsa üzerindeki yapının mülkiyeti ile arazi ve arsa mülkiyetinin başka kişi ve kurumlara ait olması durumudur. Bu sorun özellikle gecekondu ve kentsel dönüşüm alanlarında gözlenmekte ve söz konusu alanların dönüşüm çalışmalarının uzun zaman almasına ve proje maliyetinin yükselmesine neden olmaktadır.

İnşaat safhalarına göre sınıflandırma:

Yapı bütünü temelden çatıya bir taşıyıcı sistem ve kullanım özelliklerine bağlı olarak onu tamamlayan aksamlardan oluşmaktadır. Genel olarak bakıldığında taşıyıcı sistem ve tamamlayıcı aksamlar; temel, duvar, kolon, kiriş, döşeme, merdiven, çatı, tesisatlar (elektrik, su, kalorifer, gaz tesisatı gibi) doğramalar, kaplamalar, yalıtım, asma tavanlar, giydirme cepheler olarak sıralanabilir.

Yapı bütününü oluşturan unsurlar yapım safhalarına göre; (i) kaba yapı safhası ve (ii) ince yapı safhası olmak üzere iki safhaya ayrılmaktadır.

Kaba Yapı Safhası: Yapının temel, duvar, kolon, kiriş, döşeme, merdiven, çatı gibi elemanların inşasına ilişkin yapım seviyesini ifade etmektedir. Belirtilen yapı elemanları kısaca aşağıda açıklanmıştır127:

Temeller: Temeller yapının yüklerini zemine aktaran zemin seviyesinin altında kalan taşıyıcı sistem elemanıdır. Temelin oturduğu zemine temel zemini denilmektedir. Temeller zemin seviyesi altında çoğu zaman belirli derinliklerde inşa edilirler. Temellerin zemine temas eden yüzeyini oluşturan kısmına (bazı kaynaklarda) sömel adı da verilmektedir. Yapı yükleri ve zemin özelliklerine bağlı olarak başlangıçta temeller yüzeysel temeller ve derin temeller olarak iki ana gruba ayrılırlar.

Yüzeysel temeller kendi içlerinde; yığma bina temelleri (şerit temeller), tekil (münferit) temeller, sürekli (mütemadi) temeller ve plak (radyejeneral) temeller şeklinde sınıflandırırlar. Derin temeller kendi içlerinde; ayak temeller, kazık temeller ve keson temeller şeklinde gruplara ayrılır. Günümüzde en yaygın olarak kullanılan derin temel türü kazık temeller içerisine yer alan fore kazık sistemidir.

Yığma bina temelleri: Şerit temel adı da verilen yığma bina temelleri taşıyıcı duvarların altında sürekli bir biçimde uzanan duvarlardan gelen yükleri zemine aktaran temellerdir.

Tekil (münferit) temeller: İskelet taşıyıcı sistemli yapılarda kolonların her birisinin altında olmak üzere inşa edilen kolonlardan gelen yükleri zemine aktaran temellerdir.

Sürekli (mütemadi) temeller: İskelet ve plak taşıyıcı sistemli yapılarda uygulanabilen kolon veya taşıyıcı (perde) duvarlardan gelen yükleri temele aktaran akslar boyunca süreklilik gösteren temellerdir.

Plak (radyejeneral) temeller: Bina tabanının tamamını oluşturan belirli kalınlık ve donatıda betonarme plak ile yüklerin zemine aktarılmasın imkan sağlayan temellerdir.

Fore kazık sistemi: Günümüzde derin temel uygulamalarında en yaygın olarak uygulanan yöntem fore kazık sistemidir. Yapı yüklerinin ekonomik kazı derinliklerinde taşıma gücünü yeterli bir zemine aktarma imkânı bulunamadığı durumlarda kazık temel uygulamalarına başvurulur. Zemine yerleştirilen kazıklarla yapı yükleri derinliklerde yer alan taşıma gücü yeterli zemine aktarılır. Yapının temel geometrisi ve yüklerinin gerektirdiği sayı ve şekilde zemine yerleştirilen fore kazık sistemi üzerine binanın temeli inşa edilir. Fore kazıklar, fore kazık makineleri ile delinen zemine betonarme çeliği yerleştirip beton dökülmesi ile oluşturulan betonarme dökme kazıklardır.

Duvarlar: Genel anlamda duvarlar; yapı taşıyıcı sisteminin özelliklerine bağlı olarak yapının düşey yüklerini taşıyan, mekânları çevreleyerek birebirinden ayıran, mekânları dış tesirlerden koruyan düşey yapı elemanlarıdır.

Taşıyıcı Duvarlar: genelde yığma ve plak taşıyıcı sistemli yapıların düşey taşıyıcı elemanları durumundadır.

Bölme duvarları: mekânları çevreleyerek birbirinden ayıran bulundukları yapının yüklerini taşımayan duvarlardır.

Kolonlar: İskelet taşıyıcı sistemli yapılarda düşey taşıyıcı durumunda olan yapı elemanlarıdır. Kolonlar yapı taşıyıcı sistemi oluşturan malzemelerine bağlı olarak betonarme, çelik ve ahşap malzemeler kullanılarak yapılırlar.

Perde duvarlar: Genişliği kalınlığının en az yedi katı olan betonarme düşey taşıyıcı elemanlardır. Perde duvarlar betonarme iskelet taşıyıcı sistemli yapılarda deprem yüklerine karşı yapının güçlendirilmesi amacı ile sistem içerisine sistematik bir şekilde yerleştirilmektedirler. Ayrıca betonarme plak taşıyıcı sistemli yapıların düşey taşıyıcı elemanı durumunda bulunan duvarları da, betonarme perde duvar olarak inşa edilmektedir.

Kirişler: İskelet taşıyıcı sistemli yapılarda döşemelerden gelen yükleri kolonlara aktaran genelde yatay taşıyıcı elemanlardır. Kirişler betonarme, çelik ve ahşap malzemelerle yapılırlar.

Döşemeler: Binalarda katları birbirinden ayıran döşemeler; mekânlarda açıklıkları kapatarak üzerlerine gelen düşey yükleri mesnetlendikleri duvar, kiriş veya kolonlara aktaran düzlemsel çoğu zaman yatay konumda elemanlardır. Döşemeler çoğunlukla kagir ve betonarme yapılarda zaman zaman çelik yapılarda betonarme olarak inşa edilmekle birlikte, ahşap yapılarda ve tarihi kâgir yapılarda ahşap malzemeler kullanılarak yapılmaktadır. Kagir yığma, betonarme karkas ve betonarme plak taşıyıcı sistemden oluşan yapılarda döşemeler yatay plaklar durumundadır. Betonarme döşemeler; plak döşemeler, dişli (kirişli) döşemeler, nervürlü (tek doğrultuda dişli) döşemeler, asmolen (tek doğrultuda dişli) döşemeler ve kaset (iki doğrultuda dişli) döşemeler ve kirişsiz plak (mantar) döşemeler şeklinde sınıflandırılmaktadır.

Plak döşemeler: Betonarme yapılarda en çok uygulanan döşeme türüdür. Bu döşemeler belirli kalınlıktaki betonarme plaklar üzerlerine gelen yükleri kiriş veya duvarlara aktarırlar.

Dişli (kirişli) döşemeler: Büyük açıklılarda açıklılar kirişlere bölünerek döşeme alt yüzeyinin kirişli hale getirilmesi ile oluşturulan döşemelerdir.

o Nervürlü döşemeler: Tek doğrultuda oluşturulan kirişlerle birlikte betonlanan dişli döşemelerdir.

o Asmolen döşemeler: Nervürlü döşemelerde olduğu gibi tek doğrultuda oluşturulan dişlere oturan kirişli bir döşemedir. Ancak, asmolen döşemelerde adından da anlaşılabileceği gibi dişlerinin (kirişlerinin) araları asmolen bloklarla doldurularak düzgün ve yalıtım özelliği olan bir tavan yüzeyi elde edilmiş olur.

Kaset (iki doğrultuda dişli) döşemeler: Döşeme yüklerinin ve açıklılarının büyük olması, döşeme geometrisinin kare veya kareye yakın olması durumunda iki doğrultuda kirişli olarak inşa edilen döşemelerdir.

Kirişsiz plak (mantar) döşemeler: Döşemeyi oluşturan betonarme plakların doğrudan kolonlara oturduğu döşemelerdir.

Kaba yapım işleri kapsamında düşey sirkülasyon (dolaşım) elemanları da önemli yer tutar. Bunlar; aralarında yükseklik farkı bulunan düzlemlerde dolaşımı sağlayan elemanlardır. Düşey sirkülasyon elemanları iç mekanlarda (binalarda) kullanıldığı gibi, park, bahçe, köprü ve üst geçitler gibi açık mekanlarda da kullanılmaktadır. Düşey sirkülasyon elemanları; rampalar, merdivenler, yürüyen merdivenler ve bantlar ile asansörler olmak üzere dört gruba ayrılırlar128.

Rampalar: Rampalar aralarında yükseklik farkı bulunan iki platformu rıht ve basamak olmaksızın eğik bir düzlem şeklinde birbirine bağlayan düşük (0- 20o) eğimli elemanlardır129. Bulundukları yerin özelliğine bağlı olarak genellikle kâgir, beton ve betonarme malzemeler kullanılarak inşa edilirler.

Merdivenler: Merdivenler rıht, basamak, sahanlık ve korkuluk gibi unsurlardan oluşan rampalara göre daha yüksek (20- 45o) eğimli düşey sirkülasyon elemanlarıdır. Merdivenler; iç mekânlarda (binalarda) ve açık mekânlarda (park, bahçe ve üst geçit gibi) düşey dolaşımı sağlayan elemanlar olarak görülmektedir. Merdivenler, yapıldıkları yerin (iç mekân ve dış mekân gibi) özellik ve şartlarına bağlı farklı yapı malzemeleri ile inşa edilebilirler. Malzemelerine göre merdivenler; kâgir merdivenler, betonarme merdivenler, ahşap merdivenler ve çelik merdivenler olarak sınıflandırılırlar.

Yürüyen merdivenler ve batlar: Yürüyen merdivenler dolaşım (sirkülasyon) yoğunluğunun çok olduğu alışveriş merkezleri, havaalanları, metro ve tren istasyonları gibi toplumun kullanımına açık mekanlarda katlar arasında kesintisiz erişimi sağlayan mekanik düşey sirkülasyon elemanlarıdır. Adından da anlaşılabileceği gibi yürüyen merdivenlerde rıht ve basamaklar bulunmaktadır. Buna karşın yürüyen bantlarda aynı rampalarda olduğu gibi rıht ve basamak bulunmamaktadır. Diğer taraftan yürüyen bantlar düşey sirkülasyon elemanı olarak kullanılmanın yanı sıra bir koridor şeklinde yatay yürüyen bant olarak da kullanılmaktadır.

Asansörler: Asansörler binalarda asansör boşluğu adı verilen boşluğa yerleştirilen kabinleri ile düşey sirkülasyonu sağlayan mekanik sistemlerdir. İmar mevzuatında belirli kat adedinden sonra sirkülasyonun asansörler tarafından gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Asansörler binanın kullanım özelliklerine, kullanım yoğunluğuna bağlı olarak şekil boyut ve konum alması gerekmektedir.

Çatılar: Çatılar binaları yağmur, kar, sıcak, soğuk ve rüzgâr gibi atmosfer tesirlerinden koruyan ve estetik bütünlüğü tamamlayan yapı aksamıdır. Çatılar binaların plan geometrisine bağlı olarak çeşitli şekillerde inşa edilirler. Eğimlerine bağlı olarak çatılar teras (düz çatılar) çatılar ve eğimli çatılar olmak üzere iki gruba ayrılır.

Teras çatılar: Teras çatılar; genelde binanın son kat döşemesine su ve ısı yalıtımı yapılması ile oluşturulan çatılardır. Teras çatılar değişik amaçlara kullanılabilmektedir.

Eğimli çatılar: Eğimli çatılar; binaların son katı üzerine eğik düzlemler oluşturacak şekilde inşa edilen ve kaplanarak (çatı kaplaması) onları doğal tesirlerden koruyan yapı aksamı olarak tanımlanabilir. Eğimli çatılarda son kat döşemesi üzerinde kalan eğik çatı düzlemlerini taşıyan dikme, aşık, mertek ve göğüsleme gibi elemanlardan oluşan bir sistem bulunmaktadır. Bu sisteme çatı taşıyıcı sistemi adı verilmektedir.

Çatılar aşağıda görüldüğü gibi; şekillerine, taşıyıcı sistemlerine ve malzemelerine göre sınıflandırılmaktadır. Şekillerine göre çatı türleri; sundurma, beşik, kırma, mansard, kule, fenerli, şet ve kombine çatı olarak gruplanır. Taşıyıcı sistemlerine göre çatı türleri; oturtma ve asma çatılar olarak ayrılır. Malzemelerine göre çatılar; ahşap, çelik ve betonarme çatılar olarak sınıflandırılabilirler131. Şekillerine göre çatı türleri; çatıyı oluşturan eğik çatı yüzeylerinin oluşturduğu çatı bütününe ve yüzey ara kesitlerinin şekline bağlı olaraksınıflandırılmaktadır.

İnce Yapı Safhası: Sıva, boya, badana, yalıtım, doğramalar, tesisat vb. kaba yapıyı örten ince yapı unsurlarının yapımına ilişkin yapım seviyesini ifade etmektedir.

Yapım işinin aşamalarına göre malzeme, işçilik ve genel giderlerin gerçekleşme durumu ve toplam imalat maliyetleri içindeki paylarının bilinmesi, özellikle kira sertifikası, gayrimenkul sertifikası ve bağlı kredi gibi amaçlarla değerleme çalışmalarının yapılması ile yarım kalmış yapının devir veya satış amaçlı değerleme işlemleri ve tazminat hesaplarında sıklıkla kullanılmaktadır. Özellikle inşaat ilerleme seviyesinin analizinde yapım işinin safhasının tespiti ve buna göre gerçekleşen maliyetlerin belirlenmesine yönelik birçok kurum, bankalar ve bilimsel araştırma sonuçlarına dayalı olarak önerilen kaba oranlar bulunmakta ve uygulamada sıklıkla bu oranlardan yararlanılarak işlem yapıldığı gözlenmektedir. Ancak inşaat ilerleme seviyesi analizi, hakkediş ödemeleri ve inşaat ilerleme durumu karşılaştırmalarının sağlıklı biçimde yapılabilmesi için proje okuma ve mevcut durum karşılaştırmasının yapılabilmesi zorunludur.

Yapım elemanlarına göre sınıflandırma:

Yapım elemanlarına göre sınıflandırma taşıyıcı elemanlar ve tamamlayıcı elemanlar esas alınarak yapılmaktadır. Yapıları oluşturan elemanlar; taşıyıcı elamanlar, tamamlayıcı elemanlar ve tesisat elemanları olmak üzere üç gruba ayrılır:

Taşıyıcı Elamanlar: Temeller, duvarlar, kolonlar, kirişler, döşemeler, merdivenler ve çatılar olarak sıralanır.

Tamamlayıcı Elemanlar: Doğramaları, kaplamalar, yalıtım, asma tavanlar, giydirme cepheler boya ve badanalar olarak sayılabilir.

Tesisat Elemanları: Su tesisatları, ısıtma soğutma sistemleri, güvenlik sistemleri, elektrik tesisatları, telefon ve televizyon tesisatı gibi binanın kullanımında ihtiyaç olan tesisatları kapsar.

Yapım yöntemlerine göre sınıflandırma:

Yapım yöntemleri bakımından yapıların sınıflandırılmasında; üretim faktörlerinin kombinasyonu, üretim yeri, üretim ölçeği ve yapım sisteminin özellikleri açısından Geleneksel yapı üretim yöntemi ve endüstriyel (prefabrik) yapı üretim yöntemi olmak üzere iki gruba ayrılır132.

Geleneksel Yapı Üretim Yöntemi: Üretim sürecinin aşamalarına bağlı olarak yapının zemin kazısından başlanarak temel, kolon, duvar, kiriş, döşeme ve diğer aksamların yerinde inşası ile açıklanabilen, üretim ölçeği açısından birim ya da küme üretimi hedefleyen emek yoğun bir üretim yöntemidir.

Endüstriyel (Prefabrik) Yapı Üretim Yöntemi: Kolon, kiriş, duvar, döşeme gibi yapı bileşenlerinin fabrikalarda hazırlanarak taşınması ve şantiyede hazırlanan yerlerine montajı ile tamamlanan sermeye yoğun ve üretim ölçeği olarak çok sayıda üretimi hedefleyen bir yöntemdir.

Taşınmaz proje geliştirme ve değerleme çalışmaları sırasında öncelikle yapıların farklı amaçlarla sınıflandırılması, maliyet analizi, yatırımların fizibilite etüdü ve maliyete dayalı değerleme çalışmaları bakımından gerekli olmaktadır. Bunların dışında özellikle kurulup sökülebilen (demontable) yapıların da değerleme sürecinde irdelenmesi gerekli olmaktadır. Fabrikaların içinde olan ve sökülüp başka yerlere taşınabilen makine parkı, akaryakıt istasyonunun tank ve nakledilebilen diğer elemanları ile sera yapıları ve bazı şantiye yapıları ilk sırada akla gelen varlıklar grubunu oluşturmaktadır. Özellikle büyük ölçekli kamulaştırma ve kentsel gelişim ve dönüşüm projelerinde sera yapılarının gelire dayalı değerlemesi talep edilmekte olup, sera yapı elemanlarının çoğunluğunun sökülüp başka yerlere nakledilebilmesi ve yeniden kullanımları söz konusu olduğundan uygulamada muvakkat yapı gibi işlem gördükleri dikkati çekmektedir.

Kırsal alan ve kentlerin yakın çevresindeki taşınmazlarda üretimin artırılması ya da erken idraki için yapılan işlem ve tesislerin kamulaştırma bedelinin analizinde özel önemi bulunmaktadır. Erkencilik sağlayan işlem ve tesisler sebebi ile elde edilecek mutat olandan fazla ya da erken ürün miktarı ve fiyatları dikkate alınarak arazi değerlemesi yapılamayacaktır. O halde taşınmaz üzerindeki çelik ve camdan imal edilmiş sera tesisleri, tüm müştemilatı ile birlikte ve en ince ayrıntısına kadar toplam maliyet bedeli belirlenip davacıya ödeneceğinden, ayrıca söz konusu tesislerin sağladıkları ek katkı için hesaplanan miktarlar taşınmazın normal değerinden fazla olacak ve davacının davalı aleyhine haksız zenginleşmesine yol açacaktır. Bu koşullarda sera yerleri için de seranın dışında kalan yerler için belirlenen değere hükmedilmesi gerekirken seranın işgal ettiği yere fazla değer takdir edilmesi hatalı bulunmaktadır. Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamasına göre taşınmazda üretilen ürün sera kullanılarak elde edilmekte ise, sera bedelinin de eklenmesi suretiyle fazla artırım yapılması doğru görülmemektedir. Diğer bir ifade ile taşınmazın sera bulunan bölümüne, burada yetişen ürün geliri esas alınarak değerlendiğinden, bu değerin içinde sera bedelinin de eklenmesi suretiyle fazla artırım yapılması doğru olmamaktadır. Bununla birlikte sera tesislerinde yatırım analizi ve teminat amaçlı değerleme çalışması; sera tesislerinin gelirleri üzerinden yapılabilecek olup, bu işlemde sera yapılarının ömürlerinin kısa olması nedeni ile adeta üst hakkı tesisi gibi değerleme yapılması uygun olacaktır.

2.3. Proje Geliştirme ve Değerleme Çalışmaları

Bütün yatırım projelerinde yatırımcı (müteşebbis), devlet ve toplum (ekonomi) açısından analiz ve değerleme yapılarak karar verilmesi gerekmektedir. Yatırımcı açısından gayrimenkul geliştirme projeleri geniş bir alanı kapsamakta ve bütün yatırımlarda olduğu gibi yatırımcının taşınmaz varlığının en etkin ve verimli kullanımı ile en yüksek getiriyi sağlayabilecek yatırım kararını vermesi beklenmektedir. Yatırımcı genellikle birçok farklı dallardaki yatırım fırsatları arasından tercih yapma zorunda olur. Kaynakların kısıtlı olması nedeni ile her yatırımcı belirli bir düzeyde yatırım kapasitesi ile sınırlıdır. Yatırımcılar; likidite, enformasyon, sermaye, süre, bilgi birikimi, altyapı, arsa, yasal kısıtlar, ruhsat veya izin alma işlemleri gibi birçok kısıtlılık altında karar vermek zorundadır. Belirtilen kısıtlılık durumu; farklı alanlardaki yatırım alternatiflerinin analizi, karşılaştırılması, geleceğe dönük doğru tahminlerin yapılması ve risk yönetim stratejilerinin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Gayrimenkul geliştirme projelerinin hızlı geliştiği ülke, bölge ve şehirlerde özellikle mülkiyet hakkı, yatırımcının korunması, gelir ve nüfus gibi göstergelerin belirli büyüklüğün üzerinde olması nedeni ile yerli ve yabancı girişimler genellikle güçlü rekabet koşulları altında faaliyetlerini

sürdürmektedir. Yerel piyasalarda artan rekabet koşulları nedeni ile ticari gayrimenkul yatırımcılarının risk alma eğilimlerinde önemli bir artışın olduğu gözlenmektedir. Diğer yatırım alanları ile karşılaştırıldığı zaman gayrimenkul yatırımları; düşük kalitede veya güvenirliği sınırlı enformasyon, yüksek sermaye ihtiyacı, yerinde sabit yatırım olması, uzun vadeye yayılmış geri ödeme süresi veya sermaye devir hızının düşük olması, uzun ömürlü proje olması ve likiditenin düşük olması gibi nispeten risklerin ve belirsizliklerin fazla olduğu yatırımlar olarak diğer sektörlerdeki yatırımlardan farklı özellikler göstermektedir134. Risk ve belirsizlik koşulları gayrimenkul yatırım projelerinin değerlemesi, öncelikle gayrimenkul sektörü ve ikinci aşamada ülke ekonomisi açısından önemli bir çalışma alanı olup, bu alanda proje tasarımı ve özellikle proje değerleme aşamalarında değerleme uzmanı birçok ülkede ve Türkiye’de aktif rol üstlenmektedir.

Geliştirme projesi; ham araziden imar uygulaması ve olgun arsa üretimi, bina yapımı, pazarlanması, işletilmesi ve yönetimine ilişkin bütün faaliyetleri kapsayan, çok yönlü bir iş alanı olarak tanımlanmaktadır. Gayrimenkul geliştirme projesinin hedefi; yer, proje düşüncesi ve sermaye faktörleri ile bireysel ekonomi açısından rekabet yeteneği olan, makul gelir-gider dengesi kurulan, iş olanağı sağlayan ve garanti eden, genel ekonomi açısından da; sosyal ve çevresel koşullarla uyumlu, sürekli karlı olan, kullanılabilen veya yönetilebilen gayrimenkul projesinin tasarımı, inşası ve işletilmesine yönelik koşulları sağlamaktır. Gayrimenkul geliştirmede amaç, ekonomik olarak etkin projeleri geliştirmektir. Geliştirici firmalarının gayrimenkul geliştirme projesini gerçekleştirebilmesi için; arazi, proje düşüncesi ve sermaye gibi üç önemli kaynağı bir araya getirmeleri beklenmektedir.

Gayrimenkul geliştirme projesindeki ana süreç ve etkinlikler aşağıdaki gibi özetlenebilir

Proje ile ilgili sözlü düşünce ve tekliflerin araştırılması, tekliflerin değerlendirilmesi, pazar koşulları, ekonomi, inşa edilebilirlik, yasal durum ve pazarlanabilirlik analizlerinin yapılması,

Proje ile ilgili tasarımın gerçekleştirilmesi, yapı sürecinin planlanması ve finansmanı ile yapım maliyetlerinin analizi,

Projenin pazarlama ve satış programının yapılması ve her aşamada pazar koşullarının analizi,

İnşaat sonrası gayrimenkulün işletme ve yönetim modelinin tespiti, gelir ve işletme giderlerinin analizi ve nakit akımların sağlıklı tahmini.

Gayrimenkul geliştirme projeleri; arsa, konut, ofis, alışveriş merkezi, turizm ve eğlence tesisleri, otel ve fabrika binaları ile mevcut binanın günümüz gereksinimlerine göre renovasyonu ve sanayi yapıları geliştirme konularında uzmanlaşabilir. Gayrimenkul geliştirici firmalar birçok fonksiyonu bir araya getirerek, karma kullanımlı geliştirme projelerinde başarılı sonuçlar elde edebilmekte ve yeni pazarlar yaratabilmektedirler.

Gayrimenkul projelerinin birçok paydaşı bulunmakta olup, bunlar; arsa sahibi, müteahhit (ana yüklenici), taşeron (alt-yüklenici), yatırımcı/finansör/banka, belediye/yerel otorite, mimar ve mühendis, müşavir (gayrimenkul geliştirme, değerleme ve yönetim uzmanı, trafik, zemin ve altyapı, üst yapı uzmanları gibi), kullanıcı/kiracı/müşteri/operatör, proje yöneticisi, pazarlama uzmanı ve kontrol teşkilatı gibi şahıs ve kurumlardan oluşmaktadır. Belirtilen bütün tarafların yönetimi, gayrimenkul geliştirme firmaları tarafından sürdürülmektedir.

Geliştirme süreçlerindeki bütün taraflar görevlerini kendi profesyonellik sınırları içinde yerine getirmektedirler. Örneğin, müteahhit finansmana ve mimariye karışmamakta, yaptığı inşaatın kimin tarafından kiralanacağı veya kime satılacağına karar vermemekte, ama satış riski de almamaktadır. En büyük risk sahibi aslında merkezde bulunan ve bütün ilişkilerin koordinasyonu ve etkin yönetiminden sorumlu olan gayrimenkul geliştirme uzmanları ve geliştirme firmalarıdır. Aktörlerin faaliyet çatışmasını veya birbirlerinin sorumluluk alanlarına girmelerini engelleyecek olan taraf da kendisidir. Bir diğer ifade ile arsanın ham araziden başlayıp bu arazi üzerinde yapılması uygun olan alternatifler arasından en iyi yatırımın başarı ile gerçekleşmesini ilgilendiren bütün süreçten sorumlu aktör gayrimenkul geliştirme uzmanı ve firmasıdır. Gayrimenkul geliştirme firmasının etrafındaki kollardan birinde meydana gelebilecek kopma bütün projeyi riske atabilir.

Geliştirme projelerinde öncelikle taşınmaz ve yakın çevresinin analizi yapılmakta ve bu amaçla; parselin mevcut veya önerilen imarının uygunluğu, zemin yapısının uygunluğu, yapılacak faaliyetin mevzuat ve özellikle üst ölçekli plan ve imar planına uygunluğu, yapılabilecek proje alternatifleri ve her bir alternatifin yatırım talebi, işletme giderleri ve gelir tahminleri yapılacak ve bunlara dayalı olarak proje fikrinin teknik, mali, ekonomik ve çevresel analizi yapılacaktır. Parselin fiziksel olarak imara uygun olduğunun tespitinden sonra özellikle sahanın kullanımının yasalara uygun olup olmadığı öncelikle incelenir. Planlamanın uygunluğu ve imarın ilgili şartnameleri yerine getirmek üzere tasarlandığı durumlarda kullanım olanağının, yasallık testini geçtiği düşünülebilir. Mevcut planlamanın söz konusu imara izin vermemesi durumunda, planlamanın değiştirilip değiştirilemeyeceğine dair bir değerlendirme yapılmalıdır. Planlamanın değiştirilmesi sonucuna varılması için detaylı bir analiz ve destek gerekmektedir. Yasalara uygunluk testinden sonra parselin kullanım açısından piyasanın talep ettiği özellikleri mevcut olup olmadığı incelenir. Sahanın fiziksel özellikleri ile birlikte dikkate alınacak olan faktörler arasında, erişilebilirlik, görünürlük, çevre koşulları ve komşu taşınmazlarla olan ilişkisi bulunur. Taşınmazın bütün özellikleri dikkate alındığında, saha için yapılan nihai değerlendirme, sahanın en iyi ve en verimli kullanımının seçilmesidir. Sonuç olarak değerleme yöntemini ve boş bir arazinin nihai olarak değerinin belirlenmesindeki karşılaştırılabilir hususları belirlemesi beklenmektedir. Birçok geliştirme projesinde sıklıkla imar ve inşaat izinleri alınarak olası gecikme önlenmekte, ancak işin diğer yönleri genellikle ihmal edildiğinden proje başarısı da olumsuzetkilenmektedir.

Gayrimenkul geliştirme projesi; fikir/düşünce geliştirme, uygun arazi/arsa bulma, kapasite ve pazar analizi, yatırım süreçleri ve maliyet analizi, teknik değerlendirme, inşaat süreci ve finans analizi, mali ve ekonomik değerleme ile proje ve risk yönetimi aşamalarını kapsar. Geleneksel yatırım değerlemede statik ve dinamik yöntemler sıklıkla kullanılmaktadır. Basit karlılık ve geri ödeme süresi gibi statik yöntemlerden ziyade günümüzde daha çok net bugünkü değer (NBD), karlılık endeksi (fayda-masraf oranı), iç verim (getiri veya karlılık) oranı, nakit akıma bağlı geri ödeme süresi yöntemleri gibi dinamik yaklaşımlar sıklıkla kullanılmakta ve bunlara göre yatırım

kararı ve finansman yapılmaktadır. Özellikle dinamik değerleme sabit bir zaman diliminde nakit akışlarının (cash flows) gerçekleşeceğini varsayarak ortalama sermaye maliyeti veya iskonto oranı üzerinden işlem yapmakta ve nakit akışlarında meydana gelecek olası zamansal değişiklikleri ölçebilme esnekliğine sahip bulunmamaktadır. İmar ve inşaat izinlerinden kaynaklanan gecikme riskleri, projenin karlılığını doğrudan etkileyen ve yatırım kararının değişmesine neden olabilen risk faktörleridir. İnşaat izninden kaynaklı gecikmeler, çoğu zaman projeden zarar edilmesine neden olabilmektedir. Bu çalışma ile gayrimenkul yatırımlarında nakit akışlarındaki aksamalar ile yatırım beklentilerinin arasındaki ilişki araştırılarak, yatırım uzmanlarına gerçeğe en yakın yatırım değerleme raporlarının sağlanması amaçlanmıştır.

Gayrimenkul yatırımlardaki gecikme gibi belirsizliklerin yatırım değerleme sürecine dahil edilmesi gerekliliği üzerinde yoğun çalışmalar yapılmakta ve yatırımların geri dönüşünün uzun zaman alması nedeni ile yatırım değerlemesi, olası yatırım kararının odağını teşkil etmektedir. Geleneksel yatırım değerleme yaklaşımlarına yapılan en temel eleştiri gelecek ile ilgili beklenti ve tahminlerin bugüne ait varsayımsal verilerden üretilmesidir. Hiç şüphesiz iyi analiz edilmiş veriler ile oluşturulan nakit akış tabloları, bu eleştirilere karşı bir cevap olmaktadır. Ancak genellikle gayrimenkul yatırımlarının doğası gereği belirsizliklerin olmadığı bir gayrimenkul geliştirme projesinden söz edilemez. Buna ilave olarak her ne kadar bu yöntemler dinamik yöntemler olarak literatürde bilinse de gayrimenkul yatırım süreci ve işletme sürecindeki hareketliliği ve esnekliği temsil edememektedirler.

Çoğunlukla uzun zaman dilimlerine yayılmış olan gayrimenkul projeleri, yatırıma ait kararların projenin değerleme sürecinin başlaması ile sabitlendiğini varsaymaktadır. Oysa yatırım süreci içinde yatırımcılar piyasaya veya diğer şartlara uygun şekilde kararlarına yön verebilmektedir. Özellikle stratejik kapsamı yüksek projelerdeki geleceğe yönelik esneklik olgusu yok sayılmaktadır. Özet bir ifade ile geleneksel değerleme yöntemleri projenin yönetilebilir olduğunu göz ardı etmektedir.

Proje geliştirme ve proje değerlemesi alanında yapılmış çalışmalar incelendiğinde, geleneksel yatırım değerleme yaklaşımlarının yeterli olmadığı ve reel opsiyonlar gibi yeni yaklaşımlar ile ekonomik değerleme yaklaşımlarının da mutlaka analizde dikkate alınması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Geleneksel yatırım değerleme yaklaşımlarında belirli nakit akış tablosu üzerinde varsayımların yapıldığı görülmektedir. Nakit akışlarına ilişkin verilerin yansız ve göreceli olarak doğru oldukları kabul edilmektedir. Bu varsayımlar gelecekte olacak nakit girdiler olabileceği gibi, inşaat maliyeti, inşaat süresi ve izin süreçleri gibi nakit çıkışları ile de ilgili olabilmektedir. Yatırımın büyüklüğü ve yaşam ömrü arttıkça doğru ve sağlıklı tahmin yapılması zorlaşmaktadır. Özellikle alışveriş merkezi veya otel gibi işletme odaklı gayrimenkul yatırımları ile ilgili geleceğe yönelik doğru tahmin yapmak hayati derecede önem taşımaktadır. Birçok yatırımcı, projelerdeki belirsizlikleri kendi sermaye maliyetleri üzerine ekledikleri risk primleri ile dengelemeye çalışmaktadır. Ancak, nakit akışlarını oluşturan her bir hareketin farklı risk düzeylerinin olduğu da bilinmektedir. Risk primlerini her bir veri ve her yıl için ayrı yapmak oldukça karmaşık hesaplamaları gerektirmekte ve bu yüzden genellikle ihmal edilmektedir. Buna ilave olarak risk primlerinin belirlenmesi de tartışma konusudur. Belirli risk faktörleri birbiri ile etkileşim içindedir. Bu aşamada istatistiksel yöntemlere ihtiyaç duyulmaktadır. Çoğu yatırım uzmanı bu bilgiye sahip olmaması nedeni ile yatırımlarda risk çoğunlukla en iyi ve en kötü senaryoların belirlenmesi ile giderilmeye çalışılmaktadır137.

2.4. Sınırlı Ayni Haklar ve Faydaların Değerlemesine Yönelik Çalışmalar

Taşınmaz üzerinde kurulması mümkün bulunan dört ayni hak bulunmakta olup, bunlar; mülkiyet, irtifak, gayrimenkul mükellefiyeti ve ipotek haklarıdır. Ayni haklar kişilere eşya üzerinde herkese karşı ileri sürülebilecek nitelikte bazı iktidar ve yetkiler vermektedir. Bu yetkiler sınırlı veya sınırsız olabilir. En geniş yetkiler veren hak mülkiyet hakkıdır. Mülkiyet hakkı, eşya üzerinde hukuk düzeninin çizdiği sınırlar içinde kalmak kaydıyla, en geniş yetkiler sağlayan ayni hak olmaktadır. Mülkiyet ve sınırlı ayni haklar ayrı ayrı değerleme konusu olabilmektedir. Özellikle kamu ve özel mülkiyet üzerinde proje geliştirme, enerji nakil hattı, boru hattı, ulaşım hattı tesisi için sınırlı ayni hak tesis edilmekte ve ikinci olarak değerlenen taşınmazların üzerinde başkası lehine tesis edilmiş sınırlı ayni haklar bulunabilmektedir. Her iki durumda da farklı ölçütler ve yaklaşımlarla değerleme yapılması gerekli olmaktadır.

Arazinin niteliği itibariyle gayrimenkul olmasını anlamak kolay olmakla birlikte, taşınmazın üzerindeki bir hakkın gayrimenkul olmasını anlamak aynı şekilde kolay olmamaktadır. Hukuk düzeni gayrimenkulleri belirlerken, belirlenecek şeyin fiziki özelliklerinin yanında iktisadi ve sosyal ihtiyaçlarını da göz önünde tutmuştur. Bu nedenle tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar taşınmaz olarak kabul edilmiştir. Bağımsız ve sürekli hakların tapu kütüğünün ayrı bir sayfasına kayıt edilmesi, bunların gayrimenkul hükümlerine tabi olması sonucunu doğurmaktadır. Bu haklar şeklen gayrimenkul niteliğine bürünmekte ve bu yolla arazi gibi her türlü tasarruf ve borçlandırıcı işlemlere konu olabilmektedir.

Bir hakkın bağımsız ve sürekli hak olarak tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilebilmesi için öncelikle kayda elverişli olması gerekir. Kayda elverişli bu tür hakların başında irtifak hakkı gelir. İrtifak haklarının da sadece devir ve intikali mümkün olanlar kayda elverişlidir. Bu irtifaklara düzensiz şahsi irtifaklar denir. Bunların bir kısmı kanun gereği bir kısmı ise sözleşmeyle devredilebilir. Kanuna göre yapı (üst) hakkı ile kaynak hakkı devir ve intikal kabiliyetine sahip iken, diğer irtifaklar sözleşmede belirtilirse devredilebilirler. Üst hakkı, diğer bir deyişle inşaat hakkı, mülkiyeti başkasına ait bulunan bir arazinin üstünde veya altında inşaat yapmak veya daha önce yapılmış bir inşaatı yerinde tutma hakkını vermektedir. Kaynak hakkı ise, bir başkasının arazisinde bulunan kaynaktan faydalanma hakkıdır. Belirtilenler dışında kalan sınırlı ayni hakların kaydının mümkün olup olmadığı tartışmalıdır. Hakkın tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilebilmesi için bağımsız ve sürekli nitelikte olması aranan diğer bir şarttır. Bağımsızlıktan kasıt bu hakların belli bir kişi veya gayrimenkul maliki lehine kurulmamış olmasıdır (Tapu Sicil Tüzüğü -TST Md. 8). Taşınmaza bağlı irtifaklarla şahsa bağlı irtifakların devir kabiliyeti yoktur. Şahsa bağlı intifa ve sükna hakkı kişi ile bağlı olduğundan devredilemezler. Süreklilikten kasıt da ebedilik değildir. Süre belirtilmemişse hakkın sürekli olduğu kabul edilir. Üst hakkı için 30 yıllık bir süre (TMK Md. 826) öngörülmüştür. Diğer hakların sürekli sayılmaları için asgari sürenin ne olacağı doktrinde tartışmalıdır. Bir hakkın bağımsız ve sürekli hak olarak tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilebilmesi için hak sahibinin yazılı talebinin olması şartı da aranmaktadır (TST Md. 8).

Taşınmaz yatırımlarının avantajlı bir hale gelmesinden sonra bir yandan turizm yatırımları başta olmak üzere yatırım için kamu arazileri üzerinde üst hakkı tesisi, yap-işlet-devret projeleri, kamu ve özel ortaklığı gibi alternatif finansman modelleri hızla gelişmekte ve başta sağlık, karayolu, enerji yatırımları olmak üzere birçok alanda yeni yatırımlar hızla uygulama alınmaktadır. Belirtilen işlemde temel ilke geliştirilecek projenin maliyeti, işletme veya hakkın süresidir. İntifa hakkı, gerçek kişilerde hak sahibinin ölümü; tüzel kişilerde kararlaştırılan sürenin dolması, süre kararlaştırılmamışsa, kişiliğin ortadan kalkmasıyla ve tüzel kişilerin intifa hakkı, en çok yüz yıl devam edebilir (TMK Md.797). Bir taşınmaz maliki tarafından üçüncü kişi lehine arazisinin altında veya üstünde yapı yapma veya mevcut bir yapıyı muhafaza etmek yetkisi veren irtifak hakkına üst adı verilir. Aksi kararlaştırılmış olmadıkça bu hak, devredilebilir ve mirasçılara geçer. Üst hakkı, bağımsız ve sürekli nitelikte ise üst hakkı sahibinin istemi üzerine tapu kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilebilir. En az otuz yıl için kurulan üst hakkı, sürekli niteliktedir (TMK Md. 826). Ancak 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile kamu kurum ve kuruluşlarınca (kamu iktisadi teşebbüsleri dahil) ifa edilen, ileri teknoloji veya yüksek maddi kaynak gerektiren bazı yatırım ve hizmetlerin yaptırılması sağlanmakta ve yapılacak sözleşmelerde sermaye şirketinin veya yabancı şirketin yapım ve işletmesini üstleneceği yatırım ve hizmetin süresinin belirlenmesinde yatırım bedelinin (elde edilecek kar dahil) ve yatırım için sağlanan kredilerin geri ödeme süresi ile projenin mahiyeti, sermayenin miktarı ve işletme esasları dikkate alınmaktadır. Ancak sözleşmelerin süresi 49 yıldan fazla olamayacaktır.

6428 sayılı Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli İle Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (Resmi Gazete: Tarih: 9/3/2013, Sayı: 28582) ile ihale ile özel hukuk hükümlerine göre, kamu-özel işbirliği modeli çerçevesinde; Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarınca yapılmasına ihtiyaç duyulan tesislerin ön proje, ön fizibilite raporu ve belirlenecek temel standartlar çerçevesinde, Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazlar üzerinde sözleşmede belirtilen sabit yatırım dönemi hariç 30 yılı geçmemek üzere bağımsız ve sürekli nitelikte üst hakkı tesis edilerek yaptırılması, mevcut tesislerin yenilenmesinin sağlanması ve bu projeler için alınacak danışmanlık, araştırma-geliştirme hizmetleri ile ileri teknoloji ya da yüksek mali kaynak gerektiren bazı hizmetlerin gördürülmesine ilişkin usul ve esaslar tespit edilmiştir. Kanun kapsamında istekli ile yapılacak üst hakkı sözleşmesi; tesislerin ve ticari hizmet alanlarının Hazinenin özel mülkiyetindeki taşınmazlar üzerinde yaptırılması için, bu taşınmazlar üzerinde yüklenici lehine bedelsiz olarak sözleşmede belirtilen sabit yatırım dönemi hariç 30 yılı geçmemek şartıyla, bağımsız ve sürekli nitelikte üst hakkı tesis edilmesi amacıyla düzenlenecek sözleşme ve eklerini içermektedir. 6428 Sayılı Kanun kapsamında yapılacak sözleşmelerin süresi en fazla 30 yıl ile sınırlı olup, kanun kapsamında yapılacak işlemlerde, 4721 Sayılı Kanundaki sınırlamalara uyulmadan bağımsız ve sürekli nitelikte üst hakkı tesisinin yapıldığı görülmektedir.

Sağlık yatırımlarında olduğu gibi, elektrik enerjisi üretimi alanına yönelik yasal düzenlemede de işlev ve süre koşulu yönünden farklılık bulunmaktadır. 4283 sayılı Yap-İşlet Modeli İle Elektrik Enerjisi Üretim Tesislerinin Kurulması ve İşletilmesi İle Enerji Satışının Düzenlenmesi Hakkında Kanun (Resmi Gazete, Tarih: 19/7/1997, Sayı: 23054) ile yap-işlet modeli çerçevesinde üretim şirketlerine ülke enerji plan ve politikalarına uygun biçimde elektrik enerjisi üretmek için mülkiyetleri kendilerine ait olmak üzere termik santral kurma ve işletme izni verilmesi ile enerji satışına dair esas ve usuller belirlenmiştir. Ancak hidroelektrik, jeotermal, nükleer santrallar ve diğer yenilenebilir enerji kaynakları ile çalıştırılacak santrallar kanunun kapsamı dışında bırakılmış olup, bu kanun kapsamında ilgilinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz üzerinde tesis kurmasına imkan verilmekte ve üst hakkı tesisine gerek olmamaktadır.

Kamu ve özel mülkiyete konu arazi ve binaların tapu kütüğündeki şerhler, beyanlar, irtifak ve rehin haklarının analizi, değerleme çalışması ve gayrimenkul geliştirme projesinin birinci halkasını oluşturur. Taşınmazın tapu kütüğündeki şerhler, beyanlar, irtifak ve rehin hakkı ile vakıf şerhi gibi bütün kayıtlamaların değerlemede özel olarak dikkate alınması gerekir (Ek-3). Taşınmazın maliki tarafından, herhangi bir hukuki ilişki sebebi ile taşınmaz teminat gösterilmek suretiyle ipotek tesis edilmiş olabilmekte veya malikin herhangi bir borcu nedeniyle yapılan bir icra takibi sırasında taşınmaz haczedilmiş olabilmektedir. Taşınmaz malda intifa hakkı bulunan kişi veya kişiler olabileceği gibi, taşınmaz herhangi bir vakıf ile ilişkili de olabilir. Bu işlemler, taşınmazın değerini doğrudan etkilemez. Taşınmazın satılmak istenmesi halinde, potansiyel alıcı(lar) kendisinden talep edilen bedele, ipotek veya haciz şerhine sebep olan borç miktarını da eklemek suretiyle informel de olsa değerleme yaparak alım kararını verme eğilimindirler. Bu borç karşılıklarını alacaklılarına ödemek sureti ile söz konusu şerhlerin kaldırılmasını sağlayabilir. İntifa hakkı sahibi ile anlaşma yapılarak bu şerhin de silinmesi sağlanabilir. Vakıf şerhleri ise, Vakıflar Kanunu hükümlerine göre söz konusu taşınmazın cari yıldaki emlak vergi değerinin % 10’u üzerinden saplanacak taviz bedelinin ödenmesi koşulu ile kaldırılabilir. Bu koşullarda taşınmazın gerçek değerinde değişim olması beklenmez. Zira, alıcı, talep edilen bedel ile ödenmesi gereken borçlar toplamından fazla bir miktar ödemeye normal şartlarda razı olmaz. Vefa hakkı, bir taşınmazı satan kimseye, satın alan tarafından tanınan ve satana tek taraflı olarak geri alma hakkı veren ve bir yenilik doğuran (inşai) hak olarak tanımlanır.

Tapu kütüğündeki bazı takyidatların değere dönüştüğü unutulmamalıdır. Öncelikle rehin ve irtifak haklarının taşınmazın alım-satım, kentsel dönüşüm ve kamulaştırma çalışmalarında değere dönüşmesi mümkündür. Taşınmazın tapu kaydında irtifak ve rehin şerhi mevcut ve devam ediyorsa, alım-satım bedeli veya kamulaştırma karşılığına aktarılması gerekir. Taşınmaz üzerindeki intifa hakkı, kamulaştırma ile bedele intikal ettiğinden, intifa hakkı sahibi, intifa payına tekabül eden ve bankaya yatırılmış bulunan artırım bedelinin fiilen gerçekleşmiş bulunan faizini, bedel artırım davası açmamış olsa bile talep etme hakkına sahiptir139. Taşınmaz kamulaştırma yolu ile el değiştirdiğinde intifa hakkı, bedel üzerinde paya orantılı olarak devam eder. İntifa hakkı dikkate alınmadan bedelin çıplak mülkiyet maliklerine ödenmesi doğru görülmemektedir.

Taşınmaz üzerinde kamulaştırılmadan önce herhangi bir kurum lehine irtifak hakkı da kurulmuş olabilir. Bu koşullarda gerek idare bünyesinde kıymet takdiri komisyonu, gerekse bilirkişi kurulları taşınmaz üzerinde daha önce tesis edilmiş olan irtifak hak(lar)ını ve ödenen bedelleri araştırmalı, ödenen bedeller değerleme tarihine getirilmeli ve irtifak bedelinin bugünkü değeri, taşınmazın takdir edilen çıplak arazi değerinden düşülerek malike ödeme yapılmalıdır. Daha önce ödenen bedelleri dikkate almayan değerleme uzmanı ve bilirkişi kurullarından ek rapor istenerek, önceki irtifak hak(lar)ının taşınmazın değerine etkisi net olarak ortaya konulmalıdır140. Sonuç olarak irtifak ve rehin hakkının değerleme zamanındaki güncel karşılığı tespit edilecek olup, bu karşılık taşınmazın, sanki üzerindeki herhangi bir takyidat yokmuş gibi bulunan güncel değerinden mahsup edilerek malike ödenmesi gereken bedel bulunacaktır.

2.5. Gayri Maddi Varlıkların Değerlemesine Yönelik Çalışmalar

Mutlak haklar, sahibine bütün mallar üzerinde en geniş yetkiler tanıyan ve herkese karşı ileri sürülebilen haklar olarak maddi ve maddi olmayan varlıklar üzerinde ortaya çıkabilmektedir. Maddi olmayan varlıklar üzerindeki mutlak haklar, fikir eserleri şeklinde ortaya çıkabileceği gibi sınai eserler şeklinde de ortaya çıkabilmektedir. Örneğin, irtifak, intifa, sükna hakları, marka, patent, know-how, ticaret unvanı, sanat eserleri vb. hakların tamamı gayri maddi hak kapsamında yer almaktadır. Söz konusu gayri maddi haklar yapıları gereği bir kişinin mülkiyetine bırakılabileceği gibi bu haklardan belirli süreler ile yararlanmak da mümkündür. Gayri maddi hak veya varlıklara ilişkin düzenlemeler Türk Medeni Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu ve tali mevzuatta yer almakta olup, anılan düzenlemelerde konu daha çok vergisel açıdan ele alınmıştır. Özet olarak gayri maddi haklar iktisadi işletmeye dahil bir varlık olarak Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre değerlenmekte ve amortisman yoluyla itfa edilmekte ve muhasebe uygulamaları genel tebliğlerine göre muhasebeleştirilmektedir.

Dünyada değerleme çalışmaları; gayrimenkul ve şirket değerleme olmak üzere iki temel bileşene ayrılmaktadır. Ticari veya işletme değerleme çalışmasında; şirketler, kamu iktisadi teşebbüsleri ve kooperatiflerin varlık değerleme çalışmalarının Türk Ticaret Kanunu ve muhasebe standartlarına uygun olarak yapılması gerekmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 67’nci

maddesine göre; “envanter çıkarılırken, malvarlığı mevcudu, sondaj yöntemine göre ve genel kabul gören matematiksel-istatistiksel yöntemler yardımı ile çeşit, miktar ve değer olarak belirlenir. Kullanılan yöntem, Türkiye Muhasebe Standartlarına uygun olmalıdır. Bu şekilde düzenlenen envanterin vardığı sonuçlar , fiziksel sayım yapılmış olsaydı elde edilecek olan envanterin sonuçlarına eş düşmelidir” hükmünü amirdir. Buna göre söz konusu kanuna tabi işletmelerin varlıklarının öncelikle fiziksel sayımı yapılacak ve daha sonra muhasebe standartları ve değerleme standartlarına uygun olarak gerçeğe uygun değerleri ortaya konulacaktır. Halen birçok kamu iktisadi teşebbüsü, şirket ve kooperatif tarafından Türkiye Finansal Raporlama Standartları (TFRS) kapsamında özellikle Gerçeğe Uygun Değerin Ölçümü Standardı (TFRS 13) ve Maddi Olmayan Varlıklar Standardı (TMS 38)’na uygun olarak boş arazi ve arsalar, yapı ve tesisler ile yardımcı ve tamamlayıcı tesisleri değerleme çalışmaları yanında sınırlı ayni haklar ve gayri maddi varlıkların değerleme çalışmasının yapılması ile tespit edilen varlıkların ayrıntılı değerleme raporunun (gerçeğe uygun değer veya adil piyasa değeri, yeniden üretim maliyeti, ekonomik/yararlı ömrü ve kalıntı değerinin analizi gibi) hazırlanması işi ihale edilmekte ve bu çalışmaları da, değerlemesi yapılan varlık veya varlığı elinde bulunduran şirket Sermaye Piyasası Kanunu kapsamına girmiyorsa, Sermaye Piyasası Kurulu mevzuatı dışındaki işler kapsamında değerleme uzmanları ve firmaları yürütmektedir. Gayri maddi varlıkların değerleme tarihindeki güncel parasal karşılıklarının gerçeğe uygun olarak analizi ve mali tabloların buna göre düzenlenmesi, varlık değerleme çalışmalarının özünü teşkil etmektedir.

2.6. Malların Türlerine Göre Değerleme Verilerinin Kaynakları ve Toplanması

Değerleme çalışmasına konu olan varlığın türü ve çalışmanın kapsamına göre gerek duyulan veriler değişmektedir. Her bir değerleme işleminde öncelikle değerleme sürecinin her bir aşamasında gereksinim duyulan verilerin tespiti ve bu verilerin uygun biçimde toplanması zorunluluğu bulunmaktadır. Kamu ve özel kuruluşların kayıtlarından derlenen imar, tapu ve yapı envanterine yönelik bilgiler (Kadastro Müdürlüğü, Tapu Müdürlüğü, Belediye, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu, Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Müze Müdürlüğü, Defterdarlık (Milli Emlak) ve Mal Müdürlüğü, Belediye, diğer kamu kuruluşları ve emlak ofisleri gibi) ile araştırma alanında yapılan gözlem ile ölçüm ve anket çalışmaları ile toplanan piyasa verileri ve göstergelerinin birlikte kullanılması gerekmektedir. Değerlenecek taşınmazların bulunduğu mahalle, cadde ve sokaklarda yer alan ve konu taşınmazlara emsal teşkil edebilecek parsellerin malikleri ve arsa alım-satım yapan kişi ve kuruluşlarla (emlak ofisleri, yap-satçılar ve inşaat müteahhitleri gibi) anket ve karşılıklı görüşme yapılması ile incelenen taşınmazlar üzerindeki bina ve varsa diğer varlıkların rasyonel envanterinin yapılması, değerleme çalışmasının sağlıklı biçimde tamamlanmasına olanak vermektedir. Özellikle piyasaya dayalı taşınmaz değerleme çalışmasında kullanılan başlıca veri kaynakları ve bunların toplama yöntemleri aşağıda verilmiştir (Çizelge 4).

Çizelge 4. Değerlemede Kullanılan Veri Kaynakları ve Toplama Yöntemleri

Veri Kaynakları Toplama Yöntemleri ve Amaçları
o Taşınmazın Bulunduğu Yer ve Çevre Özelliklerinin İncelenmesi Değerlenen Taşınmazlar ve Çevresinde Yürütülen Genel Gözlem ve İncelemeler ile Arazi Çalışmaları (Planın Araziye Aplike Edilmesi ve Görüntü Alma)
o Belediye İmar Müdürlüğü Kayıtları Taşınmazların Vasfı ve İmar Özelliklerinin Tespiti-Kayıt Derleme
o Kadastro Müdürlüğü ve Tapu Müdürlüğü Kayıtları Emsal Satışların Belirlenmesi ve Taşınmaza Olan Mesafe ve Konum Analizi-Kayıt Derleme
o Belediye Alım-Satım ve Kamulaştırma V erileri Emsal Satışların Belirlenmesi ve Taşınmaza Olan Mesafe ve Konum Analizi-Kayıt Derleme
o Milli Emlak Genel Müdürlüğü ve Diğer Kuruluşların Verileri Emsal Satışların Belirlenmesi ve Taşınmaza Olan Mesafe ve Konum Analizi-Kayıt Derleme
o Taşınmaz Piyasası ve Emsal Değer Doğrulama Araştırması (Harici Araştırma) Değerlenen Taşınmazların Çevresinde 2 Km Yarı Çaplı Kesitte Kalan ve Son 10 Yıldaki Alım-Satımı Yapılan Bütün Satışların İncelenmesi ve Piyasa Talep Analizi – Anket ve Gözleme Yöntemi
o Koruma Kurulları ve Müze Müdürlüğü Değerlenen Taşınmazlar ve Emsallerle İlgili Koruma Kararları ile Alanın Özelliklerine İlişkin Kayıtlar ve Koruma Kurulu Kararlarının Derlenmesi

Arsa vasfındaki taşınmazları karşılaştırmalı satış analizi yöntemine göre değerlemede, gayeli (amaçlı) örnekleme yöntemiyle 5-8 adet emsal bulunması (minimum 3 adet) ve bunların ortalama alım-satım değerleri üzerinden değerleme yapılması uygun görülmektedir. Her bir değerleme çalışmasında amaç için uygun ve yeterli sayıda emsal taşınmaz kullanılarak mahalle düzeylerinde ortalama emsal değer analizi yapılması ve inceleme konusu parselin niteliklerine göre söz konusu değerin düzeltilmesi gerekmektedir. Emsal değer analizi çalışması, uluslararası düzeyde kabul görmüş temel taşınmaz değerleme standartları yönünden de yeterli kabul edilmektedir. Piyasa değerine dayalı değerleme çalışmalarında, emsal değerinin düzeltilmesinde kullanılacak katsayıların matematiksel model veya doğrudan piyasa verilerinin karşılaştırılması ile tespit edilmesi ve ortalama emsal değerinin konu taşınmaza göre düzeltilmesi gerekir. Bu işlemde konu taşınmaz ve emsallerin vergi değerleri, mücavir parsellerde işyeri ve konut kira bedelleri ve eser sözleşmelerindeki paylaşım oranları ile piyasa eğilimlerinin gözlenmesi zorunlu bulunmaktadır.

Arsa piyasası ile ilgili verilerin ortaya konulmasında; Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kadastro Müdürlüğü, Tapu Müdürlüğü, Milli Emlak Genel Müdürlüğü, Defterdarlık, Kültür Varlıkları Koruma Kurulları, Tabiat Varlıkları Bölge Kurulları, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü, Vergi Dairesi Başkanlığı, Sanayi ve Ticaret Odası, Belediye İmar, Emlak ve Kamulaştırma Müdürlükleri, serbest alım-satım yapan emlak ofisleri, yap-satçılar ve inşaat müteahhitliği yapan kişi ve kuruluşlar ile incelenen mahalle ve çevre yerleşimlerde faaliyette bulunan diğer kuruluşların kayıtları ve çalışmalarından yararlanılabilmektedir. Taşınmaz üzerindeki bütün takyidatlar ve değeri olumlu ve/veya olumsuz yönlerde etkileyebilecek nitelik ve unsurlar, emsal değer ve toplam taşınmaz değerinin saptanmasında dikkate alınacaktır. Doğal olarak veri toplama sürecinin ilk aşamasının tapu araştırması, imar araştırması ve taşınmazın üzerindeki ölçüm, gözlem ve envanter çalışması olarak sıralanması gerekecektir.

Arazi vasfındaki taşınmazların gelire dayalı olarak değerleme çalışmasının yapılmasında öncelikle tarım kuruluşları tarafından tutulan çiftçi kayıt sistemi verileri (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı), yetiştirilen ürünlerin ortalama verimleri, üretim masrafları ve satış fiyatlarına ilişkin veriler (Tarım Müdürlüğü, Türkiye İstatistik değerin düzeltilmesi gerekmektedir. Emsal değer analizi çalışması, uluslararası düzeyde kabul görmüş temel taşınmaz değerleme standartları yönünden de yeterli kabul edilmektedir. Piyasa veya doğrudan piyasa verilerinin karşılaştırılması ile tespit edilmesi ve ortalama emsal değerinin konu taşınmaza göre düzeltilmesi gerekir. Bu işlemde konu taşınmaz ve emsallerin vergi değerleri, mücavir parsellerde işyeri ve konut kira bedelleri ve eser sözleşmelerindeki paylaşım oranları ile piyasa eğilimlerinin gözlenmesi zorunlu bulunmaktadır.

Kurumu, Toprak Mahsulleri Ofisi, Çaykur, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü, Şeker Fabrikaları ve Tarım Kooperatifleri kayıtları ve mubayaa verileri) ile ticaret odaları, hal ve ticaret borsasında kayıtlı toptan müstahsil satış fiyatlarına ilişkin cari verilere gereksinim olmaktadır. Buna ilave olarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yürütülen parsel ölçeğinde sayısallaştırma ve mevcut çiftçi kayıt sisteminin entegrasyonu projesi çıktıları da arazi varlığının gelire dayalı değerlemesinin oldukça kolaylaşmasına imkan verecektir. Arazi piyasalarında gelirin analizine yönelik bilgilerin geçerliliğinin kontrolünde sıklıkla arazi malikleri ve kullanıcılarına uygulanan girdi-çıktı anketleri kullanılmakta olup, bu işlem ancak kentsel gelişme, yeni konut ve yerleşim alanları ile büyük ölçekli kamulaştırma çalışmaları kapsamında arazi değerlemesinin yapılmasında sıklıkla kullanılmaktadır. Arazi anketlerinin çıktıları aynı zamanda yerel alanda gerçekleşen arazi alım-satım değeri ve güncel kira bedellerinin tespiti ve pratik olarak arazi değerleme için gerekli olan normların analizine de imkan verir. Arazi ve arsa piyasalarında alım-satım ve kira parası başta olmak üzere gerçek verilerin genellikle kayıt edilmemesi veya işlem sırasında taşınmazların gerçek alım-satım değerlerinin beyan edilmemesi nedeni ile sağlıklı kayıt düzeni oluşturulamamıştır. Kayıtlı piyasa verileri genellikle gerçekleri yansıtmadığından, farklı amaçlarla taşınmaz değerlemede önemli sorunlarla karşılaşılmakta, taşınmaz piyasası ile ilgili güvenilir verilerin temininde en önemli kaynak, anket ve karşılıklı görüşme yoluyla elde edilen veriler olmaktadır.

Arazi ve arsa üzerindeki yapı ve tesislerin değerlemesinde öncelikle yapıların envanteri yapılmakta ve yapıların ölçüleri, kat adetleri, taban alan ile toplam inşaat alanları, kullanım biçimleri ve amaç için uygunluk durumları analiz edilmektedir. Değerleme uzmanı öncelikle yapının kullanım amacı, değerini etkileyebilecek özellikleri ve yapının envanterini hazırlamalıdır. Yapıların bazen bağımsız, bazen de üzerinde bulundukları arazi veya arsa payı ile birlikte değerlemesi yapılır. İster sadece arazi üzerindeki yapıya değerleme yapılsın, ister arazi veya arsa payı dahil yapı değerlenecek olsun, yapıların değerlemesinde öncelikle detaylı yapı envanteri hazırlanır ve envantere mutlaka fotoğraf (iç mekan ve dış cepheler) ve görüntü eklenir. Yapı envanteri; yapıların ölçüleri (cephe (boy), derinlik (genişlik), yükseklik gibi), inşaat tipi (betonarme, kagir, çelik, ahşap gibi), inşaat yılı (yaşı), kalan ömrü, kullanım amacı, kapasitesi, amaç için yeterliliği veya uygunluğu, bugünkü durumu (tamir ve bakım durumu, işlevselliği ve diğerleri) ve yapı değerini etkileyebilecek diğer hususları kapsamalıdır. Yapıların kullanım kapasitesi ve amaç için yeterliliğinin analizi, özellikle taşınmazın mevcut kira geliri ve ekonomik kira ilişkilerinin incelenmesi ile ekonomik, fiziksel ve çevresel yıpranmanın analizinde de değerleme uzmanına yardımcı olur.

Değerleme amaçları ve farklı kullanım amaçlarına göre yapı envanter çizelgelerinin farklı biçimde düzenlenmesi gerekir. Değerleme sürecinde envanterin işlevini açıklamak için genel bir form geliştirilmiştir. Yapı envanteri için geliştirilen basit form ve bunun eklerinin her yapı için ayrı ayrı yapılması değerleme çalışması için daha fazla zaman ayrılması ve çalışmanın titizlikle yürütülmesini gerektirir. Ancak uygulamada bazı yapılar için bu kapsamda detaylı veri toplama gerekli olmayabilir. Mimari projeye dayalı olarak inşa edilmemiş (bakımsız gecekondu ve bazı kırsal yapılar gibi) ve ekonomik ömrünü tamamlamış veya tamamlamak üzere olan yapıların (tarihi değer olmayan) değerleri oldukça düşük olacağından, bu kapsamda tespit yapılamasına gerek görülmeyebilir. Ancak bu tür yapıların yıkılması söz konusu ise, daha sonra ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkların çözümüne katkı sağlamak açısından bu biçimde bir tespitin yapılması, yapı değeri düşük olsa bile kaçınılmaz olacaktır.

Envanter aşamasında adres ve tapu bilgileri öncelikle işlenerek yerel pazarın bölümlenmesi yapılır. Bu aşamada kritik konu yapı yaşının saptanmasıdır. Kırsal ve kentsel arazinin yapıya dönüşmesine paralel tapuda cins değişikliği zamanında yapılmamış olabileceğinden, yapının yaşının saptanmasında farklı yaklaşımların (elektrik, doğalgaz, telefon ve su abonelik tarihi, emlak vergisi beyanı gibi) kullanılması kaçınılmaz olur. Yapının inşasından itibaren değerleme tarihine kadar geçen zaman ve yapının fiili yaşının saptanması gerekir. Ancak yapımdan itibaren geçen süreyi saptanmak her zaman kolay olmaz. Yapının değerleme tarihindeki (aktüel) sahibi veya kiracısı, yapının ne zaman inşa edilmiş olduğunu kesin olarak bilmeyebilir. Böyle durumlarda inşaat özelliği ve yapının bugünkü durumuna bakılarak değerleme uzmanının yapının yaşını tahmin etmesi yararlı olacaktır.

Değerleme sürecinde farklı yapı yaşı kavramları kullanılmaktadır. Bu kavramlardan bazıları; fiziksel ömür, ekonomik ömür, kalan ömür, faydalı (yararlı) ömür, gerçek yaş ve efektif yaşıdır. Fiziksel ömür; yapıların üretim tarihinden itibaren ayakta kaldığı son tarihe kadar geçen süredir. Ekonomik ömür, yapının üretimden itibaren malikine gelir sağladığı toplam süre olacaktır. Kalan ekonomik ömür, bugünden (veya değerleme zamanından) itibaren yapının ekonomik olarak gelir yaratacağı kalan süredir. Faydalı (yararlı) ömür, yapının bir taşınmaz olarak görev yaptığı süre veya mülkün tasarlandığı işlevi yerine makul bir biçimde gelir getirmesinin beklendiği süredir. Yapıların gerçek (kronolojik veya tarihsel) yaşı, bina inşaatının tamamlandığı yıldan itibaren geçen yılların sayısı olarak tespit edilir. Efektif yaş ise, taşınmazın bakım ve diğer özellikleri yönünden göstermiş olduğu yaşıdır. Değerlemede yapı yaşının, her zaman yapının bugünkü durumunu gösteren kesin bir faktör olmayacağı gözden uzak tutulmamalıdır. Malzeme türü, yapı sınıfı ve kullanımı gibi faktörler de yapının bugünkü durumunu etkiler. Bu nedenle yapının bugünkü durumu belirtilirken, yaşının yanında, malzeme, yapı sınıfı, kullanım amaçları, çatı, temel, bakım koşulları ve değeri etkileyebilecek diğer nitelikleri de belirtilmelidir.

İnşaat alanı, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda tanımlandığı gibi, ışıklıklar hariç, bodrum kat, asma kat ve çatı arasında yer alan mekanlar ve ortak alanlar dahil yapının inşa edilen tüm katlarının alanı olarak ifade edilmektedir (Md. 1). Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nde yapı derinliği; binanın ön cephe hattı ile arka cephe hattının en uzak noktası arasındaki dik hattın uzaklığı ve bina yüksekliği, binanın kot aldığı noktadan saçak seviyesine kadar olan mesafesi olarak tanımlanmıştır. Kat yüksekliği, binanın herhangi bir katının döşeme üstünden bir üstteki katının döşeme üstüne kadar olan mesafesidir.

Yapıların büyüklüğünün analizinde önemli parametrelerin ölçülmesi ve uygulama planı ile fiili durum arasında varsa farklılıklar ve bunun nedenlerinin incelenmesi gerekir. Yapılarda yatay uzunluk, tavan yüksekliği ve genişlik ölçülür. Bir yapının m3 hacmini bulmak için uzunluk, genişlik ve yüksekliğin çarpılması gerekir. Bir yapının m2 alanını bulmada her katın yüzeyi göz önüne alınır. Örneğin, genişliği 10 m ve uzunluğu 30 m olan üç katlı bir yapının alanı 900 m2 olur. Bu ölçüler, her bir yapının m2 alanı ve m3 hacmini saptamaya olanak verir. Yapı ne kadar değerli ise, bu ölçüler o kadar dikkatli alınacaktır. Buna istisna olarak eğer yapı çok fazla onarıma gereksinim gösteriyorsa, nelerin onarılacağının kolaylıkla anlaşılabi1mesi için, onarılacak yerlerin dikkatle ölçülmesi ve detaylı açıklanması gerekir.

Yapı envanterinin hazırlanmasında öncelikle yapı temelinin incelenmesi ve yapının dayanıklılığının analizi yapılmalıdır. Yapıların temeli ne kadar sağlam olursa, yapı da o kadar iyi olur. Temelde kullanılan materyalin tespiti ve toprak altında kalan temel derinliği belirtilmelidir. Yapının inşaat kalitesi ve dayanıklılığının analizi için jeoteknik etütler ile yapıdan alınacak örneklerin laboratuvar testlerinin yapılması gerekli olacaktır. Ancak bu işlem doğrudan bir değerleme uzmanı tarafından yapılacak işlem olamayacağından, gerek görülen yapılarda (örneğin, otel-motel değerlemesi, sanayi ve ticaret kompleksleri, alış-veriş merkezleri, büyük siteler gibi), bu amaçla gerekli incelemeler uzman bir kuruluş veya teknik ekip tarafından yapılabilir ve elde edilen sonuçlar değerleme sürecinde veri olarak kullanılabilir.

Envanterde inşaatta kullanılan malzeme tipi ve yapının sınıfı tespit edilmelidir. Yapı; ahşap, beton, çelik, taş, kerpiç gibi malzemelerden hangisi kullanılarak inşa edilmişse, bu açıkça incelenmeli ve bunların yapı değerleri ile ilişkisi tartışılmalıdır. Yapı malzemesinin tespiti, yapının yaşına göre uygun amortisman oranının seçilmesi bakımından da önemlidir. Amortisman oranı, yapı malzemesi ve yapının yaşına göre değişir. Yapıların tamir ve bakım masrafları da yapının cinsine göre değişir. İnşaat maliyeti, çatı tipine göre değiştiğinden, envanterde yapının çatı durumu belirtilmelidir. Maliyete göre değerlemede yeniden üretim (yaklaşık) maliyeti kullanılacaksa, bu amaçla hazırlanan maliyet birim fiyatlarının tam maliyet olduğu unutulmamalıdır. Yapılarda varsa eksik imalat (dış cephe sıva, boya, çatı olmaması gibi) belirlenmeli ve eksik imalat için yapı yaklaşık maliyetinden yapılması gereken indirim ortaya konulmalıdır.

Değerleme raporuna yapı envanteri ile birlikte yapıların fotoğrafları da eklenmelidir. Bir fotoğraf, tanıtım için kullanılacak yüzlerce kelimeden daha iyi biçimde mevcut yapının durumunu tanımlamak için yeterli olabilir. Fotoğraf veya görüntü değerleme zamanında yapının durumunu gösteren bir doküman olarak rapor ekinde verilmelidir. Örneğin, kamulaştırma bedelinin tespitine yönelik bilirkişi incelemelerinde yapıların sınıflarının açıkça gösterilmesi ve niteliklerinin belirtilmesi istenmektedir. Yapı yıkılmış olduğu için gerçek bir tespit yapılamıyorsa, ilgili idare tarafından varsa daha önceki tespitlerin değerlemede kullanılması veya yıkımdan önceki delillerin (tanık beyanı, yapıların fotoğrafları ve varsa maliki tarafından yaptırılmış keşif ve tespit tutanakları gibi) dikkate alınması gerekli görülmektedir. Yapıların ölçülmesi ve tanıtılması, yapıların değerlerini saptamak için yeterli olmayacaktır. Yapıların kullanılma durumu, piyasa değeri, maliyet ve gelir verileri de bilinmelidir. Örneğin, bir depo veya hangar oldukça geniş olabilir, ancak kötü kullanılması, beklenilenden daha az malzeme, alet ve ekipmanın depolanmasını sağlar. Değerleme açısından önemli olan yapıdan yararlanma derecesinin yüksek olmasıdır. Değerleme raporunda, yapıların amaca uygunluğu ve yeterlilik derecesi incelenir. Raporu okuyan kişi, belirli bir yapının hane veya işletme için yeterliliğini değerlendirebilmelidir.

BİRİNCİ BÖLÜM: DEĞERLEME BİLİMİ VE DEĞERLEME UZMANLIĞINA İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR VE ÇERÇEVE

BİRİNCİ BÖLÜM:

DEĞERLEME BİLİMİ VE DEĞERLEME UZMANLIĞINA İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR VE ÇERÇEVE

1.1. Değerleme Konusu Olan Malların Sınıflandırılması ve Değerleme İlişkisi

İlke olarak bütün ekonomik malların değerleme işlemi yapılabilir. Teoride ve hatta uygulamada sıklıkla ekonomik olmayan veya piyasası olmayan mal olarak bilinen çevresel varlıkların (temiz hava, peyzaj ve tarihsel varlıklar gibi) değerleme işlemleri de mümkün olmaktadır. Değerleme uygulaması bakımından mallar genel olarak aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir.

a) İnsanların sahip oldukları maddi mallar: Bunlar elle tutulabilen, gözle görülebilen ve insanlara yararlı olan bütün taşınmaz ve taşınır malları kapsar.

b) Maddi malların hizmetleri veya bunların insanlara sağladıkları gelirler: Özellikle arazi ve binaların maliklerine sağladıkları gelir ve kira parası, bu grupta ele alınabilir. Hatta arazi üzerinde geliştirilecek projenin gelirinin tespiti de yapılabilmektedir.

c) Maddi malın hizmet veya gelirinin tamamı veya bir kısmından yararlanma yetkisi veren haklar: Özellikle taşınmaz üzerindeki sınırlı ayni haklar bu kapsamda ele alınmaktadır.

Yukarıdaki üç kategoride yer alan mal veya varlıklar değerlemenin konusuna girer. Değerleme uzmanı; arazi, bina veya işletmenin değerini biçmek için (kategori a), arazi, işletme veya binanın kira bedeli veya işgalcinin ödemesi gereken tazminat tutarının (ecrimisil) tespiti için (kategori b) ve son olarak da arazi veya binadan yararlanma yetkisini veren hakkın değerlemesini gerektiren işlem için (kategori c) çalışma yapmak üzere başvuru yapılabilir. Yasal gereklilik, piyasa koşulları ve gayrimenkule dayalı işlemlerin gelişme düzeyine bağlı olarak müşterilerin değerleme uzmanından talep edeceği değerleme konuları da gelişme gösterecektir.

Maddi malları değerleme yönünden bazı gruplara ayırmak yararlı olacaktır. Maddi mallardan bazıları doğrudan doğruya insanların gereksinimlerini gidermeye yaramakta olup, bunlar tüketim malları (gıda ve giysi gibi) olarak adlandırılmaktadır. Bazı maddi mallar ise, dolaylı olarak veya tüketim mallarının üretimine hizmet ederek insanlara yararlı olmakta ve üretim malları (arazi, makine ve üretim tesisleri gibi) olarak tanımlanmaktadır. Değerleme yönünden malların kullanım amacı veya hizmetlerinin yanında kullanım süresi veya ömürleri de önem taşımaktadır. Malın ömrü ve özelliğinin bilinmesi, değerlemede yöntem seçimi ve uygulanacak değerleme aşamalarının tespiti bakımından gerekli olmaktadır.

Tüketim ve üretim mallarından bazıları bir defa kullanılınca yok olmakta (gıda maddeleri, yakıt gibi) veya başka mallara dönüşmektedir. Bu tür mallar; bir defa kullanılabilen (süreksiz) mallar olarak tanımlanır. Birçok defa yararlı olarak kullanılabilen veya uzun ömürlü (bina, arazi, alet ve makine gibi) mallar ise sürekli mallar olarak isimlendirilir. Süreksiz ve sürekli mallar arasındaki temel farklılık; değerleme yöntemlerinin seçimi ve kullanımında ortaya çıkmaktadır. Süreksiz mallarda malın değeri, o maldan sağlanabilecek hizmetlerin değerinden ayrı olarak tespit ve takdir edilememektedir. Örneğin, gıda maddelerinin sağlamış olduğu hizmete, onun bizzat kendisinden ayrı olarak tespit yapılamaz. Sürekli mallarda ise, malın kendisinin ve hizmetlerinin değerleri ayrı ayrı tespit ve takdir edilebilir. Buna göre bir konut veya işyerinin bizzat kendisinin değeri tespit edilebileceği gibi, bu malların maliklerine sağladıkları hizmetler veya gelirler (kira gibi) de değerleme konusu olabilmektedir.

Bütün malları değerlemek için kullanılacak başlıca yöntemler; geleneksel yöntemler ve ileri yöntemler olarak iki ana başlıkta toplanmaktadır. Türkiye’de geleneksel yöntemlerle değerleme çalışması yapılmakta ve mevzuatta da sıklıkla bu yöntemlerin kullanımı öngörülmektedir. Bir defa kullanılan malların değerleme işlemleri geleneksel yöntemlerden piyasa değeri ve maliyet bedeli ile yapılabilir. Bir defa kullanılan malın sürekli bir gelirinin olmaması nedeni ile gelir değeri de olamaz. İşletmelerde girdi ve satılacak ürünlerin değerleme çalışmaları, ağaç ve ürün değerleme işlemleri sıklıkla bu biçimde yapılır. Sürekli malları değerlemede; değerleme amaçları, yasal düzenlemeler ve değerleme için kullanılabilir veriler ve veri kalitesi gibi ölçütlere bağlı olarak yerine göre gelir değeri, yerine göre piyasa değeri ve maliyet bedeli kullanılarak işlem yapılabilir.

Sürekli ve bir defa kullanılan malların piyasa değerlerinin analizinde; öncelikle malın bulunduğu yerel piyasada, değerlenen malın özelliklerine uygun (aynı grupta bulunan) ve benzer malların son zamanlarda gerçekleşmiş alım-satım fiyatları üzerinden karşılaştırma yoluyla malın değerleme işlemi yapılır (karşılaştırmalı satış analizi). Yerel piyasalarda aynı grup veya benzer malların hiç alım-satım yapılmamış veya gerçekleşmiş alım-satım fiyatlarına ulaşılamaması halinde, malın değeri, onun üretiminde kullanılan üretim araçlarının fiyatlarına göre (maliyet kriteri) ya da onu ikame edebilecek diğer malın fiyatına göre (ikame fiyatı kriteri) tespit edilebilir. Gelir değerinin tahmininde ise; taşınmaz, proje ve işletmenin ekonomik ömür boyunca malikine sağlayacağı brüt gelir, net (artık) gelir ve kira parası üzerinden işlem yapılmakta ve genellikle indirgeme çalışmasının sonuçlarına göre malın değeri ya da yatırım değeri ortaya konulmaktadır.

Değerleme çalışmaları yönünden öncelikle taşınmaz ve taşınır malların genel olarak çerçevesi çizilmiştir. Değerlemede kullanılacak yöntem veya yöntemlerin seçimi; malın özelliği, değerleme amacı ve bu amaca yönelik mevzuatın amir hükümleri ve piyasa koşulları gibi etkenlere göre değişim göstermektedir. Buradan bütün mallar ve hatta maddi olmayan varlıklar ile çevresel varlıklara bile değerleme yapmanın mümkün olduğu ve bu geniş yelpaze içinde her malı değerlemede kullanılabilecek yöntemlerin; veri gereksinimi, veri toplama ve analiz yöntemleri ile değerleme çalışması için gerekli olan zaman yönlerinden farklılık göstermesinin doğal olacağı ortaya çıkmaktadır. Özellikle gayri maddi varlıklar, eski eserler, antika ve sanat eserleri ile çevresel varlıkların değerleme işlemlerinin, geleneksel değerleme yöntemlerinin dışındaki yaklaşımlarla yapılması gerektiği vurgulanmalıdır.

1.2. Taşınmaz Mülkiyeti, Kapsamı ve Değerleme İlişkisi

Mülkiyet, sahiplikle ilgili bütün menfaatler, haklar ve faydaları kapsayan hukuki bir kavramdır. Fiziksel bir kavram olan gayrimenkul ile hukuki bir kavram olan mülkiyet arasında bir ayrım yapmak için mülkiyet hakkı terimi kullanılır. Herhangi bir nitelendirme veya belirleme yapılmadan mülkiyet kavramı, taşınmaz mülkiyet hakkı, kişisel mülkiyet ve diğer mülkiyet hakları bileşiminden doğan mülkiyetleri kapsar. Benzer biçimde taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkı da,bir taşınmaza sahip olmaktan kaynaklanan tüm menfaatleri ve gelirleri kapsar. Taşınmaz mülkiyeti, üzerindeki menfaat ve gelirin bir delili olarak, taşınmaz dışında bir tapu ile kanıtlanmalıdır. Kişisel mülkiyet, taşınmaz dışındaki bütün maddi ve maddi olmayan varlıklar üzerindeki hak ve menfaatleri kapsar. Taşınmaz mülkiyetinin kapsamına geçmeden önce bu kısımda öncelikle arazi kavramı ve arazinin bir üretim faktörü, hane halkı ve işletmelerin önemli varlıklarından biri olarak ekonomik önemi ve arazi mülkiyetinin sağladığı avantajlar ve sınırlılıkları irdelenmiştir.

Arazi, insan yaşamı ve yeryüzünde canlı varlığı için temel kaynağı teşkil etmektedir. Bu önemi nedeni ile arazi; gayrimenkul uzmanları, mühendis ve mimarlar, hukukçular, coğrafyacılar, sosyologlar ve ekonomistlerin odak noktasıdır. Bu mesleklerden her biri arazi ve arazinin kullanımıyla ilgili çalışmalar yaptıkça toplumlar ve milletler etkilenmektedir. Arazi, yeryüzü üzerinde coğrafi koordinatları ve sınırları belirli olan ve teorik olarak yerin yüzeyi, derinlik ve yüksekliği kapsayan üç boyutlu bir varlıktır. Bu tanıma göre arazi; toprak, toprak üzerindeki bitki örtüsü, su kaynakları, atmosfer, yeraltı kaynakları ve coğrafi mevki (denize olan mesafe ve konum) özelliklerini de kapsar. Arazi, miktarı artırılamayan doğal kıt bir kaynak niteliğine sahiptir. Arazi, bitki örtüsü ve diğer biyolojik öğeleri içeren, ekolojik – hidrolojik süreçlerin geliştiği sistemi tanımlayan yaşayan (canlı) bir ortamdır. Anlaşıldığı üzere arazi bir yüzey değil yer kürenin merkezinden uzaya doğru açılan (koni ya da prizma biçiminde) bir mekandır.

Arazi, uzayda tanımlanan birçok cisimden farklı olarak yok edilememekte veya tahrip edilememektedir. Yeterli teknik önlem almak koşulu ile arazinin niteliğini yitirmeden sonsuza kadar kullanımı mümkündür. Arazinin kullanıma bağlı olarak tahrip olmayacağı varsayıldığına göre değer kaybetmesi beklenmemekte ve hatta nüfusun yüksek olduğu yerleşim yerlerinde kırsal ve kentsel kesimde arazi değerlerinde nispeten yüksek artışın olduğu gözlenmektedir. Göller, toprak, akarsular, ağaçlar, kayalar ve çakıl, petrol, gaz, madenler ve mineraller gibi yeraltı kaynakları, arazinin değişmez doğal özellikleri olduğu gibi, yeryüzü üzerindeki hava sahası da arazi mülkiyetine dahildir ve bazı durumlarda yerin derinliği ve hava hattı için de değerleme yapılması gerekir. Örneğin, tünel, metro ve enerji nakil hatları için irtifak hakkı tesisinde değerleme yapılmasında hem derinlik, hem de hava hattı için işlem yapılmış olmaktadır. Son günlerde yoğun tartışma konusu olan imar hakkı aktarımında da esasen yerin yüksekliği veya parselin kuru (çıplak) mülkiyetinden farklı olarak hava hakkı veya inşai hak için değerleme çalışması yapılmaktadır. Yerleşim yerinde parsellerin mevcut imar hakları transfer konusu yapılabildiği gibi, hava sahası inşaat işleri ve özellikle geçiş hattı için alınıp satılabilmektedir.

Mülkiyet kavramı sosyal bir kurum olup, insanların yeryüzü kaynaklarını nasıl kullanabileceğine ilişkin kuralları belirlemektedir. Arazinin ortak bir kaynak olmasından dolayı, arazinin kullanımı da rekabet ve ihtilafa sebep olabilir. Mülkiyetin doğası insanlar ve nesneler arasındaki ilişkiyi içerir. Mera, orman, ıslak alan, hali arazi gibi bazı arazi kaynakları gerçek kişilerin mülkiyeti ve kullanımına ayrılamaması nedeni ile kamu malı olarak tanımlanmıştır. Özel mülkiyet hakkı, bireylere arazi mülkiyetini edinme, kullanma ve ondan yararlanma hakkı tanımakta, arazinin mülkiyet ve kullanımını başkalarına aktarma ve malik veya kullanıcı olmayanları bu haktan mahrum etme imkanı tanıyan münhasır bir hak olarak ele alınmaktadır.

Birçok hukuk sisteminde arazi mülkiyeti kavramından daha geniş olan taşınmaz (gayrimenkul) mülkiyeti kavramı kullanılmaktadır. Taşınmaz mülkiyeti; toprak, arazi ve üzerindeki bina, bitki ve müştemilatı (istinat duvarı, kuyu gibi) da kapsamaktadır. Arazi üzerindeki imar ve müştemilat insan yapımı olup, araziden farklı olarak zaman içinde değer kaybedebilmektedir. Genellikle arazinin bir parçası olarak kabul edilen ve arazinin iyileştirilmesine yönelik drenaj ve sulama kanalı, kuyu, suyolu, set-teras, istinat duvarı, bağlantı yolu ve yürüyüş yolları gibi yatırımlar, arazi değerinde artışa neden olmakla birlikte araziden ayrı olarak değerleme konusu da yapılabilir. Taşınmaz mülkiyetinin kapsamına dahil olan hususlar hemen her ülkede farklılık göstermektedir.

Taşınmaz (veya gayrimenkul) kelime olarak, yabancı, başka anlamına gelen “gayr” sözcüğü ile nakledilmiş, taşınmış anlamına gelen “menkul” sözcüğünün birleşmesi ile oluşmuştur. Bu nedenle “taşınmaz” olarak da adlandırılmaktadır14. Taşınmaz mal veya mülk; bir yerden bir yere taşınması olanaksız olan, durağan malları ifade etmektedir. Gayrimenkul; arazi ve ağaçlar ve madenler gibi arazinin doğal parçası olan her şeyin yanı sıra, binalar ve iyileştirmeler gibi araziye insanlar tarafından yapılan eklentileri de kapsamaktadır. Elektrik, su, ısıtma tesisatı ve asansör gibi tüm sabit bina eklentileri de gayrimenkulün bir parçasıdır. Gayrimenkul ayrıca hem üstü, hem yeryüzü, hem de yeraltı bütün eklentileri içerir. Gayrimenkul; toplum yararı amacıyla geliştirilmiş sınırlamalar dışında, sahiplerine diledikleri gibi kullanma, yararlanma ve tasarruf hakkı vermektedir. TC Anayasasına göre gayrimenkul üzerindeki mülkiyet hakkı “toplum yararı gerekçesi ve kanun ile sınırlama” konusu yapılmakta, ancak malik hak kaybının tazmin edilmesi zorunlu olmaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre taşınmazın kapsamına; arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler girmektedir. 4721 Sayılı Kanunun 704’üncü maddesine göre taşınmaz kapsamında olan arazinin tapu siciline kaydedilmesi gerekmektedir. Sınırları, yüzölçümü ve niteliği yeterli biçimde belli edilmiş arazi parçasına parsel adı verilir. Kadastro ve tapulama tespitine dayanan her parsel tapu kütüğünde ayrı bir sayfaya tescil edilmektedir.

Tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar, 4721 Sayılı Kanuna göre gayrimenkul niteliğinde sayılmaktadır. Tapu kütüğüne ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar, gerçekte irtifak haklarının belli bir türü olmakla birlikte sosyal ve daha çok da ekonomik ihtiyaçların zorlanmasıyla, hukuk, düzenleme ve tapu sicil tekniği ile sağlanan, menkul mülkiyetinin konusunu teşkil etmektedir. Tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar üst hakkı ve kaynak hakkıdır.

Üst hakkı, sahibine, yüklü taşınmazın (arazinin) altında veya üstünde bir yapı inşa etme veya mevcut olan yapıyı (inşaatı) muhafaza etme ve bu yapının mülkiyet hakkına sahip olma yetkisini sağlayan bir irtifak hakkıdır. Üst hakkı taşınmazın sahibinin mülkiyet hakkından doğan yetkilerini sınırlar ve onu arazisinde, bir yapının inşasına ve muhafazasına katlanmak zorunda bırakır15. Kaynak hakkı, hak sahibine, bir başkasının arazisindeki kaynağın sularını almak ve kendi arazisine aktarmak yetkisini sağlayan bir irtifaktır. Aksi kararlaştırılmadıkça, şahsi kaynak irtifakı devredilebilir ve mirasçıya intikal eder, müstakil ve daimi hak niteliği durumlarında, gayrimenkul olarak tapu kütüğüne ayrı bir sayfaya kaydedilir.

Kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümlerin her birinin, 4721 Sayılı Kanunun 718’inci maddesine göre taşınmaz olarak kabul edilmesi gerekecektir. Anılan madde hükmünde; “Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar girer” düzenlemesi yer almakta olup, bu husus açıkça arazi mülkiyetine, aksi kanunlarla tanımlanmadığı sürece yapı varlığı ve bitkilerin de dahil olduğunu açıkça tanımlamaktadır.

634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre kat mülkiyeti, arsa payı ve ana gayrimenkuldeki ortak yerlerle bağlantılı özel bir mülkiyeti ifade etmektedir. Kat mülkiyeti ve kat irtifakı, bu mülkiyete konu olan ana gayrimenkulün bağımsız bölümlerinden her birinin konum ve büyüklüklerine göre belirlenen değerleri ile oranlı olarak projesinde tahsis edilen arsa payının ortak mülkiyet esaslarına göre açıkça gösterilerek kurulmaktadır. Arsa paylarının bağımsız bölümlerin payları ile oranlı olarak tahsis edilmediği hallerde, her kat maliki veya kat irtifakı sahibi, arsa paylarının yeniden düzenlenmesi için mahkemeye başvurabilir. Bağımsız bölümlerden her birine bu fıkra uyarınca tahsis edilen arsa payı, o bölümlerin değerinde sonradan meydana gelen artış veya azalma sebebiyle değiştirilemeyecektir. Kat irtifakı; arsa payına bağlı bir irtifak çeşidi olup, yapının tamamı için düzenlenecek yapı kullanma izin belgesine dayalı olarak, 634 Sayılı Kanun’da gösterilen şartlar uyarınca kat mülkiyetine resen çevrilir. Bu işlem, arsa malikinin veya kat irtifakına sahip ortak maliklerden birinin istemi ile de gerçekleştirilebilir.

Farklı yasal düzenlemelerde “gayrimenkul” kavramının kapsamı farklılaşmaktadır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na göre gayrimenkul kapsamına gayrimenkullerin mütemmim cüzleri ve teferruatı, tesisat ve makinalar, gemiler ve diğer taşıtlar ve gayri maddi haklar girer. Burada temel ölçüt olarak iktisadi işletmenin duran varlıkları içinde bulunan bütün malların gayrimenkul olarak tanımlandığı dikkati çekmektedir. İktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller maliyet bedelleri ile değerlenmekte olup, bu da söz konusu varlığın edinim bedeli veya iktisap bedeli olmaktadır. Benzer yaklaşım 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu ve diğer birçok yasal düzenlemeler de dikkati çekmektedir.

Şahsi mülk ise; kişisel ve sürekli olarak taşınmaza ekli olmayan, taşınır ve somut nesneleri içerir. Şahsi mülk, taşınmaz mülkiyetinden sayılmaz. Çiftlik hayvanları, makinalar ve ev eşyası şahsi mülke örnek olarak verilebilir. Şahsi mülk eğer araziye ekli veya yapı şeklinde tesis edilmişse taşınmazın bir parçası olarak kabul edilir. Demirbaş ise bir zamanlar şahsi mülk olan fakat bir şekilde taşınmaz üstüne sabit olarak kurulmuş veya eklenmiş eşyalardır. Demirbaş birçok ülkede taşınmazın bir parçası olarak kabul edilir ve mahkemeler bir öğenin taşınmaz mı şahsi mülk mü olduğuna karar vermede;

(i) öğenin eklenme şekli (genellikle taşınmaza veya kendine ciddi bir hasar vermeden çıkartılabilenler şahsi mülk olarak kabul edilir),

(ii) öğenin özellikleri ve taşınmaza uyumu (belirli bir binada kullanılmak üzere özel olarak inşa edilmiş öğeler veya binanın inşa edilmesindeki amaca hizmet etmek üzere kurulmuş olan öğeler genel olarak binanın sabit bir parçası olarak kabul edilirler) ve

(iii) eklentiyi yapan tarafın niyeti (genellikle kira akdinin şartları öğenin sabit mi yoksa gelecekteki bir zamanda çıkartılıp çıkartılmayacağını belirler) gibi koşullar aranır.

Her bir değerleme çalışmasında uzmanın iki temel görevi bulunmaktadır. Bunlar;

(i) Taşınmaz veya şahsi mülkün tespit ve tanımı,

(ii) Değerleme kapsamında olan mülkiyet haklarının tespitidir.

Tipik taşınmaz değerleme işleminde bu iki konuda sorunlarla karşılaşılmaktadır. Özellikle boş arazi ve arsa gibi taşınmazların tanımı ve tespiti zor olmaktadır. Aynı durum gecekondu önleme bölgeleri ve kentsel dönüşüm alanlarında sıklıkla gözlenmektedir. Paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyeti yanında belirli taşınmazın üzerinde sınırlı ayni hak sahibi olanlar ile işgalcilerin de hakları bulunabilmektedir. Özellikle işgalcilerin hakları ile sınırlı ayni hakların değerlemesinde kesin sınırlar bulunmamaktadır. Değerleme uygulamalarında her bir arazi parçası, diğerlerinden konum ve nitelik olarak farklılaşması nedeni ile değer farklılıkları ortaya çıkmakta ve bu yapı da her bir taşınmazın ayrı ayrı değerleme konusu olmasına yol açmaktadır. Aslında her taşınmazın özgün koşullarda değerlemesinin yapılmasının gerekli olması da taşınmazlara göre değişen koşullarının analiz edilmesi zorunluluğundan ileri gelmektedir.

1.3. Değerleme Bilimi ve Uzmanlığına İlişkin Temel Kavramlar ve Kapsamları

Bütün varlıkların mübadele değerlerinin tespiti, tarih boyunca insanoğlunu en fazla ilgilendiren konuların başında gelmektedir. Değer; farklı toplumlarda ve farklı zamanlarda insanlar için farklı anlamlar ifade etmiş ve değerin ifade şekilleri de her dönemde farklılık göstermiştir. Değer, bazı dönemlerde ürün veya ayın (buğday olarak ödeme gibi), bazı dönemlerde değerli maden (gümüş veya altın ile ödeme) ve son yüzyıllarda ise ulusal veya yabancı para birimi ile de ifade edilmiştir. Günümüzde ise varlıkların değeri parayla ifade edilmektedir. Bir varlığın değer tespiti değerleme faaliyetlerinin temel konusunu teşkil eder. Değerlemenin dilbilimi açısından kökü “değer” kelimesi olup, değer; herhangi bir nesnenin sağladığı toplam fayda, herhangi bir varlık başka birine verildiğinde karşılığında alınabilecek nesne miktarı, bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin uygun görülen karşılık, kıymet veya bir şeyin para ile ölçülebilen karşılığı, paha olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla değerleme işlemini; bir varlığın değer pahası, kıymeti veya para ile ifade edilen karşılığını belirleme işlemi olarak tanımlamak mümkündür.

Türkiye’de değerleme çalışmaları, henüz bilimsel bir tabana oturtulmaya çalışılan ve son yıllarda önemli gelişme gösteren bir iş veya meslek dalıdır. Halbuki gelişmiş ülkelerde gayrimenkul değerlemesi ile ilgili yıllarca süren çalışmalar sonucunda, hem bu iş ile uğraşan kişilere hem de uygulanacak değerleme yöntemlerine bir standart getirilmiş olup, yıllardan beri kamu ve özel kurumlarda değerleme uygulamaları yapılmaktadır. Dünyada uygulanan genel kabul görmüş değerleme yöntemleri ile değeri gerçeğe en uygun şekilde belirlenen gayrimenkuller, her türlü ekonomik, sosyal ve finansal işleme konu olmaktadır. Genel olarak gayrimenkule ilişkin alım, satım, ipotek, vergi, sigorta veya inşaat durumu söz konusu olduğunda gayrimenkulün değer tespitinin yapılması gündeme gelmektedir.

Genel olarak değerleme uzmanları tarafından incelenen gayrimenkullerin türler; konut, ticari gayrimenkul, endüstriyel gayrimenkul, tarımsal gayrimenkul ve özel amaçlı gayrimenkul olarak sınıflandırılabilir:

Konut: İnsanların barınmak amacıyla kullandıkları, katta bağımsız bölüm (apartman dairesi), korunaklı site ve müstakil konut (villa) gibi, her türlü mekan bu kapsamda değerlendirilmektedir.

Ticari Gayrimenkul: Ticari ve endüstriyel gayrimenkul ayrımının özünde yatan neden şudur: “Mallar endüstriyel gayrimenkullerde üretilirler, ticari gayrimenkullerde alınıp satılırlar.” Ofis binaları, alışveriş merkezleri, mağazalar ve konusu ticaret olan her türlü işletmenin yer aldığı gayrimenkuller, ticari gayrimenkul olarak değerlendirilir.

Endüstriyel Gayrimenkul: Endüstriyel üretimin yapıldığı her türlü gayrimenkulü kapsamaktadır. Gıda üretiminin yapıldığı fabrikalardan, ileri teknoloji üreten fabrikaların bulunduğu gayrimenkullere kadar oldukça geniş ve değerlemesi özel uzmanlık isteyen bir gayrimenkul çeşididir.

Tarımsal Gayrimenkul: Bazı ülkelerde arazi ve tarımsal faaliyetlerin önemli gelir ve istihdam alanı olması nedeni ile sıklıkla tarımsal gayrimenkuller değerleme konusu olmaktadır. Tarımsal gayrimenkullerin değerlemesi arazinin verimliliği, arazinin konumu, arazinin kullanım biçimi ve nevileri, su hakları, bitkisel üretim ve hayvancılık faaliyetlerine sağlanan destekler gibi özel bilgileri de gerektirir. Bazı bölgelerdeki tarımsal gayrimenkuller, şehre veya gelişime açık olan yerlerde oldukları için yakın bir gelecekte konut, ticari, endüstriyel veya özel amaçlı gayrimenkul olarak kullanılma imkanına sahiptir. Bu nedenle bu tür gayrimenkulleri sadece tarımsal açıdan değil diğer kullanım imkanları yönünden de ayrıca incelemek gerekli olacaktır.

Özel Amaçlı Gayrimenkul: Okullar, golf alanları, ibadet alanları gibi gayrimenkulleri kapsamaktadır. Bu tip gayrimenkullerin genellikle özel bir kullanıma tahsis edildikleri ve bu nedenle piyasada pek alınıp satılmadıkları için karşılaştırmalı bir analiz yapmak ve piyasa değerini hesaplamak oldukça güçtür.

Değerleme; bir varlığın veya gayrimenkulün, gayrimenkul projesinin veya bir gayrimenkule bağlı hak ve faydaların belli bir tarihteki muhtemel değerinin bağımsız ve tarafsız olarak takdir edilmesi olarak tanımlanabilir. Yukarıda da açıklandığı üzere değerleme bilimi; kırsal ve kentsel taşınmazlar, alet ve makine parkı, işletme ve gayri maddi varlıklar ile kişisel mülkleri kapsamaktadır. Gayrimenkul değerlemesi; taşınmazın belli bir tarihteki imar durumu, konumu zemin ve inşaat yapısı, elde edilen gelir, ulaşım imkanı, altyapı durumu, parselin şekli (boyutu, genişliği ve eğimi gibi), değerini etkileyen bütün unsurlarının dikkate alınarak kıymetinin para cinsinden ifade edilmesi işidir.

Literatür ve uygulamada değerleme ile kıymet takdiri (veya değer biçme) aynı anlama gelmektedir. Bu çalışmanın özünü; taşınır, taşınmaz, proje, hak veya gayri maddi varlıklarla ilgili bedel, değer, tazminat, kira, gelir ve yararlanma hakkının tespiti teşkil etmektedir. Bu işlem kaba bir tahmin (estimate) veya öngörü olarak ele alınamaz. Bu sınırın açıkça çizilmesi için değerleme veya kıymet takdiri işi yapanların; lisanslı uzman ve lisanslı olmayan olarak ikiye ayrılması zorunlu olmakta ve bu alanda lisans veya ehliyet sahibi kişilerin zaman içinde bütün değerleme çalışmalarını yapmaları gerekir. Hatta literatürde aralarında fark olmayan “appraisal (değerleme)” ve “valuation (değerleme)” kavramlarının da farklı olduğu ve lisanslı değerleme uzmanlarının yaptıkları işin daha çok valuation sözcüğü ile ifade edilebildiği sık tartışma konusu olmaktadır. Birçok ülkede kamu ve özel kurumlarda değerleme yapanların lisanslı kişiler olmamaları (kurum içi değerleme uzmanı) ve yaptıkları değerleme işinin “appraisal” sözcüğü ile ifade edilmesi bu tartışmaya yol açmaktadır. Ancak dünyada değerleme işini en iyi yapan ABD ve Kanada değerleme örgütlerinin (US Appraisal Institute ve Canadian Institute of Appraiser) isimleri dikkate alındığı zaman, bu tartışmanın yersiz olduğu ve her iki kavramında özdeş olarak algılanabileceği açıktır.

Sermaye Piyasası Mevzuatı Çerçevesinde Gayrimenkul Değerleme Hizmeti V erecek Şirketler İle Bu Şirketlerin Kurulca Listeye Alınmalarına İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (Seri: VIII, No: 35)’de değerleme uzmanı, sorumlu değerleme uzmanı, değerleme şirketi ile temel kavramlar tanımlanmıştır. Seçilmiş kavramlara ait ifadeler aşağıda verilmiştir:

Gayrimenkul: 22/11/2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 704 üncü maddesi çerçevesinde taşınmaz mülkiyeti kapsamına giren arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümlerden oluşmaktadır.

Gayrimenkul Değerleme: Bir gayrimenkulün, gayrimenkul projesinin veya bir gayrimenkule bağlı hak ve faydaların belli bir tarihteki muhtemel değerinin bağımsız ve tarafsız olarak takdirini kapsar.

Konut Değerlemesi: Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin dördüncü fıkrası çerçevesinde, konutların belli bir tarihteki muhtemel değerinin bağımsız ve tarafsız olarak takdirini içerir.

Gayrimenkul Değerleme Şirketi: Bir gayrimenkulün, gayrimenkul projesinin veya bir gayrimenkule bağlı hak ve faydaların belli bir tarihteki muhtemel değerinin bağımsız ve tarafsız olarak, bu değeri etkileyen gayrimenkulün niteliği, piyasa ve çevre koşullarını analiz ederek uluslararası alanda kabul görmüş değerleme standartları çerçevesinde yazılı olarak raporlayabilecek düzeyde bilgi ve tecrübe sahibi değerleme uzmanları vasıtasıyla takdir edilmesi konusunda faaliyet gösteren ve Kanunda gayrimenkul değerleme kurumu olarak ifade edilen hizmet şirketini ifade eder.

Değerleme Uzmanı: Bir gayrimenkulün, gayrimenkul projesinin veya bir gayrimenkule bağlı hak ve faydaların değerlemesini yapacak gayrimenkul değerleme şirketleri tarafından tam zamanlı istihdam edilen veya değerleme şirketleri ile tam zamanlı istihdam edilmeksizin, sözleşme imzalamak suretiyle değerleme hizmeti veren, Kurulun lisanslamaya ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde asgari 4 yıllık üniversite mezunu, gayrimenkul değerlemesi alanında en az 3 yıl tecrübesi olan ve kendilerine Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı Lisansı verilen kişileri tanımlar.

Sorumlu Değerleme Uzmanı: Şirketin ödenmiş sermayesinde asgari % 10 oranında pay sahibi olan, gayrimenkul değerlemesi alanında en az 5 yıl tecrübesi olan, değerleme uzmanı sayılmak için belirtilen diğer şartların tamamını taşıyan ve şirket adına değerleme çalışmasını kendi kişisel sorumlulukları ile yürüten ve şirket adına değerleme raporlarını tek başına imzalamaya yetkili olan değerleme uzmanını ifade eder.

Konut Değerleme Uzmanı: Sermaye Piyasası Mevzuatının gerektirdiği hallerde, konut değerlemesi yapan ve değerleme şirketlerinde tam zamanlı istihdam edilen veya değerleme şirketleri ile tam zamanlı istihdam edilmeksizin, sözleşme imzalamak suretiyle konut değerlemesi hizmeti veren Kurulun lisanslamaya ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde asgari 2 yıllık yüksekokul mezunu, gayrimenkul değerlemesi alanında en az 1 yıl tecrübesi olan ve kendilerine Konut Değerleme Uzmanlığı Lisansı verilen kişileri tanımlar. Bu belgeye sahip olabilmek için sınava girecek olan adayların bölüm fark etmeksizin 2 yıllık ön lisans mezunu olması koşulu aranmakta olup, kentsel kesimde gayrimenkul piyasalarının karmaşıklığı ve konu çeşitliliği açısından asgari iki yıllık yükseköğretim kurumu mezunu olmanın, uzmanlık için yeterli olamayacağı vurgulanmalıdır.

Değerleme Uzman Yardımcısı: Kurulun lisanslamaya ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde; asgari 4 yıllık üniversite mezunu, Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı Lisansı Sınavını geçmiş, gayrimenkul değerleme uzmanının sahip olması gereken tecrübe şartını taşımayan kişilerdir.

Müşteri: Değerleme yaptırmak üzere şirket ile sözleşme imzalayan gerçek ve tüzel kişileri ifade eder.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu açısından değerleme, vergi matrahlarının hesaplanması ile ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespiti olarak tanımlanmaktadır (Md. 258). Değerlemede, iktisadi kıymetlerin vergi kanunlarında gösterilen gün ve zamanlarda haiz oldukları kıymetler esas tutulacaktır (Md. 259). Bu işlemde iktisadi kıymetlerden her biri tek başına dikkate alınmakta, teamülen aynı cinsten sayılan malları ve düşük kıymetli müteferrik eşyayı toplu olarak değerleme yapılması gerekecektir (Md. 260).

1.4. Değerlemede Sıklıkla Kullanılan Başlıca Değer Kavramları ve Türleri

Uluslararası değerleme standartlarında genellikle; pazar değeri (karşılaştırmalı satış-emsal değer, gelir değeri ve maliyet değeri) ve pazar dışı değer kavramları (kullanım değeri, yatırım değeri, faal işletme değeri, hurda değeri, tasfiye değeri, zorunlu satış değeri, özel değer, sigortalanabilir menfaatin değeri (sigorta bedeli), vergi değeri ve birleşme değeri gibi değer kavramları kullanılmaktadır.

Değerleme alanında piyasa değeri, herhangi bir malın piyasadaki alım-satım sırasında oluşan değeridir. Piyasa değeri; ortalama mantık ve yeterli bilgiye sahip kişilerin piyasa koşulları çerçevesinde üzerinde uzlaştıkları fiyat olarak görülebilir. Piyasa (pazar) değeri; adil bir satış için gerekli olan bütün koşullar altında, bir gayrimenkulü serbest rekabete açık bir piyasaya getirecek olan ve para cinsinden ifade edilen en yüksek değer olup, alıcı ve satıcı ayrı ayrı ihtiyatlı ve bilgili hareket ederken fiyatın gereksiz dış faktörlerce etkilenmemiş olduğu varsayılır.

Pazar değeri; bir mülkün, istekli alıcı ve istekli satıcı arasında, tarafların herhangi bir ilişkiden etkilenmeyeceği şartlar altında, hiçbir zorlama olmadan, basiretli ve konu hakkında yeterli bilgi sahibi kişiler olarak, uygun bir pazarlama sonrasında değerleme tarihinde gerçekleştirecekleri alım satım işleminde el değiştirmesi gerektiğinde takdir edilen tutardır.

Kurul tarafından yayınlanan Uluslararası Değerleme Standardı (UDES)’nda pazar (makul) değeri; “Bir mülkün uygun bir pazarlamanın ardından birbirinden bağımsız istekli bir alıcıyla istekli bir satıcı arasında herhangi bir zorlama olmaksızın ve tarafların herhangi bir ilişkiden etkilenmeyeceği şartlar altında, bilgili, basiretli ve iyi niyetli bir şekilde hareket ettikleri bir anlaşma çerçevesinde değerleme tarihinde el değiştirmesi gereken tahmini tutardır” şeklinde ifade edilmektedir. Standarda göre pazar değeri tanımında vurgulanan dokuz önemli husus bulunmakta olup, özellikle alım-satım, yatırım ve teminat gibi piyasa değerine dayalı analizlerde söz konusu hususların dikkate alınması zorunlu olacaktır:

Tahmini Tutar: Bu ifade tarafların herhangi bir ilişkiden etkilenmeyeceği şartlar altında bir mülk için ödenecek olan parasal (genelde yerel para biriminden) tutarın uzman tarafından belirlenmesini ifade eder. Pazar değeri tanımı ile tutarlı olarak değerleme tarihinde piyasada makul ölçülerde elde edilebilir en olası fiyat olarak ölçülür. Satıcı tarafından makul ölçüler çerçevesinde elde edilebilecek en iyi fiyattır ve aynı zamanda alıcının da makul ölçüler çerçevesinde elde edebileceği en avantajlı fiyattır. Bu tahmin, özel değer kavramı veya herhangi bir unsurunun satışı veya başka herhangi bir özelliği ile ilişkili olarak herhangi biri tarafından sağlanan tipik olmayan finansman, satış veya geri kiralama anlaşmaları, özel sınırlamalar veya imtiyazlar gibi özel durumlar veya şartlar nedeniyle artan veya azalan tahmini fiyatları içermemektedir.

Mülkün El Değiştirmesi Gereken: Bir mülkün değerinin önceden belirlenmiş tutarı veya fiili satış fiyatını değil de tahmini tutarın saptandığı gerçeğinin göz önünde tutulmasıdır. Pazarın, değerleme tarihinde pazar değeri tanımının bütün unsurlarını içeren bir alım-satım işleminin sonuçlanmasını beklediği fiyattır.

Değerleme Tarihinde: Pazar değerinin belirtilen tarihe özgü olduğunu göstermektedir. Piyasalar ve piyasa koşulları değişebildiğinden tahmini değer bir başka zamanda doğru veya uygun olmayabilir. Bu değerleme, ne geçmişteki ne de gelecekteki bir tarihte değil de etkin değerleme tarihinde fiili pazar durumunu yansıtacaktır. Bu tanımda ayrıca fiyatta herhangi bir farklılık olmaksızın satış sözleşmesinin eşzamanlı olarak el değiştirdiği ve tamamlandığı da varsayılmaktadır.

İstekli Bir Alıcı: Satın alma işlemi için motivasyonu olan, ancak satın alma zorunluluğu olmayan birisi anlamına gelmektedir. Bu alıcı, ne herhangi bir fiyatta satın almak için çok heveslidir ne de hiçbir şekilde satın almaya kararlıdır. Bu alıcı, aynı zamanda varlığı kanıtlanamayan veya beklenti dahilinde olmayan hayal ürünü veya bir hipotez niteliğindeki bir piyasayla ilişkili olarak hareket etmekten ziyade cari piyasanın gerçeklerine bağlı olarak ve beklentileriyle hareket ederek satın alma işlemini gerçekleştiren kişidir. Bu alıcı, piyasanın gerektirdiği fiyatlardan daha yüksek bir fiyat ödemeyecektir. Elde mevcut olan mülkün sahibi de piyasayı oluşturanlar arasında sayılmaktadır. Değerleme uzmanı, ne piyasa koşulları hakkında gerçekçi olmayan varsayımlarda bulunmalı, ne de makul ölçüler çerçevesinde elde edilebilir durumdaki pazar değeri seviyesinden daha fazlasını varsaymalıdır.

İstekli Bir Satıcı: Satıcı ise ne herhangi bir fiyata satmaya hazır olup satma konusunda çok istekli olan veya satmak zorunda olan ne de cari piyasada makul kabul edilmeyecek bir fiyattan satış yapmaya hazır olan bir satıcıdır. İstekli satıcı, normal bir pazarlama faaliyetinin ardından (açık) piyasada elde edilebilir en iyi fiyattan, fiyat ne olursa olsun, piyasa şartları çerçevesinde mülkünü satmaya motive olmuş olan satıcıdır. Fiili mülk sahibinin içinde bulunduğu koşullar, bu değerlemenin bir parçası değildir, çünkü istekli satıcı varsayımsal bir satıcı olarak kabul edilmektedir.

Tarafların Herhangi Bir İlişkiden Etkilenmeyeceği Şartlar Altında: Fiyat seviyesini piyasa nitelikleriyle bağdaşmayan veya özel değer nedeniyle yükselten özel veya belirli bir ilişkisi (örneğin, ana ve bağlı ortaklıklar arasındaki veya arazi sahibi ve kiracısı arasındaki ilişki gibi) olmayan taraflar arasındaki anlaşmadır. Pazar değeri üzerinden işlem, her biri bağımsız olarak hareket eden birbirleriyle ilişkisi olmayan taraflar arasında gerçekleştirilmiş gibivarsayılır.

Uygun Bir Pazarlamanın Ardından: Mülkün pazar değeri tanımına uygun olarak makul ölçüler çerçevesinde elde edilebilecek en iyi fiyat seviyesinden elden çıkarılmasını sağlamak üzere piyasaya en uygun şekilde sunulması anlamına gelmektedir. Mülkün piyasaya sunulma süresi, piyasa koşullarına göre farklılık gösterebilir, ancak mülkün uygun sayıda potansiyel alıcının dikkatine sunulması için yeterli olması gerekir. Piyasaya sunulma süresi, değerleme tarihinden önce gerçekleşir.

Tarafların Bilgili ve Basiretli Biçimde Hareket Etmeleri: Hem istekli alıcının, hem de istekli satıcının mülkün özellikleri ve niteliği, fiili ve potansiyel kullanım alanları ve değerleme tarihi itibariyle piyasanın durumu hakkında makul ölçüler dahilinde bilgilendirildiği varsayılmaktadır. Ayrıca, tarafların her birinin bu bilgilerle birlikte kendi çıkarları doğrultusunda ve işlem dahilindeki kendi pozisyonları için en iyi fiyatı elde etmek amacıyla da basiretli olarak hareket ettikleri varsayılmaktadır. Bu işlemde gösterilen basiret, daha sonraki bir tarihte ortaya çıkacak bir gizli çıkar değil de, değerleme tarihinde pazarın durumu ele alınarak değerlendirilmektedir. Bir satıcı için fiyatların gittikçe düştüğü bir piyasada daha önceki pazar seviyelerinden daha düşük olan bir fiyattan mülkünü satması basiretsizlik olarak değerlendirilmez. Değişken fiyatlara sahip olan pazarlardaki diğer satın alma ve satış örnekleri için bu durum gerçek olsa da, basiretli alıcı veya satıcı, o an için var olan en iyi pazar bilgilerine göre hareket edeceklerdir.

Baskı Altında Olmaksızın: Her bir tarafın bu işlemi gerçekleştirmek için yeterli motivasyona sahip olduklarını, ancak bu işlemi tamamlamak için zorlanmadıkları ve gönülsüz olmadıkları anlamına gelmektedir.

Piyasa değeri, gayrimenkulün niteliğini ve gayrimenkulün piyasada işlem göreceği koşulları yansıtan değerleme yaklaşımları ve prosedürlerin uygulanması ile kolaylıkla tahmin edilir. Piyasa değeri genellikle karşılaştırılabilir ve taşınmazların özelliklerine ilişkin bilgileri esas alarak nihai değer tahminine imkan verir. Bir değerleme işleminde piyasa değerinin saptanmasında aşağıdaki hususların geçerliliği varsayılmaktadır18:

Alıcı ve satıcı makul ve mantıklı hareket etmektedirler, taraflar gayrimenkul ile ilgili her konuda tam bilgi sahibidirler ve kendilerine azami faydayı sağlayacak şekilde hareket etmektedirler.

Gayrimenkulün satışı için makul bir süre tanınmıştır.

Ödeme nakit veya nakit benzeri unsurlarla yapılmaktadır.

Gayrimenkulün alım işlemi sırasında gerekebilecek finansman, piyasa faiz oranları üzerinden gerçekleştirilmektedir.

Türk Hukuk Sistemi’nde piyasa değeri kavramı yerine; rayiç bedel ve emsal değer kavramları sıklıkla kullanılmaktadır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na göre rayiç bedel; bir iktisadi kıymetin değerleme günündeki normal alım satım değeri olacaktır (Mükerrer Md. 266). Emsal bedel ise; gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen ya da doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değeri ifade etmektedir (Md. 267). Taşınmazların heterojen olmaları nedeni ile rayiç bedel yerine emsal bedelden daha sık söz edilmesi gerekecektir. Kentsel kesimde bir yapı adası içindeki korunaklı sitede aynı zamanda inşa edilmiş ve kullanıma açılmış bağımsız bölümlerin dahi iç mekan tasarımı ve tefriş işlemlerinde genellikle ruhsat almaksızın yapılan değişiklikler, ısıtma, soğutma, aydınlatma, yön ve manzara avantajı gibi parametrelerin geçerli olması, aynı zamanda, aynı malzeme ve aynı proje ile imal edilen bağımsız bölümlerin piyasa ve gelir değerlerinin farklılaşmasına neden olmaktadır.

Maliyet değeri; yeniden üretilebilen malların değerleme çalışmasında sık kullanılır. Bu bedel 213 Sayılı Kanunun 262’inci maddesinde; “iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamı” olarak tanımlanmıştır. Türk Hukuk Sisteminde; yeniden üretim maliyeti, yerine koyma maliyeti ve tarihi maliyet yerine yaklaşık maliyet, levazım bedeli ve enkaz bedeli gibi ölçütler kullanılmaktadır.

Maliyet değeri özellikle yapılı taşınmazın değerleme günündeki yapım giderlerinden, yıpranma payı, eskime ve diğer giderlerin çıkartılmasıyla ulaşılan değeri ifade etmektedir. Bu amaçla iki temel yaklaşım kullanılabilir. Birincisi, yeniden üretim (yapım) maliyeti olup, bu bedel; yapının aynı inşaat malzemeleri, tasarım ve işçilik kalitesi ile orijinal biçimiyle üretilmesinde ulaşılacak değerdir. İkincisi ise yerine koyma değeri olup, yapının modern inşaat malzemeleri, tasarım teknikleri ve işçilik kullanılarak yeniden üretildiği zaman ulaşılan değeri ifade eder.

Gelir değeri veya hasıla değeri; taşınmaz veya taşınmaz projesinin ekonomik ömrü boyunca getirebileceği gelirlerin bugünkü değerini ifade eder. Gelir değerinin analizinde sıklıkla kapitalizasyon kavramı kullanılmakta olup, bu kavram geliri değere dönüştürmek olarak ifade edilebilir. Literatürde doğrudan kapitalizasyon, artık gelir tekniği, kira geliri yaklaşım ve indirgenmiş gelir analizi gibi birçok gelir değeri bulunmaktadır. Türk Hukuk Sisteminde özellikle kamulaştırma kanunu ve bu kanunu referans gösteren düzenlemelerde arazi vasfındaki taşınmazın gelir değeri (artık gelir tekniği) esas alınarak değerleme yapılmaktadır. Bunun dışında ticari taşınmaz yatırımlarının değerleme çalışmasında da indirgenmiş gelir analizi ve kira geliri – değer ilişkisi sıklıkla kullanılmakta ve taşınmaz yatırımının amorti etme süresi, temel karar kriteri olarak kullanılmaktadır.

Piyasa dışı değer ölçütünün başında gelen yatırım değeri; taşınmazın gelecek yıllarda getireceği gelirler ile giderler arasındaki fark olan nakit akışının değerleme zamanına indirgenmesi yoluyla bulunan değeri ifade eder. Yatırım değeri, bir mülkün belirli bir yatırımcı veya yatırımcı grubu için belirlenmiş yatırım hedefleri doğrultusunda ifade ettiği değerdir. Bu sübjektif kavram, bir mülkü, tanımlanabilir yatırım hedefleri ve/veya kriterleri bulunan belli bir yatırımcı, yatırımcılar grubu veya kurumla ilişkilendirir. Bir varlığın yatırım değeri; o varlığın piyasa değerinden daha fazla veya daha az olabilir. Yatırım değerini belirleyen kriter, müşteri tarafından belirlenebileceği gibi gayrimenkul ve yatırım değerinin analizi konusunda uzman olan kişi ve kurumlar tarafından da belirlenebilir.

Kullanım değeri; ekonomik olarak değeri olan bir varlığın verimliliğini esas alan bir kavram olup, taşınmazın gelecekte ömrü boyunca getireceği nakit akışları ve varsa ömrün sonundaki artık değerin bugünkü değerini ifade eder. Bu değer belirli bir kullanım için tahsis edilen gayrimenkullerin değerini tespit etmek için kullanılan bir ölçüttür. Kullanım değeri; gayrimenkulün yönetim modeline ve işletmenin faaliyetlerinin değişmesi gibi dışsal faktörlere göre değişebilmektedir. Diğer bir ifade ile kullanım değeri, bir taşınmazın, belirli bir kullanıcı için, belirli kullanıma yönelik olarak sahip olduğu değerdir19. Bu değer tipi, mülkün en verimli ve en iyi kullanımına veya mülkün satılması halinde elde edilebilecek piyasa değerine bakılmaksızın, bir parçasını oluşturduğu kuruma katkı üzerinde odaklanmaktadır.

Literatür ve değerleme standartlarındaki kesin ayrıma karşın, uygulamada kullanım değeri ile piyasa değeri sıklıkla birbiri yerine kullanılmaktadır. Kullanım değeri, belirli bir mülkün, belirli bir kullanıcı için, belirli bir kullanıma yönelik olarak sahip olduğu değeri ifade etmektedir. Bununla birlikte kullanım değeri ölçütü ile pazar değeri kavramının doğrudan ilişkili olmadığına dikkat edilmelidir. Bu değer türü, mülkün en verimli ve iyi kullanımına veya mülkün satılması halinde elde edilebilecek parasal değere bakılmaksızın, bir parçasını oluşturduğu işletme veya haneye yaptığı katkı üzerine odaklanmaktadır. Muhasebe alanında kullanım değeri, bir varlığın süregelen kullanımından ve kullanım ömrünün sonunda elden çıkartılmasından beklenen gelecekteki tahmini nakit akışlarının bugünkü değerini ifade eder. Mülkün kullanım değerinin pazar değeri ile eşit olması, tesadüfen karşılaşılabilen bir sonuç olacaktır. Bir mülkün kullanım değeri, eğer bu mülkü kullanan kişi ve kurum, söz konusu mülkü aynı ürünün veya hizmetin tipik bir üreticisinden daha faydalı ve kârlı bir şekilde kullanabilecek bir durumdaysa, genelde pazar değerinden daha yüksek bulunma eğiliminde olacaktır. Diğer yandan kullanım değeri, kurumun bu varlığı maksimum kapasitesi ve verimi ile kullanamaması durumunda pazar değerinden daha düşükolabilecektir.

Tasfiye veya zorunlu satış değeri; gayrimenkulün piyasa değerindeki pazarlama süresinden çok daha kısa sürede satışından elde edilebilecek makul tutarı ifade etmektedir.

Sigorta değeri; taşınmazın hasara uğraması veya kullanılamayacak duruma gelmesi halinde yerine koyma maliyeti olarak ele alınmaktadır. Sigorta değeri; taşınmazın sigorta poliçesinin satın alındığı gündeki net değeri olup, bu değere taşınmazın arsa payı veya arazisi dahil edilmemektedir. Genellikle yapının sigorta bedelinin analizinde; yeniden üretim maliyeti esas alınmakta ve yapı yaşına uygun olarak yıpranma oranı düşülerek bulunan net maliyet bedeli, sigorta bedeli olarak alınmaktadır.

Teminat (kredi) değeri; gayrimenkulün uzun süre kullanılabilecek özelliklerini, normal ve yerel pazar şartlarını; gayrimenkulün mevcut ve uygun alternatif kullanımları dikkate alınarak gelecekteki pazarlanabilirliğinin sağduyulu bir şekilde değerlemek suretiyle belirlenen değeri ifade eder. Teminat değerinin analizinde taşınmazın piyasa değeri ve taşınmaz projesinin yatırım değeri esas alınmaktadır. Bu yollarla tahmin edilen değer üzerinden kredi-değer oranı tespit edilmekte ve taşınmaz yatırımı finanse edilmektedir. Ancak zaman içinde taşınmazın piyasa değeri değişebileceğinden, kredi-değer oranı da değişiklik gösterebilecektir.

Kurtarılabilir değer; arazi dışındaki bir varlığın, özel tamirat, bakım veya yeni inşaat yaparak kullanmaya devam ettirilmesinden ziyade, yapıların içerdikleri malzeme için elden çıkarılması aşamasındaki olası değeri ifade eder. Bu değer, elden çıkarma maliyetlerini içeren brüt veya bu maliyetleri içermeyen net değer olarak verilebilir. İkinci durumda, paraya çevrilebilir net değere eşit olabilir. Her durumda, değere dahil edilen veya dışında tutulan unsurlar belirtilmelidir.

Kayıtlı değer; gayrimenkulün muhasebe kayıtlarında gösterilen değeridir. Buna “defter değeri” de denir. 213 Sayılı Kanunda “mukayyet değer” olarak ifade edilen bu kavram; bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeri olarak tanımlanmıştır (Md. 265).

Özel değer; pazar değerinin üzerinde olan olağandışı değer unsurunu ifade eder. Özel değer, bir mülkün bitişiğindeki başka bir mülk ile fiziksel, ekonomik veya fonksiyonel açıdan o mülk ile olan ilişkisinden kaynaklanır. Özel değer sadece özel bir çıkarı olan alıcıya uygulanabilir. Evlilik (birleştirme) değeri ise; bir mülkteki iki veya daha fazla sayıdaki hakkın birleşmesinden kaynaklanan değer artışıdır. Özel değerlere bir örnek niteliğindedir. Özel değer; işletme değeri ve yatırım değeri unsurları ile de ilişkili olabilir. Değerleme uzmanı; özel mülklerin değerini takdir etmek için kullandığı kriterlerin, pazar değerini takdir etmek için kullandığı kriterlerden ayrı olduğunu bilmeli, kullanılan her tür özel varsayımı açık biçimde raporunda belirtmelidir.

Çalışan (faal) işletme değeri; bazı gayrimenkullerin çalışan bir işletmenin (otel, restoran, fabrika gibi) ayrılmaz parçaları olduğu durumda böyle bir gayrimenkulün piyasa değeri genellikle çalışan işletme değeri kavramı ile ifade edilmesidir. Bu değer ölçütü; kurulu ve faal olan ve süresiz olarak devam edeceği varsayılan kuruluşun bütün somut ve soyut varlıklarının bir arada satılmış değeri olarak ifade edilmektedir22. Faal işletme değeri bir işletmenin bütün olarak değeridir. Bu kavram, faaliyetlerini sürdüren bir kuruluşun her biri tek tek alındığında pazar değerini oluşturan bileşenler olarak görülmeyen, ancak toplam işletme değerinin bölümünü oluşturan unsurları içermektedir. Firma değerlemesinde hesaplanan faal işletme değeri, hem firmanın sahip olduğu arsa, bina gibi gayrimenkulleri, hem de işletmenin üretim konusu olan faaliyetleri neticesinde yarattığı bütün nakit akımlarını (nakit girişi-nakit çıkışı) içermektedir.

Vergi değeri; bir mülkün vergi değeri, ilgili yasalarda yer alan tanımları esas alan değeridir. Vergi değeri; aksi açık bir şekilde belirtilmediği müddetçe pazar değeri ile uyumlu olarak görülemez. Mülkün değeri üzerinden vergilendirilmesi konusunda yapılacak toplu değerlemelere ilişkin bir çerçeve sağlar. Toplu değerleme işlemi, hükümetin idari programında yer alan istatistiki ve ekonomik çalışmalar için bir yöntem olarak kullanılır. 213 Sayılı Kanuna göre vergi değeri; bina ve arazinin 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 29’uncu maddesine göre tespit edilen değeri veya taşınmazın normal alım-satım (piyasa) değerini ifade etmektedir (Md. 268).

Yukarıda kısaca açıklanan değer ölçütleri dışında 213 Sayılı Kanunda borsa rayici, tasarruf değeri ve itibari değer ölçütleri de tanımlanmıştır. Buna göre borsa rayici; gerek menkul kıymetler ve kambiyo borsasına, gerekse ticaret borsalarına kayıtlı olan iktisadi kıymetlerin değerlemeden evvelki son muamele gününde borsadaki muamelelerinin ortalama değerleri (Md. 263), tasarruf değeri, bir iktisadi kıymetin değerleme gününde sahibi için arz ettiği gerçek değeri (Md. 264) ve itibari değer ise, her nevi senetlerle esham ve tahvillerin üzerinde yazılı olan değeri ifade etmektedir (Md. 266).

Sanayi ve ticaret işletmelerinin (işletme ve varlık) değerleme çalışmalarında iz bedeli kavramı sık kullanılır. İşletmelerde ekonomik ömrünü tamamladığı halde fiilen kullanılan iktisadi kıymetler ile gerçek değeri tespit edilemeyen veya edilmesi uygun görülmeyen ancak, muhasebe kayıtlarında izlenmesi gereken iktisadi kıymetlerin işletme hesaplarında yer verilen en düşük tutarı, iz bedeli olarak tanımlanır (Genel Yönetim Muhasebe Yönetmeliği, Resmi Gazete, Tarih: 23.12.2014, Sayı:29214). Mali kayıtlara göre varlık veya kaynakların değeri (defter değeri), edinim veya iktisap bedeli olarak görülmekte ve zaman içinde artan fiyatlara bağlı olarak defter değeri, varlığın piyasa değerinin ölçüsü olmaktan çıkmaktadır. Bu bakımdan işletmelerin muhasebe kayıtlarında edinim tarihleri eski ve ekonomik ömürleri kısa olan varlıkların iz bedeli ile göründüğüne sık tanık olunmakta ve bu şartlarda mali kayıtlara göre değerleme yapmak gerçeğe uygun değer ölçütü ile çelişmektedir.

Taşınmazın değeri, piyasa fiyatı ve maliyeti kavramları sıklıkla birbiri yerine kullanılmakla birlikte bu üç kavram özdeş değildir. Bütün pazarlanabilir mallarda olduğu gibi, gayrimenkul piyasası da, gayrimenkulün kullanım haklarının para veya başka varlıklar karşılığında, kişi ve kurumlar arasında değişimi ile oluşmaktadır. Fiyat, alıcı ile satıcı arasında, alışverişe konu olan işlem çerçevesinde, alıcının ödemeyi satıcının ise almayı kabul ettiği tutarı ifade eder. Bu nedenle fiyat bir sonuç olarak görülmektedir. Fiyat, bir malın pazarda değiştirildiği (mübadele edildiği) para tutarı, diğer bir deyimle bir malın pazardaki gerçek satış değeridir. Takdir edilen değer ise, bir mala uzman tarafından belirlenen veya tahmin edilen para karşılığıdır. Fiyat oluşmuş bir gerçek olduğundan kesin ve tektir. Takdir edilen değer ise, değerleme ilke ve yöntemlerinin uygulanması sonucunda belirlenen bir değer olup, farklı amaç ve yöntemlere ve değerleme yapan uzmana göre değişim gösterir. Sonuç olarak fiyat oluşmuş bir gerçek, biçilen değer ise, bir kuramsal incelemenin sayısal olarak belirlenmesidir. Bir malın fiyatı ve takdir edilen değeri bazen aynı olabilir. Bunun için malın tahmin edilen değeri üzerinden piyasada alıcı bulması gerekir. Ancak genellikle malın piyasa fiyatı ile takdir edilen değeri aynı olmamaktadır.

Maliyet ve değer kavramları, genellikle, eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Maliyet kavramı değerleme uzmanlarınca malın değişim ile değil üretim ile ilişkilendirilmesine dayanmaktadır.

Maliyet bedeli; belli bir amaca ulaşmak için katlanılan fedakarlıkların parasal bir ifadesidir. Maliyet Muhasebesinde maliyet kavramı, genellikle, üretim faaliyeti sonucu elde edilen mamul ya da hizmet maliyetleri ile sınırlı tutulmaktadır. Değer ise, satın alınacak bir mal veya hizmet için, alıcılar ve satıcılar arasında oluşturulan fiyat ile ilgili ekonomik bir kavramdır. Esasen malın değeri maliyete dayalı olarak takdir edilmiş ise, maliyet bedeli ve değer eşit olur. Ancak maliyet, değer ve fiyatın eşitlendiği durumlara nadiren rastlanabileceği vurgulanmalıdır.

Lisanslı Değerleme Uzmanları Kraliyet Kurumu (RICS) ve Uluslararası Değerleme Standartları Konseyi (IVSC) tarafından Ocak 2014 tarihinde ilan edilen yeni değerleme standartlarında yeni değer kavramlarının kullanıldığı görülmektedir. Önceki standartlardan farklı olarak işlem maliyeti (transaction costs), sinerji veya birleşme değeri (synergistic value or marriage value), özel değer (special value) ve zorunlu satış (forced sales) değeri kavramların eklendiği veya bu kavramlarla ilgili olarak standartlarda değişiklik yapıldığı gözlenmektedir23. Bu kavramlar henüz iç mevzuatta yer almadıkları ve doğal olarak ulusal düzeydeki uygulama aşamasına alınmadığından tanım ve kapsamları şimdilik ihmal edilmiştir. Değerleme standartları ve değer ölçütlerinin zaman içinde değişen yönlerinin olduğu ve standartların belirli aralıklarla gözden geçirilmesi gerektiği, değerleme çalışmalarının kavram, yöntem ve uygulama yönlerinden dinamik bir çalışma alanı niteliğini kazandığı ve sonuç olarak değerleme uzmanlığının çok yönlü bilgi birikimini gerektirdiği ortaya çıkmaktadır.

1.5. Türk Hukukunda Taşınmaz Değerleme Çalışmalarına Esas Değer Kavramları

Değerlemede kullanılan ölçüte “değerleme yöntemi” adı verilir. Her bir değer, malın ayrı bir ekonomik yönü ya da amacına karşılık gelir. Değerleme işleminde, önce değerlemenin amacını ortaya koymak ve daha sonra bu amaca uygun bir yol izlemek gerekir. Değerleme için taşınmazların arzı, talebi ve fiyatının ya da pazar koşullarının da tahmini ve analizi gerekli olacaktır.

Değerleme yöntemleri;

(i) geleneksel değerleme yöntemleri,

(ii) istatistiksel veya matematiksel değerleme yöntemleri ve

(iii) modern/ileri değerleme yöntemleri olarak sınıflandırılabilir.

Birçok ülkede değerleme sürecinde; uygulanması ve anlaşılmasının kolaylığı nedeni ile geleneksel değerleme yöntemleri sıklıkla tercih edilmekte ve diğer iki grup yöntem ise daha çok değerleme araştırmalarında kullanılabilmektedir. Hemen her ülkede; piyasa değeri, maliyet yaklaşımı, gelir yaklaşımı ve karma yöntemler olarak sıralanan geleneksel yöntemler uygulamada sıklıkla kullanılmaktadır.

Taşınmaz değerleme sürecinde kullanılabilecek yöntem(ler)in seçimi; başta değerleme amacı ve değerlenen malın özelliğine göre değişmektedir. Bir malı değerlemede farklı yöntemler kullanılabilir. Değerleme uzmanının yöntem seçiminde; malın cinsi, değerlemenin amacı, yasal düzenlemeler ve pazar koşulları etkili olmakta ve uzmanlar belirtilen dört koşulu sağlayabilen uygun yöntem veya yöntemleri seçerek değerleme sürecini tamamlamak zorunda kalmaktadırlar. Nitekim, örneğin bir maldan elde edilebilecek gelirlere göre değerleme ölçütü bazı mallar için uygun olduğu halde (örneğin, arazi, sanayi ve ticaret işletmesi, ofis, rezidans ve alışveriş merkezi gibi), bazı mallar için uygun değildir (örneğin 1 ton motorin gibi). Buna göre değerleme alanında her malın kendine göre uygulanabilecek bir değerleme ölçütünün bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan bir mala, malikin herhangi bir nedenle uğradığı zararını karşılamak için maliyet esasına göre değerleme yapılabilir. Fakat amaç o malın pazar fiyatını belirlemek ise, maliyet esasına göre yapılan değerleme hatalı olacaktır. Bu yaklaşıma göre bir değerleme çalışmasında amaç değiştikçe, uygulanacak değerleme ölçütünün de değiştiği açıktır. Son olarak bir binanın yeniden inşa değerinin tespitinde; pazar statik (durgun) ise değerleme çalışması geçmiş fiyatlara (tarihsel maliyete), pazar dinamik (değişken) ise, içinde bulunulan zamanın fiyatları ile yapılacak yeniden üretim maliyeti tahmin edilecektir. Sonuç olarak yerel taşınmaz pazarının durumundaki değişme de değerlemede kullanılacak yöntemin seçiminde başlıca kriter olarak ele alınmaktadır.

Türk Hukuk Sistemi’nde birçok kanunda açıkça değerleme hükümleri tanımlanmış ve kullanım alanları belirtilmiştir. Vergi mevzuatında arazi, arsa ve bina için ayrı değerleme yöntemleri tespit edilmiş olmasına karşın, arsa ve arazi kavramlarının ayrımı net olarak yapılmamış ve hatta emlak vergisi uygulamasında arsa sayılacak arazi kavramı da kullanılmıştır. Bunların dışında kamulaştırma, kamulaştırmasız el atma ve imar uygulaması gibi alanlarda da detaylı olarak değerleme çalışmasında kullanılacak yöntemler açıklanmıştır. Ancak 5582 sayılı Konut Finansman Sistemine İlişkin Kanun, Sermaye Piyasası Kurulu Tebliği ve Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu Yönetmeliği kapsamında para ve sermaye piyasalarına yönelik işlemlerde takdir edilecek teminat değerinde hangi yöntemlerin kullanılacağı açıkça belirtilmemiştir.

İlke olarak Türk Hukuk Sisteminde bazı kanunlar ve diğer yasal düzenlemelerde taşınır ve taşınmazların farklı amaçlarla değerlenmesinde kullanılacak ölçütler açıkça sıralanmış olmasına karşın, özellikle para ve sermaye piyasaları ile gayrimenkul sektörüne yönelik değerleme çalışmaları ile çevresel değerleme ve tazminat taleplerinin değerlendirilmesinde kullanılacak değerleme yöntemleri açıkça tespit edilmemiş, yöntem seçimi ve değerleme uygulaması açıkça uzmanın takdirine ve uzmanlık bilgisine bırakılmıştır. Bu bakımdan her raporda farklı değerleme ölçütleri ve yaklaşımlarının kullanıldığına sıklıkla tanık olunmaktadır. Uygulamada 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre ana taşınmazın bağımsız bölümlerinin arsa paylarının tespiti, site ve kooperatif yapılarında bağımsız bölümlerin şerefiye bedellerinin tespiti ile kentsel yenileme ve dönüşüm projesi alanlarında tadilat işleri ile kapsamlı bakım-onarım çalışmaları yapılmış/yapılmamış binalar veya bağımsız bölümlerin değerlerinin farklılaştırılması ve değer denkleştirme uygulamalarında mevzuatta açıkça değerleme ölçütünün tanımlanmamış olması, önemli sorunlara neden olmakta ve hemen her olayda farklı değerleme yaklaşımlarının kullanılmasına ve bu nedenle aynı konu ile ilgili iki rapor arasında farklı değerlerin ortaya çıkması kaçınılmaz olmaktadır.

Çizelge 1. Seçilmiş Yasal Düzenlemelerde Değerleme Yöntemleri

Düzenleme Adı

Taşınmazın Cinsi

Değerleme Ölçütleri

Vergi Usul Kanunu

Arsalar

Md. 74/b: Arsalar için her mahalle ve arsa sayılacak parsellenmemiş arazide her köy için cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgeler (turistik bölgelerdeki cadde, sokak veya değer bakımından farklı olanlar ilgili valilerce tespit edilecek pafta, ada veya parseller) takdir olunan birim değerler.

Araziler

Md. 74/c: Arazide her il veya ilçe için arazinin cinsi (kıraç, taban, sulak)’ne göre takdir olunan birim değerler.

Binalar

Mük. Md. 49: Maliye ve (mülga) Bayındırlık ve İskan Bakanlıklarınca müştereken tespit ve ilan edilecek bina metrekare normal inşaat maliyetleri.

Emlak Vergisine Matrah Olacak Vergi Değerlerinin Takdirine İlişkin Tüzük

Vergi Değeri

Md. 2: Emlak Vergisi mevzuuna giren bina, arsa ve arazinin rayiç bedeli. Rayiç bedel, bina, arsa ve arazinin beyan tarihindeki normal alım satım bedeli.

Arsalar

Md. 29: Normal alım satım bedeli, bunun mümkün olmaması halinde, emsal olabilecek arsa üzerine inşa edilmiş binanın vergi değeri yoluyla bulunan değer.

Araziler

Md. 40: Normal alım satım bedeli, bunun mümkün olmaması halinde yıllık istihsal değeri.

Binalar

Md. 16: Normal alım satım bedeli, mümkün olmaması halinde maliyet bedeli ve bunun da mümkün olmaması halinde ortalama gelir bedeli.

Vergi Usul Kanunu

Kıymet – Kira Münasebeti

Md. 311: Tahrir (Genel tahrir ve tadilat) esnasında arazinin alım-satım kıymetlerinin tayini mümkün olmazsa, o yerin kiraya verilmesi halinde getireceği kira tahmini ve bunun 10 misli arazinin kıymeti olarak kabul edilmesi.

Arazi Kirası

Md. 312: Arazinin getireceği kiranın bilinmesi icabeden hallerde arazi kıymetinin onda biri emsal kirası sayılması.

İktisadi Kıymetler

Md. 261: Maliyet bedeli, borsa rayici, tasarruf değeri, mukayyet değer, itibari değer, rayiç bedel, emsal bedeli ve vergi değeri.

Gelir Vergisi Kanunu

Binalar ve Araziler

Md. 73: Emsal kira bedeli, yetkili özel mercilerce veya mahkemelerce takdir veya tespit edilmiş kirası, bu suretle takdir veya tespit edilmiş kira mevcut değilse Vergi Usul Kanununa göre belirlenen vergi değerinin % 5’i, diğer mal ve haklarda emsal kira bedeli, bu mal ve hakların maliyet bedelinin, bu bedel bilinmiyorsa, Vergi Usul Kanununun servetlerin değerlenmesi hakkındaki hükümlerine göre belli edilen değerlerinin % 10’u.

Türk Ticaret Kanunu

Finansal Tablolarda Yer Alan Varlıklar ve Borçlar

Md. 79: Duran ve dönen varlıklar Türkiye Muhasebe Standartları uyarınca söz konusu standartlarda gösterilen ölçülere göre değerlenmesi, borçlar ve diğer kalemler için de aynı standartların uygulanması Md. 343: Türkiye Muhasebe Standartlarında öngörülen ilkeler de dikkate alınmak belirlenen değerleme ilkeleri geçerli, konulan ayni sermaye ile kuruluş sırasında devralınacak işletmelere ve ayınlara, şirket merkezinin bulunacağı yerdeki asliye ticaret mahkemesince atanan bilirkişilerce değer biçilmesi, değerleme raporunda, uygulanan değerleme yönteminin somut olayın özellikleri bakımından herkes için en adil ve uygun seçim olduğu, sermaye olarak konulan alacakların gerçekliğinin, geçerliğinin ve 342’nci maddeye uygunluğunun belirlendiği, tahsil edilebilirlikleri ile tam değerleri; ayni olarak konulan her varlık karşılığında tahsis edilmesi gereken pay miktarı ile Türk Lirası karşılığı, tatmin edici gerekçelerle ve hesap verme ilkesinin icaplarına göre açıklama.

Türk Borçlar Kanunu

Emsal Kira

Md. 344: Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, beş yıldan uzun süreli veya beş yıldan sonra yenilenen kira sözleşmelerinde ve bundan sonraki her beş yılın sonunda, yeni kira yılında uygulanacak kira bedeli, hakim tarafından üretici fiyat endeksindeki artış oranı, kiralananın durumu ve emsal kira bedelleri göz önünde tutularak hakkaniyete uygun biçimde belirlenmesi, her beş yıldan sonraki kira yılında bu biçimde belirlenen kira bedeli, önceki fıkralarda yer alan ilkelere göre değiştirilebilmesi ve sözleşmede kira bedeli yabancı para olarak kararlaştırılmışsa, beş yıl geçmedikçe kira bedelinde değişiklik yapılamaması

Türk Medeni Kanunu

Gerçek Değer Gelir Değeri

Md. 657: Taşınmazların paylaşmanın yapıldığı zamandaki gerçek değerlerinin esas alınarak mirasçılara tahsisi, tarımsal taşınmazların gelir değeri ve diğer taşınmazları sürüm değerine göre özgülenme. Md. 899: İpotekli borç senedi yoluyla rehin kurulması için tapu idaresince taşınmaza resmen değer biçilmesi.

Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun

Rayiç Bedel

Md. 4/i: 2886 Sayılı Kanuna göre rayiç bedel üzerinden doğrudan satış.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu 24

Arazi Gelir Değeri

Arsa Emsal Değeri

Yapı Maliyet Bedeli Levazım Bedeli

Md. 11/f: Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri Md. 11/g: Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değeri,

Md. 11/h: Yapılarda, resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payı,

Md. 19/e (ek): Başkasının taşınmazı ve Hazine taşınmazı üzerine inşa edilen yapıların levazım bedeli.

İmar Kanunu

Binalar

Md. 18: uygulanmadan önce mevcut olan binaların malike verilen parsele isabet etmemesi halinde 2942 Sayılı Kanuna göre takdir edilen bedeli ödenerek (kamulaştırma yapılarak) yıkım yapılması

Arsalar

Md. 17: İmar yoluyla hissedar olunan arsaların rayiç bedelinin tespiti ve hissedara satışı

Kat Mülkiyeti Kanunu

Arsa Payı Dağıtımı

Md. 3: Kat mülkiyeti ve kat irtifakı, bu mülkiyete konu olan ana gayrimenkulün bağımsız bölümlerinden her birinin konum ve büyüklüklerine göre hesaplanan değerleri ile oranlı olarak projesinde tahsis edilen arsa payının ortak mülkiyet esaslarına göre açıkça gösterilmesi, Arsa paylarının bağımsız bölümlerin payları ile oranlı olarak tahsis edilmediği hallerde, her kat maliki veya kat irtifakı sahibi, arsa paylarının yeniden düzenlenmesi için mahkemeye başvurabilmesi ve bağımsız bölümlerden her birine bu fıkra uyarınca tahsis edilen arsa payı, o bölümlerin değerinde sonradan meydana gelen çoğalma veya azalma sebebiyle değiştirilememesi

Özelleştirme Kanunu

İşletme Değerleme

Taşınmaz Değerleme

Md. 18 B/c:Özelleştirilecek kuruluşun niteliği, gördüğü hizmetin özelliği, gelecekteki nakit akımı potansiyeli, faaliyette bulunduğu sektör ve pazarın özellikleri, sahip olduğu sınai, ticari ve sosyal tesisler, makine araç ve gereçler, teçhizat, malzeme ve hammadde ile yarı mamul ve mamul madde stokları, her türlü taşınır ve taşınmazları, vasıfları ve hali hazır durumları, senetli ve senetsiz bütün alacak ve borçları ile bilumum hak ve yükümlülükleri ve özelleştirilecek kuruluşa uygulanacak özelleştirme yöntemini de dikkate alarak uluslararası kabul görmüş olan indirgenmiş nakit akımları (net bugünkü değer), defter değeri, net aktif değeri, amortize edilmiş yenileme değeri, tasfiye değeri, fiyat/kazanç oranı, piyasa kapitalizasyon değeri, piyasa değeri/defter değeri, ekspertiz değeri, fiyat/nakit akım oranı metotlarından en az ikisini uygulayarak işlem yapma

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun

Kamulaştırma Değeri

Enkaz Bedeli

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre değerleme 775 sayılı Gecekondu Kanunu hükümlerine göre enkaz bedelinin analizi

Harçlar Kanunu

Tapu ve Kadastro Harçlarına Esas Değer

Md. 63: Kayıtlı değer veya emlak vergisi değeri olarak kabul edilmekte

Kooperatifler Kanunu

Kıymet Takdiri

Md. 21: Ana sözleşmede aynların değeri tespit edilmemiş ise, bu tespitin kurucular tarafından toplantıya çağrılacak ilk genel kurulda ortak adedinin 2/3 ünü temsil eden ortakların çoğunluğu ile seçilecek bilirkişilerce yapılması (Bilirkişilerin değer tespit ölçütleri kanunda belirtilmemiş)

Gayrimenkul Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliği

Gayrimenkul Fonları

Md. 36: Fon portföyündeki varlıkların değerleme esaslarına ilişkin olarak Kurulun yatırım fonlarının finansal raporlamalarına ilişkin düzenlemelerindeki değerleme esaslarına uyulması, değerleme raporlarında, sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde gayrimenkul değerleme hizmeti verecek kuruluşlar ile bu kuruluşların Kurulca listeye alınmalarına ve sermaye piyasasında uluslararası değerleme standartlarına ilişkin Kurul düzenlemelerindeki esaslara uyulması.

Gayrimenkul Sertifikaları Tebliği

Değerleme Raporu

Bağımsız Bölüm Değeri

Md. 6: Kurula başvuru ve proje bitiş tarihleri ile Tebliğde belirtilen durumlarda veya Kurulca uygun görülecek diğer aşamalarda, değerleme kuruluşlarınca gayrimenkul projesine ilişkin olarak bir değerleme raporu hazırlanması, Kurulun ilgili düzenlemeleri uyarınca hazırlanacak bu raporda gayrimenkul sertifikalarına konu edilen bağımsız bölümlerin tahmini satış bedeli ile bu bedelin belirlenmesinde esas alınan emsal değerlere bağımsız bölümlerle ilişkilendirilerek verilmesi ve değerleme raporunda gayrimenkul projesindeki emsal satış bedellerine yer verilmesinin zorunlu olması

Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun

Maddi Zarar Bedensel Zarar

Md. 8: Hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına uygun biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığıyla zararın tespiti, komisyonun 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerinden değer takdirinde kıyasen yararlanması

Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu

Arazi Değerleme

Md. 8/K (6537 SK Md.5): Yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğünün altındaki tarımsal arazileri yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğüne çıkarmak veya mülkiyetten kaynaklanan ihtilafları gidermek için kamulaştırma, alım ile satım işlemleri Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının talebi üzerine Maliye Bakanlığınca ilgili mevzuatına göre yerine getirilmesi, kamulaştırma ve alım işlemleri gerektiğinde Hazineye ait taşınmazların trampası suretiyle de yapılabilmesi, gerekli hallerde asgari tarımsal arazi büyüklüğünün altındaki tarımsal arazileri toplulaştırabilmekte veya bu Kanun kapsamında değerlendirmek üzere kamulaştırabilmekte, …öncelikle toplulaştırma veya kamulaştırma konusu olan arazi maliklerine, bu kişiler satın almadığı takdirde, yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğünde tarım arazisi bulunmayan yöre çiftçilerine rayiç bedeli üzerinden Bakanlığın talebi üzerine Maliye Bakanlığınca ilgili mevzuatına göre doğrudan satılması

Çevre Kanunu

Çevre Tazminatı

Md. 28: Çevreyi kirletenler ve çevreye zarar verenler sebep oldukları kirlenme ve bozulmadan doğan zararlardan dolayı kusur şartı aranmaksızın sorumlu olması, çevreye verilen zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren beş yıl sonra zamanaşımına uğraması ve tazminatın belirlenme esasları Kanunda yer almaması

Gece Kondu Kanunu

Arsa Değerleme

Md. 4/a-b-c: Arazi ve arsaların bedeli; bulunduğu şehir, kasaba ve bölgenin özellikleri, yapılmış ve yapılacak kamu hizmet ve tesislerinin durumu ve sair hususlar da göz önünde bulundurularak, ilgili belediye ve Vakıflar İdaresi arasında anlaşma yolu ile tespit edilmesi, arazi ve arsalar üzerinde Vakıflar İdaresine ait herhangi bir yapı bulunduğu takdirde, bu yapının bedelinin ayrıca hesaba katılması ve bedele ait anlaşmazlıkların mahalli asliye hukuk mahkemelerince basit muhakeme usulü ile çözümü

Gece Kondu Kanunu Uygulama Yönetmeliği

Emsal Değer

Md. 8: Arsa değerlemede; tahsis veya satış yılındaki imar görmemiş ve boş arazi durumuna ait olmak üzere arazi emsal bedeli, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, okul, mabet ve benzeri hizmetlere ayrılan saha kaybı, harita, plan, aplikasyon, yol, kaldırım, kanalizasyon ve su, elektrik gibi kamu hizmet ve tesislerinin satış yılındaki resmi birim fiyatlara göre tespit edilecek bedeli dikkate alınarak hesaplanacak arsa bedelinden az olmamak kaydı ile valilikçe komisyon marifetiyle belirlenip Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nca onanacak emsal bedelin esas olması

Mera Kanunu -Mera Yönetmeliği

Cins Değişikliği ve Ot Bedeli

Md. 30/e: Tahsis amacı değişikliği talep edilen alan için teknik ekip tarafından hazırlanan rapor olumlu ise yirmi yıllık ot geliri de bir raporla tespit edilerek komisyona teslim edilmesi

Geçici Md.3: Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar plânları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera, yaylak ve kışlak olarak kullanımı teknik açıdan mümkün olmayan yerlerin ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescillerinin yapılması, ancak, bu nitelikteki taşınmazlardan ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescilleri bedel talep edilmeksizin aynen devam eder. Bunlar hakkında Hazinece dava açılmaması, açılmış davalardan vazgeçilmesi, Hazinece bu nitelikteki taşınmazlar hakkında ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları aleyhine açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılması ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve henüz tapuda işlemleri yapılmamış olan taşınmazlar hakkında da aynı hüküm uygulanması.

Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan Hazine adına tescil edilmesi gerekirken gerçek ya da özel hukuk tüzel kişileri adına tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin Hazinece açılan davalardan, taşınmazların emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden hesaplanacak bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla vazgeçilmesi, bu hüküm, henüz dava açılmamış taşınmazlar hakkında da uygulanır. Evvelce açılan davalarda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen ve kesinleşen kararlara konu olan bu nitelikteki taşınmazların tapuları da talep etmeleri halinde aynı esaslara göre önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına devredilmesi.

Köy Kanunu

Rayiç Bedel

Ek Md. 13: Köy tüzelkişiliği adına, köy yerleşme planına göre en çok 2.000 m2 olmak üzere tescil edilen parseller köyde ikamet eden ve köy nüfusuna kayıtlı olup evi olmayan ihtiyaç sahiplerine ihtiyar meclisi kararı ile rayiç bedel üzerinden satış yapılması

Köy Yerleşme Alanı Uygulama Yönetmeliği

Satış Bedeli

Md. 9: Arazinin; hali hazır emsal alım satım değerleri, mevki, inşaat teknikleri bakımından elverişlilik durumu, ulaşım ve benzeri hususlar dikkate alınarak, öncelikle (m2) birim fiyatının saptanması

Afet Sigortaları Kanunu

Sigorta Değeri

Binaların maliyet bedeli üzerinden değerleme yapılması

Zorunlu Deprem Sigortası Tarife ve Talimatı

Sigorta Bedeli

Sigorta bedelinin tespitinde, sigorta edilen meskenin yapı tarzı için belirtilen metrekare bedeli ile aynı meskenin brüt yüzölçümünün (veya yaklaşık yüzölçümünün) çarpılması sonucu bulunan tutarın esas alınması

Orman Kanunu

Kiralama-Zarar Tazmini

Md. 17: Devlet ormanlarında izin verilecek faaliyetler ve irtifak hakkı tesisi, izin amaç ve şartlarına uygun olarak faaliyet gösteren hak sahiplerinin izin süreleri; yer, bina ve tesislerin rayiç değeri üzerinden belirlenecek yıllık bedelle 99 yıla kadaruzatılabilmesi. Md. 110: Zararın belirlenmesinde yangın sonucu tamamen yanan ağaç ve ağaççıkların değeri, kısmen yanan ağaç ve ağaççıkların değerinde meydana gelen azalma, alt tabaka orman örtüsünün yanması nedeniyle oluşan zarar ve toprağın humuslu tabakasının yanması nedeniyle meydana gelen verim kaybının saptanması

Orman Kanununun 16.Maddesinin Uygulama

Yönetmeliği

Ağaçlandırma Bedeli, Arazi İzin Bedeli ve Ön İzin Bedeli

Yönetmeliğe göre verilecek izinlerde alınacak bedellerden; a) Ağaçlandırma bedeli: Genel Müdürlükçe asgari ücret tespit komisyonunca yılın ikinci yarısı için tespit edilen 16 yaşını doldurmuş işçilerin bir günlük normal çalışma karşılığı asgari ücretlerinin 294 gün/hektar katsayısıyla çarpımı sonucu belirlenen ağaçlandırma birim hektar bedelinin izin alanı ile çarpımı sonucu alınacak bedel b) Arazi izin bedeli: İzin alanının metrekaresi, cari yıl ağaçlandırma birim metrekare bedeli, bu Yönetmeliğin ekinde yer alan izin türü katsayısı Ek-1, ekolojik denge katsayısı Ek-2 ve il katsayısının Ek-3 çarpımlarının sonucu alınacak bedel c) Ön izin bedeli: İzin alanının metrekaresi ile cari yıl ağaçlandırma birim metrekare bedelinin 30 hektara kadar olan ön izinlerde 1/10’u, 30 hektar dahil daha büyük olan ön izinlerde ise 1/5’i ile çarpımı sonucu bulunacak bedel olup bir defaya mahsus alınması ve süre uzatımlarında ayrıca bedel alınmaması

Tapu Kanunu

Değerleme ölçütleri ile ilgili bir hüküm bulunmamaktadır.

1.6.Taşınmazın Değerleme Nitelikleri ve Türk Hukukunda Yaklaşım Biçimi

Taşınmazın değerleme nitelikleri ve Türk Hukukunda yaklaşım biçimi; başlıca değerleme nitelikleri ve kapsamları, Türk Hukuk Sistemi’nde sık kullanılan değerleme nitelikleri ve taşınmazın etkin ve verimli kullanım analizi ve kullanım olanakları olmak üzere üç alt başlık altında incelenmiş ve örneklerle konunun anlaşılmasına özen gösterilmiştir.

1.6.1. Başlıca Değerleme Nitelikleri ve Kapsamları

Taşınmazın değerleme niteliği kavramı ile taşınmazın değerleme yönünden sahip olduğu varsayılan nitelikleri anlaşılmaktadır. Diğer bir ifade ile değerleme çalışmalarında baz veya hareket noktası olarak taşınmazın hangi vasfının esas alınacağına karar verilmesi gerekliliği, değerleme niteliği kavramı ile ifade edilmektedir. Değerleme nitelikleri; değerlemenin amacına göre değişmekte olup, sıklıkla taşınmazın olduğu gibi veya halihazır duruma göre değerlemesi (aktüel nitelikler), taşınmaza belirli ıslah ve iyileştirme yapıldığı varsayılarak değerleme yapılması (potansiyel veya tadilat değerlemesi) ve son olarak taşınmazın normal bir müteşebbis tarafından işletilmesi durumunda sahip olacağı nitelikleri esas alan normal nitelikler (tipik işletmecilik sistemi) olabilecektir. Başlıca değerleme nitelikleri aşağıda özet olarak tanımlanmıştır.

Taşınmazın bugünkü nitelikleri veya değerleme zamanında sahip olduğu vasıfları ile olduğu gibi incelenmesi halinde değerleme niteliği “aktüel nitelik” olarak alınmış olmaktadır. Bu yaklaşım özellikle arazinin kamulaştırma bedelinin takdiri ve konut kredilerinde teminat değerlemesinde soruna neden olmaktadır. Yapı taban alanı ve kat yüksekliği imar planına uygun olmayan konutların teminat değerinin olduğu gibi alınması halinde, fiili durum değeri ile yasalara göre olması gereken değer birbirinden farklı olacaktır. Mevzuat ve plana göre olması gereken yapının fiilen olmaması nedeni ile piyasa değeri ve teminat değerinin takdiri süreci hemen hemen imkansız olmaktadır. Taşınmazın kamulaştırma, el atma, kentsel dönüşüm ve yenileme amaçlı değerlemesi ile taşınmazın kira parasının tespitinde “taşınmazın işlem zamanında sahip olduğu niteliklerin olduğu gibi alınması” doğru bir yaklaşım olacaktır.

Taşınmaza belirli bir ıslah yapıldığında alacağı durumun nitelikleriyle inceleme yapıldığı zaman, değerleme nitelikleri “potansiyel yol” veya “tadilat değeri” üzerinden işlem yapılmış olmaktadır. Özellikle eski yapının mevcut durumu yerine tadilat yapıldıktan sonra söz konusu yapının kazanacağı niteliklere göre değerleme yapılması halinde potansiyel değerleme yaklaşımı kullanılır. Tadilat projesi uygulanan yapının kazandığı niteliklere göre bulunan değerden taşınmaza uygulanan tadilat projesinin toplam maliyetinin düşülmesi yoluyla taşınmazın güncel değeri takdir edilmektedir. Burada temel sorun her uzmanın farklı tadilat projesi öngörmesi ve doğal olarak tadilat maliyetinin farklı olması nedeni ile ulaşılan nihai taşınmaz değerinin farklılık göstermesidir. Kiralanan taşınmazın kiracısı tarafından yapılacak tadilat projesinin maliyeti, kiralama süresi ve kiralama süresinin sonunda malike bırakılacak taşınmaza yapılacak yatırımın ekonomik yönden elverişli olup olmadığının tespitinde de bu yaklaşım izlenebilir. Benzer biçimde depremselliğin yüksek olduğu riskli bölgelerdeki yapıların hali hazır duruma göre değerleme çalışmasının yapılması, uzman kişi ve kurumlarca yapılan risk tespitine dayalı güçlendirme projesi de dikkate alınarak güçlendirme maliyeti ve güçlendirilmiş olduğu varsayılacak yapının değerlemesi de yapılabilir. Fiilen güçlendirme yapılmamış bir yapının projesine göre iyileştirme veya tadilatının yapılacağı varsayılarak değerleme yapılması da potansiyel niteliklere dayalı bir çalışma olacaktır.

Taşınmazın normal bir müteşebbis tarafından işletilmesi durumunda sahip olacağı varsayılan niteliklere göre incelenerek değerleme yapılması halinde, değerleme nitelikleri “normal niteliklere” göre alınmış olmaktadır. Taşınmazın güncel piyasa değerinin takdirinde normal niteliklere göre değerleme yapılması en doğru sonucu verir. Bir yerleşim yerinde konutların en sık veya yaygın kullanım biçimi malikinin ikamet ettiği konutlar ise, malikinin ikamet ettiği konutların kira parası üzerinden değerleme çalışmasının yapılmasında, emsal kira analizi ve kira-değer çarpanı üzerinden taşınmazın değerinin bulunması veya varsa emsal satışlar üzerinden işlem yapılması uygun bir yaklaşım olacaktır. Değerleme uygulamalarında özellikle parsel veya tek yapı ölçeğindeki çalışmalarda cadde-sokak veya semtin genelinde yeterli verinin olmaması nedeni ile tipik işletme sistemi veya normal nitelikler genellikle tespit edilemeden parsel veya yapıya özgü niteliklerin normal olduğu varsayılarak işlem yapılması kaçınılmaz olmaktadır.

Arazi değerleme çalışmalarında her bir parselin değerleme niteliklerinin incelenmesinde, arazinin kendi yapısında mevcut olan nitelikleri ile onu işleten müteşebbisten dolayı arazinin kazandığı nitelikleri birbirinden ayırması oldukça güç olmaktadır. Örneğin, bir sulu arazinin konumu, doğal verimliliği onun kendi yapısında olan niteliklerdir. Ancak uygulanan tarım sistemi (ekilen ürünler, münavebe sistemi, bakım ve kullanılan girdiler gibi), varsa ağaç ve bina durumu, sulama sistemi ve tesisleri gibi müteşebbisten dolayı edindiği nitelikler olup, değerleme çalışmasında bu tür niteliklerin ayrıştırılması ve arazinin nihai değerinin takdirinde kullanımı oldukça güç olmaktadır. Eğer bütün malik ve arazi kullanıcıları (kira ve ortakçılıkla arazi işletme gibi) aynı biçimde hareket etmiş olsalar; böyle bir ayırımın yapılmasının bir önemi ve anlamı da olmayacaktır. Belirtilen durumda, değerlenen iki arazi arasındaki tek farklılık, sadece yapısal niteliklerden ileri gelecektir. Ancak genellikle müteşebbisler aynı biçimde hareket etmediklerinden, bazen fiziksel nitelikler yönünden birbirinin aynı olan iki arazi, değişik yetenekte müteşebbisler elinde birbirinden farklı gözükebilirler. Hatta aynı arazi bile normal, yetenekli veya yeteneksiz bir müteşebbis tarafından işletilmesine göre değişik aktüel nitelikler gösterebilir. Özellikle satın alma yöntemi ile kamulaştırma işleminde sırf uzlaşma oranını yüksek tutmak ve kısa sürede arazi edinimi işlemini tamamlamak açısından proje alanında aynı yerleşim yerindeki aynı tür veya özelliklerdeki bütün arazilere tek birim değer verildiği gözlenmektedir.

Taşınmazın değerleme zamanındaki durumu veya aktüel nitelikleri dikkate alınarak satış, teminat, vergi veya kamulaştırma değeri takdir edilebilir. Ancak bu yaklaşım normal müteşebbis tarafından işletilmeyen taşınmazın değerlemesinde hatalı sonuç verebilir. Örneğin, yeteneği sınırlı veya zayıf olan bir müteşebbis tarafından işletilen ticari taşınmazın değerlemesinde bu yolun izlenmesi, kötü bir operatörün elinde verdiği randımana göre bir makinenin performans analizinin yapılmasına benzetilebilir. Nitekim, yeteneksiz bir müteşebbis tarafından işletilmesi nedeniyle faaliyet sonuçları başarılı olmayan, fakat yapısal ve konum olarak oldukça verimli olması gereken ticari bir taşınmaz, normal bir müteşebbis elinde oldukça yüksek gelir veya kira getirebilir ya da malikine çok daha yüksek nakit akışı sağlayabilir. Halbuki, yapısı verimsiz olduğundan dolayı kötü durumda olan taşınmaz, sadece müteşebbisin değişmesi ile fazla değişim göstermez. Dolayısıyla bu ikinci duruma göre taşınmazın değeri, birinci duruma oranla daha düşük olacaktır.

Örneğin, fiilen yıllık 880.000 TL gelir getiren A ve B taşınmazlarının satış değerinin takdiri için değerleme uzmanının görevlendirildiğini varsayalım. Bunlardan A taşınmazı, fiziksel yönden çok iyi, fakat değerleme zamanında yeteneksiz bir müteşebbis elinde olduğu için 880.000 TL gelir getirmektedir. Buna karşılık B taşınmazı ise fiziksel yönden A taşınmazına göre oldukça kötü durumda olmasına rağmen, çok yetenekli bir müteşebbis tarafından işletildiği zaman 880.000 TL gelir verdiği gözlenmektedir. Böyle bir durumdaki iki taşınmazdan A taşınmazına, aktüel olarak aynı gelire sahip olmasına rağmen, B taşınmazına oranla daha yüksek bir satış veya piyasa değeri takdir edilecektir. Zira A taşınmazının, normal bir müteşebbis tarafından işletilmesi durumunda 880.000 TL’den daha yüksek (örneğin 1,5 milyon TL gibi) bir gelir getireceği halde, B taşınmazı normal bir müteşebbis elinde 880.000 TL’dan daha az örneğin 560.000 TL gelir getirebilecektir. Buna göre pazar koşullarının taşınmazın bugünkü durumuna oranla normal nitelikleri ve yapısal özellikleri ile tadilat çalışmaları veya iyileştirme uygulamalarına da değer atfettiği ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla bir taşınmazın piyasa değerinin tahmininde, eğer normal değillerse, aktüel niteliklerine göre işlem yapmanın yanlış olacağı açıktır.

Özellikle gelir yönteminde iyi yönetilemeyen taşınmazı geliri düşük olacağından değeri de olması gerekenden daha düşük saptanırken, çok iyi yönetilen taşınmazın değeri ise, geliri yüksek olacağından daha yüksek saptanabilir. Taşınmazın bulunduğu bölgede gelir birim (kapalı alanın metrekaresi) başına 2.000 $ ile 3.500 $ arasında değişmektedir. Benzer taşınmazların ortalama geliri 2.860 $ ve en çok rastlanan gelir ise 2.665 $ olarak bulunsun. Değerleme çalışmasında geliri 2.000 $ veya 3.500 $ olarak almak normal olmayan tahminlerin ortaya çıkmasına yol açar. Değeri 2.000 $ olarak alındığı zaman eksik, 3.500 $ alındığı zaman da aşırı veya yüksek değerleme söz konusu olacaktır. Burada dikkate alınacak değerin en yaygın karşılaşılan değer (yani tepe değeri veya mod) olması (2.665 $) daha isabetli olacaktır. Bazı değerleme uzmanları, tipik yöntem olarak aktüel durumun dikkate alınması gerektiğini önerirler. Bu yaklaşım, taşınmazın brüt ve net gelirinin hatalı hesaplanmasına ve gelir değerinin, piyasa koşulları ve sürdürülebilirlik amacı ile çelişmesine neden olmaktadır. Değerlemede esas olan taşınmazın fiili durumu ile yaygın kullanım ve yönetim biçimi ile karşılaştırma yaparak rasyonel çözüme ulaşmak olmalıdır. Eğer uygulanan yönetim biçimi bölgede yaygın olan tipik yönetim modeli ile örtüşüyorsa, aktüel durumu kullanmak uygun olacaktır. Aksi durumlarda tipik yöntemin dikkate alınması gerekli olacaktır. Özelikle hızla büyüyen kentlerin genişleme alanında bulunan araziler ve diğer taşınmazların sadece tarımsal faaliyet temel alınarak etkin ve verimli kullanım değeri ile tipik işletmecilik modeline dayalı değerleme çalışması, genellikle pazar değerinin doğru ve tutarlı tahminine olanak vermez.

Değerleme teorisinde taşınmazın piyasa değerinin tahmininde genellikle taşınmazın olduğu gibi incelenmesi istenmektedir. Taşınmazın değerleme zamanında sahip olduğu niteliklere göre işlem yapılması, bazen istenmeyen sonuçların ortaya çıkmasına neden olabilir. Örneğin ruhsatına göre brüt alanı 150 metrekare olması gereken konutun brüt alanının 220 metrekare olması durumunda aktüel niteliklere göre yapının teminat değerinin takdir edilmesi halinde, teminat alınan yapının mevzuata uygun olarak inşa edilmemiş olduğu ve söz konusu yapının teminat olarak alınmasının finansal kesimin riskinin artmasına neden olacağı açıktır. Ancak mevcut konut kredisi uygulamasında birçok yapının imar planına göre çekme mesafesi, yapı taban alanı ve toplam inşaat alanı ve doğal olarak brüt yapı alanına uygun olarak inşa edilmemiş yapı sayısının fazlalığı nedeni ile belirtilen sorunun açılması için mevcut durum (taşınmazın olduğu gibi kullanılması durumunda değeri) ile yasal durum değeri (varsayılan niteliklere göre değer veya bir anlamda mutasavver niteliklere göre) gibi iki farklı değerin zorunlu olarak takdir edildiği gözlenmektedir. Esasen taşınmazın yasalara uygun olarak değerinin takdir edilmesi normal olmakla birlikte, fiilen mevcut olan yapının yasalara uygun olarak inşa edilmemiş olduğu, fiilen mevcut olmayan yapının değerinin takdir edilmesinin de adeta tasarlanan kullanım biçimi veya mutasavver kullanım biçimine göre değerleme yapılması anlamına geleceği göz önünde tutulmalıdır.

Konut, ticari taşınmaz ve diğer yapıların değerleme işlemlerinde, taşınmazın normal olarak sahip olması gereken niteliklerine sahip olmadığı, imalatın eksik olduğu ve gerekli bakım-onarım çalışmalarının yapılmamış olduğu tespit edilirse, öncelikle yapının tam olarak imal edildiği varsayılarak değerleme yapılması ve daha sonra eksik imalatın bu değerden düşülmesi yoluyla yapının güncel koşullarına göre değerinin ortaya konulması gerekecektir. Benzer biçimde bir yerleşim yerinde bütün yapıların bakımlı olması ve değerlenen yapının bakımsız olması halinde, incelenen bakımsız yapıya uygulanacak yıpranma oranı yükseltilerek değer düzeltme işlemi yoluna gidilecektir. Yapının mevcut durumu, varsa eksik imalatın tespiti ve imalat sonrası yapılan ruhsatlı veya ruhsatsız tadilat çalışmalarının tespiti için öncelikle mimari ve diğer uygulama projelerinin incelenmesi ve ulaşılacak sonuçlara göre işlem yapılması zorunlu olacaktır.

1.6.2. Türk Hukuk Sisteminde Sık Kullanılan Değerleme Nitelikleri

Taşınmazın niteliklerinin analizi, uygun değerleme yöntemlerinin seçilmesi ve nihai taşınmaz değerinin ortaya konulması özellikle kamulaştırma ve kamu taşınmazlarının farklı amaçlarla değerleme çalışmasında önemli sorunlara yol açmaktadır. 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (Resmi Gazete, Tarih: 18.07.2001, Sayı: 24466) kapsamında yapılacak değerleme ve özellikle satış işlemleri “rayiç bedel” üzerinden yapılacaktır (Md. 3). Hazineye ait taşınmazların satış bedeli peşin veya taksitle ödenebilmektedir. Taksitle ödeme halinde, satış bedelinin en az dörtte biri peşin, kalanı en fazla iki yılda ve taksitlerle kanunî faizi ile birlikte ödenir. 4706 Sayılı Kanun kapsamındaki bedelli irtifak hakkı tesis işleminde de taşınmazın rayiç bedeli esas alınacaktır. Ancak rayiç bedelin tespitinde kullanılacak ölçütler açıkça kanunda sıralanmamıştır. Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik (Resmi Gazete, Tarihi: 19.06.2007, Sayı: 26557) ile tahmin edilen bedel, bedel tespit komisyonunca tespit edilecek olup, bedel tespit ve takdirinde, taşınmazın konumu ve özellikleri göz önünde bulundurulmak suretiyle rayiç bedel esas alınacaktır (Md. 12).Özellikle tapuda kayıtlı taşınmazın, bu kayda göre mahalle veya köyü, mevki, sokağı, cinsi, yüzölçümü, hisse ve imar durumu, varsa tapu tarihi, pafta, ada, parsel veya cilt, sahife ve sıra numaraları ve fiili durumu, taşınmaz tapuda kayıtlı değil ise, ölçekli krokisi, yüzölçümü ve fiili durumu analiz edilecek ve işin şartnamesinde bu hususlarda bilgi bulunacaktır (Md. 10).

6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun (Resmi Gazete Tarih: 26.04.2012, Sayı: 28275) kapsamında yapılacak değerlemede “rayiç bedel” esası getirilmiş olup, kanunda rayiç bedel, satılacak taşınmazların 08.09.1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu veya 29.06.2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun hükümlerine göre tespit ve takdir edilen bedeli ifade etmektedir. 6292 Sayılı Kanun kapsamında hak sahipliği ile ödenmesi gereken bedel konuları özel olarak düzenlenmiştir. Orman vasfını yitirmiş araziler (6831 sayılı Orman Kanununun 2’inci maddesinin b fıkrası (2B alanlarında bulunan taşınmazlar) hakkında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenen güncelleme listelerine veya kadastro tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre oluşturulan tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre; söz konusu taşınmazların 31.12.2011 tarihinden önce kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen kişilerden bu taşınmazları satın almak için süresi içerisinde idareye başvuran ve idarece tespit edilen satış bedelini itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul edenler bu Kanuna göre hak sahibi sayılacaktır. Burada özellikle idare tarafından tek yanlı olarak takdir edilen bedelin dava konusu edilmemesinin hak sahipliği için ölçüt olarak alınması, hem uluslararası değerleme standartları, hem de değerleme biliminin temel ölçütleri ile çelişen bir yaklaşım olmaktadır. Bunun dışında 2B alanlarında hak sahiplerine doğrudan satılacak olan taşınmazların satış bedeli; 400 metrekareye kadar olan kısmı için rayiç bedelin % 50’si, fazlası için rayiç bedelin % 75’i üzerinden hesaplama yapılacaktır. Birden fazla taşınmazda hak sahibi olunması halinde % 50 satış bedeli saptanması, hak sahibinin tercih edeceği sadece bir taşınmaz için uygulanır. Bir taşınmazdaki hak sahipliğinin devredilmesi halinde % 50 satış bedeli tespiti, taşınmazın sadece 400 metrekaresi için ve hak sahiplerinin hisselerine oranlanarak uygulanır. Ancak, tamamen ve münhasıran bilfiil tarımsal amaçlı olarak kullanılan ve üzerinde tarımsal amaçlı yapılar (mandıra, sera, ağıl, kümes vb.) ile sürekli ikamet amacıyla kullanılan konut hariç yapı bulunmayan yerler için satış bedeli, rayiç bedelin % 50’si üzerinden hesaplanır, bu şekilde satılan taşınmazların sonradan farklı amaçla kullanılması halinde, taşınmazın satış tarihi itibarıyla rayiç bedelinin % 75’i üzerinden hesaplanacak bedel esas alınarak aradaki fark kanuni faizi ile birlikte ecrimisilin tarh, tahakkuk ve tahsiline ilişkin hükümler uyarınca kayıt malikinden tahsil edilecektir.

Hazine taşınmazlarının satış ve sınırlı ayni hak tesisi amaçlı değerleme çalışmalarında, taşınmazın mevcut durumu ve değerleme zamanındaki nitelikleri esas alınmaktadır. Türkiye’de arazi yönetimi ve mülkiyet hakkının kullanımı bakımından temel kısıtlayıcı unsurların başında farklı alan ve eser koruma statüleri gelmektedir. Sit Alanlarında Kalan Taşınmazların Hazine Taşınmazları İle Değiştirilmesi Hakkında Yönetmelik (Resmi Gazete, Tarih: 22/05/2010, S:27588) ile gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan, içinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları bulunması nedeniyle sit alanı ilan edilen ve kesin inşaat yasağı getirilen taşınmazların Hazine taşınmazları ile değiştirilmesi usul ve esasları tespit edilmiştir. Bu kapsamda yapılacak değerleme çalışmasında; sit alanında kalan gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine ait taşınmazların bedellerinin tespitinde, sit alanı ilan edilmeden önceki fiili ve hukuki durumları dikkate alınacak, sit alanında kalan gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine ait taşınmazların üzerinde bina ve tesis bulunması halinde, malikinin başvurusu üzerine rayiç bedeli, 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11’inci maddesi hükümlerine göre belirlenerek Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ödenecektir. Bu işlemde taşınmazın üzerinde sökülüp götürülebilecek sabit olmayan tesis ve yapılara, ağaçlardaki meyvelere, tarladaki ürüne değer takdir edilmez. Trampa yapılsa dahi, Maliye Bakanlığı’nca verilen süre içinde malik tarafından sabit olmayan tesis ve yapıların kaldırılmasına, mevsiminde meyvelerin toplanmasına, ürünün hasadına bir defaya mahsus olmak üzere izin verilecektir (Md. 7).

Hazine taşınmazları ile orman vasfını yitirmiş arazilerin satış ve diğer amaçlarla yapılacak değerleme çalışmaları, koruma alanlarındaki taşınmazların trampa amaçlı değerlemesi ile kamulaştırma amaçlı değerleme işlemlerinde taşınmazların hali hazır durumları (aktüel veya fiili nitelikleri) esas alınarak değerleme çalışması tamamlanacaktır. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11’inci maddesine göre değer tespitinde arazi, arsa ve yapının mevcut durumu esas alınacak, taşınmazın cins ve nevinin analizi resmi belgeler ve fiili duruma göre yapılacak, arazilerin mevki ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri ve arsa vasfını kazanmış taşınmazların değerleme çalışmasında ise, kamulaştırma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değeri tespit ve takdir edilecektir. Açıkça arazi değerlemede mevzuatta aktüel niteliklerin dikkate alınması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Özellikle arazi değerlemede; arazinin nevi ve bulunduğu bölgenin normal kullanım biçimi esas alınarak değerleme yapılması ve bu yolla bulunan normal değerin, arazinin aktüel durumuna göre ayarlanması gerekecektir. Arazinin yapısında mevcut olan niteliklerin (arazinin konumu, doğal verimliliği ve taban suyu seviyesi gibi) değere yansıtılmasında normallik aranmayıp, bunların değerleme çalışmasında olduğu gibi (aktüel olarak) alınması gerekecektir. Normallik, sadece müteşebbis ile ilgili nitelikler (arazi ıslahı, tarım sistemi, yaygın olarak yetiştirilen ürünler, ağaç sermayesi durumu, gübrelenme, sulama gibi) için göz önüne alınacaktır.

Taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespitinde, kamulaştırma yapılmasını gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kar dikkate alınmayacak veya mevcut durumda taşınmazın konumu, çevre özellikleri ve olduğu gibi kullanım koşulları esas alınarak değerleme yapılacaktır. Özellikle 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu (Resmi Gazete: Tarih: 23.07.1983, Sayı: 18113) kapsamında koruma alanlarında yapılacak kamulaştırma çalışmalarında bedel takdirinde, taşınmaz kültür varlıklarının eskilik, enderlik ve sanat değeri dikkate alınmayacak ve kamulaştırma işlemleri, 2863 Sayılı Kanun hükümleri ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerine göre yapılacaktır (Md. 15).

Farklı amaçlarla değerleme çalışmalarında taşınmazın esas alınacak niteliğinin değişmesi gerektiği vurgulanmalıdır. Yasalara göre yapılması gereken değerleme çalışmalarında uzmanın esas alması gereken nitelikler ile kullanması gereken değerleme yöntemleri ya açıkça ilgili mevzuatın amir hükümleri arasında tanımlanmış ya da bazı değerleme konuları ile kısmen veya hiçbir düzenleme yapılmamıştır. Taşınmaz proje geliştirme, etkin ve verimli kullanım analizi ve taşınmaz yatırım stratejilerinin geliştirilmesi gibi alanlarda mutlaka taşınmazın alternatif kullanım biçimlerinin tasarlanması ve olası bütün alternatif kullanım koşulları esas alınarak her bir alternatifte taşınmazın kullanım durumuna göre ayrı ayrı gelir, gider ve taşınmaz değerinin analiz edilmesi gerekir. Doğal olarak belirtilen alanlarda taşınmazın olası kullanım alternatiflerinin geliştirilmesi, tasarlanan kullanım biçimlerine göre olası taşınmaz değerlerinin tahmin edilmesi ve potansiyel kullanım alternatiflerinin sonuçlarına göre uygun kullanım veya yatırım kararlarının seçimi gerekli ve hatta yatırım stratejilerinin geliştirilmesi yönünden zorunlu olacaktır.

1.6.3. Taşınmazın Etkin ve Verimli Kullanım Analizi ve Kullanım Olanakları

Etkin ve verimli kullanım (highest and best use) kavramı, “pazar değeri takdirlerinin temel ve ayrılmaz bir parçası” olarak görülmektedir. Bir taşınmazın fiziki olarak mümkün, finansal olarak gerçekleştirilebilir olan, yasalarca izin verilen ve mülkü en yüksek değerine ulaştıran en olası kullanımın tespiti olarak tanımlanır. Yasalarca izin verilmeyen ve fiziki açıdan mümkün olmayan kullanım, yüksek verimliliğe sahip en iyi kullanım olarak kabul edilemez. Bu yöntem binalardaki yıpranma ve eskimenin etkileri, arazi için en uygun iyileştirme (ıslah) ve yenileme çalışmaları ile imar uygulamasında parsellere en uygun imar hakkının verilmesi gibi birçok alanda değerleme yapılmasına imkan verir. Arz ve talep arasında ciddi biçimde dengesizlik olan veya aşırı derecede dalgalanma gözlenen piyasalarda, mülkün en verimli ve en iyi kullanımı, gelecek yıllarda kullanılabilecek bir hak olabilir.

Etkin ve verimli (iyi) kullanım analizi; gayrimenkul piyasasının itici gücüdür. Eğer bir mülkün potansiyel bir kullanım değeri yoksa, piyasa değeri de olamaz. Mülkün değeri; kullanım koşulları veya alternatiflerine bağlı olarak artar. Bir mülkün en etkin ve en verimli kullanımı ve arazi değeri arasında güçlü bir ilişki bulunur28. Etkin ve verimli kullanım analizi değerleme uzmanlarınca çoğunlukla eski yapıların yıkımı ve yeni inşaat yapımı ile mevcut yapıların tadilatına yönelik karar sürecinde sık kullanılır. Eski yapıların yerine imar planına göre izin verilen ve eskisinin yerine yapılacak yeni yapının daha yüksek bir değer üretip üretmeyeceğinin analizi bu yolla belirlenir. Birçok ülkede piyasa eğiliminin yeni bina arayışına yönelik olduğu dikkate alınırsa, arazi üzerinde mevcut olan yapıya tadilat projesi uygulanması veya yıkılıp yeniden inşaat yapılması alternatiflerinin karşılaştırılmasında, iki veya daha fazla alternatiften hangisi taşınmazın değerini maksimum yaparsa, o alternatif seçilir. Ancak koruma statüsü olan yapıların yıkılması söz konusu olamayacağından, bu tür yapılarda uygulanabilecek koruma ve kullanım alternatiflerinin etkin ve verimli kullanım analizi yapılarak en uygun koruma uygulamasına karar verilir. Benzer biçimde arazinin malik veya kullanıcısına maksimum fayda sağlayabilmesi için kullanım biçimi ve yoğunluğunun ne olması gerektiğine karar verme işi de bu analiz ile yapılır. Bu açıdan boş ve yeniden değerlendirilebilecek parsellere oranla tarihi yapıların daha düşük piyasa değerine sahip olmaları doğaldır. Boş imar ve kadastro parsellerinin nispeten yüksek değere sahip olmalarının iki sebebi bulunmaktadır. Bunlar; (i) geliştirilebilir potansiyel büyüklüklerinin olması veya mücavir parsellerin tevhit edilebilme olasılığının bulunması ve (ii) inşa edilecek yeni binanın üstün fiziksel koşulları ve zemin planının olmasının vereceği ekonomik ve diğer avantajlardır.

Örneğin, toplam alanı 12.300 m2 olan parselin üzerinde 780 adet yatak kapasiteli eski bir otel binası bulunmakta olup, mevcut yapının koruma statüsünün olmadığı saptanmıştır. Parselin plandaki işlevi ticaret-turizm alanı olup, yapı yüksekliği serbest, inşaat emsali 3.00, müştemilat, peyzaj ve rekreasyon tesisleri ile kot altında kalan kısmın inşaat emsaline dahil edilmeyeceği plan notlarında vurgulanmıştır. Parselin üzerine yeni inşaat yapılması halinde toplam kapalı alan kot üzeri 36.900 m2 ve kot altı 18.500 m2 olabilmektedir. Benzer otel projelerinin kesinleşen birim maliyet bedeli, peyzaj, çevre koruma yapıları, altyapı ve rekreasyon tesisleri dahil 1.450 TL/m2 ve tadilat maliyeti ise 32.300.000 TL olarak tahmin edilmektedir. Taşınmazın etkin ve verimli kullanımı ilkesine göre yatırımcının tercihinin ne olması gerekir?

Öncelikle etkin ve verimli kullanım analizinde parselin otel ve otel dışı yatırımlar için fiziksel olarak uygunluk analizi yapılır. Parselin zemin yapısı, çevre koşulları, bağlantı yolları ve ulaşım olanakları, kıyı ve ormana yakınlık ile diğer fiziksek koşulların uygun bulunması halinde, konaklama sektörüne yönelik yatırımın yapılabilmesi mümkün olur. İkinci olarak yasalara göre konu taşınmazın üzerinde mevcut yapının tadilatı veya yeni projenin geliştirilmesinin mümkün olup olamayacağının araştırılması gerekir. Bu amaçla yapılacak analizlerde; imar hakkı ve plan işlevlerinin uygunluğu, hava mania hattı, askeri yasak ve güvenlik bölgesi ile çevre koruma alanları ile ilişkisi, kıyıya yakınlık ve kıyı-kenar çizgisinin belirlenip belirlenmediği ile taşınmazın tapu kütüğünde kullanımı kısıtlayıcı şerh, beyan ve hakların olup olmadığı irdelenir. Üçüncü aşamada parselin kullanım alternatiflerinin fizibil olup olmadığının analiz edilmesi gerekir. Verilen örnekte tadilat maliyeti 32,3 milyon TL ve yeniden yapım maliyeti; 36.900+18.500 = 55.400*1.450 = 80.330.000 TL olur. Eğer yeni proje yapılması halinde otelin sınıfı (yıldız sayısı) ve kalitesi ile yatak adedi ve sunduğu hizmetlerde artış olacak ve birim hizmet fiyatları da yükselecek ise, yeniden yapımın avantajlı olacağına karar verilir. Diğer bir ifade ile yeniden yapımın getirisi ile maliyetinin ne kadar zamanda telafi edilebileceği, yeniden yapım sonrası otelin yıllık net faaliyet geliri ile tadilat sonrası yıllık net faaliyet geliri ve her iki durumda taşınmaz değerleri analiz edilir ve karşılaştırma çalışması ile en uygun alternatif seçilir.

Otel projesinin tadilat öncesi yıllık net faaliyet geliri 870.000 TL olup, tadilat sonrası bu gelirin % 20 dolayında artması beklenmektedir. Yeniden proje yapılması halinde yatak sayısı iki katına çıkacak, doluluk oranının aynı kalması ve hizmet standardının yükseltilmesi halinde yıllık ortalama net faaliyet geliri 3.875.000 TL ve otel yatırımlarında geçerli kapitalizasyon oranı ise % 10 olarak tahmin edilmektedir. Buna göre otel yatırımına yönelik rasyonel karar ne olmalıdır?

Taşınmazın temel kapitalizasyon eşitliğine (değer = net gelir/kapitalizasyon oranı) göre değeri aşağıdaki gibi hesaplanacaktır:

Hali hazır taşınmaz değeri = 870.000/0,10 = 8.700.000 TL

Tadilat sonrası taşınmazın değeri= (870.000*1,20)/0,10 = 10.440.000 TL

Yeni projenin yapılması halinde taşınmazın değeri = 3.875.000/0,10 = 38.750.000 TL

Taşınmazın üzerinde yeni proje yapılması ile taşınmazın gelir değerinde 4,45 kat artış sağlanmakta iken, tadilat projesinin maliyeti ile yeniden yapım maliyeti arasında 2,49 kat farklılık bulunmaktadır. Tadilata oranla daha yüksek maliyetli olan yeniden yapım projesi, taşınmazın toplam değerinde daha yüksek artış sağladığına göre yeniden yapım avantajlı gibi görülmektedir. Etkin ve verimli kullanım ilkesine göre mevcut projede tadilat yapılması yerine taşınmazın değerinde artış sağlayan yeni projenin tercih edilmesi uygun olur. Ancak yeni projenin maliyeti, proje finansmanı, yıllık işletme geliri ile giderlerin detaylı olarak analiz edilmesi de gerekecektir.

Etkin ve verimli kullanım analizi, tarihi binaları restore etme ve koruma uygulamalarında sık kullanılır. Öncelikle tescilli tarihi binaların yıkımının yasal ve pratik olmadığı bilinmelidir. Bu yüzden koruma uygulamaları; sosyal, kültürel ve mimari olan alternatif tercihleri harekete geçiren teşviklerle sübvanse edilmektedir. Bu tür yapıların etkin ve kullanım analizini yapmak, değerleme uzmanı için yeni bir binanın analizinden daha zor olacaktır. Değerleme uzmanı ekonomik kullanım ilkeleri ile yönlenecek ve onu kılavuz olarak kullanacaktır. Bu sebeple uzman geleneksel uygulamaları uyarlamak zorunda olacaktır. Uzman, sosyal ve kültürel sınırlamaların olduğu yerlerde yıkımı bir alternatif olarak görmemelidir. Ancak arazi değerlemede; yasal ve ekonomik faktörler, soysal ve kültürel faktörlerden daha ön planda tutulur. Birçok kentte kamusal eğilimlerin de bu yönde olduğu dikkati çekmekte olup, sırf bu yüzden birçok koruma projesi devlet desteği veya sübvansiyonu olmadan tamamlanamamaktadır. Taşınmazın sadece kültürel faydası değil de ekonomik faydasının da olması durumunda, tarihsel ve kültürel değer taşıyan yapıların, bulundukları parsellerle korunmasına yönelik girişimlerin maliklerden de geldiğine tanık olunur. Durum her ne kadar böyle olsa da, bu bölgelerde kullanılmayan önemli bir gelişme potansiyeli de olabilir. Mülk sahiplerinde, devlete bağlı olmaya karşı bir korku yaygındır. Ayrıca yüksek gelirli alıcıların hali hazır malikleri yerinden etmesi korkusu gibi sebeplerle de tarihi bölgelerin geliştirilmesine karşı sürekli bir direncin olduğu gözlenmektedir. Ancak gayrimenkul piyasalarında değişimin sürekli ve kaçınılmaz olduğu görülmekte olup, tarihi binaların sahip oldukları tasarımın uzun süre kullanılamadığı, bu değişimin tarihi mülklerde tahribata yol açabildiği vurgulanmalıdır.

Taşınmaz bilimlerinde etkin ve verimli kullanım analizi; teorik gibi görülmekle birlikte, arazi geliştirme ve uygun yatırım kararlarının analizi, parsellere imar hakkının verilmesi, planlamada eşitlik, adalet ve imar hakkı ilişkilerinin değerlendirilmesi ve özellikle kadastro parsellerine imar hakkının verilmesinin neden olabileceği değer artışı ile plan tadilatlarının neden olabileceği rant artışının ölçülmesi ve kentsel rant29 yönetiminde anahtar role sahiptir.

İmar planında işlevi prestij hizmet alanı olarak ayrılmış olan ve toplam alanı 234.500 m2 olan parselin üzerinde girişimcilerin istekleri ve piyasa gerekleri çerçevesinde apartman tipi konut, işyeri (ofis), otel-motel ve diğer (rezidans ve perakende) gibi kullanımların yapılabilmesinin mümkündür. Ticari amaçlı kullanılabilecek taşınmazın alternatif kullanım biçimlerine göre yatırım tutarları, masrafları ve işletme gelirleri aşağıda verilmiştir. Taşınmazın olası kullanım biçimlerine tahsis edilmesini kısıtlayan her hangi bir yasal ve fiziksel engel bulunmayıp ekonomik ömürleri de eşit olacaktır. Taşınmaz yatırımları için geçerli kapitalizasyon oranı % 10 olduğuna göre incelenen taşınmazın en etkin ve verimli kullanım biçimi aşağıdakilerden hangisi olabilir?

Göstergeler

Kullanım Biçimleri

Konut

İşyeri (Ofis)

Otel-Motel

Diğer Ticari Kullanımlar

Yatırım Tutarı (TL) (1.Yıl)

1.020.000

1.550.000

1.850.000

1.150.000

İşletme Masrafları (TL) (2.-20.Yıl)

340.000

600.000

940.000

690.000

İşletme Gelirleri (TL) (2.-20.Yıl)

850.000

2.010.000

4.200.000

1.230.000

Taşınmazın mevcut imar hakkına uygun olarak dört alternatif kullanım alanında yatırım tutarı (I0), işletme gideri ve işletme geliri dikkate alınarak bugünkü değeri hesaplanacaktır. Her dört alternatifte yatırım süresi 1 yıl ve işletme dönemi 2-20 yıl olarak alınacaktır. Yatırım alternatiflerinin gelir ve giderleri arasındaki farkın bugünkü değeri ile birinci yılın sonundaki yatırım tutarının ekonomik ömrün başındaki tutarı esas alınarak yatırımın toplam bugünkü değeri analizedilecektir:

Taşınmazın bütün kullanım biçimlerinde inşaat süresi bir yıl olup, yatırım tutarı olarak verilen parasal değer, birinci yılın sonundaki toplamı göstermektedir. Örnek olarak konut (rezidans) yatırımının işletme geliri ile gideri arasındaki fark 510.000 (850.000-340.000) olup, bu fark 2-20 yıllar arasında aynı olduğuna göre finans alanındaki taksit özelliğini (DT) taşımaktadır. Konut inşaatının sabit yatırım bedeli (1.020.000) ile taksitin bugünkü değeri aşağıdaki gibi bulunur:

1014-Gayrimenkul_Degerleme_Esasları_31122017_pdf__sayfa_44___508_

Analiz sonuçlarına göre taşınmazın üzerinde gerçekleştirilecek projelerden en yüksek bugünkü değeri otel-motel yatırımı teşkil etmekte ve bunu ofis yatırımı izlemektedir. Sonuç olarak en yüksek avantajı taşınmazın üzerinde inşa edilecek otel-motel yatırımı sağlamakta ve taşınmazın etkin ve verimli kullanım biçimi taşınmazın turizm sektörüne yönelik yatırım projesine ayrılması olarak ifade edilmelidir. Taşınmaz yatırım kararlarının analizi ve özellikle etkin ve verimli kullanım kararının geliştirilmesinde, taşınmaz projesinin riskleri ve duyarlılık analizinin özel öneminin olduğu, geleceğe yönelik senaryoların geliştirilmesinde her bir seçeneğin risk derecesinin kapsamlı olarak analiz edilmesi ve gelir tahminleri, gider analizleri ve nakit akışları ile kapitalizasyon oranlarının risk derecelerine göre uyarlanması gerekir.

Arazi kullanım biçimlerinin değerlendirilmesi ve değerleme yönünden etkinlik ölçümünde sıklıkla etkin ve verimli kullanım analizi yaklaşımı esas alınır. Etkin ve verimli kullanım analiz iki aşamalı işlem gerektirir. Birinci aşamada arazinin boş veya ham olarak durumu ve mümkün olan etkin ve verimli kullanım alanlarının tespiti ve ikinci aşamada arazinin ıslahı veya niteliğinin iyileştirilmesi durumunda değerinin tespiti yapılır. Arazinin potansiyel nitelikleri ya sübjektif olarak bireysel araştırmacı veya uzman tarafından irdelenir ya da ekip çalışması, beyin fırtınası, panel veya delphi tekniği gibi bir grubun değerlendirmesi alınarak nitelik tanımlaması yapılır. Örneğin, bir yerleşim yerinde şehrin gelişme aksı üzerinde alanı 150.000 m2 olan arazinin etkin ve verimli kullanım analizi yapılacaktır. Arazinin hali hazır koşullarda yerel piyasadaki ortalama alım-satım değeri 5,0 TL/m2 olarak ölçülmektedir. Arazinin yakın çevresindeki organize sanayi bölgesi ve müstakil konut yerleşimlerinde farklı imar ve kullanım özelliklerine sahip parsellerin ortalama alım- satım değerleri elde edilmiş ve aşağıda listelenmiştir:

Birinci Aşama

Boş veya Ham Arazinin Değeri (TL/m2) (Piyasa Değerinden Çok Olası Gelir Değeri)

5,0

İkinci Aşama

Arazi Kullanım Alternatifleri

Maliyeti (TL/m2)

Satış Değeri (TL/m2)

Zaman Maliyeti (TL/m2)

Parselasyon (Konut)

2,5

15,0

?

Parselasyon (Sanayi Yerleşimi)

2,5

18,5

?

Parselasyon (Günübirlik Turizm)

2,5

14,5

?

Koruma Alanı

2,5

5,0

?

Halka Açık Rekreasyon Alanı

2,5

8,3

?

Üçüncü Aşama

Hangi Alternatif En Mantıklı, Verimli, Karlı ve Yasal Yönden Uygun Olur?

?

?

?

Dördüncü Aşama

Araştırmanın Sonuçlandırılması

?

?

?

Mantıklı ve alternatif kullanım biçimlerinin işçilik, sermaye ve müteşebbislik için gerekli olan karşılıkları (ödemeleri) çıktıktan sonra, en yüksek verimi sağlayan kullanım biçimine karar verilmesi gerekir. Bu karar, arazinin boş veya ham haline göre en etkin ve verimli kullanım alanı olarak tanımlanır. Analiz aşamasında özellikle;

(i) çevredeki arazi kullanım tipleri her zaman optimum kullanımları göstermemesi,

(ii) mevcut arazi kullanımlarının optimum olmayabilmesi ve

(iii) mevcut zonlama, taşınmazın etkin ve verimli kullanımı ile tutarlı olmayabileceğine dikkat edilmesi gerekmektedir.

İncelenen örnek olayda arazinin olası bütün kullanım durumlarına göre kadastro parselinin imar parseline dönüşümü için gerekli olan zaman ve zaman maliyetinin aynı olduğu varsayılsın. İmar uygulaması sonrası bugünkü değer üzerinden en yüksek piyasa değerini veren sanayi amaçlı uygulama planı ve parselasyon yapılması, taşınmazın etkin ve verimli kullanım biçimi olarak kabul edilmelidir. Ancak arazinin koruma statüsü olan herhangi bir bölge içinde olması halinde bu biçimde alternatif geliştirilmesi anlamsız olacaktır. İncelenen taşınmaza 120 m yatay mesafede bulunan doğal gölün de arazi üzerinde proje geliştirme amacı dahilinde kullanımı hedeflenmektedir. Ancak sulak alanların korunması ve sulak alanların çevresinde tesis edilecek koruma zonlarına göre konu taşınmazın mutlak koruma alanı içinde kalması gerekli olup, buna göre taşınmazın üzerinde inşaat faaliyet yapılması mümkün olamayacaktır. Koruma statüsü dikkate alındığı zaman taşınmazın etkin ve verimli kullanım analizi anlamını yitireceğinden, olduğu gibi bırakılması veya ham arazi (koruma alanı) olarak işlem görmeye devam etmesi kaçınılmaz olur.

GİRİŞ: DEĞERLEME UZMANLIĞININ GELİŞİMİ VE GELECEĞİ

1. Mülkiyet Hakkı, Taşınmaz Yatırımları ve Değerleme İlişkileri

Tarihsel gelişim sürecinde insanın ihtiyaç duyduğu malların üretilmesi, tüketilmesi ve yararlanılması sosyal bir çevrede gerçekleştiğinden, bu mallara kimin nasıl sahip olacağı gibi sosyal bir sorun ortaya çıkmış ve mülkiyet, hukuk konusu olma niteliğini kazanmıştır. Mülkiyet anlayışı yine tarihsel süreç içinde, klasik mülkiyet anlayışından, modern mülkiyet anlayışına dönüşmüştür. Klasik mülkiyet anlayışında, mülkiyet hakkı, sınırsız bir kullanım hakkını sağlarken, modern mülkiyet anlayışında mülkü kullanım hakkının toplum yararı veya daha dar bir çerçevede kamu yararı gerekçesi ile sınırlanması gerekli olmaktadır. Taşınmaz mülkiyeti konusu her ne kadar hukuki bir kavram olarak görülmekte ise de ekonomik gelişme ve düşünce tarihi ve kamu ekonomisinde her zaman özel öneme sahip olmuştur.

Bir üretim faktörü olarak arazi; yerin yüzeyi, yeraltı ve yeryüzünü çevreleyen atmosfer tabakasını kapsamakta ve arazi mülkiyeti üç boyutlu olarak ele alınmaktadır. Birçok ülkede üretim faktörü olarak arazi mülkiyetinin kapsamına; arazinin üzeri, yüzeyi ve altındaki yapı ve tesisler de dahil edilmektedir. Arazinin coğrafi konumu ve buna bağlı iklim özellikleri de arazi faktörünün içinde ele alınmaktadır. Arazi kaynakları üzerinde; kamu mülkiyeti ve özel mülkiyetin söz konusu olması yanında özellikle gerçek (yabancılar dahil) ve özel hukuk tüzel kişilerine mülkiyet hakkının verilmesi, taşınmaz piyasalarının oluşumuna imkan vermekte ve değerleme çalışmasına gereksinim duyulmasına neden olmaktadır.

Literatür ve uygulamada; arazi, toprak, gayrimenkul (taşınmaz), emlak ve mülk gibi kavramlar sıklıkla kullanılmakla birlikte bunların genel olarak özdeş olmadığı bilinmektedir. Arazi; gayrimenkul mülkiyetinin temeli ve önemli bir parçası olarak ele alınmaktadır. Toprak kavramı ise sıklıkla derinliği tanımlamak için kullanılmaktadır. Arazi üç boyutlu iken, toprak tek boyutlu olarak ele alınmakta ve yeryüzünden yerin çekirdeğine kadar olan derinliği ifade etmektedir. Gayrimenkul varlığı içinde ticari alım-satıma konu olanları tanımlamak için emlak veya ticari gayrimenkul kavramları tercih edilmektedir. Mülk kavramı ise; taşınır ve taşınmazlar ile gayri maddi varlıkları kapsamakta ve taşınmaz kavramından daha geniş biçimde ele alınmaktadır.

Modern dünyada arazi kaynakları ve daha genel olarak gayrimenkul varlığının ekonomik, politik ve sosyal yönlerden önemine ilişkin birçok şey söylenebilir. Doğa; insanlara yaşam alanı sağlamakta, gıda, lif, hammadde ve enerji ihtiyaçlarını karşılamakta ve mutlulukları için gerekli fırsatları sağlamaktadır. İnsanlar araziye fiziksel çevreleri, beslenmeleri, dokuma ve giyecek yapımında kullandıkları malzemeleri karşılamak, barınma, imalat, konut, ticaret ve sanayi tesislerinin inşası, sosyal yaşam alanı olanakları, manzara, açık ve yeşil alanların tesisine yönelik olarak ihtiyaç duyarlar1. Bilinen tarih boyunca insanlara yiyecek, içecek, giyecek, barınma ve ticaret ürünleri sağlayan arazi, çok amaçlı kullanım olanağına sahip bulunmakta ve kısıtlayıcı düzenleme olmaması halinde arazi kaynakları, en yüksek getiriyi sağlayan alternatiflere ayrılmaktadır. Arazinin kentsel ve kırsal yerleşim yeri, tarım, orman, mera ve diğer amaçlara ayrılması; ekonomik, doğal, sosyal ve politik faktörlere bağlı olarak gerçekleşmektedir. Tarihsel gelişim sürecinde toplumların ekonomik yaşamı ve hatta siyasetin anahtarı olan arazi ve arazi hakları için birçok savaşın yapıldığı ve ülkeler arasındaki anlaşmazlıkların temel kaynağını arazinin teşkil ettiği bilinmektedir.

Özellikle 20’nci yüzyılın ortasından bu yana hemen her ülkede kırsal alanlardan belirli bölge ve şehirlerde yoğun iç ve dış göç akışı gözlenmekte ve kent alanları ve kıyılarda fiziksel nüfus yoğunluğu büyük ölçüde artmaktadır. Aynı dönemde tarım faaliyetleri ve kırsal alanda köklü değişim yaşanmış ve modern teknolojinin sayesinde artık geniş arazilerin işlenmesinde daha az işgücüne ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. Arazinin tarihsel kullanımının ve insan-arazi ilişkilerinin değişmiş olmasına rağmen, arazi mülkiyeti önemini korumuştur2. Artan kent nüfusu ve kentsel mekan talepleri de; kentte taşınmaz değerlerinin hızla yükselmesine ve hanelerin başlıca harcama kalemlerinin konut giderleri olarak kendini göstermesine neden olmuştur. Arazi edinimi, imar hakkı ve gayrimenkul yatırımları; birçok ülkede kişilerin toplam servetleri ve finansal varlıklarının temelini oluşturmayı sürdürmektedir. Kırsal kesimde arazi verimliliği ve değeri; esasen ürün kapasitesi ve geliri ile ölçülürken, kentsel kesimde arazinin imar hakkı, konumu ve olası kullanım biçimleri ile sosyal ve kültürel alanlara ulaşımı başlıca değer oluşturan faktörler olarak sayılmaktadır. Bunun da ötesinde birçok finansal kurum ve şirketin başlıca yatırım alanları arasında “oldukça güvenli olması” nedeni ile gayrimenkul yatırımları yerini korumakta ve geleneksel olarak hızlı gelişen ülkelerde gayrimenkul yatırımları oldukça yüksek getiri sağlama eğilimini sürdürmektedir.

Mülkiyet, varsa mevzuattaki kısıtlamalara tabi olarak malike mülkü kullanma hakkını verir. Özel mülkiyet hakkı ile mülke yapılan yatırım ile yatırımın karşılığı güvence altına alınabilir. Mülkiyet, tek tek veya ayrı olarak ele alınabilecek bir dizi hakkı da içerir. Bu haklar her bir çubuğun ayrı bir hakkı temsil ettiği bir demet çubuğa benzetilebilir. Malikin mülküne girme ve kullanma hakkı, satma veya mülkiyet üzerindeki bazı hakları (kiralama hakkı ve bu hakları bağışlama hakları gibi) da içermektedir. Mülkiyet hakkı ve sınırlı ayni haklar ayrı ayrı değerleme konusu olmaktadır. Türk Hukuk Sisteminde Medeni Kanununda eşya üzerinde sağladıkları hak ve yetkilerin kapsam ve niteliklerine göre sınırlı ayni haklar üç grupta toplanmış olup, bunlar; irtifak hakları (Md. 779-838), taşınmaz yükü (Md. 839-849) ve rehin hakları (Md. 851-972)’nı içermekte ve çıplak mülkiyet yanında söz konusu haklar da değerleme konusu olmaktadır.

Profesyonel anlamda taşınmaz yatırımları ve taşınmaz yönetimi kavramlarının maliklerin amaçlarını karşılamak için mülkiyet hakkının korunduğu bir idari, hukuki ve sosyal süreç olarak geliştiği gözlenmektedir. Profesyonel bir iş olarak taşınmaz yönetimi üç ana faaliyetin sonucu olarak görülmektedir. Bunlar; (i) bireylerin taşınmaz edinimine olanak veren yasal ve kurumsal sistemlerin geliştirilmesi, (ii) yapı stokunun geliştirilmesi ve (iii) gelir getiren taşınmazlarda sağlıklı mali süreçlerin gerçekleştirilebilmesi için profesyonel idare ve danışmalık hizmetlerini gerekli kılan ekonomik sistemlerin geliştirilmesidir. Günümüzde taşınmaz mülkiyeti ve yönetiminin tarihsel gelişiminde yasal ve kurumsal düzenlemelerin yanında taşınmaz yöneticileri ve yatırımcılar ile para ve sermaye piyasalarının da önemli rollerinin olduğu dikkati çekmektedir3. Birçok alanda olduğu gibi, gayrimenkul yatırımları, finans sektörü ile iç içe geçmiş ve adeta piyasaya entegre bir yatırım alanı niteliğine dönüşmüştür.

2. Değerleme Uzmanlığı ve Çalışma Konularının Gelişimi

Ekonomik düşüncenin gelişimi, mülkiyet sisteminin doğuşu ve değerleme biliminin kurumsallaşması arasında doğrudan ilişki bulunmaktadır. Esasen değerleme bilimi; ekonomi ve işletme bilim alanlarının çalışmaları ve daha sonra hukuk, mühendislik, mimarlık, tarım ve ormancılık gibi meslek dallarının katkıları ile 20’nci Temelde değerleme (veya değer biçme, kıymet takdiri, değer takdiri); taşınmaz ve taşınır mal, gelir ve haklara bilimsel yöntemlere göre değer belirleme veya tahmini tekniğini öğreten bir bilim dalıdır4.Değerleme; taşınmaz ve taşınır mallar, taşınmaz projesi, sınırlı ayni haklar, gayri maddi ve kişisel mülklerin değerleri konusunda sağlıklı yargı veya kanaat oluşturmak için yapılan ve sistematik biçimde tamamlanan tespit, sınıflama, analiz ve yorumlama çalışmalarının bütünü olarak da tanımlanabilir. Ancak mübadele veya değişimin ileri derecede geliştiği piyasa ekonomilerinde yüzyılın ikinci yarısında önemli bir gelişme trendi sergilemiştir. Piyasaya ekonomisi ve özellikle 1929-1931 döneminde etkili olan dünya ekonomik krizi, birçok ülkede genel olarak değerleme bilimi ve uzmanlığının gelişiminde etkili rol oynamıştır. Değerleme biliminin konuları arasında; kentsel ve kırsal taşınmazlar ile ticari ve sınai tüm mallar, gelirler ve ayni hakların değer ve faydalarının analizi yer almaktadır. Bunlara ilave olarak işletme ve işletme varlıklarının değerlemesi, proje geliştirme ve proje değerleme, alet-makine parkı, üretim düzenleri, gayri maddi varlıklar, sanat eserleri ve antika gibi varlıkların değerlemesine yönelik çalışmaların da katılımı ile değerleme uzmanlığı başlı başına bir meslek ve nispeten geniş kapsamlı ve kompleks bir iş kolu haline gelmektedir.

Temelde değerleme (veya değer biçme, kıymet takdiri, değer takdiri); taşınmaz ve taşınır mal, gelir ve haklara bilimsel yöntemlere göre değer belirleme veya tahmini tekniğini öğreten bir bilim dalıdır4.Değerleme; taşınmaz ve taşınır mallar, taşınmaz projesi, sınırlı ayni haklar, gayri maddi ve kişisel mülklerin değerleri konusunda sağlıklı yargı veya kanaat oluşturmak için yapılan ve sistematik biçimde tamamlanan tespit, sınıflama, analiz ve yorumlama çalışmalarının bütünü olarak da tanımlanabilir. Ancak mübadele veya değişimin ileri derecede geliştiği piyasa ekonomilerinde hemen her mal ve hizmetin piyasa fiyatı olduğu halde tek tek veya toplu (küme) taşınır ve taşınmaz değerlemesi işinin yapılmasını zorunlu kılan nedenlerin de açıklanması gerekir. Özellikle birçok yerleşim yerinde belirli nitelik ve türlerdeki taşınmazlar için sürekli ve etkin işleyen pazarın olmaması ve taşınmazların heterojen olması gibi iki temel neden ile hemen her ülkede değerleme hizmetinin yapılması zorunlu olur. Hatta gelişme düzeyi ilerledikçe gayrimenkullerin menkulleştirilmesine olan gereksinim, şirket ve varlık değerleme, kişisel mülk, çevresel varlık, antika ve sanat eseri değerleme gibi değerlemenin alt dalları bile başlı başına meslek haline gelmektedir. İki temel neden dışında malın değeri konusunda bilgi veya fikir sahibi olunsa bile bazen yasal düzenleme ve kurumsal uygulamalar da değerleme yapılmasını gerektirir.

Değer, kıymet, değer paha, bedel, tazminat, fiyat ve maliyet kavramları sıklıkla birbiri yerine kullanılmakla birlikte özdeş olmadıkları bilinmektedir. Değer, fiyat, kıymet, maliyet ve piyasa değeri kavramları aynı parasal meblağın benzer açıklamaları gibi görülebilir, ancak taşınmaz değerleme bağlamında bu kavramlar oldukça farklı tanım ve kapsamlara sahip olabilirler. Değerleme uzmanları genellikle gelir, kira veya nakit akışlarının bugünkü değeri ile ilgilenirler. Ancak malın üretim maliyeti değerin bir ölçüsü olarak nadiren kullanılır. Piyasa güçleri olan arz ve talebin etkileşimi, fiyatları ve piyasa değerlerini belirler. Değerleme uzmanı, piyasadaki fiyatları gözlemleme ve aynı esaslara dayalı olarak tespit edilmekte olup, haksız bir eylem olan el atmada hesaplanan tazminat, dava tarihindeki taşınmazın bedeli olmaktadır. Bunun dışında değerleme alanında tazminat ve bedel kavramlarının özdeş olmadığına dikkat edilmelidir.

Yapılan tanımlarda değerleme biliminin geniş kapsamlı olarak ele alındığı açıktır. Değerleme bilimi; kentsel ve kırsal taşınmazlar, sanayi ve ticaret işletmeleri gibi bütün malların değerlerinin nasıl biçileceği, taşınmaz ve işletme gelirlerinin tespiti, proje geliştirme ve değerleme ile taşınmazlar üzerindeki sınırlı ayni haklar ve işletmelerde pay değerlemesi konuları ile uğraşmaktadır. Belirtilen konulara ilave olarak gelişmiş ülkelerin sermaye piyasalarında yaygın olarak kullanılan gayrimenkule dayalı menkul değerlerin kaynağını oluşturan gayrimenkullerin değerlemesinde de değerleme uzmanlığından yararlanılmaktadır. Özellikle son elli yılda gayrimenkul uzmanlığı ve değerleme uzmanlığı, güçlü bilimsel temelleri olan profesyonel iş alanı ve meslek haline gelmiştir. Başta ABD, Kanada, İngiltere, Hollanda, Almanya ve İtalya olmak üzere gelişmiş ülkelerde değerleme uzmanlığının güçlü yasal ve kurumsal altyapısının oluşturulduğu, meslek kuruluşları tarafından gerek meslek etiği, gerekse mesleğe giriş ve meslekte kalma koşullarının belirlendiği, mesleğe giriş koşullarının oldukça yüksek tutulduğu, kişilerin imza ile yetkili kılındığı, kural ve mesleki etik değerlere aykırı davranışta bulunan üyelerin derhal meslekten men edildikleri, raporlamanın usul ve yöntemlerinin bir standarda bağlandığı meslek dalı niteliğini kazandığı görülmektedir6.Değerleme; pratik bir değer tahminini aşarak son yıllarda bilimsel değer, gelir veya fayda analizi ile bu alanlarda danışmanlık hizmeti sunumuna dönüşmüştür. Bu nedenle üniversitelerin taşınmaz (gayrimenkul) geliştirme ve yönetimi bölümleri dışında özellikle mühendislik, mimarlık, ziraat ve orman fakültelerinde lisans ve lisansüstü programlarda gayrimenkul değerleme derslerine seçmeli ve zorunlu ders olarak yer verilmektedir. Başta mühendis ve mimarlar olmak üzere bütün fakülte ve yüksekokul mezunlarının yasal değerleme (bilirkişilik) yapma hakkına sahip olmaları, konunun önemini arttırmış ve değerleme işinin uygulama alanının yayılmasına katkıda bulunmuştur. Ancak değerleme bilimi, sadece para ve sermaye piyasalarına yönelik değerleme konuları ve farklı yasalara uygun olarak mahkemelerde yapılan bilirkişilik konuları ile sınırlı değil, çok daha yaygın kullanım veya uygulama alanı olan bir meslek olarak gelişmektedir. Her türlü arazi, arsa, yapı, tesis ve taşınır mal alım-satımında, satın alan veya satan kişi, satın aldığı veya sattığı malın alış veya satış fiyatını bilmek istediğinde değerleme hizmetine başvurulmaktadır. Taşınmaz ipoteği karşılığı konut ve ticari kredi alımında teminatın değerleme işleminin yapılması, mevzuat ve bankacılık tekniği bakımından zorunlu olmaktadır.

Kamu ve özel kurumlarda değerleme çalışmasının en yaygın kullanım alanlarının başında farklı yöntemlerle arazi edinimi ve kamulaştırma işlemi gelmektedir. Özellikle enerji, içme, kullanma ve sulama suyu barajları, demiryolu, karayolu ve havalimanı yapımı, madencilik projeleri ile kentsel yenileme, dönüşüm ve gelişme alanlarına yönelik birçok projede, her yıl binlerce dekar arazi, arsa ve yapının kamulaştırılması gerekmektedir. Gerek mevzuata göre idare bünyesinde oluşturulacak kıymet takdiri komisyonu, gerekse mahkemelerce seçilecek bilirkişilerce kamulaştırılan taşınmaz ve müştemilatın değerleme işlemleri yapılmaktadır. Buna ilave olarak bir kamulaştırma yönetimi olan irtifak hakkı tesisinde de hakka konu taşınmazın değerinin saptanması ve irtifak hakkı tesisinin neden olduğu değer kaybının analizinin yapılması gerekli olmaktadır.

Özellikle ABD, İngiltere, Hollanda, Fransa, İtalya, Rusya gibi ülkeler başta olmak üzere hemen her ülkede servetin vergilendirilmesi ve emlak vergisi, tapu harçları, değer artış kazancı gibi kamu gelirlerinin tespitine esas arazi, arsa ve yapı değerinin takdiri, değerleme biliminin en geniş oranda uygulama alanını teşkil etmektedir. Şirketlerin birleşmesi (şirket evlenmesi) ve miras olarak bırakılan varlığın (terekenin) bölüşümünde varislere düşen payların saptanmasında da değerleme hizmetine sıklıkla başvurulmaktadır. Taşınmazlara ilave olarak alet ve makine parkı, taşınır mallar, hammadde ve ürünlerin alım-satım veya maliyet fiyatlarının tahminine yönelik değerleme çalışması da sıklıkla yapılmaktadır. Taşınmazlar ve işletmelerin gelir ve kira paralarının analizi yanında haksız işgalciden alınması gereken ecrimisil bedelinin tespiti de başlı başına değerleme konusudur. Bunlara ilave olarak mal sigortalarında; sigorta bedelinin önceden takdiri (takseli sigorta) ve bu bedel üzerinden poliçe düzenlenmesi ile sigorta kapsamındaki risklerin gerçekleşmesi halinde oluşan hasarın oranı ve zararın tespiti de değerleme işinin önemli bir bileşenidir.

Son yıllarda sanayi ve ticaret işletmelerinde varlık değerleme ve muhasebe amaçlı değerleme çalışmaları da hızla gelişmekte ve birçok ülkede varlık değerleme çalışmaları, bağımsız dış denetim, kredi dereceleme ve finansman temini yönünden özel önem kazanmaktadır. Artan kredi talebi, risk analizleri ve proje/faaliyet finansmanına yönelik taleplerin değerlendirilmesinde; işletmelerin mali yapılarının bilinmesi ve mali tabloların gerçekçi değerlere dayalı olarak hazırlanması istenmektedir. Bunlara ilave olarak proje geliştirme ve değerleme çalışmaları; kalkınma (yatırım) bankacılığının geliştirilmesine temel teşkil eden bir çalışma alanı olarak görülmektedir. Yatırım projelerinin yapılabilirlik çalışması aşamasında çevresel etkilerin incelenmesi ve proje çevrimine teknik, mali ve ekonomik değerleme aşamasına ilave olarak dördüncü aşama olarak çevresel değerlemenin eklendiği görülmektedir. Makroekonomik düzeyde fiziksel doğal kaynakların varlığının tespiti, envanteri ve bütün doğal/çevresel varlıkların değerleme işleminin yapılması yanında işletme veya proje ölçeğinde çevresel etkilerin değerlendirilmesi ve mümkün olduğu ölçüde söz konusu etkilerin fayda ve maliyetlerinin parasal olarak ölçülmesi, çevresel değerleme olarak bilinen uzmanlık alanının gelişmesine katkı yapmaktadır.

Türk Hukuk Sisteminde aykırı bir eylem sonucunda meydana gelen, kişi ve işletmelerin mal varlığının veya değerinde oluşan kayıp ve yoksun kalınan karın toplamından oluşabilen tutar maddi tazminat kavramı ile tanımlanır. Maddi tazminat konuları ve zarar-ziyan tespiti de değerlemenin konuları arasında bulunmaktadır. Deprem, su baskını, çevre kirlenmesi, terör zararları gibi birçok olayda maddi mallarda oluşan zarar ve ziyan tespitini yapan uzmanların değerleme yöntemleri ve fark teorisinden yararlanarak işlem yapmaları zorunlu olmaktadır. Türkiye’de geniş uygulama alanı olan arazi toplulaştırması ve tarım reformu uygulamaları ile arazilerin parçalanmasının önlenmesine yönelik düzenlemelerin uygulanabilmesi içinde arazi değerleme çalışmasının yapılması gerekmektedir. Toplulaştırma ve reform uygulamasında dağıtılacak arazinin değerinin tespiti ile bölünmez mal olarak kabul edilen mirasın değerlemesinin yapılması, değerleme uzmanlığının çalışma alanı içinde yer almaktadır. Sayılan alanlara ilave olarak kıyılar, orman ve mera arazileri gibi kamu taşınmazlarının değerlemesi, su ve maden haklarının değerlemesi ile gayri maddi varlık değerleme çalışmaları da, uygulamada sıklıkla tartışma konusu olmaktadır.

Farklı amaçlarla taşınmaz ve taşınır mal, malların gelir veya faydaları, proje değerleme ve taşınmazlar üzerindeki sınırlı ayni haklar ve gayri maddi varlık değerleme çalışmalarının her birinin kendine özgü yanı ve asgari koşulları bulunmaktadır. Diğer bir ifade ile değerleme ilke ve yöntemleri değişik konuları kapsamakta ve birçok disiplini veya mesleği yakından ilgilendirmektedir. Türkiye’de henüz sayılan değişik konuların tamamında değerleme uzmanlığı yeterince etkili olamamakta ve hatta sayılan birçok dalda uygulamanın yetersizliğinden ziyade bilimsel çalışmaların bile yapılmamış olduğu gözlenmektedir. Esasen ülkemizde değerleme konusunda yapılan araştırmaların oldukça sınırlı sayıda olduğu ve bunların da genellikle üniversitelerde yapılan lisansüstü tezler ve ders kitapları ile sınırlı düzeyde kaldığı vurgulanmalıdır. Araştırma noksanlığı nedeni ile değerlemenin bazı önemli özel konuları (proje değerleme, sınırlı ayni hakların değerlemesi, çevresel değerleme, gayri maddi varlık, antika ve sanat eserleri değerleme gibi), hem yasal düzenlemelerde, hem uygulamada büyük ölçüde ihmal edilmekte, uygulama çalışmaları da rasyonel esaslara dayanmamakta ve uluslararası düzeyde kabul görmüş değerleme standartlarından uzak bulunmaktadır. Günümüzde ormancılık gibi önemli varlıkların değerleme çalışmaları da gerek mülkiyet yapısı, gerekse değerleme gereksinimi yönlerinden yoğun inceleme ve tartışma konusu olamamıştır.

Türkiye’de yaşanan hızlı ekonomik büyüme ve kentleşme süreci, bir yandan kentsel arazi ve bina değerlerinin kontrolsüz biçimde artmasına, diğer yandan hızla yeni konut alanları, sanayi ve ticaret bölgelerinin gelişmesi ile imar hareketleri ve rant artışının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Kentlerde kontrolsüz yapılaşma alanları, dönüşüm ve gelişme alanlarında önemli mülkiyet ve değerleme sorunlarının ortaya çıktığı gözlenmektedir. Ekonomik gelişmenin hızlanması, enflasyon ve faiz oranlarının tek haneli oranlara gerilemesi, makroekonomik istikrarın sağlanmasına bağlı olarak gayrimenkul ve gayrimenkule dayalı yatırımlar önem kazanmakta ve belirtilen yatırımların para ve sermaye piyasalarına entegrasyonu da doğal olarak çok sayıda değerleme çalışması yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Kentsel ve kırsal alanlarda farklı amaçlarla taşınmaz değerleme çalışmalarında; mevzuat ve bilimsel esaslara göre kullanılması gereken değerleme yöntemleri için gerekli norm bilgilerin üretilememiş olması, mevcut veri, bilgi ve yapım projelerine ulaşımda güçlüklerin yaşanması, uluslararası değerleme standartlarının uygulamasının yeterli olmaması, taşınmaz ve proje değerleme yöntemlerinin iyi bilinmemesi, taşınmazların değerlerini olumlu ve/veya olumsuz yönlerde etkileyebilecek faktörlerin seçimi ve değer düzeltme parametrelerinin bilinmemesi, yerleşim alanları düzeylerinde değer haritalarının oluşturulamamış olması, değerleme hizmetlerinin kurumsallaşma sorunları ile proje geliştirme ve değerleme hizmetlerinin yetersizliği, proje alanlarında özel ve kamu taşınmazlarının etkin ve verimli kullanım olanaklarını olumsuz etkilemekte, taşınmaz değerlerinin beklenen düzeyden büyük ölçüde farklılaşmasına yol açmakta, başta finans, inşaat ve diğer sektörlerin ve hatta ülke ekonomisinin risklerinin artışına neden olmaktadır. Küresel finansal krizden sonra hatalı değerleme çalışmalarının neden olduğu riskler ve bunların etkilerinin daha iyi anlaşıldığı ve bu alanda çok sıkı düzenleme ve standartların yapılarak uygulamaya konulduğu dikkati çekmektedir7. Birçok büyük ölçekli kentsel dönüşüm, yenileme ve koruma alanları ile altyapı projelerinde arazi edinimi ile değerleme çalışmalarının uzun zaman almasına, arazi edinim ve kamulaştırma maliyetlerinin yükselmesine ve hatta birçok projenin sırf bu yüzden yapılabilir/uygulanabilir (feasible) olmaktan çıkmasına neden olduğu vurgulanmaktadır.

3. Değerleme Uzmanlığının Kurumsallaşması, Gelişimi ve Faaliyet Konuları

Gelişmiş ülkelerde 1930’lu yıllardan sonra değerleme uzmanlığına yönelik araştırma, eğitim, standartların tespiti ve örgütlenme sürecine girilmiş ve bu alanda önemli yapılanma gerçekleştirilmiştir. Türkiye’de bu alandaki mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (Resmi Gazete, Tarih: 30.07.1981, Sayı:17416)’na dayalı olarak ilk kapsamlı düzenleme yapılmış ve diğer bütün yasal düzenlemelerde bu kanuna ve Kurul tarafından yapılan ikincil düzenlemelere atıf yapılmıştır. Mülga 2499 Sayılı Kanunun 22’nci maddesine 21.02.2007 tarih ve 5582 Sayılı Kanunun 10’uncu maddesi ile eklenen (r) bendi ile “gayrimenkullerin değerlemesini yapabilecek değerleme kurumlarından sermaye piyasasında değerleme faaliyetinde bulunacaklara ilişkin şartları belirlemek ve bu şartlara uyan değerleme kurumlarını listeler halinde ilan etmek, bu Kanunun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacakların takibinde ve 38/A maddesinin dördüncü fıkrası çerçevesinde yapılacak değerlemelerde, ilgili taşınmaz için değerleme yapacak kişi ve kurumlara ilişkin şartları belirlemek ve bu şartlara uyan kişi ve kurumları listeler halinde ilan etmek” Sermaye Piyasası Kurulu’nun görevleri arasında sayılmıştır. Değerleme şirketlerine yönelik düzenleme yapılması ile sermaye piyasası mevzuatı bakımından önemli konularda değerleme ve raporlama standartlarının oluşturulması, sorumluluk sisteminin kurulması ve bu işleri yapacak personelin niteliğinin tespiti konusunda Kurul görevli kılınmıştır. Bu yolla Kurulun sermaye piyasalarına yönelik değerleme mesleğine ilişkin düzenleme yapması, mesleğin standartları ve etik değerlerinin tespiti, mesleğe giriş ve meslekte kalma koşullarının belirlenmesi, kural ve meslek etiklerine aykırı davranışta olan lisanslı uzmanlara uygulanacak yaptırımların tespiti, raporlamanın usul ve yöntemlerini belli standartlara bağlanması, değerleme uzmanlarının sınav ve eğitim konularına ilişkin düzenleme yapılmasına imkan vermiş ve yurtdışı örneklerinde olduğu gibi bu alanda mesleki örgütlenme de büyük ölçüde tamamlanmıştır.

6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (Resmi Gazete, Tarih: 30.12.2012, Sayı:28513) ile 2499 Sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmış olup, bu kanun ile değerleme uzmanlığı meslek örgütü olan Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği de kanun kapsamına alınmıştır (Md. 2). 6362 Sayılı Kanunun 76’ncı maddesinde “Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği” düzenlenmiş olmakla birlikte metinde gayrimenkul değerleme uzmanlığı kullanılarak mesleğin çalışma alanı daraltılmış ve Tebliğde de meslek adı bu biçimde tanımlanmıştır. Buna göre gayrimenkul değerleme uzmanlığı lisansına sahip olanlar ile değerleme kuruluşları, tüzel kişiliği haiz kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olan Türkiye Değerleme Uzmanları Birliğine üye olmak için başvurmak zorundadır. 6362 Sayılı Kanuna göre lisans sahibi, lisans almaya hak kazandığı tarihten itibaren üç ay içinde üyelik için Türkiye Değerleme Uzmanları Birliğine başvuruyu yapmakla yükümlü kılınmış olup, anılan yükümlülüğe uymayanların lisansı Kurul tarafından iptal edilmektedir. Benzer biçimde değerleme kuruluşları da, değerleme kuruluşu niteliğini kazandığı andan itibaren üç ay içinde üyelik için Türkiye Değerleme Uzmanları Birliğine gerekli başvuruyu yapmakla yükümlü kılınmış ve ilk defa tüzel kişilerin de birlik üyesi olmasına imkan verilmiştir. Bu yükümlülüğe uyulmaması halinde, Kurul, bu kuruluşlar hakkında faaliyetlerinin durdurulması ve yetkilerinin iptali dahil her türlü tedbiri almaya yetkili kılınmıştır.

Birlik; gayrimenkul piyasasının ve gayrimenkul değerleme faaliyetlerinin gelişmesini sağlamak üzere araştırma yapmak, eğitim ve sertifika vermek, Birlik üyelerinin dayanışma ve mesleğin gerektirdiği özen ve disiplin içinde çalışmalarına yönelik meslek kurallarını ve değerleme standartlarını oluşturmak, haksız rekabeti önlemek amacıyla gerekli tedbirleri almak, kendisine mevzuatla verilen veya Kurulca belirlenen konularda düzenleme yapmak, yürütmek, denetlemek, Birlik statüsünde öngörülen disiplin cezalarını vermek, ilgili konularda üyeleri temsilen ilgili kuruluşlarla işbirliği yapmak, mesleki gelişmeleri, idari ve yasal düzenlemeleri izleyerek bu konuda üyeleri aydınlatmakla görevli ve yetkili kılınmıştır. Özellikle konut finansmanı kapsamında yapılan değerleme çalışmasına ilişkin bilgilerin, bu çalışmaları yapan kişilerce Birlik tarafından belirlenecek usul ve esaslara göre Birliğe iletilmesi zorunludur. 6362 sayılı Kanun ile yapılan en köklü düzenleme Birlik üyelerinin yapacağı hizmetlerin ücretlerinin tutarları ve sınırlarına ilişkin esasların tespiti olup, bu işlem; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği, Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği’nin görüşünün alınması ile her yıl Kurul tarafından asgari değerleme hizmet ücreti ilan edilmektedir.

Sermaye Piyasası Mevzuatı Çerçevesinde Gayrimenkul Değerleme Hizmeti V erecek Şirketler İle Bu Şirketlerin Kurulca Listeye Alınmalarına İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (Seri: VIII, No: 35) ile 12/8/2001 tarih ve 24491 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Tebliğin amacı; sermaye piyasası mevzuatına tabi ortaklıkların, sermaye piyasası mevzuatı uyarınca gayrimenkul değerlemesi yaptırmaları zorunlu tutulan işlemlerine ilişkin olarak gayrimenkul değerleme hizmeti verecek gayrimenkul değerleme şirketlerine ilişkin esasları belirlemek ve listeler oluşturmak, Sermaye Piyasası Kanununun 38/A maddesinin dördüncü fıkrası çerçevesinde yapılacak değerleme faaliyetine ilişkin esasları düzenlemek ve değerleme raporu standartlarını belirlemek olarak saptanmıştır. Kurul tarafından listeye alınan Gayrimenkul Değerleme Şirketlerinin sermaye piyasası mevzuatı uyarınca yaptıkları değerleme faaliyeti dışındaki değerleme faaliyetleri, bu Tebliğin kapsamı dışında bırakılmıştır. Tebliğ ile değerleme uzmanı olarak çalışacak kişilerin lisans almaları, çalışma koşulları, değerleme hizmeti verecek şirketlerin listeye alınması ve çalışma koşulları düzenlenmiştir.

Sermaye Piyasasında Uluslararası Değerleme Standartları Hakkında Tebliğ (Seri: VIII, No: 45) ile sermaye piyasası mevzuatına tabi ortaklıkların, sermaye piyasası kurumlarının ve ihraççıların sermaye piyasası mevzuatı uyarınca yaptıracakları değerleme işlemlerinde verilen değerleme hizmetlerine ilişkin esaslar belirlenmiş (TC Resmi Gazete, Tarih: 06.03.2006, Sayı: 26100) ve Tebliğ ekinde 1990’lı yıllarda uluslararası değerleme örgütleri tarafından yayınlanan değerleme standartları büyük ölçüde tercüme edilerek ülke içi düzenleme alanı haline getirilmiştir. Ancak değerleme bilimi oldukça dinamik bir meslek veya çalışma alanı olduğundan, sıklıkla değerleme mevzuatı ve standartlarda değişim olmakta ve anılan Tebliğ ekindeki standartlar özellikle 2008 yılından sonra dünyada etkili olan küresel finansal krizin de etkisi ile uygulamadan kaldırılmış ve güncel değerleme standartları yapılarak bütün değerleme kuruluşlarının kullanımına sunulmuştur9. Bu yaklaşımdan hareketle Kurulca “Sermaye Piyasasında Değerleme Standartları Hakkında Tebliğ” (III-62.1) 1 Şubat 2017 tarihinde (Resmi Gazete Sayı: 29966) yürürlüğe konulmuş ve 6 Mart 2006 tarihli Tebliğ ile eki olan Uluslararası Değerleme Standartları yürürlükten kaldırılmıştır.

06/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 62’nci maddesinin ikinci fıkrası ve 128’inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi hükümlerine dayanılarak hazırlanan Tebliğ ile sermaye piyasası mevzuatı uyarınca yapılan değerleme faaliyetlerinde, Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği ve Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği tarafından yayımlanan Uluslararası Değerleme Standartlarına uyulmasının zorunlu olduğu ve Kurul tarafından yapılan diğer düzenlemeler ile Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği ve Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği tarafından yayımlanan Uluslararası Değerleme Standartlarının uyumlu olmaması halinde, öncelikli olarak Sermaye Piyasası Kurulunun ilgili düzenlemelerine uyulacağı hükme bağlanmıştır. Belirtilen Tebliğ ile eş zamanlı olarak Uluslararası Değerleme Standartları, Sözlük ve Teknik Bilgi Notu yayınlanarak ilgilerin kullanımına sunulmuştur10. Sermaye Piyasası Kurulu’nun 22.06.2017 tarih ve 25/856 sayılı Kararı ile Uluslararası Değerleme Standartları 2017 uygun bulunmuş ve yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.

Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği Statüsü, 2014/5933 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın eki olarak yürürlüğe konulmuştur (TC Resmi Gazete, Tarih:02.04.2014, Sayı: 28960). Sermaye Piyasası Kurulunun önerisine dayanan Başbakan Yardımcılığının 14.01.2014 tarihli ve 112 sayılı yazısı üzerine, 6362 Sayılı Kanunun 75’inci ve 76’ncı maddelerine göre, Bakanlar Kurulu tarafından 05.02.2014 tarihinde kararlaştırılmış olan ana statü ile değerleme uzmanlarının mesleki örgütlenmesi, sicil tutulması, eğitim, disiplin ve mesleki gelişme konularında örgütlenme büyük ölçüde tamamlanmıştır. Daha sonra TDUB Üyeliğe Giriş Ücretleri ile Üyelik Aidatlarının Tahsil Şekli ve Esasları Hakkında Yönetmelik, TDUB Disiplin Yönetmeliği ve TDUB Mesleki Çalışma Komitelerinin Kuruluş, Çalışma ve İşleyiş Esasları Hakkında Yönetmelik hazırlanarak yürürlüğe konulmuş ve mesleki gelişme ve kurumsallaşma açısından önemli çalışmalaryürütülmüştür.

Sermaye Piyasası Kurulu’nun VII-128.7 sayılı Sermaye Piyasasında Faaliyette Bulunanlar İçin Lisanslama ve Sicil Tutmaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliği çerçevesinde halka açık ortaklıklarda ve sermaye piyasası kurumlarında (Sermaye Piyasası Kanunu’nun 35’inci maddesinde tanımlanan kurumlar) çalışan belirli unvan veya niteliklere sahip kişilerin Tebliğde belirtilen belirli lisanslara sahip olmaları gerekmektedir. Tebliğin 1 numaralı ekindeki tabloda belirlenen unvan veya görevlerde çalışanların, görev alanını değiştirerek bu unvan ve görevlerde çalışacakların veya herhangi bir kurumda çalışmamakla beraber bu görevlerde çalışmak isteyenlerin; söz konusu unvan ve görevlerin gerektirdiği lisanslama sınavlarına katılmaları, sınavlardan başarılı olmaları ve lisans alma şartlarını taşımaları gerekmektedir. Tebliğin 7’nci maddesi uyarınca; belirli bir lisansın alınabilmesi için belirlenmiş okul düzeyinde mezuniyet şartının sağlanması ve ilgili lisans sınavında başarılı olunması gerekmektedir. Sermaye Piyasası Faaliyetleri Düzey 1 Lisansı ve Konut Değerleme Lisansı için en az 2 yıllık yükseköğretim düzeyinde ve diğer bütün lisanslama alanları için ise en az 4 yıllık yükseköğretim düzeyinde eğitim alınmış olması gerekmektedir. Sermaye Piyasası Faaliyetleri Düzey 3 Lisansına sahip olanlar Sermaye Piyasası Faaliyetleri Düzey 2 veya Sermaye Piyasası Faaliyetleri Düzey 1 Lisansının gerekli olduğu, Sermaye Piyasası Faaliyetleri Düzey 2 Lisansına sahip olanlar Sermaye Piyasası Faaliyetleri Düzey 1 Lisansının gerekli olduğu, Gayrimenkul Değerleme Lisansına sahip olanlar da Konut Değerleme Lisansının gerekli olduğu görevlerde çalışabilmektedirler.

Lisanslama ve eğitim hizmetlerine yönelik faaliyetlerde bulunmak üzere Sermaye Piyasası Lisanslama Sicil ve Eğitim Anonim Şirketi (SPL) kurulmuş olup, bu yolla değerleme mesleğinin sermaye piyasaları faaliyetleri ile sınırlı olan kısmının düzenlenmesi sağlanmış, eğitim ve lisanslama yolunda önemli bir adım atılmıştır. Bu şirketin lisanslama sınavları, hazırlık çalışmaları, sicil tutulması, güncelleme eğitimi ve deneyim koşulları gibi konularda önemli faaliyetleri yürütmesi ve değerleme uzmanlığının kurumsallaşmasına katkı yapması beklenmektedir. Her ne kadar Sermaye Piyasası Kurulu’nun görevi gayrimenkul ve emlak piyasası gibi kendi meslek alanını doğrudan ilgilendirmeyen bir konuda geniş kapsamlı, mesleki bir düzenleme yapmak değilse de, böyle bir mesleğin ve güçlü meslek kuruluşuna ilişkin altyapının Türkiye’de oluşturulabilmesi, özellikle de sermaye piyasası alanında faaliyet gösteren kurumların gayrimenkul ile ilgili işlemlerinin daha sağlıklı ve güvenilir bir şekilde yapılabilmesi ve kamuyu aydınlatma prensibinin daha etkin biçimde uygulanabilmesi için sermaye piyasası alanı ile sınırlı bile olsa, değerleme mesleği ile ilgili bir kuruluşun kurulması için ön ayak olunması, Sermaye Piyasası Kurulu için bir zorunluluk olarak gündeme gelmiştir.

Gayrimenkul değerleme mesleğinin ilkeleri ve etik değerleri ile uygulama standartlarını belirleyerek mesleğe giriş ve çıkışı kontrol eden meslek kuruluşu uzun zaman boyunca kurulamamıştır. Buna ilave olarak farklı amaçlarla değerleme yapılmasında dikkat edilecek hususlara ilişkin kanun, tüzük, yönetmelik ve tebliğ gibi yasal düzenlemeler yapılmış olmasına karşın, münhasır değerleme hizmetleri kanunu hazırlanarak yürürlüğe konulamamıştır. Ülkemiz sermaye piyasasında, gayrimenkul yatırım ortaklıkları, aracı kurumlar ve halka açık şirketlerin gayrimenkul işlemleri için değerleme (ekspertiz veya kıymet takdiri raporu) alma zorunluluğu aranmakta, ancak bu konuda yeterli yasal düzenlemelerin olmaması, gayrimenkul değerlemesi alanında bir meslek organizasyonu veya öz düzenleyici kurum olmaması gibi nedenlerle gayrimenkul değerlemesi işi arzu edilen kalite ve standartlarda yürütülememektedir. Bu çerçevede, gayrimenkul değerlemesi işinin özel bir alan olması ve ayrı bir uzmanlık gerektirmesi, gayrimenkul değerlemesi yapacak uzmanlar ile bu alanda faaliyette bulunan şirketlerin sahip olmaları gereken asgari şartları belirleyen bir düzenleme yapılması, bu şirketlerin sayılarının artırılması ve gelişiminin sağlanması ihtiyacını doğurmuştur.

Burada değerleme bilimi ve mesleğine ilişkin genel bilgiler verildikten sonra değerleme yöntemlerinin kapsamlı analizi yapılmış ve değerleme yöntemlerinin uygulamaları, mümkün olduğunca ilgili yasal düzenlemeler de vurgulanarak ele alınmıştır. Özellikle arazi, arsa, farklı amaçlarla inşa edilen yapılar, bunların gelirleri veya mahrum kalınan gelir, fayda veya kira bedelleri ile gayrimenkul proje geliştirme ve proje değerleme ilkeleri ve uygulamaları incelenmiştir. Farklı nitelik ve türlerdeki gayrimenkullerin değeri, geliri ve bunların üzerindeki sınırlı ayni hakların değerleme işlemleri, ayrıntılı olarak kuramsal ve sayısal uygulamalı olarak irdelenmiştir. Buna ilave olarak değerleme yöntemlerinin altyapısını teşkil eden değerleme matematiği ile yasal ve kurumsal düzenleme konuları ayrıntılı olarak incelenmiştir.

Piyasa Değerini Etkileyen Faktörler Nedir?

indir

Değer, kıymet kavramını nasıl en doğru şekilde tanımlarız? Gelir idarelerine göre değer standartı “Adil Piyasa Değeri” olarak tanımlanır ve istekli bir alıcı ile istekli bir satıcı arasında el değiştiren mülkün bedeli olarak bilinir. Aynı zamanda ne alıcının, ne de satıcının herhangi bir baskıya maruz kalmaması, iki tarafın da anlaşma ayrıntılarını iyi bir şekilde bilmesi gerekir.

Ancak bazı özel durumlarda, satıcının özel koşulları nedeniyle mülkü elden çıkarmakta acele etmesi neticesinde fiyat önemli değildir, mülkün en kısa sürede satılması istemektedir. Bu durumda Acil Piyasa Değeri” olarak karşımıza çıkar.

Yani temelinde şunu söyleyebiliriz; elinizdeki mülk ancak başka birisinin ödeyeceği fiyat kadar değerlidir. Emlak sektöründe yer alanlar için de adil piyasa değerlerini bilmek, bunları nelerin etkilediğinin farkına varmak son derece önemlidir.

Gayrimenkul danışmanları, pazarlanabilirlik ve fiyat değerlendirmesi yaparken şu faktörlere dikkat etmelidir;

Finansal Performans

Değerlendirmemiz gereken ilk faktör belki de işin mali boyutu. Genellikle aradan geçen yılların performansına bakarız fakat aslında dikkat etmemiz gereken ilk şey son 12 aylık performanstır. Değer belirlemesi yaparken ilk olarak son yıla bakmalısınız.

Satışların Büyüklüğü ve Yoğunluğu

Doğal olarak pazarlanabilirliği etkileyen bir diğer faktör satışların büyüklüğüdür. Büyük emlak firmalarında genellikle daha çok danışman bulunur ve bu nakit akışının da artmasına yol açar, işlem hacmi büyür. Daha küçük ofislerde ise önemli bir danışman eksikliği yoğun şekilde hissedilir.

Konum ve Rekabet

Hem konum, hem de işin rekabet kısmı değerlendirmeniz gereken faktörler arasında. Geniş metropollerde yer alan emlak ofislerinin portföy listesi daha geniş olacak ve pazar payları çoğalacak. Fakat aynı zamanda bölge ne kadar büyükse, rekabet de o kadar yükselecek.

Alıcıların Durumu

Alıcıların durumunu da es geçmemek gerekiyor. Mevcut alıcı azlığı değeri de azaltabilir. Başta da dediğimiz gibi, eldeki mal ancak başkalarının ödeyeceği kadar değerlidir. Kısaca özetlemek gerekirse piyasayı alıcılar belirler.

Diğer Faktörler

Elbette değer biçme sürecinde uyumluluk, marka, kültür, liderlik, ekonomi ve uzun ömürlülük gibi faktörler de değerlendirmeye alınır. Tüm bunlar bir araya getirildiğinde de adil piyasa değeri çıkmış olur.

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Tevhit İşlemi Nedir? Tapuda Tevhit İşlemi İçin Neler Gerekir?

tevhit-islemi-nedir-696x696

Tevhit işlemi, tapu kütüğünde ayrı taşınmazların birleştirilmesi, tek bir parsel halini alması anlamına geliyor. Bu işlem hem aynı kişiye ait, hem de farklı kişilere ait mallar için yapılabilir.

Öncelikle gerekli belgeler ile belediyeye müracaat edilmesi gerekiyor. İşlemler yapıldıktan sonra tapular birleştiriliyor.

Eğer birleştirilecek taşınmazlar üzerinde rehin ve irtifak gibi kaydedilmemiş haklar ya da şerh varsa bütün hak sahiplerinin ve rehin alacaklılarının kabulünün olması gerekir.

Tapuda tevhit işlemi için:

  • Belediye encümeni ya da il idare kurulu kararı (taşınmazın bulunduğu yere göre değişir),

  • Kadastro Müdürlüğü tarafından üst yazıya bağlanmış üç adet birleştirme dosyası, kontrol raporu ve tescil bildirimi,

  • Birleştirme işlemini yapmak isteyenin fotoğraflı nüfus cüzdanı ya da pasaportlu temsil belgesi,

  • Taşınmaz mallardan en az birinin cinsi (eğer bina ise deprem sigortası) gereklidir.

 

 

 

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Emlak İşinde Müşteriyi Vücut Dilinden Nasıl Anlarsınız?

vucut-dili-gayrimenkul-danismani

Profesyonel poker oyuncularını, iletişim uzmanlarını ve özel dedektifleri bir kenara atarsak, pek çok kişi diğer insanların vücut dilini çözmekte, özellikle de stresli anlarda zorluk yaşıyor. Örneğin ünlü yazar ve iş adamı John Asher’a göre ev alan ya da satan kişilerin tansiyonu yükseliyor.

Peki bir gayrimenkul danışmanı olarak dili başka şeyler söyleyen fakat vücut dili farklı hareket eden müşterileri nasıl idare edeceksiniz?

İletişim uzmanlarına göre vücut ve kelimeler arasında uyuşmazlık varsa, her zaman doğruyu söyleyen vücut olur. Bu yüzden de gayrimenkul danışmanlarının vücut dilini iyi okuyabilmesi, buna göre tepki verebilmesi gerekir.

Eğer bir müşteri bir satın alımı ya da teklifi kabul etmeye hazırsa, vücudu da buna uygun hareket edecektir. Mutlaka o kişinin rahatladığını, pozitif bir hâle büründüğünü fark edeceksiniz. Vücut dilini okurken şu hareketlere dikkat etmenizi öneririz;

Yüz

Gülümsemek ve yavaşça başını sallamak (Olumlu)

Yüzünü kaşımak ve dudakları büzmek (Kararsız)

Gözler

Genişlemiş gözlerle, göz teması kurmak (Olumlu)

Gözleri kaçırmak ve kısmak (Kararsız)

Kollar

Rahat ve gevşek bırakılmış kollar (Olumlu)

Çapraz tutulan kollar, kaldırılan omuzlar (Kararsız)

Eller

Yanda tutulan eller, açık avuçlar (Olumlu)

Sıkılmış ya da arkaya toplanmış eller (Kararsız)

Bacaklar

Büzülmeyen ya da size doğru uzatılan bacaklar (Olumlu)

Titretilen bacaklar, ayaklar (Kararsız)

Vücut Açısı

Size doğru ve dik durması (Olumlu)

Sizden uzak durması (Kararsız)

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Cins Tashihi Nedir?

cins-tashihi-nedir-696x696

Cins Tashihi Nedir?

Bir taşınmaz malın cinsinin değiştirilmesine cins tashihi denir. Yapısız iken yapılıya ya da yapılı iken yapısız hale dönüştürülebilir. Örneğin bağ, bahçe, tarla iken arsaya veya arazi iken bağ, bahçe vb durumuna dönüştürmek.

Uygulamada en çok görülen cins tashihi işlemine örnek olarak arsa veya arazilerin üzerine yeni bina yapılması verilebilir. Tapu dairesine gidip arsa ibaresini bina olarak değiştirme işlemine cins tashihi denir.

Cins tashih işlemi; yapısız iken yapılı, yapılı iken yapısız hale getirme ve diğer cins değişikleri olmak üzere üçe ayrılır.

Cins tashih işlemi için Tapu ve Kadastro Müdürlüğü’ne gerekli harç ödemelerinin de yapılmasıyla birlikte başvurulması gerekiyor. Cins tashih harcı yıllık olarak belirleniyor.

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Aplikasyon Nedir?

aplikasyon-nedir-696x696 (1)

Aplikasyon, yer tespitidir. Emlak terimi olarak ise kadastro paftalarında ki parsel köşe noktalarının yeniden zeminde belirtilmesi ve bununla birlikte parselin zemindeki sınırlarının gösterilmesidir. Kısaca, parselin yerini gösteren krokidir.

Aplikasyon krokisi, parselin tapu bilgileri ile ebatı ve konumunu sabitleyen koordinatları belirtir. Parsel mailikinin talebi ile Kadastro Müdürlüğü’nden temin edilir. İlgili memurun araziye götürülmesi ve aplikasyon işlemini gerçekleştirmesi gerekiyor.

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Emlak Satış Elemanı Başarı Basamakları Nedir?

images

Başarılı bir emlak profesyoneli olmak, zorlu ve engelli merdiven basamaklarını birer birer çıkmak demektir.

Piyasada en iyi gayrimenkul satış elemanı olmak için birçok kişisel özelliklerin yanı sıra başarıyla uygulanan iş stratejilerini de öğrenmeniz gerekir.

Başarı Basamakları

  • Sürekli yeni işler yaratın, boş durmayın. Başarılı bir emlakçı zamanının yarısından fazlasını yeni işler, müşteri adayları yaratmak için harcamalıdır.

  • En başarılı emlakçılar kendilerine uzman oldukları alanda bir niş pazar oluşturan kişilerdir. Uzmanlık alanına odaklanarak başarılı satışlar gerçekleştirebilirsiniz. Başarılı emlakçılar uzman olduğu bir alanda pazar payının önemli bir kısmına sahip olur.

  • Eğitiminize odaklanın. Gayrimenkul uzmanları, yeni iş bağlantıları kurmak, müşteri ilişkilerini kontrol altında tutabilmek için eğitimli olmalıdır. Gayrimenkul pazarı her yönüyle değişmekte ve gelişmekte. Kariyeriniz için bu değişime uyum sağlamak zorundasınız. Sürekli olarak global ve yerel piyasada neler olup bittiğini öğrenmeniz ve hızla değişen piyasaya eğitiminiz ile uyum sağlamak zorundasınız.

  • Gayrimenkul finansmanı konusunda uzman olun. Finansman, gayrimenkulün en büyük itici gücü olduğu için, müşterilerinize sunacağınız farklı finansman seçenekleri ve kaynakları hakkında bilgi sahibi olmanız başarınız için gerekli.

  • Müşterileriniz ile sürekli olarak iletişim kurun. Bu sektörde birçok emlak ofisinin yaptığı hataya düşmeyin. Gerçekçi olmayan beklentilerin peşinde koşmayı bırakın. Bu size hem zaman kaybettirir hem de müşteri ilişkilerinize büyük ölçüde zarar verir. Gerçekleştirebileceğiniz görevleri listeleyin ve bunları müşteri adaylarınızla paylaşın.

  • Müşterilerinizi iyi tanımalısınız. Müşterileriniz hakkında tam bilgiye sahip olmak daha fazla iş bağlantılarına sahip olmanızda size yardımcı olur.

 

 

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Başarınızı Engelleyen Hataların Üzerinden Nasıl Atlarsınız?

images

Birçok gayrimenkul firması, küçük detaylar ile boğuşur ve emlak işinin detayları içinde kaybolur. Evet, işi anlamak ve ona göre çalışmak için detaylar kritik bir öneme sahiptir. Ancak dikkat edilmesi gereken ve her zaman hatırlanması gereken önemli gayrimenkul iş konuları aslında şunlardır:

Müşteri kazanma

– Müşteri takibi

– Görüşmeler

– Sözleşme müzakeresi

– Rol yapma

Dolayısıyla bu noktalar, işinizin en önemli parçalarını oluşturuyor. Bu sektördeki on yıla yakın gözlemlerime, tecrübelerime ve de ciddi araştırmalarıma dayanarak sizlere, bu alanlarda yapılan ve emlak kariyerinizdeki başarınızı olumsuz etkileyen 5 büyük hatayı sıralayayım.

Zamanı durdurmak ve müşteri kazanmaya çalışmak

Eğer bu sektörde beş yıldan fazladır iş yapıyorsanız, eminiz ki müşteri kazanmak deyimini duymaktan bıkmışsınızdır. Ama bu işin en önemli parçasıdır ve muhtemelen günde en az iki saatinizi nasıl müşteri kazanabileceğiniz üzerine düşünerek harcıyorsunuzdur. Ancak yapılan yanlış şudur: Ofisinizde oturup kukumav kuşu gibi nasıl müşteri kazanacağınızı düşünüp durursunuz.

Bunun yerine hafta boyunca biraz değişiklik yapın. Zamanınızı, geçmiş müşteriler, mevcut yönlendirme kaynakları ve belki yeni yönlendirme kaynakları bulmak için bölümlere ayırın. Ofis dışına çıkın ve müşteri aramaya koyulun. Örneğin yeni bir ağ etkinliğine katılın veya kendi beyin grubunuzu oluşturarak birkaç yeni ve taze beyinler ile iletişim kurun.

Müşterileri takip etmek ama sıkmamak

Gayrimenkul işinde müşteriler üzerinde takipte kalmak çok önemlidir. Ancak sürekli takip edilmekten hoşlanmayan ve bunu itici bulan pek çok insan olduğunu da unutmamanız gerekir. İster satış öncesi ister satış sonrası olsun müşterileri takip etmenin farklı yolları vardır. Belli aralıklar ile bilgilendirme e-postaları atarak veya bir hizmet alındıysa kendisinden referans istemek bu yollardan bazılarıdır. Fakat bunu da sürekli yapmanız istediğinizi almanıza engel olabilir.

Bu nedenle müşterileriniz için kendinize bir sistem oluşturun. Bir Excel çalışma tablosunda veya veri tabanında müşterilerinizi ve bilgilerini listeledikten sonra, kendinize her hafta belli saatlerde ve belli müşterilere ulaşmak için saatler belirleyin.

Randevular için zamanı sömürmek

Tüm zamanı randevulara ayırmak, her randevuya yüzde yüz odaklanmanızı engeller. Müşteri görüşmelerinize her zaman için değer verin ve iyi hazırlanın. Bir gün içerisine yığınla görüşme sığdırmak için uğraşmak yerine, az ama sonuca vardırabildiğiniz görüşmeler yapmaya özen gösterin.

İş takviminize bir görüşme eklediğiniz zaman, bu görüşme saatinde önce hazırlanmanız için kendinize bir süre tanıyın. Kendinizi yapacağınız görüşmeye odaklayın. Örneğin nefes egzersizleri yapabilir, görüşmede başvurabileceğiniz teknikleri zihninizde düşünebilir veya sizi sakinleştiren motive edici bir müziği dinleyebilirsiniz.

Yanlış şeyler üzerine gereğinden fazla odaklanmak

Bu sektörde farklı yöntemler vardır. Kazan-kazan bunlardan biridir. Yani bu, her iki tarafın da kazandığı yöntem demektir. Bir de “kazan-kazan veya hiç anlaşma” yöntemi vardır. Bu yöntem, diğerlerine sunabileceğiniz en uygun yöntemdir. İki taraf da kazanacaksa anlaşma yaparsınız, yoksa yapmazsınız.

Kendinizi müşterilerin yerine koyun ve onların ihtiyaçlarını ortaya koyun. Bu ihtiyaçları karşıladığınız zaman kendi ihtiyaçlarınızı da otomatik olarak karşılamış olacaksınız. Onları kazanmak adına boş şeylerle vaktinizi kaybetmek yerine, onları dinleyin ve anlamaya çalışın. Onları dinlediğiniz zaman, müşterilerinize en iyi ne açıdan yardımcı olabileceğinizi de kestirmiş olacaksınız.

Testerenizi bilemek için yeterince vakit ayırmamak

İşiniz, kişisel ve profesyonel anlamda ilerlemeyi hedeflediğiniz zaman büyümeye başlar. Yeni ve deneyimli emlak ofislerinin yaptığı en büyük yanlışlardan biri, daha profesyonel olmaya yeterli zaman harcamamalarıdır.

Örneğin, en son ne zaman liste sunumunuz veya telefon görüşmesi için bir prova yaptınız?

Halbuki önünüzde sektöre dair çok büyük bir veri tabanı bulunuyor. Çalışın ve kendinizi geliştirmeye bakın. Endüstrideki en iyi şeyleri ve en yeni şeyleri öğrenmeye çalışın. Bir emlak ofisinin hafta bazında yapabileceği en az 100 görevi olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Acaba siz bu görevlerin ne kadarını gerçekleştiriyorsunuz?

Makalemizin başında da belirttiğimiz gibi, bu görevler arasında temel olan beş göreve özellikle dikkat edin;

Müşteri kazanma, müşteri takibi, görüşmeler, sözleşme müzakeresi ve rol yapma.

İşteki başarınızı engelleyen tüm kötü durumları kendinizden uzaklaştırın, işinize odaklanın ve ilerlemenizi sürdürün.

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.

 

Duygulara Dokunarak Bir Mülkü Nasıl Satabiliriz?

 Smileys on boxes 

Sahip olduğum bilgiyi herkes kazanabilir, ancak kalbim tamamen bana aittir. – Johann von Goethe

Emlak sektörü ile ilgili bir gerçek de şudur ki bu iş tamamen insanlarla alakalıdır. Buna rağmen emlak profesyonelleri, çoğu zaman insanların duygulara dayalı kararlar aldıkları unuturlar. Alıcılarını duygusal olarak bir eve adapte eden emlak profesyonelleri, bu işte başarılı olurlar. Bunu başaramayanlar ise kendilerine yeni bir meslek arıyor olacaklar.

Son yaptığınız ev gösterimine geri dönüş yapın ve bir ev gösterimini nasıl yaptığınızı düşünün. Nasıl geçmişti? Otomatik bir pilota bağlamış gibi miydiniz? Bir robot gibi sürekli evin özelliklerini alıcıya sayıklamakla mı meşguldünüz? Yoksa alıcıda tamamen büyüleyici bir atmosfer mi yakalamıştınız? Gelecekte bu evde yaşadıklarını hayal ettiklerini onların gözlerinde görebilmiş miydiniz?

Şunu unutmayın: İnsanlar satın alma işlemlerini duygusal olarak yaparlar ve aldıktan sonra mantıksal olarak kendilerini haklı çıkarmaya çalışırlar. Dolayısıyla daha fazla satış yapmak için, potansiyelinizi nasıl doğru duygusal durumlara taşıyacağınızı öğrenmeniz gerekir.

Bana bir problem ve 1 saat süre verilse, bu sürenin 45 dakikasını problemi anlamaya, 10 dakikasını çözüm yolları üretmeye, 5 dakikasını çözmeye ayırırım. – Albert Einstein

Sunumlarınızın büyük bölümünü, daha fazla duygu uyandırmak ve son vuruşu yapabilmenizi sağlayacak fikirleri alıcı zihninde oluşturmak için harcayın. Peki, bir emlak profesyoneli, günlük yaşam içerisinde kendi lehine akan duyguları elde etmek için neler yapabilir?

En yaygın görülen duyguları tanıyın.

Özellikle beş tane duygu çok yaygın şekilde görülür. Bunlar;

Açgözlülük – “Şimdi satın alırsam, düşük bir faiz ile tasarruf etmiş olurum.

Korkak – “Eğer şimdi satın almazsam, bu evi başka bir alıcıya kaçırırım.

Gururlu – “Eğer satın alırsam, zeki görünürüm.

Utangaç – “Eğer satın almazsam, kaybeden gibi görülebilirim.

Kıskanç – “Eğer satın alırsam, arkadaşlarımdan daha iyi görünürüm.

Bu beş duyguyu düşünün ve her birini satış stratejileriniz içerisinde nasıl gizlice kullanabileceğiniz üzerine kafa yorun.

Televizyon reklamlarını izleyin.

Biliyoruz ki çoğu insan reklamları izlemekten hoşlanmaz. Ancak reklamları incelemek için zaman ayırırsanız, satışlarınızda daha başarılı olabilirsiniz. Sonuçta şirketlerin reklamlarını yayınlamak için büyük paralar ödemelerinin bir sebebi var. Ve bu gerçekten işe yarar. Çünkü yayınlanan reklamlar sayesinde, insanların duyguları emilerek satın almaları sağlanır.

Deterjan reklamlarını bir düşünün. Bu reklamlar, insanlar üzerinde bir suçluluk duygusu oluştururlar. Çocuklarınızın okula giymesi için temiz kıyafetleri giydirmelisiniz yoksa siz kötü birisiniz demektir. Kötü biri olmamak için ürünü satın almanız ve kullanmanız gerekir. Duygulara dokunmak her şeydir!

Kendi duygularınızı unutmayın.

İyi emlak profesyonelleri, kendi duygularının farkında olanlardır ve bu duyguların satış çabalarını nasıl etkileyebileceğini de iyi bilirler. Ayrıca bir satış sürecine zarar verebilecek duyguların etrafında nasıl çalışacaklarını da iyi bildikleri için olumlu duygulara yönelme becerisine sahiptirler.

Örneğin bir alıcıyı görüşmeye zamanında gelmediği için onu işaretlediğinizi düşünelim. Akıllı bir emlak danışmanı, bir sonraki müşteri ile görüşmeden önce kısa bir mola verir ve duygularını yeni gelecek olan müşteriye odaklamasını bilir. Tıpkı profesyonel futbolcular gibi her zaman bir sonraki maça hazırlık…

Dört farklı kişilik tipini tanıyın.

Müşterilerin duyguları, aynı zamanda onların kişiliklerine de bağlıdır. Peki, onların kişiliklerini nasıl anlarsınız? DISC profilleri bu anlamda işinizi görebilir. Her gösterimden önce müşterilerinizden kısa bir süre ayırarak DISC testini yapmalarını isteyebilirsiniz. Böylece bu testlerin sonucunda müşterinizin dört kişilik tipinden hangisine sahip olduğunuzu anlayabilir ve ev gösterimi sırasında bu sonuca göre hareket edebilirsiniz.

DISC profilleri hakkında detaylı bilgi almak için buraya tıklayın.

static_qr_code_without_logo 2

 

TANJU HAN

Siz değerli takipçilerimi de bu değişimin birer parçası olarak görüyorum.

Beni takip etmeye devam edin…

YORUMLARINIZ VE PAYLAŞIMLARINIZ BENİM İÇİN DEĞERLİDİR.